Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

iş kazası mı trafik kazası mı?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-05-2017, 17:33   #1
av.mürsel

 
Varsayılan iş kazası mı trafik kazası mı?

müvekkil şehirler arası bir firmada şoför olarak çalışmış ve kaza geçirmiştir. bu durumda işverene karşı iş kazasından olayı tazminat davasını ve kazaya sebep olan kişiye de trafik kazasından dolayı maddi ve manevi tazminat davasını açmayı düşünüyoruz. bu durumda bir davada isteyeceğimiz maddi ve manevi tazminat diğer davada verilecek olan tazminat miktarını nasıl etkiler? bir kazadan dolayı iki farklı davalıdan hem maddi hem manevi tazminat talep edebilir miyiz? talep edebilirsek bu davalarda verilen kararlar birbirini nasıl etkiler? teşekkürler....
Old 02-05-2017, 11:33   #2
Pablo

 
Varsayılan

Öncelikle olayın iş kazası olduğu konusunda bir tereddüt olmasa gerek. Bu nedenle görevli mahkemenin de iş mahkemesi olduğu tartışmasızdır.
Sorun işverene kusur yüklenmesinin önünde engel teşkil edecek olan "3. kişinin kusurundan dolayı illiyet bağının kesilmesidir".
Aşağıdaki Yargıtay kararında da görüleceği üzere böylesi bir durumda işverenin tazminat sorumluluğu doğmayacaktır.
İşverene kusur yüklenmesi söz konusu ise davanızı iş mahkemesinde açıp kazaya karışan tarafları ve sigorta şirketlerini davaya dahil edebilirsiniz.
Ancak işverenin hiçbir kusurunun olmadığı kanaatinde iseniz asliye hukukta kazaya sebebiyet verenle sigorta şirketine de dava açabilirsiniz.
Bu durumda da önünüze farklı ihtimaller çıkabilir;ticaret mahkemesinde dava açmak gibi.
Old 02-05-2017, 11:34   #3
Pablo

 
Varsayılan

YARGITAY 21. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/19318
KARAR: 2014/2598

Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalılardan Özel İdare Genel Sekreterliği vekili ile M... tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Sultan Köysüren Genç tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davalı M...'ın tüm temyiz itirazlarının reddine, İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği'nin temyiz itirazlarının kabulüne,

2-Dava, sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, davalılar A..., İ... ve M...n. Nak. San. Ltd. Şti. yönünden davanın reddine, davalılar M..., İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği ve A... yönünden kabulüne karar verilmiştir.

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davacılar murisi Ö...ı'nın davalı İl Özel İdaresi bünyesinde sigortalı olarak çalışmakta iken, köy yollarının asfaltlanması için gereken malzemelerin Batman rafinerisinden nakline refakatçi olarak görevlendirilmiş olup, olay tarihinde davalı M.... Nak. San. Ltd. Şti. emrinde çalışan tankerde yolcu olarak seyir halindeyken, karşı yönden gelen ve davalı M... yönetimindeki kamyonetin şerit ihali sonucu murisin bulunduğu tankere çarpması ile vefat ettiği, hükme esas bilirkişi kusur raporunda karşı araç sürcüsü davalı M...'ın % 100 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, Ceza Mahkemesince davalı M...'ın asli ve tam kusurlu kabul edilirek erteli hapis cezası ile cezandırılmasına dair verilen kararın onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık, sigortalının ölümü ile sonuçlanan olayda nedensellik bağının kesilip kesilmediği, dolayısıyla işverenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yöntemince kanıtlanıp kanıtlanmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle konuya ilişkin yasal mevzuatta meydana gelen değişikliklere kısaca değinmekte yarar bulunmaktadır.

Bilindiği üzere, insan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğu iken, 4857 sayılı Kanun'un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.

Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesinde:

"İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;

a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.

b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.

c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.

ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.

d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır." hükmü düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un 5. maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, "İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:

A)Risklerden kaçınmak,

b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,

c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,

ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,

d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,

e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,

f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,

g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,

ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." hükmü yer almaktadır.

Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde
çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih 2013/21-102 Esas 2013/1456 sayılı kararı).

Anılan düzenlemeler uyarınca davanın yasal dayanağı; 6331 sayılı Kanun'un 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği 02.05.2007 tarihinde yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77. maddesidir.

Yukarıda da belirtildiği üzere, 4857 sayılı Kanun'un 77. maddesi uyarınca, işverenler iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluklar konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.

Diğer taraftan, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların bedeni ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.

İşyerinde meydana gelen iş kazaları nedeniyle işverenin hukuki sorumluluğunun niteliği sorunu, öğretide ve uygulamada zaman içerisinde farklı görüş ve uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Yargıtay'ın önceki kararlarında da benimsediği bir görüşe göre, işverenin bu açıdan sorumluluğu kusura dayanmaktadır. Çünkü İsviçre ve Türk Hukuk Sisteminde özel bir düzenleme söz konusu olmadıkça asıl olan kusur sorumluluğudur.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesi ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.

Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanısıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir. (Bakınız. Levent Akın, "iş kazalarından doğan tazminat davalarında kusurun belirlenmesinde ölçüt" Çimento, İşveren Dergisi, Kasım 2013. sayfa 36)

Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; işvereni zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir. Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarih 2012/21-1121 E. 2013/386 sayılı kararında da belirtildiği üzere uygun nedensellik bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Bu hallerden birinin varlığı halinde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.

Somut olaya gelince, karşı araç sürücü davalı M...'ın % 100 kusuru ile meydana gelen meydana gelen trafik iş kazasında davalı işveren İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği'nin alabileceği herhangi bir önlem bulunmayıp, üçüncü kişi konumunda olan davalı sürücü M...'ın eylemi ile davalı işverenin sorumluluğu bakımından illiyet bağının artık kesildiğinin anlaşılmasına göre, mahkemece bu davalı yönünden davanın reddi cihetine gitmek yerine hüküm altına alınan tazminatlardan sorumluluğuna karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği'nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği'ne iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenelerden M...'a yükletilmesine, 18/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 02-05-2017, 11:34   #4
Pablo

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/5409

K. 2015/12013

T. 2.12.2015

DAVA : Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasında Alanya 1. Asliye Hukuk ve Alanya İş Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, maddî ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Asliye Hukuk Mahkemesince, “taraflar arasında, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesi kapsamında, işveren ile işçi arasındaki iş sözleşmesinden doğan bir uyuşmazlık bulunduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.

İş Mahkemesi ise, “taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığı, haksız fiilden kaynaklanan davada, genel hükümlere göre, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.

4857 sayılı İş Kanununun 1/II maddesinde “Bu Kanun, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş olan istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. 5510 sayılı Kanunun 101. maddesi bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğini hükme bağlamıştır. Buna göre, bir davanın iş mahkemesinde görülebilmesi için taraflar arasında işçi ve işveren ilişkisinin bulunup uyuşmazlığın bu ilişkiden kaynaklanması ya da davanın, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması ile ilgili olması gerekmektedir.

Somut olayda davacılar, yakını/mirasçısı oldukları ve kendi aracı ile nakliye işi yapan M.. Ö..'ın, davalı inşaat şirketine ait çakıl ocağında iş makinasının çarpması sonucu hayatını kaybettiğini belirterek, maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açmışlardır. Davalılar, kazanın meydana geldiği işyerinin sahibi olan şirket, şirket yetkilisi, araç sürücüsü ile kazaya neden olduğu ileri sürülen aracın sigortacısıdır. Dosya kapsamından, kazada hayatını kaybeden M.. Ö..'ın, kazanın meydana geldiği işyerinde çalışmadığı ve taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, olayda iş mahkemeleri görevli değildir. Ancak, davalılar arasında yer alan Sigorta Şirketinin sorumluluğu zorunlu mali mesuliyet sigortası sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Zorunlu sigortalar, 6102 sayılı TTK'nın 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TTK'nın 4/1-a maddesi uyarınca, TTK'da öngörülen hususlardan kaynaklanan davalar mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir.

Diğer taraftan, aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise, uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yapılarak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usûl ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de gereğidir. Somut olayda, davalı sigorta şirketi ile diğer davalıların sorumluluğu aynı maddi olaydan kaynaklanmış ve zarar tek olmakla, davaların birlikte görülmesi zorunludur. Bütün talepler yönünden ihtilafın özel görevli mahkeme olan asliye ticaret mahkemesince çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Her ne kadar görev uyuşmazlığı, asliye hukuk ve iş mahkemeleri arasında çıkmış ise de; 6100 sayılı HMK'nın 22/2. maddesi uyarınca, görev ya da yetki uyuşmazlığı çıkması halinde yargı yerini belirleyecek olan mercînin, uyuşmazlık çıkaran mahkemelerle sınırlı olmaksızın, “davaya bakmakla görevli ya da yetkili bulunan doğru mahkemeyi” belirlemesi gerektiğinden, Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Alanya 1. Asliye (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 02/12/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.
Old 02-05-2017, 11:35   #5
Pablo

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2016/12038

K. 2016/11686

T. 5.12.2016

DAVA : Taraflar arasında görülen davada ... 7. Asliye Hukuk ve ... 3. Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen zararın tazmini istemine ilişkindir.

... 7. Asliye Hukuk Mahkemesince, talebin trafik kazası sebebiyle meydana gelen zararın davalılardan tahsili istemine dair olduğu, zorunlu mali mesuliyet sigorta şirketinin de davalı olması sebebiyle davanın, Türk Ticaret Kanununun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.

... 3. Asliye Ticaret Mahkemesince ise, davanın trafik kazası sebebiyle maddi ve manevi tazminat davasından ibaret olduğu ve davalılardan birinin sigorta şirketi ve ihtilafın da sigorta poliçesinin tartışılması sebebiyle sigortacılık işi olduğu dikkate alınarak davanın ticaret mahkemesinin görevinde olmasına karşın dosyada uyuşmazlığın ticaret mahkemesinin görevine dahil eden sigorta poliçesi maddi tazminat kalemleri yönünden vaki sulh beyanları ve sunulan ibraname ve feragatname suretlerinden artık sigorta poliçesi kapsamında işin sigortacılık ticari işi olmadığı ve tarafların beyanlarına göre davanın sadece manevi tazminat talebi yönünden artık devam ettirildiği ve manevi tazminat taleplerinin sigorta sözleşmesinin kapsamında olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.

Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1483/1. maddesinde, sigortacıların diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamayacakları belirtilmiş; aynı Kanunun 4/1-a maddesinde, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, TTK'da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlenmiştir. TTK'nın 5. maddesi ise aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemelerinin, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda davacı vekili, davacının 17/01/2013 tarihinde, davalı ...'ın sevk ve idaresinde bulunan, diğer davalı ... İnşaat Turizm Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti'nin kayıt maliki bulunduğu ....plakalı aracın ... mahallesi, ... caddesi üzerinde çarpması üzerine çarpan araç ile çöp kamyonu arasında kalmak sureti ile meydana gelen trafik kazası sonucunda ağır derecede yaralandığı, 25 gün yoğun bakımda kaldığı, kaza ile illiyetli olarak sağ ayağının fonksiyonlarını tamamen yitirdiği,

tedaviye rağmen vücudunda sabit iz ve maluliyet oluştuğu, ... 54. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan yargılama neticesi 2013/266 Esas-2015/178 Karar sayılı ilam ile davalı ...'ın hükümlülüğüne karar verildiği, davalı ...'ın kazanın oluşumuna % 100 oranında kusuru ile sebebiyet verdiğinin ... . Dairesi raporu ile sabit olduğu, kazaya sebebiyet veren davalı tarafa ait ... plaka sayılı aracın davalı ... A.Ş.'nin 8626 kodlu acente nezdinde T-35845500-0-0 poliçe numaralı Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalandığı, müvekkili davacının kaza tarihinden itibaren herhangi bir iş yapamadığı, maddi ve manevi zararının doğduğu iddiaları ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında görevli mahkeme genel hukuk mahkemesi olan asliye hukuk mahkemesi ise de; dava, kazayı yapan aracın ZMMS yaptırdığı sigorta şirketine karşı da açılmıştır. Davalı ... şirketi, sigorta poliçesi sebebiyle sorumlu tutulmuş olup, zorunlu sigortalar, TTK'nın 1483 vd maddelerinde düzenlenmiştir. TTK'nın 4/1-a ve 5. maddesi hükümleri karşısında, mutlak ticari nitelikteki bu davada asliye ticaret mahkemesi görevli bulunmaktadır.

Aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “Yargılama usulüne” dair esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usul ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de gereğidir.

O halde, davalıların sorumluluğu aynı maddi olaydan kaynaklanmış ve zarar tek olmakla ZMMS sigorta şirketinin dava devam ederken ibra edilmesi davaların birlikte görülmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bütün talepler yönünden ihtilafın özel mahkeme olan asliye ticaret mahkemesince çözüme kavuşturulması gerekir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 05.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 03-05-2017, 10:59   #6
erdincdulger

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım işverenin işveren mali sorumluluk sigortası yaptırıp yaptırmadığını da araştırın.Saygılar
Old 03-05-2017, 11:15   #7
av.mürsel

 
Varsayılan

öncelikle yanıtlarınız için teşekkürler...
müvekkilin sigorta girişi dahi yapılmamış. buradan çıkardığım sonuç şu:sigortası dahi yapılmayan bir işçinin mali sorumluluk sigortası yapılması yapılmamıştır.
Old 03-05-2017, 13:56   #8
erdincdulger

 
Varsayılan

işveren mali sorumluluk sigortası işçi adına yapılmaz işveren kendi adına yaptırır iş nedeniyle kaza geçiren işçi bu sigortadan faydalanır.Belli olmaz belki yaptırmıştır araştırmak lazım yine de
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iş kazası? trafik kazası? miss_lawyer Meslektaşların Soruları 15 06-04-2015 23:11
Trafik kazası/İş kazası/sorumluluk advocateso Meslektaşların Soruları 3 19-07-2012 17:35
trafik kazası mı iş kazası mı? ayse1728 Meslektaşların Soruları 5 18-05-2012 17:08
iş kazası ve trafik kazası av.birsenavcı Meslektaşların Soruları 5 08-12-2011 18:05
trafik kazası, iş kazası; sürekli iş göremezlik? enderkc Meslektaşların Soruları 1 11-04-2011 16:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07205391 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.