Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

6183 Sayili Kanun HÜkÜmlerİ- İhtİyatİ Hacİz Karari- Şİrket Tensİlcİlerİ Ve Ortaklar

Yanıt
Old 25-01-2009, 05:43   #1
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan 6183 Sayili Kanun HÜkÜmlerİ- İhtİyatİ Hacİz Karari- Şİrket Tensİlcİlerİ Ve Ortaklar

Merhabalar
çok sık karşılaşılan ve kamu idarelerinin kamu alacaklarının gerekli şartların oluştuğu gerekçesi ile mükellef aleyhine almış olduğu ihtiyati haciz kararlarının uygulanışı ve sonuçları hakkında görüş alış verişinde bulunmak üzere konuyu tartışmaya açma gereği hissediyorum

Bir şirketin inceleme aşamasında ( özellikle betirtmek istiyorum) gerekli şartların oluştuğu varsayımı ile kamu idareleri ihtiyati haciz kararı almakta, bu karar hem şirket mal varlığına,hem şirket yöneticileri hem de bütün ortakların mal varlıklarına bu kararla gitmektedir. dayanak ise 213 sayılı VUK 10, 6183 sayılı AATUHK 35 ve mükerrer 35 maddeleri... bu madde gerekçelerine dayanarak kanunun 17,9 10 13 madde hükümleri gereğince ihtiyati tahakkuk, teminat isteme, ve ihtiyati haciz tatbik edilmektedir...

soru şu : bütün şartların oluştuğunu varsaymak koşuluyla
1- alınan ihtiyati hazciz kararı ( nasıl ve kim tarafından verilmelidir )
2- Şirket tüzel kişiliği haricinde şirket temsilcilerine gidilebilirmi ?
3- Şirket ortaklarına gidilebilir mi ?

yanıt verecekler için şimdiden teşekkür ediyorum, konu hakkındaki görüşümü herkesten sonra belirteceğim, zira konuyu öğrenmek adına değil tartışılması ve doğru bilginin oluşması ile birlikte, burada tartışılacak konu site üyelerine ışık tutacak bir bilgi olması dileği ile affınıza sığınarak konuyu açmış bulunuyorum
saygılar.
Old 11-05-2009, 14:06   #2
rıza

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Ararat
Merhabalar
çok sık karşılaşılan ve kamu idarelerinin kamu alacaklarının gerekli şartların oluştuğu gerekçesi ile mükellef aleyhine almış olduğu ihtiyati haciz kararlarının uygulanışı ve sonuçları hakkında görüş alış verişinde bulunmak üzere konuyu tartışmaya açma gereği hissediyorum

Bir şirketin inceleme aşamasında ( özellikle betirtmek istiyorum) gerekli şartların oluştuğu varsayımı ile kamu idareleri ihtiyati haciz kararı almakta, bu karar hem şirket mal varlığına,hem şirket yöneticileri hem de bütün ortakların mal varlıklarına bu kararla gitmektedir. dayanak ise 213 sayılı VUK 10, 6183 sayılı AATUHK 35 ve mükerrer 35 maddeleri... bu madde gerekçelerine dayanarak kanunun 17,9 10 13 madde hükümleri gereğince ihtiyati tahakkuk, teminat isteme, ve ihtiyati haciz tatbik edilmektedir...

soru şu : bütün şartların oluştuğunu varsaymak koşuluyla
1- alınan ihtiyati hazciz kararı ( nasıl ve kim tarafından verilmelidir )
2- Şirket tüzel kişiliği haricinde şirket temsilcilerine gidilebilirmi ?
3- Şirket ortaklarına gidilebilir mi ?

yanıt verecekler için şimdiden teşekkür ediyorum, konu hakkındaki görüşümü herkesten sonra belirteceğim, zira konuyu öğrenmek adına değil tartışılması ve doğru bilginin oluşması ile birlikte, burada tartışılacak konu site üyelerine ışık tutacak bir bilgi olması dileği ile affınıza sığınarak konuyu açmış bulunuyorum
saygılar.

Sayın ararat ;

1- Vergi Dairesi Başkanlıklarının kurulu olduğu yerlerde vergi dairesi müdürünün yazlı talebi ile vergi dairesi başkanlıkları buna yetkilidir.
2-3 sorularınızın cevabı evet

Ama tüm şartlar yani ihtiyari takukkuk ve tebliğlerin yapılması gerekir.
Bu arada raporla bir vergi alacağı doğmuş ise durumu ona göre değerlendirmek gerekir. Bu aşamalarda itiraz haklarınız mevcuttur ( ihtiyari haciz için )
İhtiyati haciz için 6183 Sayılı kanun 13. Maddesindeki durumların mevcut olması gerekir.

Umarım cevap vermişimdir.
Herkese mutluluk ve sağlık dilerim.
Old 11-05-2009, 14:23   #3
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Sayın Rıza,
Vergi İhtiyati Haciz kararını hiç bir surette vergi daire başkanlığı ya da defterdar tarafından verilmez, yasal değildir, dikkat edileceği üzere, 6183 sayılı Kanunun 13 maddesinde "..... mahalli en büyük memurunun karariyle," denmek suretiyle mahalli en büyük memuru defterdar ya da vergi dairesi başkanları değil, illerde vali ve ilçelerde kaymakamdır, yine kanunun 17 maddesinde ".... azılı talebi üzerine defterdar ve/veya vergi dairesi başkanı,...." şeklindeki düzenlemeden anlaşılması gereken de bu olmalı, zira yasa koyucu iradesini 17 maddede açık bir biçimde düzenlemeye yansıtmıştır, şayet dediğiniz veya uygulamada yapıldığı gibi olsaydı kanun koyucu 17 maddede bu denci irade beyanını yansıtmazdı, ...
Bu uygulama tamamen yasanın yanlış yorumlanmasından kaynaklıdır, uygulama da bu yönde olmakla birlikte büyük bir hak hukuk ihlali vardır. Bu uygulamanın hukuka aykırı oluşunun diğer yasal dayankalrına gerektiğinde başka zana geniş bir şekilde değineceğim. ancak uygulama böyle olmakla birlikte yanlıştır.
İkinci soruya vermiş olduğunuz " EVET" yanıtına gelince, Hayır, İhtiyati haciz kararı ile şirket temsilcilerinin ve ortaklarının şahsi mal varlıklarına gidilemez, bu da tamamen hukuka aykırıdır, zira 213 sayılı VUK 10 Maddesi ve gerekse 6183 sayılı Kanunun 35 ve Mükerrer 35 maddesindeki sorumluluk düzenlemesinin temel amacı, kesinleşmiş bir kamu alacağının varlığı ve bu alacağın tüm yasal girişimlerle tahsil edilmememiş ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşışmış olmasına yönelik bir düzenlemedir, İhtiyati haczin amacı henüz kesinleşmemiş bir kamu alacağının güvence altına alınmasına yöneliktir. burada kesinleşmiş bir borçtan söz etmek söz konusu değildir. Ancak uygulama bu şekilde olması gerekirken vergi idaresi kamu gücünü hukuka aykırı bir biçimde kullanmakta ve hukuk ihlal edimektedir.

İhtiyati haciz kararı ile şirket temsilcileri ve ortaklarının şahsi mal varlığına gidilmesi yasal değildir.
Old 11-05-2009, 14:58   #4
rıza

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Ararat
Sayın Rıza,
Vergi İhtiyati Haciz kararını hiç bir surette vergi daire başkanlığı ya da defterdar tarafından verilmez, yasal değildir, dikkat edileceği üzere, 6183 sayılı Kanunun 13 maddesinde "..... mahalli en büyük memurunun karariyle," denmek suretiyle mahalli en büyük memuru defterdar ya da vergi dairesi başkanları değil, illerde vali ve ilçelerde kaymakamdır, yine kanunun 17 maddesinde ".... azılı talebi üzerine defterdar ve/veya vergi dairesi başkanı,...." şeklindeki düzenlemeden anlaşılması gereken de bu olmalı, zira yasa koyucu iradesini 17 maddede açık bir biçimde düzenlemeye yansıtmıştır, şayet dediğiniz veya uygulamada yapıldığı gibi olsaydı kanun koyucu 17 maddede bu denci irade beyanını yansıtmazdı, ...
Bu uygulama tamamen yasanın yanlış yorumlanmasından kaynaklıdır, uygulama da bu yönde olmakla birlikte büyük bir hak hukuk ihlali vardır. Bu uygulamanın hukuka aykırı oluşunun diğer yasal dayankalrına gerektiğinde başka zana geniş bir şekilde değineceğim. ancak uygulama böyle olmakla birlikte yanlıştır.
İkinci soruya vermiş olduğunuz " EVET" yanıtına gelince, Hayır, İhtiyati haciz kararı ile şirket temsilcilerinin ve ortaklarının şahsi mal varlıklarına gidilemez, bu da tamamen hukuka aykırıdır, zira 213 sayılı VUK 10 Maddesi ve gerekse 6183 sayılı Kanunun 35 ve Mükerrer 35 maddesindeki sorumluluk düzenlemesinin temel amacı, kesinleşmiş bir kamu alacağının varlığı ve bu alacağın tüm yasal girişimlerle tahsil edilmememiş ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşışmış olmasına yönelik bir düzenlemedir, İhtiyati haczin amacı henüz kesinleşmemiş bir kamu alacağının güvence altına alınmasına yöneliktir. burada kesinleşmiş bir borçtan söz etmek söz konusu değildir. Ancak uygulama bu şekilde olması gerekirken vergi idaresi kamu gücünü hukuka aykırı bir biçimde kullanmakta ve hukuk ihlal edimektedir.

İhtiyati haciz kararı ile şirket temsilcileri ve ortaklarının şahsi mal varlığına gidilmesi yasal değildir.

Sayın Ararat;

5345 Sayılı Kanunun 33 maddesine bakın. GİB Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun. Bu kanun ile her şey tamamen değişti. Siz eyer ilde iseniz ve vergi dairesi başkanlığı kurulmuş ise bu yetki başkanlıktadır. Lütfen 33. maddeyi okuyunuz…

Diğer yazdıklarınıza gelince benim bu forum üzerinde özelikle yazdığım ve bugün aktardığım metini okuduysanız biz aynı fikirdeyiz.

Siz bana sorunuzla bunun yasal olduğunu mu sordunuz?
Yoksa uygulamayı mı?
Ben uygulama olarak aldım yorumumda

2-3 sorumumdaki idarenin uygulaması yönündeki evettir.

Bunun yasal olup olmadığına gelince ben zaten ihtiyari tahakkuk ve haczin ne şirketin tüzel kişiliğine, ne de temsilcine veya ortağına uygulamanın yasal olmadığını düşünen biriyim. Yani söz konusu işlem baştan yasal değil ki şirketin tüzel kişiliğine, temsilcisine yada ortağına uygulansın….

Herkese mutluluk ve sağlık dilerim.
Old 11-05-2009, 15:05   #5
rıza

 
Varsayılan

bu arada uygulamada ihtiyari tahakkuk ve hacizde mallar satılmaz sadece hacz edilir.Rapor aşamasında rapora göre verilen tahakkuk ve tebliğ ile kesinleşme tarihine kadar dava hakkınızı kullanabilirsiniz. Ama bu işlemler kesinleşmiş yargı kararına kadar kaldırımaz. Uygulama böyle yasal mı hayır baştan yasal değil
Old 11-05-2009, 15:26   #6
rıza

 
Varsayılan

T.C.
DANIŞTAY
4. DAİRE
E. 2007/4821
K. 2008/1577
T. 28.4.2008
• İHTİYATİ HACİZ VE İHTİYATİ TAHAKKUK İŞLEMLERİ ( Sadece Asıl Borçluya Uygulanabileceği )
• LİMİTED ŞİRKETİ'NİN VERGİ BORCU ( Ortak ve Kanuni Temsilci Olan Davacı Hakkında Tesis Edilen İhtiyati Haciz İle Teminat İstenmesine İlişkin İşlemin İptali - İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tahakkuk İşlemlerinin Sadece Asıl Borçluya Uygulanabileceği )
• BORÇLUNUN SORUMLULUĞU ( Limited Şirketi'nin Vergi Borçlarının Güvence Altına Alınması Amacıyla Ortak ve Kanuni Temsilci Olan Davacı Hakkında Tesis Edilen İhtiyati Haciz - İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tahakkuk İşlemlerinin Sadece Asıl Borçluya Uygulanabileceği )
213/m.10
ÖZET : İhtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk işlemleri, sadece asıl borçluya uygulanabilecektir.
İstemin Özeti : ... Endüstriyel Kontrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin vergi borçlarının güvence altına alınması amacıyla ortak ve kanuni temsilci olan davacı hakkında tesis edilen ihtiyati haciz ile teminat istenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır. İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin 9.5.2007 günlü ve E:2006/3135, K:2007/1213 sayılı kararıyla; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda yer alan teminat isteme, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk işlemlerinin kamu alacağının cebren tahsil ve takip usulleri olmayıp, icrai muamelelere başlamadan önce kamu alacağını korumaya yönelik işlemler olduğu, bu nedenle bu tür işlemlerin asıl kamu borçlusu, diğer bir anlatımla verginin mükellefi veya sorumlusu hakkında tesis edilebileceği, bu nedenle sözkonusu işlemlerin kanuni temsilciler hakkında uygulanmasına olanak bulunmadığı, kanuni temsilcilerin ancak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesi uyarınca kesinleşen ve şirketten tahsili olanaksız hale gelen borçlardan dolayı sorumlu tutulabileceği, henüz tahakkuk etmemiş borçlardan davacının bu aşamada sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir. Davalı İdare, ihtiyati haciz ile teminat istenmesine ilişkin işlemlerin hukuka uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi Mehmet Sönmez'in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay savcısı İbrahim Erdoğdu'nun Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:

KARAR : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.

SONUÇ : Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin 9.5.2007 günlü ve E:2006/3135, K:2007/1213 sayılı kararının onanmasına esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla, 28.04.2008 gününde karar verildi.

KARŞI OY :

... Endüstriyel Kontrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin vergi borçlarının güvence altına alınması amacıyla ortak ve kanuni temsilci olan davacı hakkında tesis edilen ihtiyati haciz ile teminat istenmesine ilişkin işlemi; 6183 sayılı Kanunda yer alan teminat isteme, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk işlemlerinin kamu alacağının cebren tahsil ve takip usulleri olmayıp, icrai muamelelere başlamadan önce kamu alacağını korumaya yönelik işlemleri olduğu, bu nedenle bu tür işlemlerin asıl kamu borçlusu, olan mükellefi veya sorumlusu hakkında tesis edilebileceği, bu nedenle sözkonusu işlemlerin kanuni temsilciler hakkında uygulanmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesi kararı davalı İdare tarafından temyiz edilmiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un 3 üncü maddesinde, amme borçlusu veya borçlu teriminin, amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini ifade edeceği, aynı Kanunun 13 üncü maddesinde de, ihtiyati haczin maddede sayılan hallerden birinin mevcudiyeti halinde hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla haczine suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre derhal tatbik olunacağı belirtilmiştir. Bu maddenin 3 numaralı bendinde, borçlu kaçmışsa veya kaçması, malları kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa ihtiyatı haciz uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.

6183 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde ise, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 344 üncü maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359 uncu maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesin yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlerin değerlendirilmesinden; kamu alacağını güvence altına alınması amacıyla ihdas edilen sözkonusu düzenlemelerin, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi şartıyla sadece asıl borçlu mükellef veya sorumlu hakkında değil, bunların kanuni temsilcileri hakkında da uygulanması mümkündür. Nitekim Danıştay Dördüncü Dairesinin 4.10.2005 günlü ve E:2005/1220, K:2005/1673 ve 27.9.2006 günlü ve E:2006/2405, K:2006/1738 sayılı kararları da bu yöndendir. Bu nedenle, teminat istenmesi ve ihtiyati haciz işlemlerinin kanuni temsilciler hakkında uygulanmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Ancak, incelenen dosyada teminat istenmesi için anılan Kanunun 9 uncu maddesinde belirtilen koşul olmamıştır. Zira, bu madde uyarınca, ancak maddede sayılan hallerde, bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirtilen miktar üzerinden teminat istenmesi sözkonusu olup, inceleme yapılıp sonuçlandıktan sonra teminat istenmesine olanak bulunmamaktadır.

İhtiyati haciz işlemine gelince; incelene dosyada dava konusu ihtiyati haciz işlemi, 6183 sayılı Kanunun 3 numaralı bendi uyarınca tesis edilmiş olup, bu bende göre ihtiyati haciz kararı ancak, borçlu kaçmışsa veya kaçması, malları kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimallerinin bulunması halinde mümkündür. Bu hallerin varlığı ise, hukuk devletinin buna bağlı olarak, hukuki güvenlik ilkesinin gereği olarak somut biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Dava dosyasında ise, bu durumlardan herhangi birinin varlığı hususunda somut hiçbir belirleme yapılmamıştır. Davacı hakkında tesis edilen ihtiyati haciz işlemi bu nedenle de hukuka uygun görülmemiştir.

Bütün bu açıklamalar karşısında, davacı hakkında tesis edilen teminat isteme ve ihtiyati haciz işlemini iptal eden vergi Mahkemesi kararı sonucu itibarıyla hukuka uygun olduğundan, Vergi Mahkemesi kararının bu gerekçeyle onanması gerektiği görüşüyle kararın gerekçesine karşıyım.

danx




T.C.
DANIŞTAY
Old 11-05-2009, 16:02   #7
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

sayın Rıza
5345 sayılı yasayı iyi biliyorum, bu düzenlemede gelir idaresinin görev ve yetkileri detaylı düzenlenmiştir, ancak bu yetki içerisinde ihtiyati hacze ilişkin bir düzenleme ve görev ya da yetki tanınmamıştır. İhtiyati tahakkuk için zaten 17 maddede açık bir şekilde düzenleme mevcuttur. Uygulama yasal değil...
Old 11-05-2009, 16:14   #8
rıza

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Ararat
sayın Rıza
5345 sayılı yasayı iyi biliyorum, bu düzenlemede gelir idaresinin görev ve yetkileri detaylı düzenlenmiştir, ancak bu yetki içerisinde ihtiyati hacze ilişkin bir düzenleme ve görev ya da yetki tanınmamıştır. İhtiyati tahakkuk için zaten 17 maddede açık bir şekilde düzenleme mevcuttur. Uygulama yasal değil...

Sayın Ararat;

İlgili kanunun kanun metni aynen şöyledir;

Madde 0033: Atıflar ve yetkiler
Diğer mevzuatta Gelirler Genel Müdürlüğüne yapılmış olan atıflar ilgisine göre Gelir İdaresi Başkanlığına; Gelirler Genel Müdürüne yapılmış atıflar Gelir İdaresi Başkanına; Başkanlığın görev alanına giren konularda (04.04.2007 tarih ve 26483 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5615 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle eklenen ibare.) Maliye Bakanlığına yapılmış olan atıflar Gelir İdaresi Başkanlığına mülki idare amirlerine, mahallin en büyük memuruna, ilin en büyük malmemuruna, defterdara ve defterdarlığa yapılmış atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına, vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde vergi dairesi müdürü veya müdürlüğüne; gelir müdürlüğüne, takdir komisyonu başkanı veya başkanlığına, tahsil dairesine, mal müdürü ve müdürlüğüne yapılmış atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına veya ilgili müdür veya müdürlüğüne; vergi kontrol memuruna yapılmış atıflar ise vergi denetmenine yapılmış sayılır.


Kanun Koyucu bu atıf ve yetkili ile daha önce verilen yetki ve atıfları tek tek değiştirmek yerine toplu atıfları yönlendirmiştir. Bu yapılmasaydı; Tüm vergi kanunlarındaki konu ile madde metinleri tek tek değiştirilmesine ihtiyaç olacaktı. Yani 6183 maddeye gidip 17. maddeyi değiştirmesi gerekecekti. Bu yapılmadı.
Old 11-05-2009, 16:18   #9
rıza

 
Varsayılan

Yani bu yetki İllerde vali değil, Vergi dairesi Başkanının elindedir. İhtiyari haciz başlatma yetkisi 6183 17. maddeye göre şu an sizin dediğiniz gibi vali değil, başkandadır.
Old 11-05-2009, 16:21   #10
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Sayın Rıza,

5345 sayılı kanunun 33 maddesinde zikredilen " Mahallin en büyük memuru" ile 13 maddede geçen " mahalli en büyük memuru" ibare anlamları farklıdır, mahallin vergi idaresi, en büyük memuru defterdar ya da vergi dairesi başkanı, mahalli en büyük memuru ise vali veya ilçelerde kaymakamdır... bu iki ibareyi karıştırmayalım....
Old 11-05-2009, 16:28   #11
rıza

 
Varsayılan

Ben sizinle aynı fikirde değilim. Diğer mevzuatta tabirine dikkat çekerim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Özel Şİrket Ve 6183 ARİF MUTLU Meslektaşların Soruları 5 03-11-2008 15:02
Kefİle KarŞi İhtİyatİ Hacİz Karari Almak İÇİn Av.ÜLKÜ Meslektaşların Soruları 5 17-06-2008 12:49
İhtİyatİ Hacİz? avukat-21 Meslektaşların Soruları 16 14-06-2008 14:26
Rehİnlİ Alacak Ve İhtİyatİ Hacİz Av. Süleyman Emre Ötün Meslektaşların Soruları 1 28-09-2007 10:31
İhtİyatİ Hacİz Karari İle Ayni GÜn Ödenen Çek avsule Meslektaşların Soruları 10 12-04-2007 11:54


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05575895 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.