Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

vekillikten çekildikten sonra davanın müvekkil lehine sonuçlanması-vekalet ücreti

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-07-2008, 17:28   #1
Aybüke Kağan

 
Varsayılan vekillikten çekildikten sonra davanın müvekkil lehine sonuçlanması-vekalet ücreti

herkese merhabalar,

itirazın iptali davasında davalı vekili olduğum bir dosyada birkaç duruşmaya girdim ; beyanlarımızı ve delillerimizi sundum.Ancak , müvekkil vekalet ücretimi ödemediği için vekillikten çekildim.

taraflar,bir celse dahi kendisini vekille temsil ettirmişse vekalet ücretine hükmedilir bildiğimiz gibi.Şimdi dava müvekkil lehine sonuçlanmış ve vekalet ücretine hükmedilmemiş.

vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmez miydi?vekalet ücretine hükmedilmiş olsa idi ben bu ücreti müvekkilden nasıl alabilirdim?

teşekkürler.
Old 22-07-2008, 18:02   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

Kanaatimce Vekil tek celse girse dahi, davalı yararına Vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirdi.

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/9608
K. 2001/10741
T. 20.11.2001
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü.

KARAR : Davacı, davalıya kilogramı 45.000 Tl.den sattığı 13.380 kğ mısır bedeli olan 600.000.000 Tl.nın tahsili için başladığı icra takibine davalı tarafından yapılan itiraz iptali ile inkar tazminatı ödetilmesine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ise satılan mısırın kendisine ait olan bölümün 6690 kg olduğunu ve alacağının bunun karşılığı bedel olduğunu bildirmiştir.

Davalı, davacı ile ortağından satın aldığı 13380 kg mısır bedelinin tamamını haricen ödediğini, davacının payının 6690 kg olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, borcun 301.050.000 Tl.lık bölümüne ilişkin itirazın iptaline ve davalının kötü niyetli olduğundan hükmedilen miktar üzerinden inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirmiş vekil 30.1.2001 tarihli oturuma katılmıştır. İstifası ile sonraki oturumlara katılmaması vekalet ücreti takdir edilemeyeceğini göstermez. Bu nedenle reddedilen dava miktarı üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu hususun nazara alınmayarak davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK. 438/7 maddesi gereğidir.

SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün 6. bendinden sonra gelmek üzere 7. bent olarak (Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gereğince reddedilen dava miktarı üzerinden hesaplanan 29.895.000 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine) sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin harcın onama harcından çıkartılmasıyla arta kalan 13.000.000 liranın temyiz edenden alınmasına, 20.11.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 22-07-2008, 22:45   #3
DeryaK

 
Mesaj Davadan çekilme ile müvekkil tarafından azledilme farklı kavramlar.

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi

E:2005/6451
K:2005/15193
T:14.10.2005

818 s. Yasa m. 13,325,389,390.
1136 s. Yasa m. 164,174.
4721 s. Yasa m. 2.

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı banka şubesi ile aralarında düzenlenen 26.05.1998 tarihli sözleşme ile avukatlık işlerini yürütmekteyken 04.09.1992 tarihinde azledildiğini, azlin haksız olduğunu, davacı vekili olarak 2001 ve 2002 yıllarında esas numaralarını bildirdiği 135 adet takip yaptığını, bir kısmının taksitlendirilmeye bağlandığını, bunlardan tahakkuk eden 21.285.000.000 TL vekalet ücretinden 2.619.000.000 TL'nin ödenip, 18.666.000.000 TL'nin ödenmediğini, sözleşmeye göre karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin %30'nun banka tarafından kesildiğini, ancak yasanın değişik 184/son maddesine göre bunun tamamen avukata ait olduğundan, 164/son maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten sonra bankaca haksız olarak kesilen 2.134.000.000 TL ile, haksız azil nedeniyle sonuçlandıramadığı, dosyalardan fazlası saklı 15.000.000.000 TL olmak üzere toplam 35.800.000.000 TL 'nin, 24.10.2003 tarihli ıslah dilekçesi ile de 52.932.290.308 TL' nin tahsilini istemiştir.

Davalı, esas numaralarını bildirdiği dosyalarda gerekli işlemleri yapmadığını, bankaya dosyaların aşamaları hakkında bilgi vermeyerek görevini ihmal ettiğinden haklı olarak azil edildiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, azlin haksız olduğu, davacının ücretinin tamamının ödenmesi gerektiği, hak ettiği 52.932.290.308 TL vekalet ücretinin BK.nun 325. maddesine göre %60'1 olan 31.759.374.185 TL'nin davalıdan faiziyle tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Tarafların dayandığı 26.05.1998 tarihli "taahhütname" başlıklı belgede davacının imzası olup, davalının imzası bulunmadığından BK. nun 13/1. maddesi hükmüne göre yapıldığı tarih itibariyle geçerli bir avukatlık ücret sözleşmesi olarak kabul edilemez. Ancak davacı avukatın 1998 yılından beri davalı bankanın vekili olarak icra takiplerini yürüttüğü, davalarda temsil ettiği ve 04.09.2002 vekillikten azil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, azlin haksız olduğunu, dava dilekçesinde belirttiği 2001 ve 2002 yılında yaptığı icra takip dosyaları ile ilgili olarak kendisine ödenmesi gereken ücretlerinin ve karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin tamamını haksız azil nedeniyle hakettiğini, ancak ödenmediğinden bahisle bu davayı açmıştır. Davalı ise, davacının görevini gerektiği şekilde özen göstererek yapmadığını cevap layihasında esas numaralarını bildirdiği dosyalarda ihmali olduğunu, dosyaların sürümcemede bırakılıp, alacağın tahsilinde gecikmeye sebebiyet verdiğinden haklı olarak azledildiğini savunmuştur. Gerçekten de davacı avukatın, vekil olarak borçları BK'nun 389. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, öncelikle vekilin BK. nun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin zararına olacak davranışlardan kacınmak zorunluluğundadır. Şayet vekil görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, vekil edenin vekilini azli haklıdır. Avukatlık kanununun 174. maddesi hükmüne göre azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez, haksız azil halinde ise ücretin tamamen avukat hak kazanır. Davalının azilin haklı olduğuna dair savunması üzerinde gerektiği şekilde durulup araştırılmamıştır. Herşeyden önce numaraları bildirilen dosyalarda davacının görevini yerine getirip getirmediği, bir ihmal ve kusurunun olup olmadığı hususu hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilmemiş, mahkemece de bu yönde bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Öyle olunca davacının gerekli şekilde özen ve dikkat göstererek dosyaları takip ettiği, azlin haksız olduğu yönündeki mahkemenin görüşünün doğru olup olmadıgı denetlenememektedir. Zıra kararda dosyalara göre değerlendirme ve belirleme olmadığından, davacının bir dosya ile ilgili karar (müessir fiile maruz kaldığına dair ceza mahkemesi kararı) da diğer dosyalarla ilgili olmadığından, davalının bildirdiği dosyalarda görevini lâyıki ile yerine getirdiğini göstermez. Mahkemece davacının bildirdiği dosyalarda, davacının bir ihmal ve kusurunun bulunup bulunmadığı alacağın tahsilini gerektirip gerektirmediği, gerektiğinde bilirkişi aracılığı ile araştırılarak, azilin haklı olup olmadığı belirlenmeli, şayet azil haksız ise taraflar arasında usulüne uygun yazılı sözleşme olmadığı da nazara alınarak, davacının hakkettiği ücret azil tarihindeki Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesi hükümlerine göre belirlenmeli, davacının talebi ile kararı bu yönden temyiz etmemekle davalı yararına oluşan kazanılmış hak da nazara alınarak karar verilmeli, azil haklı ise davacı ücrete hak kazanmayacağından dava red edilmelidir. Mahkemece açıklanan hususlar nazara alınmadan aksi düşüncelerle ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

3-Avukatlık kanununun 164/son maddesi hükmüne göre, karşı tarafa yüklenen ücret avukata aittir. Avukatlık sözleşmesi ile taraflarca belirlenen ücret, sözleşmede avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, Avukatlık Kanununun 164/4. maddesine göre belirlenen ücret ile yine Avukatlık Kanununun 164/son maddesi hükmüne göre dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukatın haksız azli halinde Avukatlık Kanununun 174. maddesine göre talep edebileceği ücretin kapsamındadır. Görülmekte olan davada davacı, Avukatlık Kanununun 164/son maddesine göre hasıma yükletilmesi gereken ücretinden talep etmiştir. Karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ucretinin miktarı, dava ve icra takibinin sonuçlanması ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcuda, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar. Henüz karşı taraftan vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş olan müvekkilden, avukat alacağını isteyemez. Ancak kural böyle olmakla birlikte hakim bu kurala sıkı sıkı bağlanmamalı, Avukatlık kanununun 164/son maddesine işlerlik kazandıracak şekilde her olayın özelliğine, durum ve şartlarına göre değerlendirme yapılmalı, özellikle MK'nun 2. maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılmasına dürüstlük kurallarının ihlaline izin verilmemeli, gerektiğinde müvekkilin bu alacağını da karşı taraftan tahsil etmiş olduğu kabul edilmelidir.

Somut olayımızda davacı sonuçlandırdığı, karşı taraftan azil tarihine kadar tahsil ettiği veya tahsil etmiş sayılabileceği ücretleri isteyebilir. Tahsilat olmayan veya tahsil etmiş kabul edilemeyeceği dosyalarla ilgili olarak davacı bir ücret talebinde bulunamaz. Bu nedenle öncelikle, davacının bildirdiği dosyalardan ne kadarından davalının hasıma tahsil edilen vekalet ücretlerini tahsil ettiği veya tahsil etmiş sayılacağı araştırılarak belirlenip, davacı tarafından temyiz edilmemekle davalı yararına doğan müktesep hak nazara alınıp davacı talebi aşılmak üzere sonucuna göre kararı verilmelidir. Mahkemece açıklanan bu hususlar nazara alınmadan, eksik soruşturmayla yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

4-Avukatlık ücreti sözleşmesi ile ilgili olarak BK. nun 325. maddesi, avukat ile iş sahibi arasında muayyen süreli avukatlık sözleşmesinin olması ve süre bitmeden sözleşmenin vekil eden tarafından haksız olarak fesih edilmesi halinde uygulanır. Somut olayımızda taraflar arasındaki vekalet sözleşmesi gayrimuayyen sürelidir. Öyle olunca B.K. 'nun 325. maddesinin uygulanması ve belirlenen alacaktan indirim yapılması doğru değildir. Mahkemece aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : 1. Bent gereği davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bentler gereği davalı, 4. bent gereği davalı yararına temyiz olunan kararın (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 14.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 22-07-2008, 23:32   #4
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Derya Konak
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi

E:2005/6451
K:2005/15193
T:14.10.2005
... Karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ucretinin miktarı, dava ve icra takibinin SONUÇLANMASI ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcuda, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar.

...

...Somut olayımızda davacı sonuçlandırdığı, karşı taraftan azil tarihine kadar tahsil ettiği veya tahsil etmiş sayılabileceği ücretleri isteyebilir. Tahsilat olmayan veya "tahsil etmiş kabul edilemeyeceği" dosyalarla ilgili olarak davacı bir ücret talebinde bulunamaz...


Yayınlanan genelgelerle, icra dosyaları ilk tahsilatları aşamasında borçlu lehine serbest meslek makbuzu tanziminin öngörüldüğünü anımsadım da, önce nalıncı keseri tabiri aklıma geldi, sonra da, müphemliğin kol gezdiği, bıçak sırtı meslek, nam-ı diğer, yargının öksüz çocuğu; "Avukatlık" diye düşündüm...

Saygılarımla...
Old 23-07-2008, 04:21   #5
Av.Bektaş Salim Topbaş

 
Varsayılan bir fikir

Taraflardan birisi kendisini bir duruşma bile olsa vekille temsil ettirdiğine göre mahkemece vekalet ücretine hükmedilmelidir.Bu yönüyle hüküm temyiz edilebilirdi fakat vekaletten istifa edildiğine göre temyizi ya asil bizzat yada yeni bir vekil aracılığıla yapacaktır yada hüküm kesinleşecektir vs.
Eğer siz vekillikten istifa ettikten sonra vekalet ücretine hükmedilmiş olsa idi şöyle bir yol izlemek mümkündü:vekalet sözleşmesi her iki tarafa da borç yükleyen bir sözleşmedir.Avukatlık kanunu özel bir kanun olması nedeniyle genel borçlar hukukundaki vekaletle ilgili düzenlemelerden farklı avukat lehine hükümler getirmiştir.Bu hükümler öncelikle dikkate alınmalıdır.vekil eden avukata masraf veya ücret ödemediğine göre (ödediğini kendi ispatlaması gerekir) ve avukat ta vekiledenin kendi sorumluluğunu yerine getirmemesi neticesinde işi takip etmek zorunda olmadığına göre vekiledenin sözleşmeye aykırı davrandığından bahsedilebilecektir.bu aykırılık sonucu avukat ilerde kazanması muhtemel veya kazanılmış olan karşı tarafa yüklenen vekalet ücretini borçlar hukukundaki tazminat kurallarına göre isteyebilmelidir.çünkü burada sözleşmeye aykırılık nedeniyle yoksun kalınan kardan bahsetmek mümkündür...
Old 23-07-2008, 20:32   #6
DeryaK

 
Karar

Alıntı:
Yayınlanan genelgelerle, icra dosyaları ilk tahsilatları aşamasında borçlu lehine serbest meslek makbuzu tanziminin öngörüldüğünü anımsadım da, önce nalıncı keseri tabiri aklıma geldi, sonra da, müphemliğin kol gezdiği, bıçak sırtı meslek, nam-ı diğer, yargının öksüz çocuğu; "Avukatlık" diye düşündüm...



Sayın Demirel.

Böyle düşünmeniz benim de gözlerimi yaşarttı.

"Bu ülkede hukuk,Federal Yüksek Mahkemesinin söylediği hukuktur."

ABD'li Yargıç J.Marshall.

Selam ve saygılarımla.
Old 23-07-2008, 20:52   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Yargıcım,

Marshall'ın söylediği doğru olsaydı, sair mahkemelere gereksinim duyulmaksızın, yalnız Federal Mahkemenin varlığından söz etmeleri gerekirdi, değil mi?

Ülkemize dönmek gerekirse; ülkemizde hukuk, Yargıtay'ın söylediği hukuk olacak ise, bunun yegane anlamının, "Yargıtay'ın hukukunun, yasaların kusursuz tatbiki" nedenine dayalı olması gerekir. Üst yargılama makamının varlığına ihtiyaç duyulmasının nedeni, meslekte yıllar içinde kazanılacağı öngörülen/düşünülen tecrübe ve bilgi birikiminin (Yani HATASIZLIK YETİSİ nin), Üst Mahkeme yargıçlarınca edinilmiş olmasından kaynaklandığı varsayımına dayandırılması gerekir.

Öyleyse tetkik hakimlerinin varlığı nasıl açıklanabilir? Yahut, tetkik hakimlerinin ödevleri arasında yer aldığı -meslekte yıllar geçirildikçe edinilen izlenim- düşünülen dosyalarla ilgili olarak, karara imza koyacak Üst Mahkeme yargıçlarının dosyayı inceleyeceğine ve kusursuz hukuk uygulaması yapacağına duyulan itikatla, dosya temyizlerinden beklenebilecek fayda nedir, yani "Üst mahkemenin işlevselliği nedir" tartışması, meslekte yıllar geçirmiş hukukçular açısından uygulamada, ne süre ve ne de sonuç teminatı verilebilen ve ne yazık ki "Umarız okunur" temennisiyle yolculuğa çıkarılan dosyalardan ibarettir.

Kişisel anlamda Üst Mahkemeden umutsuz değilim, yanlış anlaşılmasın. Henüz meslekte çok yeni olduğum bir tarihte, bir bozma ve uyma sonrası katıldığım heyecanlı bir mürafaa duruşmasında , kararın "O anda" verildiğine inancım tamdı ve kendi adıma, Üst Mahkemenin varlık nedenine inancım, o dosya aracılığıyla kendi kişisel tarihime unutmadığım ve "Temyizlere duyulması gereken" inancımı korumamı sağlayan, altın harflerle kazındı.

Ama bu demek değildir ki, Üst Mahkeme yanlış yap/a/maz.

Bence Hukuk; ne Federal mahkemenin, ne de yerel mahkemelerin hukuku olmalı.

HUKUK; ELİMİZLE DOKUNABİLDİĞİMİZ, GÖZÜMÜZLE GÖREBİLDİĞİMİZ, YAZILI METİNLERDEKİ KURALLARIN, HATASIZ UYGULAMASI, olmalı.

Bu beklentinin dışına taşan ne varsa, orada hukuk yoktur.

Saygılarımla...
Old 23-07-2008, 21:12   #8
DeryaK

 
Mesaj

Alıntı:
Bu beklentinin dışına taşan ne varsa, orada hukuk yoktur.


Sayın Meslektaşım.

Siz olması gerekeni,ben de olanı söylüyorum.Aramızdaki fark sadece burada.

Kısacası J.Marshall'ın sözü, ülkemiz için de geçerli.

Selam ve saygılarımla.
Old 23-07-2008, 21:14   #9
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Derya Konak

Siz olması gerekeni,ben de olanı söylüyorum.Aramızdaki fark sadece burada.



"Fark göremiyorum" sözünün yaratıcı gücü ise, yalnızca sizde.

Saygılarımla...
Old 12-08-2008, 14:54   #10
Aybüke Kağan

 
Varsayılan

Alıntı:Yazan Derya KonakT.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi

E:2005/6451
K:2005/15193
T:14.10.2005
... Karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ucretinin miktarı, dava ve icra takibinin SONUÇLANMASI ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcuda, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar.

...

...Somut olayımızda davacı sonuçlandırdığı, karşı taraftan azil tarihine kadar tahsil ettiği veya tahsil etmiş sayılabileceği ücretleri isteyebilir. Tahsilat olmayan veya "tahsil etmiş kabul edilemeyeceği" dosyalarla ilgili olarak davacı bir ücret talebinde bulunamaz...


Yukarıdaki yargıtay kararına göre icra takibinde müvekkilin vekalet borcu da alacağın tahsil edilmesiyle talep edilebilir.

Peki itiraza uğramış örneğin 250.000 YTL gibi yüksek meblağlı bir icra takibiyle ilgili itirazın iptali davası açıldığında dava nedeniyle müvekkilden alınacak vekalet ücreti ne olacak?

diyelim ki,borçlu batık.İtirazın iptali davası kazanılsa da alacak tahsil edilemeyecek.Müvekkil,dava vekalet ücretini ödemeyecek mi?

itirazın iptali davası, alacak davası niteliğindedir.Vekalet ücretinin peşin ödenmesi gerekir.Ödememe halinde istifa ,haklı nedenle istifa olmaz mı?
Old 12-08-2008, 15:52   #11
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
itirazın iptali davası, alacak davası niteliğindedir.Vekalet ücretinin peşin ödenmesi gerekir

Bilmediğim için soruyorum,Bunun kanuni yada akdi dayanağı var mı?
Old 12-08-2008, 16:10   #12
halit pamuk

 
Varsayılan

Bir de Yargıtay'ın şu içtihatını bir göz gezdirin..

Anladığım kadarıyla taraflar kararlaştırmamışsa ücret ödenmemesi, haklı istifa olmaz, diyor ancak, yapılan hukuki yardım kadar ücrete hak kazanılacağına hükmediyor.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/5183
K. 2005/5424
T. 16.5.2005
DAVA : Dava dilekçesinde 4.000.000.000 lira vekalet ücretinin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili dilekçesi ile; davalı tarafın, taklit edilmiş paraları tedavüle koymak suçundan dolayı tutuklandığını, bunun üzerine müvekkiline vekaletname verdiğini ve ücret sözleşmesi imzalandığını; davalının 11.8.2004 tarihinde 4.000.000.000 lira avukatlık ücreti ödemeyi taahhüt etmesine ve müvekkilinin kendi edimini yerine getirmiş olmasına rağmen, davalının avukatlık ücretini ödemekten kaçındığını ileri sürerek; 4.000.000.000 lira vekalet ücretinin 11.8.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, duruşmaya katılmamış, bir cevapta vermemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

TMK'nun 6.maddesine göre; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.

Davacı, davalının işlemiş olduğu suçtan dolayı hakkında açılan İzmir 5.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada vekili durumundadır. Yargılama devam ederken, davacı davalıya çektiği telgrafla, vekalet ücreti borcunu ödemediğini ileri sürerek istifa ettiğini bildirmiştir. Taraflar arasında yapılan Avukatlık Ücret Sözleşmesinin 7.maddesinde "Müvekkilinin, bu sözleşmenin akdinden sonra vekalet vermemesi, dosyasını geri alması, avukatın yazılı iznini almadan başka avukatları teşrik etmesi veya bir başka avukata işini vermesi, istenen giderleri ödememesi, iddia veya savunma için gerekli bilgi, belge ve delilleri vermemesi, adresini değiştirdiği halde yeni adresini yazılı olarak bildirmeyip işin takibini bu suretle güçleştirilmesi, dava veya alacağın takibinden kısmen veya tamamen vazgeçmesi, karşı taraf ile sulh olması veya karşı tarafa ibra etmesi veya haklı bir sebep yokken avukatı azletmesi gibi işin takip ve sonuçlandırılmasını her ne suretle olursa olsun engellendiği durumlarda (Avukat) bu sözleşmeyi bozabilir.

Bu durumda, haklı bir nedenle bozulmuş olduğundan sözleşmede belirtilen ücretin tamamı (Avukatının) ilk istemde derhal ve bir defada ödenir." Hükmü mevcuttur. Görüldüğü üzere, vekalet ücretinin ödenmemesi halinde sözleşmenin bozulabileceğine ilişkin bir ifade bulunmamaktadır. Davacı, öncelikle kendi edimini yerine getirmeli, bundan sonra kararlaştırılan ücretin tamamını talep etmelidir.

Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; davacı (vekilin), istifa ettiğini bildirdiği tarihe kadar geçen sürede yaptığı hukuki yardımın karşılığını takdir etmek ve belirlenecek miktar üzerinden alacağa hükmetmekten ibaret olmalıdır. Yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 04-01-2011, 15:16   #13
ehlihibre

 
Varsayılan

ben de yukarıdaki 2001 tarihli yargıtay kararına ikna olup ona göre hareket edecekken başka bir karar buldum. paylaşayım dedim.

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi

Esas : 2004/12938
Karar : 2005/2259
Tarih : 01.01.2005

Davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.902.582.075 liranın yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacı Kurumun temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Malûliyet aylığı almakta iken çalışmaya başlayan davalının aylığı kesilerek fuzuli ödenen aylıkların tahsiline ilişkin olarak açılan davada Mahkemece; sadece çalışmanın geçtiği ayda alınan aylıkların tahsiline karar verilmiştir.

Davanın yasal dayanağını teşkil eden ve emredici nitelikte olan 506 sayılı Yasanın 58. maddesinde sigortalı olarak çalışmaya başlayanların malûllük aylığının çalışmaya başladıkları tarihten itibaren kesileceği, işten ayrılanların yazılı istekte bulunmaları halinde, isteği takip eden aybaşından başlanarak tekrar aylık ödeneceği hükme bağlandığına göre Mahkemenin bu yasa kuralını göz ardı ederek yazılı şekilde karar vermesi isabetsizdir.

Kabule göre de; davalı vekilinin istifa ettiği ve bu nedenle hüküm tarihinde vekillik sıfatı bulunmağı anlaşılan davalı vekili için vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.03.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.


bu karara göre de dava devam ederken vekillikten istifa eden için vekillik sıfatı bulunmaması nedeniyle vekalet ücretine hükmedilemez.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Müvekkil avukata hem dava hem de icra vekalet ücreti ödemeli midir ? Günsu Akçagöz Meslektaşların Soruları 8 15-04-2009 16:10
Davayı Kaybeden Lehine Hükmedilen Vekalet Ücreti salimengin Meslektaşların Soruları 4 19-05-2008 07:40
vekillikten çekilme durumunda vekalet ücreti sorunu Av.Nilay TOPRAK Meslektaşların Soruları 29 08-10-2007 10:56
Karşi Vekalet Ücreti Kimin Lehine Hükmedilmeli.. mslmklvz Meslektaşların Soruları 3 22-08-2007 18:39
menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması mineöge Hukuk Soruları Arşivi 2 07-11-2006 15:28


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06161308 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.