Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kamulaştırma- tescil

Yanıt
Old 19-11-2009, 23:49   #1
atrocity

 
Varsayılan kamulaştırma- tescil

Merhaba Sayın Meslektaşlar;

müvekkilin babasının ilk eşinin bir taşınmazı kamulaştırılıyor, tescil davası 1990 yılında karar bağlanıyor, dava görüldüğü sırada bu hanımefendi vefat etmiş olmasına rağmen davası görülüyor ve davalının adresi tüm araştırmalara ve zabıtaca yapılan tahkşkata rağmen tespit edilemediğinden ilanen tebliğ edilmiş, davalı duurşmalara gelmediğinden yargılama yokluğunda yapılmıştır deniyor ve söz konusu karar da 19.02.1991 yılında ilanene tebliğ edilip keisnleştiriliyor.

Müvekkil geçtiğimiz günlerde konunun üstüne gidip Belediyeye dilekçe verdiğinde kamulaştırmayı ve kamulaştırma bedelinin Ziraat Bankasına yatırıldığı, yasal süresinde başvurulmadığı için kamulaştırma bedelinin Belediye adına tescil edildiini öğreniyor.

davalının dava sırasında ölü olduğunu araştırmamak , bunun üzerine veraset ilamı alıp mirasçıları davaya dahil etmemekmüvekkilinve diğer tüm akrabaların doğduklarından beri davalının tapuda belirtilen adreslerinde yaşamaları, ualaşamama gibi bir şeyin söz konusu olamayacağı dikkate alındığında bir çok usulsüzlük görünmekte; ancak bir taraftan da karardan bu yana epeyce bir süre geçmiş; acaba izlenecek bir yol var mıdır?, muttali olunan tarih 13.11.2009, karar 1991 de ilanen tebliğ edilmişse de, bu tebligatın usulsüz olduğuna inanıyorum.

Teşekkürler.
Old 20-11-2009, 10:11   #2
Av.Erhan AKTAŞ

 
Varsayılan

Her ne kadar ölü bir kişiye dava açılamaz veya mevcut davaya devam edilemzse de davanın kamulaştırma davası olması ve tarafın sıfatının o kadar önemli olmaması sebebiyle yargılamanın yenilenmesini talep etmek pratikte bir fayda sağlamayacaktır. davanın esasını etkileyecek bir gelişme olmadığını düşünüyorum. çünkü diyelim ki adam hayattayken kamulaştırmaya karar verilseydi ve ilan yapılsaydı..ilandan sonra ölüm gerçekleşseydi bu halde yine mirasçılar mirasçılıklarını ispat ederek bu parayı alabilirlerdi...dolayısıyla pek birşey değişeceğini düşünmüyorum...ama yine yargılamanın yenilenmesini düşünürdüm...ikinci bir ihtimal , veraset ilamı alıp belediyeden bu parayı istemek...belediyenin olumsuz cevabına karşı tazminat davası düşünülebilir. neticede yasal mirasçı...bu para murisin ölümüyle birlikte mirasçılara geçer...hiçbir tescil devir veya temlik işlemine gerek kalmadan...adam öldüğüne göre bu bankadaki para mirasçılarına geçmiştir...mirasçıların da bu olaydan yeni haberdar olması da elinizi güçlendiren bir olgudur...aklıma gelenler bunlar...
Old 20-11-2009, 12:02   #3
Saygın

 
Varsayılan

Anlattığınız olaya göre; Kamulaştırmasız el atma ya da Kamulaştırma bedelinin arttırılması davası açma hakkınız bulunuyor. ( Bu ayırım 2001 yılında kamulaştırma kanununda yapılan değişikliğe dayanmakta )

1990 - 1991 yıllarında belediye tarafından yapılan kamulaştırmalarda; murise karşı önce noter tebligatı yapılması gerekmekteydi. Noter tebligatı ile murise ulaşılamıyorsa; tapu, nufüs, vergi ve bölgeye göre jandarma araştırması ile adres tespiti yaptırması gerekmekte idi. Bu işlemlerin eksik tamamlanmış olması durumunda, kamulaştırma işlemi malik açısından başlamamış addedilir. Yani tescil kararı alınmış olması sizin tazminat davası açmanıza engel değildir.

1990 yılında Ziraat Bankasına yatırılan kamulaştırma bedeli bugün zaten hazineye aktarılmıştır. Buradan bir kazanımda bulunmanız olanaklı gibi görünmüyor.

Kamulaştırmanın 2001 yılından önce yapılmaya çalışılmış olması nedeniyle, kamulaştırma evrakları noter aracılığıyla kanuni şartları taşır şekilde tebliğe çıkarılmışsa ( Yargıtayın çoğunluklu kararlarına göre tebliğ yapılmışsa ) bugün kamulaştırma bedelinin arttırılması davası açabilir, tebliğe çıkarılmamışsa kamulaştırmasız el atma davası açabilirsiniz.

Aradaki fark ise; arttırma davasının kamulaştırmaya muttali olunduktan sonra 30 gün içinde açılma zorunluluğudur ki bu süre sonunda açtığınız davanın değerini ıslah edemezsiniz. Fakat kamulaştırmasız el atma davasında düşük bir bedel üzerinden dava açabilir, daha sonra bedeli ıslah edebilirsiniz. Tabii siz davanıza ne derseniz deyin hukuki nitelemeyi mahkeme yapmaktadır. Çoğu zaman el atma davası olarak dosyalar sonuçlanmak ve Yargıtay tarafından onanmaktadır.

Taşınmazın değerlemesi ise; davanın açıldığı tarih itibariyle yapılacaktır. Bu demek oluyor ki 1990 yılında tarla vasfında olan bir taşınmaz 2009 yılında arsa vasfını kazanmış olabilir ve değerleme de buna göre yapılır.

İyi çalışmalar.
Old 21-11-2009, 03:18   #4
atrocity

 
Varsayılan

öncelikle çok teşekkür ederim, verdiğiniz bilgiler, araştırma yapmama yön verdi, tam kamulaştırmasız el atmadan doğan bedel davası açmaya karar vermiştim ki aşağıdaki yargıtay kararını buldum ve acaba yargılanmanın yenilenemsi yoluna mı gitmeliyim, davam reddedilir mi endişesi sardı, ne dersiniz? T.C.

YARGITAY

Onsekizinci Hukuk Dairesi

E: 1998/6388

K: 1998/8425

T: 6.7.1998



· Kamulaştırma Bedelinin Artırılması

· Tescilin Hükümleri



· 743 s. TÜRK KANUNU MEDENİSİ (1) (MÜLGA ) [Madde 932]

· 2942 s. KAMULAŞTIRMA KANUNU [Madde 14]

· 2942 s. KAMULAŞTIRMA KANUNU [Madde 17]




Davacı Seydi Çelik ile davalı Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü aralarındaki kamulaştırma bedelinin arttırılması davasına dair Yeşilyurt Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.11.1997 günlü ve 1996/35-1997/212 sayılı hükmün bozulması hakkında dairece verilen 12.3.1998 günlü ve 1998/823-2471 sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.



Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.



KARAR : Kamulaştırma Kanununun 17. maddesi, tebliğ edilen kamulaştırma işlemine karşı idari ve adli yargıya başvurulmadığı veya bu konuda açılan davaların kesin olarak sonuçlandığı hallerde, kamulaştırılan taşınmazın kamulaştıran idare adına tescilini öngörmektedir. Kısacası, kamulaştırma ve bedel kesinleştiğinde, talep edildiği takdirde tescile karar verilir. O halde 17. maddeye göre tescile karar verilmeden önce resen varlığı tespit edilecek yasal koşullar bunlardan ibarettir.



Hakim, yapılan tebligatın usulsüz olduğunu bu sebeple kamulaştırmanın ve bedelinin kesinleşmediğini tespit ettiğinde tescil isteminin reddine, aksi halde kabulüne karar verecektir.



Olayımızda dava konusu taşınmazın 17. maddeye göre tesciline karar verilmiş, bu karar kesinleşmiş ve tapuya işlenerek idare adına sicil oluşmuştur. Bu durum gerçekleştikten çok sonra davacı taşınmaz maliki sanki böyle bir tescil işlemi yokmuş gibi bedel arttırım davasını açmış ve kendisine yapılan tebligatın geçersizliğini iddia etmiştir. Oysa bedel arttırımı davası açmak Kamulaştırma Kanununun 14. maddesine göre bir sükutu hak süresine bağlı olup, tescil kararı veren mahkeme bu hususu resen inceleyerek bu sürenin geçtiğini ( tebligatı geçerli sayarak ) belirledikten sonra o kararı vermiştir.



Şimdi, açılan bu bedel arttırım davasında davanın ön şartı olan tebligatın usülüne uygun olmadığını, o nedenle kamulaştırmanın kesinleşmediğini, kesinleşmiş karara rağmen kabul edip, bedel arttırımına hükmetmek, davalı idarenin kesinleşmiş mahkeme kararına dayalı haklarını tanımazlık niteliğinde olduğu gibi kesinleşmiş mahkeme kararının da ihlalidir.



Tescil kararı ve buna dayanılarak oluşan sicil geçerliliğini koruduğu sürece bedel arttırım davası açılamaz. Bu husus, kamu düzenini yakından ilgilendiren kesinleşmiş mahkeme kararlarına mutlak uyma zorunluluğunu getiren Anayasa hükmü gereğidir.



Davacı, 17.maddeye göre verilen tescil kararının temel ögelerinden biri olan kamulaştırma tebligatının geçersiz olduğu, o nedenle oluşan sicilin dayanaksız bulunduğu iddiasında ise, yargılamanın iadesini isteyebilir veya Medeni Kanununun 932. maddesine dayanarak ilgililer hakkında tapu iptal veya tazminat davasını açabilir. Bu suretle Anayasa'nın teminatı altında bulunan kesinleşmiş mahkeme kararının ve sonuçlarının yok farzedilmesinden kaçınılmış ve aynı zamanda taşınmazının bedelini almış olur. Böyle bir davanın kimlere karşı açılacağı Yasada öngörülmüş olup gerek mahkeme kararından gerekse tapu sicilden tesbitinde hiç bir zorluk yoktur.



Kamulaştırma Kanununun 17. maddesinde taşınmaz malikini koruma amacı yoktur. Aksine 17. madde, Medeni Kanununun 633. maddesi uyarınca kesinleşmiş kamulaştırma işlemi ile mülkiyeti kamulaştıran idareye geçmiş bulunan, taşınmaz üzerinde idarenin mülkiyetten doğan bütün haklarını teminat altına almayı ve eksiksiz uygulanmasını sağlamayı amaçlar.



Ayrıca, geçerliliği kesinleşmiş mahkeme kararı ile belirlenmiş bir tebligatın, başka bir mahkemede geçersiz olduğunun kabul edilmesini öngören bir uygulamanın dava ekonomisi ile ilgisi yoktur. Örneğin davacı, kamulaştırmaya yeni muttali olduğunu belirterek bunun iptali için idare mahkemesine açtığı dava, tebligat geçerli sayılarak süreden reddedilse idi, bedel arttırım davasında bu karar göz ardı edilerek, bu davaya bakan hakim tebligatı geçersiz sayabilir miydi? Elbette geçerli sayamazdı. Aynı husus burada da geçerlidir.



Öteden beri yerleşmiş uygulama bu yönde olup, bunun değiştirilmesini gerektiren bir hukuki neden yoktur.

SONUÇ : Bu itibarla ve düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamında açıklanan gerekçelere göre düzeltme dileğinde ileri sürülen sebepler HUMK.nun 440.maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uymadığından vaki düzeltme isteğinin REDDİNE, 1.750.000 TL. para cezasının düzeltme isteyenden alınarak hazineye gelir kaydettirilmesine, 6.7.1998 gününde oyçokluğuyla karar verildi.



KARŞI OY YAZISI :



Kamulaştırma Yasasının 17.maddesi, tebliğ edilen kamulaştırma işlemine karşı idari ve adli yargıya başvurulmadığı yada bu konuda açılan davaların kesin olarak sonuçlandığı ancak, taşınmaz sahibinin ferağ vermediği hallerde, takdir edilen ve arttırılan bedelin bankaya yatırılması koşuluyla taşınmazın kamulaştıran idare adına tescil edileceğini öngörmektedir.

Yöntemine uygun bir tebligat yapılmasını, adli ve idari yargıda açılan davaların kesin olarak sonuçlanmasını, takdir edilen ve arttırılan bedelin bankaya yatırılmasını şart kılan 17. madde, taşınmaz mal sahibini korumak amacını gütmektedir. Usüle aykırı bir tebligata dayalı olarak, kamulaştırma işleminin kesinleştiğini ve bedelin alındığını varsaymak ve böylece açılan bedel arttırım davasının reddedilmesi yada tescilin iptali koşuluna bağlanması gerektiğini savunmak, maddenin belirtilen konuluş amacıyla çatışır.



Kamulaştırma Yasasının 7 ve 13. maddelerine göre kamulaştırılacak taşınmaz malın sahibinin gerçek adresini araştırıp tespit etmek ve bu adrese tebligat çıkarmak tamamen kamulaştıran idarenin görevidir. Bu görev, yapılan tebligat işleminin usulüne uygunluğunu denetlenmeyi de içerir. İdarenin görevini yerine getirmekteki ihmal ve kusuru sonucu verilen yolsuz tescil kararının, açılan bedel arttırım davasının reddine neden olması yada bu davanın yolsuz tescilin iptali koşuluna bağlanması, idarenin kusurunun külfetinin taşınmaz sahibine yüklenmesi sonucunu doğurur.



Bedel arttırım davasının sonuçlanması, 17. madde kapsamında açılacak tescil davalarının bir ön koşuludur. Buna karşılık, bedel arttırım davası tescilden bağımsız bir kavramdır. Taşınmazın 16. madde uyarınca davalı idare adına tescilinin yada ferağının bedel arttırım davasını engellemediği gibi, 17. madde uyarınca yapılan yolsuz tescilin de bedel arttırımı davasına engel olmaması gerekir.



Bedel arttırım davası açılmasının yolsuz tescil işleminin iptaline bağlı kılınması, idare adına yapılan tescilin iptali ve taşınmaz sahibi adına tescili, bedel arttırım davasının sonuçlanmasından sonra yeni bir tescil davasıyla taşınmaz sahibi adına tescilin iptaliyle idare adına tescili gibi dava ekonomisi kavramıyla bağdaşmayan bir seri işlemin yapılmasını gerektirecektir.

Bedel arttırım davasının açılmasını 17. madde uyarınca yapılan yolsuz tescilin iptali önkoşuluna bağlamanın sakıncası somut olayda daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce kamulaştırılan ve usulsüz bir tebligata dayalı olarak idare adına tescil edilen taşınmaz, yıllar önce bir kooperatife satılmış, İmar Yasası gereği gerçekleştirilen bir dizi ifraz ve tevhitten sonra yapılar tamamlanıp iyiniyet sahibi üçüncü şahıslara satılmıştır. Yolsuz tescilin iptali davasının kime karşı açılacağı belli olmadığı gibi, açılacak tescilin iptali davasının Medeni Kanununun 931 maddesi gereği kabulüne de olanak bulunmadığından, bedel arttırım davasının da redle sonuçlanması kaçınılmaz olacaktır.

Belirtilen nedenlerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyor, karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin bozma kararının kaldırılması ve mahkeme kararının esastan da incelenerek onanması gerektiğini düşünüyoruz.
Old 21-11-2009, 10:38   #5
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

-Usulüne uygun tebligat yapılmadığından ortada mal sahibi için henüz başlamış bir kamulaştırma yoktur.
-17. Maddeye göre verilen tescil kararı bedel davasında kesin hüküm oluşturmaz. Verilen tescil kararının ortadan kaldırılmasına gerek bulunmamaktadır.
-Mal sahibi kamulaştırmasız el atma davası açabilir.
HGK ve 5 HD.sinin görüşleri bu şekildedir.
***


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/5-754

K. 2005/783

T. 28.12.2005

KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA ( Yapılan Tebligat Geçersiz Olduğundan Mal Sahibi İçin Henüz Başlamış Bir Kamulaştırma İşlemi Bulunmadığı/Davacıların Bedel Artırım Davası Açma Hakları Olduğu - Kamulaştırma Kanununun 17. Maddesi Uyarınca Verilen Tescil Kararının Kaldırılmasına Gerek Olmadığı )

• ALACAK DAVASI ( Kamulaştırmasız Elatma - Başlamış Bir Kamulaştırma İşlemi Bulunmadığından Davacıların Bedel Artırım Davası Açma Hakları Olduğu/Kamulaştırma Kanunu'nun 17. Maddesi Uyarınca Verilen Tescil Kararının Kaldırılmasına Gerek Olmadığı )

• GEÇERSİZ TEBLİGAT ( Davacıların Adresleri Tapu Vergi ve Nüfus Müdürlüklerinden Sorulmadan ve Haricen Zabıta Vasıtası İle Araştırılmadan Gazete İle İlan Edilmesi - Kamulaştırmasız Elatma )

• TESCİL KARARI ( Yapılan Tebligat Geçersiz Olduğundan Mal Sahibi İçin Henüz Başlamış Bir Kamulaştırma İşlemi Bulunmadığı - Kamulaştırma Kanununun 17. Maddesi Uyarınca Verilen Tescil Kararının Kaldırılmasına Gerek Olmadığı )

2942/m.7, 13, 14, 17, 25

1086/m.74, 75, 76

7201/m.28

4721/m.705

</IMG>
ÖZET : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacıların adresleri; Tapu, Vergi ve Nüfus Müdürlüklerinden sorulmadan ve haricen zabıta vasıtası ile araştırılmadan gazete ile ilan edilmiş ise yapılan tebligat geçersiz olduğundan, mal sahibi için henüz başlamış bir kamulaştırma işlemi bulunmadığından, davacıların bedel artırım davası açma hakları vardır. Bu nedenle Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca verilen tescil kararının kaldırılmasına gerek yoktur.
DAVA : Taraflar arasındaki "kamulaştırmasız el koymadan kaynaklı alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; 1. Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11/5/2004 gün ve 375-275 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 01/11/2004 gün ve 8054-10785 sayılı ilamı ile;
( ... Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 17. maddesi uyarınca K. Belediye Başkanlığı adına tapuya tesciline karar verilmesi ve bu kararın da 30.09.1998 tarihinde kesinleşmesi sebebiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyada yapılan incelemede; dava konusu taşınmazın kamulaştırılması sebebiyle, kamulaştırmayı yapan K. Belediye Başkanlığı tarafından taşınmazın hissedarları hakkında 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 17. maddesi uyarınca idare adına tescil davası açıldığı, davalı hissedarların duruşmaya gelmemeleri sebebiyle yokluklarında duruşma yapılıp, kararın da Hanen tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
1- Kamulaştırmasız el atma davasının görülebilmesi için; davacıların tapu malikleri ile hukuki irtibatlarının tesbit edilmesi gerekir. Bu nedenle, öncelikle davacılar vekiline davacıların, tapu malikleri ile hukuki irtibatlarını gösterir belgelerini ibraz etmesi hususunda mehil verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması,
2- Dosya içinde mevcut İ. 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/399 Esas, 1998/592 Karar sayılı tescil davasındaki davacıların ve ayrıca dava konusu taşınmaz maliklerinin adreslerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 7. maddesinde belirtilen kuruluşlardan sorulup, alınacak cevaplar da denetlenmeden gazete ile yapılan ilanın geçerli olduğunun ve kamulaştırma işlemi ile tescil kararının kesinleştiğinin kabulü, doğru görülmemiştir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
A- DAVACININ İSTEMININ ÖZETİ:
Davacılar vekili, tapuda müvekkillerinin miras bırakanları adına kayıtlı bulunan İ. ili, G. mahallesi 42. ada 1. parsel sayılı taşınmaza davalı idarece kamulaştırmasız el atıldığını; her ne kadar idare, taşınmazın kamulaştırıldığını ve kamulaştırma işlemi ile bedelin kesinleştiğini ileri sürmekte ise de, mal sahiplerine tebligat yapılmadığını ve bedelin ödenmediğini; ayrıca yetkili merciin onayı bulunmadığından, kamulaştırma işleminin de geçersiz olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000.000.000TL taşınmaz bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B- DAVALININ CEVABININ ÖZETİ:
Davalı K. Belediye Başkanlığı vekili, dava konusu taşınmazın müvekkili idare tarafından 3.10.1991 tarihli Belediye Encümeni kararıyla kamulaştırıldığını, mal sahiplerinin ferağ vermemeleri nedeniyle idarece İ. Asliye 11. Hukuk Mahkemesi'nin 1997/399E. 1998/592K. sayılı dosyasında açılan dava sonunda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 17. maddesi gereğince taşınmazın idare adına tesciline karar verildiğini, anılan tescil kararının kesinleşmiş olması nedeniyle davacıların kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davası açamayacaklarını savunmuştur.
C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkeme; "2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 17. maddesiuyarınca taşınmazın idare adına tesciline dair verilen karar kesinleşmekle mülkiyetin idareye geçtiği, bu nedenle davacıların kamulaştırmasız el koyma nedenine dayanarak taşınmaz bedelinin tahsilini talep edemeyecekleri" gerekçesiyle "davanın reddine" karar vermiştir.
D-TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:
Davacılar vekilince temyiz edilen karar, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme, "davacıların, tapu malikleriyle hukuki irtibatlarının tespit edilmesi" gereğine değinen 1 numaralı bozma nedenine uymuştur.
Ne var ki Mahkemece, "kamulaştırma işlemi ile tescil kararının usulüne uygun kesin leş ip kesinleşmediğinin araştırılması gereğine" işaret eden 2 numaralı bozma nedenine ise direnilmiştir.
E-GEREKÇE:
1 ) Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; görülmekte olan kamulaştırmasız bedel karşılığının istendiği davada, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 17. maddesi uyarınca açılan tescil davasında yapılan tebligatların geçerli olup olmadığının araştırılması ve kamulaştırma işlemi ile tescil kararının kesinleşip kesinleşmediğinin irdelenmesi olanağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; davanın, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davası olarak açılması, bedel artırım davası olarak kabul edilip, bakılmasına engel değildir.
Dava konusu taşınmazın kamulaştırıldığı ve bedel takdir edildiği, dosya kapsamından anlaşıldığından, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74, 75 ve 76. maddeleri ile 04.06.1 958 tarihli 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; Hakim, sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleple bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleriyle bağlı değildir. Hakim, kanunları re' sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki netice-i talepleri karara bağlamakla mükelleftir. Kısaca, olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 25. maddesinde yer alan, "Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi mal sahibi için 13. madde uyarınca yapılan tebligatla başlar" amir hükmü uyarınca, davacılara kamulaştırma işleminin usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin saptanması gerekir. Bu nedenle öncelikle; kamulaştırma işleminin gazete ile ilanen tebliğinden önce davacıların adreslerinin Kamulaştırma Kanunu'nun 7. maddesinde yazılı, Tapu, Vergi ve Nüfus kayıtları üzerinden ve haricen zabıta marifetiyle araştırılması zorunludur.
Yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayan veya tebligat yapılamayanlara, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28. maddesi gereğince, ilan yoluyla tebligat yapılması icap eder. Tüm bu işlemler yapılıp tamamlandıktan sonra tebligat geçerli hale gelir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesi uyarınca, taşınmazın malik, zilyet ve diğer ilgilileri tebligat gününden itibaren 30 gün içinde bedel artırım davası açabilirler.
Bu 30 günlük süre, hak düşürücü süre niteliğinde olup, mahkemece re' sen araştırılması gerekir.
Mahkemece; bu husus araştırılmadan, dava konusu taşınmazın Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesine göre Konak Belediye Başkanlığı adına tapuya tesciline karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Daire bozma kararında da belirtildiği gibi, davacıların adresleri; Tapu, Vergi ve Nüfus Müdürlüklerinden sorulmadan ve haricen zabıta vasıtası ile araştırılmadan gazete ile ilan edilmiş ise yapılan tebligat geçersiz olduğundan, 25. madde uyarınca mal sahibi için henüz başlamış bir kamulaştırma işlemi bulunmadığından, davacıların bedel artırım davası açma hakları vardır. Bu nedenle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca verilen tescil kararının kaldırılmasına gerek yoktur.
Şayet adresleri usulüne uygun araştırıldıktan sonra, ilanen tebliğ edilmiş ise tebligat geçerli olduğundan, davanın 30 günlük hak düşürücü süreden reddi gerekecektir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle; gazete ile ilan yapılmadan önce, davacıların adreslerinin Kamulaştırma Kanununun 7. maddesinde belirtilen kuruluşlardan sorulup sorulmadığı araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
2 ) Ancak Mahkemece; Özel Daire bozma kararının 1 numaralı bendinde belirtilen ve "davacıların, tapu malikleriyle hukuki irtibatlarının tespit edilmesi" gereği ne değinen bozma gerekçesine uyularak oluşturulan yeni hüküm Özel Dairece incelenmediğinden; bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ : 1 ) Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ( 1 ) numaralı bentte yazılı nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, oyçokluğu ile,
2 ) Yukarıda ( 2 ) numaralı bentte yazılı nedenlerden dolayı yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, oybirliği ile, 28.12.2005 gününde karar verildi.
KARŞI OY :

...E-Karşı Oy Gerekçesi:
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca davalı idare adına tesciline karar verilmiş ve bu kararın kesinleşmiş olması karşısında, tapuda malik görünen kimseler tarafından sonradan açılan kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmaz bedelinin talep edildiği davada, davacıların aktif dava ( husumet ) ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle ifade edilmelidir ki; belirli bir davanın başarıya ulaşabilmesi, davacı ya da davalı olan kimselerin gerçekten o davada davacı ya da davalı olma niteliğini taşımalarına bağlıdır.
Bu noktada taraflar, belirli bir davada davacı ve davalı olmak niteliğinden yoksun iseler, davanın bu yönden reddedilmesi gerekir. Davacı olma niteliği ile dava açanın, dava konusu olan hak üzerinde bir tasarruf yetkisi bulunmalı ki, o davada gerçek davacı niteliğini kazanabilsin.
Görüldüğü üzere, bir kimsenin bir davada kendisine kondurulan davacı ya da davalı olma niteliğinin bulunup bulunmaması, usule ilişkin bir sorun olmayıp, maddi hukuka göre belirlenmektedir.
Kısaca, bir hakkı dava etme yetkisi, o hakkın sahibine aittir. Dolayısıyla, Mahkemece dava konusu hakkın esası yönünden karar verilebilmesi, o kişilerin davada gerçekten davacı ve davalı niteliğine sahip olmalarına bağlıdır. Tersi durumda, dava konusu hakkın esası için bir karar verilemeyeceğinden; dava, niteliğin bulunmamasından dolayı reddedilmelidir. Niteliğin yokluğu ise bir itiraz olup, hakimin re'sen göz önünde tutması gerekir.
Bu genel açıklamalardan sonra, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması yollarının açıklanmasında yarar vardır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinin birinci fıkrası, taşınmaz mülkiyetinin kural olarak tescille kazanılacağını öngörmüştür. Bu genel kuraldan ayrık olarak, anılan maddenin ikinci fıkrasında; "Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olması şartına bağlıdır" denilmiştir.
Yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 633. maddesinde de kural olarak tescil ilkesi benimsenmiş; bu kuralın istisnası olarak, işgal, miras, kamulaştırma, cebri icra ve mahkeme kararı ile mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı açıklanmıştır.
Mahkeme kararıyla da tescilden önce mülkiyetin kazanılacağı, Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin ve kesinleşen kararı, davalının mülkiyet hakkına son vermekte ve davacı yararına mülkiyet hakkı kurmakta; böylece mülkiyet değişikliğini sağlamaktadır.
Ne var ki, taşınmaz mülkiyetini devretmek ya da üzerinde sınırlı ayni hak kurmak veya kurulmuş bu hakları devretmek için tescil zorunludur.
Bu noktada, kamulaştırılan taşınmazın malikinin idare lehine ferağ vermediği hallerde, tapulu taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tesciline olanak sağlayan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca verilen tescil kararının kesinleşmesi ile, mal sahibinin mülkiyet hakkının sona erdiği ve idare lehine mülkiyet hakkı kurulduğu kuşku ve duraksamadan uzaktır.
Nitekim, Kamulaştırma Kanunu'nun 17. madde gerekçesinde; "Bu madde, kamulaştırılan taşınmazın mal sahibinin rızasına bakılmaksızın idareye geçmesi kuralının sonucudur" denilmiştir.
Aksi düşünce, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesine dayanılarak verilen tescil kararlarının, çeşitli nedenler ileri sürülerek geçersiz kabul edilmesi sonucunu doğurur ki, böyle bir kaosun yaşanmasına hukukun sebebiyet vermesi düşünülemez.
Yukarıda da açıklandığı gibi, bir davada davacı sıfatı ( aktif husumet ), dava konusu hakkın sahibine aittir. Taşınmaz mülkiyeti tescilsiz iktisap yollarından biri ile başkasına geçmiş ise, tapu sicilinde malik olarak yazılı kişiler tarafından mülkiyet hakkına dayanılarak dava açılması olanaklı değildir.
Somut olayda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca verilen tescil kararının kesinleşmesi ile, tapu sicilinde malik olarak yazılı kişilerin mülkiyet hakkı son bulmuş, taşınmaz mülkiyeti davalı Konak Belediye Başkanlığı'na geçmiştir. Davalı Belediyenin tescil ilamını infaz ettirmemiş olmasının, kesinleşmiş mahkeme kararı ile kazandığı mülkiyet hakkını etkilemeyeceği şüphesizdir.
O halde; kesinleşmiş tescil ilamı ile mülkiyet hakkı sona eren davacıların aktif husumet ehliyeti bulunmadığından, mülkiyet hakkına dayalı olarak kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmaz bedelinin talep edildiği davanın, sıfat yokluğundan reddine karar verilmelidir.
Bu nedenle direnme kararı yerindedir, onanması gerekir. Aksi düşünce ile bozma yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
KAZANCI

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2001/18-645

K. 2001/627

T. 26.9.2001

• KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN ARTIRILMASI ( Usulsüz Tebligat-Adres Tespiti İçin Gerekli Araştırma Yapılmadan İlanen Tebligat Yapılması )

• İLANEN TEBLİGAT ( Adres Tespiti İçin Yeterli Araştırma Yapılmamış Olması-Usulsüz Tebligat-Kamulaştırma Bedelinin Artırılması )

• USULSÜZ TEBLİGAT ( Adres Tespiti İçin Gerekli Araştırma Yapılmadan İlanen Tebligat Yapılması )

• KESİN HÜKÜM ( Kamulaştıran İdarenin Tescil İçin Açtığı Davanın Kamulaştırma Bedelinin Artırılması Davası İçin Kesin Hüküm Teşkil Etmemesi )

2942/m.17

7201/m.28

1086/m.237

ÖZET : Kamulaştırma işleminin kesinleşmesi için, öncelikle kamulaştırma belgelerinin mal sahibine usulüne uygun biçimde tebliğ edilmesi gerekir. Kamulaştırma tebligatı yapılamaması ve ilgilinin adresi tespit edilememesi halinde, kamulaştırma tebligatı yapılamayan kişilere ilanen tebligat yapılabilmesi için adres araştırması yapılması zorunludur. Mülkiyet edinme iradesiyle açılan dava, kamulaştıran idare tarafından paydaş aleyhine tescil istemli olup görülmekte olan dava ise, paydaş davacı tarafından, kamulaştıran idare aleyhine açılan bedel artırma davasıdır. Her iki davanın dayandığı vakıalar aynı değil, farklı ise kesin hükümden söz edilemez. Mülkiyet edinmeye ilişkin tescil kararı görülmekte olan bedel artırma davası için güçlü delil niteliğini almıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki "kamulaştırma bedelinin artırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 05/05/2000 gün ve 1999/520-2000/385 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk dairesinin 12/02/2001 gün ve 2001/855-869 sayılı ilamı ile; ( ...Kamulaştırma tebligatı davacı Melahat Şen adına 03/01/1989 gününde çıkartılmış, adreste bulunmaması üzerine 22/02/1989 da muhatabın halen Nevşehir'de olduğu ve köye dönmediği şerhi verilerek tebligat belgesi iade edilmiş ve kamulaştırmayı yapan idarece kamulaştırma tebligatı 29/03/1991 tarihinde ilanen yapılmıştır. Tebligat Yasasının 28, tüzüğün 46. maddelerine ve Yargıtay uygulamalarına göre, adresi bulunmayan kişilere ilanen tebligat yapılabilmesi için, muhatabın adresini bilmesi olası özel ve resmi kurumlardan ( askerlik şubesi, vergi, nüfus, tapu daireleri gibi ) sorulması ve bu araştırmalar sonucu adresin tespit edilememesi halinde ilanen tebliğ yöntemine başvurulması gerekir. Yine Kamulaştırma kanununun 7. maddesine göre, idarenin, kamulaştırılacak taşınmaz malların sahiplerini ve bunların adreslerini tapu, vergi ve nüfus kayıtlarından araştırarak tespit etmesi, bu yolla belirlenemezse, haricen araştırması gerekir. Somut olayda davacı kamulaştırma tebliğ tarihinde yurt dışında olduğunu ve halen de yurtdışında bulunduğunu, zaman zaman Türkiye'ye giriş yaptığını bu nedenle kamulaştırmayı yeni öğrendiğini iddia etmiştir.
Mahkemece, kamulaştırma tebligatının usulüne uygun yapılıp yapılmadığı araştırılmadan ve saptanmadan taşınmazın Kamulaştırma kanununun 17. maddesi uyarınca davalı idare adına tescil edildiği tarih esas alınarak süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kamulaştırılan taşınmazın 2942 sayılı Kanununun 17. maddesi uyarınca idare adına tesciline karar verilmiş olması taşınmaz sahibinin bedel artırım davası açmasına engel sayılmamalıdır. Zira, 2942 sayılı Yasanın 14. maddesine göre, dava hakkı ancak, kamulaştırılan taşınmaz malın sahibine yöntemine uygun olarak yapılan tebligattan itibaren 30 gün geçmesiyle sona erer. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 24/06/1994 günlü, 1993/3 Esas 1994/2 sayılı kararına göre de, kamulaştırılan taşınmaz malın sahibine yasaya uygun bir bildirim yapılmamış olması halinde, 30 günlük sürenin başlangıcı tapuda ferağ tarihinden itibaren işler. Dava açma hakkının başlangıcının bu iki hal dışındaki bir olaya bağlamak, taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının ve hak arama özgürlüğünün yasada mevcut olmayan bir nedenle kısıtlanması sonucunu doğurur. Daha önce 17. madde uyarınca tescil davası açılmış bulunması ve buna ilişkin kararın kesinleşmiş olması, bedel arttırım davasının açılmasına engel sayılmamalıdır. Bedel artırım davasının kesinleşen tescile ilişkin hükmün sonuçlarını etkilemesi söz konusu değildir. 2942 sayılı Yasanın 7. ve Tebligat Yasasının ilanen tebligata ilişkin hükümleri uyarınca gerekli araştırmayı yapıp, yöntemine uygun tebligat yapmayan idarenin bu kusurundan, kamulaştırılan taşınmaz sahibinin zarar görmesi hakkaniyet kurallarına uygun düşmez.
Mahkemece, kamulaştırma tebligatında davacının Nevşehir'e gittiği ve dönmediği hususu belirtilmiş olmakla, davacının Nevşehir'deki adresinin davalı idarece araştırılıp araştırılmadığı ve davacının tebliğ tarihinde yurt dışında bulunup bulunmadığı veya Türkiye'ye giriş yapıp yapmadığı hususları araştırılarak, tebligatın geçerli olup olmadığı tespit edildikten sonra hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken 17. madde uyarınca tescil davası esas alınarak davanın süresinde açılmadığından bahisle reddedilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırma bedelinin artırılması istemine ilişkindir.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, kamulaştırma işleminin davacıya tebliği için yapılan tebligatın geçerli olup olmadığı, kamulaştırılan taşınmazın 2942 sayılı Yasa'nın 17. maddesi uyarınca davalı idare adına tescile ilişkin kararın görülmekte olan dava yönünden kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı konusundadır.
Mahkemece, Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1990/418-1991/128 sayılı kararla kamulaştırılan taşınmazda bulunan davacı payının idare adına kamulaştırma Yasa'sının 17. maddesi gereğince tescil edildiği, tescil işlemi iptal edilmeden idare aleyhine bedel artırma davası açılamıyacağı, anılan davanın eldeki dava için kesin hüküm oluşturduğu ayrıca kesinleşen hükmün iptal edilmediğinin sabit olduğu belirtilerek, bedel artırma davasının reddine dair karar Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.
Kamulaştırma işleminin kesinleşmesi için, öncelikle kamulaştırma belgelerinin mal sahibine usulüne uygun biçimde tebliğ edilmesi gerekir. Kamulaştırma tebligatı yapılamaması ve ilgilinin adresi tespit edilememesi halinde, kamulaştırma tebligatı yapılamayan kişilere ilanen tebligat yapılabilmesi için Tebligat Yasa'sının 28. Tüzüğün 46. maddeleri ile kamulaştırma Yasa'sının 7. maddesine göre adres araştırması yapılması zorunludur. Sözü edilen Yasa maddelerinde, muhatabın adresinin özel ve resmi kurumlardan ( Tapu, Vergi, Nüfus Daireleri gibi ) sorulup araştırılması, adresin tespit edilememesi halinde ilanen tebligat yapılması gerektiği amir hükümdür.
Somut olayda; davacıya 03/01/1989 gününde çıkartılan kamulaştırma tebligatının 22/02/1989'da Nevşehir'de olduğu, köye dönmediğinden bahisle iade edildiği saptanmıştır. Oysa anılan tarihte davacı, yurt dışında bulunduğunu bildirmiştir. Mahkemenin davacı iddiasını araştırması, sonucuna göre karar vermesi gerekir. Dosya içeriğinden az yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde işlemin yapılmadığı, kamulaştırma belgelerinin tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan mahkemenin davacı payının davalı idare adına tescile ilişkin kararın eldeki dava için kesin hüküm oluşturduğu gerekçesine katılmak mümkün değildir. Şöyle ki; mülkiyet edinme iradesiyle açılan dava, kamulaştıran idare tarafından paydaş Melahat Şen aleyhine tescil istemli olup görülmekte olan dava ise, paydaş davacı, Melahat Şen tarafından, kamulaştıran idare aleyhine açılan bedel artırma davasıdır. Davaların hukuksal nitelikleri farklıdır. Davalarda konu birliği bulunmamaktadır. HUMK.nun 237. maddesi gereğince kesin hükümden söz edilebilmesi için her iki davanın taraflarının dava mevzunun ve dava sebebinin aynı olması gerekir. Her iki davanın dayandığı ( maddi ) vakıalar aynı değil, farklı ise kesin hükümden söz edilemez. Aynı taraflar arasında aynı konu ve aynı sebebe dayanılarak daha önce bir dava açılmış ve verilen hüküm kesinleşmiş ise o konuda kesin hüküm var demektir.
Yukarıda açıklanan kural karşısında kesin hükümden söz edilemez. Davalarda konu birliği bulunmamaktadır. Mülkiyet edinmeye ilişkin tescil kararı görülmekte olan bedel artırma davası için güçlü delil niteliğini almıştır ( H.G.K: 16/04/1997 gün, 1997/8-102/357, 03/02/1999 gün 1999/8-8-29, 05/05/1999 gün 1999/15-235-273 ).
Ne var ki, mahkemece somut olgular gözetilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir. O itibarla Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme karan bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü, ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26/09/2001 gününde oybirliği ile karar verildi. KAZANCI
Old 21-11-2009, 10:43   #6
Av.Erhan AKTAŞ

 
Varsayılan

yukarıda ifade ettiğim gibi yargıtay da aynı görüşteymiş...yani ya yargılamanın iadesini istersiniz yada idare aleyhine tapu iptal ve tazminat isteyebilirsiniz...farkında olmadan yargıtayın görüşüyle aynı görüşü paylaşmışım...şimdiden kolay gelsin
Old 18-05-2010, 11:03   #7
atrocity

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlar, açıklamalarınız ışığında kamulaştırmasız el atmadan doğan bedelin iadesi talebiyle sulh hukuk mahkemesinde dava açtım, 1990 yılında görülen tescil davasında tüm araştırmalara rağmen adresler bulunamadığından ilanen tebligat yapıldığından bahsediyordu ve karar da ilanen tebliğ edilerek kesinleşmişti. Açtığım davada 1990 yılında görülen tescil davasının dosyası istendi, bu dosyayı incelediğimde adres araştırması için çeşitli yerlere yazılar yazıldığını, tapudan malikin adresinin bildirildiğini, üstelik bu adresin halen malikin(davanın görüldüğü sıralarda hayatta değildi)mirasçısı olan müvekkilimin yıllardır ve halen ikamet ettiği adres olduğunu gördüm,bu durumu dilekçeyle açıkladım ve dilekçe ekine gelen yazı cevabını ekledim, adres itibariyle de karar yazılmadan önce bir adres bildirildiği açıkça ortada, buna rağmen tüm araştırmalara rağmen adres bulunamadığından bahsediliyor. Davamız red oldu ve hakim bey red kararını kesin olmak üzere verdi. Sorum; sulh hukuk mahkemesinde kamulaştırmasız el atmadan doğan bedelin iadesi davalarında verilen karar kesin hüküm müdür, bu halde ne yapılabilir. Açıkçası %100 kazanılması mümkün olan bir dava belediyeye karşı olduğu için göz göre göre kaybedildi diye düşünüyorum. Tşk.
Old 18-05-2010, 14:41   #8
atrocity

 
Varsayılan

Bu arada kesin hüküm olmasının sebebi fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutarak 1.000,00-TL üzerinden dava açmamız
Lütfen akıl verin kesin hükümü temyiz etsem, temyiz talebim reddolsa ve bu red kararını da temyiz etsem Yargıtay esasa girer mi dersiniz. Teşk.
Old 04-10-2013, 13:06   #9
EDA HUKUK BÜROSU

 
Varsayılan

Merhaba konu üzerinden çok zaman geçmiş. Şu anda da aynı nitelikte bir dava benim önüme gelmiş bulunuyor ve davanın nitelendirmesini yapamıyorum. Sizin davanız ne şekilde sonuçlandı ve siz en son olarak ne davası açtınız bilgi verirseniz çok yardımcı olursunuz. Teşekkürler.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davalarında Bankadan Para Çekilirse Ne olur Av.Pınar Ertunç Meslektaşların Soruları 6 07-07-2021 22:56
Tapu kaydına kamulaştırma şerhi konmuş olan taşınmazların kamulaştırma bedelleri Av. Eser Bozkurt Meslektaşların Soruları 6 24-08-2017 19:47
kamulaştırma bedelinin tesbiti ve tescil davası Av.Mustafa ÇİLGİN Meslektaşların Soruları 8 27-12-2013 16:49
M.K 713/2 maddesine göre tapu iptali tescil kararlarının tapuya tescilinde tescil har Av.Adem Eyidoğan Meslektaşların Soruları 2 06-12-2007 01:40
Kamulaştırma yasasına göre tescil yönünden kararın kesin olması ve faiz canan ufuk Meslektaşların Soruları 6 08-09-2006 13:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08101511 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.