Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

imar para cezası (ödeme emri)

Yanıt
Old 31-05-2007, 20:25   #1
handekumas

 
Varsayılan imar para cezası (ödeme emri)

Müvekkil şirket aleyhine alınan bir encümen kararı var, imar para cezası.

buna ilişkin sulh cezada zamanaşımı nedeniyle (kabahatler kanununa tabi bir ceza bu arada) itiraz ettim, hala dava görülüyor, buna rağmen 6183 sayılı yasa gereğince ödeme emri gönderildi belediye gelirler müdürlüğü tarafından.

bu arada kabahatler kanunu sayesinde birbirine girmiş durumda bu konular artık

lehime olan 437 sıra no.lu tebliğin 12.05.2007 tarihinde yeni bir tebliğ çıkarılması suretiyle yürürlükten kalktığını öğrendim

yeni tebliğe göre,

imar para cezası belediye gelirlerinden olduğu ve genel bütçeye ait olmadığı için "idari para cezasının kesinleşmesi kabahatler kanunundaki hükümlere göre belirlenmiyor, kendi özel yasalarında varsa ancak bu cezaların tahsili itiraz üzerine durabiliyor.

- eğer bir idari para cezası genel bütçeye gelir kaydediliyorsa, o cezaya karşı sulh ceza mahkemesinde yapılan itiraz tahsilatı durduruyor ve ödeme emri düzenlenemiyor.


özetle, kabahatler kanununda belirtilen kesinleşme hükümleri belediyeye gelir kaydedilen cezalar için uygulanmayacak, ancak genel bütçeye gelir kaydedilecek cezalarda uygulanacak.

encümen kararının kesinleşmesi en büyük mülki amirin yapabileceği itiraz süresinden (-ve bizim elimizde olan bir itiraz değil-) geçtikten sonra kesinleşiyor. ancak bundan sonra biz sulh cezaya itiraz edebiliyoruz ama belediyeye gelir kaydedilecek bir ceza söz konusu olduğu için bu itiraz tahsilatı durdurmuyor.

ödeme emrinde 7 gün içinde vergi mahkemesinde dava açabilirsin diyor.

ben yine de yazdım, kesinleşmemiş amme alacağıdır tahsili kabil değildir diye.
bir de ödeme emrinin tanzim tarihi eski yani lehimize olan tebliğin yürürlükte olduğu döneme rast geliyor ben de o dönemdeki tebliğ hükümlerine ve iç uygulama genelgesine göre tanzimine dahi başlanmaması gereken ödeme emrinin iptali gerekir dedim.

bakalım
inşallah bir sonuç alırız.
çünkü inanılmaz derecede karışmış artık birbirine kavramlar, yargı mercileri, süreler.

belki işinize yarar söylediklerim.


eğer farklı bir düşünceniz var ve söylerseniz sevinirim
çünkü yarın açacağım davayı belki düzeltmem gereken şeyler olabilir.
teşekkürler.
Old 01-06-2007, 12:44   #2
handekumas

 
Varsayılan

bugün havale aldığım vergi hakimi, bu ava idare mahkemesinin görevinde dedi

ben de yaptığım araştırmalarda da zaten böyle gördüm ama dedim ödeme emrinde görevli mahkeme vergi mahkemeleri yazıyor

deyip açtım.
görevsizlik verip idareye gönderilecek sanırım.

ödeme emrindeki kayıt yanlış basılmış bence
Old 01-06-2007, 15:23   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
ödeme emrinde 7 gün içinde vergi mahkemesinde dava açabilirsin diyor.
Yanlış diyor. İmar para cezası bir vergi olmadığından vergi mahkemesinin görevine girmez; idari bir işlem olduğundan idare mahkemesinin görevine girer. Bu nedenle ödeme emri başvuru yeri doğru gösterilmediğinden iptal edilmelidir ve bu nedenle ödeme emrinde yazılı ödeme süresi de çalışmaya başlamaz kanısındayım.

Alıntı:
ben yine de yazdım, kesinleşmemiş amme alacağıdır tahsili kabil değildir diye.
bir de ödeme emrinin tanzim tarihi eski yani lehimize olan tebliğin yürürlükte olduğu döneme rast geliyor ben de o dönemdeki tebliğ hükümlerine ve iç uygulama genelgesine göre tanzimine dahi başlanmaması gereken ödeme emrinin iptali gerekir dedim.

Hukukçuların uyguladığı tebliğ değil; kanundur. Kanun 2006 yılında değiştiğine göre, kanunun açıklamasından ibaret tebliğin yayın tarihi önemli olmayıp, kanun değişikliğinin yayın tarihi önemlidir. Bağlayıcı olan kanundur.

Kolaylıklar dilerim. Saygılarımla
Old 04-02-2008, 23:56   #4
handekumas

 
Varsayılan

vergi
sulh ceza
ve idare mahkemelerinde açılan davalar son olarak idare mahkemesinde birleşti ordan burdan görevsizlikle gelerek
bilginize
Old 05-02-2008, 20:24   #5
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI E. 2007/35 (5326 SAYILI KANUN HK.)
15 Kasım 2007 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 25701

Kararını incelemelisiniz.

Karşı oylara rağmen;

"İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesi işlemi, imar mevzuatına aykırı bir yapılanmanın tespiti, önlenmesi veya giderilmesine yönelik idari bir işlemin devamı niteliğinde olduğundan, Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca idari yaptırım kararının yanı sıra idari yargının görev alanına giren başka bir kararın da verilmiş olduğunun ve buna bağlı olarak söz konusu para cezalarına karşı açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda, İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı Sulh Ceza Mahkemesinde açılan dava, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin görevine girmemektedir."

şeklinde karar verilmiştir.
Old 01-04-2010, 09:23   #6
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezalarına karşı açılacak davaların çözümünde idari yargının görevlidir.

T.C. Danistay
6.Dairesi

Esas: 2006/1498
Karar: 2007/438
Karar Tarihi: 30.01.2007

ÖZET: 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezalarına karşı açılacak davaların çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

(3194 S. K. m. 42) (5326 S. K. m. 16, 27)

Temyiz İsteminde Bulunan:...

Vekili: Av. ...

Karşı Taraf: Bodrum Belediye Başkanlığı

İstemin Özeti: Muğla İdare Mahkemesinin 18.8.2005 günü, E: 2005/1610, K: 2005/1168 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Ahmet Berberoğlu'nun Düşüncesi: Dava, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca adli yargının görevli olduğundan bahisle 2577 sayılı Yasanın 15/1-a maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu'na 5560 sayılı Kanunla eklenen sekizinci fıkra hükmü göz önüne alındığında, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezalarına karşı açılacak davaların çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Bu itibarla, temyiz isteminin kabulüyle idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Tülin Özgenç'in Düşüncesi: 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddi yolunda verilen kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesine, 19.12.2006 günü 26381 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5560 sayılı Kanunun 34. maddesi ile eklenen sekizinci fıkrada, idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği, hükme bağlanmıştır.

Yine Anayasa Mahkemesinin 15.5.1997 günü, E: 96/72; K: 97/51 sayılı kararı ile; imar para cezalarına karşı cezanın tebliğinden itibaren yedi gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz edilebileceğine ilişkin düzenleme, idarenin aynı yapı için aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı gerekçesiyle iptal edilmiştir.

Bu durumda, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'na 5560 sayılı Kanunla eklenen sekizinci fıkra hükmü de gözönüne alındığında, imar para cezalarına karşı açılacak davaların çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Açıklanan nedenle, temyize konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle 2577 sayılı Yasanın 15/1-a maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 16. maddesinin birinci fıkrasında: kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğu hüküm altına alınmış, aynı Kanun'un 27. maddesine, 19.12.2006 günü, 26381 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada, idari yaptırım Kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren Kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu'ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesince, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42, maddesinin beşinci fıkrasında yer alan cezalara karşı, cezanın tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Sulh Ceza Mahkemesine itiraz edilebileceğine ilişkin düzenlemenin iptali istemiyle açılan davaya yönelik olarak verilen 15.5.1997 günü, E:1996/72, K:1997/51 sayılı kararda da: bir idari işlemin bir bölümünün idari yargının, diğer bir bölümünün ise adli yargının denetimine bırakılmasında, kamu yararı bulunmadığı, zira bu işlemlerin, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili bir idari işlemin devamı ve idari bir yasağa aykırı davranan kişiye idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğu, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili olacağı, idarenin aynı yapı için aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı, idari bir işlemin bölünerek bir bölümünün idari yargının bir bölümünün de adli yargının denetimine bırakılmasında isabet bulunmadığı belirtilmek suretiyle anılan düzenleme iptal edilmiştir.

Yukarıda belirtilen hususlar ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'na 5560 sayılı Kanunla eklenen sekizinci fıkra hükmü bir arada değerlendirildiğinde, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezalarına karşı açılacak davaların çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Muğla İdare Mahkemesinin 18.08.2005 günü, E: 2005/1610, K: 2005/1168 sayılı kararının BOZULMASINA, 22,90 YTL. karar harcının temyiz isteminde bulunana iadesine, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 30.01.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz edilen İdare Mahkemesi kararında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1.fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından temyiz edilen mahkeme kararının onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 05-07-2011, 18:14   #7
hırs

 
Varsayılan ödeme emrinde vergi mahkemesi denilmekte

İmar para cezası ile ilgili olarak gönderilen ödeme emrinde 7 gün içinde vergi mahkemesine dava açılması söyleniyor.Oysa idare mahkemesi görevli değil mi?
Peki şimdi itiraz yeri yanlış gösterildiğinden ödeme emrinin iptali ile ilgili açacağımız davayı hangi mahkemede açmalıyız?Örnek karar var mı? araştırdım ama t
T.C.

DANIŞTAY

6. DAİRE

E. 1990/2156

K. 1990/1679

T. 11.10.1990

İMAR MEVZUATINA AYKIRI YAPI YAPILMASI ( Vergi Resim ve Harç Niteliğinde Olmayan Para Cezası )

• VERGİ RESİM VE HARÇ NİTELİĞİ ( İmar Mevzuatına Aykırı Yapı Yapılması Nedeniyle Kesilen Para Cezası )

PARA CEZASI ( İmar Mevzuatına Aykırı Şekilde Yapı Yapılması )

• ÖDEME EMRİ ( Para Cezasının Tahsili İçin Düzenlenmesi )

6183/m.55


ÖZET : Vergi, resim ve harç niteliğinde olmayan, 2576 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin ( a ) bendinde belirtilen konuların dışında bulunan imar mevzuatına aykırı yapı yapılması nedeniyle verilen para cezasının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın idari yargı alanında ve görevli idare mahkemesinde çözümlenmesi gerekir.
İstemin Özeti : 3194 sayılı Yasanın 42 nci maddesi uyarınca verilen para cezasının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali dileğiyle açılan davanın görev yönünden reddi yolundaki İçel 2 nci Vergi Mahkemesinin 24.7.1989 günlü, E : 1989/283 K : 1989/246 sayılı kararının; 3194 sayılı Yasanın 42 nci maddesinde sadece para cezasına karşı yapılan itirazın Sulh Ceza Mahkemesince incelenip karara bağlanacağı ve bu kararların kesin olduğunun belirtildiği, ancak bu cezanın ödeme süresine, vade tarihine ve tahsiline ilişkin bir hükme yer verilmediği, öte yandan 6183 sayılı Yasanın 37 nci maddesinde amme alacaklarının hususi kanunlarda belli edilen zamanlarda ödeneceği, ödeme zamanı tesbit edilmemiş amme alacaklarının 1 ay içinde ödeneceği, aynı Yasanın 55 inci maddesinde amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri için ödeme emri düzenlenerek tebliğ olunacağının kurala bağlandığı, bu durumda 3194 sayılı Yasanın 42 nci maddesine göre verilen para cezalarına karşı adli Yargıda Sulh Ceza Mahkemelerinde dava açılması, bu konuda düzenlenen ödeme emri ve ihbarnamelere karşı açılacak davaların ise idare mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiğinden dava konusu ödeme emrinin iptali için idari yargıda açılan davanın görev yönünden reddedilmesinde isabet bulunmadığı, diğer taraftan 2576 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin ( a ) bendinde Vergi Mahkemelerinde genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunlara ilişkin zam ve cezalar ile tarife uyuşmazlıklarının ( b ) bendinde de 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan tüm uyuşmazlıkların çözümleneceği kurala bağlanmışken anılan Yasada 3410 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle vergi mahkemelerinin sadece 6 ncı maddenin ( a ) bendindeki konularda 6183 sayılı Yasanın uygulanmasına ilişkin davalara bakacağının kurala bağlandığı, dolayısıyla anılan Yasanın 6 ncı maddesinin ( a ) bendinde belirtilen konuların dışında bulunan imar mevzuatına aykırı yapı yapılması nedeniyle kesilen para cezasının vadesinde ödenmemesi nedeniyle düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın idari yargı alanında ve görevli idare mahkemesinde incelenip çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle Danıştay Başsavcılığı tarafından temyizen kanun yararına bozulması istenilmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince yukarıda tarih ve sayısı yazılı Vergi Mahkemesi kararının Danıştay Başsavcılığınca temyizen bozulması istemi incelenerek Tetkik Hakimi Habibe Ünal'ın açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği düşünüldü:
Dava, 3194 sayılı Yasanın 42 nci maddesi uyarınca verilen para cezasının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılmış, İçel 2 nci Vergi Mahkemesinin 24.7.1989 günlü, E : 1989/283 K: 1989/246 sayılı kararıyla, 2576 sayılı Yasanın 5 inci maddesinde İdare Mahkemelerinin, 6 ncı maddesinde de Vergi Mahkemelerinin görevlerinin belirlendiği, 3194 sayılı Yasanın 42 nci maddesinin ise imar mevzuatına aykırı yapılar hakkında kesilecek para cezalarına Sulh Ceza Mahkemelerinin karar vereceğini hüküm altına aldığı, konusu itibariyle vergi mahkemelerinin ve idare mahkemelerinin görevi dışında kalan uyuşmazlıkların adli yargının görev alanına girdiği ve bu konunun özel kanununda ( 3194 sayılı imar Kanunu ) açıkça belirtildiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş temyiz edilmeyerek kesinleşen bu kararın Danıştay Başsavcısı tarafından Kanun yararına bozulması isteminde bulunulmuştur.
3194 sayılı Yasanın 42 nci maddesine göre verilen para cezalarına karşı Sulh Ceza Mahkemelerine dava açılması gerekmekte ise de dosyanın incelenmesinden imar mevzuatına aykırı yapı yapılması nedeniyle 2.5.1989 günlü, 68 sayılı belediye encümeni kararıyla 3194 sayılı Yasanın 42 nci maddesine göre davacı adına 18.000.000 lira para cezasına hükmedildiği, söz konusu para cezasına karşı Mersin 2 nci Sulh Ceza Mahkemesine yapılan itirazın 5.7.1989 günlü, 52 sayılı kararla reddedilmesi üzerine anılan cezanın tahsil edilebilmesi amacıyla ödeme emri düzenlenerek tebliğ edildiği ve davanın bu ödeme emrine karşı açıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davanın konusunun bir idari işlem olduğu ve idari yargı alanında çözümlenmesi gerektiği açıktır. 2576 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin ( a ) bendinde Vergi Mahkemelerinin genel bütçeye, il özel idarelerine, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları, ( b ) bendinde de 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan tüm uyuşmazlıkları çözümleyeceği kurala bağlanmışken anılan Yasada 3410 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle Vergi Mahkemelerinin sadece 6 ncı maddesinin ( a ) bendindeki konularda 6183 sayılı Yasa uygulanmasına ilişkin davaları çözümleyeceği kurala bağlanmıştır.
Bu durumda vergi, resim ve harç niteliğinde olmayan, 2576 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin ( a ) bendinde belirtilen konuların dışında bulunan imar mevzuatına aykırı yapı yapılması nedeniyle verilen para cezasının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın idari yargı alanında ve görevli idare mahkemesinde çözümlenmesi gerektiğinden adli yargı yerinin görevli olduğu yolunda Vergi Mahkemesince verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle Danıştay Başsavcılığının temyiz isteminin kabulüne, kesinleşmiş bulunan İçel 2 nci Vergi Mahkemesinin 24.7,1989 günlü, E : 1989/283 K : 1989/246 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51 inci maddesine göre kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere BOZULMASINA; kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmi Gazete'de yayınlanmasına 11.10.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi. danx
ek bulduğum karar aşağıda sunmuş olduğum .Saygılar ...
Old 06-07-2011, 13:00   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hırs
İmar para cezası ile ilgili olarak gönderilen ödeme emrinde 7 gün içinde vergi mahkemesine dava açılması söyleniyor.Oysa idare mahkemesi görevli değil mi?
Peki şimdi itiraz yeri yanlış gösterildiğinden ödeme emrinin iptali ile ilgili açacağımız davayı hangi mahkemede açmalıyız?Örnek karar var mı?
İdari para cezasından doğan ödeme emrinin iptali ile ilgili davayı idare mahkemesinde açmalısınız.

Mesajınızda bulunan kararın gerekçesi yeterince açıklayıcı. Bu konuda tüm mahkemelerde uygulama birliği bulunduğundan örnek karara ihtiyacınız bulunmamakta.

Saygılarımla
Old 19-11-2013, 01:19   #9
kender

 
Varsayılan

Danıştay Ondördüncü Daire Başkanlığından :
Esas No: 2012/4891
Karar No: 2013/697
Kanun Yararına Temyiz Eden: Danıştay Başsavcılığı
Davacı : İmdat Kaltar
Vekili : Av. Ziya Çiftçi
Fahrettin Kerim Gökay Cad. Poyraz Sokak Sadıkoğlu 1 İşmerkezi K:1 D:28 - Hasanpaşa - Kadıköy/İSTANBUL
Davalı : Sancaktepe Belediye Başkanlığı - İSTANBUL
Vekili : Av. Hanife Hız - Aynı Yerde
İstemin Özeti : İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Yenidoğan Beldesi, F22C21D1B pafta, 333 ada, 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde ruhsatsız yapı yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca söz konusu yapının yıkımına, aynı Kanun'un 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin 22.04.2008 gün ve 8082 sayılı Yenidoğan Belediye Encümeni kararının para cezasına ilişkin kısmının ve anılan para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen 21.12.2009 gün ve 466 sayfa numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddi yolundaİstanbul 5. İdare Mahkemesince verilen 17.02.2011 gün ve E:2010/2289, K:2011/190 sayılı kararın, davacının başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Selçuk Tosun
Düşüncesi : İdari yargıda belirlenen genel dava açma süresinden farklı bir süreye tabi olan işlemlerin tesis edilmesi durumunda, bu işlemlere karşı başvurulacak idari mercilerin, kanun yollarının ve başvuru sürelerinin belirtilmesi Anayasa'nın 40. maddesi gereğidir.
Dava konusu ödeme emrinde ise borcun ödenme şekli ve ödenmemesi halinde yapılacak işlemler belirtilmiş, ödeme emrine karşı dava açılacak mahkeme ve dava açma süresine ilişkin olarak herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
Bu durumda özel yasasında yer alan düzenleme gereği, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde iptali istemiyle dava açılması gereken dava konusu ödeme emrinin içeriğinde, Anayasa'nın 40. maddesine aykırı biçimde dava açma süresi ile kanun yolunun gösterilmemiş olması karşısında, ödeme emrinin tebliğinden itibaren genel dava açma süresi olan 60 gün içinde açıldığı anlaşılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Dolayısıylaödeme emrinin iptali istemine yönelik davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle reddiyolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenle, idare mahkemesi kararının, ödeme emri yönünden süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen kısmının kanun yararına bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Başsavcısı : Turgut Candan
Düşüncesi : İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Yenidoğan Beldesi, F22C21D1B pafta, 333 ada, 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde ruhsatsız yapıldığı saptanan inşaatın ruhsatsız kısımlarının 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32'nci maddesi uyarınca yıkımına, aynı Kanunun 42'nci maddesi uyarınca 25.000,00 YTL para cezası verilmesine ilişkin 22.04.2008 gün ve 8082 sayılı Yenidoğan Belediyesi Encümen Kararının para cezasına ilişkin bölümünün ve anılan para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen 21.12.2009 gün ve 466 sayfa nolu ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen İstanbul Beşinci İdare Mahkemesinin 17.02.2011 gün ve E:2010/2289, K:2011/190 sayılı kararının temyiz incelemesinden geçmeden kesinleştiğinden bahisle, yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacı İmdat KALTAR vekili tarafından kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine konu incelendi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51'inci maddesinde, "niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden" kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.
İdare Mahkemesi kararının, davanın, 3194 sayılı Kanunun 42'nci maddesi uyarınca verilen para cezasına ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin bölümünün, kanun yararına bozulması istemi yerinde görülmemiştir.
Kararın ödeme emrine ilişkin bölümüne gelince;
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55'inci maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58'inci maddesinde de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açabileceği hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7'nci maddesinin 1'inci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idaremahkemelerinde altmış gün olduğu hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu ödeme emrinin davacıya 12.10.2010 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise bu tarihten itibaren 7 gün içinde açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 02.11.2010 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasını inceleme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle, süre aşımı yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 11'inci maddesinde, Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiş, 40'ıncı maddesinin 2'nci fıkrasında "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmü yer almıştır.
İdari işlemlere karşı başvuru yollarının ayrıntılı düzenlemelerde yer alması, başvuru süresinin kısa olması veya olağan başvuru yollarına istisna getirilebilmesi nedeniyle işlemlere karşı hangi idari birime, hangi sürede başvurulacağının idarelerce işlemde belirtilmesi hukuk güvenliği ilkesinin gereğidir. Anılan Anayasa hükmü ile de bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
İdarenin Anayasa'dan kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmesi esas olmakla birlikte belirtilen yükümlülüğün yerine getirilmemesi, idari işlemlere karşı açılan davalarda dava açma süresinin işletilmeyip, ihmal edilmesi sonucunu da doğurmamalıdır. Anayasa'nın 125'inci maddesinde idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihindenbaşlayacağının belirtilmesi karşısında, usulüne uygun tebliğ olunan veya bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenilen idari işlemler üzerine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda açıkça belirtilen ve ilgililerce de bilindiğinin kabulü gereken genel dava açma sürelerinin işletilmesi zorunludur.
Ancak, İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarda, genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa'nın 40'ıncı madde hükmü uyarınca,özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Dava konusu işlemin incelenmesinden, anılan işlemle miktar ve mahiyeti belirtilen borcun, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde ödenmesi veya mal bildiriminde bulunulması gerektiğinin bildirilmesiyle yetinildiği, ancak işlemin tabi olduğu dava açma süresinin gösterilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda özel yasasında yer alan düzenleme gereği tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde iptali istemiyle dava açılması gereken dava konusu ödeme emrine ilişkin işlemin içeriğinde Anayasa'nın 40'ıncı maddesinde yer alan düzenlemeye uygun olarak kanun yolunun ve süresinin gösterilmemiş olması nedeniyle işlemin tebliğ tarihinden itibaren genel dava açma süresi olan altmış (60) gün içinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmakla, davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden, İdare Mahkemesi kararının bu bölümünde hukukiisabet bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, İstanbul Beşinci İdare Mahkemesinin, 17.02.2011 gün ve E:2010/2289, K:2011/190 sayılı kararının, aksi yolda verilen ve yürürlükteki hukuka aykırı sonuçlar ifade ettiği açık bulunan ödeme emrine ilişkin bölümünün, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51'inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, işin gereği görüşüldü:
Dava; İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Yenidoğan Beldesi, F22C21D1B pafta, 333 ada, 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde ruhsatsız yapı yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca söz konusu yapının yıkımına, aynı Kanun'un 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin 22.04.2008 gün ve 8082 sayılı Yenidoğan Belediye Encümeni kararının para cezasına ilişkin kısmının ve anılan para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen 21.12.2009 gün ve 466 sayfa numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.
İstanbul 5. İdare Mahkemesince; davacı vekili tarafından dava konusu encümen kararının kendisine tebliğ edildiği 05.08.2010 tarihinden itibaren altmış gün içinde yani en geç 04.10.2010 tarihine kadar dava açılması ve diğer dava konusu işlem olan ödeme emrine karşı ise tebliğ tarihi olan 12.10.2010 tarihinden itibaren 7 gün içinde yani en geç 19.10.2010 tarihine kadar dava açılması gerekirken, işlemlerin tebliğ edildiği tarihten itibaren mevzuatta öngörülen dava açma sürelerinin geçmesinden sonra 02.11.2010 tarihinde açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Danıştay Başsavcılığınca; anılan kararın ödeme emrine ilişkin kısmının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek kanun yararına bozulması istenilmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının " Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde; Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiş, " Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde de; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmüne yer verilmiş, "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine 4709 sayılı Kanunun 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrada ise; "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." düzenlemesi öngörülmüş, bu ek fıkranın gerekçesinde ise; "Bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanması amaçlanmaktadır. Son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesi hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmiştir." açıklaması yapılmıştır.
Söz konusu düzenlemeler ve anılan gerekçenin birlikte değerlendirilmesinden; bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde anayasal bir hak olan "hak arama hürriyetlerini" son derece dağınık mevzuat nedeniyle sonuna kadar kullanabilmelerini sağlamak ve kolaylaştırmak amacıyla, Devletin kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı veya idari makamların gösterilmesi, ayrıca söz konusu başvurunun süresinin de belirtilmesi gerektiğinin Anayasal zorunluluk olduğu ve bu zorunluluğa Anayasanın bağlayıcılığı karşısında, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin 18.10.2003 günlü ve E.2003/67, K.2003/88 sayılı kararında; “Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin yerine getirilmesi zorunlu koşullardandır. Statü hukukuna ilişkin düzenlemelerde istikrar, belirlilik ve öngörülebilirlik göz önünde bulundurularak hukuki güvenlik sağlanır. Bireyin insan olarak varlığının korunmasını amaçlayan hukuk devletinde vatandaşların hukuk güvenliğinin sağlanması zorunludur. Devlet açık ve belirgin hukuk kurallarını yürürlüğe koyarak bunları uyguladığı zaman hukuk güvenliği sağlanır.” şeklindeki yorumla somutlaşan "hukuk devleti". ve "belirlilik" ilkelerinin de bir gereğidir. Bu bağlamda, Devletin bir kurumu olan belediye başkanlığı tarafından düzenlenen ödeme emrinde de, ödeme emrine karşı başvurulacak kanun yolu veya varsa idari makamın ve başvuru sürelerinin gösterilmesi gerekmekte olup, bu gereklilik ise ilgili makamların takdirinde olmayıp, en üst hukuki norm olan Anayasanın bağlayıcılığının zorunlu bir sonucudur.
Öte yandan; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanun'un 55. maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir "ödeme emri" ile tebliğ olunacağı, ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağının kayıtlı bulunacağı, ayrıca, borçlunun 114. maddedeki vazifeleri ve bu vazifeleri yerine getirmediği takdirde hakkında tatbik edilecek olan cezanın bu ödeme emrinde kendisine bildirileceği kuralına yer verilmiştir. Bu maddede, bir ödeme emrinde bulunması gereken hususlar ve ibareler sayılmakla birlikte, ödeme emri tebliğ üzerine hangi yargı yerine veya makama başvurulması gerektiği ve başvurunun süresinin ne olduğu yolunda bir belirlemenin bulunmadığı görülmektedir.
6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde ise; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabileceği, itirazın şekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümlerinin tatbik olunacağı hükme bağlanmıştır.Belirtilen Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; Anayasanın yukarıda sözü edilen 40. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne uyularak düzenlenmiş olmak koşuluyla, bir ödeme emri tebliği üzerine 6183 sayılı Kanun uyarınca ödeme emirlerine karşıdava açma süresinin 7 gün olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
Yukarıda sözü edilen Anayasal ve yasal kurallar karşısında, Anayasanın emredici kuralına rağmen, 6183 sayılı Kanun'un 55. maddesinde bir ödeme emrinde bulunacak açıklamalar veya ibareler arasında ödeme emrine karşı yapılacak başvuru yeri ve süresinin öngörülmemiş olmasının, Anayasanın doğrudan uygulanabilirliği tartışmasının yapılmasını zorunlu hale getirmektedir. Kural olarak Anayasa hükümleri doğrudan uygulanacak hükümler olmayıp, Anayasada öngörülen düzenlemelere ilişkin olarak uygulama ile ilgili kanunların çıkarılması gerekir. Ancak Anayasanın ayrıntılı biçimde düzenlediği konularda uygulama kanunu çıkarılması gerekmediği gibi, mevcut kanunda Anayasaya uygunluğu sağlayacak değişiklik yapılması gerekiyorsa bu değişikliğin yapılması beklenilmeden ayrıntılı Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi'nin 8.12.2004 günlü ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; " Özel kanunlarda aksi yönde bir kural bulunmaması halinde idari yaptırımlara karşı ilgililerin belirtilen düzenlemeler uyarınca idari yargı yoluna başvurabilecekleri kuşkusuzdur. Kaldı ki, 40. maddenin ikinci fıkrasıyla Devlet’e verilen görev, somut olaylarda ilgili kişiler hakkında tesis edilen işlemlere karşı başvurulacak kanun yolları ve merciler ile sürelerin belirtilmesi zorunluluğu olup, bu hususlara ilişkin olarak her yasada özel bir düzenleme yapma yükümlülüğü içermemektedir." açıklaması da Anayasanın sözkonusu 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanabilirliği konusuna açıklık getirmektedir. Bu nedenle, Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrası, ayrı bir yasal düzenlemeyi gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelikte bir kural olup, öncelikle uygulanma zorunluluğu vardır. Buna göre; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari mercileri ve kanun yolları ilesürelerini belirtmeleri zorunludur.
Dosyanın incelenmesinden; İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Yenidoğu Beldesi, F22C21D1B pafta, 333 ada, 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde ruhsatsız yapı yapıldığından bahisle, 3194 sayılı Kanununun 42. maddesi uyarınca para cezası verildiği, bu işlemin davacıya 05.08.2010 tarihinde tebliğ edildiği, anılan cezanıntahsili amacıyla 21.12.2009 günlü, 466 sayılı ödeme emrinin düzenlendiği, bu işlemin 12.10.2010 tarihinde tebliği üzerine her iki işlem aleyhine 02.11.2010 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı, İdare Mahkemesince; dava konusu para cezasına karşı tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde; diğer dava konusu işlem olan ödeme emrine karşı ise tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açılmadığı gerekçesiyle davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verildiği, ancak dava konusu ödeme emri incelendiğinde; borcun nasıl ödenmesi gerektiği ve ödenmemesi halinde yapılacak işlemler belirtilmekle birlikte, dava açılacak mercii ve dava açma süresi hakkında hiç bir bilgiye yer verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; özel yasada yer alan düzenleme gereği, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde iptali istemiyle dava açılması gereken dava konusu ödeme emrinde, Anayasa'nın 40. maddesine aykırı biçimde dava açma süresinin gösterilmemiş olması karşısında, ödeme emrinin tebliğinden itibaren genel dava açma süresi olan 60 gün içinde açıldığı anlaşılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerekmekte olup, ödeme emrinin iptali istemine yönelik davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 5. İdare Mahkemesince verilen 17.02.2011 gün ve E:2010/2289, K:2011/190 sayılı kararının, ödeme emri yönünden davanın süreaşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına, kararın birer örneğinin ilgili Sancaktepe Belediye Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 07.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İdari para cezası, Ödeme emri... avegunduz Meslektaşların Soruları 28 13-03-2012 16:40
idari para cezasında ödeme emri. avmeralarslan Meslektaşların Soruları 3 04-03-2009 10:40
TRT'nin bandrolsüz satış nedeniyle verdiği para cezası idari para cezası mıdır ? Selahattin Meslektaşların Soruları 20 16-01-2008 15:23
ÖRNEK NO: 54 Takip Talebi ve Ödeme Emri av.knel Meslektaşların Soruları 1 30-03-2007 01:05
Ağır Para Cezası- Adli Para Cezası Kılıç Mest Meslektaşların Soruları 1 14-01-2006 22:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06385303 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.