Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tam Yargı Davası Açma Süresi-1/5 Yıllık Süreler

Yanıt
Old 25-05-2020, 13:06   #1
BirHukukcu___

 
Varsayılan Tam Yargı Davası Açma Süresi-1/5 Yıllık Süreler

Değerli meslektaşlarım, öncelikle hepinize iyi çalışmalar dilerim. Forumda detaylı arama yaptım fakat benzer bir olay göremedim. Gözümden kaçmışsa affınıza sığınırım.

Müvekkillerin murisi, 2014 senesinde bir işyerinde meydana gelen patlama neticesinde yaşamını yitiriyor. Olayla ilgili olarak yürütülen ceza yargılaması neticesinde olayda ihmali olduğu belirlenen bir özel sektör çalışanı şahıs ceza alıyor. Mahkemenin 2016 senesinde verilen gerekçeli kararında ayrıca belediye ve valiliğin de denetim ve ruhsatlandırma yükümlülüklerine aykırı davrandığından söz ediliyor fakat herhangi bir kamu görevlisi ceza almıyor. Ceza davasında verilen bu karar henüz kesinleşmemiştir.

Akabinde 2019 senesinde hem özel sektör çalışanı şahıs hem de belediye ve valilik hasım gösterilerek adli yargıda tazminat davası açılıyor. Ne var ki yerel mahkeme kurumlar yönünden dosyayı tefrik ederek görevsizlik kararı veriyor. Görevsizlik kararı henüz kesinleşmemiştir.

Bildiğiniz gibi İYUK'a göre, idari eylemlerden doğan tam yargı davalarında idareye başvuru zorunluluğu (m.13), görevsiz yargı merciinde dava açılmış olması durumunda uygulanmamaktadır. Ayrıca yine İYUK'a göre, görevsiz adli yargıda görevsizlik kararı verilmesi halinde bu kararın kesinleşmesini takiben 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılırsa, adli yargıya başvuru tarihi idari yargıya başvuru tarihi olarak kabul edilmektedir.

Kararın kesinleşmesini takiben 30 gün içerisinde belediye ve valiliğe karşı idari yargıda dava açma ihtimalimize binaen, süreaşımı problemi yaşar mıyız? İYUK 13 teki muafiyet göz önünde bulundurulduğunda idari yargıda tam yargı davası açma süremiz 1-5 yıllık süreler midir yoksa 60 gün müdür? Son olarak bu süreler, hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır? Örneğin patlama tarihi mi esas alınacaktır, ceza davasında kararın verildiği tarih mi yoksa ceza kararı henüz kesinleşmediği için süreler işlemeye başlamamış mıdır? Yardımlarınız için şimdiden teşekkürlerimi sunarım.
Old 25-05-2020, 16:37   #2
AV.SERTANn

 
Varsayılan

İdari Yargı'da açılacak tazminat davalarında (tam kaza davalarında) zamanaşımı süresi, 2577 sayılı İdari Yargılama Yasası'nın 13.maddesine göre, zarara uğrayanların haksız ve hukuka aykırı eylemi öğrenmelerinden başlayarak (1) yıl ve herhalde eylem gününden başlayarak (5) yıldır.

"Tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır."Şeklindeki Borçlar Kanunu 72/2.maddesi hükmü İdari Yargıda tatbik edilmediği,aşağıdaki karara konu olayda yaralamalı bir tren kazası söz konusudur.Danıştay'ın 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılabilmesinin ilk şart olarak Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki davanın 2577'de öngörülen 1 ve 5 yıllık sürelerde açılmış olmasını aradığı kanaatindeyim.

"KARAR : Dava, İzmir İli, Buca İlçesi, Namık Kemal Caddesi hemzemin geçidi yanında 12.3.2003 tarihinde meydana gelen tren kazasında yaralanan ... ve yakınları tarafından uğranıldığı ileri sürülen 110.000 TL maddi, 250.000 TL manevi zararın yasal faziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

İzmir 4. idare Mahkemesince; izmir İli, Buca ilçesi, Namık Kemal Caddesi hemzemin geçidi yanında 12.3.2003 tarihinde meydana gelen tren kazasında yaralanan 'in 13.6.2003 tarihli sağlık kurulu raporu ile %50 oranında işgücü kaybına uğradığının tespit edildiği, bu olayla ilgili olarak adli yardım isteminin kabulüne karar verilmesi istemiyle açılan davada İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesince 18.3.2004 tarihinde adli yardım isteminin kabulü yolunda verilen karar üzerine 4.8.2004 tarihinde izmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada 23.12.2004 tarihinde verilen görevsizlik kararının Yargıtayca onanmak suretiyle kesinleşmesinden sonra 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen 30 günlük süre içinde görülmekte olan bu davanın açıldığı, davacılar tarafından tazmini istenilen zararın 13.6.2003 tarihli sağlık kurulu raporu ile öğrenildiği dikkate alındığında, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca bir yıllık süre geçtikten sonra 4.8.2004 tarihinde görevsiz yargı yerinde açılan tazminat davasının süresinde olmadığı, her ne kadar davacılar tarafından bir yıllık süre içinde davalı idare ve makinistler aleyhine açılacak tazminat davası ilgili olarak adli yardım kabulüne ilişkin karar verilmesi istemiyle yapılan başvuru kabul edilmiş ise de, görevsiz mahkemece verilen adli yardımın kabulüne ilişkin kararın görevli mahkemeyi bağlamayacağı gibi söz konusu istemle ilgili olarak mahkemeye yapılan başvurunun da 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi kapsamında bir başvuru olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

Davacılar tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 9. maddesinin 1. fıkrasında, çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği; görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği; 2. fıkrasında ise, adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 1. fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği kabul edilmiştir.

Aynı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren 60 gün içinde dava açılabileceği hükme bağlanmış; aynı maddenin 2. fıkrasında ise, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, 1. fıkrada öngörülen idareye başvurma şartının aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, İzmir İli, Buca İlçesi, Namık Kemal Caddesi hemzemin geçidi yanında 12.3.2003 tarihinde meydana gelen tren kazasında yaralanan ...'in 13.6.2003 tarihli sağlık kurulu raporu ile %50 oranında işgücü kaybına uğradığının tespit edildiği, bu olayla ilgili olarak davalı idare ve makinistler aleyhine açılacak maddi ve manevi tazminat davasına esas olmak üzere adli yardım isteminin kabulüne karar verilmesi istemiyle 18.3.2004 tarihinde açılan davada İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesince 7.4.2004 tarihinde adli yardım isteminin kabulüne karar verilmesi üzerine 4.8.2004 tarihinde izmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada 23.12.2004 tarihinde görevsizlik kararı verildiği ve yine bu kararda İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.4.2004 tarihli adli yardım kabul kararına atıfta bulunularak red harcının alınmasına yer olmadığı hususunun hükme bağlandığı, görevsizlik kararını onayan Yargıtay kararının tebliğ tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen 30 günlük süre içinde görülmekte olan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, meydana gelen tren kazasında kusuru bulunduğu ileri sürülen davalı idare ve makinistler aleyhine açılacak maddi ve manevi tazminat davasına esas olmak üzere adli yardım isteminin kabulüne karar verilmesi istemiyle 18.3.2004 tarihinde açılan davanın, İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesince kabul edilmesi üzerine 4.8.2004 tarihinde izmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle davalı idareye karşı açılan davada 23.12.2004 tarihinde görevsizlik kararı verildiği ve yine bu kararda İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.4.2004 tarihli adli yardım kabul kararına atıfta bulunularak red harcının alınmasına yer olmadığına karar verildiği, dolayısıyla dava açma iradesinin İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde 18.3.2004 tarihinde açılan dava ile ortaya konulduğu ve bu tarih itibariyle tren kazası sonucunda uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkin yargısal sürecin başladığı dikkate alındığında, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde öngörülen bir yıllık süre içinde dava açıldığının kabulü gerekmektedir.

İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan değerlendirme doğrultusunda davanın süresinde açılmış olduğu hususu gözetilerek uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.DANIŞTAYDAİRE 10 , 2008/9ESAS ,2011/3524KARAR 20.9.2011Tarih.
Old 25-05-2020, 16:54   #3
BirHukukcu___

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.SERTANn
İdari Yargı'da açılacak tazminat davalarında (tam kaza davalarında) zamanaşımı süresi, 2577 sayılı İdari Yargılama Yasası'nın 13.maddesine göre, zarara uğrayanların haksız ve hukuka aykırı eylemi öğrenmelerinden başlayarak (1) yıl ve herhalde eylem gününden başlayarak (5) yıldır.

"Tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır."Şeklindeki Borçlar Kanunu 72/2.maddesi hükmü İdari Yargıda tatbik edilmemektedir.Aşağıdaki karara konu olayda yaralamalı bir tren kazası söz konusudur.Danıştay'ın 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılabilmesinin ilk şart olarak Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki davanın 2577'de öngörülen 1 ve 5 yıllık sürelerde açılmış olmasını aradığı kanaatindeyim.


"Kayseri 1. İdare Mahkemesi'nce, davacılar tarafından adli yargıda açılan dava görev noktasından reddedilerek 10.2.2014 tarihinde kesinleştiğinden; kesinleşme tarihinden itibaren otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 28.3.2014 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesi ile davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

Davacılar tarafından hukuka aykırı olduğu iddia edilen anılan Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesinde ''1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir. 2. Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.'' kuralı getirilmiş, 9. maddesinde '' 1. Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir. 2. Adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.'' hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların anne ve babasının 22.6.2009 tarihinde Ankara-Kayseri istikametinde seyir halinde iken tek taraflı olarak trafik kazası geçirdikleri ve hayatlarını kaybettikleri, davacılar tarafında oluşan zararların tazmini istemiyle adli yargı yerinde açılan davada, Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 31.10.2012 tarih ve E:2012/658, K:2012/601 Sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, görev ret kararının Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.9.2013 tarih ve E:2013/12418, K:2013/14277 Sayılı kararı ile onandığı ve aynı dairenin 10.2.2014 gün ve E.2013/18080, K.2014/1961 Sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddi ile sözkonusu görev ret kararının 10.2.2014 tarihinde kesinleştiği görülmekte ise de; karar düzeltme isteminin reddine dair karar davacı vekiline 28.2.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup bakılan dava ise 28.3.2014 tarihinde açılmıştır.

Bu durumda; davacı tarafından adli yargıda açılan dava görev sebebiyle reddedilerek 10.2.2014 tarihinde kesinleştiği ancak bu kesinleşme kararının davacı vekiline tebliğinden itibaren otuz gün içinde dava açan davacının süresinde tam yargı davası açtığının kabulüyle davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, açılan davada süre aşımı sebebiyle reddi yönündeki mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
DANIŞTAY 15. DAİRE 2014/6665Esas.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 9. maddesinin 1. fıkrasında, çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği; görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği; 2. fıkrasında ise, adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 1. fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği kabul edilmiştir.

Aynı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren 60 gün içinde dava açılabileceği hükme bağlanmış; aynı maddenin 2. fıkrasında ise, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, 1. fıkrada öngörülen idareye başvurma şartının aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, İzmir İli, Buca İlçesi, Namık Kemal Caddesi hemzemin geçidi yanında 12.3.2003 tarihinde meydana gelen tren kazasında yaralanan ...'in 13.6.2003 tarihli sağlık kurulu raporu ile %50 oranında işgücü kaybına uğradığının tespit edildiği, bu olayla ilgili olarak davalı idare ve makinistler aleyhine açılacak maddi ve manevi tazminat davasına esas olmak üzere adli yardım isteminin kabulüne karar verilmesi istemiyle 18.3.2004 tarihinde açılan davada İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesince 7.4.2004 tarihinde adli yardım isteminin kabulüne karar verilmesi üzerine 4.8.2004 tarihinde izmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada 23.12.2004 tarihinde görevsizlik kararı verildiği ve yine bu kararda İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.4.2004 tarihli adli yardım kabul kararına atıfta bulunularak red harcının alınmasına yer olmadığı hususunun hükme bağlandığı, görevsizlik kararını onayan Yargıtay kararının tebliğ tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen 30 günlük süre içinde görülmekte olan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, meydana gelen tren kazasında kusuru bulunduğu ileri sürülen davalı idare ve makinistler aleyhine açılacak maddi ve manevi tazminat davasına esas olmak üzere adli yardım isteminin kabulüne karar verilmesi istemiyle 18.3.2004 tarihinde açılan davanın, İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesince kabul edilmesi üzerine 4.8.2004 tarihinde izmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle davalı idareye karşı açılan davada 23.12.2004 tarihinde görevsizlik kararı verildiği ve yine bu kararda İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.4.2004 tarihli adli yardım kabul kararına atıfta bulunularak red harcının alınmasına yer olmadığına karar verildiği, dolayısıyla dava açma iradesinin İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde 18.3.2004 tarihinde açılan dava ile ortaya konulduğu ve bu tarih itibariyle tren kazası sonucunda uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkin yargısal sürecin başladığı dikkate alındığında, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde öngörülen bir yıllık süre içinde dava açıldığının kabulü gerekmektedir.

İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan değerlendirme doğrultusunda davanın süresinde açılmış olduğu hususu gözetilerek uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.DANIŞTAYDAİRE 10 , 2008/9ESAS ,2011/3524KARAR 20.9.2011Tarih.

Değerli meslektaşım, yanıtınız için teşekkür ederim.

Yer vermiş olduğunuz Danıştay içtihatlarından, İYUK m.13 te söz edilen idareye başvuru muafiyetinin uygulandığı hallerde tam yargı davası açma süresinin 1/5 yıl olarak uygulandığını anlıyorum.

Bu sürelerin işlemeye başlaması açısından Danıştay, eylemin idariliğinin öğrenilmesi ve zararın tam olarak öğrenilmesi şartını arıyor. Bu kuralları olayımıza uygularsak, valilik ve belediye çalışanlarının ihmali olduğu yönünde görüş bildiren ve bu anlamda idarenin sorumluluğunun ortaya çıktığı ilk an olan 2016 tarihli ağır ceza mahkemesi kararının henüz kesinleşmediği, müvekkillerin hak edeceği destekten yoksun kalma tazminatının henüz tespit edilmediği gerçekleri karşısında, patlama 2014 senesinde gerçekleşmiş olmasına rağmen 1/5 yıllık sürelerin henüz işlemeye başlamayacağını ya da sürelerin dolmadığını söylemek mümkün müdür? Bir diğer anlatımla, görevsizlik kararının kesinleşmesini takiben 30 gün içerisinde idari yargıda dava açmamız halinde idari yargıya başvuru tarihimiz olarak kabul edilecek olan Ağustos 2019 tarihi itibariyle tam yargı davası açma hakkımız süreaşımına uğramış mıdır?
Old 25-05-2020, 17:12   #4
AV.SERTANn

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan BirHukukcu___
Değerli meslektaşım, yanıtınız için teşekkür ederim.

Yer vermiş olduğunuz Danıştay içtihatlarından, İYUK m.13 te söz edilen idareye başvuru muafiyetinin uygulandığı hallerde tam yargı davası açma süresinin 1/5 yıl olarak uygulandığını anlıyorum.

Bu sürelerin işlemeye başlaması açısından Danıştay, eylemin idariliğinin öğrenilmesi ve zararın tam olarak öğrenilmesi şartını arıyor. Bu kuralları olayımıza uygularsak, valilik ve belediye çalışanlarının ihmali olduğu yönünde görüş bildiren ve bu anlamda idarenin sorumluluğunun ortaya çıktığı ilk an olan 2016 tarihli ağır ceza mahkemesi kararının henüz kesinleşmediği, müvekkillerin hak edeceği destekten yoksun kalma tazminatının henüz tespit edilmediği gerçekleri karşısında, patlama 2014 senesinde gerçekleşmiş olmasına rağmen 1/5 yıllık sürelerin henüz işlemeye başlamayacağını ya da sürelerin dolmadığını söylemek mümkün müdür? Bir diğer anlatımla, görevsizlik kararının kesinleşmesini takiben 30 gün içerisinde idari yargıda dava açmamız halinde idari yargıya başvuru tarihimiz olarak kabul edilecek olan Ağustos 2019 tarihi itibariyle tam yargı davası açma hakkımız süreaşımına uğramış mıdır?

İdariliğin kesin olarak ortaya çıktığı tarih ceza kararının kesinleştiği tarih olacaktır.


T.C.

DANIŞTAY

10. DAİRE 2015/1267Esas,
2018/2745Karar 25.9.2018
"KARAR : Dava, davacılardan Esin (Dedeci) Y.'ın 17/04/2004 tarihinde evinin balkonunda yüksek gerilim hattına kapılarak yaralanması nedeniyle, olayda davalı idarelerin ağır hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek davacı Esin (Dedeci) Y. için fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi, diğer davacılardan babası C. Dedeci için 25.000,00 TL manevi, annesi Tijen Dedeci için de 25.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 150.000,00 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Afyonkarahisar İdare Mahkemesi'nce; 2577 Sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca, eylemin ve eylemin idareye atfedilebilir olduğunun öğrenildiği 09/12/2010 (olayda sorumlu bulunan görevlilerin mahkumiyetlerine dair Emirdağ Asliye Ceza Mahkemesi'nin 11/11/2010 tarih, E:2010/23, K:2010/381 Sayılı kararının davacılar vekiline tebliğ tarihi) tarihinden itibaren bir yıl içinde önce idareye başvuru yapılarak sonucuna göre dava açılması gerekirken bir yıllık süre geçirilerek 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açılması ve bu Mahkemenin görevsizlik kararı vermesi üzerine açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yönünde karar verilmiştir.

Davacılar tarafından anılan İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek; davalı idarelerden de Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından, lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Doğrudan Doğruya Tam Yargı Davası Açılması" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu; bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği; 2. fıkrasında ise görevli olmayan adli ve askeri yargı merciilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerince açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartının aranmayacağı hükmü yer almıştır.

Tam yargı davaları idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.

İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem bulunmayan salt maddi tasarrufları anlatır.

Söz konusu eylemin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılaması sonucu ortaya çıkabilmektedir.

Bu itibarla, 2577 Sayılı Kanun'un 13. maddesinde öngörülen 1 ve 5 yıllık sürelerin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur. Aksi yorumun zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacılardan Esin (Dedeci) Y.'ın 17/04/2004 tarihinde 12 yaşında iken evinin balkonunun yakında geçen yüksek gerilim hattına kapılarak yaralandığı, vücudunda yanıklar meydana geldiği, çeşitli ameliyatlar geçirdiği, kolunun birini kullanmakta zorlandığı, psikolojik travmalara maruz kaldığı, bu harabiyetlerin ömür boyu süreceği, evlilik şansının azaldığı, tedavi süresinde iş güçten kalındığı, tedavi masraflarının kendilerince karşılandığı, manevi yönden büyük acılar yaşandığı, davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek tazminata hükmedilmesi talebiyle 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığı, bu davada idari yargının görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı üzerine maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi istemiyle 24/11/2013 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı Esin (Dedeci) Y.'ın yaralanmasından sonra söz konusu olay ile ilgili kamu görevlileri hakkında yapılan ceza yargılamasına ilişkin dosya incelendiğinde, sorumlular hakkında Emirdağ Asliye Ceza Mahkemesi'nin E:2010/23 Sayılı dosyasında ceza davası açıldığı, olay ile ilgili keşif, bilirkişi incelemesi yapıldığı, davacı hakkında alınan 16/06/2010 tarihli Adli Tıp Raporunda, davacının %10 fonksiyon kaybına uğradığı, duyularından yahut organlarından birinin işlevinin sürekli zayıfladığının kayıt altına alındığı, Mahkemece bu rapor da hükme esas alınarak, yüksek gerilim hattının bulunduğu alanda olan ve sonradan yapılan davacıların oturduğu konutun talimatlara ve mevzuata uygun olmayan yere inşa edildiği, bunun ise davalı belediyenin sorumluluğunda olduğu, davacının yaralanmasında davalı belediye görevlilerinden belediye başkanı ile belediye fen memurunun kusurlu olduklarından dolayı mahkumiyetlerine ilişkin verilen ve davacılar vekiline 09/12/2010 tarihinde tebliğ edilen kararın, sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 12/11/2012 tarih ve E:2012/22142, K:2012/23613 Sayılı kararı ile zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği görülmektedir.

Bu durumda, olayda eylemin idariliğinin kesin olarak ortaya çıktığı tarih, Yargıtay 12. Ceza Dairesince, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine ilişkin kararın verildiği 12/11/2012 tarihli olup; 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açıldığı anlaşılan davada işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken süre aşımı yönünden davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, davalı Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından, davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş olduğu halde, lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle temyiz talebinde bulunulmakta ise de, kararın bozulması nedeniyle Mahkemece bozma kararına uyulması halinde bu hususta yeniden bir değerlendirme yapılacağından davalı idarenin temyiz isteminin bu aşamada incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulüyle, Afyonkarahisar İdare Mahkemesi'nin 25/12/2014 tarih ve E:2013/846, K:2014/1090 Sayılı kararının BOZULMASINA, karar bozulduğundan davalı idarenin vekalet ücretine ilişkin temyiz isteminin bu aşamada incelenemeyeceğine, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
Old 25-05-2020, 17:23   #5
BirHukukcu___

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.SERTANn
İdariliğin kesin olarak ortaya çıktığı tarih ceza kararının kesinleştiği tarih olacaktır.


T.C.

DANIŞTAY

10. DAİRE 2015/1267Esas,
2018/2745Karar 25.9.2018
"KARAR : Dava, davacılardan Esin (Dedeci) Y.'ın 17/04/2004 tarihinde evinin balkonunda yüksek gerilim hattına kapılarak yaralanması nedeniyle, olayda davalı idarelerin ağır hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek davacı Esin (Dedeci) Y. için fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi, diğer davacılardan babası C. Dedeci için 25.000,00 TL manevi, annesi Tijen Dedeci için de 25.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 150.000,00 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Afyonkarahisar İdare Mahkemesi'nce; 2577 Sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca, eylemin ve eylemin idareye atfedilebilir olduğunun öğrenildiği 09/12/2010 (olayda sorumlu bulunan görevlilerin mahkumiyetlerine dair Emirdağ Asliye Ceza Mahkemesi'nin 11/11/2010 tarih, E:2010/23, K:2010/381 Sayılı kararının davacılar vekiline tebliğ tarihi) tarihinden itibaren bir yıl içinde önce idareye başvuru yapılarak sonucuna göre dava açılması gerekirken bir yıllık süre geçirilerek 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açılması ve bu Mahkemenin görevsizlik kararı vermesi üzerine açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yönünde karar verilmiştir.

Davacılar tarafından anılan İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek; davalı idarelerden de Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından, lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Doğrudan Doğruya Tam Yargı Davası Açılması" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu; bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği; 2. fıkrasında ise görevli olmayan adli ve askeri yargı merciilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerince açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartının aranmayacağı hükmü yer almıştır.

Tam yargı davaları idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.

İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem bulunmayan salt maddi tasarrufları anlatır.

Söz konusu eylemin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılaması sonucu ortaya çıkabilmektedir.

Bu itibarla, 2577 Sayılı Kanun'un 13. maddesinde öngörülen 1 ve 5 yıllık sürelerin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur. Aksi yorumun zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacılardan Esin (Dedeci) Y.'ın 17/04/2004 tarihinde 12 yaşında iken evinin balkonunun yakında geçen yüksek gerilim hattına kapılarak yaralandığı, vücudunda yanıklar meydana geldiği, çeşitli ameliyatlar geçirdiği, kolunun birini kullanmakta zorlandığı, psikolojik travmalara maruz kaldığı, bu harabiyetlerin ömür boyu süreceği, evlilik şansının azaldığı, tedavi süresinde iş güçten kalındığı, tedavi masraflarının kendilerince karşılandığı, manevi yönden büyük acılar yaşandığı, davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek tazminata hükmedilmesi talebiyle 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığı, bu davada idari yargının görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı üzerine maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi istemiyle 24/11/2013 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı Esin (Dedeci) Y.'ın yaralanmasından sonra söz konusu olay ile ilgili kamu görevlileri hakkında yapılan ceza yargılamasına ilişkin dosya incelendiğinde, sorumlular hakkında Emirdağ Asliye Ceza Mahkemesi'nin E:2010/23 Sayılı dosyasında ceza davası açıldığı, olay ile ilgili keşif, bilirkişi incelemesi yapıldığı, davacı hakkında alınan 16/06/2010 tarihli Adli Tıp Raporunda, davacının %10 fonksiyon kaybına uğradığı, duyularından yahut organlarından birinin işlevinin sürekli zayıfladığının kayıt altına alındığı, Mahkemece bu rapor da hükme esas alınarak, yüksek gerilim hattının bulunduğu alanda olan ve sonradan yapılan davacıların oturduğu konutun talimatlara ve mevzuata uygun olmayan yere inşa edildiği, bunun ise davalı belediyenin sorumluluğunda olduğu, davacının yaralanmasında davalı belediye görevlilerinden belediye başkanı ile belediye fen memurunun kusurlu olduklarından dolayı mahkumiyetlerine ilişkin verilen ve davacılar vekiline 09/12/2010 tarihinde tebliğ edilen kararın, sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 12/11/2012 tarih ve E:2012/22142, K:2012/23613 Sayılı kararı ile zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği görülmektedir.

Bu durumda, olayda eylemin idariliğinin kesin olarak ortaya çıktığı tarih, Yargıtay 12. Ceza Dairesince, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine ilişkin kararın verildiği 12/11/2012 tarihli olup; 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açıldığı anlaşılan davada işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken süre aşımı yönünden davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, davalı Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından, davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş olduğu halde, lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle temyiz talebinde bulunulmakta ise de, kararın bozulması nedeniyle Mahkemece bozma kararına uyulması halinde bu hususta yeniden bir değerlendirme yapılacağından davalı idarenin temyiz isteminin bu aşamada incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulüyle, Afyonkarahisar İdare Mahkemesi'nin 25/12/2014 tarih ve E:2013/846, K:2014/1090 Sayılı kararının BOZULMASINA, karar bozulduğundan davalı idarenin vekalet ücretine ilişkin temyiz isteminin bu aşamada incelenemeyeceğine, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

Paylaştığınız bu emsal karar kafamdaki soru işaretlerini gidermiş durumda. İlgilendiğiniz için teşekkürlerimi sunar, iyi çalışmalar dilerim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iflas davası açma süresi furugferruhzad Meslektaşların Soruları 0 22-12-2015 12:01
Tam yargı davası dava açma süresi sumeyra Meslektaşların Soruları 1 01-10-2013 15:30
çek iptal davası-dava açma süresi mevzu hukuk Meslektaşların Soruları 0 19-02-2013 17:32
Tazminat davası açma süresi hukukcu03 Meslektaşların Soruları 1 26-08-2009 13:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05764198 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.