Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Anket Sonucu: Boşanma kararının davalıya gecikmeli tebliğ hakkın kötüye kullanımı mıdır?
Evet 2 28,57%
Hayır 5 71,43%
Kararsız 0 0%
Oy Verenler: 7. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 319)

Anlaşmalı Boşanma / Kararın gecikmeli olarak davalıya tebliğini istemek boşanma iradesinin samimi olmadığı anlamına gelir mi?

Yanıt
Old 12-10-2011, 13:28   #1
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Anlaşmalı Boşanma / Kararın gecikmeli olarak davalıya tebliğini istemek boşanma iradesinin samimi olmadığı anlamına gelir mi?

Sayın Meslektaşlarım,

Aşağıdaki yargıtay kararını yorumlarınıza açmak istiyorum.


Yargıtay 2.Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/16037
Karar No: 2010/17586
Tarih : 25.10.2010


Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Tarafların anlaşmalı boşanma taleplerine ve bu yönde hüküm almalarına rağmen, davacının hukuki ve fiili bir engeli olmadığı halde; iki yıl sekiz ay evliliği sürdürdükten sonra davalıya kararın tebliğini istemesi davacı için bir hak olmakla birlikte; Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.

Türk Medeni Kanunu'nun 2/2. maddesinde belirtildiği gibi bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanma iradelerinin samimi olmadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

Katılımınız için teşekkürler..
Old 12-10-2011, 13:48   #2
üye38190

 
Çözüm

Tarafların anlaşmalı boşanma taleplerine ve bu yönde hüküm almalarına rağmen, davacının hukuki ve fiili bir engeli olmadığı halde; iki yıl sekiz ay evliliği sürdürdükten sonra davalıya kararın tebliğini istemesi davacı için bir hak olmakla birlikte; Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.Türk Medeni Kanunu'nun 2/2. maddesinde belirtildiği gibi bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanma iradelerinin samimi olmadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

Anlaşılamayan nokta davacının kararın tebliğini istemesinde ne gibi bir kötü niyeti var ve evliliğin 2 yıl 8 ay sürmesiyle bağı nedir? Komik olanda davanın anlaşmalı boşanma olması yorum yapmak gerçekten zor..
Old 12-10-2011, 16:48   #3
Admin

 
Varsayılan

Sayın Av. Uğur İHTİYAROĞLU tarafından da isabetle belirtildiği üzere "ilginç" nokta, dava anlaşmalı boşanma olmasına rağmen davalının bilahare temyiz ediyor olması. Görünen o ki, davalı bilahare boşanma kararından vazgeçmiş ve karar verildikten sonra "evli kalmaya" çabalıyor.

Bu "görüntünün" ışığında Yargıtay kararını yorumlarsak şöyle bir durum ortaya çıkıyor:

Yargıtay anlaşmalı boşanma davası sonuçlandıktan sonra 2 yıl 8 ay işlem yapılmayıp, daha sonra boşanma kararının tebliğe verilmesini davacı açısından hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendiriyor, zira bu durumda davacının iradesinin samimi olmadığına (=gerçeği yansıtmadığına) hükmediyor.

Peki anlaşmalı boşanma davasında boşanma yolunda görüş bildiren ve davanın bu şekilde sonuçlanmasına yol açan davalının iradesi bu durumda samimi mi? Davayı temyiz etmesinden de anlaşılacağı üzere hiç şüphesiz değil, zira o da fikrini değiştirmiş durumda.

Her iki tarafında da fikri dava başında ve sonunda değiştiğine göre hangi kritere göre davacıyı cezalandırıp, davalıyı ödüllendiriyoruz ben onu çözemedim.

Bu hukuki ihtilaf boşanma iradesine ilişkin değil, evlenme iradesine ilişkin olsaydı ve örneğin bir kişi evlendikten 2 yıl 8 ay sonra "ben aslında evlenmeyi istemiyormuşum, yanlış yapmışım, fikrimi değiştirdim" gerekçesiyle evliliğin iptali davası açsaydı (bakınız "boşanma" demiyorum!), bu girişimini evlilik anında evlilik iradesinin olmadığına karine kabul edecek miydik, hiç sanmıyorum. Böyle bir durumda "geçmiş olsun onu imzayı atarken düşünseydin, o iradenle bağlısın" diyorsak bu olayda da davalıya boşanmadan vazgeçtiysen geçmiş olsun, onu Mahkemede davayı kabul ederken düşünseydin niye demedik?
Old 12-10-2011, 19:05   #4
üye31284

 
Varsayılan

Merhaba,

Araştırırken, eklediğiniz gibi pek çok kararla karşılaştım ama siz eklemeden önce böyle bir ihtimale olasılık bile vermezdim. O zaman boşanıp boşanmama konusunda net karar veremeyen ya da evliliği canlı tutmak adına risk alarak heyecan arayan çiftler anlaşmalı olarak boşansınlar, sonra yine birlikte yaşasınlar, sonra evlilik olmadan yaşanan birliktelik riskinden vazgeçip bundan korunmak için temyiz ederek boşanma hükmünden dönsünler. Ne güzel dünya. Zerrin Özeri'in bir şarkısında olduğu gibi: Evli olup bekar kalsam.

Aşağıya söz konusu kararın biraz daha gerekçeli ve muhalefet şerhli olanını ekliyorum...


2. Hukuk Dairesi 1996/3834 E., 1996/5692 K.
ANLAŞMA

ANLAŞMALI BOŞANMA

BOŞANMA

EVLİLİK BİRLİĞİNİN YENİDEN KURULMASI

İRADE AÇIKLAMASI

İYİ NİYET

UZUN SÜRE BİRLİKTE YAŞAMA

İçtihat Metni


T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı

Y A R G I T A Y İ L A M I

Esas Karar
96/3834 96/5692
28.5.1996

Özet:Tarafların anlaşarak boşanma taleplerine ve bu yönde hüküm
almalarına rağmen hüküm tebliğe verilmeyip üç yıl birlikteliğin
sürüdürülmesi, açıklanan iradelerin samimi olmadığını gösterir. Üç yıl sonra
hükmün tebliğ ettirilmesi Medeni Kanunun 2. maddesi ile bağdaşmaz.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki
istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden F. B.n ve
vekili Av. G. T. geldiler. Karşı taraf vekili Av. H. E.
geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara
bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki
bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı kocanın açtığı boşanma davasının yapılan yargılaması sırasında
davalı boşanmayı kabul ettiğini açıklamış, davaya bakan hakim başkaca bir
inceleme yapmadan boşanmaya karar vermiştir.
Davalı, Yargıtaya gönderdiği dilekçe ile kandırıldığını,
bilgisizliğinden, deneyimsizliğinden yararlanıldığını karardan sonra evlilik
birliğini 3 yıl süre ile devam ettirdiklerini belirtmiştir.
3444 sayılı yasa ile düzenlenen Medeni Kanunun 134/3 maddesiyle:
a)Evliliğin en az bir yıl sürmüş olması,
b)Eşlerin birlikte başvurması veya bir eşin diğerinin davasını kabul
etmesi halinde;
c)Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu kabul edilir. Yasa
evliliğin temelinden sarsılmış sayılmasını (a) ve (b) bentlerinde belirtilen
koşulların yanında;
d)Hakimin tarafları bizzat dinlemesi,
e)Beyanlarını serbestçe açıkladıklarına kanaat getirmesi,
f)Boşanmanın mali sonuçlarıyla çoçukların durumu konusunda yapılan
mali ve sosyal düzenlemeyi kabul edilir bulması veya kendisinin önerdiği
koşulların taraflarca kabul edilmiş olmasıyla boşanmaya karar
verilebileceğini öngörmüştür. Yasanın bu düzenlemesi emir edici bir kuraldır.
Belirtilen bu kurallara uyulması halinde boşanmanın aynı yasanın 134/1.
maddesi çerçevesinde çözümlenmesi gerekir.
Tarafların anlaşmaları sonucu 4.3.1993 günlü kararla boşanmalarına
karar verilmiştir. İlam harcının alınmasını öngören tahsil makbuzu 26.5.1993
tarihlidir. Tahsilat 8.1.1996 tarihinde gerçekleşmiştir. Karar 16.2.1996’da
tebliğe verilmiştir. Davalı süresi içinde hükmü temyiz etmiş, temyiz
dilekçesinde hakim önündeki kabul beyanın hiç bir irade sonucu olmadığını
karardan sonra taraflar evlilik birliğini devam ettirmeyi kararlaştırmış ve
üç yıl süre ile mutlu beraberliği sürdürmüş olduklarını belirtmiştir.
Davacı temyiz dilekçesine verdiği cevabla davalının açıklanan üç
yıllık birliktelik iddiasını doğrulamıştır.
Davalı belirtilen bu üç yıllık beraberlik döneminde çektirilen
fotoğraflarını dilekçesine ekli olarak sunmuştur. Gerçekten tarafların bu
fotoğraflarda mutlu görüntüler sergiledikleri el ele kol kola çekilen
fotoğraflarda çocukların büyüyüp geliştikleri görülmektedir.
Belirlenen bu durumda,
1-Tarafların boşanma kararına rağmen evlilik birliğini bozmamış
olmaları, üç yıl süre ile boşanmamış gibi birlikteliklerini sürdürmüş
olmaları hakim önündeki açıklamalarının serbest ve samimi bir irade ürünü
olmadığını göstermektedir.
2-Davacı kocanın üç yıl karı koca gibi yaşantısını sürdürmesi eşine
evliliğin devam edeceği konusunda güven vermesi ve üç yıl sonra üç yıl önceki
mali koşullarla boşanmayı sağlamak üzere, kararı tebliği çıkarması Medeni
Kanunun 2. maddesiyle öngörülen iyi niyet koşullarıyla da bağdaşmaz.
Bu sebeplerle hukuka aykırı olan hükmün bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Temyize konu hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,
duruşma için takdir olunan altı milyon lira vekalet ücretinin davacıdan
alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine
oyçokluğuyla karar verildi. 28.5.1996



MUHALEFET ŞERHİ

Medeni Kanunun 134/3 maddesi, evlilik en az bir yıl sürmüş ise,
eşlerin birlikte başvurması yada bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi
halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı
verilebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin
serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile
çocukların durumu hususunda taraflarca kabule dilecek düzenlemeyi uygun
bulması şarttır. Hakim tarafların ve çocukların menfeatini nazara alarak bu
anlaşmada gerekli gördüğü değişikliği yapabilir. Bu değişiklik taraflarca da
kabulü halinde boşanmaya karar verilir kuralını getirmiştir.
Taraflar 1985 senesinde evlenmişlerdir. Dava 29.12.1992’de açılmıştır.
İlk oturuma kadın ve vekili katılmış, protokol (MK. m. 150) mahkemeye ibraz
edilmiş boşanma ile ferileri hakkındaki beyanları tutanağa geçilmiş ve
birlikte imzalanmıştır. Mahkeme bu beyanlara itibar edilip boşanmaya karar
vermiştir.
Boşanma kararı davalı vekiline 27.12.1996’da davacıya ise 8.2.1996’da
tebliği edilmiştir. Davalı 5.3.1996 tarihli dilekçesi ile kararı temyiz
etmiştir. Eşlerin boşanma kararından sonra bir süre birlikte yasamış olmaları
boşanma konusunda hakim önündeki iradelerinin samimi olmadığını göstermez.
Temyizin süresi 13.3.1996’da dolmuştur. Bu tarihten sonra 16.5.1996Yda
temyize verilen dilekcenin ve ekindeki resimlerin dikkate alınmasına da imkan
bulunmamaktadır. Karar doğrudur. Açıklanan sebeple de değerli çoğunluğun
bozma kararına iştirak edilmemiştir.

Üye Üye
Old 13-10-2011, 09:21   #5
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Mahkeme kararını vermiş ve dosyadan el çekmiştir. Karar sonrası yaşananlar mahkemeyi bağlamaz.

Yerel mahkemeyi bağlamayan fiili durum Yargıtay incelemesini nasıl bağlar?

Yerel mahkemede ileri sürülmeyen hiç bir hususu denetiminde dikkate alamayan Yargıtay, karar sonrası tarafların birlikte yaşamasını bozma gerekçesi yapabilmiştir??

Biz dava açılma tarihine kadar olanları dava içinde tartışabilirken, Yargıtay karar sonrasını gerekçe alabilmektedir.

Hatırlarsanız, boşanma davası açıldıktan sonra sadakat yükümlülüğünün devamının dahi hukuka aykırı olduğunu tartışırken, karar sonrasının yargılama sürecine dahil edilmesi de hukuken mümkün değildir. Düşüncesindeyim.

Ortada hukuka usule uygun bir boşanma kararı vardır. Bu boşanma kararını bozmak, ancak davanın yürütülmesinde bir eksiklik varsa mümkün olabilmelidir. Boşanma iradesinin samimiyeti tarafların özgür iradesi ile karar anında hükme bağlanmıştır. Yargıtay boşanma hükmü sonrası "evlilik birliğinin" sürdüğünü nasıl tartışmış ve kanaat getirmiştir? Tebliğin geç çıkarılması boşanma iradesinin samimi olmadığı anlamına gelmez.

Saygılarımla,
Old 13-10-2011, 09:45   #6
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Karar sonrası yaşananlar mahkemeyi bağlamaz ise de, Yüksek Yargıtayca göz önünde bulundurulmuştur. Çünkü, kararın henüz kesinleşmemiş olmasının yanı sıra boşanma davaları, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalardan değildir; hakim yasalara uygun olarak vicdani kanaatine göre karar verir. Yasada istisnai olarak, anlaşmalı boşanma hakkı tanınmışsa da taraflardan birisi, bu hakkı, uygulamada büyük ağırlığı olan ve kamu düzenine ilişkin objektif iyiniyet kurallarına aykırı olarak kullanamaz. Yargıtay kararını yerinde buluyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Takipsiz Bırakılan Bir Davada, Kararın Tebliğini Beklemeden Harç İadesi Fcgungor Meslektaşların Soruları 2 22-08-2011 16:07
Çek Tahsilatı borç ödeme anlamına gelir mi av.kadirpolat Meslektaşların Soruları 3 07-06-2010 17:27
Fesih, çalışma koşullarındaki değişikliğin kabul edilmediği anlamına gelir mi osman akdoğdu Meslektaşların Soruları 2 23-02-2010 13:31
harici protokol takipten feragat anlamına gelir mi savunman85 Meslektaşların Soruları 1 14-11-2008 23:21


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04129004 saniyede 17 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.