Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

kıdem tazminatı-edinilmiş mal tasfiyesi?

Yanıt
Old 14-01-2015, 17:54   #1
Avbelgin

 
Varsayılan kıdem tazminatı-edinilmiş mal tasfiyesi?

merhabalar sayın meslektaşlarım;
uzunca araştırmalarım sonucunda bir yere varamadığım bir hususta bilgilerinize danışmak istedim..
Müvekkilim 2010 yılı haziran ayında evleniyor.bir ay içinde iş yerinden evlilik nedeniyle ayrılıp kıdem tazminatı alıyor.
2010 yılı eylül ayında düğün yapılıyor,takılar müvekkilimin hesabına açıklamasız nakit yatan olarak yatırılıyor..(müvekkilim kadın)
2010 yılında geçmiş birikimleri ile kıdem birleştirip araç alınıyor,satılıyor.başka araç alınıyor,evlilik bitmeden satılıyor. başka bir araç daha alınıp boşanma öncesi karşı tarafın babasına araç satılıyor,hesaba giren ödeme de yok.
2011 yılında da kredi çekilerek ev alınıyor,peşinatı müvekkilim ödüyor,kredi ödemeleri müvekkilimin hesabından geçiyor.2 yılın sonunda ev satılıyor.
araçlar ve ev müvekkilim adına,kredi müvekkil adına,bütün ödemeler müvekkil üzerinden geçmiş,evin giderleri de dahil..karşı tarafın aldığı maaştan beş kat fazla maaş alıyor müvekkilim..
evlilik birliği aldatma nedeniyle bitti ancak şiddetli geçimsizlikten açıldığından zina ve kötü muamele olmadığı için edinilmiş mal azaltma ve indirimi yoluna gidilmiyor diye bilgi edindim.
Dolayısıyla edinilmiş mal hesabında kıdem-altın-maaş farkları hesaba katılıyor mu?ödemelerin hepsinin müvekkil hesabından çıkması artı bir değer midir?
yoksa aldınız,yarısını paylaşın şeklinde mi oluyor?
Old 19-01-2015, 13:07   #2
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2010 / 1598
Karar: 2010 / 3337
Karar Tarihi: 17.06.2010

ÖZET: Türk Medeni Kanunu'nda aksine anlaşma yoksa katılma alacağına ve değer artış payına tasfiyenin sona ermesinden-hüküm gününden itibaren faize karar verilebileceği hükme bağlandığı halde, dava gününden itibaren faize karar verilmiş olması doğru değildir.(743 S. K. m. 170) (4721 S. K. m. 202, 225, 227, 235, 236, 239)

Dava: V. G. ile S. G. (D.) aralarındaki değer artış payı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair İzmir 12. Aile Mahkemesinden verilen 25.12.2009 tarih ve 874/1114 s. hükmün Yargıtay'ca tetkiki davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen dükkânın davalı adına satın alındığını, ancak bedelin vekil edeninin kıdem tazminatı ve geliri ile ödendiğini açıklayarak, fazlaya ait hakları saklı tutularak 20.000 TL değer artış payı ve katılma alacağının dava gününden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazın vekil edeni tarafından satın alındığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne 18.730,76 TL. alacağın dava gününden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ait talebin reddine karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ait bölümü davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar ilk olarak 1984 yılında evlenmiş, 1995 yılında boşanmış; ikinci kez 11.4.1997 gününde tekrar evlenerek 03.11.2006 gününde açılan boşanma davasının kabulü ve 19.6.2008 gününde kesinleşmesi ile evlilik birliği son bulmuştur. Başka mal rejimi seçilmediğinden eşler arasında 1.1.2002 gününe kadar 743 sayılı MK'nun 170. maddesi uyarınca <mal ayrılığı>, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı 03.11.2006 gününe kadar ise 4721 sayılı TMK'nun 202. maddesi hükümü uyarınca kanuni <edinilmiş mallara katılma> rejimi geçerlidir. Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/2. maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı gün itibariyle sona ermiştir. Dava konusu S.S. Şirin Nazlıkent Konut Yapı Kooperatifi'nin B Blok 13/E numaralı adresinde bulunan taşınmaz 29.4.2002 günlü tahsilat makbuzu ve 5.8.2002 gününde adı geçen kooperatifin yönetim kurulu kararı ile bedeli peşin ödenmek suretiyle 6.240,00 TL'ye davalı adına satın alma suretiyle edinilmiş, kooperatifin yönetim kurulunun değişmesi ve eski yönetim kurulunun devam eden bir kısım davaları sebebiyle nizalı bölüme ait kat irtifakı kurulamamış ve ferdileşme yapılmamıştır.

Dava konusu taşınmazın edinim tarihi itibariyle, eşler arasında başka bir mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, TMK'nun 202. maddesi uyarınca edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, taraflar ikinci kez 11.4.1997 gününde evlendiğine, dava konusu taşınmaz 29.4.2002 gününde SS. Şirin Nazlıkent Konut Yapı Kooperatifi'nden bedeli kısmen davacının 2001 Ağustos ayında almaya hak kazandığı kişisel malı olan kıdem tazminatından karşılanarak davalı adına satın alındığına, bir kısım satış bedelinin ise taraflar tarafından birlikte ödendiği tanıklar tarafından ifade edildiğine, uyuşmazlık konusu taşınmaz edinim tarihi itibariyle edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerektiğine, uzman bilirkişinin usule uygun ve denetime elverişli bulunan raporunda niza konusu taşınmazın alımında davacının kişisel malı-kıdem tazminatından yaptığı ödeme satın alma tarihi itibariyle belirlenen değerine oranlandığına ve davacının kişisel mal grubundan yaptığı katkı oranı belirlenerek, TMK'nun 235. maddesine göre saptanan dava konusu taşınmazın sürüm değeri ile çarpılarak tasfiye tarihi itibariyle davacının TMK'nun 227. maddesi gereğince değer artış payı alacağı; TMK'nun 236. maddesine göre ise edinilmiş mal olan kalan değerin 1/2'si oranında katılma alacağı hesaplanarak toplamı üzerinden hüküm kurulduğuna, dava konusu taşınmazı satan kooperatif ile davalı arasındaki alacak-borç konuları belirgin olmadığından eldeki davada dikkate alınamayacağına göre davalı vekilinin aşağıdaki husus dışında diğer temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün belirlenen değer artış payı ve katılma alacağına ait kısmının ONANMASINA,

Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; TMK'nun 239. maddesinin 3. fıkrasında aksine anlaşma yoksa katılma alacağına ve değer artış payına tasfiyenin sona ermesinden-hüküm gününden itibaren faize karar verilebileceği hükme bağlandığı halde, dava gününden itibaren faize karar verilmiş olması doğru değildir.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan sebeple kabulü ile HUMK'nun 428. maddesi gereğince usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün faizin başlangıç gününe ait bölümünün BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 255,00 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 857,60 TL'nın temyiz eden davalıdan alınmasına 17.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 23-01-2015, 00:21   #3
Avbelgin

 
Varsayılan

paylaşım için teşekkürler.kıdem tazminatı 2001 yılında alındığından mı yoksa kişisel mal olarak değerlendirildiğinden hesaplamada dikkat edildi acaba anlayamadım..
Old 24-01-2015, 03:36   #4
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 8608
Karar: 2013 / 14459
Karar Tarihi: 08.10.2013

ÖZET: Davaların açıldığı tarihte görevli olan mahkemelerce bakılmasına devam edileceği bildirildiğine göre, davanın belirlenen niteliği ve talep edilen tazminat miktarı itibariyle temyize konu davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olması icap eder. Mahkemece bu payla ilgili görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeyle Aile Mahkemesinde yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması da doğru değildir. Hükmün bozulması gerekmiştir.(4721 S. K. m. 170, 202, 225) (4722 S. K. m. 10) (818 S. K. m. 234, 244) (6098 S. K. m. 285, 295) (1086 S. K. m. 1) (6100 S. K. Geç. m. 1)

Dava ve Karar: Davacı M. vekili, tarafların evliliğin ilk yıllarında kirada otururken daha sonra davacının çalıştığı fabrikadan aldığı kıdem tazminatı, arkadaşlarından aldığı borç para ve evlenmeden önce edinilen 35 SP 549 plakalı aracın satışından elde ettiği gelirle İzmir 6462 ada 24 parseldeki 2 numaralı meskeni 26.000 TL'ye aldığını, paranın 11.000 TL'sini peşin ödeyip, geri kalan miktar için taşınmaz üzerine ipotek tesis ettirdiğini, davalının bir gün bile çalışmadığını, 2.400 TL takılarının bedeli dışında bir katkısı olmadığını, buna rağmen davacının dairenin 1/2 payını davalı üzerine yaptığını, sonrasında tarafların uzunca süren ayrılık ve boşanma davası akabinde 2007 yılının Ağustos ayında maziye sünger çekmek ve mutlu bir yuva kurmak amacıyla tekrar bir araya geldiklerini, bu barışma evresinde davalı kadının talebi ve daha iyi geçinecekleri ümidiyle davacının evin geri kalan hissesini de davalı üzerine tapuda devrettiğini, bu devir işleminden sonra davalının hal ve tavırlarının tamamen değiştiğini, 2009 yılında tarafların geçimsizliklerinin tamamen arttığını, davalının başka erkeklerle davacıyı aldattığını, davacıya müessir fiilde bulunduğunun kesinleşen ceza mahkemesi kararlarıyla tesbit edildiğini ve davacının bağıştan dönme hakkı kazandığını açıklayarak davalı adına kayıtlı tüm taşınmazlarla ilgili fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalı adına alınan 1/2 payla ilgili 55.000 TL katkı payı bedelinin davalıdan dava tarihinden geçerli yasal faiziyle tahsiline, davacının kendi adına kayıtlı olan 1/2 hissesini davalıya bağışlaması ve eşine yapmış olduğu bağıştan rücu etmesi nedeniyle bu hisseye ilişkin olarak da bu payın davalı adına tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline bu mümkün olmadığı takdirde bu 1/2 hisse değerinin denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek bugünkü reel karşılığı olan şimdilik 60.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı tarafından davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı S. vekili, evlilik öncesi aldığı iddia edilen 1989 model aracın evlilik birliği içerisinde edinildiğini, davalının ziynet eşyaları satılarak, davalının babasından borç alınarak evin yarı hissesinin satın alındığını, davacının dava dilekçesinde belirttiği bağıştan rücu durumunun olabilmesi için de yasada belirtilen özel şartların oluşması gerektiğini, davacının dava dilekçesinde sadece ayağına almış olduğu hafif bir darbeye dayanarak bağıştan rücu etmesinin ehemmiyetli bir olay olmadığını, davacının bağıştan dönme sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebileceğini, basit olayları rücu nedeni kabul etmenin bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın baskısı altında tutmak sonucunu doğuracağını, davacının davalıyı şikayet tarihinden itibaren bağıştan dönme sebebini bildiği için bu tarih itibariyle dava açması gerekirken hak düşürücü süresi geçtikten sonra dava açtığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, teknik bilirkişi A. S. tarafından hazırlanan 28.08.2012 tarihli rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile 16.032,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 08.07.2000 tarihinde evlenmiş, 02.09.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 23.07.2010 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir (TMK.nun 225/2.m.). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202, 4722 s.Y.nın 10. m.).

Dava konusu yapılan İzmir Karabağlar 6462 ada 24 parseldeki 2 numaralı mesken 10.06.2002 tarihinde 1/2 paylı olarak davacı M. ve davalı Seçil adına satın alınarak tapuya tescil edilmiş, 07.01.2008 tarihinde M. adına kayıtlı 1/2 payı da tapuda davalı S.’e satış göstererek devretmiştir.

Davada davacı, S. adına 10.06.2002 tarihinde satın alınan pay yönünden mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak (katkı payı ve katılma alacağı) istemektedir. Ayrıca davacı 07.01.2008 tarihinde davalı S.’e devrettiği 1/2 pay bakımından da bağışlamadan rücu hukuki sebebine dayanarak talepte bulunmaktadır.

Mahkemece, taraflar adına 1/2 paylı edinilen taşınmazın ilk kez S. adına tapuya kaydedilen 1/2 payla ilgili katkı payı talebi bakımından, bilirkişiden alınan 04.09.2012 ve 23.11.2012 havale tarihli raporlar dikkate alınmış, davacının 31.05.2002 tarihinde aldığı kıdem tazminatının dava konusu payın alımında kullanıldığı, kıdem tazminatının davacının bu tazminat yönünden ilk çalışmaya başladığı 05.08.1995 tarihi ile 01.01.2002 tarihi arasına isabet eden kısmının davacının katkı payı hesabında dikkate alınması gerektiği kanaatiyle yapılan hesaplama sonunda bulunan %26,72 katkı oranının karar tarihine en yakın 16.03.2012 tarihi itibarıyla belirlenen yarı paya ait piyasa sürüm değerinin çarpımıyla tesbit edilen 16.032 TL değer artış payına hükmedilmiştir.

Dava konusu 1/2 payın 10.06.2002 tarihinde taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde alınması, davalı S. tarafından da kişisel mal olduğu ispat edilememesi sebebiyle edinilmiş mal olarak tasfiyeye gireceği açıktır. Bu husus Mahkemenin de kabulündedir. Ancak davacı M.’e ödenen kıdem tazminatının da yine edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken 31.05.2002 tarihinde ödenmesi sebebiyle edinilmiş mal olarak dikkate alınması gerektiği gözden kaçırılmıştır. Kıdem tazminatının 01.01.2002 tarihi öncesine isabet eden miktarının dikkate alınarak hesaplama yapılması usul ve yasaya uygun değildir. Dava konusu meskenle ilgili davacı lehine değer artış payı alacağı bulunmamaktadır. Ancak burada dava konusu meskenin edinilmiş mal olması sebebiyle davacının gelir elde etmese bile yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hesaplanması gerekmektedir. Bu yapılırken davacının alımda kullanıldığını kabul ettiği, S.’in kişisel malı niteliğindeki ziynetlerin satışından elde edilen 2.400 TL. değerindeki miktar, meskenin alım tarihindeki değerine oranlanarak bulunacak miktar S.’in kişisel malı olarak değerlendirilmelidir. Bu kısım çıktıktan sonra kalan bölümün artık değere esas bölüm olduğu gözetilmeli, davacı M.’in bu bölümün yarısı oranında katılma alacağına esas hakkı olduğu dikkate alınmalı, bu bölümle ilgili tesbit edilecek oranın (yaklaşık %45,50) karar tarihine en yakın 16.03.2012 tarihi itibarıyla belirlenen yarı paya ait piyasa sürüm değeri olan 120.000 TL ile çarpılarak davacı lehine katılma alacağına hükmedilmelidir. Mahkemece hatalı nitelendirme içeren bilirkişi raporundan hareketle değer artış payına hükmedilmesi, katılma alacağı hakkının da gözden kaçırılması doğru olmamıştır.

Bağışlamadan rücu talebine konu edilen 1/2 paya gelince; davacı tarafından bu payla ilgili 07.01.2008 tarihinde tapuda gerçekleştirilen işlemin 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 234 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 285) ve devamı maddeleri gereğince bağış olduğu açıklanmıştır. Bu husus ihtilaf konusu değildir. İhtilaf bağışlamadan rücu koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Başka bir anlatımla bu payla ilgili dava 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 244 vd. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 295.vd.) maddeleri gereğince bağıştan rücuya dayalı iptal ve tescil olmazsa bedel isteğine ilişkindir.

Bağıştan rücu nedeniyle açılmış bulunan temyize konu davanın kanuni dayanağı 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 244 vd.(6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 295 vd.) maddeleri olduğuna göre, uyuşmazlığın çözüm yeri dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca belirlenecek genel mahkemelerdir. Dava, Aile Mahkemesine açılmış ve hükme bağlanmıştır. Görev kamu düzeniyle ilgili olduğundan iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur. 6100 sayılı HMK.nun Geçici 1 inci maddesinde bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılan davaların açıldığı tarihte görevli olan mahkemelerce bakılmasına devam edileceği bildirildiğine göre, davanın belirlenen niteliği ve talep edilen tazminat miktarı itibariyle temyize konu davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olması icap eder. Mahkemece bu payla ilgili görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeyle Aile Mahkemesinde yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması da doğru değildir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve yasa hükümlerine aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, bağışlamadan rücu nedenine dayalı 1/2 payla ilgili sair temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 990,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, yine 6100 sayılı HMK.nun geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 273,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 08.10.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Edinilmiş Mallara Katılma- Emekli İkramiyesi-Kıdem ve İhbar Tazminatı Av.Zafer Erman Meslektaşların Soruları 9 22-11-2015 16:04
Kıdem Tazminatı/Boşanma/Mal Rejimi Tasfiyesi Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 12-05-2013 10:42
Edinilmiş mal rejimi tasfiyesi me_as Meslektaşların Soruları 1 06-09-2009 12:13
Mirastan Iskat ve mirasın tasfiyesi - Edinilmiş Mala Katılım rejiminin tasfiyesi Av.Mehmet Saim Dikici Aile Hukuku Çalışma Grubu 8 17-08-2006 20:53


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05685496 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.