Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi-Çocuğa İsim Koyma Hakkı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-10-2011, 14:53   #1
ATARAS

 
Varsayılan Nüfus Kaydının Düzeltilmesi-Çocuğa İsim Koyma Hakkı

Değerli Meslektaşlarım,
Müvekkil ile eşi arasında boşanma davası devam ediyor. Mahkeme boşanmaya karar verdi ancak temyiz aşamasında. Dava devam ederken müvekkil doğum yapıyor. Başka şehirde oturan kocası, bulunduğu şehir nüfus müdürlüğüne giderek ÇOCUĞUN ADINI KENDİSİ BEYAN EDİYOR. Çocuk müvekkilin bulunduğu şehirde ve hastanede doğmasına rağmen, başka şehirde ve evde doğduğunu beyan ediyor. Nüfusa tescil ettiriyor... Bunu öğrenen müvekkil, Savcılığa şikayette bulunuyor. Asliye Ceza Mahk. Nüfus kanununa aykırılıktan (gerçek dışı beyanda bulunmak) suçlu buluyor, sonra HAGB kararı veriyor. Bunun üzerine müvekkil, BULUNDUĞU ŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE; nüfus kaydındaki yanlış doğum yerinin düzeltilmesi ve TMK 339/5 maddesine göre çocuğun adının değiştirilmesi davası açıyor.Davada, nüfus idaresini ve babayı davalı olarak gösteriyor. .. Evlilik devam ettiği sürece velayet ana-baba tarafından birlikte kullanılacağı için -doğum yeri düzeltme davasının-birlikte açılması gerektiğini düşünüyorum. Ancak babayla beraber hareket etmeleri mümkün değil. Öte yandan, TMK 339/5 maddesine göre anneninde ad koymada söz sahibi olması gerekir. Babanın böyle bir davaya icazet vermesi de mümkün değil. Bu durumda babanın davalı gösterilmesi mümkün mü? Yargıtay, babanın da taraf olmasını arıyor ancak davacı taraf mı davalı taraf mı anlayamadık. Davacı olması fiilen mümkün değil. Çünkü anneyle kavgalı. Bu durumda, babanın davalı gösterilmesi sıkıntı yaratır mı? Doğum yerinin düzeltilmesi için, kesinleşmiş ceza mahkemesi kararının Nüfusa bildirilmesi, Nüfus Müdürlüğünün de Savcılıktan dava açılmasını istemesi gerektiğini, düşünüyorum.. Davanın bu şekilde ıslah edilerek talebin sadece isim düzeltilmesi (babanın koyduğu adın yanına annenin istediği adın eklenmesi talebi ) şeklinde daraltılması gerektiğini düşünüyorum.. Konuyla ilgili görüşü olan meslektaşlarımın paylaşmasını diliyorum. İyi çalışmalar.
Old 15-10-2011, 23:05   #2
ATARAS

 
Varsayılan TMK 339/5 maddesiyle ilgili Yargıtay Kararı arıyorum

Sayın Meslektaşlarım,

Evlilik birliği devam ederken çocuğun adının anneden habersiz konulması nedeniyle açılmış davayla ilgili (TMK 339/5)Yargıtay Kararı arıyorum... şimdiden teşekkürler..
Old 15-10-2011, 23:14   #3
tiryakim

 
Olumlu

Alıntı:
Yazan ATARAS
Sayın Meslektaşlarım,
Evlilik birliği devam ederken çocuğun adının anneden habersiz konulması nedeniyle açılmış davayla ilgili (TMK 339/5)Yargıtay Kararı arıyorum... şimdiden teşekkürler..

Baba tarafından çocuğa milli kültüre, ahlak kurallarına, örf ve adete uygun düşmeyen veya kamuoyunu inciten adların konulamayacağı ilkesine karşın, bu nitelikteki bir adın konulmasında ısrar edildiğinde dava konusu yapılabileceğini düşünmekteyim. Yani çocuğa anneden habersiz ismin yukarıda yaptığım açıklamalar ışığında incelenmesi gerekir diye düşünmekteyim.
Old 15-10-2011, 23:18   #4
tiryakim

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2000/18-127
Karar: 2000/154
Karar Tarihi: 01.03.2000



İSİM TAHSİSİ DAVASI - HAKLI NEDENLERİN KANITLANMASI - İSMİN MİLLİ KÜLTÜRE AHLAK VE GELENEKLERE UYGUN OLMA İLKESİ - MAHKEMECE İSMİN DEĞİŞTİRİLMESİNE KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Muhik sebeplere binaen bir kimse isminin değiştirilmesini isteyebilir. Bu bağlamda bir kimsenin nüfusta yazılı adının değiştirilebilmesi için de; haklı nedenlerin varlığının kanıtlanması yanında ayrıca bu adın milli kültürümüze, ahlak kurallarına, geleneklerimize uygun düşmesi, kamuoyunu incitici nitelikte olmaması da gerekir. Toplanan delillere göre; somut olayda bu iki koşul gerçekleştiğinden; mahkemece adın değiştirilmesine karar verilmesi gerekir.

(743 S. K. m. 26, 4, 264) (1587 S. K. m. 16)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Güroymak Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 4.5.1999 gün ve 1999/19-20 sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 1.12.1999 gün, 1999/18-966 Esas, 1999/1010 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Davacı, 1992 doğumlu kızının aile içinde ve çevresinde "M." adıyla bilinip tanındığını ileri sürerek nüfusta yazılı "H." adının "M." olarak değiştirilmesi istemiyle dava açmıştır.

Mahkeme, çocuğun adının değiştirilmesini gerektiren haklı nedenlerin bulunmadığı, ayrıca Türk dilinde olmayan ve birbirine zıt anlamlar içeren "M." sözcüğünün ad olarak verilmesinin milli kültüre, örf ve adetlere uygun düşmeyeceği, kamu vicdanını inciteceği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, davacı hükmü temyiz etmiştir.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesince "kişinin toplum içinde bilinip tanındığı adını kayden de taşımasının Medeni Kanunun 26. maddesinde öngörülen haklı neden sayılacağı, bu durumda yasal bir sakınca da olmadığı halde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin doğru bulunmadığı" gerekçesiyle hükmün bozulması üzerine, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararında direnmiştir.

Direnme kararı, Hukuk Genel Kurulu'nun 1.12.1999 gün ve 1999/18-966-1010 sayılı ilamı ile ikinci görüşmede oyçokluğuyla onanmış, bu kez davacı tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek karar düzeltme isteminin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki bütün kağıtlar yeniden okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, nüfus kütüğünde yazılı adın değiştirilmesi istemine ilişkindir.

Özel hukuk açısından ad, kişiyi belirgin ve tanıtan, onu diğer bireylerden ayırmaya yarayan bir kavramdır. Başka bir deyişle ad, kişinin toplum içinde belirlenmesinin ve bu konuda gerekli düzenin sağlanmasının önemli bir aracıdır. Kendine özgü kişiliği ve özvarlığı olan her birey, başkalarından adıyla ayırt edilir, toplum ve ailesi içinde bulunanlar yer alır. Onun içindir ki, her kişinin bir adının olması ve bu adın yöntemince nüfus siciline yazılması yasayla zorunlu kılınmıştır. Bu zorunluluk aynı zamanda kişinin, yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir öğesini oluşturan adını özgürce seçmesi ve onurla taşıması için kendisine tanınmış bir temel kişilik hakkıdır. Ad üzerindeki bu hak, Anayasamızda güvence altına alınmış bulunan temel hak ve özgürlükler kapsamında olup, her Türk yurttaşının milli kültür ve çağdaş hukuk düzeni içinde eşit olarak yararlanması ilkesine dayandırılmıştır. Adın temel kişilik hakları içerisinde taşıdığı önemi gözönünde bulunduran Medeni Kanunumuz da kişiliği korumaya ilişkin hükümlerle yetinmeyip (m.23/24), onu ayrıca düzenlemek yoluna gitmiştir (m.25-26). Diğer yandan Medeni Kanunun 264. ve Nüfus Yasasının 16. maddelerinde çocuğun adını koyma hakkı anne ve babasına tanınmıştır.

Kişi adının yukarıda açıklanan niteliği gereği sürekliliği asıl olmakla birlikte, haklı nedenlerin bulunması koşuluyla değiştirilmesine de yasal olanak tanınmış, Medeni Kanunun 26. maddesinde "muhik sebeplere binaen bir kimse isminin değiştirilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasa maddesinde "muhik sebeplerin, eşdeyişle "haklı nedenlerin neler olduğu açıkça belirtilmemiş, bunun değerlendirilmesi davaya bakan yargıca bırakılmıştır. Yargıç, adın değiştirilmesi istemiyle açılan bir davada ileri sürülen nedenlerin Medeni Kanunun 26. maddesi kapsamında haklı neden sayılıp sayılmayacağını, uygulama (yargı kararları) ve öğreti (bilimsel görüşler) den de yararlanarak takdir edecek ve sonuca ulaşacaktır. (M.K.md.4)

Uygulamada; adın yetersizliği, elverişsizliği, karışıklığa yol açması, kötü-iğrenç-gülünç-incitici-küçük düşürücü bir anlam taşıması, alay ve utanç konusu olması ya da bazı yeni durumlarla oluşan bir zorunluluk bulunması, örneğin bir kimsenin nüfusta yazılı adından başka bir adla bilinip tanınması gibi nedenler, adın değiştirilmesi için haklı neden olarak kabul edilmektedir.

Öte yandan yasa koyucu, Kişiye ad konulması veya değiştirilmesi konusunda sınırlama getirmiş, Nüfus Yasasının 16. maddesinin dördüncü fıkrasında "milli kültürümüze, ahlak kurallarına, örf ve adetlerimize uygun düşmeyen ve kamuoyunu inciten adların" konulamayacağını hükme bağlamıştır.

Buna göre, bir kimsenin nüfusta yazılı adının değiştirilebilmesi için, haklı nedenlerin varlığının kanıtlanması ve ayrıca bu adın milli kültürümüze, ahlak kurallarına, geleneklerimize uygun düşmesi kamuoyunu inciten nitelikte olmaması da gerekecektir. Temel ilke olarak bu iki koşulun gerçekleşmesi durumunda mahkemece adın değiştirilmesine karar verilecektir.

Az yukarıda açıklananların ışığında davaya bakıldığında:

1. Davacı baba, velayeti altındaki kızının nüfus kütüğüne "H." olarak yazılmasına karşın, doğduğundan beri aile içinde ve çevresinde "M." adıyla bilinip tanındığını ve böyle çağırıldığını ileri sürerek, çocuğunun nüfustaki adının "M." olarak değiştirilmesi istemiyle dava açmış, davacının bu iddiası yargılama sırasında dinlenen tanıklarca doğrulanmıştır.

Bu bağlamda hemen belirtelimki bir kimsenin toplumda (ailesi içinde ve çevresinde) tanınıp çağırıldığı adı kayden de taşıması onun doğal hakkıdır. Yargı inançlarıyla da kişinin bu doğal hakkı, Medeni Kanunun 26. maddesinde önerilen, haklı nedenlerden özellikle onun kişiliğini ve korunmasını gerektiren önemli olgulardan kabul edilmektedir. "Haklı neden" sayılan bu olgu, somut olayda tanık anlatımlarıyla yöntemince kanıtlanmıştır.

2. Şu da varki, Nüfus Yasasının 16. maddesi yönünden de değerlendirme yapılması zorunludur.

"M." sözcüğünün çocuğa ad olarak konulmasının Nüfus Yasasının 16. maddesinin dördüncü fıkrasındaki yasak kapsamında olup olmadığı konusunda mahkemeye görüş bildiren bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; kökeni Farsça olan "M." sözcüğünün "sofralı, konuksever, temiz, sidikli" gibi değişik anlamlara geldiği, yöre ağzında (Güroymak'ta) başka anlamlarının da olabileceği belirtildikten sonra, Türk ad verme geleneklerinde ve tarihinde böyle bir adın bulunmadığı, milli kültürümüze örf ve adetlerimize göre - Türk dilinde olmayan - "M." sözcüğünün bir kişiye ad olarak konulamayacağı, çocuğa böyle bir adın verilmesinin kamu vicdanını inciteceği görüşüne yer verilmiş, mahkemece de bu rapor doğrultusunda hüküm kurulmuştur.

Öncelikle belirtelimki Nüfus Yasasının 16. maddesinin dördüncü fıkrası, Türk dilini yabancı kökenli sözcüklerden arındırmak amacıyla değil, milli kültüre, ahlak kurallarına, örf ve adetlere uymayan adların konulmaması için getirilmiştir. Doğu ve Güney Anadolu yalnızca belli bir etkin kökenin değil, ülkemiz gerçekliğinde var olan, çeşitli etkin kökenli insanların yaşadığı vatanın bir bölümüdür.

Toplumun en küçük birimi olan aile ve onu oluşturan bireylerin, toplumun içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve kültürel dokulardan, örf ve adetlerden etkilenmesi yadsınamaz bir gerçektir.

O nedenle bireyin kendi yapısı içerisinde değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Dahası bireyin bölgeye özgün şekillenmesi de gözardı edilmemelidir. Gerçekte de kökleşmiş bu oluşumun milli kültürümüzün, örf ve adetlerimizin bir parçasını oluşturduğunda kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Nitekim ülkemizdeki kişi adlarının Türkçe sözcükler yanında daha çok, tarihi süreç içinde milli kültürümüze ve geleneklerimize yerleşmiş bulunan 2 Arapça ve Farsça gibi yabancı kökenli sözcüklerden türemiş oldukları bilinen bir gerçektir. Davacının, nüfusta yazılı "H." adını beğenmediği yada yadsıdığı için değil, kızının aile içinde ve çevresinde "M." olarak bilinip çağırılması ve ailede aynı soyadı taşıyan küçük kız kardeşinin adının da "H." olması nedeniyle bu karışıklığı ortadan kaldırmak için değişikliği istediği, ayrıca yöresel ağızda "M." anlamına gelen "M." sözcüğünün bilirkişi raporunda yazılanın aksine o yörede daha önce de birçok çocuklara ad olarak verilip nüfusu yönetimince tescil edildiği tüm dosya kapsamından ve özellikte davacının kanıt olarak sunduğu nüfus kayıtları içeriğinden anlaşılmaktadır.

Milli kültürümüzü oluşturan, örf ve adetlerimize kaynak olan tarihi geçmişiniz ile çağdaş toplumsal yaşantımızın gerekleri dikkate alındığında; "M." sözcüğünün salt yabancı (Farsça) kökenli olması ve Türk dilinde değişik anlamlara gelmesi kişiye ad olarak verilmesine engel oluşturmayacağı gibi, bunun kamu vicdanını inciteceğinden de söz edilemeyeceği cihetle, mahkemenin bu yöne ilişkin değerlendirmesi de yerinde değildir. Şu durum karşısında davada, Medeni Kanunun 26. maddesinde öngörülen haklı nedenlerin varlığı yöntemince kanıtlanmıştır. Ayrıca "M." adının Nüfus Yasasının 16. maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne de aykırı bir yönü bulunmadığı açıktır. Mahkemece yasa maddelerinin yorumunda delillerin takdir ve değerlendirilmesinde hataya düşülerek özellikle yetersiz subjektif görüşe dayanan bilirkişi raporuna üstünlük tanınarak Özel Dairenin bozma kararına uyulması yerine direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu'nun 1.12.1999 gün ve 1999/18-966 E. 1999/1010 K. sayılı kararının kaldırılmasına, yerel mahkemenin direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 1.3.2000 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.


KARŞI OY YAZISI

Dosya arasında mütelası alınan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Profesör olan bilirkişi söz konusu olan "M." sözünün "sidikli" anlamında da olduğunu açıklamıştır. Konuda uzman olan bilirkişinin açıklamalarının ilmi gerçeklere aykırı olduğunu kabule elverişli ciddi bir olgu yoktur. Bu ismin çocuğa verilmesi onun kişiliğine açık saldırı oluşturur. Buna ne ana-babanın, ne de başkaların hakkı yoktur. Çocuğa aşağılayıcı bir anlam da taşıyan bu ismin verilmesine imkan tanıyan çoğunluk kararına katılmıyorum.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Yukarıdaki Kararı incelemenizi öneririm...
Old 16-10-2011, 21:52   #5
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım, katkılarınız için teşekkür ederim. Bizim olayımızda, milli kültüre-ahlaka aykırı bir isim yok. Evlilik devam ederken ve taraflar arasında boşanma davası varken baba tek başına isim seçmiş. TMK 339/5 .maddeye göre ismi ana baba beraber koymalılar. Babanın nüfusa tek başına gittiği ceza mahkemesi kararıyla da sabit olmuş. Böyle bir durumda annenin "ben de şu ismi istiyorum" diye bir dava açabilmesi gerekir. Ancak babayla kavgalı olduğu için ve düzeltilmesini istediği işlemi bizzat baba yaptığı için beraber hareket etmeleri mümkün değil.. babanın davalı gösterilmesi doğru mudur? iyi çalışmalar..
Old 16-10-2011, 21:55   #6
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ATARAS
Sayın Meslektaşım, katkılarınız için teşekkür ederim. Bizim olayımızda, milli kültüre-ahlaka aykırı bir isim yok. Evlilik devam ederken ve taraflar arasında boşanma davası varken baba tek başına isim seçmiş. TMK 339/5 .maddeye göre ismi ana baba beraber koymalılar. Babanın nüfusa tek başına gittiği ceza mahkemesi kararıyla da sabit olmuş. Böyle bir durumda annenin "ben de şu ismi istiyorum" diye bir dava açabilmesi gerekir. Ancak babayla kavgalı olduğu için ve düzeltilmesini istediği işlemi bizzat baba yaptığı için beraber hareket etmeleri mümkün değil.. babanın davalı gösterilmesi doğru mudur? iyi çalışmalar..

Bence Nüfus Müdürlüğünü davalı göstermelisiniz..Babayı davalı göstermenin anlamı yok diye düşünüyorum
Old 16-10-2011, 21:58   #7
tiryakim

 
Varsayılan

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davası ile ilgili Açıklamalar
*** Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddi hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.
*** Aile kütüklerindeki din bilgisine ilişkin talepler, kişinin yazılı beyanına uygun olarak tescil edilir, değiştirilir, boş bırakılır veya silinir.
*** Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır.
*** Kayıt düzeltme davaları nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır.
*** Aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir.
*** Ad değişikliği halinde, nüfus müdürlüğü bu kişinin çocuklarının baba veya ana adına ilişkin kaydı, soyadı değişikliğinde ise eş ve ergin olmayan çocukların soyadını da düzeltir.
*** Tespit davaları, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil eder.
*** Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ve nüfus müdürlükleri, mahkemece verilen kararlar hakkında her türlü kanun yoluna başvurmaya yetkilidir.
*** Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ve nüfus müdürlükleri kanuni harç ve her türlü mahkeme masraflarından muaftır.
*** Aile kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgilerden; dayanak belgesinde bulunduğu halde nüfus kütüklerine hatalı veya eksik olarak tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtlar maddi hata kapsamında değerlendirilir. Bu tür maddi hatalar Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nce ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltilir veya tamamlanır.
*** Usulüne göre düzenlenmemiş bir belgeye dayanılarak tesis edilmiş nüfus kayıtları Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün ya da nüfus müdürlüklerinin göstereceği lüzum üzerine mahkemece verilecek kararla iptal edilir. Nüfus kütüğüne düşülmüş olan şerh ve açıklamaların iptal edilmesi de aynı usule tâbidir.
*** Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, nüfus kayıtlarına göre vatandaşların hicri veya rumi tarihle yazılmış nüfus olaylarının tarihlerini miladi yıla çevirerek aile kütüklerine geçirmeye, doğum tarihlerinin ay ve günü belli olmayanların da eksikliklerini tamamlamaya yetkilidir.
*** Doğum tarihlerinde doğum yılı yazılıp, doğum ayı ve günü yazılmamış olanların yaşlarının hesaplanmasında doğduğu yılın Temmuz ayının birinci günü, ayı yazılıp da günü belli olmayanlar için de o ayın birinci günü başlangıç olarak alınır.
*** Kişilerin başkasına ait kaydı kullandıklarına ilişkin başvurular İçişleri Bakanlığı’nca incelenip sonuçlandırılır.
Old 17-10-2011, 09:39   #8
av.tugba

 
Varsayılan

İsim koyma hakkını tek başına anneye verirsek o zaman babanın hakkı ne olacak. Annenin tek başına isim koyması da babanın haklarını etkilemez mi?
Old 17-10-2011, 10:16   #9
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Aynen sizin gibi düşünüyorum. Bu sebeple, babanın koyduğu ismin yanına annenin istediği bir ismin eklenmesi şeklinde talep edilmeli. Aksi halde anne tek başına isim koymuş olacak. Bu tip davalarda Mahkeme talepten başka bir biçimde de karar verebilir diye düşünüyorum. Anneden bir isim-babadan bir isim tespit edebilir. Sorun, evlilik devam ederken ve velayet ortak olarak kullanılırken böyle bir davanın babaya karşı da yöneltilmesi gerekir mi? noktasında toplanıyor. Velayet ortak olduğu için ana-babanın beraber hareket etmesi gerekiyor. Ancak çatışma ve davanın özü de ana-babanın beraber hareket edememelerinden kaynaklanıyor. TMK 339/5 hükmünü baba çiğnemiş... bu durumda nüfus müdürlüğü ve baba beraber mi davalı gösterilmeli?
Old 17-10-2011, 10:27   #10
avpınar

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2010/18-643

K. 2010/648

T. 8.12.2010

• VELAYET HAKKI ( Kendisinde Olan Anne Tarafından Açılan Küçüğün Adının Değiştirilmesi Talepli Davaya Babanın da Taraf Olarak Katılması Gerektiği )

• KÜÇÜĞÜN ADININ DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI ( Velayet Hakkı Kendisinde Olan Anne Tarafından Açılan Davaya Babanın da Taraf Olarak Katılması Gerektiği )

• HUSUMET ( Velayet Hakkı Kendisinde Olan Anne Tarafından Açılan Küçüğün Adının Değiştirilmesi Talepli Davaya Babanın da Taraf Olarak Katılması Gerektiği )

4721/m.339

1086/m.38

ÖZET : Davacı anne, velayeti altındaki kızının adının değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Taraf teşkili dava koşulu olup yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınabilir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan kazanılmış hakkın da istisnalarından biridir. TMK'nun 339. maddesine göre, çocuğun adını ana ve babası koyar. Çocuğun adını ana ve baba birlikte belirlediklerinden değiştirilmesini de mahkemeden birlikte istemeleri gerekir. Anne ve baba birlikte mahkemeye müracaat etmezler veya değişiklik üzerinde anlaşamazlarsa birinin başvurusu üzerine diğerinin davaya taraf olarak katılımı sağlanmalıdır. Velayet hakkı kendisinde olan anne tarafından açılan küçüğün adının değiştirilmesi talepli davaya babanın da taraf olarak katılımı sağlanmalıdır. Somut olayda, velayet hakkı kendisinde olan anne tek başına dava açmıştır. Taraf teşkili sağlanmadan esas hakkında karar verilmesi hatalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "nüfusta isim düzeltme" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yalova 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 07.10.2009 gün ve 2009/217-298 Esas, Karar sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 23.03.2010 gün ve 2009/14014 Esas, 2010/4471 Karar sayılı ilamı ile;

( ... Davacı dava dilekçesinde, kızının Sude adı ile tanındığını, belirterek kayden Ruhiye olan adının Sude olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesi hükmü uyarınca kişi, haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir. Yargıtay uygulamalarında yasanın buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşuluyla bir kişi çevresinde tanındığı adını kullanabilir ve bu adla nüfusa tescilini isteyebilir. Somut olayda davacının kızının "Sude" adı ile tanındığı dosya içeriğinden anlaşıldığına göre, adının değiştirilmesi için haklı nedeni bulunduğundan istemin kabulü gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, nüfusta isim düzeltme istemine ilişkindir.

Davacı, velayeti altındaki kızının Sude adı ile tanındığını belirterek, kayden Ruhiye olan adının Sude olarak değiştirilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı idare temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C.Savcısı beyanında; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; özel dairece, yukarıya aynen alınan gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece direnme karan verilmiştir. Hükmü temyize davacı ve Cumhuriyet Savcısı getirmektedir.

Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında, işin esasına girilmeden önce, küçüğün babasının davaya katılımının gerek olup olmadığı, diğer bir deyişle taraf teşkilinde eksiklik olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.

Bu aşamada öncelikle taraf teşkili üzerinde durmak gerekmektedir.

Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re'sen dikkat edilmesi gereken bir olgudur ve mahkemenin, bozma ilamını ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun amir hükmü gereğidir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 04.03.2009 gün ve 2009/9-52-105 Esas, Karar; 14.04.2010 gün ve 2010/21-200- 216 esas, karar sayılı ilamları ).

Bu husus kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında re'sen nazara alınması gerektiğinden, usulü kazanılmış hakkın da istisnasıdır.

Diğer taraftan 4721 sayılı TMK'nun 339/son maddesi, çocuğun adını ana ve babası koyar, hükmünü taşımaktadır.

Somut olaya gelince; adı değiştirilmek istenilen küçüğün anne ve babasının boşandıkları, küçüğün velayetinin davacı anneye verildiği, annenin de tek başına eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Taraflar boşanmış ve velayet davacı anneye verilmiş olsa da; bu durum eldeki davada dava dışı olan küçüğün babasının gerçekte onun babası olması durumu değiştirmez. Kaldı ki, velayet şartlarında daha sonradan oluşabilecek değişiklik nedeniyle velayetin babaya verilmesi de ihtimal dahilindedir. Yukarıda da belirtildiği üzere çocuğun adını anne ve baba birlikte belirlediklerinden değiştirilmesi talebini de yasal şartların oluşması halinde mahkemeden birlikte istemeleri gerekir. Anne ve babanın bu taleplerini birlikte yapmamaları veya değişiklik üzerinde anlaşamamaları halinde birinin başvurusu üzerine değerinin davada taraf olarak katılımı sağlanmalıdır. Taraf teşkiline ilişkin bu husus dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin olmakla davanın her aşamasında mahkemece re'sen dikkat edilmesi gereken bir olgudur.

Ayrıca Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve çocuğun hakları üzerinde durulmuş, dinlenmesi yönünde görüşler ileri sürülmüştür. Gerçekten Türkiye'nin kabul ettiği ve taraf olduğu "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme"nin 12. maddesi ile, "Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşme"sinin 1, 2 ve 6. maddelerine göre; görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocukların, adli merciler önünde kendilerini ilgilendiren her konuda bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izin verilmesi bir hak olarak düzenlenmiş olup, ayrıca bu hususların adli merciler tarafından yerine getirilmesi aynı zamanda yükümlülük olarak öngörülmüştür. Ancak, bozma sebebine göre anılan hususlar bu aşamada ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

Yerel mahkemece, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan taraf teşkili sağlanmaksızın esasa ilişkin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı açıklanan değişik gerekçelerle bozulmuş; bozma nedenine göre işin esasının incelenmesine geçilmemiştir.

SONUÇ : Davacı Fatoş ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukanda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerle HUMK'un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 08.12.2010 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

Kaynak. Kazancı
Old 17-10-2011, 10:31   #11
avpınar

 
Varsayılan

Az önce gönderdiğim kararla birlikte değerlendirdiğimde, babanın davalı olarak gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Umarım işinize yarar. Saygılar

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/11108

K. 2007/40

T. 29.1.2007

• ADIN DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Nüfus Kayıtlarına İlişkin Düzeltme Davaları Düzeltmeyi İsteyen Şahıslar Tarafından Yerleşim Yeri Adresinin Bulunduğu Yerdeki Görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde Açılacağı )

• NÜFUS KAYIT DÜZELTME DAVALARI ( Düzeltmeyi İsteyen Şahıslar Tarafından Yerleşim Yeri Adresinin Bulunduğu Yerdeki Görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde Açılacağı )

• GÖREV ( Nüfus Kayıtlarına İlişkin Düzeltme Davaları Düzeltmeyi İsteyen Şahıslar Tarafından Yerleşim Yeri Adresinin Bulunduğu Yerdeki Görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde Açılacağı )

• YETKİLİ MAHKEME ( Nüfus Kayıtlarına İlişkin Düzeltme Davaları Düzeltmeyi İsteyen Şahıslar Tarafından Yerleşim Yeri Adresinin Bulunduğu Yerdeki Görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde Açılacağı )

5490/m.36

4721/m.339

ÖZET : Dava dilekçesinde adın değiştirilmesi istenilmiştir. Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları düzeltmeyi isteyen şahıslar tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları Cumhuriyet Savcısı ve Nüfus Müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır. Davanın yasanın bu emredici hükmüne rağmen asliye hukuk mahkemesi yerine aile mahkemesinde görülüp karara bağlanması doğru görülmemiştir.

DAVA : Dava dilekçesinde adın değiştirilmesi istenilmiştir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde; müşterek çocukları P.G.Y.'nin adının davalı babası A.T.Y. tarafından 4721 Sayılı Yasanın 339. maddesine aykırı olarak kaydedildiğini ileri sürerek çocuğun P. ve G. olan ilk iki adının U. olarak değiştirilmesine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 29.09.2006 günlü oturumda da P.G.Y.'nin P. adının iptali ile U.G.Y. olarak değiştirilmesine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulü yolunda hüküm kurulmuştur.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/A bendine göre nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları düzeltmeyi isteyen şahıslar tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları Cumhuriyet Savcısı ve Nüfus Müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır.

Davanın yasanın bu emredici hükmüne rağmen asliye hukuk mahkemesi yerine aile mahkemesinde görülüp karara bağlanması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA; temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 17-10-2011, 12:05   #12
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım, katkılarınız için çok teşekkür ederim. Yargıtay taraf olarak katılması gerekir diyor. İsmi tek başına koyarak 339. maddeyi kendisi ihlal eden babanın DAVACI TARAF OLMASI MÜMKÜN OLMADIĞINA GÖRE, davalı olarak göstermek gerekiyor...diye düşünüyorum... Kafamı karıştıran, evlilik devam ettiği için velayeti ortak kullanmaları gereken eşlerden birisine bu konuda dava yöneltilmesinde sıkıntı olur mu? Sadece nüfus müdürlüğü davalı gösterilip babaya davanın ihbarı düşünülebilir mi? Ama bu durumda da taraf olamayacak... iyi çalışmalar..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
nüfus kaydının düzeltilmesi av.birsenavcı Meslektaşların Soruları 18 06-05-2016 14:26
Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Kemosabe Meslektaşların Soruları 3 12-05-2015 10:38
Nesebin Düzeltilmesi-Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davası Kemosabe Meslektaşların Soruları 3 10-04-2014 13:07
Nüfus kaydının düzeltilmesi dilaykar Meslektaşların Soruları 1 16-07-2010 15:29
Nüfus Kaydının Düzeltilmesi mduranauhf Meslektaşların Soruları 5 21-04-2009 08:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06191301 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.