21-12-2007, 03:29 | #61 |
|
Olduğu gibi kabullenmek belki de insanın doğasında olmaması gereken bir durumdur.Bir konuyu hiç sevmeyebilirsiniz.Bu durumda olağan olarak uygulanandan en azından hiç bir rahatsızlık duymuyorsunuzdur.Hükmü veren makama saygı göstermek ona biat etmek demek değildir.Savuma makamında bulunduğuuz kadar,müdahil de olabilirsiniz.Burada pozisyonunuz mu,yoksa pozisyonda olması gereken durum mu önemlidİr?Mesele fiziki olarak iki ayağının üzerinde durmak veya durmamak değidir.
|
21-12-2007, 10:41 | #62 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu konuda sıranın destek mesajı atmayana ne şekilde geleceğini anlayamadım. Bu eylemin dayanağını teşkil eden düşüncenin meslek mensupları arasında yeterli bir çoğunluğu sağlayamadığını siz de kabul etmektesiniz. Belki TBB'nin bu konuda bir tavrının olmayışı da bu yüzdendir. İfade etmek isteğim de bu. Fikirlerinizi yeterli bir çoğunlukla ve örgütlü şekilde dile getiremezseniz konu kişiselleşmektedir. Ayrıca destek mesajı atıp ertesi gün girdiği duruşmada destekliyorum dediği hareketin tersini yapmak çok mu tutarlı bir davranış biçimidir? |
21-12-2007, 11:05 | #63 | |||||||||||||||||||||||
|
|
21-12-2007, 15:48 | #64 | |||||||||||||||||||||||
|
|
21-04-2008, 23:24 | #65 |
|
Forumu başlatan olarak sonlandırmayı da istedim.
Her G.D ayağa kalkmayı gerektirmez. Bu artık tartışma konusu olmanın dışındadır. Sadece Hüküm ve Yemin. Bunun dışındaki hiç bir G.D ayakta dinlenilmesi gereken bir durumun adı değildir. Ve son nokta. Bu mahkemeye duyulan saygı ile ilgili değildir, ama kendimize ve mesleğimize duyduğumuz saygı ile yakından ilgilidir. Saygılarımla |
28-04-2008, 23:37 | #66 |
|
Hukuk ya da ceza mahkemelerinde, söz alırken avukat muhakkak ayakta mı olmalıdır? Bir boşanma davasında kalabalık bir duruşma salonunda ,yerimden oturarak konuşmaya kalktığımda hakime hanımdan ayağa kalkmam konusunda uyarı aldım ve ikiletmeden kalkarak devam ettim. Şimdiki aklım olsa daha farklı olurdu belki ama o zaman tecrübesizlikle öyle davrandım.
|
28-04-2008, 23:44 | #67 |
|
Sevgili Caner;
Söz alırken ayakta olmamız gerektiğini söyleyen bir usul kuralı yok. Ama sanırım bir yandan oturma eylemini öte yandan konuşma eylemini aynı anda yapamayacağımızı düşünen uygulayıcılar ve geçmişe dayalı teamüller yüzünden hala oturduğumuz yerden konuşamıyoruz. Lakin burada konuşmaya başladık ya, gerisi de gelir şüpheniz olmasın. Saygılarımla |
10-05-2008, 21:26 | #68 |
|
Haydi dilekçe yazmaya
Sevgili Avukat Alimoğlu zülfiyare dokunmuş.İyide etmiş.Ben zaten oldum olası bu ayağa kalkma işine bir türlü akıl sır erdirememiştim.Keza savcıların ayağa kalkmayışı,ara vermelerde hakimlerle oturmaları vs.
Ancak bu başlıktaki tartışmalara katılan arkadaşların hemen hepsi avukat.ve ortaya iki görüş çıkıyor. a)"Gereği düşünüldü "denince ayağa kalkılsın.Malum Mahkemeye saygı gereği. b)"Hayır kalkılmasın"Yasal dayanağı yok.Bu bir teamül haline getirilmiş.Teamüllere uyulması gerekmez.Bu görüşe karşı olan bir meslekdaşımda "kalkmazsak ne yapacağız?ABD Mahkemelerindeki gibi ellerimiz pantolonumuzun cebinde Mahkeme salonunda volta mı atacağız?diye kaygısını dile getiriryor.Yani volta atsam suç olmaz demeye getiriyor.Çünkü suç için yasa gerek. Bu anlatılanlar ve bu sitede hukukçuların sorunlarını kendi içlerinde tartıştıkları sorunlar önemli.Tartışmak önemli.Kamuoyu yaratıyor.Hatta Üsküdar 1.Ağır Ceza Mahkemesinde olduğu gibi bireysel çıkışlara dahi sebep oluyor.Ancak bireysel çıkışlar anında güçlü bir teamülcüler cephesi tarafından(içinde avukatlar da olan)bastırılır.Bireysel çıkışı yapan arkadaşımız da zarar görür.Çünkü arakasında desteği yoktur. Oysa bireysel çıkışı yapacak olan Barolardır.Baro başkanlarıdır.Baro başkanları bu sitede tartışılan konuları kendi baro bünyesinde konferanslarla,sohbet toplantıları ile konu konu tartışmaya açmalıdır.Tartışma sonuçlarını yönetimde değerlendirmelidir.Sorunların çözümü için oluşturulan kararları öncelikle kendi üyelerine genelge ile duyurmalıdır.Tavsiye niteliğindeki genelgelere öncelikle ve ilk olarak baro başkanları uymalıdır.Hayata geçirmelidir. Baro başkanı gider başsavcı ile teke tek avukatların yapacakları uygulamayı konuşur.Baro başkanı gider adalet komisyonu başkanı ile yada tek tek hakimlerle avukatların yapacakları uygulamayı konuşur. "Bakın kusura bakmayın.Şimdiye kadar böyle gelmiş ama.Biz avukatlar olarak,oturduk konuştuk bundan böyle "gereği düşünüldü" dendiğinde şartlı refleks olarak ayağa kalkmayacağız"der. Yada baro yönetiminden aksi bir karar çıkarsa,Avukatlar genelge ile uyarılır."Bundan böyle barodaki tüm avukatlar "gereği düşünüldü" denince ayağa kalkacaklar.Kalkmazsanız ilk önce öyle suç duyurusu falan beklemeden,baro disiplin kurulu olarak hakkınızda işlem yapacağız "diye de uyarılır. Baro başkanları bu konulara karşı ilgisiz ise ne yapacağız?Yapılacak şey basit. a)Bu sitede karşılıklı konuşarak havanda su döveceğiz. b)Bireysel davranışlarda bulunup,donkişot gibi yel değirmenlerine saldıracağız. c)ya da baro başkanlığına bir dilekçe yazıp yukarda tartışılan konu hakkında nasıl davranılması gerektiğini bizimde avukat olarak "gereği düşünüldü"de ne yapmamız gerektiğini açık ve net olarak soracağız.Konuya ilgilerini çekeceğiz. Sorduğumuzda a)Cevap gelecektir.Bu cevabı burada tartışabiliriz.Hangi baro başkanı ne cevap vermiş.Burada tartışabiliriz. b)Cevap verilmeyecektir.O zaman ısrarla bir dilekçe daha vereceğiz.Olmadı bir dilekçe daha vereceğiz. Yani demem o ki;Biz önce kendi barolarımızı kış uykusundan uyaralım.Kendi barolarımız üzerindeki korkaklığı,pısırıklığı,"evet efendim"ciliği,üzerindeki ölü toprağını kaldıralım. Ben savcılarımızın ve hakimlerimizin fazla ısrarcı olacaklarını sanmıyorum. Selam ve sevgiyle kalın. |
10-05-2008, 21:57 | #69 | |||||||||||||||||||||||
|
|
11-05-2008, 00:26 | #70 |
|
Duyurucu1 in önerisine katılıyorum.Bu işle tek tek uğraşmak fazla etkili olmaz.Armağan Konyalı hangi baro başkanı sitemize yazmaya cesaret eder ,demiş.Sitemize yazmak niçin cesaret istesin?Ortada bir sorun varsa bunu temsilcimiz baro çözmeğe veya mensuplarını uyarmaya çalışır.Ama bir yer baro başkanının,bir hakimin humk a aykırı davranışını söylediğimde,'ne yapalım,gidip hakimi dövelim mi'deyip uzaklaştığı da aklımda.İş,onların kapasitesine kalıyor.Bazıları sadece siyasi bildiriler yayınlamaya meraklı galiba .En iyi dileklerimle.
|
11-05-2008, 16:13 | #71 | |||||||||||||||||||||||
|
Nedenini ben de bilmiyorum. Ama deneyimlerimden çıkardığım sonucu aşağıda bir de sayılarla ifade ediyorum: On yıldan uzun bir süredir, 18 binden fazla üyesi olan sitemizde, 80'den fazla baronun, 5 dönemdir seçilen Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyelerinden hiç biri yazmaya cesaret edemedi. Baro Başkanları yüksek tirajlı gazetelerde, televizyon programlarında ve benzeri her medyatik ortamda resimleriyle yer aldılar ama sitemizden uzak durdular. Her türlü güncel tartışmaya girmekten çekinmediler ama sitemizde hiç bir tartışmaya girmediler. Avukatlar adına düşüncelerini açıkladılar ama avukatlarla konuşmadılar. Eğer bir baro başkanı sitemize bir mesaj gönderirse bin çiçek açacak; bulutlar dağılacak güneş açacak... Henüz açmadı. Nedenini ben de bilmiyorum. Saygılarımla |
11-05-2008, 18:11 | #72 |
|
G.d
Bu kısma yorum yapabiliyormuyum bilmiyorum ama avukat ,savcı ya da hakim değilim. Bir çok dosyada müvekkil oldum.Sayın Korayoz (yanlış anlamadıysam eğer) bazı avukatların ayağa kalkma konusunda tarafsız davranamadıklarını öne sürmektedirler.6 ayrı avukatla çalışmış bir çok kez duruşmaya, savcılıkta ifadeye gitmiş biri olarak avukatlarımın her daim, her duruşmada beyefendilikleri ile dikkat çektiklerini beyan etmek isterim.Bence olması gereken bu durumun hakime saygı gösterisi olarak düşünülmesi dışında, hukukun üstünlüğüne inanarak ayağa kalkmak gerektiği olarak algılanırsa tartışmaya gerek olmadığı kanaatindeyim.Ben müvekkilim ve beni temsil eden avukatlarımın da giyimi, ses tonu,konuşma tarzı, toplum içinde ki saygı görür hallerinin her zaman öneminin büyük olduğunu düşünmüşümdür.Kaldı ki aynı hal ve tavrın her iki haldede müvekkil ya da müvekkilenin de duruşma salonlarında, ifade verirken usul öğrenmeleri, edepli ve saygılı davranmaları kanaatindeyim.Sadece şahsım adına söylüyorum. Kimse alınmasının , hukukun üstünlüğüne gönülden inanan biri olarak duruşma salonunda avukatları (müvekkillerin ya da müvekkilelerin) yönlendirmenin, söz kesmeninde ayıp olduğunu düşünüyorum.
Saygılar |
12-05-2008, 13:10 | #73 | |||||||||||||||||||||||
|
Siirt Barosu Yönetim Kurulu üyesi olarak ben şunu söyleyebilirim.Takip ettiğim ve yazma cesaretinde bulunduğum tek hukuk sitesi olarak ,Türk Hukuk Sitesi'ne yazmak ciddi ciddi her zaman beni onore etmiştir. Ama haklısınız sadece baro başkanları değil birçok meslektaşımız üye olduğu halde yazma konusunda oldukça çekimser kalabilmektedir.Bunun nedenini ben de bilmiyorum. Biz yine de yazmaya ve mesleki sorunları konuşmaya devam edelim.Sesimiz bir çok yürekte bir gün çiçek olup açacak ve bu çiçeğin ışığında biz ,kendi emeğimizin de ışıdığını görünce her şey çok daha güzel olacak. Gerçekçi olup imkansızı istemenin ,tüm imkansızlıkları mümkün kılabileceği yönündeki inancımla söylüyorum bunları. Av.Özgür GÜREL DİKTAŞ. |
12-05-2008, 13:45 | #74 |
|
Bu arada söz meslektaşlarımızın bu durum karşısındaki tavrından açılmışken anlatmak istedim.
Bir ara bir duruşma esnasında hakim "gereği düşünüldü"dedi. Bu sözü duyan mübaşir ısrarla ayağa kalk anlamına gelecek el kol hareketleriyle beni uyarmaya başladı.Tabi ben benden bekleneni yaptım ve mübaşire mimik yoluyla dahi hiç bir cevap vermeden oturmaya devam ettim. Hakim "avukat hanım neden ayağa kalkmıyorsunuz" şeklinde (adeta fırçalarcasına)sorunca ben de "ayağa kalkmamı gerektirecek bir usul hukuku kuralının olmadığını ,bu nedenle kalkmadığımı, ayrıca yargının kurucu unsuru durumundaki avukatın mübaşir vasıtasıyla uyarılmasını da doğru bulmadığımı söyledim. Bu konuşma esnasında salonda bulunan diğer bir meslektaşıma döndüm.Maalesef meslektaşım olanları duymamışçasına sağına soluna bakınıyor ve benim ısracı bakışlarıma yine bilmiyorum anlamına gelebilecek el kol hareketleri ile cevap vermeye çalışıyordu. Duruşmadan sonra olayı meslektaşlarımla paylaştım. Herkesin dediği "böyle bir usul hukuku kuralı yok bundan sonra biz de daha dikkatli olacağız"oldu.İlerleyen saatlerde duruşmadan çıkan meslektaşlarımın çoğu "ya siz yanlış anlamışsınız, biz duruşmaya girdik hakimin bize dediği tek şey buyrun oturun oldu." Ben ne diyebilirim ki. Oturmak için bile hakimin müsaadesini bekleyen ve bu müsaadeyi bir kazanım olarak gören bir meslek grubu olduk çıktık. |
12-05-2008, 17:28 | #75 |
|
Burada meslek onuru için didinen meslektaşlarımızla gurur duyuyorum. Ancak bazı hususlar birbirine karıştırılıyor kanımca. Başta: üç sac ayakta bahsedilen avukat değil savunmadır/olmalıdır. Diğer iki ayaksa hakim-savcı/davacı değil iddia ve yargılama makamlarıdır/olmalıdır. Söz gelimi kendini vekille temsil ettirmeyen bir sanıklı davada iki tane mi sac ayağı var?
Avukatlık mesleğinin yeri ve önemi yalnızca duruşmayla sınırlandırılamayacağı gibi hakimin veya bir başkasının tavrına göre de şekillenmez. Tavır sahibine ait olup haklılığı/haksızlığı nispetinde muhatabını bağlar. Duruşmaya gelindiğinde ise; duruşmayı yönlendiren biri vardır. Bu kişi hakimdir. Bu kişinin mesleğinin adı hakim olduğu gibi kendisi de "hakim" olmalıdır. Bu kişi izin vermeden iddia ve savunma tarafları oturmamalıdır. Savcı/davacı ve varsa vekili ile sanık/davalı ve varsa vekili bu kişinin izniyle oturmalı, söz verdiğinde konuşmalıdır. Bunda yadırganacak bir husus da yoktur. Tabi ki de bu kişilerden biri (savcı,avukat ve asil) konuşmak veyahut herhangi bir şekilde yargılamaya katılmak isterse bu yönde girişimde bulunacak. Hakim karşı çıkarsa bal gibi tutanağa da yazdırtacaktır. Ancak duruşmayı yönlendirecek olan o dur. Her G.D. ayağa kalkmayı gerektirir mi? Evet yasa da zorunluluk yok, bence çok da önemli bir mesele de değil. Ben hakim "oturabilirsiniz" dese de kalkarım, bunun da mesleğimin hakim karşısında ezilmesiyle vs ile hiç bir alakası yoktur. Ancak asla hakim "oturun" demeden oturmam, çünkü orada ben tarafım. Duruşmayı yönetene tabiyim. Benim asli görevim müvekkilimi savunmaksa o göreve yönelirim. G.D'de ayağa kalkmak veya kalkmamak sadece hukuki bir tartışmadır. Mesleğin onuru/önemi/diğerlerinin karşısındaki yeriyle alakalı değildir. İyi günler dilerim |
14-05-2008, 15:53 | #76 | |||||||||||||||||||||||
|
Yasada, hakim otur demeden oturulmayacak diye bir hüküm yok. Ayakta kalmak,konuşurken ayağa kalkmak ,otur demeden oturmamak vs. şeklindeki hareketler ,toplumsal düzen içerisinde o topluma egemen olan anlayışın kendisine edindiği yer ile ilgilidir. Ancak bir avukat avukatlık görevini icra ederken gelenekten kaynaklanan normlarla değil hukuk kurallarıyla bağlıdır. Oturmak için hakimin müsaadesine ihtiyaç duymam (kendim için söylüyorum)benim meslek onurumu rencide eder. Meslektaşlarımın oturmak için hakimin müsaadesine ihtiyaç duyması yine benim meslek onurumu rencide eder. Zira söylediğiniz gibi oturmak için bile hakimin müsaadesini beklersek hukuku savunma savıyla çıktığımız yolda bizzat kendimizle çelişiriz. Tartışma her gereği düşünüldüde ayaya kalkıp kalkmamayla ilgiliydi. Şimdi bir de ,hakim otur demeden oturup oturulmayacağı konusu eklendi. |
15-05-2008, 13:41 | #77 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Evet, buna da katılıyorum. Peki avukatın bağlı olmadığı bu geleneksel normlara uymasında bir sakınca var mı? Örneğin, yasada hakim hapşurduğunda ona "çok yaşa" denir diye bir hüküm de yok, ama sizin deyiminizle geleneksel kaynaklı normlarımızda bu var. Şimdi ben hapşuran hakime "çok yaşa" demek zorunda değilim, ama dersem ne olur?
İzahın da izahını yapayım: G.D.'de ayağa kalkılmayabilir. Ama kalkılması mesleğin küçük düşürülmesi değildir. Bence mesleği/kendimizi küçük düşüren başka şeylerdir. Ben hakimlerimize "efendim" diye hitap etmiyorum, yaşım küçük olmasına ve benden çok daha büyük avukatların bu şekilde hitap etmesine rağmen... Ancak bir avukat "efendim" derse de mesleğin küçük düştüğünü asla düşünmüyorum. Çünkü bu da tamamen sizin deyimizle gelenekten kaynaklanan normlardan ileri gelmektedir. Özellikle bir nesil karşısındaki kim olursa olsun ona "efendim" diye nazikçe hitap etmektedir. Ben yapmıyorum ama yapan yanlış yapar da demiyorum. Çok uzadı, bari maksadım anlaşılmış olsa... İyi günler |
15-05-2008, 14:40 | #78 |
|
Sayın Kaan,
Avukatın gelenekçi toplum yapısından kaynaklanan bir takım normlara uyması veya uymamasının sonuçlarını isterseniz örneklerlerle irdeleyelim. Minimum görgü kurallarına uyma konusunda kimsenin eminim bir itirazı yoktur. Bu anlamda hapşıran hakime çok yaşa denebileceği gibi rahatsız olduğu bariz bir şekilde anlaşılan bir hakime pekala hal hatır da sorulur geçmiş olsun da denilir. Avukatlar bir takım nezaket kurallarını avukat olmalarından değil ,toplum içerisinde yaşayan bireyler olmalarından dolayı eminim içselleştirmişlerdir. Oturmak için hakimin iznini bekleyen meslektaşın davranışı yine söylüyorum beni rencide eder. Rencide eder çünkü orda izin bekleyen mahallenin bakkalı değil,yargının kurucu unsurlarından olan ve benimle aynı mesleği yapan,aynı cübbeyi giyen ve olumsuz davranışıyla beni de etkileyecek olan ve insanlarda "tüm avukatlar böyledir" düşüncesinin oluşmasına sebebiyet verebilecek olan avukattır. Oturmak için hakimin iznini bekleyen avukatın bu davranışı bana mutlaka dönecektir. Hakim "x avukat ben otur demeden oturmuyor siz ne diye oturuyorsunuz" derse benim orda yaşayacağım utancı tahmin edebiliyor musunuz. Emin olun böyle bir durumda ben yine kalkmam ama neden böyle bir olayı yaşamak zorunda bırakılıyorum ki. Oturmak için hakimin müsaadesini beklersek hukuku savunma savıyla çıktığımız yolda bizzat kendimizle çelişiriz demişim.Siz de alaka kuramadığınızı. Dediğim gibi bizi bağlayan hukuk normlarıdır. Hukuktan kaynaklanmayan normları biz ,bizi bağlayıcı olarak kabul edebiliyorsak nerde kalır bizim hukukçuluğumuz. Görgü ve nezaket kurallarına ,yine söylüyorum hiç bir avukat "bunlar hukuki değil beni bağlamaz" diyerekten uymayı reddetmez. Ama bu kurallar da evrensel nitelikte olan ve tüm insanlık tarafından ortak bir miras olarak kabul görüp uygulanan kurallardır. Kırmaya çalıştığımız gelenekçi toplum yapısının dogmaları değildir. |
15-05-2008, 16:10 | #79 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu konuda haklısınız. İşin bu yönünü düşünmemiştim. Aslında bu ve benzeri konularda avukatları bağlayıcı bazı kurallar getirilmesi düşünülebilir. Örneğin, "avukat duruşmaya kravatla girmek zorundadır" meslek ilkesi gibi... Ancak, inanın bana hakim oturabilirsiniz demeden oturmayan avukatlar da savunma/iddia görevlerini layıkıyla yapabilirler. Yani bu husus görevi layıkıyla yerine getirmeye engel değildir. Bana kalırsa kendimizi "Amerikadaki zenciler" gibi hismetmemize çok da gerek yok. (Hakim bir sebeple büroma gelse ben buyur etmeden o da oturamaz. Akla "duruşma salonları hakimlerin olduğu kadar avukatların da değil mi? sorusu gelirse cevabım şudur:anahtarı bende değilse orası benim değildir. ) |
15-05-2008, 17:21 | #80 | |||||||||||||||||||
|
Böyle bir meslek ilkesi mi var? Boğazlı kazak ile giremeyecek miyiz? Saygılarımla |
15-05-2008, 17:50 | #81 | |||||||||||||||||||
|
Üzgünüm, kazağın altına da olsa kravatı takacağız... . |
16-05-2008, 08:45 | #82 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Kaan, Büronuza gelen hakim "hakim" sıfatıyla gelmiyordur. Ya vekil müvekkil ilişkisi vardır ortada (boşanma davasında sizi vekil tayin etmiştir örneğin) ya da arkadaşlık ilişkisi. Bu sıfatla büronuza gelen hakimin oturmak için sizin izninizi beklemesi bu nedenle son derece doğaldır. Yok hakim bu sıfatlarla değil de, sürmekte olan herhangi bir dava ile ilgili olarak hakim sıfatıyla geliyorsa bu durumda hakimin reddi için mutlak bir sebep doğacağından, sizin büronuza hakim sıfatıyla gelmesi meşru değildir,yine siz otur demeden oturmaması son derece doğaldır. Yani uzun sözün kısası ,hakimin "hakim" sıfatıyla sizin büroya gelmesi hiç bir durumda mümkün değildir. "Anahtarı bende değilse duruşma salonu benim değildir" diyorsunuz.Ama unutmayalım ,duruşma salonlarının anahtarı genelde hakimlerde değil mübaşirlerdedir. Şimdi ,duruşma salonu mübaşirindir diyebilecek miyiz. |
16-05-2008, 10:21 | #83 | |||||||||||||||||||||||
|
Yani uzun sözün kısası; bir yargıç büronuza yargıç sıfatıyla nezaket edip de gelirse, arkadaş değilseniz ve vekalet ilişkiniz de yoksa; oturmasına izin vermeyeceksiniz? Bir yargıç bir diğer avukat meslektaşınızın , yalnızca çayını içmek ve diyelim ki keyif aldığı hukuk üzerine sohbet etmek üzere ola ki bürosuna nezaketen ziyarette bulunursa, meslektaşınız da anılan yargıcın baktığı davada hasmınızın vekili ise, yargıcı bu nedenle reddedeceksiniz? Bizler böyle düşündükçe, yargıçlar, savcılar, kendilerini avukatlardan ya da halktan, cüzzamlı imişiz gibi neden tecrit ediyorlar vb. şeklindeki yakınmalara daha çok rastlarız. Saygılarımla... |
16-05-2008, 10:39 | #84 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Demirel, büroma gelen hakim ben otur demeden oturamaz,düşüncesi bana ait değil ki. sayın Kaan mesajında "büroma gelen hakim de ben otur demeden oturamaz" demiş ve ben de bu mantıkla bazı çıkarımlarda bulunmuştum. Aksine büroma gelenlere "bura benim bürom ben otur demeden oturulmaz" mesajını hiç bir zaman vermedim vermeyi de düşünmedim. X mahkemede benim davama bakan hakimin büromu ziyaret etmesi tabi ki başlı başına bir hakimin reddi sebebi değildir.Zira o hakimle aramızda bir arkadaşlık ilişkisi yoksa da biz meslektaşız ve bu nedenle büroma gelmesi herhangi bir avukat meslektaşımın gelmesi ile bir farklılık arzetmez. Ancak hakimin büroma ziyarete gelmesi ,davayı konuşmak amacını taşıyorsa red sebebidir. Meslek hayatım boyunca veda ziyaretinde bulunmak üzere birçok hakim ve savcı meslektaşımız büromuzu ziyaret etmiştir. Ve bu ziyaret esnasında bırakınız oturmak için tarafımdan izin istenmesini beklemeyi,bu meslektaşlarımızın çayını ben kendi elimle sunmuşumdur. |
16-05-2008, 10:47 | #85 |
|
O zaman aynı yöne bakıyoruz
Teşekkürler! |
16-05-2008, 16:03 | #86 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın "yaren", Hukukun en temel yöntemlerinden olan, konuyu kişiselleştirmeksizin ele alarak konuya 'olması gereken' nitelikteki yaklaşımınız ve hukuksal değerlendirmelerinize açık teşekkürlerimi sunuyorum. Saygılarımla birlikte. Ömer Kavili Hukukçu " Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! " |
16-05-2008, 16:13 | #87 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın "Av.Kaan", Üzülmek gerekmez; çünkü meslek kurallarımız "her koşulda" değil, "özel koşullarda" kravat öngörmüş durumda. Avukat Ömer KAVİLİ Hukukçu " Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! " |
16-05-2008, 17:21 | #88 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstat Kavili'ye katılamıyorum. Meslek kurallarımız açısından avukatların kravat takması aslolandır; kravat takılmaması ise istisnadır. Yani "özel koşullarda" kravat takılması değil takılmaması öngörülmüştür. Saygılarımla... |
16-05-2008, 17:30 | #89 | |||||||||||||||||||||||
|
|
16-05-2008, 17:33 | #90 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |