Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

zilyetlikle tapu tescil ve iptal davası

Yanıt
Old 09-06-2009, 17:11   #1
müdür

 
Varsayılan zilyetlikle tapu tescil ve iptal davası

Merhaba
Müvekkilimin 20 yıldan da uzun süredir zilyet olarak kullandığı bir taşınmaz için tapu tescil ve iptal davası açacağım.Tapu kaydında malik olarak görünen kişi 21 yıl önce vefat etmiş ve hiç mirasçısı yok.
1-Bu durumda taşınmazın mülkiyeti hazineyemi geçmiş olur?
2-Eğer hazineye geçmiş ise zilyetlik nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açabilirmiyim?

Teşekkür ederim.
Old 11-06-2009, 14:49   #2
Gaspıralı

 
Varsayılan

Mirasçı bırakmadan vefat eden kişinin mirası Hazineye kalmaktadır.

Kadastro Kanunu hükümlerine göre (18. madde) kanunları gereği Hazineye intikal etmesi gereken taşınmazlar zilyetlikle iktisap edilemez.

Bu nedenle açacağınız davanın başarı şansının düşük olduğunu düşünüyorum.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1984/8-97
K. 1984/514
T. 9.5.1984
• DEVLETİN MİRASÇILIĞI
• DEVLETE İNTİKAL EDEN TAŞINMAZLARIN ZİLYEDLİKLE İKTİSABI
• ZİLYEDLİKLE İKTİSAP ( Devlete İntikal Eden Taşınmazlar )
• KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI İLE MAL EDİNME
• HAZİNENİN MİRASÇILIĞI
743/m.448,639
ÖZET : Medeni Kanun’un 448. maddesine göre Devlete intikal eden taşınmazların zilyedlikle iktisabı mümkün değildir. Devletin bu olaydaki sıfatı mirasçılık sıfatı değildir; taşınmaz Kanun gereği Devlete intikal etmektedir.

Tapulama Kanunu’nun 33. maddesi son fıkrasındaki "......kanunlar uyarınca Devlete kalan gayrimenkuller tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemez." hükmündeki ( Kanun ) sözcüğü kapsamına Medeni Kanun da girer.

Tapulama Kanun’un 97/1. maddesi, "...bu Kanun’un 1. maddesinde yazılı yerler dışında bulunan gayrimenkuller hakkında umumî hükümlere göre açılmış ve açılacak davalarda da bu Kanun’un 33. ve 42. maddeleri uygulanır..."hükmü getirilmiştir. Bu hüküm Tapulama Kanunu’nun 33. ve 42. maddelerine genel hüküm niteliği kazandırmıştır.

Medeni Kanun’un taşınmaz hukuku ile ilgili hükümlerinin uygulanmasında, 33. madde genel bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır ve bu madde Medeni Kanun’un 639. maddesi yerine geçmiştir. 33. madde, Medeni Kanunu’nun 639. maddesine paralel hükümleri taşımakla birlikte yeni birtakım esaslar da getirmiş bulunmaktadır.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bursa Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.11.1980 gün ve 1978/716 E., 1980/947 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine,

( ...Davacı taşınmazın Selman üzerindeki 1/2 paya ilişkin kaydın zilyedlik sebebiyle hukukî değerini yitirdiğini ileri sürerek kaydın iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece talep kabul edilerek Selman üzerindeki kaydın iptaline karar verilmiştir. Dosya içerisinde mevcut veraset belgesine göre, gayrimenkule paydaş görünen Selman, 1937 tarihinde mirasçı bırakmadan vefat etmiştir. Medeni Kanun’un 448. maddesine göre bu durumda tereke Devlete intikal etmektedir. Devletin bu olaydaki sıfatı mirasçılık sıfatı değildir. Taşınmaz kanun gereği Devlete intikal etmektedir. Bu itibarla olaya Medeni Kanun’un 639/2. maddesinin uygulanması mümkün değildir. 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanunu’nun 20. maddesi ile 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 33. maddesine getirilen son fıkra hükmü ile kanunlar gereği Devlete intikal etmiş taşınmazların zilyedlik yoluyla kazanılması engellenmiştir. Bu itibarla davanın reddine karar verilmesi gerekir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Medeni Kanun’un 639/2. maddesi hükmüne göre, zilyedlik ve zamanaşımı yoluyla kazanıldığı ileri sürülen taşınmazlar 1941 yılında mirasçı bırakılmaksızın ölen Selman Kan adına tapuda kayıtlıdır.

766 sayılı Tapulama Kanunu’nun, 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanunu’nun 20. maddesiyle değişik 33. maddesinin son fıkrasında: "...Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile kanunlar uyarınca Devlete kalan gayrimenkuller tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemez. Ve bu madde hükmü uygulanamaz..." denilmiş; ayrıca Medeni Kanun’un 448. maddesinde de, "...mirasçı bırakmaksızın vefat eden kimsenin mirası, büyük babalar ve büyük anaların baba ve anaları ile erkek ve kız kardeşlerinin intifa hakları baki kalmak üzere, Devlete intikal eder..." hükmü sevkolunmuştur. Görülüyor ki, bu davada çözümlenmesi gereken sorun, 766 sayılı Yasa’nın değişik 33. maddesinin son fıkrasında deyimini bulan ( Kanun ) sözcüğü kapsamına Medeni Yasa’nın da girip girmeyeceği olmalıdır. Çünkü, bu soruya verilecek yanıt, aynı zamanda Özel Daire çoğunluğu ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlığa da çözüm getirecektir.

Hemen vurgulanmalıdır ki, Tapulama Kanunu’nun anılan maddesinin son fıkrasındaki ( kanun ) sözcüğünün kapsamına Medeni Kanun da girer. Bu deyimle yalnız bir takım özel kanunlar değil, Medeni Kanun gibi genel kanunlar da amaçlanmıştır.

Gerçekten de, Toprak Reformu Öntedbirler Kanun tasarısını görüşmek üzere kurulmuş olan 55 numaralı geçici komisyonca hazırlanan 9. maddeye şöyle denilmekteydi:

"Madde 9 - Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle, "özel kanunları" gereğince Devlete kalan özel mülk niteliğindeki topraklar, tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap olunamaz".

Ne var ki, tasarı bu şekli ile kanunlaşmamış, "...Özel kanunları gereğince Devlete kalan..." ibaresi yerine "...kanunlar uyarınca Devlete kalan gayrimenkuller..." şeklinde değiştirilerek kabul edilmiş ve fıkra hükmünün kapsamı, yalnız kaçak ve yitik kişilerle, başka yerlere nakledilenlere ait gayrimenkullerin Devlete intikaline dair 13 Eylül 1915 ve Nisan 1923 tarihli kanunlar ile Hilâfetin İlgasına dair 431 sayılı Kanun değil, bunlarla birlikte bir kısım taşınmazların Devlete intikal ettiğini gösteren tüm kanunları içine alacak şekilde genişletilmiştir.

Nitekim 55 numaralı komisyonun bu fıkra ile ilgili değişiklik gerekçesinde: "...Devletin özel mülkiyetinde sayılabilecek gayrimenkuller çoğunlukla Hazine adına kayıtlı bulunmaktadır. Ancak, sahipsiz oldukları için Hazine’ye ait bulunması veya özel kanunlar hükümleri uyarınca Devlete kalması lâzım geldiği halde Hazine adına tescilleri yapılmamış bu tür gayrimenkullerin bulunduğu da bilinmektedir.

1 - Medeni Kanun’un 636. maddesine göre, sahipsiz yerlerde birikmek, dolmak, kaymak veya umuma ait suların mecra veya seviyeleri değişmek suretiyle meydana gelen,

2 - Firari veya mütegayyip eşhas ile başka yerlere nakledilen kişilere ait olup, 13 Eylül 1915 ve Nisan 1923 tarihli kanunlarla Devlete kalan,

3 - Hilâfetin İlgasına dair olan 431 sayılı Kanunla Millete, dolayısiyle Devlete geçen,

4 - İzinsiz olarak denizden doldurularak kazanılan,

5 - Bataklıkların kurulmasından elde edilen,

6 - Mirasçı bırakmaksızın vefat eden kişilerden miras yoluyla Devlete kalan arazilerin bu tanımlama içinde mütalâa edilmesi lâzım gelmektedir..." denilmek suretiyle konu açıklığa kavuşturulmuş ve böylece mirasçı bırakmadan ölenlere ait olup da, Medeni Kanun’un 448. maddesi hükmü uyarınca Devlete geçen taşınmazların dahi zilyedlik yoluyla kazanılması önlenmiştir.

Bütün devren kazanma hallerinde, devir alan mülkiyeti kazanırken, diğeri kaybeder. Buna öğretide nisbî kaybı denilmektedir. Miras yoluyla iktisapta ve şirketlerin birleşmesinde önceki malik, ölüm veya birleşme sonucu şahıs olmaktan çıkmakta, şahsiyet sona ermekte ve mülkiyet mirasçılara, yahut yeni şirkete geçmektedir. Medeni Kanun’un 448. maddesi hükmüne göre, mirasçı bırakmadan ölen kimsenin terekesinin Devlete geçici ( intikali ) zorunlu bir haldir. Ölüm ile tereke Devlete intikal etmektedir. Bu durum Kanun gereği ortaya çıkmaktadır. Devletin terekeye sahip olması gerçek kişilerin mirasçılığına benzemez. Devlet mirastan mahrum edilemez; iskat edilemez. O halde Devlete geçiş kanun hükmü gereğidir. Hal böyle olduğuna göre, ölenin terekesine ait taşınmazlar tapulu, ya da tapusuz olsun bunların Hazine üzerine kayıtları düşülmeden de, Hazine mülkiyet haklarına sahip olur. Zamanaşımı ile kazanmayı önleyebilmek için Hazine’nin taşınmazlara el koyması da şart değildir.

Nitekim, 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun değişik 33. maddesinin son fıkrası hükmü ile "tapulu, ya da tapusuz olsun" denilmek suretiyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 19.6.1957 günlü, 6/24 sayılı kararı ile ( firari ve yitik kişilerle, başka yere naklolunanlara ait olup, tapuda kayıtlı bulunmayan gayrimenkullerin, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edileceğine ) dair uygulamaya da son verilmiş ve böylece tapuda kayıtlı olmayan ve fakat kanunlar uyarınca Devlete kaldığı kabul edilen taşınmazların Hazine adına tescil edilmiş hükmünde sayılması sağlanmış bulunmaktadır. Kanunkoyucunun bu fıkrayı sevkte güttüğü amaç., Hazine’ye ait taşınmazlara Hazine’nin sahip çıkmasını sağlamak ve gerektiğinde bunları Toprak ve Tarım Reformunun gerçekleştirilmesinde kullanmaktır.

Bu görüş öğretide de aynı şekilde benimsenmiştir. Kemal Tahir Gürsoy / Fikret Eren / Erol Cansel ( Türk Eşya Hukuku ) adlı eserlerinde bu görüşü şu şekilde açıklamışlardır; "...MK. madde 448 ve 534'e göre, mirasçı bırakmadan ölen kimsenin mirası Hazine’ye intikal eder. Hazine’ye intikal eden tereke malları arasında taşınmaz mallar bulunmaktaysa tapuya tescil edilsin, edilmesin, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemez..." ( age-562 ).

Kaldı ki, M.K.’nun 448. maddesi hükmü gereğince Hazine’ye son mirasçı olarak geçen yerler üzerinde kazandırıcı zamanaşımı hükümlerinin uygulanamıyacağı görüşü, Hukuk Genel Kurulu’nun 19.11.1975 günlü, 1973/8-968 E., 1975/1298 K. sayılı kararında da "...766 sayılı Kanun’un 1617 sayılı Kanunla değişik 33. maddesinin son fıkrasındaki "kanun" sözüne Medeni Kanun da dahil bulunduğunun ve bunun sonucu olarak gene aynı hükümdeki "gayrimenkuller" kavramına Medeni Kanun’un 448. maddesinin az önce değinilen hükmü gereğince Devlete kalan gayrimenkul malların da 766 sayılı Kanun’un değişik 33. maddesinin kapsamına girdiğinin kabulü zorunludur..." denilmek suretiyle açıkça benimsenmiştir.

Öte yandan Tapulama Kanunu’nun 97. maddesinin 1. fıkrası "...bu Kanun’un 1. maddesinde yazılı yerler dışında bulunan gayrimenkuller hakkında umumî hükümlere göre açılmış ve açılacak davalarda da bu Kanun’un 33. ve 42. maddeleri uygulanır..." hükmünü getirmiştir. Bu hüküm, anılan 33. maddeye genel hüküm niteliği kazandırmış ve böylece Tapulama Kanunu 1. maddesinde gösterilen yerler dışında bulunan taşınmaz hakkında, genel hükümlere göre açılacak davalarda da 33. ve 42. madde hükümlerinin uygulanması imkânı yaratılmıştır. Medeni Kanun’un taşınmaz hukuku ile ilgili hükümlerinin uygulanmasında, 33. maddenin genel bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığı kuşkusuzdur ve bu maddenin Medeni Kanun’un 639. maddesi yerine geçtiğinde bir duraksama da söz konusu değildir. Çünkü, 33. madde, Medeni Kanun’un 639. maddesine paralel hükümleri taşımakla birlikte 639. maddenin dışında yeni birtakım esaslar da getirmiş bulunmaktadır. Ayrıca 1617 sayılı Kanun’un ek maddesiyle de, Tapulama Kanunu’nun konumuz olan 33. maddesinin son fıkrası hükmünün, 1617 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 26.7.1972'den önce açılmış davalara da uygulanması sağlanmış, böylece bu hüküm geriye doğru yürütülmüştür.

Bütün bu açıklamalara göre Özel Daire bozma ilâmına uyulmak gerekirken, yazılı gerekçelerle eski hükümde direnilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), 28.3.1984 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için, ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

1617 sayılı Kanunla, 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 33/son maddesinde yapılan değişiklik sonucu, kanunlar gereği Devlete geçen taşınmazlar üzerinde kazandırıcı zamanaşımı "işlemeyeceğine" dair getirilen hükmün, Medeni Kanun’un 448. maddesi gereğince Hazine’ye miras yolu ile geçişlerde uygulama olanağı yoktur. 1617 sayılı Kanun’un çıkartılması sırasında 55 sayılı komisyon raporunda, 8. Hukuk Daire çoğunluğunun iddia ettiği gibi; Medeni Kanun’un 448. maddesi yer almamıştır. Aksine Komisyon Başkanı mecliste hangi taşınmazların Tapulama Kanunu’nun 33/son fıkrası hükmüne gireceğini ayrı ayrı saymış ve fakat Medeni Kanun’un 448. maddesinden asla bahsetmemiştir.

1617 sayılı Kanun ile Tapulama Kanunu’nun 33. maddesine son fıkra eklemekle 1617 sayılı Kanun’un yürürlüğü gününe kadar uygulanmakta olan ve yitik, kaçak ve mubadillerden Devlete geçen ve fakat Hazinece el konulmamış olan taşınmazlar üzerinde kazandırıcı zamanaşımı işleyeceğine dair İçtihadı Birleştirme Kararının hükmü ortadan kaldırılmak istenilmiştir.

Kanunkoyucu Tapulama Kanunu’nun 33/son fıkrasında kamu kanunları ile Devlete geçen yerleri kastetmiştir. Bir kanun maddesinin yorumu söz konusu olduğu zaman Kanun’un çıkartılması, uygulanacak olaya çok yakın bir zaman içinde olmuş ise, yorumda Kanunkoyucunun amacı ağırlık noktasını teşkil eder.

Diğer yandan özel hukuk hükümlerinin uygulanmasında Devlet ile fert arasında bir ayrım yapılamaz. Bu temel kural Hukuk Devletinin esaslarındandır. Ferdin miras yolu ile hak kazandığı taşınmaz üzerinde koşulları gerçekleştiği takdirde kazandırıcı zamanaşımı ile iktisaba olanak verildiği halde Devletin aynı özel hukuk kuralına göre mirasçı olduğu zaman o taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme yolunun kapatılması mümkün değildir. Hukuk Devletinde Temel Hukuk kurallarına sadık kalınmalıdır.

En önemlisi ise 8 inci Dairenin çoğunluk görüşü kabul edildiği takdirde Medenî Kanun’un 639/2 ve Tapulama Kanunu’nun 32/d maddesinde yer alan "Tapuda sahibinin kim olduğu belli olmayan, ya da gaipliğine hükmedilmiş bulunan kimselerin taşınmazlarının da kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme" olanağı ortadan dolaylı olarak kaldırılmış bulunacaktır.

Çoğunluk görüşü, Devletin malı üzerinde kazandırıcı zamanaşımı işlemiyeceği temel fikrine dayandırılmak istenmiş ise de, bu görüş kabul edildiği takdirde doğrudan doğruya kültüre elverişli olan ve Tapulama Kanunu’nun 33, Medeni Kanun’un 639 uncu maddesinin uygulanmasına konu olan yerler üzerinde de kazandırıcı zamanaşımının işlemiyeceği sonucu çıkar ki bu takdirde bu maddelerin uygulama yeri kalmaz.

İlk nazarda kanun metni çoğunluk görüşüne hak verir nitelik göstermekte ise de; işin derinlemesine incelemesi sonucunda ve zamanla gelişen uygulamalar karşısında madde metninin kanun tekniğinin zayıflığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenler ile çoğunluk görüşünü benimsemek mümkün olmamaktadır.

Yukarıda açıklanan gerekçeler ile çoğunluk görüşüne karşıyım, hüküm onanmalıdır.

A.Nusret Ozanalp
7. Hukuk Dairesi Başkanı

KARŞI OY YAZISI

766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 33, VI. maddesine ( 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanunu md.20 ile değişik ) göre: "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile kanunlar uyarınca Devlete kalan gayrimenkuller tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemez ve bu madde hükmü uygulanamaz". Miras suretiyle Devlete intikal eden taşınmazlar, bu iktisap yasağının kapsamına girmekte midir? Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık ve görüş ayrılığı bu soruya verilecek cevapta toplanmaktadır.

M.K.’nun 448. maddesi gereğince, miras suretiyle Devlete intikal eden taşınmazlar kanunlar gereğince Devlete kalan taşınmazlardan sayılmazlar. 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 33, VI. maddesi ile; iktisap edilemiyecek taşınmazlar arasında sayılan "Kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmazlar" firarı ve mütegayip kişiler ile Bubadil Rumlardan kalan taşınmazlardır. Bu hususu 1617 sayılı Kanun’un gerekçesinden çıkarmaktayız. Çünkü, kanunların yorumlanmasında, meclis zabıtlarından yararlanmak bir hukuk kuralıdır.

"Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanunu Tasarısı ve 55 nolu Geçici Komisyon Raporu ( 1/689 )"nun 7. maddesindeki açıklamalardan; bu konuda yeni bir hüküm getirilmediği anlaşılmaktadır. Gerekçenin 7. maddesinde şöyle denilmektedir: "Bu maddenin açıklık getirdiği diğer bir husus ise, kanunlarla Devlete kalan ve özel mülkiyet konusu olabilecek nitelikte bulunan gayrimenkuller üzerinde de kazandırıcı zamanaşımının işlemeyeceğidir. Maddeye bu açıklığın getirilmesi, kazaî içtihatların uygulamadaki farklı sonuçlarından Hazine yararının korunması düşüncesine bağlıdır" ( Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 3, toplantı, 3 - Birleşim 113, S.sayısı 513 ).

Gerekçeye göre, sözü geçen madde ile yeni bir iktisap yasağı konulmamış, eski hükümlere bir "açıklama" getirilmiştir. Firari ve mütegayyip kişilerden Hazine’ye kalan ve Hazine tarafından el konulmamış taşınmazların iktisabına cevaz veren, 19.6.1957 gün ve 6/24 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile kabul edilen uygulamaya son verilmek istenilmiştir.

Özet olarak söylemek gerekirse; miras yoluyla Devlete intikal eden taşınmazların, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı caizdir. Tapulama Kanunu’nun 33, VI. maddesinin iktisabını yasakladığı taşınmazlar firari ve mütegayyip kişiler ile mübadil Rumlardan Devlete kalan taşınmazlardır. Bu nedenle aksini kabul eden çoğunluk kararına karşıyım.

Üye
Ali Rıza Düzceer
8. Hukuk Dairesi Üyesi


T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/6997
K. 2001/7574
T. 25.10.2001
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Taşınmaz Tapulu veya Tapusuz Olsun Üzerine Bir Kayıt Düşülmeden de Hazinenin Mülkiyet Hakkına Sahip Olması )
• ZAMANAŞIMI YOLUYLA İKTİSAP ( Zamanaşımı ile Kazanmayı Önleyebilmek için Hazinenin Taşınmazlara El Koymasının Şart Olmaması )
• DEVLETE AİT MALLARIN ZAMANAŞIMI YOLUYLA İKTİSABI ( Kanunlar Uyarınca Devlete Kalan Taşınmaz Mallar Tapuda Kayıtlı Olsun Olmasın Kazandırıcı Zamanaşımı Yolu ile İktisap Edilememesi )
743/m.639,448
4721/m.713,501
3402/m.18
ÖZET : Kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı Olsun Olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez. Taşınmaz tapulu veya tapusuz olsun, üzerine bir kayıt düşülmeden de Hazine mülkiyet hakkına sahip olur. Zamanaşımı ile kazanmayı önleyebilmek için Hazinenin taşınmazlara vaz'iyet etmesi ( el koyması ) şart değildir.

DAVA : Necati U, ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne kısmen reddine dair Adana 3. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 7.6.2001 gün ve 52-478 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, öncesi Elif K.'a ait iki parça taşınmaza 1965 yılından beri zilyet olduğunu, MK. nun 639/2. maddesi koşullarının oluştuğunu ileri sürerek iptal ve tescil istemiş, kayıt maliki Elif K. mirasçı bırakmadığından davalı Hazine davanın reddini savunmuş, mahkemece dava kabul edilmekle hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının MK. nun 639/2. maddesi hükmüne göre hak iddia ettiği taşınmazlar 1965 yılında mirasçı bırakmaksızın ölen Elif K. adına tapuda kayıtlıdır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18/2. maddesine göre ... Kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez. HGK. nun 9.5.1984 T., 1982/8-97 Esas ve 1984/514 karar sayılı ilamında ve keza 3402 sayılı Kanunun gerekçesinde vurgulandığı gibi Kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmazlar kapsamı içinde MK. nun 448. maddesi de vardır. MK. nun 448., 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18/2. maddelerinden anlaşıldığı üzere; taşınmaz tapulu veya tapusuz olsun, üzerine bir kayıt düşülmeden de Hazine mülkiyet hakkına sahip olur. Zamanaşımı ile kazanmayı önleyebilmek için Hazinenin taşınmazlara vaz'iyet etmesi ( el koyması ) şart değildir. Somut olayda; davacının taşınmaz Hazineye intikal etmemiş iken zilyetlikle iktisap ettiği belirlenemediğine göre, davanın reddi gerekmektedir. Mahkemece yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

SONUÇ : Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA 25.10.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil davası av.medinealtintaş Meslektaşların Soruları 5 20-04-2012 11:47
davacısı hazine olan tapu iptal ve tescil davası fatihlk Meslektaşların Soruları 1 10-04-2009 08:57
miras sebepli tapu iptal-tescil davası Av.kerami ÖZDEMİR Meslektaşların Soruları 1 05-01-2009 21:03
imar yolu olarak görünen yere tapu iptal tescil davası açma figen can Meslektaşların Soruları 1 25-12-2008 14:04
devredilen tapunun geri iadesini isteme talepli tapu tescil iptal davası zlm Meslektaşların Soruları 6 22-05-2008 12:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04151106 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.