Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Sözleşmenin Aslı Değil de Fotokopisinin İspat Gücü Nedir?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-02-2008, 08:50   #1
üye15184

 
Varsayılan Sözleşmenin Aslı Değil de Fotokopisinin İspat Gücü Nedir?

Bir müvekkilim, bir müteahitle ev yıkım sözleşmesi yapıyor. Sözleşmeye göre yıkım işini müvekkilim yapacak, buna karşılık binanın tüm molozları müvekkilime ait olacak. Ancak müvekkilim, inşaatı yıkmak için ilgi binanın anahtarını istediğinde, karşı taraf " Seninle olan sözleşmeyi iptal ettim. Başkası yapacak!" deyip sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini telefonla bildiriyor.

Sorun şu ki, taraflar arası sözleşme sadece bir nüsha ve müvekkilimde o sözleşmenin fotokopisi var. Sözleşme aslı karşı tarafta ve muhtemelen yırtılmış vaziyette.

Sözleşme fotokopisine dayanarak iki taraflı akitlerin tek taraflı ihlalinden doğan davalardan birini açmayı düşünüyoruz.

Müvekkilimin bu sözleşmenin yerine getirilmemesinden en az 12-13.000-YTL'lik gelir kaybı var.

Sorularım; 1- Sözleşme fotokopisin yazılı delil olmasıyla ilgili şüphellerim var. Bu tür bir dava açmış veya böyle bir davayla karşılaşmış olan meslektaşlarımın görüşlerini, varsa Yargıtay kararlarıyla birlikte bekliyorum.

2- Adli Tıp Kurumu bildiğim kadarıyla sadece evrak asıllarından imza incelemesi yapabiliyor. Belge fotokopisinden de imza ncelemesi yapabiliyor mu?

İlgilenen arkadaşlara teşekkürler......
Old 14-02-2008, 09:41   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın ferrarif398,
Bedeli itibarıyla sözleşmenin yazılı olması sizin olayınızda ispat şartıdır.Karşı taraf büyük bir ihtimalle sözleşmenin aslının ve tek suretinin kendisinde olduğunun bilincindedir.Yıkımı yaptığınız takdirde büyük bir ihtimalle hem mala zarar verme hem de haksız fiil sebebiyle tazminat davasıyla karşılaşacaksınız.Sizden sözleşme aslı istenecek.Aslını sunamadığınız için öncelikle aradaki vakayı ispat edemeyeceksiniz ve hem ceza davasından hem de hukuk davasından haksız çıkacaksınız.
Olayınızı ispatlamanın ve bu dava sebebiyle lehinize hüküm çıkartmanın mümkün olmadığını düşünüyorum.Adli tıp fotokopilerde imza incelemesi yapamıyor,bu durum o kadar alenileşti ki mahkemeler de fotokopiyi zaten imza incelemesine göndermiyor.Ayrıca sözleşme fotokopisi yazılı delil değil hiç bir şekilde delil olarak da düşünülemez.(tabiki itiraz edildiğinde )
Bu fotokopi sebebiyle bırakın dava açmayı bu konuda müvekkilinize telkinde dahi bulunmayın diye düşünüyorum.Yine de aşağıda farklı bir karar var.
Kolaylıklar dilerim.

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/11235

K. 2003/2583

T. 11.3.2003

• HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Maliki Olduğu Taşınmazlarda Davalının Linyit Kömürü Çıkartması Nedeniyle Meydana Gelen Zararın Tazmini Amacıyla Açmış Olduğu Dava Olması )

• DELİLLERİN YETERSİZ OLMASI ( Dosyada Mevcut Sözleşmelerin Fotokopi Olup Asıllarının da Dosyaya Dercedilmesini Gerekli Olması )

• İBRANAME ( Adi Belge Niteliğindeki İbraname İle Taşınmaz Mülkiyetinin Devredilemeyeceği ve Halen Davacıların Mülkiyet Hakkına Sahip Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )

• MÜLKİYET HAKKI ( Adi Belge Niteliğindeki İbraname İle Taşınmaz Mülkiyetinin Devredilemeyeceği ve Halen Davacıların Mülkiyet Hakkına Sahip Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )

4721/m.683

818/m.41


ÖZET : Dosyada mevcut sözleşmeler fotokopi, olup asılları dosyaya sunulmamıştır. Asılları istenerek ödemenin yapıldığı kanıtlandığı takdirde bu ödemenin sadece ibra edilen Madsaş A.Ş.'nin eyleminden doğan zarar mı yoksa daha sonra davalının eylemi ile oluşan zararıda mı kapsadığının araştırılması gerekir. Adi belge niteliğindeki ibraname ile taşınmaz mülkiyeti devredilemeyeceğine ve halen davacılar mülkiyet hakkına sahip olduklarına göre daha önceki ödeme ispatlandığı takdirde bu miktarda gözetilerek davalının eyleminden dolayı meydana gelen zarar belirlendikten sonra karar vermek gerekir.
DAVA : Davacı Ali A. vekili Avukat Gürcan Adıyaman tarafından, davalı Bükköy Madencilik A.Ş. aleyhine 19/07/1999 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 30/01/2002 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 11/03/2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili gelmedi karşı taraftan davalı vekili Avukat Bülent Aras geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı malik olduğu taşınmazlarda davalı şirketin linyit kömürü çıkarma faaliyeti nedeniyle meydana gelen zararın ödetilmesini istemiştir. Davalı ise dava konusu zararın madeni devraldıkları Madsaş A.Ş. tarafından meydana getirildiğini, anılan şirket ile davacı arasında yapılan sözleşme ile davacının hiçbir alacağı kalmadığını beyan ettiğinden tazminat talep etme hakkının olmadığını savunmuş, yerel mahkemece davalı şirketin madeni devraldığı Madsaş A.Ş. ile davacı arasında yapılan sözleşme ile taşınmazın tarım arazisi özelliğini yitirmiş olması nedeniyle tazminat ödendiğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Davaya konu zararın davalıdan önce davacının taşınmazlarını da içine alacak şekilde maden ruhsatına sahip olan Madsaş A.Ş.'nin 1985-1991 yılları arasındaki faaliyetinden kaynaklandığı ve zararın davacıyla yapılan sulh ve ibraname başlıklı sözleşme ile karşılandığı kabul edilmiştir. Dosyada mevcut sözleşmeler fotokopi, olup asılları dosyaya sunulmamıştır. Asılları istenerek ödemenin yapıldığı kanıtlandığı takdirde bu ödemenin sadece ibra edilen Madsaş A.Ş.'nin eyleminden doğan zarar mı yoksa daha sonra davalının eylemi ile oluşan zararıda mı kapsadığının araştırılması gerekir. Adi belge niteliğindeki ibraname ile taşınmaz mülkiyeti devredilemeyeceğine ve halen davacılar mülkiyet hakkına sahip olduklarına göre daha önceki ödeme ispatlandığı takdirde bu miktarda gözetilerek davalının eyleminden dolayı meydana gelen zarar belirlendikten sonra karar vermek gerekirken yukarda açıklanan gerekçelerle davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/03/2003 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davalı tarafça dosyaya ibraz edilen 9.5.1987 tarihli ibraname fotokopisi içeriğine ve altındaki imzalara davacının itirazı olmamıştır. İbranamede önce muvakkaten işgal edilen davacıya ait taşınmazların aynen iadesi mümkün olmadığından taşınmazın değeri konusunda tarafların mutabakatı sonucu belirlenen tam bedelin davacıya ( kayıt malikine ) ödendiği ve her ne nam altında olursa olsun başkaca bir bedel talep edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu ibraname mülkiyeti nakleden bir belge olmamakla birlikte önceki şirketin taşınmazın tam bedelini davacılara ödediği anlaşıldığına ve davalı şirket bu işletmeyi tüm hak ve borçlarıyla devraldığına göre davacı taşınmazdaki zararlarını davalıdan isteyemezler. Bu nedenle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan daire çoğunluğunun bozma görüşüne katılamıyorum.11/03/2T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/7808

K. 2001/8353

T. 30.11.2001

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davacıların Taraflar Arasındaki Harici Sözleşmeye Dayanmaları )

• TAZMİNAT ( Tapu İptali ve Tescil Veya Tazminat İsteminde Davacıların Taraflar Arasındaki Harici Sözleşmeye Dayanmaları )

• FOTOKOPİ OLARAK İBRAZ EDİLEN BELGE ( Belge Üzerinde Gerekli Araştırma Yapılmadan Davanın Reddine Karar Verilmesinin Yanlış Olması )

1086/m.326, 331


ÖZET : Tapu iptali, tescil veya tazminat talebiyle açılan davada, davacıların taraflar arasındaki harici sözleşmeye dayandıkları, dosyaya ibraz ettikleri sözleşme fotokopisinden, bu belgenin yalnızca tek nüsha düzenlendiği, aslının davalıya, fotokopisinin ise davacılara verildiği anlaşıldığına göre; mahkemece uyuşmazlığın, davalıların savunmaları da göz önünde tutularak ve HUMK'nun 326, 331 ve müteakip maddeleri uyarınca inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle çözümlenmesi gerekirken, davacılar tarafından belgenin aslının ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.1.1998 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil veya alacak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; -davanın reddine dair verilen 10.7.2001 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili; müvekkili davacılar Nadir ve Nevzat ile davalı Ahmet'in kardeş olduklarını, diğer davalı Mürsel'in ise davalı Ahmet'in oğlu olduğunu; bu üç kardeşin, müştereken biriktirdikleri para ile dava konusu taşınmazları satın aldıklarını, ancak satın alınan bu taşınmazların bir kısmının davalı Ahmet bir kısmının ise davalı Mürsel adına tapuya bağlandığını, daha sonra 30.12.1992 tarihli "Taahhüt ve Sözleşme" başlıklı harici sözleşmeyi düzenleyerek bu taşınmazların taksim edilerek her bir kardeşin ya müstakil tapuyu ya da 1/3 payına tekabül eden parayı almasını kararlaştırdıklarını, ancak, davalıların bu anlaşma gereğince işlem yapmaya yanaşmadıklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının iptali ile 1/3'er paylarla üç kardeş adına tescilini, bu talep kabul görmedlği takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla belirtilen tazminatın davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar vekili, müvekkili davalı Ahmet'in, babalarından kalan terekeyi çalıştırarak kazandığı para ile satın alınan tüm taşınmazları davacı kardeşleri ile ortak tescil ettirdiğini, ancak dava konusu edilen taşınmazların bu ortaklıkla bir ilgisi bulunmadığını, davacıların dayandığı belgenin aslının ibraz edilmesi gerektiğini, ibraz edilmediği takdirde başkaca bir araştırmaya gerek kalmaksızın davanın reddine karar verilmesinin icap ettiğini savunmuş; aşamalardaki dilekçe ve beyanlarında ise davacıların dayandığı senede gerek içerik gerekse imza açısından itiraz ettiklerini, senedin sahteliğinin söz konusu olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkeme, dayanılan bu fotokopi belgenin aslının davacılarca ibraz edilememesi nedeniyle davanın reddine karar vermiş, hükmü davacılar vekili temyize getirmiştir.
Davacıların davada dayandıkları belge fotokopidir. Ancak davacılar bu belgenin aslının davalı Ahmet'in elinde olduğunu ve onun ibraz etmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. 30.12.1992 tarihli ve dosyada fotokopisi bulunan belgenin incelenmesinde davacılar ile davalı Ahmet arasında düzenlendiği ve bir nüsha yazılarak aslının davalı Ahmet'te kaldığı, fotokopilerinin ise davacı kardeşlerine yazıldığı ve adı geçenlerce imzalanmış olduğu görülmektedir.
Bir davada taraflardan hiçbiri; karşı yanın davayı kazanması için kendi aleyhine ve onun lehine olan bir kanıtı göstermeye zorlayamaz. Davacı ve davalı, dayandıkları kanıtlarını kendileri ibraz zorundadırlar. Ancak Usul Kanunumuz 326 ve izleyen maddelerinde senetler açısından, çeşitli olasılıkları göz önüne alarak bu kuralın bazı ayrıklarına yer vermiş ve 326. maddede sayılan belgeleri, bir tarafı kendi aleyhine bile olsa mahkemeye vermekle yükümlü kılmıştır. Anılan bu maddenin 3. bendine göre, mahkemeye sunulması zorunlu belgelerden biri de "iki taraf için müşterek olan muamele ve menfaatlere müteallik tanzim olunan vesikalar" dır. Davada dayanılan belge de bu niteliktedir.
Bir tarafın dayandığı ve mahkemeye sunulmasını istediği belgenin karşı tarafın elinde olması ve bu tarafın da belgenin elinde olmadığını bildirmesi yani inkar etmesi durumunda, sorunun nasıl çözümlenmesi gerektiği hususu 331. maddede hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Somut olayda, yukarıda da açıklandığı üzere, davacılar fotokopisini sundukları davalılarla aralarındaki ilişkiye ait sözleşmeye dayandıklarına, bu fotokopi belgeden de, tek nüsha düzenlendiğinin ve aslının davalı Ahmet'te kaldığının, fotokopilerinin ise davacılara verildiğinin yazılı bulunduğunun anlaşılmasına göre, mahkemece uyuşmazlığın belirtilen HUMK'nun 326, 331 ve izleyen maddeleri çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak ve davalıların savunmaları da gözönünde tutulmak suretiyle çözümlenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz isteğinirı kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), peşin alınan temyiz harcının istek halinde geri verilmesine, 30.11.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1994/12-114

K. 1994/463

T. 22.6.1994

• TAKİBİN İPTALİ ( İmza tatbikatı )

• İMZA TATBİKATI ( Fotokopi üzerinde )

• FOTOKOPİ ÜZERİNDE İMZA TATBİKATI

2004/m.71

ÖZET : Adli Tıp tarafından verilen rapor, bir kısım tatbik imzaların bulunduğu belge asılları getirtilmeden belge fotokopileri incelenmek suretiyle düzenlendiğinden; bu rapora dayanılarak hüküm kurulması isabetsizdir.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "takibin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa İcra Tetkik Mercii Hakimliğince davanın kabulüne dair verilen 31.12.1992 gün ve 1992/201668 sayılı kararın incelenmesi alacaktı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 30.9.1993 gün ve 1993/1055814493 sayılı ilâmı:
( ... Adli Tıp tarafından verilen rapor bir kısım tatbik imzalarının bulunduğu belge asılları getirtilmeden belge fotokopileri incelenmek suretiyle düzenlenmiştir. Fotokopilerdeki imzalar üzerinde de inceleme yapılmak suretiyle sonuca varılmış olması isabetsizdir.
Yargılama sırasında İzmir Bölge Kriminal Polis laboratuvarı tarafından düzenlenen6.5.1992 tarihli ekspertiz raporu ibraz edilmiştir. Anılan raporla Adli Tıp grafoloji dairesi tarafından düzenlenen rapor arasında açık çelişki bulunmaktadır. Adli Tıp ihtisas dairesi tarafından düzenlenen rapor bir kısım fotokopiler nazan itibare alınarak düzenlenmiş olması ve 2 rapor arasında çelişki bulunması dikkate alınarak Adli Tıp raporunda yazılı ve incelemeye esas alınan tatbik imzalarının bulunduğu belge asılları da getirtilip yeniden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınıp, değerlendirmek ve hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmek gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykındır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılarna sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire Dozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire boznıa kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI:
İcra İflas Kanunu'nun 68a/3. maddesinde mercide imza incelernesinin nasıl bir yöntemle yapılacağı belirlenmiştir: Tatbika medar imza mevcutsa bununla, yoksa borçluya yazdıracağı yazı ve attıracağı imza ile "yapılacak mukayese ve incelemelerden veya diğer delil ve karinelerden merci reddedilen imzanın borçluya aidiyetine kanaat getirirse"; hakim, lüzum görürse, oturumun bir defadan fazla talikine meydan vermeyecek surette, bilirkişi incelemesi yaptırabilir.
Yargıtay denetimi yapılan bu kararda, yasanın buyurucu kuralına uyulmamış yargıç doğrudan bilirkişiye başvurmuş ve denetim de yapmamıştır.
Yargılamanın makul sürede bitlrilmesi ve doğru ve güvenli ( Adil ) yargılanmanın garantör normuna uyulmaması bağışlanmaz bir usul hatasıdır.
Bu nedenle merci kararı yasanın buyurucu kuralına göre inceleme yapılmak üzere bozulrnalıydı.
Çetin Aşçıoğlu
4. Hukuk Dairesi Üyesi
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Rol Yapmanin GÜcÜ Durdu GÜNEŞ Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 0 11-01-2008 17:20
sözleşmenin türü nedir? cemile_ist Meslektaşların Soruları 4 22-11-2007 18:59
İspat Külfeti: İddia Edende Değil, Güçlü(Amir) Olanda Olsa Hakkaniyete Daha Uygun Ol? calikusu_kamuran Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 09-08-2007 10:25
Vekalet Aslı olmadan Sureti onaylamak avukat1980 Meslektaşların Soruları 10 26-05-2007 12:36
İbranamenin gücü ? amd_athlon Meslektaşların Soruları 2 28-03-2006 19:37


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04541206 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.