Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

İstanbul Barosunda Neler Oluyor???

Yanıt
Old 05-01-2005, 00:44   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan İstanbul Barosunda Neler Oluyor???

Kadınlar Susturuluyor!!!

İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi 1999’dan beri 6 yıldır faaliyet gösteriyor.

Bizler bu Merkez’de kadının insan haklarını teorik düzeyde savunmanın ötesine geçerek, pratikte kadınların bilgiye ulaşmalarını, hukuki destek
almalarını sağlayacak bir örgütlenme oluşturduk.

Bu örgütlenme çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz meslek içi eğitimlerde;
kadının insan hakları kavramının tarihsel gelişimi, Medeni Kanun, Ceza
Kanunu, 4320 Sayılı Kanun, Uluslararası sözleşmeler, şiddet mağduru
kadınlarla iletişim yöntemleri gibi konularda bugüne kadar 15 meslek içi
eğitim yapılmış olup, bu eğitimlere 400 meslektaşımız katılarak merkez
üyesi oldular.

Kadın Hakları Uygulama Merkezi her gün nöbetçi avukat bulundurarak
örgütlediği yapılanmasında bugüne kadar 40.000 telefonla danışma, 5.500
yüzyüze danışmanlık verdi ve 5.184 yoksul kadının davasını üstlendi.

Sadece İstanbul’da değil, diğer il barolarında da aynı örgütlenmenin
yaygınlaşmasını sağlamak için, onlarla tecrübelerimizi, projemizi
paylaştık, meslek içi eğitimlerine katıldık.
Verdiğimiz danışmanlık hizmetiyle birlikte, aile içi şiddetin sadece özel
alanda kalmayarak kamusal alana taşınmasını sağladık.

Bazen Şile davası gibi bir tecavüz davasında resmi görevlilere karşı,
bazen bir meslektaşımızın uğradığı tacize karşı, bazen “Namus cinayeti”
mağduru Güldünya Tören’in ve diğer kadınların yaşam hakkını savunmak için
yasal mevzuatı zorlayarak, davalara müdahil olmaya çalıştık.

Yasal değişikliklerde aktif rol oynayarak ve yasa tasarıları hazırlayarak;
Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu değişikliklerine,
diğer kadın kuruluşlarıyla birlikte katkıda bulunduk.

Hakimler, öğretim üyeleri, avukatlar ve psikologların katılımıyla,
disiplinler arası işbirliğini sağlama ve uygulama sorunlarını
karşılaştırmalı olarak tartışabilmek için ulusal ve uluslararası düzeyde
sempozyumlar düzenledik. Bu alanda yayınladığımız iki kitabı
meslektaşlarımızın kullanımına sunduk.

Tüm bu faaliyetlerimizde, cinsiyete dayalı şiddet ve her türlü ayrımcılık
konusunda farkındalık yaratmaya çalıştık. Ağırlıklı olarak gönüllü emek
üzerine kurulan Merkezde, her bir üye avukatın katılımıyla daha fazla güç
bularak, kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması
için mücadele verdik.


Peki İstanbul Barosu Yönetim Kurulu ne yapıyor:

Merkeze başvuran ve % 90’ı şiddet mağduru kadınların davalarını, “uzmanlık
gerektirmediği” gerekçesiyle merkez avukatlarına değil, eğitimden geçmemiş
avukatlara yönlendiriyor ve kadınların bir kez daha mağduriyetine neden
oluyor.

Kadınlara hukuki destek sağlamak için kurulmuş bir merkez genç avukatlara
iş olanağı sağlama yeri olarak görülmeye çalışılıyor. KHUM avukatlarının,
en az bir yıl süren davaları, resmi asgari ücret tarifesi üzerinden
(boşanma davalarında 243.000.000 TL.), salt gönüllülük temelinde ve büyük
bir özveriyle yürüttükleri, hiçbir karşılık almadan günlerinin yarısını
nöbete ayırdıkları gözardı edilerek, ortada büyük bir pastanın varlığı
iddia ediliyor. Yani aslında baro yönetimi, kamuoyunun bu kadar yakından
tanıdığı ve çalışmalarını takdir ettiği, kendi bünyesindeki bir Merkez’in
nasıl işlediğini bilmiyor.

Demokratik bir seçim sonucunda bütün avukatları temsil etmesi gereken bir
kişi olarak göreve gelen İstanbul Barosu Başkanı, Merkezin kuruluş
projesini hazırlayan Av. Filiz Kerestecioğlu’nu baro seçimlerinde karşı
gruptan aday olduğu için, Merkez sözcüsü Av. Ayten Ağırdemir’i ise baro
genel kurulunda yönetimi eleştirdiği için istifaya çağırıyor. Yönetim, 6
yıldır Merkezin tek profesyonel çalışanı olan Av. Nurdan Düvenci’nin görev
alanını değiştiriyor.

Bizler soruyoruz neden? Seçimle görev alan bir sözcüyü, merkezin kurucusu
olan ve seçimle gelmiş bir çalışma grubu üyesini istifaya çağırmak hangi
demokratik teamülle açıklanabilir? Yıllardır fazla mesai, işgünü demeden
çalışan bir avukatın görev alanının değiştirilmesinin ve yerine meslek
içi eğitimden geçmemiş, bu alanda deneyimi olmayan bir avukatın
atanmasının gerekçesi nedir?

Ancak, hukukta bütün kararların gerekçeli olmasını savunan ve yıllardır
bunun mücadelesini veren bizler, bu uygulamalara dair İstanbul Barosu
Yönetim Kurulu’na yazdığımız hiçbir dilekçenin yazılı ve gerekçeli
yanıtını da alamıyoruz.

Baro yönetiminin “Demokrasi şenliği” olarak nitelediği bir genel kurulda,
kendilerine oy vermeyen avukatların baroda faaliyet gösterebilmesi mümkün
müdür?
Bunun cevabı ne yazık ki HAYIR!.. Baro Başkanı her fırsatta “kendileri
gibi düşünmeyen ve kendilerini beğenmeyenlerin istifa edip gitmeleri
gerektiğini” söylemekte bir sakınca görmemekte ve meslektaşları olan bu
avukatları muhatap olarak kabul etmeyerek, bunun muhataplara iletilmesini
başka avukatlardan dahi istemektedir.

AVUKATLIK KANUNU MD. 76: “...Barolar meslek düzenini, ahlakını,
saygınlığını, hukukun üstünlüğünü savunmak ve korumakla yükümlü,
avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları
yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre
sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Barolar kuruluş
amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.....”

Biz baro yönetimlerinin bu doğrultuda faaliyet göstermesi gerektiğine
inanıyor ve mücadelemize devam etmek istiyoruz...
Merkez avukatımızın acilen görevine iadesini, Kadın Hakları Uygulama
Merkezi’nin işleyişine müdahale edilmemesini, her türlü ayrımcılığa son
verilmesini talep ediyoruz.


İstanbul Barosu

KHUM ÇALIŞMA GRUBU
Old 06-01-2005, 00:30   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Hukuk yazışma grubuna konuyla ilgili gelen yanıt forum alanına taşınmıştır.
-------------------------------------------------------------------------------
Evet, İstanbul Barosu'nda neler oluyor. Geçen yıl İstanbul Barosu Baro Meclisi
toplantısında söz alarak neden baroda 2 ayrı kadın hakları komisyonu ( birisi
merkez adında) var diye sordum. Çünkü 1999'da Baroda Kadın Hakları Komisyonu
varken ve çok sayıda panel, konferans, girişim ve kampanya var iken acaba neden
Çağdaş grubu yönetimde iken ayrıca bir oluşuma gitti. Çağdaş olan her avukatın
bu çift kadın hakları oluşumunu düşünmesi sorgulaması gerekiyor. Benim yorumum
Nazan Moroğlu Başkanlığındaki komisyonun Çağdaş grubu üyesi olmamasıydı. Çünkü
Kadın Hakları Uygulama Merkezi olarak yapılacaklar komisyonla yada komisyonun
merkeze dönüşmesi ile yapılabilirdi. Yapılmadı ve kurulan kadın hakları merkezi
sorumluları ve avukatı ne tesadüfki tamamen Çağdaş grubu üyeleri oldu. 2002
genel kurulunda yönetimi kaybeden çağdaş grubu , seçim sonrası toplantısında
merkezlerden gerekirse yönetimle çatışarak çekilme tekliflerine ben bizzat
hayretle şahit oldum. geçen yıl yapılan Baro meclisi
toplantılarından birisinde 2003 yılında kadın hakları komisyonu 13 etkinlik
yapmış ancak kadın hakları merkezi 3 etkinlik yapmış neden 2 birim var
dediğimde, kadın hakları merkezi adına söz alan avukat, bize haksızlık
ediyorsunuz, bizim etkinliklerimizi internette yayınlamıyorlar dedi. bende doğru
olabilir peki sizden dinleyelim etkinliklerinizi diye sordum. Ben merkezin
yetkilisi değilim yetkili arkadaşlar etkinlikleri bilir dedi. Ber buradan bir
kez daha soruyorum. son 2 yılda Kadın Hakları Komisyonu daha fazla etkinlik
yapmış görünüyor. Kadın Hakları Merkezi, adli yardım üzerinden nöbet tutan ve
dosya alan avukatların çalışmalarını kendi etkinliği sayıyor. peki bilimsel
etkinlikler ve kadın hakları için girişimleri içerik ve sayısal olarak bir
bilsek ve 2 ayrı kadın hakları niye var, neden merkezin etkinlikleri daha az bir
bilsek. Şunu unutmayalım Barolar bütün avukatlarındır, senin benim değil
hepimizin barosudur İstanbul Barosu, ÇAG bence baroyu kendinle özdeşleştirmekten
vazgeçmeli ve kadın hakları komisyonuna destek vermeli çalışmalarda aktif yer
almalıdır. Hiçbir baroda 2 ayrı kadın hakları üzerine çalışma yok. İstanbul
Barosu bu çelişkiyi kaldırmıştır. Genç avukatların iş imkanına gelince ... Adli
yardım üzerinden verilen dosyaların sadece kadın hakları ile ilgili olanlarında
değil hepsinde çok cüzi paralar ödenmekte 2 yıla yakın süren bir dava için 200
milyon alan ve Adli Yardımda 300'ü aşan sayıda avukat kadın hakları üzerinden
dosya alırken, Adli yardımda görev alan toplamda 2000 'i aşan çoğu genç ve yeni
avukat için bir kaç ayda bir gelen bu dosyalar bile önemli olmaktadır. Gelin
birlikte baroyu topluma aktif hizmet veren bir kurum yapmanın yanısıra özellikle
son yıllarda hızla artan çoğu genç yeni meslektaşların hukuki yardımda görev
alarak azda olsa maddi bir imkan almasına da destek olalım. Bütün muhtarlıklara
yoksul ve eğitimsiz mahallerden başlayarak afiş asalım toplantılar düzenleyelim.
Başta CMUK olamak üzere, mağdur kadın ve
çocukların haklarından ve hukuki yardımdan haberdar olmaların sağlayalım,
enerjimizi halk için meslek için hukuk için harcayalım. İstanbul Barosu 6 yıllık
ÇAG yönetiminden sonra hem topluma, hem üniversitelere, hem yargı ve hukuk
çevrelerine hemde meslektaşlarına açılımlar sağlamıştır. Çifte standart
kullanmadan eleştirelim öneriler yapalım baroya sahip çıkalım.
Sevgi ve saygılarımla
Av.Nejat Kazan
Old 06-01-2005, 00:33   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Hukuk yazışma grubunda önceki mesaja verilen yanıt foruma taşınmıştır.
------------------------------------------------------------------------------

Sn.Kazan,

Konuyu yönetimde hangi grubun olduğu, Kadın Hakları Uygulama
Merkezinin hangi dönemde kurulduğu soruları ile tartışmanın konu ile
ilgisi olduğunu düşünmüyorum
.Ayrıca Kadın Hakları Uygulama Merkezi üyeleirinin hangi gruba
yakınlık duyduğuna ilişkin tahminlerde bulunmanın da konuyu bambaşka
alanlara taşıma tehlikesi taşıdığını düşünüyor ve bundan kendi adıma
kaçınıyorum. Siz isterseniz devam edebilirsiniz elbette.
Baroların kurumsal devamlılıkları vardır ve hukuki yardımın
niteliği her bir yönetimin önemsemesi gereken çok ciddi bir değerdir.
Merkezlere ilişkin değerlendirmeler,kuruluş
amacına,yönetmeliğine uygun faaliyet gösterip göstemediğine bakılarak
yapılmalıdır.Meslektaş olarak burada farklı ölçütler kullanma lüksümüz de
yoktur.
Konuyu ıkı kadın grubunun mücadelesi gibi sunmak bu
tartışmanın amacının dışına çıkmaktır.
Kısaca yanıtverip uzunca bir faaliyet bilgisi sunacağım:
1- KHUM ne kimsenin mirasçısıdır ne de projesidir.KHUM r
kadının insan hakları projesidir.
2-Khum eğitimlerinde bir konu özellikle
vurgulanmaktadır.Merkezde görev almak isteyen arkadaşların temel niyeti para
kazanmak olmamalıdır..Merkez eğitiminin amaçlarına uygun nitelikte hukuki
yardım esastır.
3-Merkezin hedeflediği eğitimden geçme şartı önemsiz bir
konuymuş gibi aktarılmamalıdır.Nasıl ki CMUK da görev almak isyeyen
meslektaşlarımız eğitim çalışmasına katıldıktan sonra görev alıyorlar ise,
,aynı konu KHUM için de geçerlidir. Khum sözkonusu olunca standartları
değiştirmenin hiç bir açıklaması yoktur.
4-Merkezin faaliyetleri konusunda sadece bilginiz olması
bakımından aşagıda açıklama sunacağım.Biz bunları yaptık diye yüksek sesle
söylemek yerine,sessizce ve alçakgönüllülükle merkez avukatları
çalışmaktadır. Bu çalışmalar sadece KHUM un değil İstanbul Barosunun
yüzakıdır.

Faaliyet sayısı konusunda fikrinizin değişmesini umuyor saygılar
sunuyorum.

Av.Habibe Yılmaz Kayar
Istanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi Üyesi


İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi’nin 2002-2004 tarihleri
arasındaki Faaliyetleri

a) Hukuki Destek Faaliyeti

İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi ; Fiziksel, cinsel,
psikolojik, ekonomik vb. her türlü şiddete maruz kalan ve ekonomik gücü
yeterli olmayıp, aile hukuku ve ceza hukukuna ilişkin konularda hukuki
destek talebinde bulunan kadınlara, gerek telefon aracılığıyla danışma
gerekse bizzat başvurularında hukuki bilgilendirme ve desteğin sağlanması
amacıyla başvurulara cevap vermiştir.

Hukuki yardım talebinde bulunan kişilerin başvuruları, Anadolu yakasında
İstanbul Barosu Kadıköy Adli Yardım Bürosunda, Avrupa yakasında ise İstanbul
Barosunda hafta içi her gün 13.30-17.00 saatleri arasında İstanbul Barosu
Kadın Hakları Uygulama Merkezi üyesi Avukatlar tarafından gönüllü olarak
tutulan nöbetlerle alınmıştır.Nöbetlerde her gün iki avukat görev almıştır.

b)- Meslek İçi Eğitim Faaliyeti

Kadın Hakları Uygulama Merkezi’nde görev almak isteyen avukatlar için,
kadın hakları konusunda duyarlılığı geliştirmek, şiddet mağduru kadınlarla
iletişim yöntemleri hakkında bilgilendirmek, hukuki perspektifi
geliştirmek, uygulamada birlik, dayanışma, iletişim ve işbirliğini
geliştirmek amacıyla meslek içi eğitim seminerleri düzenlenmektedir. Kadının
insan hakları kavramının tarihsel gelişimi, Ceza Kanunu ve Medeni Kanunu’nda
kadınlar aleyhine düzenlemeler, kadına yönelik şiddet konularında,
alanlarında uzman olan avukat, hakim ve öğretim üyeleri tarafından sunulan
meslek içi eğitim seminerleri, 4 gün sürmektedir.

22/10/2002-01/03/2004 tarihleri arasında 6 meslek içi eğitim
düzenlenmiş olup bu meslek içi eğitimlere 184 avukat katıldı. Önceki
dönemde meslek içi eğitime katılan avukat sayısı 190 kişi olup Kadın Hakları
Uygulama Merkezinde toplam 374 avukat üye bulunmaktadır

c)- Genel Üye Toplantıları

Bu dönemde toplam 12 Genel Üye toplantısı yapıldı. Toplantılardan
bazıları, Kadın Hakları Uygulama Merkezi’nin işleyişi ve avukatların dava
takibi sırasında tespit ettiği uygulamaya ilişkin sorunların tartışılmasına
ayrılırken, bazıları ise hukuki bilgilendirme ve tartışma toplantıları
şeklinde düzenlendi. Mesleki bilgilendirmeye ilişkin toplantılar ve
konuşmacıları aşağıda belirtilmiştir

1- 4320 SAYILI KANUN VE UYGULAMA
Sunuş : Küçükçekmece Sulh Hukuk Hakimi
Fatma Akyüz

2- MK. YÜRÜRLÜK KANUNUNDA SÜRELER
VE ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Sunuş : Av. Hülya Gülbahar
Kadın Hakları Uygulama Merkezi Üyesi

3- ADLİ TIP AÇISINDAN KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Sunuş : Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı

4-CEDAW VE EK İHTİYARİ PROTOKOL
Sunuş : Av. Hülya Arabacı Filiz
İzmir Barosu
5- AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE İŞLEYİŞİ
Sunuş : Av. Habibe Yılmaz Kayar

6- TCK TASARISINDA CİNSEL SUÇLAR
Sunuş : Av. Ayten Aydemir
7- CEDAW VE KOMİTEYE BAŞVURU YOLLARI
Sunuş : Dr. Dolunay Özbek

d)- İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi’nin düzenlediği
Sempozyum, Panel ve Kampanyalar

1-Yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanunun değiştirilmesi için hazırlanan
Tasarının, hızlı bir gelişme ile TBMM gündemine gelmesi üzerine 28-29
Haziran 2003 tarihinde ‘ TCK’da ve Tasarıda Cinsel Suçlar’ konulu sempozyum
düzenlendi.

TÜRK CEZA KANUNUNDA VE TASARIDA CİNSEL SUÇLAR
SEMPOZYUM

Tecavüz- Irza Tasaddi Suçları
1- Hakim Ali Güzel
Yargıtay 2. Ceza Dairesi Üyesi
2- Prof. Dr. M. Emin Artuk
M.Ü. Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Anabilim
Dalı.
3- Av. Ayten Ağırdemir
İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi

Taciz, Sarkıntılık, Kaçırma ve Alıkoyma Suçları

1- Hakim Yaşar Yetiş
Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesi
2- Doç. Dr. Ayşe Nuhoğlu
M.Ü. Ceza Hukuku Öğretim Üyesi
3- Av. Hülya Gülbahar
İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama
Merkezi

Ensest ve Çocuk İstismarı

1- Hakim Yavuz Öztürk
İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi
2- Prof. Dr. Serpil Solaçin
9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi- Adli Tıp
Anabilim Dalı Başkanı
3- Şehnaz Cin Şensoy
Araştırma Görv. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk
Fakültesi
4- Av.Canan Arın
İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi
Namus Cinayetleri

1- Başsavcı Ahmet Gökçınar -Kahramanmaraş
2- Doç. Dr. Arus Yumul
İstanbul Bilgi Üniversitesi
3- Av. Vildan Yirmibeşoğlu
İstanbul Valiliği Kadının Statüsü Birimi

Kadına Yönelik Şiddet –Cmuk ve Cinsel Suçlar

1- Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı
İ. Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
2- Feride Güneri Yıldırım
Psikolog
3- Savcı Mehmet Tiftikçi
Büyükçekmece

Uluslararası Standartlar Açısından TCK ve CMUK Tasarısı

: 1- Nurcan Kaya
İstanbul Bilgi Üniversitesi, İnsan Hakları
Uzmanı
2- Araştırma Görevlisi İdil Işıl Gül
İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları
Merkezi Koordinatörü


“KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA AİLE MAHKEMESİ UYGULAMALARI”

Tarih : 3-4 Nisan 2004
Yer : İstanbul Ticaret Üniversitesi
Açılış :
Av.Kazım Kolcuoğlu
Prof. Dr. Aysel Çelikel

“AİLE HUKUKU”NA KAVRAMSAL YAKLAŞIM
: Doç.Dr. Şükran Şıpka
İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi

1-Prof.Dr. Heinz Hausheer
İsviçre Yüksek Mahkemesi Eski Hakimi
Bern Hukuk Fakültesi, Emekli Öğretim Üyesi
2-Ömer Uğur Gençcan
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Tetkik Hakimi
3-Hakim Klaus Kaercher
Stuttgart,Bad-Canstatt Sulh Hukuk ve Aile
Mahkemesi, Almanya

EVLİLİK ve BOŞANMADA TEDBİR KARARLARI
1-Prof.Dr. Heinz Hausheer
İsviçre Yüksek Mahkemesi Eski Hakimi
Bern Hukuk Fakültesi, Emekli Öğretim Üyesi
2-Hakim Klaus Kaercher
Stuttgart,Bad-Canstatt Sulh Hukuk ve Aile
Mahkemesi, Almanya
3- Yrd. Doç. Dr. Beşir Acabey
Dokuz Eylül Üniversitesi, Hukuk Fakültesi
(Çocuk açısından tedbir kararları)
4- Doç. Dr. Şükran Şıpka
İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi
(Eşin tasarruf yetkisinin kısıtlanması)
5- Ömer Uğur Gençcan
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Tetkik Hakimi
(Boşanma davasında tedbir kararları)




AİLE MAHKEMESİ UZMANLARININ ARAŞTIRMA VE İNCELEME ALANI
1- Kahraman Eroğlu
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
İstanbul İl Müdürü
2- Doç.Dr. Ufuk Sezgin
İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı


UZMANLARIN HUKUKİ DURUMU VE ADLİ YARDIM
: 1- Hakim Klaus Kaercher
Stuttgart,Bad-Canstatt Sulh Hukuk ve Aile Mahkemesi,
Almanya
2-Ömer Uğur Gençcan
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, Tetkik Hakimi
3-Mehlika Aytaç
Uluslararası Hukuk ve Dış ilişkiler Genel Müdürlüğü
Daire Başkanı

FORUM
1- Hakim Klaus Kaercher
Stuttgart, Bad-Canstatt Sulh Hukuk ve Aile Mahkemesi,
Almanya
2-Ömer Uğur Gençcan
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, Tetkik Hakimi
3- Kahraman Eroğlu
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
İstanbul İl Müdürü
4-Doç.Dr. Ufuk Sezgin
İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
5-Küçükçekmece Sığınma evi
Menekşe Başçengel





3- Medeni Kanun Kampanyası

Yaklaşık 17 milyon kadını mağdur eden “ Medeni Kanunun Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanun” un 10. Maddesinin değiştirilmesi talebiyle
kampanya başlatıldı. Halen devam eden Kampanyanın amacı ; Yürürlük
Kanunu’nun 10. maddesinin değiştirilerek, yeni mal rejiminin EŞLERİN EVLENME
TARİHİNDEN İTİBAREN UYGULANMASINI sağlamak .
TBMM’ni ve tüm milletvekillerini, Yürürlük Kanunu’nun 10. maddesinde
gereken yasal değişiklikleri yapmaya çağıran binlerce dilekçe Temmuz ayında
TBMM’ye gönderildi. Toplanmaya devam eden imza metinleri 2003 yılı sonunda
tekrar TBMM’ne gönderildi.


e)- İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi’nin düzenlediği Basın
Açıklamaları ve diğer etkinlikler

1-Aile Mahkemeleri Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun
yürürlüğe girmesi ile birlikte bu kanununa ilişkin değerlendirmelerimizin
yer aldığı basın bülteni 07.02.2003 tarihinde basına ulaştırıldı.

2- 2003 TCK Tasarısında, cinsel hak ve özgürlüklerin korunması ve kadına
karşı ayrımcılığın engellenmesi için yapılması gereken değişiklikleri
tartışmak, taleplerimizi paylaşmak için ‘ TCK Kadın Çalışma Grubu’ nun bir
parçası olarak 23 Mayıs 2003 tarihinde basın açıklaması düzenlendi.

3- Aile Mahkemelerinin kuruluşuyla başlayan yargısal süreçteki sorunlara
dair görüşlerin ve çözüm önerilerinin yer aldığı bir rapor hazırlanarak
Adalet Bakanlığı’na, TBB.’ne ve KSSGM’ye gönderilmek üzere Baro Yönetim
Kurulu’na sunuldu.

4- İstanbul’da göreve başlayan Aile Mahkemesi Hakimleri Merkez üyesi
avukatlar tarafından oluşturulan gruplarla ziyaret edilerek hem Merkezin
tanıtımı yapıldı hem de yargılamaya ilişkin sorunlar tartışıldı.

5- TCK Kadın Çalışma Grubunda yer alan Merkez üyesi avukatlar aracılığıyla
TCK Tasarısının Cinsel suçlar bölümünün TBMM Adalet Alt Komisyonunda
görüşülmeye başladığı andan itibaren değişiklik taleplerimizi Komisyon
üyelerine faks, e-mail yoluyla ya da birebir görüşülerek iletilmeye
çalışıldı.
TCK Kadın Çalışma Grubunun pek çok talebi komisyonda kabul edildi. Bu konuya
ilişkin çalışma sonuçları Baro Yönetim Kurulu’na sunuldu.

6- Güldünya Tören’in namus cinayeti sonucunda öldürülmesi ile ilgili olarak
Basın Bülteni hazırlandı. Baro Başkanının onayı ile basına fakslandı.
Güldünya Tören için Merkez üyesi avukatlarında aralarında bulunduğu kadın
örgütlerinden yer alan kişilerle birlikte Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na
Suç duyurusunda bulunuldu. Bakırköy 5. Ağır Ceza Mah. 2004/171 Esas sayılı
dosyasıyla dava açıldı. Duruşma günü 28.06.2004. Bu sürece İstanbul Barosu
olarak müdahil olabilmek için Yönetim Kuruluna yazı yazıldı.
Yönetim olumlu karar verdi.Merkez üyesi avukatlar müdahale
talebiyle duruşmaya katıldı.İstem sonraki celse reddedildi. Müdahale
talebini destekleyen hukuki mütalaa sunuldu.
Güldünya Tören’in çocuğuna vasi tayini için dava açıldı. Vasi davası
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/252 Esas sayılı dosyasıyla
görülmedir

7- Trabzon Barosu Avukatlarından Ümit Kaba nezdinde kadın avukatlara dönük
saldırıyı kınamak ve meslektaşlarımızla dayanışmak amacıyla Merkez üyesi
avukatlarımız Trabzon’a gitti. Trabzon Ağır Ceza Mahkemesinde, Hakaret, Suç
işlemeye teşvik, tehdit, müstehcen yayaın yapmak suçlarından dolayı açılan
ve 2003/45 Esas sayılı dosyasıyla görülmekte olan davanın duruşmasına
katılındı. İstanbul Barosu olarak müdahale talebinde bulunuldu. Savcının
olumlu görüşüne rağmen müdahale talebimiz reddedildi.Katılımcı Av.Ayten
Agırdemır,Av.Habibe Yılmaz Kayar,Av.Süreyya Arcan

f)- İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi avukatlarının
hukuki bilgilendirme amacıyla katıldığı etkinlikler


1- Yeni Medeni Kanunun Tanıtımı ve 4320 sayılı Kanunun hakkında aşağıda
belirtilen toplantı ve etkinliklere İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama
Merkezi üyesi avukatlar sunuş yapmak üzere katılmışlardır.
2- Eğitim-Sen 4 no.lu Şube ‘Yasalar ve Kadınlar Aleyhine düzenlemeler’
konulu panele Av. Habibe Yılmaz Kayar katıldı.
3- Alibeyköy Cem evinde ‘Kadınlar ve Yasal Hakları’ konulu toplantıya Av.
Habibe Yılmaz Kayar katıldı.
4- Marmara Soroptimist Klubünde Yeni Medeni Kanunun tanıtımını yapmak üzere
Av. Ayten Ağırdemir katıldı.
5- NTV ‘ de yayınlanan programda Kadın Hakları Merkezi’nin tanıtımı Av.
Ayten Ağırdemir ve Av. Nurdan Düvenci tarafından yapıldı.
6- Tempo Dergisi Haziran sayısında ‘ Medeni Kanun Kampanyası hakkında
Av. Nurdan Düvenci, Av. Filiz Kerestecioğlu ile 3 sayfalık röportaj.
7- ATV- Ana Haber Bülteni’nde Aile Mahkemeleri hakkında Av. Canan Arın ve
Av. Habibe Yılmaz Kayar görüş bildirdi.
8- TRT-1 ‘ Aramızda Kalsın’ programında ‘ Merkezin tanıtımı ve Kadınların
Yasal Hakları ‘ hakkında canlı yayına Av. İlknur Adiller, Av. Filiz
Kerestecioğlu, Av. Habibe Yılmaz Kayar katıldı.
9- Radikal Gazetesi- Merkezin faaliyetleri ve işleyişi hakkında Av. Ayten
Ağırdemir ve Av. Nurdan Düvenci’yle yapılan ropörtaj yayınlandı.
10-TRT 2 “Satır arası” programında 3 kez merkezin tanıtıldığı kadın ve hukuk
konulu program yapıldı.Katılımcı Av.Habibe Yılmaz Kayar
11-SKY , CNN,EXPO TV.de Kürtaj,TCK tasarısı,Evlilik dışı doğan çocuğun
soyadı konularında programa katılındı.Katılımcı Av.Habibe Yılmaz Kayar
12-CMUK tasarısı konusunda çalışmalar yapılıp yasa çıkmadan komisyona ve
milletvekillerine talepler iletildi.
13-Marmara Bölgesi STK ,Avrupa Birliği ile Bakanlığın İnsan Hakları konulu
çalışmasına katılındı.Kadına Yönelik Şiddet konusunda talepler ve görüşler
belirtildi.Katılımcı Av.Habibe Yılmaz Kayar
14-Üreme Sağlığı ve hakları projesine Katkı sağlandı.Katılımcı Av.Canan
Arın ve Av.Ayten Agırdemir Av Nursel Tunca
15-CNN Turk Av.Kazım Kolcuoğlu veAvFiliz Kestecioğlu TCK Konusunda Görüş
bildirdiler
16-Bilgi Unv.Kadına yonelık siddet konusunda Yakın Erturk ve merkezden Av
Filiz Kerestecioğlu katıldı.
17-MTV.Av. NurdanDüvenci Av.Filiz Kerestecioğlu AB ye girerken Türkiyede
Kadın Hakları konulu programa katılındı.
18-Elle dergısı Av Filiz Kerestecioğlu
19-Av Canan TCK Da Kadın Kuruluşlarının rolu konulu panel
20- CNN turk Av.Hülya Gülbahar TCK degısıklık onerılerı
21-Ajas –CNN TCK Degısıklıklerı Av Filiz Kerestecioğlu
22-Gökkusagı-Kadın kuruluşları,arasındaki ilişkiler Av Filiz
Kerestecioğlu-Av.Ayten Agırdemir Av.Habibe Yılmaz Kayar
23-Hındıstandan heyet kabul edıldı Uluslararası deneyım paylaşıldı.
24-Af örgutu CEDAW toplantısına kişisel katılım
25-Kadına yonelık sıddet kampanyasına görüş bildirildi.
26-İstanbul Valılık İnsan hakları masası daimi toplantılar Av.Ayten
Agırdemir
27-Zeytınburnu Beledıyesı.Kadın Hakları konusunda bilgilendirme toplantısı
Av Süreyya Arcan
28-TCK alt komisyonundan Adem Sözuer Tasarının kadına ilişkin
düzenlemeleri konusunda tüm gün süren toplantı.
Ve devamı benzer etkinlikler..

g)- Yayın Faaliyeti

1- ‘Kadına Yönelik Cinsel Şiddete Uluslar arası Hukukun Yaklaşımı’ Ekim
2002, 2. Basım.
2- ‘ Ailenin Korunmasına Dair Kanun ve Yeni Medeni Kanuna İlişkin Uygulama
Sorunları’ Ağustos 2003.
3—3-4 Nisan 2004 tarihlerinde yapılan Karşılaştırmalı Hukukta Aile
Mahkemeleri Uygulamaları konulu toplantının yayınlanması planlanmaktadır.
Toplantının kaset çözümleri henüz tamamlandı.
Old 06-01-2005, 01:07   #4
aytenagirdemir

 
Varsayılan

Herkese selamlar, saygilar,

İstanbul Barosu'nda neler oluyor basligiyla, Istanbul Barosu Kadin
Haklari Uygulama Merkezi'nin CIGLIGI duyuldu bu e grupta, tipki Izmir Barosu Iskenceyi Izleme Grubunun feshinde olduğu gibi...

Yazdigimiz, söyledigimiz ve yazmaktan, soylemekten cekinmeyecegimiz, korkmayacagimiz elestirilerimizi biz kadinlar, hukukcular olarak herplatformda ifade etmeye devam edecegiz.

Temel sorun, kasitli gayretlerle yaratilmaya calisildigi uzere, Kadin
Komisyonu, Kadin Haklari Uygulama Merkezi gibi ayni icerikte gorunen ve baro icinde varolan iki ayri calisma biriminin varligi degildir.

Her ne kadar kadin komisyonu ve kadin haklari uygulama merkezi ayni icerikte gibi görünse de calisma bicimi bakimindan son derece farkli olan iki calisma birimidir.Kadin merkezinin bir baskanı yoktur. Her donem degisen bir sozcusu vardır. Kadin merkezi birebir kadinlara hukuki danismanlik vermekte ve dava takibi yapmaktadir. Meslektaslarimizin mesleki gelisimi bakimindan egitim seminerleri düzenlenmekte ve calistigi alanda kolektif calismayla olusturulmus iki kitabi bulunmaktadır. Uluslararasi sozlesmelerin ozellikle CEDAW (Kadinlara Karsi Her Turlu Ayirimciligin Önlenmesi Sozlesmesi) 'ın hayata gecmesi
için, 4320 sayili yasanin etkin bir sekilde uygulanmasi icin teorik ve
pratik calismalar yapmaktadır.

Kadin Merkezi, TCK Kadin Platformunda yer alarak, TCK tasarisine kadin bakisacisiyla önerilerde bulunanarak, evlilik ici tecavuzun suc
sayilmasi, tecavuzcuyle evlendirme gibi maddelerin ceza kanunundan cikarilmasi gibi kadin lehine olan bir çok maddenin yeni TCK da yer almasini saglayan önerilerde bulunmuş ve CMK icin kadinlar lehine hukumleri önererek Meclise göndermistir.

Her ne kadar, bazi avukatlar kadin merkezinin calismalarini "yetersiz" bulmakta ve tek kriter olarak kiyasa gitmekte ise de , Kadin Merkezi'nin calismalari Adalet Eski Bakani Prof. Dr. Aysel Celikel tarafindan bir cok platformda ovguyle dile getirilmis, Merkezin varligina acik destek sunulmus, gerekliligi ve diger barolarda da kadinlara birebir hukuki hizmet veren merkezlerin kurulmasi gerektigi vurgulanmis, Doç. Dr. Adem
Sozuer tarafından kadinlarin ve İst. BArosu Kadin Merkezi'nin calisip, TCK tasarisinda somut önerilerde bulundugu ve TCK'da kadinlar lehine maddelerin gecmesinde basarili olundugu TCK tanitim toplantilarinda kendisi tarafindan ifade edilmis, Yargitay 2. HD Tetkik Hakimi Ömer Ugur Gençcan tarafindan Medeni Kanun Serhi kitabinin onsozunde Merkeze tesekkür edilmis bircok akademisyen tarafından acik destek sunulmustur.Tabii burada Merkez'den hukuki destek alan binlerce kadindan, sürekli dayanisma halinde oldugumuz Kadin Kurtulus Hareketi
icinde yer alan onlarca kadin orgutunden tek tek bahsetmeye gerek duymamaktayim.

Kisisel amaclarla Kadin Merkezi'nin calismalari küçültülmeye, önemsiz gösterilmeye calisilmasi, gerçekleri bilen, Merkezi taniyan kisi ve kurumlara karsi faydasiz ve yararsiz bir gayrettir. Kadin Merkezi, 40.000 telefonla danismanlik, 5.500 yüzyüze danışmanlık verdi ve 5.184 yoksul kadının davasını resmi olarak 10 kişi ancak arkadaslarin surekli desteğiyle 25 kisilik bir calisma grubuyla yapmamistir tabii ki. Biz tam 400 gonullu avukatiz. Ve tüm bu davalari danismanlik hizmetini tabii ki calisma grubu degil her
zaman her firsatta ifade ettigimiz gibi 400 avukatla birlikte yaptik.
İste bunun icin, hiyerarsik yapilanmalara ozgu olarak olusturulan
anlayislarin tam tersine kolektif calismayi ortaya koyan kadin
merkezinin bir baskani yoktur!

Yine Merkezin 5 yıldır hafta sonlari, iş gunu demeden Merkezin
calismalarini buyuk bir ozveriyle yuruten, bu konuda oldukca deneyimli, kadin bakis acisina sahip, profesyonel olarak calisan avukatinin hicbir gerekce gostermeksizin Kadin Merkezi'ndeki görevinden alinip, baska bir merkeze atanmasi, acik bir sekilde Merkez calismalarini sekteye ugratacaginden bir diger elestirilmesi gereken konudur.

Kadin orgutlerinin her biri hangi alanda calisirsa calissin, kadin
kurtulus hareketini bir bileseni olarak mücadeleye guc verecektir. Tipki küçük küçük kollarla güçlenerek topladigi sulari denizine akitan bir nehir gibi...

Bu anlamda ister baro icinde ister baro disinda olsun, bizi cesitli
kadin orgutleriyle karsi karsiya getirmeye, kadin mücadelesinin etigine aykiri olarak REKABETE sokmaya calisan tum anlayislara ACİK, KESİN, TAVİZSİZ olarak karsi durmaya devam edecegiz. Ayni sekilde bizi karsi gruplarmis gibi gosterek, kadinlari kendi icinde mucadeleye surukleyen ve bu sekilde gercek mucadele alanindan uzaklastiran anlayislarina karsi hep birlikte mucadele etmeliyiz. Nitekim Baro Meclisinde bu konudan bahseden ve dolayli/dolaysiz olarak kadin merkezinin kapatilmasini ifade
eden anlayisa, KADİN DAYANİSMASİ bizi karsi karsiya getiremez diyerek o gün de karsi cikmistir.

Kadin Merkezi'nin kapatilmasi/etkisizlestirilmesi kimlerin iktidarini
besleyecek, kimlerin yararina, kimlerin zararina olacak sorularinin
cevaplari tartisma acisindan belirleyicidir. Ancak bu sorunun
cevaplarini sizlere birakiyorum.

Simdi temel soruna gelmek gerekirse... Dedigimiz gibi, kadin merkezi, kadin komisyonu gibi gerçek sorundan uzaklastirici kulvardan cikarak sorunun ozune gelmek gerekirse:

Baro secimlerinden, galip cikan grup "iktidara" geldiginde ne yazik ki, Türkiye'deki "demokrasi" pratiginden cok da farkli olmayan uygulamalarin altina imza atmaktadir.


Seçimlerden önce kendisine oy vermeyen kişi ya da gruplarin kendi merkez ve komisyonlari tarafından SEÇİLMİŞ OLAN fakat yönetimden farkli dusunen sozculeri hatta kuruculari İSTİFAYA DAVET EDİLMEKTE,bu yönde kendilerine haber gönderilebilmektedir.

Ayni mantigin varyasyonlarini buraya yazarsak, ornegin secilmis olan ve TBMM'de ezici bir cogunluga sahip olan AKP hükumeti, diger secilmis kurumlarin baskan ve yöneticilerine ornegin İstanbul Barosu yönetimine sizinle laiklik konusundan ayni dusunmuyoruz, basortusu konusunda AHİM'de
müdahil olmak istediniz ya da cesitli platformlarda bizim laiklik
anlayisimizi elestirdiniz, begenmiyorsaniz calismayin diyerek, yönetimin istifasini mi isteyecek???

Temel sorun budur. Seçilen kisilerin, gruplarin, secimlerden sonra bir grubun lideri veya adayi oldugunu unutup, bir meslek örgutunun baskani veya yöneticisi oldugunu ve secimlerden önce hangi gruba oy vermis/calismis olursa olsun meslektaslarina esit mesafede durmasi gerektiginin unutulmasidir.Bir hukuk kurumunda, istifaya davet hangi hukuki norma, demokratik gelenege uygun bir tavirdir anlamis degiliz?

Barolar parti orgutleri degildir! Bir meslek orgutu olan Baro'da farkli goruste olan meslektaslarimizin yer almamasini istemek hangi anlayisa sigar bunu adlandirmak oldukca guctur. Barolarda Merkez ve Komisyonlarin kurumsallasmasi halinde bu tür uygulamalar kolay kolay yasanmayacaktir.

5 yillik birikimiyle kadinlara destek veren ve dünyada bir çok ornegi
olan köklü bir Merkezi'n tüm birikimi bir hic haline getirilmesi açik bir adaletsizlik ornegidir.

Ayrica,sırf diger bir gruptan Yönetim adayi oldu diye ya da Baro Genel Kurulu gibi avukatlarin iki yilda bir sorunlarini, goruslerini ifade ettigi bir platformda yönetim aleyhine konusma yapti diye, istifaya davet edileceksek, bu bize yöneltilmis acik bir tehdittir. Ya da bu topraklara pek de yabanci olmayan cezasi, secimlerden sonra yururluge girecek uygulamalara gore kesilecek DUSUNCE SUCUDUR!

Bundan sonra yönetime aday olan ya da genel kurulda konusma yapacak olan meslektaslarimizin cok dikkatli olmasi gerekmektedir. Kazara lehlerine calistiklari grup kazanamamissa, aday olmak ve genel kurulda elestirmek "hata"sinda bulunan avukatlarin, Baronun sokagindan dahi gecmemesi
gerekebilir. Bize düsen Genel Kurullarda TIP!

Yani değerli meslektaslarim, Ya sev, ya terket!'in BARO versiyonunu yasamaktayiz. İyi seyirler...

Demokrasi ve Yargi konulu konferansin TBB'de yapildigi bu gunde,
demokrasi ve Baro'lari tartismak ne kadar da trajik bir durum.

Bu tartisma burada bitmez...

Av. Ayten Agirdemir
Old 06-01-2005, 01:47   #5
aytenagirdemir

 
Varsayılan

Demirezen: Kadınların İşbirliği Vazgeçilmez
TÜBAKKOM Dönem Başkanı Demirezen, "Kadın hukuku komisyonlarının teorik çalışmaları, kadın hakları uygulama merkezlerinin faaliyetleriyle beslenir" dedi; baro yönetimlerinin keyfi kararlarla komisyon ve merkezlerin faaliyetlerine karışmasını eleştirdi.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
05/01/2005 Burçin BELGE burcin@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Karabük) - Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) 6. Dönem Sözcüsü Karabük Kadın Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Fazilet Demirezen, Kadın Hukuku Komisyonları ile Kadın Hakları Uygulama merkezlerinin işbirliğinin önemini vurguladı.

Baro yönetimlerinin keyfi kararlarla komisyon ve merkezlerin faaliyetlerine karışabilmesini eleştiren Demirezen, Türkiye Barolar Birliği'ne çağrıda bulundu.

Genel üye toplantısı Konya'da

TÜBAKKOM, genel üye toplantısını 8-9 Ocak'ta Konya'da gerçekleştirecek.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nin kapatılması gündemde. Geçtiğimiz yıl da İzmir'deki merkez kapatılmıştı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Komisyonların ve merkezlerin baro yönetiminin inisiyatifiyle kurulup kapatılması hemen her ilde sorun yaratıyor.

Merkezler, Kadın Hukuku Komisyonlarının talebi ve baro yönetiminin kararıyla kuruluyor. Merkezlerde genellikle gönüllü avukatlar hizmet verir, ancak bazı büyük barolarda yönetim ücretli bir - iki avukat görevlendirebilir. Bu merkezin etkinliğini artırmak açısından çok faydalıdır.

Ancak baro başkanları, seçimde kendisini desteklemeyen komisyon başkanını ya da merkez çalışanını desteklemiyor; konuyla ilgili hiçbir birikimi olmayan bir kişiyi başkan atayabiliyor. Bu zaten, o komisyonunun faaliyetlerini fiilen durdurmak demek...

Bazı durumlarda baro yönetimi komisyonu ya da merkezi tamamen kapatabiliyor. Biz bu durumu defalarca Barolar Birliği gündemine getirdik. Barolar birliğine bağlı bir komisyonun baro yönetimi kararıyla kapatılmasının anlamsızlığını vurguladık. Ancak birlik, bu durumu "baronun iç işi" olarak değerlendirdi ve dahil olmak istemedi. (BB/EÜ)
Old 07-01-2005, 16:46   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Delikanli Kadinlar(KHUM)

Delikanlılık sıfatının şimdiye dek erkekler için kullanılmış olmasını
talihsizlik olarak görürüm. Kadınların, erkeklerin çoğu şeyde pısırık
kaldıkları,ses çıkarmadıkları adam sende dedikleri her olaya karşı en
güçlü ses çoğunlukla kadınlardan yükselmiştir.
Mesela Dreyfus davasında en güçlü mücadeleyi Emile Zola'nın yanında
mücadele eden cesur Fransız kadınları gerçekleştirmiştir. Vatan haini
ialn edilmek pahasına masum bir subayın itibarını tekrar kazanmasını
sağlamışlardır.
Adaletsizliğin diz boyu olduğu bir zamanların Almanya'sın da Rosa
Luksemburg gibi bir kadın hayatına mal olma pahasına özgürlük bayrağını en
tepelere taşımıştır.
Jane Darcın hayatına mal olan şey yalan söylemeyi kabul etmemesi değil
midir ?
Günümüzde de ne zaman bir haksızlığa biri uğrasa en güçlü mücadeleyi
kadınların yürüttüğünü gördükçe "delikanlı" kavramının salt erkeklere
yönelik olarak kullanılması canımı sıkar...

Bu düşünceleri Habibe Hanım'ın İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama
Merkezi' (KHUM) nde bu aralar yaşanan bazı olayları anlatan yazısını
okuyunca kaleme aldım.
Kendim de daha önce CMUK işi yapan bir avukat olarak, baroya her
uğradığımda kadın avukatların çalışmalarına yakından tanık olmuştum. Ne
zaman oraya gitsem yardım isteyen bir kadın avukata bir mağdurenin dert
yandığına şahit oldum, Baronun çocuk hakları komisyonunda kadınların
özveriyle nasıl çalıştıklarını gözlerimle gördüm. Hemcins meslektaşlarımız
hafta sonlarını evlerinde yada müvekilleri ile geçirirken Bu kadın
avukatların hafta sonlarını çocuklara avukat olarak, baro olarak ne
yapabilirizi konuşarak nasıl tartıştıklarına şahit oldum.
Kadınların, töre cinayetlerininin haksız tahrik sebebi olarak sayılmasını
düzenledikleri panel ve konferanslarla nasıl engelediklerini bizzat
yaşadık. Zina nın yeniden suç olmasını engellemek için, hiç bir avukatın
konuşamadığı bir konuda televizyona çıkarak bunun yeniden suç olmasının
insanların özel hayatlarına ve bedenlerine devletin bir müdahalesi
olacağını haykıran bayan avukat meslektaşlarımızla salt avukat olduğum
için gurur duydum.

Onun için delikanlı sıfatını ben en çok kadınlara yakıştırırım.
İstanbul Barosu Yönetimi'nin bu konuda sağduyulu davranacağını umarak
delikanlı kadın avukatların mücadelesine ket vurmayacağını sanıyorum.
Saygılarımla..
Coşkun Ongun

Mesaj Hukuk Yazışma grubundan alana taşınmıştır.
Old 09-01-2005, 19:33   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Nazan Moroğlu'ndan Baro Yönetimine Destek


İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi Sözcüsü
Ağırdemir, "Baro yönetimini ancak üyeleri denetleyebilir" diyerek,
tüm avukatları merkezin etkisizleştirilmesi girişimlerine karşı
çıkmaya çağırdı. Yönetimden Moroğlu ise, iddiaları kabul etmiyor.

----------------------------------------------------------------------
----------
BİA Haber Merkezi
07/01/2005 Burçin BELGE burcin@bianet.org
----------------------------------------------------------------------
----------
BİA (İstanbul) - "Geçtiğimiz yıl İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu
kapatıldı. Baro yönetimi birkaç hafta önce İşkenceyi Önleme Grubu'nun
faaliyetlerini askıya aldı. Şimdi de İstanbul Barosu yönetimi,
Baronun Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ni etkisiz hale getirmeye
çalışıyor. Tüm avukatlar, bu uygulamaların diğer barolarda da
yaşanması tehlikesini öngörüp şimdiden harekete geçmeli".

Bu sözler, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (KHUM)
Sözcüsü Avukat Ayten Ağırdemir'e ait...

İstanbul Barosu yönetiminin merkezi yıpratmaya yönelik faaliyetlerine
dikkat çeken Ağırdemir, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları
Komisyonu'na, komisyon üyesi avukatlara ve kadın
kuruluşlarına "destek" çağrısı yapıyor.

Ağırdemir, İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanlığı
görevini yürüten ve İstanbul Barosu Yönetimi'ndeki üç kadından birisi
olan avukat Nazan Moroğlu'nu da "sürece sessiz kalmamaya" çağırıyor.

Moroğlu: Baronun iç işi

KHUM çalışanı Nurdan Düvenci'nin görev alanının değiştirilmesine
ilişkin kararda imzası bulunan Moroğlu ise, "İstanbul Barosu
yönetiminin kendisine muhalif kadınları merkezden uzaklaştırmaya
çalıştığı" iddialarını kabul etmiyor.

Nurdan Düvenci'nin görev yerinin değiştirilmesini "her işyerinde
yaşanabilecek bir gelişme" olarak değerlendiren Moroğlu, "Baro
yönetimi Ayten Ağırdemir ve Filiz Kerestecioğlu'nun istifasını
istemiyor, ancak onlar kendileri istifa etmek istiyor olabilirler"
diyor.

"Merkez faaliyetleri davalara bakmakla sınırlı"

Moroğlu, Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nin
faaliyetlerinin "kadınlara maddi destek karşılığında, aile içi
şiddet, aile hukuku, boşanma ve nafaka gibi konularda birebir hizmet
vermekle" sınırlı olduğunu savunurken, Kadın Hakları Komisyonu'nun
faaliyetlerini "teorik çalışmalar yürütmek ve kadınlara ücretsiz
danışmanlık hizmeti vermek" olarak özetliyor.

Ağırdemir ise, Merkez'in yasa yapıcı ve uygulayıcılarla birlikte
gerçekleştirdiği faaliyetlerin yanı sıra kadın kuruluşlarıyla da
işbirliğine gittiğini hatırlatıyor.

Ağırdemir: Adli Yardım Yönetmeliği'ne uyuyoruz

Ağırdemir, Merkez'in "para karşılığında iş yaptığı" iddialarını ise
şöyle yanıtlıyor:

"Adli Yardım Yönetmeliği değiştikten sonra, Yönetmelik uyarınca cüzi
bir para almaya başladık. Ancak iki, üç yıl süren bir davanın
karşılığında alınan 230-240 milyon lira para avukatın emeğinin
karşılığı olamaz."

Uzmanlaşmış avukatların önemi

İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nde, hafta içi her gün
14.00-17.00 saatleri arasında iki kadın avukat nöbet tutuyor.
Telefonla başvurulara cevap veren ve kadınlarla yüzyüze görüşmeler
yapan bu avukatlar, hukuki durumu değerlendirip adli yardıma ilişkin
evrakları tamamladıktan sonra kadınları avukatlara yönlendiriyorlar.

"Bu görüşmeleri, kadın bakış açısına sahip, kadınların yasal hakları
konusunda uzmanlaşmış, şiddet eğitimi almış kadınların yapması çok
önemli" diyor Ağırdemir ve ekliyor:

"Kadınlar bize ancak bıçak kemiğe dayandığında, şiddetten kurtulmak
için başvuruyor ve 'çok özel' durumlarını bizimle paylaşıyorlar. O
kadar çok şiddet öyküsü dinliyoruz ki...

Merkezde çalışmak isteyen gönüllü avukatlar, önce dört günlük bir
eğitimden geçiyor ve yasal düzenlemelerin yanı sıra "kadın mücadele
tarihi" ve "kadına yönelik şiddet" konularında da eğitiliyorlar.
Eğitimlere çoğu kez psikologlar ve Mor Çatı deneyimini yaşamış
kadınlar da katılıyor.

Dosyalar Adli Yardım Komisyonu üyelerine yönlendiriliyor
Kadınların merkez avukatları yerine Adli Yardım Komisyonu
avukatlarına yönlendirilmesi bu nedenle çok önemli. Ağırdemir,
uzmanlık eğitimi almamış bir avukatın, kadınlara gereğince yardım
edemeyeceği görüşünde:

"Fiziksel şiddet dışında bir şiddet türünün varlığını bilmeyen, bunu
sorgulamamış bir avukat, kadının yaşadığı psikolojik ya da ekonomik
şiddeti anlayamaz.

Kadınların pek çoğu cinsel şiddet, evlilik içi tecavüz yaşadığı için
kadın avukatlara gitmek istiyor. Merkezin ilke kararı, cinsel şiddet
barındıran davaları erkek avukatlara yönlendirmemekti.

Gelen kadınlara hiçbir zaman 'sen boşan', 'sen evliliğine devam et,
bak çocukların da var' gibi telkinlerde bulunmadık. Bilgi verip,
haklarını söyleyip kadının hayatına ilişkin haklarını kullanmasına
fırsat vermek çok önemli. Ancak, gerekli eğitimi almadan bütün
bunları bilmek mümkün değil..."

Ağırdemir'e göre, Merkeze gelen davaların Adli Yardım Bürosu
avukatlarına yönlendirilmesi, aslında "merkezin içinin boşaltılması
ve pek çok baroya örnek olmuş bir deneyimin bu yolla yok edilmesi"
demek.

"Baro yönetimini denetleyecek tek merci, üye avukatlar"

Ağırdemir sorunların ancak "demokrasi kültürü" ve "kurumsallaşma" ile
aşılabileceği görüşünde:

"Merkez ve komisyonlar, kamu yararı gözeten yerler. Ancak
kurumsallaşma sağlanamıyor. Farklı düşünen yönetimler iktidara
geldiğinde, kendilerinde bu yapıları etkisizleştirme hakkını
buluyorlar.

Demokrasi kültürü yerleşmediğinden merkezlerin içi kolaylıkla
boşaltılıyor. Kişiler yıpratılırken avukatların konuşma hakları
ellerinden alınıyor. 'Genel kurullarda aleyhimize konuşursanız,
yönetime geldiğimizde sizi bulunduğunuz yerden alaşağı edebiliriz'
demek bu. Baro yönetimini denetleyecek bir merci de yok. Bunu ancak
baro üyesi avukatlar yapabilir. Tüm avukatlar konuşma haklarını
savunabilmek için bize destek vermeli." (BB/EÜ)
Old 10-01-2005, 22:30   #8
Gemici

 
Varsayılan

İzmir Barosunda neler oluyor?
Arkasından İstanbul barosunda neler oluyor?
Yakında diğer barolarda neler oluyor sorusu ile karşılaşacakmıyız, yoksa bu barolarda çoktan beri birşeyler oluyor da olanlar daha ortaya mı çıkmadı?

İzmir ve İstanbul Barolarında yaşananları, toplumun her kesiminde böyle olaylar yaşanır, bilmediğimiz bir konu değil diye geçiştirebilirsiniz. Gerçekten de toplumun her kesiminde, her kurum ve kuruluşta aynı olaylar yaşanır; yeni veya eski her yönetim kendi kadrosunu oluşturur, kendisine ters düşenleri başından savmaya çalışır. Kendisinden önce görevde bulunanların getirdiği değişiklikleri geriye döndürür, öncekilerin başlattığı projeleri durdurur.

Burada yeni yönetimlerin yaptığı her şey iyidir veya kötüdür konusuna değinmek istemiyorum. Eskilerin yaptığı herşey iyidir veya kötüdür konusunda’da fikir yürütmek istemiyorum. Önemli olan her yönetimin kendi kadrosunu kurmaya çalışması. Yeniler eskilerden kalan ve konseptlerine ve fikir yapılarına uymayan, ters düşen herşeyi ve herkesi değiştirir, yerine kendi fikir yapısına ve konseptine uyanı getirir.

Yukarıda beilirttiklerim politik örgütlerde belirli bir sınıra kadar kabul edilebilinir ve yerine göre gerekli de olabilir.

Adaletin ve hukuk ilkesinin yerleştirilmesi için çaba sarfetmesi gereken ve yargının vazgeçilmez bir parçası olan, savunmanın asıl elemanı olan avukatların örgütü olan baroların bu tür davranışlarını kabul etmek biraz zor.

Kuruluş ve örgütlerin seçimle işbaşına gelen yöneticileri, hangi kişi ve hangi gurup, hangi dünya gürüşü tarafından seçilirlerse seçilisinler, göreve başladıktan sonra o kuruluş ve örgütün tamamını temsil ederler. Kendilerini seçenlerle seçmiyenler arasında bir ayırım yaptıkları andan itirbaren bütün kuruluş ve örgütün temsilcisi olma sıfatlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Bu yöneticilerin aldıkları kararlar, kendileri ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, bir konsens oluşturmuyorsa diğer tarafın tepkisine yol açar.

Bu türden anlaşmazlıklar genellikle tarafları, bazı istisnaı durumlarda da mahkemeleri uğraştırır.

İzmir ve İstanbul Barolarında ve bunlara benzer diğer yerlerde yaşananlar daha geniş bir çevreyi, kamuoyunu uğraştırır.

Benim şahsi kanaatim Izmir ve Istanbula Barolarında olanların iki önemli nedenden dolayi “kol kırılır yen içinde” mantığı ile geçiştirilemiyecegi yönünde;:
1- İşkence ve kadın hakları konusundaki duyarlılık hukuk devleti olmanın temel unsurlarındandır. Bu konular belirli bir uğraşı, belirli bir uzmanlaşma belirli bir ihtimam gerektirir,
2- Avukatların meslek örgütü olan baroların toplum içinde ve hukuk devleti çerçevesinde belirli bir fonksiyonları, belirli bir ağırlıkları vardır. Kamu kurumu niteliğinde olan baroların en başta gelen görevleri arasında, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak ve savunmak gelir. Bu sebepten dolayıda baroların aldıkları kararlar hukukun üstünlüğü prensibinin yerleşmesinde büyük bir rol oynarlar.

Belirttiğim iki sebepten dolayı baroların belirli konulardaki tutumları sadece o barolara bağlı avukatları değil, hukukçu olsun olmasın hukukla uğrasan ve ilgi duyan herkesi ve kamuoyunu ilgilendirir.

İstanbul Barosunda olanlar tartışılırken ortaya atılan sorulardan birisi de neden baro bünyesinde iki tane kadın gurubu var, bir tanesi yetmezmi sorusu. İsterseniz soruyu başka türlü soralım “neden binlerce avukatın bağlı olduğu İstanbul Barosunda sadece iki tane kadın grubu var”? Daha fazla olması gerekmezmi? Her iki sorununda kendine göre bir mantığı var, ama her ikiside asıl problemden sapıtıyor ve dikkatleri başka noktaya çeviriyor. Başarılı ve faydalı bir hizmet sundukları sürece bir veya iki kadın grubu olması önemli değil.

Saygılarımla
Old 16-01-2005, 14:19   #9
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan TOTALİTER mi acaba ?

Değerli meslektaşlarım,

Bizler ÇAG grubu zamanında ve anlayışıyla oluşturulan "sorunları olduğu yerde bulup çözme anlayışı" çerçevesinde, "ben ve baro" anlayışıyla değil, " B A R O yani B İ Z " anlayışıyla oluşturulan örgütlerin birimlerin üyeleriyiz.

Biz, buradaki tartışılan gurur dolu geçmişi bulunan KHUM ile komşu olarak çalışan Avukat Hakları Merkezi üyeleri birlikte ve yanyana uzun süredir çalıştık. Herkesi tek tek sayamayacağım, ancak sevgili meslektaşımız Ayten hanım, sevgili meslektaşımız Habibe hanım, sevgili meslektaşımız Filiz hanım ve daha onlarca adsız kahramanlarımıza sevgi ve dik duruşları nedeniyle saygılarımı sunuyorum.

Eleştirmek isteyenlere gelince ;

EMEKSİZ YEMEK OLMAZ,

EMEĞE SAYGI.

Eğer bu sözlere değer verilirse önce çalışmak ve sonra eleştiri hakkını kendimizde bulabilmek gerekir.

Bu güne kadar çalışmalara katılmayanların, verili koşullarda hukuk üretme çabasına kaygı ve korku değil, ancak ve yalnızca saygı ve destek sunulmalıdır.

Değerli meslektaşımız yukarıda Merkez'in çalışmalarını uzunca yazma inceliği göstermişler; oysa bu bence yanlış (bir yönüyle), çünkü bu çalışmaları o örgütte çalışanlar ve çalışmalara katılanlar zaten biliyorlar.
Bilmeyenlere gelince,
Üretime katılmadıkları belli, öyleyse binbir zorlukla üretilenleri bilmek ve öğrenmek için lütfen örgüte uğrama zahmetine katlansınlar.

Merkez'in billurlaşmış emeğini bir çırpıda okunacak biçim ve kolaylıkta buraya yazdığı için Merkez'den meslektaşımı kınasam acaba incelik kurallarını zorlamak olur mu, emin değilim. Ancak O ve O'nun gibi değerli arkadaşlarımın değerli ve nitelikli emekleri de benim için önemli.

Gelelim benden başkasına hayır anlayışına :

Yönetim değiştiğinde kendinden başkasına, kendi dışındaki "değişik olan'a dayanamama" anlayışıyla davrananlar unutmasınlarki, dünya tek renk değil.
Özellikle renklerin ton farkını değil, renkler arası değişiklikleri göremeyenlerin "Hukukçu" kimliği taşıması çelişki sayılmalıdır.

Aziz Nesin'den bir söz:

Öyle acayip bir memleketiz ki, EN "CİMRİMİZ" "ELİBOL" soyadı taşır.


Hukuk kavgamızın onurlu ve dirençli üyelerine sevgi ve saygılar sunuyorum.

Avukat Ömer KAVİLİ

Avukat Hakları Merkezi
Yürütme Kurulu Üyesi
Old 19-02-2008, 11:22   #10
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer KAVİLİ
Değerli meslektaşlarım,

Bizler ÇAG grubu zamanında ve anlayışıyla oluşturulan "sorunları olduğu yerde bulup çözme anlayışı" çerçevesinde, "ben ve baro" anlayışıyla değil, " B A R O yani B İ Z " anlayışıyla oluşturulan örgütlerin birimlerin üyeleriyiz.

Biz, buradaki tartışılan gurur dolu geçmişi bulunan KHUM ile komşu olarak çalışan Avukat Hakları Merkezi üyeleri birlikte ve yanyana uzun süredir çalıştık. Herkesi tek tek sayamayacağım, ancak sevgili meslektaşımız Ayten hanım, sevgili meslektaşımız Habibe hanım, sevgili meslektaşımız Filiz hanım ve daha onlarca adsız kahramanlarımıza sevgi ve dik duruşları nedeniyle saygılarımı sunuyorum.

Eleştirmek isteyenlere gelince ;

EMEKSİZ YEMEK OLMAZ,

EMEĞE SAYGI.

Eğer bu sözlere değer verilirse önce çalışmak ve sonra eleştiri hakkını kendimizde bulabilmek gerekir.

Bu güne kadar çalışmalara katılmayanların, verili koşullarda hukuk üretme çabasına kaygı ve korku değil, ancak ve yalnızca saygı ve destek sunulmalıdır.

Değerli meslektaşımız yukarıda Merkez'in çalışmalarını uzunca yazma inceliği göstermişler; oysa bu bence yanlış (bir yönüyle), çünkü bu çalışmaları o örgütte çalışanlar ve çalışmalara katılanlar zaten biliyorlar.
Bilmeyenlere gelince,
Üretime katılmadıkları belli, öyleyse binbir zorlukla üretilenleri bilmek ve öğrenmek için lütfen örgüte uğrama zahmetine katlansınlar.

Merkez'in billurlaşmış emeğini bir çırpıda okunacak biçim ve kolaylıkta buraya yazdığı için Merkez'den meslektaşımı kınasam acaba incelik kurallarını zorlamak olur mu, emin değilim. Ancak O ve O'nun gibi değerli arkadaşlarımın değerli ve nitelikli emekleri de benim için önemli.

Gelelim benden başkasına hayır anlayışına :

Yönetim değiştiğinde kendinden başkasına, kendi dışındaki "değişik olan'a dayanamama" anlayışıyla davrananlar unutmasınlarki, dünya tek renk değil.
Özellikle renklerin ton farkını değil, renkler arası değişiklikleri göremeyenlerin "Hukukçu" kimliği taşıması çelişki sayılmalıdır.

Aziz Nesin'den bir söz:

Öyle acayip bir memleketiz ki, EN "CİMRİMİZ" "ELİBOL" soyadı taşır.


Hukuk kavgamızın onurlu ve dirençli üyelerine sevgi ve saygılar sunuyorum.

Avukat Ömer KAVİLİ

Avukat Hakları Merkezi
Yürütme Kurulu Üyesi

"Zamanın mihenk taşına vurdum inançlarımı, bir bir,
Hiçbiri yanıltmadı beni,
Çok şükür, çok şükür"

diyen ozandan aktarmadır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İzmir Barosunda Neler Oluyor? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 35 02-11-2010 11:57
Zina Yine Suç Mu Oluyor? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 53 01-05-2008 15:02
İstanbul Barosunda Kadınlara Yüzde 50 Kota! Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Haberleri 2 20-09-2006 23:30
Yargıtay'da Neler Oluyor? ibrahimbey Hukuk Sohbetleri 49 10-07-2005 20:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06251693 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.