Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Satış Vaadi Sözleşmesini ayakta tutabilmenin imkanı...

Yanıt
Old 09-09-2010, 12:26   #1
advokat34

 
Varsayılan Satış Vaadi Sözleşmesini ayakta tutabilmenin imkanı...

Herkesin bayramını tebrik ediyorum.
Bir konu hakkındaki tereddütümü paylaşmak istedim. 3 kişilik verasette iştirak olan bir taşınmaz için noterde satış vaadi sözleşmesi yapılmış. Varislerden biri yerine vekaleten vekili vaadde bulunmuş. Ancak vekalet verenin, sözkonusu sözleşmenin yapıldığı tarihten önce öldüğünü farkettik. Diğer varisler yönünden bir sorun yok. Merak ettiğim husus, bir kişi yönündeki bu geçersizlik, sözleşmenin tümünü mü geçersiz kılar yoksa BK.nun sözleşmeleri ayakta tutma ilkesi gereği sadece ölen varis yönünden mi geçersiz kabul edilir? Açacağımız G.satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, geçersiz vekalet ile hakkında vaadde bulunulan ölü şahsın mirasçılarına davayı yöneltmekle sonuca gitmemiz mümkün mü? Çünkü hiç bir mirasçının itirazı yok. Hepsi sözleşmeyi kabul ediyorlar ancak her biri farklı yerlerde yaşadıklarından ve bazılarından vekaletname temin etme imkanımız bulunmadığından direk tapuda işlem yapamıyoruz. Bu davayı açmak zorunlu hale geldiği için bu tereddütler kafamı kurcaladı. Görüş bildiren meslektaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Old 10-09-2010, 01:04   #2
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, eğer davalılar yönünden bir sıkıntınız yoksa ısınız gayet kolay. Açacağınız davayı, tapu maliklerine ya da mirasçılarının tamamına karsı acacaksınız. Dava dilekçesini usulüne uygun sekilde davalılara tebliğ ettirerek taraf teskilini sağlayın. Davalılar mahkemeye gelmezse ve farklı sehirlerde olsalar bile, bulundukları yer mahkemesinden davayı kabul ettiklerine dair bir dilekçe gonderirlerse, davayı kabul hakımı bağlayacağı için, bahsettigimiz dilekçeler yetisirse ilk celsede bile davanın kabulüne karar verilebilir.
Old 10-09-2010, 08:23   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Eylül
Herkesin bayramını tebrik ediyorum.
Bir konu hakkındaki tereddütümü paylaşmak istedim. 3 kişilik verasette iştirak olan bir taşınmaz için noterde satış vaadi sözleşmesi yapılmış. Varislerden biri yerine vekaleten vekili vaadde bulunmuş. Ancak vekalet verenin, sözkonusu sözleşmenin yapıldığı tarihten önce öldüğünü farkettik. Diğer varisler yönünden bir sorun yok. Merak ettiğim husus, bir kişi yönündeki bu geçersizlik, sözleşmenin tümünü mü geçersiz kılar yoksa BK.nun sözleşmeleri ayakta tutma ilkesi gereği sadece ölen varis yönünden mi geçersiz kabul edilir? Açacağımız G.satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, geçersiz vekalet ile hakkında vaadde bulunulan ölü şahsın mirasçılarına davayı yöneltmekle sonuca gitmemiz mümkün mü? Çünkü hiç bir mirasçının itirazı yok. Hepsi sözleşmeyi kabul ediyorlar ancak her biri farklı yerlerde yaşadıklarından ve bazılarından vekaletname temin etme imkanımız bulunmadığından direk tapuda işlem yapamıyoruz. Bu davayı açmak zorunlu hale geldiği için bu tereddütler kafamı kurcaladı. Görüş bildiren meslektaşlara şimdiden teşekkür ederim.

Bildiğiniz üzere iştirak halinde mülkiyette tasarruf noktasında birlikte hareket zorunlu olduğundan, (ve ölüm neticesi vekalet kendiliğinden sona ereceğinden) geçersiz vekalete bağlı işlem de geçersiz sayılır, düşüncesindeyim.

Satış vaadi nedeniyle ödenen bir tutar varsa bunun istirdadı elbette ki mümkündür. Tabi ki vekaletin vaad sırasında geçersizliği bilindiği halde buna rağmen satış vaad edenlerce işlem yapılmışsa, bundan dolaı uğradığınız her türlü zararınızı talep etmek hakınız da mevcuttur.

Tüm bunların dışında satış vaadi sözleşmesini ayakta tutabilmek (ve olayı zorlamak) için İştirak halindeki mülkiyete tabi taşınmaz hissesinin satış sonrası payının haczine dair teoride benimsenen şu görüşü -ben buna katılmasam da- kıyas yoluyla belki deneyebilirsiniz: Tabi ki bunun için taşınmazın hisseli devrinin size bir faydası olacaksa...

Kanaatimce pratikte bunun sağlanması da çok zordur.

Alıntı:
İştirak halindeki mülkiyet hissesi üzerinde tasarruf edilemediğinden (MK. mad. 702/III), burada haczin konusu doğrudan doğruya «hisse» olmayıp, o hisseye «iştirak halindeki mülkiyet ilişkisinin son bulması halinde düşecek olan pay»dır.(19) (20)

Bu madde gereğince, borçlunun iştirak halinde ortak olduğu bir taşınmaz maldaki hissesi haczedilince;

a) Önce, icra memuru, bu haciz durumunu adresleri bilinen diğer bütün hissedarlara -ilgili üçüncü kişi sıfatiyle- bildirir. Bu tebliğ ile, hissedarlara «bundan böyle doğacak olan semerelerden borçlunun hissesine düşecek kısmın icra dairesine verilmesi, borçluya hissesi ile ilgili olarak yapılacak her türlü tebligatın, bundan sonra icra dairesine yapılması ve borçlunun onayı yerine icra memurunun izninin alınması gerektiği» bildirilir ve böylece de, borçlunun hissesi üzerindeki tasarruf hakkı sınırlandırılmış (İİK. mad. 86) olur. Hissedarlar bu bildiriye rağmen, semereleri icra dairesine değil de borçluya verirlerse, semereleri icra dairesine tekrar ödemek zorunda kalırlar.(21) (TALİH UYAR)
Bkz:
http://webcache.googleusercontent.co...&ct=clnk&gl=tr
Old 15-11-2010, 17:10   #4
advokat34

 
Varsayılan

Yukarıda bahsettiğimiz "Gayrımenkul satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil" davasının daha ilk duruşması yapılmadan, tapudaki kayda göre varislerden birinin payı için, 3.şahıs tarafından haciz konulmuştur. Her ne kadar satış vaadi sözleşmesi ile taşınmaz alıcısına teslim edilmişse de, bu sözleşme için tapuya şerh verilmediğinden, 3.şahsın iyiniyeti korunacaktır diye düşünüyorum. Bu durumda, 3 yıldır taşınmaz kullanımında olan ve satış bedelini peşin ödemiş olan alıcı, tapuda isimleri açıklayıcı olarak görünen varislere ait haczin terkini için yapılacak bir şey var mıdır? Devam eden GSV dayalı tapu iptali davasında bu yönde bir talepte bulunulabilir mi? Deneyimlerini paylaşan meslektaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Old 22-02-2011, 19:03   #5
advokat34

 
Varsayılan Yargıtay kararı gerekmektedir...

Yukarıda bahsettiğim dava hala devam etmektedir. Davalıların hiç biri itiraz etmediği için tapu iptali ve tescil talebimiz yönünden sıkıntı yok gibi. Ancak, tapudaki iştirakçilerden biri adına, borcundan dolayı konulan haciz nedeniyle, mahkemeden hacizden ari şekiilde tescil talebinde bulunduk ama hakim bu konuda Yargıtay kararı olup olmadığını sordu. Kendi araştırmamda bu duruma tam olarak uyan bir içtihata rastlayamadım. Kullandığınız proğramlarından bulma imkanı olan meslektaşların yardımını istiyorum.
(Gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi yapıldıktan, bedel ödenip taşınmaz teslim alındıktan 2 yıl gibi bir zaman sonra, tapuda ismi bulunan varislerden birinin borcu nedeniyle payına konulan haciz için, hacizden ari şekilde tescil kararı verilebilir mi? Bununla ilgili Yargıtay kararı gerekiyor. Yardımlarınız için şimdiden tşk ederim).
Old 22-02-2011, 23:53   #6
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Bence burada, tapu iptali ve tescil davasına bakan mahkeme, hacizden ari şekilde tescil kararı veremez. Çünkü; konulan haciz ve bunun kaldırılması üsülü, haczi koyan dava dışı 3. kişiyi ilgilendirmektedir. Bu 3. kişi tapu iptali davasında taraf olmadığı için, 3. kişi hakkında taraf olmadığı bir konuya ilişkin karar verilemez. Kaldı ki; davanın niteliği de farklı olup, mahkeme görevli olmadığı için haczin kaldırılması yönünde karar veremeyecektir.
Yapılması gereken iş, noter satış vaadini delil göstererek (hacizden önce olmak kaydıyla), haciz alacaklısına karşı haczin kaldırılması ve dava sonuçlanıncaya kadar satışın durdurulması yönünde ihtiyati tedbir istemli istihkak davası açmaktır. Bu dava sonuçlanana kadar da, tapu iptal davasında bekletici mesele yapılmasını talep etmelisiniz.
Benzer bir olayı paylaşmak isterim: Müvekkil, bir şahıstan noterde satışını yaparak araç satın almıştı. Ancak trafikte tescilini yapmamıştı. Bu arada, aracı satın aldığı kişinin borcundan dolayı araca alacaklısı tarafından haciz konuldu. Satış, hacizden önce olduğu için, İcra hukuk mahkemesine başvurarak, haczi kaldırtmıştık. Yargıtay kararı da bulursam bilahere ekleyeceğim. Saygılarımlaaa...
Old 23-02-2011, 11:41   #7
Av.Kaan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan derviş yıldızoğlu
Benzer bir olayı paylaşmak isterim: Müvekkil, bir şahıstan noterde satışını yaparak araç satın almıştı. Ancak trafikte tescilini yapmamıştı. Bu arada, aracı satın aldığı kişinin borcundan dolayı araca alacaklısı tarafından haciz konuldu. Satış, hacizden önce olduğu için, İcra hukuk mahkemesine başvurarak, haczi kaldırtmıştık. Yargıtay kararı da bulursam bilahere ekleyeceğim. Saygılarımlaaa...


Örnek olaya uygun düşmemektedir. Araçlarda noter satışı ile mülkiyet el değiştirir. Sicile yapılan bildirimden ibarettir. Tapuda ise mülkiyet tescille el değiştirdiğinden tescilden önceki haciz geçerlidir. Satış vaadi şerh verilmediğinden 3.kişiye karşı öne sürülemez. Kaldı ki haczin kaldırılması için bu kişilere açılmış bir dava olmalı...

Alıntı:
<H4>T.C.
Alıntı:

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/588

K. 2006/2202

T. 28.2.2006

• TAŞINMAZ MAL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Şerhlerin Kaldırılması Suretiyle Tapu İptali ve Tescil İstemi - Davacı Bu Sözleşmeyle Kazandığı Kişisel Hakkı Tapuya Şerh Vererek Kuvvetlendirmediğinden 3. Kişilere Karşı Kişisel Hakka Dayanıp Koruma Talebinde Bulunamayacağı )

• ŞERHLERİN KALDIRILMASI SURETİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davacı Bu Sözleşmeyle Kazandığı Kişisel Hakkı Tapuya Şerh Vererek Kuvvetlendirmediğinden 3. Kişilere Karşı Kişisel Hakka Dayanıp Koruma Talebinde Bulunamayacağı - Buna Dayanarak Açtığı İstihkak İddiası Dinlenemeyeceği )

• İSTİHKAK İDDİASI ( Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmesine Dayalı Tapu İptali ve Tescil İstemi - Davacı Bu Sözleşmeyle Kazandığı Kişisel Hakkı Tapuya Şerh Vererek Kuvvetlendirmediğinden 3. Kişilere Karşı Kişisel Hakka Dayanarak İleri Süremeyeceği )

• İYİNİYET İDDİASI ( Davacı Satış Vaadi Sözleşmesiyle Kazandığı Kişisel Hakkı Tapuya Şerh Vererek Kuvvetlendirmediğinden 3. Kişilere Karşı Kişisel Hakka Dayanarak İstihkak İddiası İleri Süremeyeceği - Kayıt Üzerindeki İyi Niyetli Kamu Alacaklısı Vergi Dairesinin Haciz Şerhleriyle Kazandığı Hakkın Terkininin Olanaksız Olduğu )

2644/m.26

4721/m.1020


ÖZET : Dava, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı kayıt üzerindeki şerhlerin kaldırılması suretiyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacının dayandığı sözleşme tarihten sonra Vergi Dairesince bu hacizler konulmuş ise de, davacı bu sözleşmeyle kazandığı kişisel hakkı tapuya şerh vererek kuvvetlendirmediğinden 3. kişilere karşı kişisel hakka dayanıp koruma talebinde bulunamaz ve buna dayanarak açtığı istihkak iddiası dinlenemez. Böyle olunca kayıt üzerindeki iyi niyetli kamu alacaklısı Vergi Dairesinin haciz şerhleriyle kazandığı hakkın terkini olanaksızdır.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.5.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil ve taşınmaz üzerindeki hacizlerin kaldırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.9.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı idare vekili ile dahili davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı kayıt üzerindeki şerhlerin kaldırılması suretiyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece dava kabul edilmiş, hükmü dayalı kamu alacaklısı Vergi Dairesi ile davaya dahil edilen Necati Polat ve müşterekleri temyiz etmiştir.
1- Arsa sahiplerinden olan Hüsamettin Güngör ile vaat alacaklısı Kazım Eroğlu arasındaki 20.11.1997 günlü satış vaadi sözleşmesi biçimine uygun düzenlenmiştir. Gerçekten geçerliliği resmi şekil şartına bağlanan tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan bir sözleşmeye dayanılarak mülkiyet devir borcu yerine getirilmez ise, edimin hükmen yerine getirilmesi mahkemeden istenebilir. Sözleşmenin konusunu 13.03.1992 günlü arsa payı devri karşılığı sözleşmenin yüklenicisi olan Rafi Özkütük'ün bu sıfatını 27.11.1992 günlü sözleşme ile devrettiği S.S.Güngörler Yapı Kooperatifi'nin yapmakta olduğu inşaatın A Blok 10 numaralı bağımsız bölümü oluşturduğu taraflar arasında çekişme konusu değildir. Bundan ayrı, tarafların davacının dayandığı 20.11.1997 günlü taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesini tapuya şerh ettirmediği hususunda da çekişmeleri yoktur. Dava konusu taşınmaz üzerine kamu alacaklısı Vergi Dairesi yararına 24.2.2000 ve 25.2.2000 tarihlerinde haciz şerhleri işlenmiş, dahili davalılar yararına olan hacizler ise 14.10.2004, 20.10.2004 ve 3.12.2004 tarihlerinde şerh edilmiştir. Dava ise, 28.05.2004 tarihinde açılmış bulunmaktadır.
2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26. maddesinin hükmü gereğince noterler tarafından tanzim edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri taraflardan birinin istemesi üzerine gayrimenkul siciline şerh verilebilir. Bundan amaç, sözleşmeye aleniyet kazandırmak, edinilen kişisel hakkı kuvvetlendirerek 3. şahıslara karşı da ileri sürülebilir hale getirmektir. Çünkü, Türk Medeni Kanununun 1020. maddesi uyarınca tapu sicili aleni olup, hiç kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez. Başka bir anlatımla bir hak tapu siciline şerh verilerek kuvvetlendirilmedikçe iyi niyetli 3. kişilere karşı dermayan edilemez. Aksi takdirde sözleşme tarafları arasında hüküm ve sonuç meydana getirir. Her ne kadar davacının dayandığı sözleşme 20.11.1997 tarihli olup, Vergi Dairesince hacizler bu tarihten sonra konulmuş ise de, davacı bu sözleşmeyle kazandığı kişisel hakkı tapuya şerh vererek kuvvetlendirmediğinden 3. kişilere karşı kişisel hakka dayanıp koruma talebinde bulunamaz ve buna dayanarak açtığı istihkak iddiası dinlenemez. Böyle olunca kayıt üzerindeki iyi niyetli kamu alacaklısı Vergi Dairesinin haciz şerhleriyle kazandığı hakkın terkini olanaksızdır. Somut olayın 30.09.1988 tarih 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da bir ilişkisi bulunmadığından, Vergi Dairesi yararına olan haciz şerhlerinin bu karardaki bazı gerekçelere dayanılarak kaldırılması da mümkün değildir. Vergi Dairesinin bütün bu hususları amaçlayan temyiz itirazları açıklanan nedenlerle kabul edilmelidir.
2- Dahili davalıların temyiz itirazlarına gelince;
Davalılar Necati Polat, Yakup Duran ve Mustafa Aslan davacı tarafından verilen 25.4.2005 tarihli dilekçe ile davaya katılmışlar ve haklarındaki hüküm bu katılma işleminden sonra kurulmuştur. Hukuk usulünde davaya dahil etme yoluyla taraf durumunu almış ve davalı sıfatı kazandırılmış kişiler leh ve aleyhine hüküm kurulamaz. Mahkemece bu husus gözardı edilerek anılan kişiler davanın tarafıymışcasına aleyhlerinde hüküm kurulması doğru olmamış kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın Yukarıda ( 1 ) bentte açıklanan nedenlerle davalı Vergi Dairesi yararına; ( 2 ) bent uyarınca da temyiz eden dahili davalılar yararına BOZULMASINA, dahili davalılar tarafından yatırılan harcın iadesine, 28.02.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. yarx
</H4>
Alıntı:
<H4>T.C.
Alıntı:

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/8619

K. 1997/9292

T. 18.12.1997

• SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Taşınmaz Üzerinde Haciz Bulunması )

• HACZİN KALDIRILMASI ( Satış Vaadi Sözleşmesiyle Devredilen Taşınmazdaki )

743/m.45,73

818/m.213

1086/m.45,73


ÖZET : Satış vaadi sözleşmesi uyarınca taşınmazın üzerindeki hacizlerden arındırılarak adına tapuya tescilini isteyen davacının, lehine haciz bulunan kişiler aleyhine harcını ödeyerek dava açması gerekir. DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.10.1996 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.5.1997 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalı ... A.Ş. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, satış vaadi sözleşmesi uyarınca taşınmazın üzerindeki hacizlerden arındırılarak adına tapuya tescili isteminden ibarettir.
Bu tür davalarda hem satış vaadi sözleşmesinde bulunan satıcı, hem de lehine haciz konutan şahsi hak sahipleri davalı olarak gösterilir. Satış vaadi sözleşmesine göre tescilde bedel sözleşmedeki tarafların serbest iradeleri ile kararlaştırdıkları semendir. Hacizlerin kaldırılması da istendiğine göre haciz bedelleri üzerinden, lehine haciz bulunan kişiler aleyhine harcı alınarak dava açılmak gerekir. Eğer haciz sahipleri hasım gösterilmez ise sadece satış vaadi üzerinde durularak, gayrimenkul intikali ile ilgili hüküm kurulur ve de hacizler hakkında herhangi bir kaldırma yoluna gidilmez. Davacıların ya haciz sahiplerine açacakları bir dava ile davalı olarak hasım alıp, ayın isteği ile o davayı birleştirmesi veya başlangıçta haciz sahiplerini de davalı olarak gösterip harçları da ödeyip hem ayın hem de hacizler hakkındaki davada bir karar verme yolu tercih edilmelidir. Davaya konu olayda mahkeme satış vaadi sözleşmesine geçerlilik tanımış ve tescile karar vermiş, bununla yetinmeyip haciz sahipleri aleyhine de karar kurularak hacizleri kaldırmıştır. Oysa ki haciz sahipleri hakkında yukarıda izah edildiği üzere harcı da verilmek suretiyle açılan bir dava bulunmadığı gözetilmemiştir.
Ayrıca, mümeyyiz alacağının bulunduğunu, satıcı ve alıcının bildiğini muvazaalı olarak satış vaadi düzenlendiğini ileri sürerek satış vaadi sözleşmesinin iptali için dava açtığını dahi savunduğuna göre, bunun üzerinde de durulmalı ve o davanın dahi bu dava ile birleştirilmesi veya onun sonucunun alınmasından sonra tescil davasında bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün ... A,Ş. yönünden BOZULMASINA, 18.12.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
</H4>
Old 05-11-2011, 21:19   #8
genus non perit

 
Varsayılan hissedarlar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesi

hissedarlar arasında 30 yıl önce noterde tapuya şerh edilmeyen bir satış vaadi sözleşmesi yapılmış müvekkil o tarihten bu yana yeri kullanıyor. satış vaadinde bulunanlar şu anda tapuda devre yanaşmamaktadır.bu sözleşmeye dayalı olarak zilyedliğe de dayanarak tapu iptalini ve tescilini sağlayabilirmiyim.buna ilişkin yargıtay kararı bulabilirmiyim.
Old 10-11-2011, 15:49   #9
Av.Kaan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan genus non perit
hissedarlar arasında 30 yıl önce noterde tapuya şerh edilmeyen bir satış vaadi
Alıntı:
Yazan genus non perit
sözleşmesi yapılmış müvekkil o tarihten bu yana yeri kullanıyor. satış vaadinde bulunanlar şu anda tapuda devre yanaşmamaktadır.bu sözleşmeye dayalı olarak
zilyedliğe de dayanarak tapu iptalini ve tescilini sağlayabilirmiyim.buna ilişkin yargıtay kararı bulabilirmiyim.



Evet sağlayabilirsiniz. Tapuya şerh edilip edilmemesi 3.kişiler bakımından önem arzeder, sözleşmenin tarafları için değişen bir şey yoktur.
30 yıl geçmişse zamanaşımı akla gelebilir ancak müvekkiliniz zilyet ise zilyetlik sürdüğü sürece zamanaşımı işlemez.
Tabi ki bedelin ödenip ödenmesi vs hususlar sözleşmeye göre değerlendirilmelidir.

T.C.


YARGITAY


14. HUKUK DAİRESİ


E. 2009/2848


K. 2009/3799


T. 25.3.2009


• TAŞINMAZ SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNE DAYANAN TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Satışı Vaad Edilen Taşınmazın Zilyetliğinin Devredildiği Sözleşmede Yer Aldığı - TMK’nun 979. Md. Yer Alan Hüküm Uyarınca Zilyetlik Hükmen Devredildiği/Devreden Kişi Fer'i Zilyet Devralan Kişi İse Asli Zilyet Sıfatını Kazanmış Kabul Edildiği )


• ZİLYETLİĞİN HÜKMEN DEVREDİLMESİ ( TMK’nun 979. Md. Yer Alan Hüküm Uyarınca Zilyetlik Hükmen Devredildiği - Devreden Kişi Fer'i Zilyet Devralan Kişi İse Asli Zilyet Sıfatını Kazanmış Kabul Edildiği/Mirasçıları Hakkındaki Davanın Zamanaşımı Nedeniyle Reddinin Doğru Olmadığı )


• ZAMANAŞIMI ( Tapu İptali ve Tescil - TMK’nun 979. Md. Yer Alan Hüküm Uyarınca Zilyetlik Hükmen Devredildiği - Devreden Kişi Fer'i Zilyet Devralan Kişi İse Asli Zilyet Sıfatını Kazanmış Kabul Edildiği/Mirasçıları Hakkındaki Davanın Zamanaşımı Nedeniyle Reddinin Doğru Olmadığı )


4721/m.979


818/m.22



ÖZET : Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Satışı vaad edilen taşınmazın zilyetliğinin devredildiği sözleşmede yer almıştır. Bu gibi durumlar da Türk Medeni Kanununun 979. maddesinde yer alan hüküm uyarınca zilyetlik hükmen devredilmiş, artık devreden kişi fer'i zilyet, devralan kişi ise asli zilyet sıfatını kazanmış kabul edilir. Dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olup kullanıma engel olunmaması, zilyetliğin sürdürüldüğü anlamına geldiğinden davalıların zamanaşımı savunması yukarıda sözü edilen dürüst davranma kuralına uygun olmadığından mirasçıları hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddi doğru değildir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.10.2007 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 12.06.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Hamide Sarıdemir mirasçısı olan davalılar, zamanaşımı savunmasında bulunmuştur.
Mahkemece, davalı Kadri Yeşil hakkındaki davanın husumet nedeniyle, diğer davalılar hakkındaki davanın ise, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanunu'nun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunu'nun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun 706. ve Noterlik Kanunu'nun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde resen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanunu'nun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan "dürüst davranma" kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenmez.
Somut olayda; davacının isteminin dayanağı olan ve biçimine uygun olarak düzenlenmiş 18.10.1995 ve 20.10.2000 tarihli sözleşmelerde satışa konu 1986 ada 11 parsel sayılı parselin davacıya satış vaadinde bulunulduğu, satış bedelinin tamamen alındığı ve ... zilyetlik ve kullanma haklarının da devir ve teslim edildiği... yazılıdır.
1- Görülüyor ki, satışı vaad edilen taşınmazın zilyetliğinin devredildiği sözleşmede yer almıştır. Bu gibi durumlar da Türk Medeni Kanunu'nun 979. maddesinde yer alan hüküm uyarınca zilyetlik hükmen devredilmiş, artık devreden kişi fer'i zilyet, devralan kişi ise asli zilyet sıfatını kazanmış kabul edilir. Dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olup kullanıma engel olunmaması, zilyetliğin sürdürüldüğü anlamına geldiğinden davalıların zamanaşımı savunması yukarıda sözü edilen dürüst davranma kuralına uygun olmadığından Hamide Sarıdemir mirasçıları hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddi doğru değildir.
2- Davalı Kadri Yeşil ile ilgili temyize gelince;
Bir kısım davalılar murisi Hamide Sarıdemir tarafından 18.10.1995 tarihli biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi ile davalı Kadri Yeşil'e satışı vaadedilen 11 parsel sayılı taşınmazın 20.10.2000 tarihli biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi ile davacıya Kadri Yeşil tarafından satışı vaat edilmiştir. Davanın her aşamasında davacı talebini ıslahen tazminata dönüştürebileceğinden ve bu taleple ilgili husumet Kadri Yeşil'e yöneltileceğinden adı geçen davalı hakkındaki davanın reddi de doğru olmamış, hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 1 ) ve ( 2 ) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 25.03.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. yarx

T.C.


YARGITAY


15. HUKUK DAİRESİ


E. 2002/1212


K. 2002/2239


T. 1.5.2002


• TAŞINMAZ SATIŞ VAADİ ( Satışı Vaadolunan Taşınmazın Zilyetliğinin Almayı Vaad Edende Olması Halinde Zamanaşımı )


• ZİLYETLİK ( Satışı Vaadolunan Taşınmazın Zilyetliğinin Almayı Vaad Edende Olması Hali )


4721/m.973


743/m.887



ÖZET : Satışı vaadolan taşınmazın zilyetliği, almayı vaadedenin elinde bulunduğu sürece zamanaşımı işlemez.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Yanlar arasında taşınmaz satış vaadi sözleşmesi vardır. Davacı yüklenici adına tescilini talep ettiği bağımsız bölümlerin zilyedi olduğunu ileri sürmüştür. Yargıtay'ın kararlılık kazanmış içtihadıyla satışı vaadolan taşınmazın zilyetliği almayı vaadeden elinde bulunduğu sürece zamanaşımı işlemez. Bu husus gözetilerek işin esasına girilip davacı, yüklenici sıfatıyla edimini yerine getirmiş ve tescile hak kazanmış olup, olmadığı araştırılarak hüküm tesisi gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 1.5.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx

T.C.


YARGITAY


14. HUKUK DAİRESİ


E. 2008/323


K. 2008/930


T. 4.2.2008


• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Satış Vaadi Sözleşmesinde Taşınmazın Teslim Edildiği Beyanı Yer Aldığından Zamanaşımı Savunmasının İleri Sürülemeyeceği - Tapulama Sırasında Tespitin Sözleşme Tarihinden Önce Yapıldığı/Hak Düşürücü Sürenin Uygulanamayacağı )


• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Tapu İptali ve Tescil Davası - Tapulama Sırasında Yapılan Tespitin Sözleşme Tarihinden Önce Olduğu/10 Yıllık Sürenin Uygulanamayacağı )


• SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Tapu İptali ve Tescil Davası - Satış Vaadi Sözleşmesinde Taşınmazın Teslim Edildiği Beyanı Yer Aldığından Zamanaşımı Savunmasının İleri Sürülemeyeceği )


• TAŞINMAZIN TESPİTİ ( Tapu İptali ve Tescil Davası - Tapulama Sırasında Yapılan Tespitin Sözleşme Tarihinden Daha Önce Gerçekleştirildiği/10 Yıllık Hak Düşürücü Sürenin Uygulanamayacağı )


3402/m.12



ÖZET : Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden söz edilerek dava reddedilmiştir. Sözleşmede satış vaadine konu taşınmazın davacıya teslim edildiği yazıldığından, burada zamanaşımı savunmasında bulunmak iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz diğer taraftan; tespit dayanılan sözleşmeden önceki bir tarihte yapıldığından hak düşürücü süre uygulanmamalıdır.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.10.2006 gününde verilen dilekçe ile noter satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen 09.02.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden söz edilerek dava reddedilmiştir.
Tapulama sırasında 3335 m2 yüzölçümündeki 39 parselin 1/2 payı davalılar miras bırakanı Turgut Yönet adına tespit görmüştür. Tespit tarihi 24.11.1988, tutanaktaki hakkın kesinleşme tarihi 18.03.1991'dir. davada dayanılan ve biçimine uygun düzenlendiği anlaşılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi 27.12.1988 tarihini taşımaktadır. Sözleşmede satış vaadine konu taşınmazın davacıya teslim edildiği yazıldığından, burada zamanaşımı savunmasında bulunmak iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz diğer taraftan; az önce sözü edildiği üzere tespit 24.11.1988 tarihinde yapıldığından dayanılan sözleşme ise bu tarihten sonraki bir tarihi taşıdığından olayda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı da yoktur.
Mahkemece çekişmenin esası incelenerek bir sonuca ulaşılması yerine davada dayanılan hakkın tespit tarihinden sonraki bir tarihi taşıdığı göz ardı edilerek istek yazılı olduğu şekilde reddedildiğinden, karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 04.02.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. yarx
Old 11-06-2014, 16:02   #10
av.medine

 
Varsayılan Acil Cevap -ferağa Icbar

Sayın meslektaşlarım ; taşınmaz satış vaaadine konu taşınmaz tapuda muhtelif hisselerde 3 MURİS adına kayıtlı olup ( MURİSLER KARI-KOCAVE ANNE ) kanuni mirasçılar aynı kişiler olmakla ; müvekkilim üçüncü şahıs kanuni mirasçılardan 9 kişinin hissesini satmayı vaad eden noter sözleşmesi yapıyor. Ne varki taşınmazın zilyetliğini türlü gerekçeler ile alamıyor.Şimdi ise 10 YILLIK SÜRE DOLMADAN FERAĞA İCBAR DAVASI AÇMAK İSTİYORUZ.Konuya ilişkin kafamı kurcalayan hususlar şunlar ;
Davayı üçüncü şahıs sıfatı ile açabilirmiyim. Hani son çıkan kanun ile taşınmaz hissedar olmayan üçüncü kişiye satılamıyor ya...Sözleşme tarihi 2004 bu arada .
Yani davacı sıfatı var mıdır müvekkilin.
ikinci husus 12 mirasçıdan 9 kişinin hissesine dair bir satış vaadi sözleşmesi yapılmış davayı tüm kanuni mirasçılara mı açacağız ; yoksa salt satış vaadinde bulunan mirasçılara mı ?
Üçüncü sorum zilyetliğin vaki olmaması davada bize zarar verir mi ? Acaba davayı terditli mi açmalıyım. Yani mümkün ise tapu iptal ; mümkün değil ise 2004 TARİHİNDEKİ NOTERDE YAZILI SATIŞ BEDELİNİN BUGÜNE UYARLAMASI İLE BEDELİNİN İSTİRDATI ....
Görüşlerini bildiren meslektaşlarıma şimdiden teşekkürler
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Satış Vaadi Sözleşmesini Yerine Getirmemek üye31194 Meslektaşların Soruları 1 21-06-2010 07:36
Taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesine dayalı satış vaadinde satıcının hilesi denipre Meslektaşların Soruları 0 02-03-2010 16:51
Satış Vaadi Sözleşmesine Dayanarak Başka Bir Satış Vaadi Sözleşmesi Yapılabilir mi? lnmdeniz Meslektaşların Soruları 13 19-02-2009 18:34
Satış vaadi Av.Günar Meslektaşların Soruları 1 21-05-2008 22:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08875895 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.