Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Devlet, Feodal Ve Erkek Mi? Leyla Pervizat

Yanıt
Old 16-08-2004, 20:55   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Devlet, Feodal Ve Erkek Mi? Leyla Pervizat

Devlet, feodal ve erkek mi?

Feodal sistemden farklı toplum biçimlerine geçildiği süreçte töre
cinayetleri ortadan kalkarken, yaygın eril düzenin parçası olan namus cinayetleri her türlü toplum düzeninde devam edebilir



LEYLA PERVİZAT

Namus mudur? Yoksa töre mi? Namus cinayetleri nedir? Töre cinayetleri namus cinayetlerini kapsar mı?
Bütün bu sorular şu anda kadın hareketinin gündeminin en sıcak konusu olan Türk Ceza Kanunu (TCK) taslağı oluşturulurkenki süreçte tartışılıyordu.
İşin ilginç, belki de en zevkli ve toplum açısından da yararlı yanı,
tartışmanın sadece kadın hareketinde kalmaması, güncel medyanın da gündemine taşınmasında oldu. Ancak, her tartışma gibi bunun da kavramlar ve tanımlar açısından aydınlanması ve belirginleştirilmesi gereken noktaları var. Bunların bir an önce yapılması da çok elzem.
Yoksa, Meclis görüşmeleri eylül ayına sarkan TCK taslağı kadının
insan hakları açısından istenen düzeyin çok altında kalacak. Namus cinayetleri gibi Türkiye'nin kanayan bir yarasına yine çözüm getirilmeyecek.


İki temel tanım

Namus cinayetleri genellikle kadına yönelik işlenir. Yaygın erkek
egemen sistemin bir kontrol mekanizması olarak ortaya çıkan bir
yargısız infaz türüdür. Dolayısıyla benim tanımıma göre, namus
cinayetlerine içinde yaşadıkları toplumun âdetlerine, törelerine, ve
kültürel yaptırımlarına/uygulamalarına ters düşen değerlere ve
standartlara inanan veya inandığı düşünülen kişiler maruz kalır.
Önemli bir nokta, bu maruz kalan kişilerin çok büyük bir çoğunlukla kadın veya kız çocukları olmalarında yatmaktadır.
Namus cinayetleri sadece kadının 'zina suçu durumunda' ortaya çıkmaz.

Genç bir kadının kendi tercih ettiği biriyle evlenmeyi seçmesi
bile 'namus' uğruna infaz edilmesi için yeterli bir sebeptir. Töre
cinayetleri ise ülkemiz özelinde feodal sistemle ve bu sistemde
yaşayanlarla ilişkilendirilir. Aşiret içi ve aşiretler arası
cinayetler ve kan davaları bu terimin altında yer alır.
Her ne kadar kadınlar da töre cinayetlerinin mağduru olsalar da,
kadınların bedenleri ve hayatları ile ilgili özerkliklerini ifade
etmeleri ve kadınların bireyselleşmesi ile ilgili içinde bulunduğu
topluma karşı ortaya çıkışları burada kastedilmez. Burada önemli
olan, o aşiret yapısının ve feodal sistemin içerisinde düzenin
sürdürülmesidir. Çok kabaca bir genellemeyle bu cinayetlerde daha çok erkekler diğer erkekleri öldürür.


Irkçı sapmalar

Yine çok kabaca bir ifadeyle, namus cinayetleri kadının bedeni ve
hayatı üzerindeki özerkliğini denetlemek için oluşmuştur. Töre
cinayetleri ise feodal sistemin sürdürülmesi için vardır. Yani feodal
sistemden çıkılıp daha değişik toplum biçimlerine geçildiğinde töre
cinayetleri ortadan kalkar.
Ne var ki eril yaygın düzenin bir parçası olan namus cinayetleri her
türlü toplum düzeninde sürebilir/sürmektedir. Çünkü namusta esas olan erkeğin ve eril düzenin kadın üzerindeki kontrolüdür.
Türkiye'deki 'Namus mu, töre mi' tartışmasının öteki boyutu da
oldukça düşündürücüdür. Bazı üst düzey yetkililer tarafından çok açık bir şekilde bu yargısız infaz türünden bahsederken 'bu cinayetlerin Türkiye geneline ait bir şey' olmadığı 'ülkemizin sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinde' bulunduğuna dair saptamalar yapar. İşin açık seçik Türkçesi ile burada söylenmek istenen şudur: Bu, bir Kürt meselesidir. Kürtler kadınları öldürürler. Ülkenin geri kalanında yaşayanların böyle bir derdi yoktur.
Böylesine ırkçı bir saptamaya verilecek pek çok bilimsel cevap var.
Kısaca şunu belirtebiliriz. Namus cinayetleri ne sadece bir Kürt
meselesidir ne de bir Türk meselesi. Bugün namus cinayetlerinin en yoğun yaşandığı iki ülkeden ikisi olan Brezilya ve Arjantin'de
Kürtler mi kadınları öldürüyor?


Komisyonun tutumu
TCK taslağını şekillendiren komisyonun, Türkiyeli kadınlar ve
erkekler için böylesine önemli bir konuda üzerine düşen görevi
yapmaması endişe verici. Adalet Komisyonu'nun çalışmalarını yakından takip eden TCK Kadın Platformu, tasarının mevcut haliyle çağdaş, demokratik bir hukuk devletinde bulunması gereken normlarla ve Avrupa hukukuyla bağdaşmadığını belirtti. Tasarının namus cinayetlerini
tanımlayan düzenlemesi yenilik getirmiyor. Kadın Platformu'ndan
temsilciler, "Namus saikiyle öldürme suçu nitelikli insan öldürme
maddesi altına alınsın dedik, ki bunun cezası da ağırlaşmış
müebbettir" diyorlar. Dolayısıyla böyle bir düzenleme devletin bu
yargısız infaz türünü ortadan kaldırma konusundaki niyetini belli
eder. Gereken özeni gösterip göstermediğine işaret eder.
Komisyon ise bu konuda kadının insan hakları savunucularının
beklentilerine cevap vermiyor. Komisyon bu tutumuyla sadece kadın hareketinin arzularıyla çelişmekle kalmıyor, devletin ve hükümetin kendi içinde getirmek istediği kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırma konusunda heyecan verici ve güzel gelişmelerle de çelişiyor.


Diyanet'te yenilik

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın şimdikiye kadar hiçbir şey söylemediği
kadının insan hakları alanında çok önemli ve çarpıcı gelişmeler var.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu'nun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde İngilizce ve Türkçe yayımladığı kadının insan hakları konusundaki basın bildirisi, İslam korkusunun çok kuvvetli estiği şu günlerde dünyanın pek çok yerinden ses getirdi. Batılı din karşıtı radikal feminist yazarların bile hayranlığını uyandıran bu gelişmeler ümit verici.
Kadına yönelik şiddet ve namus cinayetleri, cuma günlerinin hutbe
konuları arasına girdi. Din açısından, namus saikiyle öldürmenin
meşrulaştırılamayacağı bu hutbelerde anlatılıyor. Mazlum-Der'in
Diyanet İşleri Başkanlığı ile imzaladığı protokol çerçevesinde
yapılan Avrupa Birliği destekli projede ise Ege Bölgesi'ndeki imam ve Kuran kursu öğretmenlerine insan, kadın, ve çocuk hakları
anlatılıyor.


Dışişleri atağı

Dışişleri Bakanlığı'nın kadına yönelik şiddet ve kadının insan
hakları konusunda uluslararası platformda gösterdiği gayretler ve
aldığı başarılar da çok umut verici. En son olarak, iki yılda bir
yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Üçüncü Komitesi'nde,
namus cinayetleri ile ilgili kararı Dışişleri ve İngiltere devletiyle
birlikte masaya yatırılıyor. 57. Oturum'un 102 numaralı gündem
maddesinde yer alacak, 'Namus adına kadınlara yönelik işlenen
suçların önlenmesi doğrultusunda çalışmak' başlıklı karar bu konuyla ilgili çok önemli bir belge. Dışişleri Bakanlığı'nın böylesine önemli bir karara imza atan ülke olmak üzere İngiltere ile işbirliğine girmesi ve Diyanet'in toplumsal cinsiyet duyarlı böylesi atılımlar atması, Türkiye'nin uluslararası insan hakları ve kadın hakları alanında imzaladığı belgelerle herkese parmak ısırtan gerçek bir uyum süreci ortaya koymakta. Meclis Adalet Komisyonu'nun uygulamaları ise Türkiye'nin şimdiye kadar imzaladığı ve izlemeyi kabul ettiği pek çok uluslararası normla ters düşmekte.
Bütün bu gelişmeler akla şu soruları getiriyor: Sadece Ali Bardakoğlu ve Dışişleri Bakanlığı ile Türkiye'de kadının insan haklarında istenilen noktaya gelinilir mi? Ya da AB sürecinde bu yeni TCK taslağı ile müzakerelere oturulabilinir mi? Dışişleri böylesine önemli bir kararı BM'de ev sahibi olarak masaya yatırmaya hazırlanırken komisyon'un niyeti nedir? Komisyon, TCK Kadın Platformu gibi bir sivil hareketi ve devletin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri göz önüne almayı reddediyorsa, ne yapmalı, kimden yardım istemeliyiz?


Leyla Pervizat

Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve
Siyaset Bölümü'nde doktora öğrencisi
Old 10-08-2007, 22:40   #2
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

Yani, Devlet sistemleri erkeksi kurallara mı sahip demek istiyor koymuş olduğunuz başlık. Yani devlet erkektir. Gerçekten iyi bir düşünce, yani bunu diyebilen kişi kavramları inanın tam olarak kavramış ve onlarla dilediği işlemi yapabiliyor artık demektir. Devletler, erkeklerin genlerine sahiptir, ve davranışları da bu yüzden erkeksidir. İyi bir mantık. Emin olun güzel bir tartışma süreci başlatacak. Peki, karşı cins yok mu bu devletler için. Düşünen güzel düşünmüş. Tebrikler. Çok iyi bir nokta yakalanmış doğrusu. Kısaca, devletler erkektir.Ve erkek gibi düşünürler. Bence gerçeklik payı çok....Çünkü kurucuları genelde erkekler. Kurucunun bünyesinde olmayan bir düşünce dışarı yansıtılamaz ki yani.

SAYGILARIMLA
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kadın erkek eşit mi ?yoksa kadın erkek kanun önünde eşit mi?hangisi? iustinianus Kadın Hakları Çalışma Grubu 30 24-04-2008 14:28
Kadin- Erkek Eşitliği şahin aksu Aile Hukuku Çalışma Grubu 3 10-02-2007 14:10
Namus Cinayeti Bir Yargısız İnfaz Türüdür-Leyla Pervizat Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 1 02-12-2003 00:12
Yolumuzu Kaybetmeyelim-Leyla Pervizat Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 16-07-2003 20:22
Erkek Hakları Da Lazım Armağan Konyalı Kadın Hakları Çalışma Grubu 6 28-05-2003 23:43


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02864599 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.