Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tasarrufun İptali Davasında Kötüniyetli Dördüncü Kişi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-03-2012, 21:02   #1
tiryakim

 
Olumlu Tasarrufun İptali Davasında Kötüniyetli Dördüncü Kişi

Merhabalar Değerli Meslektaşlarım;

Tasarrufun İptali davası ile bir konuda görüşleriniz almak istiyorum...
İcra Takip Dosyası borçlularımız şunlardır...

1-)YAVUZ ŞENŞAKRAK ( Asıl Borçlu )
2-)MUHARREM İNCEEFE ( Kefil ) ( Sebze Meyve Halinde Çalışmaktadır.Sebze Meyve Halinde Dükkanı Var...İflas edip 2007 yılında şehirden borçları sebebi ile kaçıyor.)
3-)YASİN PEKPARLAK ( Kefil )
4-)ARİF ŞAHİN ( Kefil )

Kefil MUHARREM İNCEEFE üzerindeki tüm malvarlığını diğer kefil YASİN PEKPARLAK ' ın eşi 3.kişi SUNA PEKPARLAK' a borcun doğum tarihinden sonra alacaklılara zarar vermek kastı ile devir etmektedir.
Kredi dosyasına kefil olan YASİN PEKPARLAK ' ın eşi 3. kişi SUNA PEKPARLAK alacaklılara zarar vermek kastı ile hareket ederek taşınmazları satın aldıktan 1 yıl sonra Sebze Meyve Halinde Çalışan MUHARREM İNCEEFE ile aynı işkolunda faaliyet gösteren 4. Kişi olan EYÜK AÇIKGÖZ ' e taşınmazların hepsini aynı gün hayatın olağan akışına aykırı olarak ve alacaklılara zarar vermek kastı ile devir etmektedir. Şu anda taşınmazların sahibi tapuda EYÜP AÇIKGÖZ olarak gözükmektedir. Eyüp AÇIKGÖZ , Muharrem İNCEEFE ile aynı işkolunda yani sebze meyve halinde falliyet göstermiştir. Eyüp İNCEEFE sebze meyve halinde babasına ait şirkette 900 - TL maaşla yani asgari ücretle çalışmaktadır. Asgari ücretle çalışan birinin yaklaşık 10 Dönümlük yeri alması hayatın olağan akışına aykırıdır diye düşünmekteyim.

Sorularım ise şunlardır ;

1-)Burda 4. kişi olan EYÜP AÇIKGÖZ, borçlunun maksadını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu kabul edilir mi ? ( Yani Muharrem İNCEFE ile Eyüp AÇIKGÖZ aynı işkolunda faaliyet gösterdiği kabul edilir mi ? İkiside sebze meyve halinde çalışmaktadır. )
2-)Tasarrufun İptali davasını banka lehine açacağım için tanık dinletme olanağım bulunmamaktadır . Tanık dinletme olanağım olmadığı için yukarıdaki iddiam yani Eyüp AÇIKGÖZ ile Muharrem İNCEEFE ' nin sebze meyve halinde çalışmış olmaları --- Eyüp AÇIKGÖZ hala çalışıyor , Muharrem İNCEEFE 2007 yılında iflas ettiği için şehirden kaçmıştır --- aynı işkolunda falliyet göstermeleri davamı iddiam için yeterlimidir ? Şayet aynı işkolunda faaliyet göstermiş olmaları davamı iddiam için yeterli değilse başka hangi delillere dayanabilirim ?

Teşekkürler...

NOT:İsimler uydurmadır.
Old 30-03-2012, 10:59   #2
hltydmr

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım.
Bana göre şahısların aynı iş kolunda faaliyet göstermeleri yapılan satışların kötüniyetli olduğunu ispata yeterli değildir. Gayrimenkulü satın alan şahsın aylık gelirinin düşük olması ve fakat 10 dönümlük bir yer alması da hayatın olağan akışına aykırı değildir.
siz tasarrufun iptali davasında üçünci kişi olarak taraflar arasındaki satım akitlerinin muvazaalı olduğunu, gerçek bir alım satım olmadığını, maksatın alacaklıya zarar vermek olduğunu iddia ediyorsunuz. Bu iddianızı, yani muvazaa iddianızı aktin tarafı olmadığınız için her türlü delille kanıtlayabilirsiniz. Buna tanık delili de dahil diye düşünüyorum.
İptalini istediğini tasarruflar bakımından satış şeklinin, gayrimenkulün değerinin, değerin satıcıya hangi vasıtalarla ödendiğinin (banka havalesi mi elden mi trampa mı ???) belirlenmesi işinizi kolaylaştıracaktır diye düşünmekteyim .
Old 30-03-2012, 11:06   #3
tiryakim

 
Varsayılan

Vekilliğini yaptığımız yer banka olduğu için tanık dinletme olanağımız yok malesef
30 adet taşınmazın aynı gün satışının olmasıda hayatın olanağan akışına aykırılık teşkil etmez mi ?
Old 30-03-2012, 14:23   #4
GÜLSÜM ÖNAL

 
Varsayılan

T.C.YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2010/4180 K. 2010/5041 T. 1.6.2010
• İSTİHKAK DAVASI ( Aynı Sektörde Faal Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması - Borçlunun Alacaklılarını Izrar Kastını Bildiğinin Kabulü Gereği )
• BORÇLUNUN ALACAKLILARINI IZRAR KASTI ( Bilindiğinin Kabulü Gereği - Aynı Sektörde Faal Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması )
• TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ( Borçlunun Alacaklılarını Izrar Kastı/Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması - Davanın Kabulü Gereği )
• ARAÇ SATIŞI ( Aynı Sektörde Faal Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması - Noter Satış Sözleşmesinin Alacaklının Haklarını Etkilemeyeceği )
• NOTER SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Alacaklının Haklarını Etkilememesi - Aynı Sektörde Faal Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması )
2004/m. 96, 280/3
ÖZET : Dava, 3.kişinin açtığı istihkak davası ile alacaklının karşılık dava olarak açtığı tasarrufun iptali davasına ilişkindir.

Borçlu ile aynı sektörde faaliyette bulunan, davacı 3. Şirket ortakları ile organik bağ bulunan ve aynı gruba ait 3. kişi Şirketin, borcun doğumundan sonraki ve birbirine yakın tarihlerde, borçluya ait 10 adet aracı satın alması, borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiğinin kabulü gerekir. Keyfiyet alacaklıya süresinde bildirilmediğine ve gerekli duyurularda yapılmadığına göre devir yani davacı 3. kişi ile borçlu arasındaki görünürdeki noter satış sözleşmesi alacaklının haklarını etkilemez.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davacı 3.kişinin davasının reddine, alacaklının açtığı tasarrufun iptali davasının kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı-karşılık davacı alacaklı ile davacı-karşılık davalı 3.kişi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı 3.kişi vekili, Karşıyaka l.İcra Müdürlüğünün 2008/4117 Esas sayılı dosyasından, davacının 24.06.2008 tarihinde noterde düzenlenen sözleşme ile satın aldığı 35 ... 20 ve 35 ... 69 plakalı araçların trafik kaydı üzerine satıştan sonra haciz konulduğunu belirterek, İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulü ile anılan haczin kaldırılmasını istemiştir.

Davalı alacaklı vekili, davacı ve borçlunun aynı sektörde çalışan ve birbirlerini yakından tanıyan firmalar olduğunu, dava konusu araçları alacaklılardan mal kaçırma amacı ile danışıklı olarak davacı 3.kişiye satıldığını belirterek, istihkak davasının reddini ve davacı ve borçlu arasındaki tasarrufun iptali istemi ile İİK'nun 277-280. maddeleri gereğince açtığı karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı borçlu şirket temsilcileri, satışın gerçek olduğunu ve tasarrufun iptali davasının reddi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece, davacının aracı satın aldığı tarihte trafik kaydında haciz şerhi bulunmadığından 2918 sayılı yasaya uygun olarak yapılan noterde düzenlenen satış sözleşmesi ile davacının aracın mülkiyetini kazandığını ve 3.kişinin kötüniyeti ispatlanmadığından bahisle istihkak davasının kabulüne karşılık olarak açılan tasarrufun iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı-karşılık davacı alacaklı vekili ve yargılama gideri ile ilgili hükümde hata yapıldığı gerekçesi ile davacı -karşılık davalı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, 3.kişinin İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davası ile alacaklının İİK'nun 277-280. maddesine dayalı karşılık dava olarak açtığı tasarrufun iptali davasına ilişkindir.

1. Takip dayanağı borcun doğumu 14.11.2007 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanmış ve dava konusu araçların trafik kaydı üzerine haciz şerhi 35 ... 20 plakalı araç yönünden 04.08.2008 tarihinde, 35 ... 69 plakalı araç yönünden 14.07.2008 tarihinde konulmuştur. Davacı araçları bu tarihten önce noter satış sözleşmesi ile 24.06.2008 tarihinde satın almış ise de davacı 3. kişi ile borçlu şirketlerin aynı sektör de faaliyette bulundukları dava konusu araçların dışındaki 8 adet aracın da bu satıştan kısa bir süre önce aynı gün 19.06.2008 tarihinde davacı 3. Şirket ortakları ile organik bağ bulunan ve aynı gruba ait ... Depoculuk İnş.San.Ltd. Şirketi tarafından satın alındığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Bu durumda, borçlu ile aynı sektörde faaliyette bulunan 3.kişi şirketin, borcun doğumundan sonraki ve birbirine yakın tarihlerde, borçluya ait 10 adet aracı satın alması, İİK'nun 280/3. maddesi gereğince, borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiğinin kabulü gerekir. Keyfiyet alacaklıya süresinde bildirilmediğine ve gerekli duyurularda yapılmadığına göre devir yani davacı 3.kişi ile borçlu arasındaki görünürdeki noter satış sözleşmesi alacaklının haklarını etkilemez.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davacı 3.kişinin davasının reddine, alacaklının açtığı tasarrufun iptali davasının kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2. Kabule göre ise, davacı-karşılık davalı 3.kişinin davası kabul edildiğine göre ve HUMK'nun 94.madde koşulları gerçekleşmediği halde yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması ve davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi de isabetsizdir.

SONUÇ : Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı-karşılık davalı 3.kişinin vekilinin, 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşılık davacı alacaklı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı-karşılık davalı 3.kişiye geri verilmesine, 01.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 30-03-2012, 14:26   #5
GÜLSÜM ÖNAL

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1702
K. 2010/3164
T. 6.4.2010
• TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ( Borçlunun Alacaklılara Zarar Verme Kastı ile İşyerinden Arkadaşıyla Yaptığı İşlerdeki Amacını ve Borçlunun Durumunu Arkadaşın Bildiğinin Kabulü Gereği - Hacze Konu Taşınmazın Borçlunun Annesi ve Kardeşi Tarafından Kullanılıyor Olmasının Hayatın Olağan Akışına Uygun Olmadığı )
• BORÇLUNUN ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTIYLA YAPTIĞI İŞLEM ( Borçlunun İçinde Bulunduğu Mali Durumu ve Zarar Verme Kastını İşlemin Karşı Tarafınca Bilinmesi Halinde İptali Gereği - İşlemin Karşı Tarafı Davalı Borçlunun İşyerinde Arkadaşı Olup İşlemin Amacını Bilebilecek Kişilerden Olduğunun Kabulü Gereği )
2004/m. 280/1
ÖZET : Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir.

DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu A. T.'nın alacaklısından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 25.2.2008 tarihinde davalı O. Ç.'ya sattığını belirterek tasarrufun iptalini, dava ve talep etmiştir. Davalı O. Ç.ı vekili, dava konusu taşınmazı üzerindeki ipotek ve hacizlerle birlikte 90.000 TL'ye aldıklarını, ipotek ve hacizleri ödediklerini iyiniyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı A. T. savunma yapmamıştır.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, taşınmazın tapudaki satış bedeliyle gerçek değeri arasında fahiş fark olmadığı, davalı O. Ç.'nın taşınmazı satın almasında haksız ve kötüniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava İİK.nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Yasanın 280/1 maddesine göre, malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir.

Somut olayda davalı O. Ç. vekilinin 2.9.2008 tarihili cevap dilekçesi içeriğinden davalıların işyerinden arkadaş oldukları, borçlunun İş Bankasından aldığı kredinin kefilinin davalı O. Ç. olduğu, borçlunun kredi borcunu ödeyememesi nedeniyle dava konusu taşınmazı davalı O.'e sattığı anlaşıldığından davalı O.'ün borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gereklidir. Dava konusu taşınmaz 25.2.2008 tarihinde satılmış olmasına rağmen 8.4.2009 tarihli keşif ve 22.5.2008 tarihli haciz tutanağı içerisinden taşınmazın borçlunun annesi ve kardeşi tarafından kullanılıyor olması da hayatın olağan oluşuna uygun değildir.

O halde davalılar arasındaki tasarrufun İİK. 280/1 madde gereğince takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi isabetli görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 06.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 30-03-2012, 16:39   #6
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan GÜLSÜM ÖNAL
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1702
K. 2010/3164
T. 6.4.2010
• TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ( Borçlunun Alacaklılara Zarar Verme Kastı ile İşyerinden Arkadaşıyla Yaptığı İşlerdeki Amacını ve Borçlunun Durumunu Arkadaşın Bildiğinin Kabulü Gereği - Hacze Konu Taşınmazın Borçlunun Annesi ve Kardeşi Tarafından Kullanılıyor Olmasının Hayatın Olağan Akışına Uygun Olmadığı )
• BORÇLUNUN ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTIYLA YAPTIĞI İŞLEM ( Borçlunun İçinde Bulunduğu Mali Durumu ve Zarar Verme Kastını İşlemin Karşı Tarafınca Bilinmesi Halinde İptali Gereği - İşlemin Karşı Tarafı Davalı Borçlunun İşyerinde Arkadaşı Olup İşlemin Amacını Bilebilecek Kişilerden Olduğunun Kabulü Gereği )
2004/m. 280/1
ÖZET : Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir.

DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu A. T.'nın alacaklısından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 25.2.2008 tarihinde davalı O. Ç.'ya sattığını belirterek tasarrufun iptalini, dava ve talep etmiştir. Davalı O. Ç.ı vekili, dava konusu taşınmazı üzerindeki ipotek ve hacizlerle birlikte 90.000 TL'ye aldıklarını, ipotek ve hacizleri ödediklerini iyiniyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı A. T. savunma yapmamıştır.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, taşınmazın tapudaki satış bedeliyle gerçek değeri arasında fahiş fark olmadığı, davalı O. Ç.'nın taşınmazı satın almasında haksız ve kötüniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava İİK.nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Yasanın 280/1 maddesine göre, malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir.

Somut olayda davalı O. Ç. vekilinin 2.9.2008 tarihili cevap dilekçesi içeriğinden davalıların işyerinden arkadaş oldukları, borçlunun İş Bankasından aldığı kredinin kefilinin davalı O. Ç. olduğu, borçlunun kredi borcunu ödeyememesi nedeniyle dava konusu taşınmazı davalı O.'e sattığı anlaşıldığından davalı O.'ün borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gereklidir. Dava konusu taşınmaz 25.2.2008 tarihinde satılmış olmasına rağmen 8.4.2009 tarihli keşif ve 22.5.2008 tarihli haciz tutanağı içerisinden taşınmazın borçlunun annesi ve kardeşi tarafından kullanılıyor olması da hayatın olağan oluşuna uygun değildir.

O halde davalılar arasındaki tasarrufun İİK. 280/1 madde gereğince takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi isabetli görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 06.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Peki Üstadım ;

1-)Burda 4. kişi olan EYÜP AÇIKGÖZ, borçlunun maksadını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu kabul edilir mi ? ( Yani Muharrem İNCEFE ile Eyüp AÇIKGÖZ aynı işkolunda faaliyet gösterdiği kabul edilir mi ? İkiside sebze meyve halinde çalışmaktadır. )

Yukarıda yazdığım sorudaki görüşünüz nedir ?
Old 30-03-2012, 23:39   #7
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
Merhabalar Değerli Meslektaşlarım;

Tasarrufun İptali davası ile bir konuda görüşleriniz almak istiyorum...
İcra Takip Dosyası borçlularımız şunlardır...

1-)YAVUZ ŞENŞAKRAK ( Asıl Borçlu )
2-)MUHARREM İNCEEFE ( Kefil ) ( Sebze Meyve Halinde Çalışmaktadır.Sebze Meyve Halinde Dükkanı Var...İflas edip 2007 yılında şehirden borçları sebebi ile kaçıyor.)
3-)YASİN PEKPARLAK ( Kefil )
4-)ARİF ŞAHİN ( Kefil )

Kefil MUHARREM İNCEEFE üzerindeki tüm malvarlığını diğer kefil YASİN PEKPARLAK ' ın eşi 3.kişi SUNA PEKPARLAK' a borcun doğum tarihinden sonra alacaklılara zarar vermek kastı ile devir etmektedir.
Kredi dosyasına kefil olan YASİN PEKPARLAK ' ın eşi 3. kişi SUNA PEKPARLAK alacaklılara zarar vermek kastı ile hareket ederek taşınmazları satın aldıktan 1 yıl sonra Sebze Meyve Halinde Çalışan MUHARREM İNCEEFE ile aynı işkolunda faaliyet gösteren 4. Kişi olan EYÜK AÇIKGÖZ ' e taşınmazların hepsini aynı gün hayatın olağan akışına aykırı olarak ve alacaklılara zarar vermek kastı ile devir etmektedir. Şu anda taşınmazların sahibi tapuda EYÜP AÇIKGÖZ olarak gözükmektedir. Eyüp AÇIKGÖZ , Muharrem İNCEEFE ile aynı işkolunda yani sebze meyve halinde falliyet göstermiştir. Eyüp İNCEEFE sebze meyve halinde babasına ait şirkette 900 - TL maaşla yani asgari ücretle çalışmaktadır. Asgari ücretle çalışan birinin yaklaşık 10 Dönümlük yeri alması hayatın olağan akışına aykırıdır diye düşünmekteyim.

Sorularım ise şunlardır ;

1-)Burda 4. kişi olan EYÜP AÇIKGÖZ, borçlunun maksadını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu kabul edilir mi ? ( Yani Muharrem İNCEFE ile Eyüp AÇIKGÖZ aynı işkolunda faaliyet gösterdiği kabul edilir mi ? İkiside sebze meyve halinde çalışmaktadır. )
2-)Tasarrufun İptali davasını banka lehine açacağım için tanık dinletme olanağım bulunmamaktadır . Tanık dinletme olanağım olmadığı için yukarıdaki iddiam yani Eyüp AÇIKGÖZ ile Muharrem İNCEEFE ' nin sebze meyve halinde çalışmış olmaları --- Eyüp AÇIKGÖZ hala çalışıyor , Muharrem İNCEEFE 2007 yılında iflas ettiği için şehirden kaçmıştır --- aynı işkolunda falliyet göstermeleri davamı iddiam için yeterlimidir ? Şayet aynı işkolunda faaliyet göstermiş olmaları davamı iddiam için yeterli değilse başka hangi delillere dayanabilirim ?

Teşekkürler...

NOT:İsimler uydurmadır.

Sayın tiryakim,

hukukta 'dördüncü kişi' yoktur; Sadece 'üçüncü kişi' vardır. Sözleşmede, davada veya icra takibinde taraf olmayan herkes üçüncü kişidir.
Olayınızda SUNA PEKPARLAK ve EYÜP AÇIKGÖZ üçüncü kişidirler. Benim görüşüme göre 'kefiller'de üçüncü kişidirler.

Eyüp İNCEEFE'nin olaydaki rolünü tam olarak çıkaramadım.

Her iki devir işleminde de alacaklılara zarar vermek kastı var demektesiniz. Malların devrinde alacaklılara zarar vermek kastını hangi kanıtlara dayanarak varsaydığınızı tam olarak çıkaramadım.

Alacaklı alacağını tahsil etmek için genelde ilk olarak asıl borçluya yönelir; Asıl borçludan hiç bahsetmiyorsunuz.

Asıl borçlunun borcunu ödeme gücü varsa, kefilin malını başkasına devretmesi(Devir karşılıklı mı karşılıksız mı belirtmemişsiniz) neden tasarrufun iptaline konu olsun?

Benim görüşüme göre yapılacak ilk iş ilk devir işleminin tasarrufun iptaline konu olup olmadığını belirlemek. İkinci üçüncü kişinin durumu ancak bu işlemden sonra söz konusu olabilir.

Saygılarımla
Old 31-03-2012, 21:42   #8
tiryakim

 
Varsayılan

Hukukta dorduncu kiside olur beşinci kiside üstadım
Old 01-04-2012, 10:29   #9
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
Hukukta dorduncu kiside olur beşinci kiside üstadım

Sayın tiryakim,

hukukta dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sonsuza kadar kişi olabileceğini hangi hukuk kuralına ve hangi kaynağa dayanarak iddia ediyorsunuz?

Benim naçizane görüşümün kaynağı Prof. Dr. Ejder Yılmaz'ın Hukuk Sözlüğü adlı eserinin dördüncü baskısı, sayfa 947.

Saygılarımla
Old 01-04-2012, 17:30   #10
tiryakim

 
Olumlu

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın tiryakim,

hukukta dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sonsuza kadar kişi olabileceğini hangi hukuk kuralına ve hangi kaynağa dayanarak iddia ediyorsunuz?

Benim naçizane görüşümün kaynağı Prof. Dr. Ejder Yılmaz'ın Hukuk Sözlüğü adlı eserinin dördüncü baskısı, sayfa 947.

Saygılarımla

Sayın Gemici;

Benim naçizane dayanağım ise ;

Yargıtayın Verdiği Kararlardır...

Hukukta 3. ve 4.Kişinin olduğuna dair Karar;

T.C. YARGITAY
17.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/5563
Karar: 2011/7537
Karar Tarihi: 14.07.2011
TASARRUFUN
İPTALİ DAVASI - TAŞINMAZLARIN TASARRUF TARİHİNDEKİ GERÇEK DEĞERİNİN BELİRLENMESİ - İVAZLAR ARASINDA FAHİŞ FARK OLUP OLMADIĞININ SAPTANMASI - DAVALI ÜÇÜNCÜ VE DÖRDÜNCÜ KİŞİLERİN BORÇLUNUN IZRAR KASTINI BİLEBİLECEK KİŞİLERDEN OLUP OLMADIKLARI
ÖZET: Somut olayda mahkemece davalıların ızrar kastının kanıtlanamaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davaya konu taşınmazların başında uzman bilirkişiler vasıtası ile keşif yapılarak taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi ve ivazlar arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması, ayrıca davalılar arasında yakın akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı gibi bir yakınlık olup olmadığının araştırılarak davalı üçüncü ve dördüncü kişilerin borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olup olmadıklarının irdelenmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
(6183 S. K. m. 24, 28, 29, 30) (2004 S. K. m. 277) (YHGK. 25.11.1987 T. 1987/15-380 E. 1987/872 K.)
Dava: Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; karar da yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Karar: Davacı vekili davalılardan M. R. K.'nun ortağı olduğu şirketin vergi borcu sebebiyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığım ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazları diğer davalılara sattığını öne sürerek yapılan tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalılardan M. R. K. davaya karşı cevap vermemiş, diğer davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 Sayılı Kanunun 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da sebebiyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkım almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü kişi üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu yasal sebeple iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İ.İ.K.'nun 28, 29 ve 30 maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır. Bu yasal sebeple de, davacı tarafından 6183 Sayılı Kanunun 28, 29 ve 30. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) Genellikle, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü kişi nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir.
Somut olayda mahkemece davalıların ızrar kastının kanıtlanamaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davaya konu taşınmazların başında uzman bilirkişiler vasıtası ile keşif yapılarak taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi ve ivazlar arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması, ayrıca davalılar arasında yakın akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı gibi bir yakınlık olup olmadığının araştırılarak davalı üçüncü ve dördüncü kişilerin borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olup olmadıklarının irdelenmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulmasına, peşin alman harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 14.07.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Hukukta 5. Kişinin olduğuna dair Karar;

T.C. YARGITAY
17.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/2974
Karar: 2010/8597
Karar Tarihi: 21.10.2010 
TASARRUFUN
İPTALİ DAVASI - TAŞINMAZI SATIN ALAN BEŞİNCİ KİŞİ KONUMUNDAKİ KİŞİYE KARŞI DAVA AÇILMIŞ OLDUĞU - TASARRUF İŞLEMİNİN TARAFI OLAN DİĞER KİŞİLERİN DE HAKLARI ETKİLENECEK OLMASI - TARAF TEŞKİLİ SAĞLANMASI GEREĞİ - ZORUNLU DAVA ARKADAŞLIĞI
ÖZET: Somut olayda borçlu olduğu bildirilen Ş.’in kendisine ait taşınmazı dava dışı O.'a, onun tarafından yine dava dışı A. ve E'e, onlar tarafından da davalı A.'e satılmış olduğu öne sürüldüğü halde dava sadece borçlu Ş. ile beşinci kişi konumunda olan A'in aleyhine açılmıştır. Beşinci kişi olan A'in aleyhine dava açıldığına ve davada yapılan tasarruf işlemlerinin iptali istenildiğine göre, iptal kararı verilmesi halinde davada taraf gösterilmeyen ancak tasarruf işleminin tarafı olan kişilerin de hakları etkileneceğinden dava dışı O. ile A. ve E.'e de dava dilekçesinin tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanması gerekmektedir. İptal davalarında borçlu ile üçüncü kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup, üçüncü kişiden satın alan dördüncü ve beşinci kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp bunlar arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığı niteliğinde olması nedeniyle sadece beşinci kişi konumundaki davalının yetki itirazında bulunması halinde bu davalı yönünden dosyanın tefrik edilerek yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir.
(2004 S. K. m. 277, 282) (1086 S. K. m. 43, 44, 45, 46, 47, 48)
Dava: Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Karar: Davacı vekili davalılardan Ş’in müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazı O.'a, onun tarafından A. ve E.'e, onlar tarafından da davalı A.'e satıldığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalılardan A.'in yetki itirazı ile birlikte davanın reddini savunmuş, diğer davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece dava dilekçesinin yetki nedeniyle dosyanın Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali iste-mine ilişkindir. Aynı Yasanın 282. maddesi uyarınca iptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılması gerekir. Bunlardan başka kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. Somut olayda borçlu olduğu bildirilen Ş.’in kendisine ait taşınmazı dava dışı O.'a, onun tarafından yine dava dışı A. ve E'e, onlar tarafından da davalı A.'e satılmış olduğu öne sürüldüğü halde dava sadece borçlu Ş. ile beşinci kişi konumunda olan A'in aleyhine açılmıştır. Beşinci kişi olan A'in aleyhine dava açıldığına ve davada yapılan tasarruf işlemlerinin iptali istenildiğine göre, iptal kararı verilmesi halinde davada taraf gösterilmeyen ancak tasarruf işleminin tarafı olan kişilerin de hakları etkileneceğinden dava dışı O. ile A. ve E.'e de dava dilekçesinin tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de iptal davalarında borçlu ile üçüncü kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup, üçüncü kişiden satın alan dördüncü ve beşinci kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp bunlar arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığı niteliğinde olması nedeniyle sadece beşinci kişi konumundaki davalının yetki itirazında bulunması halinde bu davalı yönünden dosyanın tefrik edilerek yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekirken dava dosyasının tamamının yetkisizlik kararı ile Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş olması da doğru değildir.
Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 21.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Hukukta 6. Kişinin Olduğuna Dair Karar;

Esas :2010/12141
Karar:2011/3214
Tarih:07.04.2011
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-KARAR-
Hükmüne uyulan YARGITAY bozma ilamında özetle; Davacı vekilinin dava dilekçesinde, her türlü yasal delile dayandığını bildirmiş olduğundan, davalıların borçluyla olan ilişkilerinin ve borçlunun durumunu bilebilecek durumda oldukları konusunda delillerini ikmal için süre verilmesi, taraf delilleri toplanarak birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması GEREĞİNE DEĞİNİLMİŞTİR. Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.
Dava 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali İSTEĞİNE İLİŞKİNDİR. 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek için borcun doğumundan sonra yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların, geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın TAHSİLİNİ SAĞLAMAKTIR. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynıyla İLGİLİ DEĞİLDİR. Aynı yasanın 25 inci maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçluyla hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. Yine aynı yasanın 31 inci maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum EDİLMESİ GEREKİR. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki GERÇEK DEĞERİDİR. Somut olayda, davalı borçlu Şentürk Saya Çanta Deri Konfeksiyon San. ve Tic. Ltd. Şti.ne ait 2611 ada 2 sayılı parsel üzerindeki 1, 9, 10, 11 ve 15 nolu bağımsız bölümler davalılardan Hayri Şentürk’e, Hayri tarafından 1, 9, 10 ve 15 nolu bağımsız bölümler davalı Adem Üsküplü’ye, Adem tarafından Adnan Güney’e, Adnan tarafından da 1 nolu bağımsız bölüm davalılardan Ender Kaplan ve Mehmet Yurduseven’e, 9, 10 ve 15 nolu bağımsız bölümler ise davalı Nuran Akdoğan’A SATILMIŞTIR. Dava konusu 11 nolu bağımsız bölüm ise davalı Hayri tarafından davalı Vedat Öztürk’e, onun tarafından da davalı Jale Pınar Öztürk’E SATILMIŞTIR. Davacı tarafından açılan dava sonucunda sözü edilen bu taşınmazlara ilişkin davanın kabulüyle yapılan tasarrufların iptaline karar verilmiş, Dairemizce hükmü temyiz edenlerden Hayri Şentürk’ün temyiz itirazlarının reddine, diğer davalılardan Vedat Öztürk, Jale Pınar Öztürk, Ender Kaplan, Mehmet Yurduseven ve Adem Üsküplü’nün temyiz itirazlarının kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR. Böylece davalılardan üçüncü kişi konumunda olan davalı Hayri Şentürk ile hükmü temyiz etmeyen ve beşinci kişi konumundaki Adnan Güney ve altıncı kişi konumunda olan davalı Nuran Akdoğan yönünden davanın kabulüne dair verilen karar KESİNLEŞMİŞ OLMAKTADIR. Dosya arasındaki tapu sicil müdürlüğünün yazısı ile 15 nolu bağımsız bölümün en son malikinin dava dışı Abdülkadir Akın OLDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR. Bu durumda;
1 - 1 nolu bağımsız bölüme ilişkin önceki hükmü temyiz eden dördüncü kişi konumundaki davalı Adem Üsküplüyle altıncı kişi konumundaki davalılar Ender Kaplan ve Mehmet Yurduseven’in borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanamaması nedeniyle haklarındaki davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de davalı üçüncü kişi Hayri Şentürk aleyhindeki önceki karar temyiz itirazlarının reddi nedeniyle, beşinci kişi Adnan Güney ise aleyhindeki önceki kararı temyiz etmemesi NEDENİYLE KESİNLEŞMİŞTİR. Ancak sözü edilen bağımsız bölüm Hayri ve Adnan tarafından elden çıkarılmış olduğundan bu davalılar yönünden dava bedele DÖNÜŞMÜŞ BULUNMAKTADIR. Bu durumda davalılar Hayri Şentürk ve Adnan Güney’in taşınmazları elden çıkardıkları tarihteki gerçek değerleri oranında ve davacı tarafın alacak ve ferileriyle sınırlı biçimde tazminata mahkum edilmeleri gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.
2 - Dava konusu 9 ve 10 nolu bağımsız bölümlere ilişkin temyiz itirazlarına gelince; bu taşınmazlar yönünden de davalı Adem Üsküplü’nün borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun kanıtlanamaması nedeniyle hakkındaki davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de davalılardan üçüncü kişi Hayri Şentürk yönünden aleyhindeki önceki karar temyiz itirazlarının reddi nedeniyle, beşinci kişi Adnan Güneyle altıncı kişi Nuran Akdoğan ise aleyhlerindeki önceki kararı temyiz etmemeleri NEDENİYLE KESİNLEŞMİŞTİR. Bu durumda davalılardan Adem Üsküplü hakkındaki davanın reddine, diğer davalılara yönelik davanın kabulüyle yapılan tasarrufların iptaline ve davacı tarafa taşınmazlar üzerinde cebri icra yapma yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır
3 - Dava konusu 11 nolu bağımsız bölüme ilişkin temyiz itirazları yönünden; dava konusu 11 nolu bağımsız bölüme ilişkin davada dördüncü kişi Vedat Öztürk ile beşinci kişi Jale Pınar Öztürk’ün borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanamaması nedeniyle haklarındaki davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de üçüncü kişi konumundaki davalı Hayri Şentürk aleyhindeki önceki karar temyiz itirazlarının reddi NEDENİYLE KESİNLEŞMİŞTİR. Bu durumda Hayri Şentürk’ün taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında ve davacı tarafın alacak ve ferileriyle sınırlı biçimde tazminata mahkum edilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.
4 - Dava konusu 15 nolu bağımsız bölüme ilişkin temyiz itirazları yönünden; davalı dördüncü kişi Adem Üsküplü’nün borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun kanıtlanamaması nedeniyle hakkındaki davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de davalılardan üçüncü kişi Hayri Şentürk yönünden aleyhindeki önceki karar temyiz itirazlarının reddi nedeniyle, beşinci kişi Adnan Güneyle altıncı kişi Nuran Akdoğan ise aleyhlerindeki önceki kararı temyiz etmemeleri NEDENİYLE KESİNLEŞMİŞTİR. Bu durumda sözü edilen taşınmazın davadan sonra dava dışı Abdulkadir Akın’a satılıp satılmadığının tapu sicil müdürlüğünden sorularak taşınmaz davalı Nuran Akdoğan tarafından elden çıkarılmış ise davalılardan Adem Üsküplü hakkındaki davanın reddine, diğer davalılara yönelik davanın bedele dönüşmesi nedeniyle davalılar Hayri Şentürk, Adnan Güney ve Nuran Akdoğan’ın taşınmazı elden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve davacı alacaklının asıl alacak ve ferileriyle sınırlı olacak biçimde tazminata mahkum edilmeleri, Nuran Akdoğan taşınmazı elden çıkarmamış ise yapılan tasarrufun iptaliyle davacı tarafa cebri icra yapma yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır
5 - Kabule göre de vekalet ücretinin hangi değer üzerinden hesaplandığının gerekçede gösterilmemiş olması da DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davalılardan Hayri Şentürk, Adnan Güney ve Nuran Akdoğan’a ilişkin olarak BOZULMASINA 07.04.2011 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.


Teşekkürler...
Old 01-04-2012, 23:11   #11
Gemici

 
Varsayılan

Sayın tiryakim,

ben, hukukta 'dördüncü kişi' yoktur; Sadece 'üçüncü kişi' vardır. diye belirttim' Yargıtay dördüncü, beşinci, altıncı... kişi yaratamaz demedim; Yaratır da!

Hukuki ilişkilerde sadece taraflar ve 'üçüncü kişi'ler vardır. Söz konusu ilişkilerin dışında kalanlar devamlı olarak 'üçüncü kişi'dirler. Yargıtay dördüncü kişi ve beşinci kişi dese bile.

Taraflar ve tarafların dışında kalıp 'üçüncü' olarak adlandırılanlar tüm toplumsal ilişkilerde vardır, sadece hukukta değil. Osmanlıca'da şahs-ı-salis olarak adlandırılan üçüncü şahıs tarafların dışında kalan diğer kişiler için kullanılan ve her dilde karşılığı olan yerleşmiş bir kavramdır.

Hukuki ilişkinin dışında kalan taraflara göre üçüncü olanlar, kendi aralarında sınıflandırılabilir ve ilk üçüncü, ikinci üçüncü vs. olarak adlandırılabilir ama hukuki ilişkiye olan bağlantıları bakımından başlı başına sınıflandırma konusu olup dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci kişi türünden bir kavram oluşturamazlar.

Sayın Yargıtay'ımız 2004 S.lı İcra ve İflas Kanunu'nun diline sadık kalıp sadece 'üçüncü şahıslar'kavramını kullanmış olsaydı hem dil sulandırılmış olmaz, hem de kavram kargaşalığı yaratılmış olmazdı.
Alıntı:
İPTAL DAVASINDA DAVALI:
MADDE 282. (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/117 md.)

İcra ve iflas Kanununun 11 inci babındaki iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.
Kanun koyucuya dördüncü, beşinci ve sonradan gelen kişileri de ekle, yoksa senin boş bıraktığın yerleri Yargıtay doldurur mu desek?

Not: Yargıtay'ın ilk kararında koyulaştırılmış kısım (10 numaralı mesaj) doğru, çünkü davalı üçüncü ve dördüncü kişilerin diyerek davalılar arasında bir sınıflandırma yapıyor. İkinci karardaki Beşinci kişi olan A'in aleyhine dava açıldığına tamalmasındaki Beşinci kişi tanımlamasına katılamıyacağım, çünkü hukuki işlemin tarafları olan alacaklı ve borçlu dışındaki üçüncü kişi, dördüncü kişi, beşinci kişi olarak sınıflandırıyor; aslında bu kişiler alacaklı ve borçluya nazaran sadece ve sadece üçüncü kişidirler. Bunları birinci üçüncü kişi, ikinci üçüncü kişi olarak sınıflandırabilirsiniz. Fazlası hem mantık kurallarına, hem dil kurallarına, hem de İcra ve İflas Kanunun'nun sınıflandırmasına aykırıdır bence.

Saygılarımla
Old 22-05-2012, 19:15   #12
tiryakim

 
Varsayılan yargıtay kararı

Merhabalar Değerli Meslektaşlarım;

Tasarrufun İptali Davalarında Kötüniyetli dördüncü kişinin kötüniyetli olduğuna dair yargıtay ilamı arıyorum.Yardımcı olacak Meslektaşlarıma Şimdiden Teşekkür ederim...

Teşekkürler...
Old 24-05-2012, 08:17   #13
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Tasarrufun iptali davalarında ispat yükü davalılardadır.
O nedenle davacının ispat etmesi gerekmez.
Old 24-05-2012, 10:30   #14
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Tasarrufun iptali davalarında ispat yükü davalılardadır.
O nedenle davacının ispat etmesi gerekmez.

Bence yanılıyorsunuz.Tasarrufun iptali davalarında ispat yükü davacıdadır.
Old 24-05-2012, 11:10   #15
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Benim baktığım bir tasarrufun iptali davasında hakim ispat yükünün davalılarda olduğunu söylemişti ve öyle yapmıştı. Davanın kabulüne karar verdi ve yargıtay kararı onadı.
Old 24-05-2012, 12:05   #16
tiryakim

 
Varsayılan

o yerel mahkeme kararını eklermisiniz birde yargıtayın onamasını yargıtay görüş değiştirdi o zaman .

Aşağıda verdiğim linkteki kararı incelermisiniz...

http://www.istanbulbarosu.org.tr/kar...ali_davasi.pdf
Old 28-05-2012, 19:05   #17
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Evet,linkteki kararı inceledim. İspat yükü davacıdadır diyor. Bizim davada ispat yükü davalılara yüklenmişti yargıtay da kararı onamıştı. 2006 veya 2007 yılıydı. Ne yazık ki kararları ekleyemiyorum.
Old 28-05-2012, 19:24   #18
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

İik Mad. 278 Gereğince İptal Davası - Hukuki İncelemeler Kütüphanesi17 Nis 2004 ... Bu tarz tasarruflar varsa alacaklılara iptal davası açma hakkı tanınmıştır. Bu gibi ...
İspat yükü davacı-alacaklıya değil, davalıya düşer. Çünkü ...
www.turkhukuksitesi.com/makale_78.htm - Benzer
Old 14-07-2014, 10:23   #19
AV.YSİ

 
Varsayılan

Cevabını bulabildiniz mi ? QUOTE=tiryakim]Merhabalar Değerli Meslektaşlarım;

Tasarrufun İptali Davalarında Kötüniyetli dördüncü kişinin kötüniyetli olduğuna dair yargıtay ilamı arıyorum.Yardımcı olacak Meslektaşlarıma Şimdiden Teşekkür ederim...

Teşekkürler...[/quote]
Old 25-07-2018, 09:35   #20
Av.Güçlü KERVAN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
Bence yanılıyorsunuz.Tasarrufun iptali davalarında ispat yükü davacıdadır.


Biraz zaman geçmiş ama.. bence kötüniyeti ispat yükü tamamen davacıdadır.Size katılıyorum
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tasarrufun İptali Davası mı yoksa muvazaa nedeni ile tasarrufun İptali mi açılır ? tiryakim Meslektaşların Soruları 15 28-01-2021 19:57
Tasarrufun İptali Davasında Kimi Davalı Olarak Göstermem Gerekiyor ? tiryakim Meslektaşların Soruları 4 06-02-2012 17:25
Tasarrufun İptali davasında ihtiyadi tedbir kararı alınması ve velayet sorunu av.knel Meslektaşların Soruları 12 29-04-2009 16:03
6183 m.24 Tasarrufun İptali Davasında Kamu Alacağının Kesinleşme Şartı Var Mıdır? Av.Turhan Demiroğlu Meslektaşların Soruları 2 10-05-2008 22:02
tasarrufun iptali davasında üç ve dördüncü sıradaki temlikler dava edilebilirmi? yer-sub Meslektaşların Soruları 4 17-05-2007 20:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09453297 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.