Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Güveni kötüye kullanma suçu ve şikayet

Yanıt
Old 07-05-2007, 11:59   #1
Leather

 
Varsayılan Güveni kötüye kullanma suçu ve şikayet

Meslek nedeniye güveni kötüye kullanma suçu eski ceza kanununun 508 ve 510. maddelerinde düzenlenmiş iken yeni ceza kanununda 155. maddenin 2. paragrafında düzenlenmiştir. Size sormak istediğim şey acaba yeni kanunda meslek nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu şikayete tabi bir suç haline mi gelmiştir? (İki kanunun hükümlerini karşılaştırmak suretiyle)
Old 07-05-2007, 16:21   #2
ocean10

 
Varsayılan

Güveni kötüye kullanma suçunun temel şekli maddenin ilk fıkrasında düzenlenmiştir.Suçun bu temel şeklinin soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır.
Maddenin 2. fıkrasında güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali düzenlenmiştir.Başkasının mallarını idare yektisine sahip olanların idarelerine bırakılmış olan mallar hakkında güveni kötüye kullanmaları suçun nitelikli halinin konusudur.Başkasının malını idare etmek yetkisi sözleşmeden veya kanundan doğabilir.Vekil, vasiyeti tenfiz memuru, iflas idaresi memuru meslek grubuna, vasi veya kayyum diğer gruba giren örneklerdir.

Nitelikli güveni kötüye kullanma hallerinde soruşturma veya kovuşturma re'sen yapılacaktır.Şikayet koşulu bu durumda aranmamıştır.saygılarımla,iyi çalışmalar.
Old 07-05-2007, 16:24   #3
Leather

 
Varsayılan

Açıklamanız için teşekkür ederim. Ancak şöyle bir durum söz konusu: Eski yasada suçun nitelikli halinin soruşturmasının şikayete tabi olmadığı belirtilmiş idi. Yeni kanunda ise nitelikli halin şikayete tabi olmaksızın soruşturulacağı bilgisi yok. Bu durumda ne olacak?
Old 07-05-2007, 16:29   #4
PINAR000

 
Varsayılan

Güveni Kötüye Kullanma
MADDE 155 - (1) Başkasına ait olup da, (Ek ibare: 5377 - 29.6.2005 / m.18) "muhafaza etmek veya" belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur

Madde metninde güveni kötüye kullanma suçu tanımlanmıştır. Söz konusu suçla korunan hukukî değer kişilerin mülkiyet hakkıdır. Bu suçla mülkiyetin korunması amaçlanmaktadır. Ancak, söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen kişi (fail) arasında bir sözleşme ilişkisi mevcuttur. Bu ilişkinin gereği olarak taraflar arasında mevcut olan güvenin korunması gerekmektedir. Bu mülahazalarla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar, cezai yaptırım altına alınmıştır.
Güveni kötüye kullanma suçunun konusu, taşınır veya taşınmaz maldır. Bu mal üzerinde fail lehine zilyetlik tesis edilmiş olmalıdır. Güveni kötüye kullanma suçunda fail, suç konusu malın maliki değildir. Bu nedenle, müşterek veya iştirak hâlinde mülkiyete konu olan mallarla ilgili olarak, müşterek veya iştirak hâlinde malik olanlar birbirlerine karşı güveni kötüye kullanma suçunu işleyemezler. Fail, suç konusu şey üzerinde lehine zilyetlik tesis edilmiş olan kişidir. Ancak, bu zilyetliğin mutlaka malik tarafından tesis edilmesi gerekmez.
Suçun konusunu oluşturan mal üzerinde belirli bir şekilde kullanmak üzere fail lehine zilyetlik tesisi gerekir. Bu nedenle, güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisinin varlığı gereklidir. Bu hukukî ilişki, örneğin kira sözleşmesi, ariyet sözleşmesi, karz sözleşmesi, vedia sözleşmesi, istisna sözleşmesi, vekalet sözleşmesi, kefalet sözleşmesi, hizmet sözleşmesi, rehin sözleşmesi ile tesis edilmiş olabilir. Bu akdi ilişki, karma veya sui generis bir sözleşme ile de tesis edilmiş olabilir. Örneğin, bir bankada açılan carî hesaba veya bir “özel finans kurumu”nda açılan “katılım ortaklığı hesabı”na ilişkin sözleşme ile de bu hukukî ilişki tesis edilmiş olabilir. Keza, örneğin bir anonim şirket yönetim kurulu üyeleri ile şirket tüzelkişiliği arasındaki hukukî ilişki, hizmet ve/veya vekalet sözleşmesine dayanmaktadır. Hatta, mülkiyeti muhafaza kaydıyla satın alınmış olan eşyanın meselâ bir üçüncü kişiye satılması durumunda dahi, güveni kötüye kullanma suçunun oluştuğu kabul edilmelidir.
Bu zilyetlik devri, malik olmayan kişiye, aradaki hukukî ilişkinin niteliğine göre, şey üzerinde belli bazı tasarruflarda bulunma hak ve yetkisini vermektedir. Söz konusu suçun oluşabilmesi için, failin suç konusu mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması veya bu devir olgusunu inkar etmesi gerekir.
Güveni kötüye kullanma suçunun soruşturma ve kovuşturması mağdurun şikâyetine bağlı kılınmıştır.Her nekadar 2.fıkrada suçun nitelikli hali düzenlenmiş olsa da suça ilişkin başlık 'görevi kötüye kullanma'ya ilişkin olduğundan bu nitelikli halin kovuşturulmasının da şikayete bağlı olacağı kanısındayım.Ancak aksinden hareketle; 1.fıkrada açıkça şikayete bağlı olduğu belirtilmişken 2.fıkraya herhangi bir şeyin yazılmamış olması da re'sen kovuşturulması gerektiği yorumunu beraberinde getirebilir..ama bence her iki durum da şikayete bağlı..
Old 07-05-2007, 16:30   #5
ocean10

 
Varsayılan

maddenin yalnızca birinci fıkrasında,şikayete bağlı olduğu belirtilmiştir.belirtilmemişse şikayete bağlı değildir diye yorumluyorum.resen kavuşturulmalıdır.üstelik nitelikli halinden bahsedilmektedir.bu durumda,nitelikli halin kovuşturulması resen olacaktır ve kovuşturlması şikayete bağlı suçların sonuçlarını doğurmayacaktır(uzlaşma,şikayetten vazgeçme vs gibi)
Old 07-05-2007, 16:41   #6
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Aslolan suçun resen soruşturulması ve koğuşturulmasıdır.

İstisna ise şikayete tabi tutulmasıdır. Bu nedenle de suçun takibinin şikayete bağlı olduğu belirtilmediği sürece suç resen takip edilir.

Böyle olunca yasada "şikayet üzerine ... cezalandırılır" denmediği için suçun nitelikli halinin takibi şikayete bağlı değildir.
Old 07-05-2007, 16:44   #7
avegunduz

 
Varsayılan

Suçların re'sen takibi kural; şikayete bağlı olması istisnadır. Yani kanunda aksi açıkça belirtilmedikçe kural re'sen takiptir. 155/2 de de şikayet şartı açıkça belirtilmediğine göre re'sen takip edilmelidir.
Old 08-05-2007, 10:03   #8
Leather

 
Varsayılan

Pınar isimli arkadaşımız görüşlerini ayrıntılı bir şekilde açıklamış. Ben de bu yorum şekline katılıyorum. Çünkü unutmamamız gereken bir nokta eski yasada suçun nitelikli hali için şikayet gerekmeksizin kovuşturulacağı açıkça belirtilmiş idi. Şimdi bu durum açıkça belirtilmemiş. Bu konuda yasa koyucunun iradesinin ne yönde olduğu tartışmaya açık bir durum.
Old 08-05-2007, 10:25   #9
PINAR000

 
Varsayılan



Eski kanun metninde 'nitelikli hal için şikayete hacet kalmaksızın re'sen kovuşturulacağına' ilişkin Yargıtay kararı bulabildim ancak yeni maddeye dair henüz açıklayıcı bir karar yok sanırım.Diğer katılımcılar yeni düzenlemeye göre şikayetin aranmadığı yolundaki görüşlerini destekleyen kararlar ekleyebilirlerse çok memnun olurum iyi çalışmalar..

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 1995/9-345

K. 1996/11

T. 6.2.1996

• HİZMET SEBEBİYLE EMNİYETİ SUİSTİMAL ( Sanığa Teslim Edilmeyen ve Zilyetliği Geçmeyen Suça Konu Malları Eve Götürmenin Mevsuf Hırsızlık Olması )

• MEVSUF HIRSIZLIK ( Tezgahtar Olan Sanığın Kendisine Teslim Edilmeyen Malları Zilyetliği de Kendisinde Olmamasına Rağmen Eve Götürmesi )

• NİTELİKLİ HIRSIZLIK ( Tezgahtar Olan Sanığın Kendisine Teslim Edilmeyen Malları Zilyetliği de Kendisinde Olmamasına Rağmen Eve Götürmesi )

• TEZGAHTARIN HIRSIZLIĞI ( Tezgahtar Olan Sanığın Kendisine Teslim Edilmeyen Malları Zilyetliği de Kendisinde Olmamasına Rağmen Eve Götürmesi )

765/m.491/2-3, 510


ÖZET : Müştekinin tuhafiye mağazasında tezgahtar olarak çalışması nedeniyle, tüm sorumluluğu sanığa ait olmak üzere ona tam teslim edilmeyen ve dolayısıyla zilyetliği ve yardımcı zilyetliği sanığa geçmeyen suça konu malları evine götüren sanığın eylemi, nitelikli ( mevsuf ) hırsızlık suçunu oluşturur.
DAVA : Hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçundan sanık Meral'in eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilerek, Türk Ceza Kanununun 491/3, 80, 522; 647 sayılı Yasanın 4/1. maddeleri gereğince, sonuç olarak 700.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, ( Bolu Asliye Ceza Mahkemesi )'nce 19.11.1993 gün ve 268/827 sayı ile verilen karar, müdahil vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi'nce, 24.10.1994 gün ve 5484/6378 sayı ile;
"Müdahilin iş yerinde tezgahtar olarak çalışan ve gözetimine tevdi olunan eşyayı belirli aralıklarla mal edindiği anlaşılan sanığın, bu suretle gerçekleşen eyleminin TCK.nun 510. maddesinde yazılı hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden, bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 23.12.1994 gün ve 830/1065 sayı ile;
"TCK.nun 510. maddesinde yazılı suçun oluşması için, mal ya da şeyin faile meslek sanat, ticaret, hizmet nedeniyle emanet olarak tevdi olunması, teminat olarak teslim edilmesi gerekir. Eşyanın teslim edildiği kişi maddedeki sıfatları haiz olmalı ve teslim bu sıfatından dolayı yapılmalıdır. Ceza Genel Kurulu'nun içtihadı da, bu hizmet ilişkisinin daimi olması gerektiği doğrultusundadır.
TCK.nun 491/3. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, mağdur ile sanık arasında hizmet veya iş ilişkisinden doğan güvenin kötüye kullanılması söz konusudur. Hizmet ve iş ilişkisinin tarafların istek ve iradeleri ile kurulması gerekir. Herhangi bir sözleşme veya işin ücretli ya da ücretsiz olması, geçici veya uzun süreli olması koşulları aranmaz.
Somut olayda sanık, müdahilin dükkanına işçi olarak girmiştir. Kendisi deneme süresi içinde olduğundan sigortası dahi yapılmamıştır. Herhangi bir mal kendisine tevdi olunmamıştır. Benzer olaylarda TCK.nun 491/3. maddesinin uygulanması gerekeceği doğrultusunda Altıncı Ceza Dairesi'nin muhtelif tarihli içtihatları mevcuttur" biçimindeki açıklamalarla, direnmeye karar vermiştir.
Bu kararın da Yargıtay'ca incelenmesi süresinde müdahil vekilince istenmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma isteyen 21.11.1995 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık bulunmayıp, uyuşmazlığın konusu suçun niteliğine ilişkindir.
TCK.nun ikinci kitabının "mal aleyhine cürümler" başlıklı onuncu babının dördüncü faslında 508 ve 509. maddelerle emniyeti suistimal ( güveni kötüye kullanmak ) suçunun değişik şekilleri düzenlenmişken, bunları takibeden 510. maddesinde suçun ağırlaştırılmış halleri yer almaktadır. Nitekim, maddeye bakıldığında; "Geçen iki maddede yazılı cürümler meslek ve sanat veya ticaret veya hizmet sebebiyle veya emanetçi sıfatıyla veyahut idare etmek için kendisine tevdi olunan veya teminat olarak kendisine teslim edilen şeyler üzerinde yapılırsa fail hakkında bir seneden beş seneye kadar hapis cezası tertip olunur ve şikayetname itasına hacet kalmaksızın takibat yapılır" denildiği görülmektedir.
Maddede; ".....hizmet sebebiyle.... . kendesine tevdi olunan veya teminat olarak kendisine teslim edilen şeyler üzerinde yapılırsa....." şeklinde ifade edilen hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunun oluşabilmesi için, hizmeti yapanla yaptıran arasında Borçlar Kanununun 313. maddesinde tanımlanan bir hizmet ilişkisi olmalı ve suça konu eşya ( mal ) sanığa sürekli olarak ve tüm sorumluluğu ona ait olmak koşulu ile teslim edilmelidir.
Bir kısım hırsızlık suçlarını müeyyide altına alan TCK.nun 491. maddesi de taşınır ve taşınmaz malların az veya çok kolaylıkla çalınması hallerinde cezayı artırıcı hükümler içermektedir. Maddenin 2. fıkrasının 3. bendindeki "Hırsızla, malı çalınan arasında hizmet veya bir iş yapmak... neticesi olarak siyanetine terk ve tevdi olunmuş eşya hakkında işlenirse" şeklindeki düzenleme, 491. maddedeki hırsızlık suçunun mevsuf ( nitelikli ) hallerinden biridir.
Bu suç;
1- Hırsızla malı çalınan arasında hizmet veya bir iş yapmak neticesi olarak,
2- Failin siyanetine terk ve tevdi edilen eşya üzerinde, işlenmesiyle oluşur.
Yasa koyucu böylece, suç mağdurunun maddede sayılan haller nedeniyle suç işleyene karşı duyduğu güvenin kötüye kullanılmış olmasını basit hırsızlıktan farklı mutalaa etmiştir. Bu durumda hırsızlığın kolaylaştırılmış olması, cezanın ağırlaşması için makul bir gerekçe teşkil etmektedir.
Siyanete terk ve tevdi sözcükleriyle anlatılmak istenen anılan bentle açıklanan çeşitli ilişkilerin doğurduğu güvenle malın, bir bakıma failin koruyuculuğu ve eli altında orta yere bırakılmasından ibarettir. Siyanete terk ve tevdi, çalınan malın özel surette teslimi anlamında düşünülemez. Zira, bu takdirde eylemin TCK.nun 510. maddesinde tarifi yapılan hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunu oluşturacağı kuşkusuzdur.
Bu kısa açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında; katılanın iddiası, sanığın kaçamaklı anlatımı ve tanık beyanlarına uygun düşen mahkemenin kabulüne göre; katılanın konfeksiyon dükkanında bir aydan beri tezgâhtar olarak çalışan sanığın, bazı giysileri çalarak evine götürdüğü, müşteki tarafından durumun farkedilmesi üzerine, durumun polise bildirildiği ve polis tarafından yapılan aramada, dükkanın giyinme dolabında sanık tarafından, işten ve dönerken almak üzere poşet içine konmuş eşyalar ile evinde de suça konu eşyaların bir kısmının ele geçtiği anlaşılmıştır.
Sanık, müştekinin tuhafiye mağazasında tezgahtar olarak çalışmakta, bu itibarla suça konu mallar tüm sorumluluğu sanığa ait olmak üzere ona tam teslim edilmemiş ve dolayısıyla ne zilyedliği ne yardımcı zilyedliği sanığa geçmiş değildir. Saptanan bu şekliyle sanığın eylemi; TCK.nun 491. maddesi 2. fıkrasının 3. bendinde belirtilen mevsuf hırsızlık suçunu oluşturduğundan, Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; sanığın eyleminin TCK.nun 510. maddesine uyan "hizmet nedeniyle emniyeti suistimal" suçunu oluşturduğu gerekçesiyle, karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün isteme aykırı olarak ( ONANMASINA ), 6.2.1996 gününde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
Old 08-05-2007, 17:15   #10
avzafer

 
Varsayılan

Yeni kanuna göre de suçun nitelikli hali resen koğuşturmaya tabidir. Yargıtay da resen kovuşturalacağı düşüncesindedir.
Old 09-05-2007, 08:05   #11
Leather

 
Varsayılan

Zafer bey Yargıtay'ında suçun resen kovuşturulacağı görüşünde olduğunu belirtmektesiniz. Elinizde bu yönde bir karar var ise bizimle paylaşmanız yararlı olur.
Old 09-05-2007, 12:40   #12
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Yeni TCK muz m. 155/1 şikayete bağlı ve uzlaşma kapsamında kalan bir suç olduğu halde,2. fıkra kapsamında kalan suçların takibi şikayete bağlı olmadığı gibi uzlaşma kapsamında da değildir. (Uzlaşma kapsamında kalan suçlar listesinden alıntı yaptım.)
Old 09-05-2007, 16:06   #13
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

Sayın meslektaşımız, internette yaptığımız araştırma sırasında iddia makamından bir görüşe rastladık. Makalenin tamamını da aşağıdaki adreste bulabilirsiniz. Tartışmaya katkı sunar umarız… İyi çalışmalar…

“Güveni kötüye kullanma suçunun basit şeklinin kovuşturulabilmesi şikayete tabi tutulmuştur.Suçun nitelikli hallerini düzenleyen ikinci fıkrasında ise şikayet konusunda bir açıklık yoktur.Eski TCK’da bu suçun nitelikli hali resen kovuşturulan bir suçtu ve ilgili maddede bu açıkça yazılmıştı.Yeni hüküm bakımından da nitelikli halin resen kovuşturulacağı söylenebilir.Nitelikli halin şikayete tabi olduğu konusunda hükümde bir açıklık bulunmadığına göre resen kovuşturulacaktır.”

Muhammet Murat Ülkü, Çorum Cumhuriyet Savcısı
http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale/161.pdf
Old 19-01-2009, 01:46   #14
avvolkan

 
Varsayılan Her iki fıkra da şikayete bağlıdır

Değerli üyeler,

Ben, güveni kötüye kullanma suçunun her iki fıkra bakımından da şikayete bağlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü kanunun lafzından 2. fıkraya giren hallerde re'sen soruşturma veya kovuşturma yapılacağına dair bir anlam çıkmıyor.
Elimde bir yargıtay üyesinin ceza kanunu var. Orada da ; Bu suçların soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı olduğu, buna karşılık 2. fıkradaki hallerde uzlaşma kapsamında olmadığı ifade edilmiş. ( Ancak 19.12.2006 tarihine kadar işlenen bu fıkra kapsamındaki suçlar da uzlaşma kapsamında)
Old 23-02-2011, 22:24   #15
bym_gurcan

 
Varsayılan güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin bir vaka

Bu konuyla ilgili bir soru sormak istiyorum;

Bir özel şirkette satış görevlisi şirketin bir malını bir üstüne zararına satıyor. Telefon kayıtlarından söz konusu amire satış anında "zararına satıyoruz ama olsun" siz zaten XX beysiniz size bir şey olmaz gibi ifadeleri tespit ettik. Burada satış görevlisi için güveni kötüye kullanma suçu olduğunu düşünüyoruz. Peki amir için? Memur olsaydı görevi kötüye kullanma olabilirdi ama memur değil. İştirak etmiş diyebilir miyiz?

İyi akşamlar dileriz.
Old 26-08-2011, 08:41   #16
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan bym_gurcan
Bu konuyla ilgili bir soru sormak istiyorum;

Bir özel şirkette satış görevlisi şirketin bir malını bir üstüne zararına satıyor. Telefon kayıtlarından söz konusu amire satış anında "zararına satıyoruz ama olsun" siz zaten XX beysiniz size bir şey olmaz gibi ifadeleri tespit ettik. Burada satış görevlisi için güveni kötüye kullanma suçu olduğunu düşünüyoruz. Peki amir için? Memur olsaydı görevi kötüye kullanma olabilirdi ama memur değil. İştirak etmiş diyebilir miyiz?

İyi akşamlar dileriz.

Birlikte faildirler. (TCK.m.37)
Old 19-05-2012, 16:48   #17
AV.TUNCER ÖZTÜRK-1948

 
Varsayılan İtİrazimdir.

Alıntı:
Yazan ocean10
Güveni kötüye kullanma suçunun temel şekli maddenin ilk fıkrasında düzenlenmiştir.Suçun bu temel şeklinin soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır.
Maddenin 2. fıkrasında güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali düzenlenmiştir.Başkasının mallarını idare yektisine sahip olanların idarelerine bırakılmış olan mallar hakkında güveni kötüye kullanmaları suçun nitelikli halinin konusudur.Başkasının malını idare etmek yetkisi sözleşmeden veya kanundan doğabilir.Vekil, vasiyeti tenfiz memuru, iflas idaresi memuru meslek grubuna, vasi veya kayyum diğer gruba giren örneklerdir.

Nitelikli güveni kötüye kullanma hallerinde soruşturma veya kovuşturma re'sen yapılacaktır.Şikayet koşulu bu durumda aranmamıştır.saygılarımla,iyi çalışmalar.
NEDEN TCK.155.MADDESİNİN 1.FIKRASINDA GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMAK SUÇU, TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLIDIR, DENDİKTEN SONRA, 2.FIKRASINDA BAŞKA HÜKÜM YOK İSE, 2.FIKRASINDAKİ NİTELİKLİ HALİN DE TAKİBİNİN ŞİKAYETE BAĞLI OLMASI GEREKMEZ Mİ? BU KONUDA YARGITAY KARARI VARSA LÜTFEN BİLDİRİR MİSİNİZ? TEŞEKKÜRLER.
Old 19-05-2012, 17:15   #18
AV.TUNCER ÖZTÜRK-1948

 
Varsayılan

TCK.155.Maddesinin sondan 2.nci paragrafında açıkça, "görevi kötüye kullanma suçunun soruşturma ve kovuşturması mağdurun şikayetine bağlı kılınmıştır" yazmıyor mu? Çok önemli. Bu konuda ve avukatın sanık olduğu TCK.155 ile ilgili Yargıtay kararı olan arkadaşımız varsa bildirmesini rica ediyorum.Hem de acil
Old 19-05-2012, 21:29   #19
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.TUNCER ÖZTÜRK-1948
NEDEN TCK.155.MADDESİNİN 1.FIKRASINDA GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMAK SUÇU, TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLIDIR, DENDİKTEN SONRA, 2.FIKRASINDA BAŞKA HÜKÜM YOK İSE, 2.FIKRASINDAKİ NİTELİKLİ HALİN DE TAKİBİNİN ŞİKAYETE BAĞLI OLMASI GEREKMEZ Mİ? BU KONUDA YARGITAY KARARI VARSA LÜTFEN BİLDİRİR MİSİNİZ? TEŞEKKÜRLER.

Aslolan suçların resen soruşturulup kovuşturulacağıdır. Yani başka deyişle şikayet şartı açıkça yazmayan hallerde o suç şikayete bağlı değildir.

Özellikle şu hususa dikkat etmelisiniz: Bir suçun basit ve nitelikli halleri ve bunların düzenlendiği fıkralar birbirinden bağımsız, herbiri ayrı suçlardır... Yani, 155/1 ayrı bir suç, 155/2 ayrı bir suçtur. 155/1 için şikayet şartı konulmuştur; 155/2'de düzenlene suç için ise açıkça görüldüğü üzere konulmamıştır; resen kovuşturulacaktır.
Old 19-05-2012, 21:33   #20
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.TUNCER ÖZTÜRK-1948[B
]TCK.155.Maddesinin sondan 2.nci paragrafında [/b]açıkça, "görevi kötüye kullanma suçunun soruşturma ve kovuşturması mağdurun şikayetine bağlı kılınmıştır" yazmıyor mu? Çok önemli. Bu konuda ve avukatın sanık olduğu TCK.155 ile ilgili Yargıtay kararı olan arkadaşımız varsa bildirmesini rica ediyorum.Hem de acil

Hayır yazmıyor...

TCK.m.155/2: Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Old 21-05-2012, 16:06   #21
AV.TUNCER ÖZTÜRK-1948

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Aslolan suçların resen soruşturulup kovuşturulacağıdır. Yani başka deyişle şikayet şartı açıkça yazmayan hallerde o suç şikayete bağlı değildir.

Özellikle şu hususa dikkat etmelisiniz: Bir suçun basit ve nitelikli halleri ve bunların düzenlendiği fıkralar birbirinden bağımsız, herbiri ayrı suçlardır... Yani, 155/1 ayrı bir suç, 155/2 ayrı bir suçtur. 155/1 için şikayet şartı konulmuştur; 155/2'de düzenlene suç için ise açıkça görüldüğü üzere konulmamıştır; resen kovuşturulacaktır.
Bir suçun nitelikli halinin, yani cezasının ağırlaştırılmış halinin, cezası daha hafif olandan ayrı bir suç olduğunu düşünemiyorum.
Old 22-05-2012, 13:47   #22
AV.TUNCER ÖZTÜRK-1948

 
Varsayılan TCK.155.Maddesinin gerekçesi

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Hayır yazmıyor...

TCK.m.155/2: Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
TCK.155.maddesinin gerekçesininin sondan 3.paragrafında "Güveni kötüye kullanma suçunun soruşturma ve kovuşturması mağdurun şikayetine bağlı kılınmıştır" yazmaktadır. Gerekçenin bu bölümünde, güveni kötüye kullanma suçundan genel olarak bahsedip, şikayete bağlı kılındığı açık ve kesin bir şekilde yazıldığına göre, nitelikli veya niteliksiz ayrımı yapmak hukuk mantığına uygun değildir.Bu suç ve ağırlatılmış nitelikli hali de dahil olmak üzere soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Çünkü kanunun gerekçesinde de ayrım yapmamış, suçun genelinin takibini şikayete bağlı olduğunu belirtmiştir. Bu itibarla suçun nitelikli halinin re'sen soruşturulacağı görüşü kimine olursa olsun hukuki değildir. Esasen mantıken de, suçun her iki halinin de takibinin şikayete bağlı olması gerekir.Çünkü, suçun soruşturulabilmesi için ,ortada güveni kötüye kullanılan birisinin şikayeti gerekir.Birisinin çıkıp, "şu şahısın şu eylemi, benim güvenimi kötüye kullanmaktır" diye şikayette bulunması şarttır.
Old 22-05-2012, 14:15   #23
ndl

 
Varsayılan

11. Ceza Dairesi 2007/9989 E., 2008/1056 K.
GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA

ZİNCİRLEME SUÇ



“ÖZET”

BİR SÜRE MUHASEBECİNİN YANINDA ÇALIŞAN VE BİR AKRABASININ VERGİ DAİRESİNDE ÇALIŞMASI NEDENİYLE KENDİSİNE YARDIMCI OLACAĞI DÜŞÜNÜLEN SANIĞIN, VERGİ BORÇLARINI YATIRMASI İÇİN VERİLEN PARALARI YATIRMAYIP YATIRMIŞ GİBİ VERGİ DAİRESİ ALINDISI DÜZENLEYEREK MAĞDURLARA VERMEKTEN İBARET EYLEMİ, GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNU OLUŞTURUR. AYNI TARİHTE İKİ ADET VERGİ DAİRESİ ALINDISI DÜZENLENMESİ EYLEMİNDE, TESELSÜL KOŞULLARI OLUŞMAMIŞTIR.

“İçtihat Metni”

Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık Zaferin yapılan yargılaması sonunda; sahtecilik suçlanndan 5237 sayılı TCK’nın 204/1, 43, 53. maddeleri ile (iki kez), dolandıncılık suçunun değişen vasfına göre “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak” olarak kabulle TCK’nın 155/2, 52/2, 53; 155/2, 43, 168/2, 52/2, 53 ve 63. maddeleri gereğince mahkumiyetine dair (Bakırköy Altıncı Ağır Ceza Mahkemesi)’nden verilen 02.04.2007 gün ve 2006/132 Esas, 2007/261 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık ve müdafileri tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığının onama ve bozma isteyen 24.12.2007 günlü tebliğnamesi ile Daireye gönderilmekle, sanık müdafii Elmas’ın incelemenin duruşmah yapılması isteminin hükmolunan cezanın gerek süresine göre, gerekse süresinden sonra yapılması nedeniyle koşullan oluşmadığından vaki isteminin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUY’nin 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede gereği görüşüldü;
I- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın mağdur Hüseyin’e
karşı zincirleme olarak işlediği “resmi belgede sahtecilik” suçunun sübutu
kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı
artırıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı ge
rekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isa
betsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ve müdafilerinin soruşturma eksiğine
İlişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun
bulunan hükmün ONANMASINA,
II- Sanık ve müdafilerinin, mağdur Ramazan’a karşı İşlenen “resmi
belgede sahtecilik” suçu ile “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak”
suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyizlerine gelince;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine göre, sanık ve müdafilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Mağdur Ramazan adına 03.06.2005 tarihinde 2 adet sahte “Vergi Dairesi Alındısı” düzenleyen sanığın eyleminde, 5327 sayılı TCK’nın 43. maddesinde öngörülen teselsül koşullarının oluşmadığı gözetilmeyerek anılan maddenin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
2) Serbest muhasebeci sıfatı bulunmayan, bir süre muhasebeci yanında çalışan ve bir akrabasının Vergi Dairesinde şoför olarak çalışması nedeniyle Vergi Dairesine gidip geldiği İçin buradaki işlemlerin yapılmasında kendilerine yardımcı olacağı düşünülen sanığa mağdurların vergi borçlarını yatırması için değişik tarihlerde paralar verdikleri, sanığın bu paraları Vergi Dairesine yatırmadığı halde yatırmış gibi sahte “Vergi Dairesi Alındıları düzenleyerek mağdurlara vermesinden ibaret olayda, sanık ile mağdurlar arasındaki ilişkinin BK’nın 313. maddesi anlamında hizmet ilişkisi niteliğinde olmadığı, dolayısıyla TCK’nın 155/2. maddesinde düzenlenen “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak” suçunun unsurlarının oluşmadığı, eyleminin aynı maddenin 1. fıkrasında düzenlenen ve [b][b][b]takibi şikayete bağlı olan güveni kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı;
3) Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca sanıklar yararına olan 5728 sayılı Yasa’nın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CMK’nın 231/5. maddesinde öngörülen hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve anılan Yasa’nın 2. fıkrası ile de 231/4. maddesindeki soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı suç olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 25.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
-------
UMARIM BU YARGITAY KARARI İŞİNİZE YARAR.
Old 22-05-2012, 14:40   #24
ndl

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avvolkan
Değerli üyeler,

Ben, güveni kötüye kullanma suçunun her iki fıkra bakımından da şikayete bağlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü kanunun lafzından 2. fıkraya giren hallerde re'sen soruşturma veya kovuşturma yapılacağına dair bir anlam çıkmıyor.
Elimde bir yargıtay üyesinin ceza kanunu var. Orada da ; Bu suçların soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı olduğu, buna karşılık 2. fıkradaki hallerde uzlaşma kapsamında olmadığı ifade edilmiş. ( Ancak 19.12.2006 tarihine kadar işlenen bu fıkra kapsamındaki suçlar da uzlaşma kapsamında)

Güveni Kötüye Kullanma suçuna ilişkin bir davaya girdim ve soruşturma safhasında nöbetçi mahkemede, suç unsurları oluşmadığından müvekkilimin serbest bırakılmasına karar verdi. Şöyle ki; maddi bir zarar olduğu takdirde ve işveren ile arada resmi anlamda bir iş ilişkisinin varlığı bulunmuyorsa, bu durumda suç unsurları oluşmamıştır. Dolayısıyla, görevi kötüye Kullanma suçunun da unsurları bulunmadığından şüpheli lehine karar verilmektedir. Ayrıca maddi zarar ile birlikte ŞİKAYET mevcut olmalıdır. Söz konusu suç, resen kovuşturmaya tabi suçlardan değildir. Bu hususta, 11. Ceza Dairesi 2007/9989 E., 2008/1056 K. sayılı kararı gereğince, söz konusu suçun şikayete bağlı olduğu hususunda karar verilmiş
Old 22-05-2012, 15:08   #25
AV.TUNCER ÖZTÜRK-1948

 
Varsayılan Tüm Meslektaşlarımın Dikkatine,

Müvekkilinizin 13 ayrı davasını, 6 yıl süresince takip ederek hepsini kazanıp, avukatlık ücreti alacağınız varken,bu davalar ile ilgili olarak bankadan tahsil ettiğiniz paranın tamamını müvekkilinizin talebi üzerine müvekkilinize verip, ondan sizin ödenmeyen avukatlık ücretinizi mi isterdiniz? Yoksa Avukatlık kanununun 166.maddesindeki hapis hakkınızı kullanarak veya mantıken ve ahlaken uygun olan, önce kendi av.ücreti alacağınızı kesip, bakiyesini mi, müvekkilinize verirdiniz? Bankadan çektiğiniz paranın tamamının kendisine verilmemesi üzerine ofisinizden ayrılan müvekkilinize hemen mesaj ve ihtarlar çekerek," parasını alması için ofisinize davet etmenize rağmen müvekkiliniz sizi, azlederse,böylece hasımlarınızdan mahkeme ilamlarında yazılı olan karşı avukatlık ücretleriniz azil nedeniyle engellendiği için,karşı avukatlık ücretlerini de müvekkilinizden talep edeceğinizden, konu tamamen nizalı hale gelip, müvekkiliniz size karşı icra ve itirazın iptali davaları açarsa ve hem baromuza hem de C.Savcılığı'na şikayet dilekçeleri verirse ve neticede hakkınızda TCK.155-2.maddesinden ağır ceza mahkemesine dava açılırsa ne yapardınız? Hem de,müvekkiliniz,önce tamanını talep etmesine rağmen, icra ve açtığı hukuk davasında, bankadan çektiğiniz miktarın yaklaşık yarısını talep etse, ama C.Savcılığına verdiği dilekçesinde bankadan çektiğiniz paranın tamamını şikayet etse ve bu talep kabul edilip, bankadan çektiğiniz paranın tamamını sanki müvekkilinizden gizlice almış da , sanki inkar ediyormuşsunuz gibi,sanki hukuk davası ve kararı yokmuş gibi,paranın tamamını müvekkilinize vermediğinizden dolayı sanık olsanız ne yapardınız? Üstelik de Hukuk Mahkemesinde müvekkilinizin, sizi vekillikten azil etmesinin haksız olduğuna, sizin tüm davalarda özen içinde hareket ettiğinize ve para üzerinde hapis hakkınız olduğundan uhdenizde tutmakta haklı olduğunuza, müvekkilinizin kabul etmediği sulh ve azil nedeniyle karşı av.ücretlerinizi ve müvekkilinizin kabul etmediği harç giderlerini talep etmekte haklı olduğunuza ve bankadan çektiğiniz paranın sadece yüzde 18.inin müvekkiline ait olduğuna,fazla taleplerinin reddine karar verse,müvekkiliniz,bu davada, reddilen kısım için % 40 tazminat ödememek için ,yazılı olarak, "aramızdaki nizalı paranın miktarı kesin olarak belli değildir.(Çünkü müvekkil ile 6 yıl hiç hesap yapılmamıştır.Çünkü müvekkil, bir kısım davalarımız derdest iken karşı taraf ile anlaşarak ve beni vekillikten azlettiği için ,karşı av.ücretlerinin de ayrı ayrı hesaplanmak ve kabul etmediği, yerine ödediğim harçların tutarlarının mahkemece tesbiti gerekir vs.vs.gibi hukuki ihtilaflar nedeniyle) Mahkememizin kararı kesinleşmediği için hala da,avukattan olan alacağımızın miktarı şu anda bile kesinleşmemiştir" dese, bütün bunları iddianameye cevap olarak bildirseniz ama yine de sanki bankadan çektiğiniz paranın tamamı müvekkilinize aitmiş gibi,sanki mahkeme uzun yargılamalardan sonra sadece % 18.,ine karar vermemiş gibi ve konu çok nizalı hukuki ihtilaf haline gelmemiş gibi,sanki azilden önce parasını almak için davet ihtarları çekmemişsiniz gibi,sanki paranın müvekkilinize ait olan kısmını inkar etmişsiniz gibi, hakkınızda dava açılsa ne yapardınız?Tüm meslekdaşlarımın başına böyle bir olay gelebilir.Bu suçtan ceza alındığı takdirde , otomatik olarak barodan kaydınızın silinmesi ve aç kalmanız kesindir.Ceza aldığım takdirde, bundan sonra,Av.kanununun hapis hakkı ile ilgili maddesi tamamen ortadan kalkacak ve avukatlık alacağımız olsa bile, tahsil ettiğiniz paranın tamamını müvekkile ödeyip, ondan sonra müvekkilimizden avukatlık ücretini tahsil etmeye çalışacağız.Ben şimdi ne yapayım ? Siz olsaydınız ne yapardınız ? Değerli meslek kuruluşlarımız olan gözbebeğimiz barolarımız ne yapabilir? Acildir.Saygılarımla..
Old 02-06-2012, 10:44   #26
AV.TUNCER ÖZTÜRK-1948

 
Varsayılan Bir suç ile nitelikli hali aynı suçtur.

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Aslolan suçların resen soruşturulup kovuşturulacağıdır. Yani başka deyişle şikayet şartı açıkça yazmayan hallerde o suç şikayete bağlı değildir.

Özellikle şu hususa dikkat etmelisiniz: Bir suçun basit ve nitelikli halleri ve bunların düzenlendiği fıkralar birbirinden bağımsız, herbiri ayrı suçlardır... Yani, 155/1 ayrı bir suç, 155/2 ayrı bir suçtur. 155/1 için şikayet şartı konulmuştur; 155/2'de düzenlene suç için ise açıkça görüldüğü üzere konulmamıştır; resen kovuşturulacaktır.
TCK.44-1 maddesinde de bir suç ile o suçun nitelikli halinin aynı olduğu yazılıdır.Yargıtay tetkik hakimi Sn.Mustafa Bayraktar imzalı ve TBB dergisinin . sayı 77,2008 tarihli, 284.shf.de ,TCK.155/1-2 maddelerinin takibi şikayete bağlı suçlardan olduğu yazılıdır. Hukuki ve normal olanı da budur.Aksi görüşte olanların hemen hemen tamamını okudum.Hiçbirinde hukuki bir gerekçe göremedim.TCK155.takibi şikayete bağlıdır.Maddenin gerekçesinde de , Güveni kötüye kullanma suçunun şikayete bağlı olduğu açıkça yazılıdır.
Old 08-03-2019, 09:26   #27
e.uysal

 
Varsayılan Yargıtay 5. CD E: 2014/465 K: 2016/2165 K.T.: 29.02.2016

T.C.
Yargıtay
5. Ceza Dairesi
E: 2014/465 K: 2016/2165 K.T.: 29.02.2016
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
Sanıklar M.. Y.. ve B.. A.. hakkında verilen hükümlere yönelik temyiz bulunmadığı ve sanık A.. Y.. hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın da itiraz edilmeksizin 12/11/2012 tarihinde kesinleştiği gözetilerek inceleme dışı bırakılmasına, incelemenin sanık A.. Y.. hakkında güveni kötüye kullanma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Suç tarihinde yürürlükte olan Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 16/1. maddesindeki “Tutanak yazıcıları, mübaşirler bir muamelenin yapılması için ödenmesi gerekli harç ve masrafları iş sahiplerinden alamazlar” aynı yönetmeliğin 17. maddesinde ise “Harç ve yargılama masraflarının tahsili işi kendisine verilmiş olan kalem şefi (yazı işleri müdürü) veya muavini vazife sebebiyle yerlerinden ayrıldıkları zaman iş sahiplerinin beklememesi için tedbir alırlar, bu tedbirleri reis veya hakimin tasvibine arzederler.” şeklindeki hükümler karşısında, mübaşirlerin mahkeme hakimince görevlendirilmedikleri sürece harç ve masraf (pul) alma yetkilerinin bulunmadığı, zimmet suçunun faile görevi nedeniyle tevdii olunan veya koruma ve gözetim sorumluluğu altında bulunan para, mal ve sair kıymetleri kendisi veya başkası yararına mal edinmesiyle oluştuğu nazara alındığında İskilip Adliyesinde hizmetli kadrosunda olup fiilen mübaşir olarak görev yapan ve harç ve masrafları teslim alma yetkisi bulunmayan sanığın, kendisine teslim edilen Kadastro Mahkemesine ait tebligatların bedellerini almasına rağmen postaneye teslim etmeyerek verilen paraları uhdesinde tutmak şeklindeki eyleminin, zimmet suçunu oluşturmayacağı anlaşılmakla, zimmet suçunu oluşturacağından bahisle görev yönünden bozma isteyen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiş, eylemin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı ve TCK’nın 155/2. maddesinde düzenlenen bu suçun soruşturma ve kovuşturmasının şikayete tabi olmadığı gözetilmeden, oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu basit güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu, şikayete tabi olduğu ve süresinde şikayet bulunmadığı gerekçeleriyle düşme kararı verilmesi,

Kanuna aykırı, O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Görevi Kötüye Kullanma - Yargıtay Kararı Turkmen Meslektaşların Soruları 6 27-07-2012 07:31
Yeni TCK'da Görevi kötüye kullanma(Md.257) Hasan Bahadır Büyükavcı Hukuk Soruları Arşivi 2 01-03-2007 21:15
görevi kötüye kullanma ve evrakta sahtecilik sucları aynı olayda görülürse?? oceans17 Hukuk Soruları Arşivi 4 11-11-2006 15:15
dolandırıcılıkmı güveni kötüye kullanmamı prag Meslektaşların Soruları 6 22-06-2006 10:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10926700 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.