Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

Yanıt
Old 15-02-2007, 23:32   #1
E_m_r_E

 
Varsayılan Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi



'Şüpheden sanık yararlanır' ilkesi, ceza yargılaması hukukunda geçerli olan ve mevzuatımızda yazılı olarak hükme bağlanmamış bulunan bir ispat kuralıdır. Ancak bugün için öğretide ve uygulamada tartışmasız kabul edilmiş bir ilkedir.

Buna göre, bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan kimse hakkında mahkûmiyet kararının verilebilmesi için, o kimsenin o suçu işlediğinin yüzde 100 oranında kesin olması, ispatlanmış bulunması gerekir. Bu noktadaki yüzde 1'lik şüphe dahi, sanığın beraat etmesine yol açar. Basit bir suç işleme şüphesiyle başlayan ceza muhakemesi, bu şüphenin yenilmesiyle sona erecektir. Bu süreç içersinde bir çok muhakeme işlemi yapılmaktadır. Yapılan ceza muhakemesinin sonunda belliliğe, örneğin fiilin sanık tarafından işlendiğinin veya işlenmediğinin sabit olduğu sonucuna varılmaması durumunda sanığın mahkûm edilemeyeceğini ifade eden ilkeye de şüpheden sanık yararlanır ilkesi denilmektedir.



Böylece masum bir kimsenin cezalandırılmasındansa, suçlu bir kimsenin serbest bırakılması daha üstün tutulmaktadır.Başka bir anlatımla masumluk karinesidir. Jüri sisteminin bulunduğu Amerika Birleşik Devletleri'nde jürinin tek görevi, sanığın suçu işleyip işlemediği konusunda, yani ispat hususunda karar vermektir. Jüri 11 üyeden oluşmaktadır ve bir kimsenin suçu işlediğine karar verilebilmesi için 11 üyeden, 11'inin de sanığın suçu işlediğine kanaat getirmesi gerekir. 10 üye sanığın suçu işlediği; ancak bir üye işlemediği yönünde oy kullandığı takdirde, sanığın beraatına karar verilir. Bu örnek, şüphenin yüzde 100 oranında yenilmemesi dolayısıyla, sanığın beraatına karar verilmesi gerektiğini göstermektedir.



Yargıtay da kararlarında bu ilkeye gerekli önemi vermektedir.Zira Yargıtay'ın 19.04.1993'de verdiği son derece önemli bir karara göre "ceza yargılamasının amacı, hiçbir duraksamaya yer vermeden maddî gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. bu araştırmada, yani gerçeğe ulaşmada mantık yolunun izlenmesi gerekir. gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır, yoksa bir takım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, ceza yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır."

Anayasanın 38/4. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2.maddelerinde düzenlenmiş bulunan suçsuzluk karinesi, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçsuz sayılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu karine uyarınca, suçsuz olduğunu varsayılan kişinin suçlu kabul edilmesi için kesin hükümle mahkum olması, mahkumiyet için de fiilin ispatlanması, yani şüphenin bertaraf edilmesi gerektiğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi suçsuzluk karinesinin bir uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ceza davasında, sanık suçsuzluğunu, savcı da sanığın suçlu olduğunu ispatlamak yükü altında değildir. Mahkeme resen yapacağı araştırma sonunda, yargılamaya getirilen ve tartışılan delillerin değerlendirilmesi ile sanığın suçluluğu veya suçsuzluğu konusunda bir hükme varacak,maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlayacaktır. Ancak maddi gerçeğin araştırılmasının da bir sınırı olarak ;delil yasakları ile bu ilkeye bazı sınırlamalar getirilmektedir.

Eğer mahkeme, eylemi sanığın gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusunda vicdani bir kanaate varamıyorsa ve eylemi sanığın gerçekleştirmiş bulunduğunu delillere dayanarak vicdani kanaati ile söyleyemiyorsa, sanığın o fiili gerçekleştirmediği kabul edilir. Bu ilkeye, ceza yargılaması hukukunda, “şüpheden sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesi denilir.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi yabancı mahkeme kararlarında çok sık tekrarlanmakta ve beraatin gerekçesi olarak ifade edilmektedir. Bizde ki uygulama ise böyle bir durumda bazen ‘delil yetersizliğinden beraatine’ denilmekte, bu da öğretide eleştirilere neden olmaktadır. Öğretiye göre, ‘delil yetersizliğinden beraat’ tabirinden mahkemenin sanığın suçlu olduğuna inanması, fakat yeterli delil bulunmadığı için mahkumiyet kararı verememesi anlamı çıkmaktadır; oysa ki, şüphenin yenilememesi hallerinde verilen beraat kararlarının gerekçelerinde “eylemin sabit olmaması”’ veya “suçsuzluk karinesini ortadan kaldıracak güçte delil bulunmadığı ve şüpheden sanığın yararlandırılmasının temel bir hukuk ilkesi olduğu”nun ifade edilmesi, dürüst yargılama kuralına daha uygun düşer, denilmektedir.

Şüpheden sanık yararlanır ilkesi bir çok durumda uygulanma kabiliyeti olan ve uygulaması da görülen bir ilkedir. Buna göre; Suçun ispatına ilişkin, manevi unsura ilişkin, suçun indirim sebeplerine ilişkin,hukuka uygunluk sebeplerine,haksız tahrike ilişkin şüphe bütün bu ve benzeri durumlarda eğer mahkeme kesin bir kanaate varamıyor ise şüpheyi sanık lehine yorumlamalı ve öyle hüküm kurmalıdır.

Ancak yargılama makamı, yargılama sırasında, bir hukuki sorunla karşılaştığında, bu alanda bir sanığın lehine, bir de sanığın aleyhine çözümün varlığı halinde, durumun şüpheli olduğunu ve bu nedenle şüpheden sanığın yararlanacağına ilişkin ilkeyi uygulayarak, sanığın lehine olan sonucu benimseyeceğini ileri süremez.Örneğin bir fillin hırsızlık mı yoksa yağma mı olduğu ile ilgili hukuki bir sorunla karşılaşıldığında sanığın daha lehine olan hırsızlık fiili benimsenip ona göre hüküm kurulamaz.Bunun doğal sonucu olarak hukuki nitelendirmelerle ilgili şüpheden sanık yaralanır ilkesi uygulanamaz.

Uygulama alanı oldukça geniş olan ve suçsuzluk karinesi ile birlikte günümüz ceza muhakemesi hukukunun vazgeçilmezleri arasında bulunan şüpheden sanık yararlanır ilkesinin, yapılanması ve işlerliği etkin olmayan bir ceza adalet sisteminde sorgulanmadan başvurulan bir mazeret sebebi olma ihtimali büyüktür.
Ceza yargılaması, şüphenin ortadan kaldırılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlar. Bu noktada yargılama konusu olayın mahkemece aydınlatılması mecburidir. Bunun için de hazırlık soruşturmasının eksiksiz yapılması ve toplanması gereken bütün delillerin toplanmış olması, mahkemenin de son soruşturma aşamasında maddi olayın sübuta erip ermediği konusunda sonuca varmadan önce, her türlü delili, eksiksiz, boşluksuz, çelişkisiz değerlendirmiş olması gerekir. Buna aykırı olarak, mahkemece kanıtlar yeterince araştırılmadan, toplanmadan ve değerlendirilmeden şüpheden sanık yararlanır ilkesini gerekçe yaparak karar vermek yanlıştır.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi; özenle yapılmış bir hazırlık soruşturmasına, her türlü araştırma - soruşturma sonucu toplanmış ve değerlendirilmiş bütün delillere rağmen sanığın suçluluğu veya aleyhe durum konusunda var olan makul şüphenin giderilmemesi halinde uygulanmalıdır.Bu durumun aksi, bu kez de mağdur tarafın, adaletin ve toplumun zarar görmesine sebep olacaktır.Uygulama alanı çok geniş ve hukukumuzda da vazgeçilmez bir yere sahip olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi doğru uygulandığı ve doğru anlaşıldığı takdirde adalet sistemine ve hukuka hizmet edebilir.
Old 17-02-2007, 23:50   #2
mitrha

 
Varsayılan

şüpheden sanık yararlanır kuralı ile igili olarak ceza dersimizde eski ceza kanunu madde 463'ün kaldırılmasının sonuçları ile ilgili olarak hocamız bir şeyler anlattı..
örnek 1 :5 kişi aralarında iştirak iradesi var ve bir araya gelip X e ateş ediyor.x'e tek bir kurşun isabet ediyor ama bu kurşunun 5 kişiden hangisinin silahindan çıktığı tespit edilemiyor.bu 5 kişinin sorumluluğu nedir?
cevap:aralarında iştirak iradesi olduğu için 5 kişi de kasten adam öldürmeden sorumlu tutulur.çünkü bu 5 kişinin birimiz yapamazsak digerlerimiz x'i öldürür düşüncesindedir.
örnek2:5 kişi tesadüfen bir araya gelirler ve aynı anda aynı yerde ortak düşmanları olan x'e ateş ederler.x ölür ama kurşunun hangi silahtan çıktıgı tespit edilemez.bu 5 kişinin sorumluluğu nedir?
cevap:bu 5 kişi SÜPHEDEN SANIK YARARLANIR KURALI gereğince beraat eder.hiçbiri ceza almaz...

peki şöle bir durum olursa sizce neye göre ceza vermek gerekir:5 kişinin aralarında iştirak iradesi var ve x'e ateş ediyor ama Bir başka kişinin bu 5 kişiyle iştirak iradesi olmadan ateş ediyor ve x ölüyor ama 6 kurşundan hangisinin silahından cıkan kursunla öldüğü tespit edilemiyor..burada nasıl ceza tayin etmeliyiz sizce?biz arkadaşlarla ortak bir sonuca vardık ama sizlere de sormak istedim.şimdiden teşekkürler...
Old 05-03-2007, 01:14   #3
E_m_r_E

 
Varsayılan

Burda bütün unsurları ile değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.5 kişi arasında eğer iştirak iradesi varsa doğru kasten adam öldürmeden hepsi ayrı ayrı sorumludur ancak 2 örnekteki tesadüfen biraraya gelmiş kişilerin aynı kasıtla (öldürme kastı) ile düşmanlarına ateş etmeleri ve kimin vurduğunu belli olmaması sonucunda faillere ceza verilmemesi benim mantığıma pek yatmıyorum şüpheden sanık yararlanır ilkesi ise uygulaması geniş bir ilke ve bu olaya uyguladığımızda hangi sonucu elde ediceğimiz ve mağdur tarafı ne kadar tatmin edeceğimiz açık bu ilkeyi uygularsak hiçkimse ceza almayacak yani ölen öldüğü ile kalcak ve mağdur mağdur olmaya devam edecek 2. örnekte ben hepsini yine aynı şekilde adam öldürme suçundan ceza almaları gerektiğini düşünüyorum çünkü iştirak iradesi olmasa bile gerçekleşen sonuç bakımından bütün ateş edenler öldürme kastı ile ateş etmiş ancak kimin silahından çıkan kurşun ile öldüğü belli değil burda şüpheden sanık yararlanır ilkesini uygulayamayız yani bir kısmını teşebbüs bir kısmını tamamlnamış adam öldürme diye ayıramayız aslında bu konun içinden çıkabileceğimide pek sanmıyorum son örnekte ise sonradan iştirak iradesi olmaksızın bağımsız olarak ateş eden kişiyi ise adam öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutarız diye düşündüm sadece iştirak iradesi ile bakarsak olaylar böyle gelişiyor ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi uygulanamıyor biraz kafam karıştı yani çetrefilli bir konu değişik fikirler okumak isterim burda belki tartışarak daha somut birşeyler orataya koyabiliriz

Saygılar...
Old 06-03-2007, 14:06   #4
mitrha

 
Varsayılan

eğer failin kastını hiçbir şüpheye yer vermeyecek derecede belirleyemiyorsak şüpheden sanık yararlanır kuraını uygulamak gerekir.daha teorik bir bilgi vermek gerekirse şunları söyleyebiliriz:

her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi bulunan şüpheden sanık yararlanır ilkesine göre yapılan ceza muhakemesinin sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği %100 belirliğe ulaşmadığı takdirde BERAAT kararı verilecektir(anayasa madde-38/4,insan hakları evrensel beyannamesi madde 11,insan hakları avrupa sözleşmesi madde 14/2)böyle bir ilkenin kabul edilmesinin sebebi bir suçlunun cezasız kalmasının bir masumun mahkum olmasına tercih edilmesidir,başka bir ifade ile masumluk karinesidir.(cmk adalet komisyonu raporu)

bir kimseyi o suçtan mahkum edebilmemiz için,o kimsenin suçu işlediğinin %100 kesin olması gerekir,burada %1lik bir şüphe bile sanığın beraat etmesi gerektirir.şüpheden sanık yararlanır kuralının anlamı budur.yani masum bir kimsenin cezalandırılmaması suçlu kimsenin cezalandırılmasına üstün tutulmaktadır..

örneklere geri dönecek olursam,birinci örnekte zaten aralarında iştirak iradesi olduğundan sorun yok,hepsi tamamlanmış kasten öldürmeden ceza alır.sorun aralarında iştirak iradesi bulunmayan kişilerin nasıl ceza alacağıdır.burada bu kişiler arasında iştirak iradesi yok,en önemli nokta bu..hepsi ateş etmiş ama sadece bir kurşun isabet etmiş,yani masum kişiye ceza vermek hukuk kuralllarına ve tabiki şüpheden sanık yararlanır kuralına aykırı bir durum olur.ceza muhakemesi alanında devletin belirleyemediği bir durumu,masum birine yüklemek bence daha adaletsiz bir durum olacaktır...dolayısıyla eğer aralarinda iştirak iradesi yoksa bu 5 kişiyi beraat ettirmek gerekir..sanki adaletsiz bir durummuş gibi algılanıyor ama aslında masum birine ceza vermek daha adaletsiz bir durum oluşturur.
son örnek hakkında yorum yapmıyorum,onu tartışalım biraz bence...
Old 20-03-2007, 23:03   #5
Nesrin D.

 
Varsayılan

bence iştirak iradesinin önemi yok.önemli olan herkesin kastla hareket etmiş olması.Bence her biri aynı kastla(aynı iradeyle,mesela öldürme niyetiyle) hareket etmişse, kimin öldürdüğünün bilinememesinin ne önemi var ki.hepsine iştirakten aynı ceza verilmeli.yani mermi sonuçta bu kişiyi öldürmek isteyenlerden herhangi birine ait,net,icede hepside o işiyi öldürmek istiyordu,bu nedenle kimin kurşunun isabet ettiğinin hiç bir önemi yok bence.
madde 40:bağlılık kuralı:suça iştirak için, kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir” demekte.
-------------------------
burda asıl kafa karıştıran bu kişilerin hepsinin kastla hareket etmiş olmaması.mesela birisinin taksirle diğerinin kastla maktulu yada mağduru vurmaya çalışmış olması.asıl burada ne olacak?
Old 15-04-2007, 00:21   #6
pospolen

 
Varsayılan

Eğer failler, aynı konu üzerinde, aynı anda, aynı eylemi gerçekleştiriyor ve birlikte suç işleme kararları yoksa, failler müstakil faildir. Doğal olarak iştiraktan bahsedilmez.
Faillere "şüpheden sanık yararlanır" ilkesinin doğal uzantısı olarak kasten öldürmeden dolayı ceza verilmez. Suça teşebbüs ettiklerini kesin surette kanıtlanabilir olduğu için, failler md 35'e göre cezalandırılır bana göre.
Old 21-05-2007, 10:41   #7
ayçin turna güler

 
Varsayılan

"5 kişi tesadüfen bir araya gelirler ve aynı anda aynı yerde ortak düşmanları olan x'e ateş ederler.x ölür ama kurşunun hangi silahtan çıktıgı tespit edilemez.bu 5 kişinin sorumluluğu nedir?"

bu örnek için beraat hükmü bence tamamen hatalı.zira öncelikle her ne kadar bu kişiler tesadüfen bir araya gelmiş olsalar da sonuçta her biri birbirinden bağımsız olarak x'i öldürme kasdıyla hareket ettiler ve davaranışlarının neticesinde de 'ateş etme fiili'ni gerçekleştirdiler.fakat ölümün hangi kurşunla geldiği belli değil.fakat öldürme kastıyla ateş edilmesinde herhangi bir tereddüt yok, bu açık..öyleyse hepsinin kasten adam öldürmekten mahkum olması ne kadar adaletsizse, aynı şekilde hepsinin teşebbüs filleri açıkça tamamlanmış bir 'kasten adam öldürmeye teşebbüs' suçuna vücut verirken beraatleri de o kadar adaletsiz olacaktır.saygılarımla..
Old 14-07-2007, 14:43   #8
mehmet kaya

 
Varsayılan

Arkadaşlar Hukuk ve Mantık asla çakışmaz.Hukukun olduğu yerde Mantık da vardır. 5 kişi tesadüfen bir araya geliyorlar ve aynı anda aynı yerdeki ortak düşmanları olan x' e ateş ederler ve ateş sonucunda x ölür ama kurşunun hangi silahtan çıktığı tespit edilemez... deniyor bu günümüz teknolojisinde imkansızdır.Silahtan atılan kovanların balistik incelemesi sonucunda takdir edersinizki herşey ortaya çıkar,hangi silahtan atılmış bunun tespiti zor olmasa gerek ve o silah üzerindeki parmak izleri,o 5 kişinin elleri üzerinde yapılacak olan barut izi araştırması vs.olay aydınlanır ve o kurşunun hangi silahtan çıktığı tespit ediliverir.Biliyorum arkadaşımız farazi bir durumdan bahsediyor ama boş yere uğraşmayalım bu tip sorularla.Sağolsun ceza hocaları hep mesleki yaşantımız içinde 1 bilemedin 2 kere bile karşılaşma imkanı olmayan problemler yaratıp işin içinden çıkmamızı isterler
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Şüpheden Sanık Yararlanır İse "vicdani Kanaate Göre Hüküm Kurulabilir Mi? " Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 12 25-08-2013 21:37
Adil Yargilanma İlkesi yargıç isa Ceza Hukuku Çalışma Grubu 6 05-07-2011 15:50
Oy Çokluğu İle Verilen Kararlar "şüpheden Sanık Yararlanır" İlkesine Ne Kadar Uygun? Av.Fahri ALİMOĞLU Hukuk Sohbetleri 3 21-09-2004 11:46
T.c. Anayasası'nda Kadın Erkek Eşitliği İlkesi Av.Nazan Moroğlu Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 25-09-2003 20:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06737399 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.