Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması - haciz - meskeniyet iddiası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 21-05-2012, 11:59   #1
üye32062

 
Varsayılan Aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması - haciz - meskeniyet iddiası

Eşin rızası alınmadan kurulan ipotek TMK 194 gereği kaldırıldı. Ancak dava devam ederken alacaklının gölge dosyadan taşınmaz üzerine haciz koydurmuş olduğunu öğrendik.

Bu durumda ;
1- Kayıt maliki olmayan eş meskeniyet iddiasında bulunabilirmi?
2- Alacaklının haciz talebi hakkın kötüye kullanımı teşkil edermi ?
3- Borç konut kredisinden doğmuyor, müvekkilin eşinin kefaleti söz konusu. Bu durum dava hakkına halel getirirmi?
4- Meskeniyet iddiası dışında Aile Mahkemesine başvuru yapılabilirmi? Örneğin kendi kararı emsal gösterilip haczin kaldırılması için dava açılabilirmi?

Forumda aram yaptım ancak örnek bulamadım. Zaman ayırıp görüş bildirecek meslektaşlara şimdiden teşekkür ederim. iyi çalışmalar
Old 21-05-2012, 12:12   #2
ayse1728

 
Varsayılan

benim de benzer bir davam var dava sırasında taşınmaz üzerine 3. kişlere satış ve devrini önleyecek şekilde ihtiyati tedbir kararı aldırdım ayrıca icra dosyasındaki takip de tedbiren durdu. diğer dosyalardan haciz konmasına tabi engel yok ancak tedbir kararı alır iseniz en azından satış aşamasına geçilmeyecek ve mağduruiyetiniz artmayacaktır. malik olan eş de diğer dosyalar için meskeniyet iddiasında bulunmalı ve diğer dosyaların ileride sebep olacağı zararları şimdiden bertaraf etmelidir.
davanız yargıtay da mı?
Old 21-05-2012, 13:02   #3
üye32062

 
Varsayılan

Aile mahkemesinin kararı kesnleşti, ipotek-icra dosyasından sıkıntımız yok, oradaki 150 c şerhini kaldırdık. Ancak ilamsız dosyadan haciz konulmuş, alacaklılar aynı, akdi ilişki aynı, takip tarihleri aynı. nasıl bir yol izlemeliyim emin olamadım.
Old 21-05-2012, 14:50   #4
av.buğra

 
İnceleme

aile konutuna eşin muvafakati olmadan konulan ipotek mahkeme kararı ile kaldırılmaktadır. aynı şekilde diğer eşin borcundan dolayı konulan haczinde 1/2 oranında kaldırılması gerekir.
Old 21-05-2012, 16:14   #5
üye32062

 
Varsayılan

İpotek verilmiş olması meskeniyet iddiasında bulunmaktan vazgeçildiği anlamına gelir şeklinde karar buldum. Bir başka kararda da davayı kayıt maliki açacak diyor. Bu yüzden dava malik-koca adına açıldığında esastan, karısı adına açıldığında ise aktif husumetten red edilecek gibi duruyor.

Benim sorum davanın açılacağı yer (aile mahkemesi-icra mahkemesi), ile davacının kim olacağı noktasında toplanıyor? Yanıtlarınıza teşekkür ederim.
Old 21-05-2012, 17:26   #6
av.buğra

 
İnceleme

sn.serbay....eşin muvafakati olmadan tesis edilen ipoteğinde ve aynı şekilde diğer eşin (asıl borçlu yada kefil sıfatı ile) borçlarından dolayı konulmuş hacizlerinde "...1/2..." kaldırılması gerekir. Aile Konutu Hükmü bunu getirmektedir.
İpotek yada Haciz alacaklısı 3.şahıs ile diğer eşin davalı ; İpotek ve haczi kaldırmak isteyen eşin ise davacı olması gerekir...iyi çalışmalar...
Old 21-05-2012, 17:41   #7
av.buğra

 
İnceleme

ekli şerh işinize yarayacaktır.....

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2011/ 4111 Esas
2011/4489 Karar İçtihatÜyemizin ÖzetiLehine ipotek tesis edilen davalı banka tacirdir. Ticaretine
ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi yasa
gereğidir (TTK. md. 20/2). Bu gereklilik teminat olarak gösterilen taşınmazın
hukuki ve fiili durumunu bilmeyi de içerir. Bunu yapmamışsa özenli davranmamış
demektir. Bu bakımdan davalı bankanın basiretli davranmadığı açık olup, iyiniyet
iddiası haklı değildir. O halde, aile konutu üzerindeki hakların sınırlanması
niteliğindeki ipotek tesisine ilişkin işlemin iptali ve sicildeki ipoteğin
terkinine karar verilmesi gerekir(Karar Tarihi :
14.03.2011)




Karar: Üzerinde, ipotek tesis
edilen taşınmazın aile konutu olduğu tartışmasızdır. Konut üzerinde hak sahibi
olan davalı kocanın, eşinin rızasını almaksızın müdür olarak çalıştığı davalı
şirketin doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olmak üzere 23.01.2007 tarihinde
davalı banka lehine ipotek tesis ettirdiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın tapu
kaydında, ipotek tesisine ilişkin işlemden önce aile konutu olduğuna ilişkin bir
şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilmiş olan banka iyiniyetli ise
bu kazanımının korunacağında kuşku yoktur (TMK. md. 1023). Kanunun iyiniyete
hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak
durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet
iddiasında bulunamaz (TMK. md 3). Lehine ipotek tesis edilen davalı banka
tacirdir. Ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi
hareket etmesi yasa gereğidir (TTK. md. 20/2). Bu gereklilik teminat olarak
gösterilen taşınmazın hukuki ve fiili durumunu bilmeyi de içerir. Bunu
yapmamışsa özenli davranmamış demektir. Bu bakımdan davalı bankanın basiretli
davranmadığı açık olup, iyiniyet iddiası haklı değildir. O halde, aile konutu
üzerindeki hakların sınırlanması niteliğindeki ipotek tesisine ilişkin işlemin
iptali ve sicildeki ipoteğin terkinine karar verilmesi gerekirken, isteğin reddi
doğru bulunmamıştır.




KARAR : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA,
temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın
tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
14.03.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Malik olmayan eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin kesin hükümsüz
olduğunu düşünüyorum.
KARŞI OY
Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince tapu kaydında hak sahibi olarak
gözüken eşin bu hakkı sınırlayıcı işlem (davada ipotek) yapabilmesi için, diğer
eşin açık rızası gereklidir. İşleme katılmayan eşin rızasının varlığı ve duruma
göre var sayılmasını ispat yükü lehine ayni hak tesis edilene düşer. Davalı
banka ispat yükünün gereğini yerine getirmemiştir. Bu nedenle davanın kabulüne
karar verilmesi gerekir. Hükmün değişik gerekçeyle bozulması gerektiği
düşüncesiyle değerli çoğunluğun bozma sonucuna katılmakla birlikte bozma
gerekçesine katılmıyoruz.




İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni KanunuMADDE
194


:Eşlerden biri, diğer eşin açık
rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile
konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları
sınırlayamaz.



Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen
eş, hakimin müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu
kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin
tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline
gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu
olur.




Şerhi Ekleyen
Üyemiz:Av.Ufuk Bazoğlu













Old 23-05-2012, 14:05   #8
üye32062

 
Varsayılan

İlginize teşekkür ederim. İpoteği zaten mahkeme kaldırdı. Buradaki sıkıntı ipoteğin terkini davası devam ederken yine bankanın koyduğu haczin terkin edilmesi noktasında.
İpoteğin terkininden sonra aile mahkemesine haczin kaldırılması için başvuru yapmış meslektaşımız varsa yardımcı olursa sevinirim.Teşekkürler
Old 23-05-2012, 22:58   #9
av.buğra

 
İnceleme

sn.serbay....eşin muvafakati olmadan tesis edilen ipoteğinde ve aynı
şekilde diğer eşin (asıl borçlu yada kefil sıfatı ile) borçlarından dolayı konulmuş hacizlerinde "...1/2..." kaldırılması gerekir. aksi halde eşler bunu kötüniyetli olarak kullanabilir, muvazaalı hacizler gündeme gelebilir..
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/12-652
K. 2005/583
T. 19.10.2005
• AİLE KONUTU OLARAK ÖZGÜLENEN TAŞINMAZ ( Takibe ve Tahliyeye Konu Taşınmazın Aile Konutu Olduğunun Belirlenmesi Halinde Yasal Gereklerin Yerine Getirilip Getirilmediğinin Araştırılması Gereği )
• ŞİKAYET DAVASI ( Takip ve Tahliyeye Konu Taşınmazın Kaydı Üzerinde Şikayetçi Eşin Talebi Üzerine "Aile Konutu" Olduğuna İlişkin Şerh Verilip Verilmediği Araştırılması Gereği )
• AİLE MAHKEMESİ ( Şikayet Davası - Şikayetçiye Tahliyesi İstenen Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu İspata Yönelik Olarak Aile Mahkemesine Dava Açma Yetkisi ve Olanağı Verilmeli ve Sonuca Göre Bir Karar Verilmesi Gereği )
• GÖREV ( Şikayet Davası - Şikayetçiye Tahliyesi İstenen Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu İspata Yönelik Olarak Aile Mahkemesine Dava Açma Yetkisi ve Olanağı Verilmeli ve Sonuca Göre Bir Karar Verilmesi Gereği )
2004/m.276/son
4721/m.194/1
ÖZET : "Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir." Denilmektedir. Bu hüküm göstermektedir ki, aile konutu özel bir konuma ve öneme sahip kılınmış ve üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmıştır. Takibe ve tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi halinde bu yasal gereklerin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerekecektir.

Öyleyse, mahkemece öncelikle bu iddia üzerinde durulmalı ve takip ve tahliyeye konu taşınmazın kaydı üzerinde şikayetçi eşin talebi üzerine "aile konutu" olduğuna ilişkin şerh verilip verilmediği, şikayetçinin bu yerin "aile konutu" olduğunun tespitine yönelik olarak açılmış bir davasının ve aile mahkemesince yapılmış bir belirlemenin bulunup bulunmadığı, araştırılmalı, sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmeli ve sonuca göre bir karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 1.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 06.01.2004 gün ve 2003/1151-2004/2 sayılı kararın incelenmesi Karşı taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 20.12.2004 gün ve 21730-26253 sayılı ilamı ile ;

( ...1- Mahkeme kararının ve bunun taalluk ettiği işin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılması HUMK.nun hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi.

2- Dairemizin süre gelen içtihatlarında benimsendiği üzere boşanma gerçekleşse dahi eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaen mecurda oturduğundan İİK.nun 276/son madde hükmi gereğince 3. kişi sayılamazlar. Somut olayda ilgili konutu şikayetçinin eşi 3. kişi takip alacaklısına satarak tahliye taahhüdünde bulunmuştur. Alacaklı bu tahliye taahhüdüne dayanarak koca aleyhine icra takibinde bulunmuş ve onun itiraz etmemesi üzerine takibin kesinleştiği görülmektedir. Bu nedenlerle şikayet konusu olayda İIK.nun 276/son maddesinin uygulama olanağı bulunmaktadır. Ne var ki Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi aynen "eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini fesh edemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz" hükmünü içermektedir. Mahkemece anılan madde koşullarında herhangi bir inceleme yapılmaksızın özellikle, mecurun aile konutu niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılmaksızın eksik incelemeyle sonuca gidilmesi isabetsizdir... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : A- Şikayetçi İsteminin Özeti:

Şikayetçi vekili 15.07.2003 tarihli dilekçesinde;

"Müvekkilinin icra takibi borçlusu Sinan E. ile evli iken, Sinan E.'nin müvekkilinin haberi olmadan müşterek haneyi terk ederek Ankara'da boşanma davası açtığını, dava devam ederken eşi şikayetçiye zarar vermek gayesiyle müşterek oturdukları daireyi satmaya kalktığını, bunun için de bu davanın davalısı Erkan G. ile anlaştığını ve davalının evi görmeden hiçbir sözleşme yapmadan, para ödemeden icra takibine konu daireyi satın aldığını, müvekkilinin dairenin satıldığını 08.01.2003 tarihli ihtarnameden öğrendiğini ve yine malike noterden ihtarname keşide ederek satıcı muhatabın bu evde oturmadığını boşanma davasını sürdüğünü, bu binada kendisinin çocuklarıyla birlikte yalnız kaldığını, aile ikametgah olduğunu bildirdiğini, davalının müvekkilinin kocası ile anlaşmalı olarak sırf daireyi boşalmak niyeti ile satım akdi yapmış olduklarından satıcı koca ile görüşüp kendisinden tahliye taahhüdü aldığını, ayrıca ikinci bir tahliye taahhüdü aldığını bu ikinci taahhüdün tarihi ise 21.04.2003 tarihli olduğunu, davalının tahliye taahhütlerinin ikisini birden 3.İcra Müdürlüğünün 2003/4236 esas sayılı dosyası ile icra koyduğunu, satıcı kocanın bu yerde oturmayıp şikayetçi eşi ve çocuklarının ikamet etmiş olmasına rağmen bu yola gidildiğini, davalı tarafın tahliyeye gelip evi boşaltacağına dair muhtıra bırakması sonucu müvekkilinin takipten haberi olduğunu, ifadeyle, dava sonuna kadar tahliyenin ertelenmesine ve takibin iptaline karar verilmesini" istemiştir.

B- Karşı Tarafın Cevabının Özeti:

Karşı taraf alacaklı vekili 01.08.2003 tarihli cevap dilekçesinde ve aşamalardaki diğer dilekçelerinde;

"Davacının icrada taraf olmadığını, evinde oturan üçüncü şahıs olduğunu ve icraya müdahalesi diye bir kavramın olmadığını, müvekkili ile ilgisi olmayan bir kişinin dilekçe vermesi ile mülkiyet hakkını kısıtlamaya mahkemenin yetkili olmadığını, daireyi satan kişi ile içinde oturanın iç ilişkilerinin yani karıkoca arasındaki olayların kendilerini ilgilendirmediğini, tapuda evi satın aldıklarını, tapu sahibi satıcının tahliye taahhüdü verdiğini ve buna ilişkin icra takibinin kesinleştiğini, şikayetçinin taleplerinin kendilerini ilgilendirmediğini, başka bir dava açması gerektiğini, mahkemenin görevinin icranın kanununa uygun olup olmadığını incelemek olduğunu, aile meseleleri için aile mahkemeleri kurulduğundan bu hususların inceleme yerini icra mahkemesi olmadığını, tedbiri kararının kaldırılmasını, evin mülkiyeti kendisine ait olduğundan tahliyeye karar verilmesini ve şikayetin reddini " savunmuştur.

C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Yerel Mahkeme; "Tahliye isteyen vekilinin 1.8.2003 havale tarihli cevap dilekçesinde açıkladığı gibi, Müşteki Hatice E. takipte taraf olmadığı gibi takipten haberdar da değildir. Hadise, icra dairesinin, anne ile çocuklarını, taraf olmadıkları ayrıca haberdar edilmedikleri bir takip sebebiyle ve emrivaki şeklinde oturdukları evden sokak ortasına çıkarılıp-çıkarılamayacağı konusudur. Kiralanan gayrimenkulun kira süreci bittiği ahvalde tahliyesi hakkındaki 56 örnek sayılı tahliye emri ile 15.5.2003 tarihinde başlatılmış olan takipte uygulanacak olan, İİK.nun 272-276. maddeleri hükümleri, Kira akdinin mevcudiyeti ve kiracının tahliye taahhütleri ile ilgilidir. Değişik hukuki münasebetler hakkında doğrudan doğruya veya kıyas yoluyla uygulanabilmeleri mümkün değildir. Gayrimenkul alım satımı yapan şahıslar hakkında uygulanabilecek hükümler ise malikin ve zilyedin hakları ile ilgili genel hükümlerdir. Kiracının iyi niyetli olmayan fiillerinin önlenmesini amaçlayan İİK.nun 276. maddesi hükmünün takipte uygulanabilme imkanı yoktur.

Yürütülen takipler sebebiyle masum 3. şahısların rencide edilmelerinin önlenmesi, icra dairelerinin ve Hakimliklerinin başlıca görevleridir."

Gerekçesiyle "müşteki ve çocuklarının taşınmazdan tahliyeleriyle ilgili olarak yapılan takip işlemlerinin iptaline" karar vermiştir.

D- Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme:

Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Dairece karar yukarıda başlık bölümünde ayrıntısı açıklandığı üzere;

"Boşanma gerçekleşse dahi eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaen mecurda oturduğundan İİK.nun 276/son madde hükmü gereğince 3. kişi sayılmayacakları; ilgili konutu şikayetçinin eşinin 3. kişi takip alacaklısına satarak tahliye taahhüdünde bulunduğu, alacaklının buna dayanarak koca aleyhine icra takibine girişerek, onun itiraz etmemesi üzerine takibin kesinleştiği, ancak mahkemece Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi koşullarının varlığı konusunda herhangi bir inceleme yapılmaksızın özellikle, mecurun aile konutu niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılmaksızın eksik incelemeyle sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Şikayetçi vekilinin karar düzeltme istemi Özel Dairece reddedilmiş; karşı taraf/alacaklı vekili de bozmaya uyulmasını, şikayetçi vekili ise direnme kararı verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece; "önceki kararda direnilmiş; hükmü karşı taraf/alacaklı vekili temyiz etmiştir.

E- Gerekçe:

İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra takibinden önce aralarında boşanma davası bulunan eşlerden erkeğin satarak iki adet tahliye taahhüdüne konu ettiği taşınmazda çocukları ile birlikte oturmakta olan şikayetçi eş kadının, taahhüdü alan tarafından kocası aleyhine girişilen takipteki hukuki konumunun ne olacağı ve mahkemece taşınmazın Türk Medeni Kanunu'nun 194/1 maddesi anlamında aile konutu niteliğinin araştırılmasının gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle; somut olaya ilişkin özelliklerin açıklanmasında yarar vardır:

Şikayetçi eş, tahliyesi istenen konutta çocukları ile birlikte oturmakta iken konutun sahibi dava dışı koca tarafından şikayetçi aleyhine 31.07.2002 tarihinde boşanma davası açılmış ve ardından da tapuda kendisi adına kayıtlı bu taşınmaz 27.12.2002 tarihinde Erkan G.'ye satılmıştır.

Taşınmazı satan koca, satın alan Erkan G.'ye halen şikayetçi ve çocuklarının içinde oturması nedeniyle Beşiktaş 10. Noterliğinden gönderilen 22.01.2003 tarihli ihtarla "05.02.2003 tarihinde tahliyeyi gerçekleştireceği", ardından Beşiktaş 10.Noterliğinde düzenlenen 21.04.2003 tarihli ihtarla da "tahliye taahhüdünü yerine getiremediği, 27.04.2003 tarihinde taşınmazı boşaltacağı" taahhütlerinde bulunmuştur.

Şikayetçi kadının kocasından taşınmazı ve tahliyeye ilişkin taahhütleri alan Erkan G., Üsküdar 3.İcra Müdürlüğünün 2003/4236 esas sayılı dosyasında 15.05.2003 tarihinde dava dışı borçlu Sinan E. aleyhine "27.04.2003 tarihinde tahliye edileceği yönündeki taahhüdüne dayanarak" haciz ve tahliye istemli takibe girişmiş; icra müdürlüğünce borçluya Örn.56 tahliye emri gönderilmiştir.

Tahliye emri kendisine 21.05.2003 tarihinde tebliğ edilen borçlu tarafından itiraz edilmemekle takip kesinleşmiş ve takip alacaklısı 26.06.2003 tarihinde tahliyeye karar verilmesini istemiştir.

Tahliye istemine konu taşınmazda oturan ve takipten haberdar olan şikayetçi eş eldeki şikayet isteminde bulunmuş; icranın ertelenmesi ve takibin iptalini istemiştir.

Şikayetçi, takip borçlusu eşinin kendisini mağdur etmek için bu yola başvurduğunu, takip alacaklısı ile takip borçlusu eşi arasında gerçek bir satışın bulunmadığını, ileri sürmektedir.

Tahliye istemine konu taşınmaz açıklandığı üzere takip alacaklısı tarafından takip borçlusundan satın alınmış ve tarafların sözlü anlaşmaları ile içinde oturulmakta iken iki ayrı tahliye taahhüdüne konu edilmiştir. Bu tahliye taahhütlerine dayanılarak alacaklı tarafından girişilen takibe borçlu tarafından itiraz edilmemekle takip kesinleşmiştir.

Takip kesinleşmekle takibin tarafları arasındaki ilişkinin hukuksal niteliği ve kesinleşen takibin sonuçları uyuşmazlık konusu olmakta çıkmıştır.

Dolayısıyla şikayet konusu olayda takip kesinleşmekle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 276/son maddesinin uygulanma olanağı bulunmaktadır.

Burada alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki üzerinde değil; şikayetçinin onlar karşısındaki konumu üzerinde durmak gereği ortaya çıkmaktadır.

Kural olarak; eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaen taşınmazda oturduğundan -boşanma gerçekleşse bile- İİK.nun 276/son madde hükmü gereğince 3.kişi konumunda değildir.

Ancak, kural bu olmasına karşın tahliyeye konu konutun "aile konutu" olarak kullanıldığı, şikayetçi eşin halen bu yerde çocukları ile birlikte oturmaya devam ettiği ileri sürüldüğüne göre şikayetçinin bu iddiası üzerinde durulmak gerekir.

Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Aile konutu" başlıklı 194/1 maddesinde;

"Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz"

hükmü yer almakta;

Aynı Kanunun 194/3 maddesinde ise;

"Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir." Denilmektedir.

Bu hükümler göstermektedir ki, aile konutu özel bir konuma ve öneme sahip kılınmış ve üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmıştır. Takibe ve tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi halinde bu yasal gereklerin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerekecektir.

Öyleyse, mahkemece öncelikle bu iddia üzerinde durulmalı ve takip ve tahliyeye konu taşınmazın kaydı üzerinde şikayetçi eşin talebi üzerine "aile konutu" olduğuna ilişkin şerh verilip verilmediği, şikayetçinin bu yerin "aile konutu" olduğunun tespitine yönelik olarak açılmış bir davasının ve aile mahkemesince yapılmış bir belirlemenin bulunup bulunmadığı, araştırılmalı, sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmeli ve sonuca göre bir karar verilmelidir.

Bu hususlar göz ardı edilerek eksik incelemeyle hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.



SONUÇ : Karşı taraf alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 19.10.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.



Old 26-05-2012, 09:13   #10
Ahmetochi

 
Varsayılan

Benzer bir durum bizde de vardı, bizim müvekkil taşınmazı üzerindeki ipoteği aile konutu nedeniyle kaldırdık fakat henüz dosya kesinleşmeden yargıtaydayken başka bir alacaklı taşınmaza haciz koydu.

Yerleşik kararlarda ipotekli bir taşınmaza haciz konulursa bu haciz için meskeniyet iddiasının ileri sürülemeyeceği belirtiliyor fakat biz meskeniyet iddiasında bulunduk ve bunu yaparken de ipotek kalkacak fakat yargıtaydadır, bekletici mesele yapılsın dedik. Şimdi de bekliyoruz

meskeniyet iddiası ile çözüm alabilirsiniz.Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Eşlerin Aile Konutu Üzerindeki Hakları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 27 29-01-2018 16:48
aile konutu, muvafakatsiz kurulan ipoteğin fekki, teminat, icranın durdurulması mpolat Meslektaşların Soruları 10 14-09-2012 10:46
Aile konutu -Bankaca konulan ipoteğin Fekki alpercelep Meslektaşların Soruları 1 11-05-2011 21:09
aile konutu iddiası ile ipoteğin haksız olarak kaldırılmak istenmesi!!! av.o.uzunlar Meslektaşların Soruları 9 09-07-2010 20:03
aile konutu iddiası magar Meslektaşların Soruları 2 05-03-2010 16:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08311605 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.