Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kiralayanla Malikin Ayrı Olması durumunda ortaya çıkan hukuki problemler

Yanıt
Old 10-02-2009, 16:17   #61
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Saim Abi,

Buradaki örnekte Hocanın dikkat çektiği nokta esasında sözleşmenin konusu değildi. Bunu belirtmeyi unuttum. Anlatmak istediği şey genel ilkeydi. Şekil şartlarını bir kenara bırakacak olursak bu menkul satımı olur, kira sözleşmesi olur vs. Örneği kira sözleşmesi diye de değiştirebilirim
Old 10-02-2009, 16:23   #62
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Engin Özoğul
Saim Abi,

Buradaki örnekte Hocanın dikkat çektiği nokta esasında sözleşmenin konusu değildi. Bunu belirtmeyi unuttum. Anlatmak istediği şey genel ilkeydi. Şekil şartlarını bir kenara bırakacak olursak bu menkul satımı olur, kira sözleşmesi olur vs. Örneği kira sözleşmesi diye de değiştirebilirim

Elbette ki iki kişi arasında imzalanan sözleşmeler emredici hukuk kaidelerine (BK.20) aykırı olmadıkça taraflarını bağlar ve taraflar, taraf ehliyetine haiz ise, sözleşme mutlak suretle geçerli olur.

Sözleşmenin geçerli olarak kurulması, diğer tarafa bildiğin gibi şahsi talep hakkı bahşeder.

hal böyle olmasına rağmen, geçerli bir sözleşme ile bir edim yükümlenen kişi, sözleşme konusunun kendisine ait olmaması nedeniyle edimini ifa edemeyedebilir ve bu durumda sözleşme dairesinde diğer akide karşı sorumlu olabilir...

Bunlar farklı şeylerdir.

Bakınız BK.38. madde yetkisiz temsili düzenler ve temsil olunanı akdin bağlamayacağını ortaya kor. Mal benimse ve ben malı sözleşme beni bağlamadığı için teslim etmiyorsam siz yetkisiz temsil ile benim malımı sözleşme konusu yapıp, başkasına teslim edemezsiniz ki ben bunu ifade etmek istiyorum.
Old 10-02-2009, 16:36   #63
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Bakınız BK.38. madde yetkisiz temsili düzenler ve temsil olunanı akdin bağlamayacağını ortaya kor. Mal benimse ve ben malı sözleşme beni bağlamadığı için teslim etmiyorsam siz yetkisiz temsil ile benim malımı sözleşme konusu yapıp, başkasına teslim edemezsiniz ki ben bunu ifade etmek istiyorum.

Saim Abi

Buradaki örnekte kiralanan teslim edilmiş. O halde

1) Yetkisiz temsille teslim edilmiş olması "kiralayan" ile "kiracı" arasındaki sözleşmenin geçerliliğine etki eder mi? (Senin de söylediğin gibi etmez.)
2) Sözleşmenin konusu BK 20'ye aykırılık teşkil eder mi? (Bence söz konusu bile değildir.)
3) Kiralayan kiralananı her nasılsa teslim etmişse borcunu yerine getirmiş sayılır mı?(Bence borç gereği gibi ifa edilmiştir. Aksine görüş de belirtilmemiş.)
4) Kiralayan borcunu yerine getirmişse sözleşmeden kaynaklanan alacağını(örneğin kira bedelini) talep edebilir mi? (Edebilir. Aksine görüş de belirtilmemiş forumda)
5) Kiralayan sıfatıyla kira bedelini talep edebiliyorsa yasanın "kiralayan"a tanıdığı diğer hakları kullanmasına hangi kural engel olabilir?
Old 10-02-2009, 16:47   #64
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Engin Özoğul
Saim Abi

Buradaki örnekte kiralanan teslim edilmiş. O halde

1) Yetkisiz temsille teslim edilmiş olması "kiralayan" ile "kiracı" arasındaki sözleşmenin geçerliliğine etki eder mi? (Senin de söylediğin gibi etmez.)
2) Sözleşmenin konusu BK 20'ye aykırılık teşkil eder mi? (Bence söz konusu bile değildir.)
3) Kiralayan edimini her nasılsa yerine getirmişse borcunu yerine getirmiş sayılır mı?(Bence borç gereği gibi ifa edilmiştir. Aksine görüş de belirtilmemiş.)
4) Kiralayan borcunu yerine getirmişse sözleşmeden kaynaklanan alacağını(örneğin kira bedelini) talep edebilir mi? (Edebilir. Aksine görüş de belirtilmemiş forumda)
5) Kiralayan sıfatıyla kira bedelini talep edebiliyorsa yasanın "kiralayan"a tanıdığı diğer hakları kullanmasına hangi kural engel olabilir?

Peki deyip geçmek var ama Engincim, içim rahat etmiyor.

Varsayalım, (a) evinin anahtarını, boyacı (b)'ye boyaması için teslim etti diyelim. Uyanık boyacı (C) 'ile kendi adına kontrat yaparak mecurun anahtarını C'ye teslim ettiğini düşünelim. Daha sonra (A) , evine geldiğinden C ile karşı karşıya geldi... diyelim.

C nin bu akde rızası da yok varsayalım.

Bu durumda, (A), anahtarını boyacıya teslim etti diye, evinin bir başkasına kiralanmasına göz mü yumacaktır? Hukuk bu mudur?
Old 10-02-2009, 17:36   #65
halit pamuk

 
Varsayılan

Hukuk budur. Bir soruyu bu kadar güzel hale getiren hukuku derinliklerde gezdiren meslektaşlarımıza teşekkür ederim. Keşke her zaman böyle tartışmalar olsa.
Old 10-02-2009, 18:00   #66
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Korayoz
Sayın Suat Ergin bu anlattığınız durum dolaylı temsile örnektir. Eğer bir kişi temsil ettiği kişinin kim olduğunu açıklamaksızın sözleşmeye taraf oluyorsa burada dolaylı temsil ilişkisi kurulur. Öncelikle bir sözleşme içerisinde temsil ilişkisi varsa yukarıda da belirtmiştim sözleşmenin tarafı temsilci olmaz. Yani burada sözleşmenin tarafı B değil A dır. Bunun ispatlanması tamamen usul hukukuyla alakalı bir sorun. Kiraya verme hakkı (kira sözleşmesi yapabilme değil tasarruf edebilme) mülkiyet hakkı sahibine ait olduğu için temsil ilişkisinin olmadığı durumlarda mutlaka kiraya veren kişi ile malik arasında bir sözleşme ilişkisi olması gerekir. Daha sonra bu ilişkinin niteliğine göre hareket edilmelidir.





Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Kişisel görüşüm şudur ki hukuk kuralları olabildiğince basit düzenlenmelidir. Kiralama hakkı mülkiyete bağlanırsa konu kolaylaşır. Mülkiyetten ayrı olarak bir de "kira sözleşmesi yapmaktan doğan haklar" tanınırsa bu durumda malikten ayrı olarak bir de kiralayana hak tanımak gerekir ve böylelikle konu "malik ile kiralayan arasında" çetrefilleşir. Ayrıca kiracının hakları daraltılmış olur.

Bu nedenle 6570 sayılı Kanun'da yer alan "kiralayan" sözcüğü yerine "malik" sözcüğünün kullanılmasının daha doğru olacağı kanısındayım. Düşünün ki kiralayan emlak komisyoncusudur. Emlak Komisyoncusunun oğlunun ihtiyacı ne maliki ne de kiracıyı ilgilendirir.

Alıntı:
Yazan adnan koray
Sayın Saim Bey'e Ve Sayın Armağan Konyalı'ya katılıyorum.

Alıntı:


Yazan Armağan Konyalı






Bu nedenle 6570 sayılı Kanun'da yer alan "kiralayan" sözcüğü yerine "malik" sözcüğünün kullanılmasının daha doğru olacağı kanısındayım





Ancak şunu ayrıca ifade etmem gerekirse; Sosyoloji de bir kişi evde baba, işte avukat olduğuna göre, bulunduğu duruma göre kişi farklı adlar ve roller alabiliyor.

Burada da, Eşya hukukunda esyanın sahibi olan malik dediğimiz kişi borçlar hukukunda yaptığı sözleşmenin konusuna göre adı olur. Kira sözleşmesinin bir tarafı olarak kiralayan, satım sözleşmesinin bir tarafı olarak satıcı olur.

Burada kira sözleşmesinin tarafı olan ya da olacak olan kişiye kanun tabi ki malik demez, kiralayan der. Söz konusu madde de malik olan kiralayan demesi de gerekmez. Çünkü böyle bir hukuki terim kullanılmasının mantığı ve gereği yoktur. Ancak mahkeme kararlarında ve somut olay üzerinde bu vurgulanabilir, vurgulanmaktadır da.



Alıntı:
Yazan Saim
Esas olan durum, kiralayanın malik olmasıdır. Doğal olarak kanun bu hali varsaymıştır. Kiralayan malik değil ise, bu halde de malik adına tahliye davası açabilir ve fakat hiç bir şekilde (benim kanaatime göre) -malik olmayan- kiralayan hak sahibi olmadığı bir mal üzerinden kendi yararına sonuç çıkarmak anlamına gelecek oğlu veya eşinin ihtiyacı için Tahliye davası açamaz!



Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir:

Aslolan maliktir. Malik olmayan kiralayan, malikin temsilcisidir. Bunun aksini hukuki temelde iddia etmek mümkün değildir. 6570 sayılı yasada zikredilen kiralayan, malik olan veyahut malik adına ve hesabına ya da kendi adına malik hesabına hareket eden kiralayandır! ! Yoksa maliklerin malını mülkünü hiç bir temsil ilişkisi de olmadan, kafasına göre kiraya veren sarıçizmeli -ve hatta muhtemelen iri kıyım- Mehmet Ağa değildir!

Muhalif düşünceleri yukarıya alıntıladım. Önce Saim Bey’e kırıldığımı itiraf edeyim. Kendisi, karşı görüşte olmalarına rağmen Sayın Admin’e

Alıntı:
Yazan Saim
Sayın Admin,

Ben Sayın Av. Suat Ergin'i tam gözüme kestirmişken karşıma değerli ve isabetli eleştirileriniz ile siz çıktınız. Abondone oldum!

Elbette ki bu ihtilafa yaklaşırken farklı görüşler ve yorumlar dile getirmek mümkündür. Önemli olan dile getirdiğimiz görüş ve yorumların sizin yaptığınız gibi sağlam gerekçelere dayandırılmış olmasıdır. Gerekçelerinize ben katılamıyorum ama çok değerli buluyorum.
Derken, sanki benim cevaplarım sağlam gerekçeden yoksunmuş imasını vermeye çalışmıştır. Oysa ilk mesajımda Yargıtay kararlı gerekçelerle düşüncemi açıklamıştım. Ancak sonunda bir soru da ben sordum. O soruya yanıt alana kadar göbeğim çatladı.

Şimdi bir takım Yargıtay kararları sunacağım. Yargıtay’ın bu konuda istikrar kazanmış görüşü vardır. Hiçbir Yargıtay kararında “temsil yetkisi” hususuna girilmemiştir. Hukukta bir çok kavram birbirine benzetilebilir. Ben de isteseydim, B.K.nun vekalet-vekaletsiz iş görme hükümlerini forum konusuna uyarlayıp, sizleri tartıştırabilirdim.

Saim Bey’in sorusunun zekice olduğunu ilk mesajda söylemiştim.Benim sorularıma yanıt vermeyi sürdürseydi(Bkn. Fuzuli şagilin tartışıldığı mesaj) belki de çok yakın bir yerde buluşacaktık.

İlk kararı tamamen yayınlıyorum. Çünkü tartişmaya son noktayı koyacak kadar ayrıntılı.

Şu bölüme dikkatinizi çekerim: Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 1.10.1993 başlangıç tarihli 5 yıl sürelidir. Kira sözleşmesi yapmak için kiralayanın malik olmasına gerek bulunmamaktadır. 3. şahsa ait taşınmazı bir başkası kiraya verebileceği gibi yasanın öngördüğü şekilde kendisinin, eşinin veya çocuklarının ihtiyacı için de tahliye davası açabilir.



Alıntı:
Yazan Karar 1

T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 1999/7944
K. 1999/8029
T. 14.10.1999
• İHTİYAÇ NEDENİYLE TAHLİYE ( İhtiyaç Sahibinin Yaşı İtibariyle Söylediği İşi Yapamayacağı Savunmasının Değerlendirilmesi Gereği )
• İŞYERİ İHTİYACI ( İhtiyaçlının Yaşı İtibariyle Söylediği İşi Yapamayacağı Savunması )
• KİRA AKDİ ( Kiralayanın Mecurun Maliki Olmasının Gerekmemesi )
• PAYDAŞIN YAPTIĞI KİRA SÖZLEŞMESİ ( Geçerli Olması )
6570/m.7
ÖZET : İhtiyaç sahibinin yapmak istediği işin yaşı nedeniyle yapılıp yapılamayacağı saptanarak sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, işyeri ihtiyacı nedeni ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkeme davayı reddetmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, boşta olduğunu, davalının yapmakta olduğu işi yapacağını ileri sürerek işyeri ihtiyacından bahisle kiralananın tahliyesini istemiştir.
Davalı, davacının yapmak istediği işi yaşı itibariyle yapamayacağını, kiralananı diğer paydaştan kiraladığını davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, kiralananın musakkaf olduğunu kabul ile birlikte savunmaya itibar ederek davayı reddetmiştir.

Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 1.10.1993 başlangıç tarihli 5 yıl sürelidir. Kira sözleşmesi yapmak için kiralayanın malik olmasına gerek bulunmamaktadır. 3. şahsa ait taşınmazı bir başkası kiraya verebileceği gibi yasanın öngördüğü şekilde kendisinin, eşinin veya çocuklarının ihtiyacı için de tahliye davası açabilir.

Olayımızda; davacı, müşterek mülkiyete konu olan kiralananın paydaşıdır ve sözleşmeyi davalı ile yapmıştır. Sözleşme feshedilmediği sürece geçerlidir. Diğer paydaşın kendi adına davalı kiracı ile yeni bir sözleşme yapması, davalı ile yapılan sözleşmeyi ortadan kaldırmaz. Mahkemenin sözleşmeyi geçersiz kabul etmesi görüşü doğru değildir. Bu durumda davanın açılmasında ve yürütülmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. İhtiyaçlı davacının borçlu olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ancak davalı, davacının yaşı nedeni ile yapmak istediği işi yapamayacağını savunduğuna göre bu savunma üzerinde durularak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, noksan inceleme ile yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi hatalı olmuştur.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 14.10.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Alıntı:
Yazan Karar 2
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/2647
K. 2002/2948
T. 30.4.2002
6570 Sayılı Yasanın 7/b ve c maddesi kimlerin ihtiyacı için tahliye davası açılabileceğini sınırlı olarak saymıştır. Buna göre kiralayan veya kiralayan durumunda olmayan malik kendisinin, eşinin ve çocuklarının konut veya işyeri ihtiyacı için dava açabilir. Bunların dışındaki bir kimsenin ihtiyacı için dava açma imkanı yoktur.


Alıntı:
Yazan Karar 3
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1999/6-605
K. 1999/787
T. 6.10.1999
• TAHLİYE DAVASI ( Dava ehliyeti )
• İHTİYAÇ SEBEBİYLE TAHLİYE ( Dava ehliyeti )
• KİRALAYAN SIFATI ( Dava ehliyeti )

6570 sayılı yasanın 7/b ve c maddesi kimlerin ihtiyacı için tahliye davası açabileceğini sınırlı olarak saymıştır. Buna göre kiralayan veya kiralayan durumunda olmayan malikin kendisinin, eşinin ve çocuklarının konut veya işyeri ihtiyacı için dava açabilir. Bunların dışındaki bir kimsenin ihtiyacı için dava açma imkanı yoktur.



Yine şimdi sunacağım kararlar da temerrüt nedeniyle tahliye davasına ilişkindir. Bu tür onlarca karar buldum. Bazı katılımcılar ısrarla yasadaki “kiralayan” kavramından “malikin” anlaşılması gerektiğini iddia etseler de Yargıtay aksini söylemektedir. Mecur 3.kişi tarafından kiraya verilmişse; malikin temerrüd nedeniyle tahliye davası(Özel koşullar yerine getirilmezse) açma hakkının dahi olmadığını istikrarlı bir biçimde açıklamıştır.

Buyrun kararlara bakın:


Alıntı:
Yazan Karar 4
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/1307
K. 2008/3084
T. 17.3.2008
Borçlar Kanununun 260.maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle açılacak tahliye davasının kural olarak kiralayan tarafından açılması gerekir. Kiralayanlar birden fazla ise aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ihtarnameyi birlikte göndermeleri ve yine davayı da birlikte açmaları zorunludur. Kiralayan durumunda olmayan malik veya kiralananı sonradan iktisap eden yeni malikin önceden kiracıya ihbar göndererek kira paralarının kendisine ödenmesini istemesi bu ihbarın sonuçsuz kalması halinde yasal içerikli ihtarname tebliğ ettirmek suretiyle dava açması gerekir. Dava hakkına ilişkin bu husus mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulmalıdır.

Alıntı:
Yazan Karar 5
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 1999/6118
K. 1999/6176
T. 13.9.1999
BK 260. maddesi uyarınca temerrüt sebebine dayalı tahliye davasını kiralayanın açması gerekir. Kiralayan durumunda olmayan malik veya kiralananı sonradan iktisap eden kimsenin önceden kiracıya ihbar göndererek malik olduğunu, kira bedellerinin bundan sonra kendisine ödenmesini istemesi, bu sonuçsuz kalırsa şartlara haiz temerrüt ihtarı tebliğ ettirmesi, ondan sonra dava açması gerekir. Dava hakkına ilişkin bu hususun mahkemece kendiliğinden gözetilmesi icabeder. Kiracıya tebliğ edilen ihtarın yasal şartları taşıması, istenen kira parasının muaccel olması ve bu kira bedelinin en az verilen otuz günlük süre içinde ödenmemiş olması gerekir. Kira parası götürülüp kiralayanın ayağında ödenmesi gereken borçlardan olduğundan, ona götürülerek elden verilmesi veya masrafı kiracıya ait olmak şartıyla, konutta ödemeli olarak gönderilmesi gerekir. Buna uygun olmayan ödemeler yasal değildir. Ancak buna aykırı bir ödeme teamülü taraflar arasında yerleşmişse ona uygun ödeme de geçerli , sayılır. Kiracı veya kiralayanın temerrüdü bu esaslara göre çözümlenir.

Alıntı:
Yazan Karar 6
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1998/6-697
K. 1998/711
T. 14.10.1998
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle kira akdi tarafların karşılıklı iradelerinin birleşmesi ile meydana gelen ve taraflar arasında nisbi bir borç ilişkisi doğuran bir sözleşme ilişkisi olmasına ( BK. Md. 248 ), bu sözleşme ilişkisinin kurulması için kiraya verenin kiralanan malın maliki olmasının şart olmamasına, davadaki somut olayda, davalının yargılamanın 30.6.1997 günlü oturumunda davacının kiralayan olduğunu ve aralarında 20.5.1993 tarihli kira akdinin düzenlenmiş olduğunu kabul etmesine göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Alıntı:
Yazan Saim
Ben Sayın Av. Suat Ergin'i tam gözüme kestirmişken


Saim Bey gözünüz şimdi nasıl?
Old 10-02-2009, 18:27   #67
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın Admin

Maddenin başında KİRALAYAN sözcüğünü kullanan Kanun aynı maddenin sonunda MALİK sözcüğünü de kullanmıştır.

6570 sk 7.maddesinin son fıkrasını aşağıda sunuyorum:
"Aynı şehir veya belediye hudutları içinde kendisinin veya birlikte yaşadığı eşinin uhdesinde kayıtlı oturabileceği meskeni bulunan kimse, kirada oturduğu yeri, malikin isteği üzerine tahliye etmeğe mecburdur."

Malik sözcüğünün kullanışlı olduğu buradan da bellidir ki bu son fıkra nedeniyle tartışma çıkmamaktadır.

Saygılarımla

Dikkatimizi bu yöne çektiğiniz için teşekkür ederim. Bu fıkra dahi 7.maddenin başında neden "kiralayan" teriminin kullanıldığını açıklamaya yetmektedir. Diğer davaları "kiralayan" açarken, son fıkradaki bu davayı sadece "malik" açabilmektedir. Kiralayanın bu davayı açmaya hakkı yoktur.

Bu fıkranın neden böyle kaleme alındığını, elimdeki kitabın yazarı şu şekilde açıklamaktadır: " Kanunun çıkarıldığı tarihlerde konut sıkıntısı bulunması sebebiyle kanunkoyucu bu maddeyi tasarıya ilave etme ihtiyacı duymuş ve diğer tahliye sebeplerinden dava açma hakkı ve süre bakımından farklı bir düzenleme getirmiştir. Diğer tahliye sebeplerinden 7/d hariç tümünde dava açma hakkı kanuna göre kiralayana ait olduğu ve dava aktin sonunda açılmasına karşın, burada dava hakkı taşınmazın malikine tanınmış ve dava için de belli bir süre konmamıştır."
Old 10-02-2009, 18:48   #68
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Dikkatimizi bu yöne çektiğiniz için teşekkür ederim. Bu fıkra dahi 7.maddenin başında neden "kiralayan" teriminin kullanıldığını açıklamaya yetmektedir. Diğer davaları "kiralayan" açarken, son fıkradaki bu davayı sadece "malik" açabilmektedir. Kiralayanın bu davayı açmaya hakkı yoktur.


Peki neden "kiralayan" bu davayı açamamaktadır? Madem, kiralayan olmak her derde devaymış...

Bundan bir önceki mesajınıza katılmıyorum. Üzgünüm. Esasen Yargıtay kararlarından hiçbirisinde tartıştığımız konu ele alınmamıştır. İhtilafların hepsinde kiracı ile malik olmayan kiralayan arasındaki ilişki zikredilmiş ancak malik'in olaya dahli ele alınmamıştır. Bu itibarla bu kararları buraya eklemenizin hiç bir manası yok. İlk karardaki kiralayanın kendi oğlu veya eşi için tahliye davası açacağına dair tespite katılmıyorum. Zaten katılmadığım için dünden beri bazı şeyleri anlatmaya çabalıyorum ama nafile...

Sizi kırmak amaçlı hiç bir mesajım olmadı. Sayın Admin'in dayanaklı yazdığını söylerken sizin dayanaksız yazdığınızı ima dahi etmemiştim. Öyle anlaşıldıysa düzeltirim.
Old 10-02-2009, 18:57   #69
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Üyeler

Kanun'un kiralayana hak tanıdığı ve Yargıtay'ın kanunu uyguladığı konusu tartışmasızdır. Tartışılması gereken şu ki kiralayan neden bu kadar şımartılmaktadır? Kanun kiralayanı şımartmakla kalmayıp oğlunun kızının ihtiyacını bile karşılamaktadır.

Bu hakkın kaynağında ne var? Doktrinde bu hakkın kaynağına sözleşme konmakta. Kiralayan sözleşmenin tarafı olarak sözleşmeden doğan hakları kullanmakta. Bu da hukuku karmaşıklaştırmakta. Başkasının malını başkasına kiralamakla bunca hak sahibi olunması bana mantıklı gelmiyor. Tahliye isteme hakkının kaynağına ''sözleşmeden doğan hak'' yerine ''mülkiyet hakkı'' konsa daha adaletli olur. Böylelikle kiralayan dediğimiz olmadık kişilere olmadık haklar verilmemiş olur.

Ayrıca kiralayana tahliye isteme hakkı verilmesi kiracının haklarını da daraltmakta. Kiracı malikin oğlu için ve ayrıca kiralayanın oğlu için kiralananı boşaltmak zorunda kalıyor.

Bu nedenle Kanun'daki ''kiralayan'' sözcüğünün ''malik'' ile değiştirilmesinin adalete daha uygun olacağı kanısındayım.

Saygılarımla
Old 10-02-2009, 19:04   #70
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin








Saim Bey gözünüz şimdi nasıl?

Size bazı şeyleri anlatmak çok zor olduğundan itiraf ediyorum gözlerim PC'ye bakmaktan iyice "kızarık" vaziyette. )

Not: Şaka yapıyorum, sizin anlamakta zorlandığınızı ima etmiyorum.
Old 10-02-2009, 19:15   #71
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Size bazı şeyleri anlatmak çok zor olduğundan itiraf ediyorum gözlerim PC'ye bakmaktan iyice "kızarık" vaziyette. )

Not: Şaka yapıyorum, sizin anlamakta zorlandığınızı ima etmiyorum.

Hadi benim düşüncelerime itibar etmediniz, diyelim. Yüce Yargıtay'a itibar etseydiniz.
Old 10-02-2009, 19:34   #72
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Hadi benim düşüncelerime itibar etmediniz, diyelim. Yüce Yargıtay'a itibar etseydiniz.

Yanlış olduğunu düşündüğüm karara itibar etmem beklenmemeli. Şunu iddia ediyorum: Er ya da geç -malik olmayan- kiralayanlar kendi eş ve çocuklarının ihtiyacı için Tahliye davası açamayacaktır!


Doğru bildiğimizi savunmazsak, yanlışlar hükümdar olur!
Old 10-02-2009, 19:50   #73
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Yanlış olduğunu düşündüğüm karara itibar etmem beklenmemeli. Şunu iddia ediyorum: Er ya da geç -malik olmayan- kiralayanlar kendi eş ve çocuklarının ihtiyacı için Tahliye davası açamayacaktır!



Yanlış olan kararlar değil. Üstelik sunduğum 1 karar değil 3 tanedir. Yargıtay'ın görüşü istikrar kazanmış ve yasaya da uygundur. Yasayı tartışmak gerekmektedir. Bu forumdaki ilk mesajımda(11 no.lu mesaj) çekince koymuştum zaten
Alıntı:
Yazan Ben
Bana göre, yasa hazırlanırken sanki tüm kiralayanların aynı zamanda malik olacağı kabul edilmiş gibi kaleme alınmıştır. Aslında malik olmayan-kiralayanın dava açabilmesi için malikin onayının da aranması gerekmelidir. Aksi takdirde hakkaniyete aykırı durumlar sözkonusu olabilecektir.

Eğer siz şu "temsil" olayını uzatmayıp, pes etseydiniz sıra ona da gelecekti. Gücüm yetmez diye dalyan gibi iki tane delikanlı çağırdım(Sevgili Adli Tip ve Engin) ama yine de Nuh dediniz, Gemisi demediniz(Din konu dışıdır).

Benim sorduğum soruya fuzuli şagil diye cevap verdiniz ya, sizi oradan müdahelenin men'ine götürmeyi düşünmüştüm
Old 10-02-2009, 19:56   #74
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Yanlış olan kararlar değil. Üstelik sunduğum 1 karar değil 3 tanedir. Yargıtay'ın görüşü istikrar kazanmış ve yasaya da uygundur. Yasayı tartışmak gerekmektedir. Bu forumdaki ilk mesajımda(11 no.lu mesaj) çekince koymuştum zaten


Eğer siz şu "temsil" olayını uzatmayıp, pes etseydiniz sıra ona da gelecekti. Gücüm yetmez diye dalyan gibi iki tane delikanlı çağırdım(Sevgili Adli Tip ve Engin) ama yine de Nuh dediniz, Gemisi demediniz(Din konu dışıdır).

Benim sorduğum soruya fuzuli şagil diye cevap verdiniz ya, sizi oradan müdahelenin men'ine götürmeyi düşünmüştüm

Görüşlerimiz arasında bir fark olmalıdır. Ben normal karşılıyorum bu durumu. Zaman en iyi ilaçttır diyelim ama sizin yaş da ilerledi...
Old 10-02-2009, 20:16   #75
Adli Tip

 
Varsayılan Önce Kanuna Bakmalı, Sonra Yargıtay Kararı Aranmalı

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın Üyeler

Kanun'un kiralayana hak tanıdığı ve Yargıtay'ın kanunu uyguladığı konusu tartışmasızdır. Tartışılması gereken şu ki kiralayan neden bu kadar şımartılmaktadır? Kanun kiralayanı şımartmakla kalmayıp oğlunun kızının ihtiyacını bile karşılamaktadır.

Bu hakkın kaynağında ne var? Doktrinde bu hakkın kaynağına sözleşme konmakta. Kiralayan sözleşmenin tarafı olarak sözleşmeden doğan hakları kullanmakta. Bu da hukuku karmaşıklaştırmakta. Başkasının malını başkasına kiralamakla bunca hak sahibi olunması bana mantıklı gelmiyor. Tahliye isteme hakkın kaynağına ''sözleşmeden doğan hak'' yerine ''mülkiyet hakkı'' konursa daha adaletli olur. Böylelikle kiralayan dediğimiz olmadık kişilere olmadık haklar verilmemiş olur.

Ayrıca kiralayana tahliye isteme hakkı verilmesi kiracının haklarını da daraltmakta. Kiracı malikin oğlu için ve ayrıca kiralayanın oğlu için kiralananı boşaltmak zorunda kalıyor.

Bu nedenle Kanun'daki ''kiralayan'' sözcüğünün ''malik'' ile değiştirilmesinin adalete daha uygun olacağı kanısındayım.

Saygılarımla


Sayın Armağan Abi;

Yasa koyucunun -en iyimser ihtimalle-terminoloji açısından kötü bir yasa yaptığı bence de artık tartışmasızdır.

Keza hakkaniyete çok uygun olmadığı da ortadadır.

Türk toplumuna uygun bir yasal düzenleme getirilmiş olsaydı, bu kadar hukukçu, "burda ne demek isteniyor" diye böyle bir tartışmaya girmezdik.

Zira en iyi yasa, yasayı hiç okumamış birisinin bile tahmin edebileceği yasadır.

Bu sebeple düşünceleriniz, "olan"dan "olması gereken"e ulaşmak için tartışılması gereken bir konudur.

Alıntı:
Yazan Av. Suat Ergin
Bana göre, yasa hazırlanırken sanki tüm kiralayanların aynı zamanda malik olacağı kabul edilmiş gibi kaleme alınmıştır. Aslında malik olmayan-kiralayanın dava açabilmesi için malikin onayının da aranması gerekmelidir. Aksi takdirde hakkaniyete aykırı durumlar sözkonusu olabilecektir.

Nitekim Suat Abi de ilk mesajlarının birinde yasal düzenlemeyi çok isabetli bulmadığını belirtmiş.

Alıntı:
Yazan Türk Medeni Kanunu
A. Hukukun uygulanması ve kaynakları
MADDE 1.- Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.

Biz (bu foumda yazan üyeler) hakim değiliz. Daha da önemlisi zaten uygulanbilir bir hüküm var.

Tartışmanın/sohbetin başlangıcı da, somut bir hukuki uyuşmazlıkta ne yapılabileceğine ilişkindir. Yani bir hukuk uygulayıcısının mevcut koşullarda geliştirebileceği argümanlar konuşulmaktadır.

Ve yasa da, içtihat da kiralayan ve malikin aynı kişiler olmayabileceğini belirtmiş durumdadır.

Sizin bu mesajınız forumun ilk mesajı olsaydı, yani adalet/hakkaniyet ölçüsünden çıksaydık, öyle tahmin ediyorum ki burada karşıt görüş sunan bir çok kişi, "olması gereken"e ilişkin çok daha farklı görüşler öne sürerlerdi.

Ben halihazırda tartışmanın devam ediyor olmasını şuna bağlıyorum:

Saim Abi, hukuki vakıayı tümden değerlendirmek yerine, olaya "Gayrimenkulü elinden rızası dışında çıkmış ve 3. bir kişiye kiralanmış malik" cephesinden bakıyor.
Emlakçı örneğinde, boyacı örneğinde ve benzer örneklerde, gayrimenkulu elinden rızası dışında çıkan ve 3. kişiye kiralanan malik elbette mağdur olmuştur. Bu malik, Cengiz Beye müracaat edebilir.

Diğer yandan bu ihtimalde, Saim Abinin halini hiç düşünmediği kiracı da var. Bu kiracı da Engin Bey'e müraacat edebilir.

En uyanık ve paralı olan, yektisiz Kiralayan'dır mutemelen. O da bir avukat bulur elbet.
Old 10-02-2009, 20:35   #76
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Gücüm yetmez diye dalyan gibi iki tane delikanlı çağırdım(Sevgili Adli Tip ve Engin) ama yine de Nuh dediniz, Gemisi demediniz(Din konu dışıdır).

Suat Abi,

11. Nolu mesajın aynı kısmına ben de atıfta bulunmış bulundum. Benim mesajım yayınlandıktan sonra sizin mesajınızı gördüm. Yani ben yazarken, siz yayınlamışsınız.

Böyle bir tesadüften sonra, hakkaten "siz çağırdınız da biz yazdık" sanılmasın.
Old 11-02-2009, 05:10   #77
korayoz

 
Varsayılan

Sayın Suat Ergin verdiğiniz kararlarla bizim görüşümüz arasında bir çelişki yok. Kiralayan kavramından asla malikin anlaşılması gerekmez. Herkes kiralayan olabilir. Ancak kiralayanın edimini yerine getirebilmesi için malikle arasında bir hukuki ilişki olması gerekir. Bu hukuki ilişki kira veya intifa ya da karma bir sözleşme olabilir. Eğer malikle kiralayan arasında ayrıca kira sözleşmesi varsa sayın Saim'in ilk sorduğu ve tartışmanın başlandığı sorunun cevabının malik lehine cevaplanması gerekir. Konu çok basit ancak burada soru tam olarak belirli olmadığı için farklı şeyleride tartışıyor olabiliriz
Old 11-02-2009, 14:09   #78
halit pamuk

 
Varsayılan

Yapılan tartışmayı anlamamış olabilirim. Ama Şimdi burda bir terslik var. Konu neydi diye tekrar başa döndüm baktım: "Gayrimenkulü kendisi veya eşi veya çocukları için mesken olarak kullanma ihtiyacında kalırsa kira akdinin hitamında,"

malik olmayan kiralayan kiracıyı çıkararısa taşınmaza malikin rızası olmadan kendisi oturabilecek mi? Oturabilecekse nasıl?

İntifa hakkı sahibi oturabilir, Alt kiracinın kiraya vereni oturabilir, hadi paydaş oturabilir. Peki komisyoncu?
Old 11-02-2009, 14:13   #79
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan adnan koray
Yapılan tartışmayı anlamamış olabilirim. Ama Şimdi burda bir terslik var. Konu neydi diye tekrar başa döndüm baktım: "Gayrimenkulü kendisi veya eşi veya çocukları için mesken olarak kullanma ihtiyacında kalırsa kira akdinin hitamında,"

malik olmayan kiralayan kiracıyı çıkararısa taşınmaza malikin rızası olmadan kendisi oturabilecek mi? Oturabilecekse nasıl?

İntifa hakkı sahibi oturabilir, Alt kiraci oturabilir, hadi paydaş oturabilir. Peki komisyoncu?


İşin kötü tarafı bu görüş kabul görürse, yani malik olmayan kiralayan kendisinin, eşinin veya oğlunun ihtiyacı için tahliye davasını açıp, kazanıp tahliyeyi sağladıktan sonra...

Kendisi, eşi veya duruma göre çocuğu (ve yine tahliye edilen kiracı) dışında hiç kimseye (malik'e bile!) 3 yıl boyunca kiraya veremeyecektir... (6570 Sy.K. md.15)

Bizim görüşün uygulanması halinde hiç bir mahsur yokken, karşı görüşün uygulanması halinde -hiç bir fayda yoktur-, tam aksine malikin hakları zedelenmektedir.
Old 11-02-2009, 14:26   #80
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Kendisi, eşi veya duruma göre çocuğu (ve yine tahliye edilen kiracı) dışında hiç kimseye (malik'e bile!) 3 yıl boyunca kiraya veremeyecektir... (6570 Sy.K. md.15)

Bu durumda da kanunda olmayan bir durum zorla yaratılmış oluyor.
Old 11-02-2009, 14:30   #81
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Konu, ek sorularla yahut ilgisiz konulara girilerek epeyce dağıtıldı.

Esas itibariyle tartışılması gereken husus;

Malik olmayan kiralayan'ın kendisi, eşi veya çocuğunun mesken yahut işyeri ihtiyacı nedeniyle kiracı aleyhinde Tahliye Davası açması halinde, Malik'in de aynı zamanda kendisi, eşi veya çocuğunun benzer ihtiyacı için talepte bulunması durumunda, sorun nasıl çözülecektir?

Malik olmayan kiralayan'ın, Malik'e karşı hukuki durumu nedir?
Old 11-02-2009, 14:31   #82
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan adnan koray
Bu durumda da kanunda olmayan bir durum zorla yaratılmış oluyor.


Hangi durumda? Yani karşı görüşün kabul görmesi halinde mi?
Old 11-02-2009, 14:35   #83
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan adnan koray
İntifa hakkı sahibi oturabilir, Alt kiracinın kiraya vereni oturabilir, hadi paydaş oturabilir. Peki komisyoncu?

Komisyonucun buradaki rolünün adını tespit edersek cevap verebiliriz.

Alıntı:
Yazan adnan koray

Sosyoloji de bir kişi evde baba, işte avukat olduğuna göre, bulunduğu duruma göre kişi farklı adlar ve roller alabiliyor.

Burada da, Eşya hukukunda esyanın sahibi olan malik dediğimiz kişi borçlar hukukunda yaptığı sözleşmenin konusuna göre adı olur. Kira sözleşmesinin bir tarafı olarak kiralayan, satım sözleşmesinin bir tarafı olarak satıcı olur.

Old 11-02-2009, 14:39   #84
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Bizim görüşün uygulanması halinde hiç bir mahsur yokken, karşı görüşün uygulanması halinde -hiç bir fayda yoktur-, tam aksine malikin hakları zedelenmektedir.

Konuyla ilgili en pratik çözümü atalarımız getirmiş:

Ev alma, komşu al.

Şimdi daha iyi anlıyorum bu sözün önemini.
Old 11-02-2009, 14:39   #85
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
İşin kötü tarafı bu görüş kabul görürse, yani malik olmayan kiralayan kendisinin, eşinin veya oğlunun ihtiyacı için tahliye davasını açıp, kazanıp tahliyeyi sağladıktan sonra...

Kendisi, eşi veya duruma göre çocuğu (ve yine tahliye edilen kiracı) dışında hiç kimseye (malik'e bile!) 3 yıl boyunca kiraya veremeyecektir... (6570 Sy.K. md.15)

Bizim görüşün uygulanması halinde hiç bir mahsur yokken, karşı görüşün uygulanması halinde -hiç bir fayda yoktur-, tam aksine malikin hakları zedelenmektedir.

Sayın Saim,

"Bu görüş kabul görürse" dediğiniz, yasa maddesi ve bu maddeye uygun olarak verilen kökleşmiş Yargıtay kararlarıdır. Ben de yürürlükteki mevzuata ve Yargıtay kararlarına göre yorum yaptım. Ama ekledim
Alıntı:
Aksi takdirde hakkaniyete aykırı durumlar sözkonusu olabilecektir.



"Bizim görüşün uygulanması halinde " dediğiniz de yürürlükteki mevzuatı ve Yargıtay kararlarını "Ben böyle yorumluyorum" şeklinde özetlenecek bir görüş ise; yanlış olduğunu uzun uzun açıkladık. "Temsil yetkisi" hususuna geri dönmemek adına Sayın korayoz'un son mesajına yanıt vermedim. Aslında yanıt değil de, 3 mesajını alt alta koyup, kendisinin tekrar yorumlamasını isteyecektim.

"Bizim görüşün uygulanması halinde " dediğiniz şey, yasal düzenleme ve uygulamanın böyle olduğunu kabul edip; yasayı eleştirmekse, ben de size katılacağım. Verdiğiniz örneğin biraz değişik halini dün Engin'e söylemiştim.

Ancak, 3 adet ihtiyaç nedeniyle tahliye; 3 adet temerrüt nedeniyle tahliye davasına ilişkin karar sunmama karşın; "Temsil yetkisi" hususunda mesaj yazacak üyeler olacaksa ya ben hiç mesaj yazmayacağım ya da o mesajları okumamış gibi yaparak yasanın eleştirisine geçeceğim.
Old 11-02-2009, 14:56   #86
korayoz

 
Varsayılan

Sayın Suat Ergin bizim görüşümüz kiralama yetkisinin esas olarak malikte bulunduğu, malik dışında bir kimse tarafından taşınmazın kiralanması durumunda kiralayanın malikle arasında hukuki ilişki bulunması gerektiği (sözleşme yapabilmek için değil sözleşmeyi uygulayabilmek için), maliğin bir kişiye evini kiralaması konusunda yetki vermesi durumunda (sizin verdiğiniz örnekteki durum) burada temsil hükümlerinin uygulanacağı ve sözleşmenin esas olarak tarafının malik olacağı yönünde. Bununla ilgili verdiğiniz Yargıtay kararlarında hiçbir çelişki yok çünkü malik ile kiralayan arasında ki hukuki ilişkiden kararlarda bahsedilmiyor. Muhtemelen kararlar alt kiracıyla ilgili ve doğru yönde kararlar.

Siz de kendi görüşünüzü özetlerseniz aslında konu daha iyi anlaşılabilir. Lütfen kaçamak cevaplar vermeyelim
Old 11-02-2009, 15:42   #87
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Sayın Saim,

"Bu görüş kabul görürse" dediğiniz, yasa maddesi ve bu maddeye uygun olarak verilen kökleşmiş Yargıtay kararlarıdır. Ben de yürürlükteki mevzuata ve Yargıtay kararlarına göre yorum yaptım. Ama ekledim

"Bizim görüşün uygulanması halinde " dediğiniz de yürürlükteki mevzuatı ve Yargıtay kararlarını "Ben böyle yorumluyorum" şeklinde özetlenecek bir görüş ise; yanlış olduğunu uzun uzun açıkladık. "Temsil yetkisi" hususuna geri dönmemek adına Sayın korayoz'un son mesajına yanıt vermedim. Aslında yanıt değil de, 3 mesajını alt alta koyup, kendisinin tekrar yorumlamasını isteyecektim.

"Bizim görüşün uygulanması halinde " dediğiniz şey, yasal düzenleme ve uygulamanın böyle olduğunu kabul edip; yasayı eleştirmekse, ben de size katılacağım. Verdiğiniz örneğin biraz değişik halini dün Engin'e söylemiştim.

Ancak, 3 adet ihtiyaç nedeniyle tahliye; 3 adet temerrüt nedeniyle tahliye davasına ilişkin karar sunmama karşın; "Temsil yetkisi" hususunda mesaj yazacak üyeler olacaksa ya ben hiç mesaj yazmayacağım ya da o mesajları okumamış gibi yaparak yasanın eleştirisine geçeceğim.

Sayın Suat Bey (Abi) ,

Kanun "Kiralayan" dan bahsediyor. Malik olmayan kiralayan demiyor. Bu itibarla, malik olmayan kiralayanların malik'e karşı hukuki durumu bakımından kanunda doğrudan bir hüküm yoktur. Malik ile Malik olmayan kiralayan arasındaki ilişkinin mutlak surette hukuki bir temele dayanması lüzumundan bahsediyoruz ki, bunu anlamamakta direnmenizi tamamen iyi niyetli bir "takılma" olarak algılamak istiyorum.

Diğer yandan "yanlış olduğunu uzun uzun açıkladık" cümlenizin komik durduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Neyi açıkladığınızı bir bilsek?

Sayın Korayoz'un dediği gibi cevap vermiyor, suyu bulandırıyorsunuz...

Saygılarımla.
Old 11-02-2009, 16:09   #88
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
"Bizim görüşün uygulanması halinde " dediğiniz şey, yasal düzenleme ve uygulamanın böyle olduğunu kabul edip; yasayı eleştirmekse, ben de size katılacağım. Verdiğiniz örneğin biraz değişik halini dün Engin'e söylemiştim.

Yasal düzenlemenin öyle olduğunu düşünmüyorum. Daha önceki mesajımda da yazdığım gibi yasada sadece "kiralayan" dan bahsedilimiştir. Bunun temel nedeninin kiralayanın malik olması ihtimalinin kural, malik dışında olmasının ise istisna olmasından kaynaklanmış olabileceğini, yahut kanun tekniği bakımından hatalı veya eksik ifade olarak değerlendirilebileceğini söyleyebilirim.

Fakat Yargıtay'ın; "malik olmayan kiralayan, kendisi, eşi veya çocuğunun ihtiyacı için tahliye davası açabilir..." yönündeki kararı da -siz eklediğiniz için öğrendim- vardır ve bu kararı doğru bulmadığımı gerekçemi de -sakıncaları belirtmek suretiyle- defaatle ifade etmeye çalıştım.

Ben şunu diyorum:

Kanunda "Kiralayan" yazılıdır. Ancak kiralayan malik olabileceği gibi Malik olmayan bir kişi de olabilir. Malik dışında kiralayan olabilmek için mutlak surette ya malik ile yapılan bir sözleşmeye bağlı yetki almış olmak gerekir yahut kanun nedeniyle kendiliğinden (intifa hakkı sahibi olmak gibi) bu yetkiye sahip olmak gerekir.

Bu itibarla malik ile malik olmayan kiralayanın mecur temelinde hukuki durumlarının irdelenmesi şarttır.

Malik olmayan kiralayan, sözleşmeden doğan yetkisi nedeniyle bir kira akdi yapmış ise; bu kira sözleşmesi ile verilen devir ve ciro hakkı yahut doğrudan veya dolaylı temsil yetkisi nedeniyle olabilir ki, bu durumda Malik'in, malik olmayan kiralayana dönük mutlak -yasal- talep hakları olacaktır.

Sizin anlayamadığınız veya bizim size anlatamadığımız husus neresi ise, onu bize sorun cevaplayalım... Belki böyle daha kolay sonuca gidebiliriz.

Diğer yandan biz bir görüş dile getiriyoruz. Bu bize doğru size göre hatalı olabilir...
Old 11-02-2009, 17:34   #89
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Ben şunu diyorum:

Kanunda "Kiralayan" yazılıdır. Ancak kiralayan malik olabileceği gibi Malik olmayan bir kişi de olabilir. Malik dışında kiralayan olabilmek için mutlak surette ya malik ile yapılan bir sözleşmeye bağlı yetki almış olmak gerekir yahut kanun nedeniyle kendiliğinden (intifa hakkı sahibi olmak gibi) bu yetkiye sahip olmak gerekir.

Bu itibarla malik ile malik olmayan kiralayanın mecur temelinde hukuki durumlarının irdelenmesi şarttır.

Malik olmayan kiralayan, sözleşmeden doğan yetkisi nedeniyle bir kira akdi yapmış ise; bu kira sözleşmesi ile verilen devir ve ciro hakkı yahut doğrudan veya dolaylı temsil yetkisi nedeniyle olabilir ki, bu durumda Malik'in, malik olmayan kiralayana dönük mutlak -yasal- talep hakları olacaktır.

Sizin anlayamadığınız veya bizim size anlatamadığımız husus neresi ise, onu bize sorun cevaplayalım... Belki böyle daha kolay sonuca gidebiliriz.

Diğer yandan biz bir görüş dile getiriyoruz. Bu bize doğru size göre hatalı olabilir...

Alıntı:
Yazan korayoz

Ancak kiralayanın edimini yerine getirebilmesi için malikle arasında bir hukuki ilişki olması gerekir. Bu hukuki ilişki kira veya intifa ya da karma bir sözleşme olabilir

Saim Abi ve Sayın korayoz

Aşağıdaki kararı okuduğumda görüşünüzün karşı oy yönünde olduğuna kanaat getirdim. Görüşünüz karşı oy yönündeyse bu demektir ki Hukuk Genel Kurulu sizinle aynı görüşte değil. Yanlış bir yorum yapıyor da olabilirim. Kararı inceleyebilirseniz belki tartışmaya yeni bir yön verilebilir.

Karşı oy veren üyenin görüşünün aşağıda altını çizdiğim kısmını önce buraya aktarayım:

"Aksinin kabulü, açıklanan gerekçeler yanında, ayrıca, malikin bilgisi ve onayı dışında üçüncü kişi tarafından düzenlenen kira sözleşmesine dayalı hakkın, mülkiyet hakkına tercih edilmesi gibi, hukuk düzeninin kabul edemeyeceği bir sonucu doğuracağı da ortadadır."

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/6-197

K. 2004/186

T. 31.3.2004

• TEMERRÜT NEDENİYLE TAHLİYE TALEBİ ( Kiralayanın Malik Olmamasının Kira Akdini Geçersiz Kılmayacağı )

• HAZİNEYE AİT TAŞINMAZI KİRAYA VEREN DERNEK ( Temerrüt Nedeniyle Tahliye Talebi - Kiralayanın Malik Olmamasının Kira Akdini Geçersiz Kılmaması )

• KİRALANANIN TAHLİYESİ TALEBİ ( Kiralayanın Malik Olmamasının Kira Akdini Geçersiz Kılmayacağı - Hazineye Ait Taşınmazı Kiraya Veren Derneğin Kiralayan Sıfatını Koruyacağı ve Temerrüde Düşen Kiracının Tahliyesine Karar Verileceği )

• TAHLİYE TALEBİ ( Temerrüt Nedeniyle - Kiralayanın Malik Olmamasının Kira Akdini Geçersiz Kılmayacağı )

6570/m.7

818/m.260



ÖZET : Dava, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi ve ödenmeyen kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davalı vekili ise, dava konusu yeri davacı dernekten malik sıfatıyla kiraladıklarını, sözleşme gereğince kiraların düzenli ödendiğini, taşınmazın Hazineye ait olduğunu, Hazineye ait taşınmazları kiraya verme yetkisi Hazineye ait bulunduğundan Hazinece kendilerinden ecrimisil istendiğini, bunun üzerine kiralayana ödenen kira paralarının tahsili için Ankara 18.Asliye Hukuk Mahkemesine dava açtıklarını ve mahkemece ödenen kira paralarının tahsiline karar verildiğini, bu nedenle davacı derneğin ödenmeyen kira paralarını istemeye hakları olmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Kira sözleşmesi yapan kiralayanın mutlaka malik olması gerekmez. Taraflar arasında düzenlenen 1.6.1996 başlangıç tarihli sözleşme iptal edilmeyip hala ayakta olduğuna göre, sözleşme hükümleri tarafları bağlar. Kiralayan tarafından süreli ihtar gönderilip ödenmeyen kira bedeli istendiği ve davalı tarafından da dosyaya verilen tarihsiz dilekçede, ihtara konu aylar kirasının ödenmediği anlaşıldığından temerrüt oluşmuştur. Kiralananın tahliyesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tahliye ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.4.2003 gün ve 2002/523 - 2003/382 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.7.2003 gün ve 2003/5585-5506 sayılı ilamı ile; ( ...Dava temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkeme davayı reddetmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekili, davalının taşınmazda 01.06.1996 başlangıç tarihli kira kontratı ile kiracı olduğunu, kira bedellerini ödemediğinden bahisle süreli ihtar keşide edildiğini, ihtarın davalıya 03.04.2002 tarihinde tebliğ edildiği halde ödemede bulunmadığından, kiralananın temerrüt nedeniyle tahliyesini istemiştir. Davalı vekili ise, dava konusu yeri davacı dernekten malik sıfatıyla kiraladıklarını, sözleşme gereğince kiraların düzenli ödendiğini, taşınmazın Hazineye ait olduğunu, Hazineye ait taşınmazları kiraya verme yetkisi Hazineye ait bulunduğundan Hazinece kendilerinden ecrimisil istendiğini, bunun üzerine kiralayana ödenen kira paralarının tahsili için Ankara 18.Asliye Hukuk Mahkemesine dava açtıklarını ve mahkemece ödenen kira paralarının tahsiline karar verildiğini, bu nedenle davacı derneğin ödenmeyen kira paralarını istemeye hakları olmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davaya dayanak yapılan 1.6.1996 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli sözleşme davacı ile davalı arasında düzenlenmiştir. Kira sözleşmesi yapan kiralayanın mutlaka malik olması gerekmez. Taraflar arasında düzenlenen 1.6.1996 başlangıç tarihli sözleşme iptal edilmeyip hala ayakta olduğuna göre, sözleşme hükümleri tarafları bağlar. Kiralayan tarafından süreli ihtar gönderilip ödenmeyen kira bedeli istendiği ve davalı tarafından da dosyaya verilen tarihsiz dilekçede, ihtara konu aylar kirasının ödenmediği anlaşıldığından temerrüt oluşmuştur. Bu nedenle kiralananın tahliyesine karar vermek gerekirken yazılı şekilde red kararı verilmesi hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi ve ödenmeyen kira alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı Aktepe Süleymaniye Camii Şerifi Yaptırma ve Yaşatma Derneğini temsilen Başkan Cemal Taşkıran vekili, taraflar arasındaki 1.6.1996 başlangıç tarihli sözleşmeyle kiracı olan davalının, 2001 Yılı Ekim Ayı ile 2002 Nisan ayı arasındaki yedi aylık sürede kira paralarını ve bunların işlemiş faizlerini ödemediğini, yasaya uygun şekilde düzenlenip gönderilen ve 3.4.2002 tarihinde tebliğ edilen ihtarnameye rağmen ödeme yapılmadığını ileri sürerek, kiralananın temerrüt nedeniyle tahliyesine, işlemiş faizleriyle birlikte ödenmeyen kira bedeli toplamı 318.766.304 TL. nin 1.5.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı P.T.T. Genel Müdürlüğü vekili, davalının dava konusu taşınmazı davacı derneğin malı olduğu saikiyle kiraladığını, sözleşme gereği davacıya kira bedellerinin düzenli olarak ödendiğini, ancak Hisar Emlak Müdürlüğünün 25.10.2001 tarihli yazısında, taşınmazın Hazine'nin mülkiyetinde bulunduğunun belirtilmesi ve o tarihe kadar olan kira paralarının ecrimisil bedeli olarak talep edilmesi üzerine, Hazine'ye ecrimisil ödendiğini, daha sonra da davacı dernek aleyhine dava açılıp, 24.9.1996- 24.9.2001 tarihleri arasında ödenen 655.018.400 TL. kira bedelinin istirdadının istenildiğini, davanın kabul ile sonuçlandığını; davacının malik olmadığının ve önceden ödenen bedelin geri alınması gerektiğinin mahkeme kararıyla saptanmış olması karşısında, davacının artık kendisine haklı olarak ödenmeyen kira bedellerinin ödenmesini ve taşınmazın tahliyesini isteyemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkemece verilen; taraflar arasındaki 1.9.1996 başlangıç tarihli kira sözleşmesinden sonra, 8.10.1999 tarihinde taşınmazın cami yeri olarak ayrılıp, Hazine adına tapuya tescil ve Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilmesi ve bu şekilde davacının mülkiyet hakkının sona ermesi nedeniyle kiralayan sıfatının ortadan kalktığı, dolayısıyla temerrüde dayalı olarak eldeki davayı açma hakkının bulunmadığı gerekçesine dayalı, davanın reddine dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 31.03.2004 gününde yapılan 2. görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :
Dava, kiralananın temerrüt nedeniyle tahliyesi ve kira alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Taraflar arasındaki, 1.9.1996 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesiyle, dava konusu taşınmazın Aktepe PTT Şubesi olarak kullanılmak üzere davalı tarafından kiralandığı, çekişmeye konu dönemden önceki kira paralarının düzenli olarak ödendiği; bilahare, Hisar Emlak Müdürlüğü'nün, fuzuli işgal iddiasıyla kiralanana ilişkin 25.10.2001 tarihli ecrimisil ihbarnamesini düzenleyerek 1.1.1995/30.9.2001 tarihleri arasındaki süre için 181.600.000 TL. ecrimisil tahakkuk ettirdiği, kendisine tebliğ edilen bu ihbarname üzerine, davalının bu miktardaki ecrimisili 20.11.2001 günü ödediği, daha sonra da, 19.2.2002 günü, kiralayan durumundaki Dernek aleyhine, kira sözleşmesi uyarınca 24.9.1996-24.9.2001 tarihleri arasında ödenmiş olan kira paraları toplamı 655.018.400 TL. nin faiziyle birlikte istirdadına karar verilmesi istemiyle dava açtığı, Ankara Asliye 18. Hukuk Mahkemesinin 2002/152 esasında görülen bu davanın kabulüne dair 3.7.2002 günlü kararın, Yargıtay 13. Hukuk Dairesince, Hazinenin mülkiyet hakkına dayanarak davacının kiracılık hakkı ile bağdaştırılamayacak bir iddiayla ecrimisil talebinde bulunmuş olması karşısında, kiralananın kiracıdan zapt edildiğinin kabulü gerekeceği, bu durumda ise, kiracının ancak Hazineye ödediği ecrimisil miktarının kira dönemine tekabül eden bölümünün davalıya ödenen tutardan mahsubunu isteyebileceği gerekçesiyle bozulduğu, Mahkemenin bozmaya uyduğu ve bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle 10.6.2003 gününde davanın kısmen kabulüne karar verdiği, dosya içeriğiyle sabittir.

Sözleşmede vasfı boş dükkan olarak gösterilen kiralananın üzerinde bulunduğu imar 32980 Ada, 1 numaralı parselin 1336/1776 hissesi Maliye Hazinesi, 440/1776 hissesi Ankara Belediyesi adına kayıtlı iken, Belediye Encümeninin 31.07.1997 günlü kararıyla belediye hissesinin Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis edilmesi şartıyla Hazine'ye bedelsiz devredildiği; sonradan yine imar uygulaması sonucunda, 1 nolu bu parsel ile, imar 32981 ada 4 nolu parselin, 32980 ada 2 numaralı parsel kapsamında kaldıkları; bu parseldeki belediye hissesinin de, yine Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis koşuluyla bedelsiz olarak 20.7.1999 günlü Encümen Kararıyla devredildiği, sonuçta, 2 nolu parselin 8.10.1999 günü tapuda Hazine adına tescil edildiği ve beyanlar hanesinde "İmar planında cami yeri olarak ayrılmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığına tahsislidir" şeklinde açıklama yapıldığı da dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır.
Bu olgulara göre, davacı Dernek, taraflar arasındaki sözleşmenin düzenlendiği 1.9.1996 tarihi itibariyle, kiralananın üzerinde bulunduğu taşınmazın maliki değildir. Eş söyleyişle, davacı Dernek, maliki olmadığı bir taşınmazla ilgili kira sözleşmesini kiralayan olarak imzalamıştır.

Özel Daire bozma ilamında da vurgulandığı üzere, gerek öğretiye ve gerekse istikrar kazanmış Yargıtay uygulamasına göre, kiralayanın malik olması, kira sözleşmesinin geçerlilik koşulu değildir; başkasına ait bir mala ilişkin kira sözleşmesi yapılabilir ve hukuk düzenince bu sözleşme geçerli olur.
Başkasına ait bir malın kiraya verilmesi, kiralayan bakımından, Borçlar Kanunu'nun 410 ve ardından gelen maddeleri anlamında, vekaletsiz iş görme niteliğindedir.

4.6.1958 gün ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da, bir kimsenin, başkasına ait olduğunu bildiği veya bilebilecek durumda olduğu bir taşınmazı kendi malı imiş gibi kiraya verip kira paralarını tahsil etmesinin, B.K. nun 414. maddesi kapsamında bir vekaletsiz iş görme olduğu açıkça belirtilmiştir. Yargıtay'ın sapma göstermeyen kararları da bu doğrultudadır.
Vekaletsiz iş görme, niteliği gereği, iş sahibinin bilgisi dışında gerçekleşen bir olgudur. İş sahibinin, vekaletsiz görülen işe muttali olmasından sonra, buna icazet ( onay ) vermesi mümkündür. İş sahibi vekaletsiz iş görenin bu işine icazet verdiği takdirde, iş gören ile kendisi arasında vekalet hükümleri geçerli olur ( Borçlar Kanunu, md. 415 ). Böyle bir durumda, başlangıçta vekaletsiz iş görme niteliği taşıyan olgunun, verilen icazetle birlikte, yetkili vekilin müvekkili adına yaptığı bir iş haline dönüşeceği ve bu etkinin, işin yapıldığı andan itibaren doğacağı açıktır.

İcazet, açık veya zımni olabilir.

Ne var ki, iş sahibi, görülen işe icazet vermeyebilir de.

Belirtilmelidir ki, icazetin verilmesi gibi, icazet verilmediğinin ortaya konulması da, açık ya da zımni ( Örneğin, yapılan işin uygun görülmediğini ortaya koyan bir davranışta bulunulmak suretiyle ) olabilir.

İş sahibinin, kendisi adına vekaletsiz olarak görülen bir işe icazet vermediğini ortaya koymasının hukuksal sonuçlarına gelince:

Vekaletsiz görülen ve icazet verilmeyen iş, doğaldır ki, iş sahibini, bu şekilde görülen işin diğer tarafına karşı herhangi bir borç ve yükümlülük altına sokmaz. Eş söyleyişle, böyle bir durumda iş sahibinin, kendisi adına vekaletsiz olarak görülen işin hukuksal sonuçlarıyla bağlı tutulması düşünülemez.

Somut olay, bu ilke ve açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde:

Davacı Derneğin, dava dışı Hazine ve Ankara Büyükşehir Belediyesi adına tapuya kayıtlı taşınmaz üzerindeki dükkan vasıflı yerin kiralanmasına ilişkin 1.9.1996 başlangıç tarihli kira sözleşmesini kiralayan sıfatıyla imzalaması, yukarıdaki açıklamaların da gösterdiği gibi, tapu malikleri adına yapılmış bir vekaletsiz iş görme hükmündedir.

Söz konusu taşınmazdaki Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait pay, 20.7.1999 günlü Encümen kararıyla bedelsiz olarak diğer davalı Hazine'ye devredilmiş ve bu doğrultuda, sözleşmeden sonra 8.10.1999 tarihinde taşınmazın tamamı Hazine adına tapuya tescil ve Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis edilmiş; böylece, Hazine, anılan taşınmazın tamamına malik olmuş; yapılan kira sözleşmesi yönünden de, kendisi adına vekaletsiz iş görülen ( iş sahibi ) haline gelmiştir.

Bu aşamadan sonra, Hisar Emlak Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve içeriği yukarıda açıklanan ecrimisil ihbarnamesi, iş sahibi durumundaki Hazine'nin, davacı Dernekçe vekaletsiz olarak görülmüş olan işe ( taraflar arasındaki kira sözleşmesine ) icazet vermediğini açıkça ortaya koyan bir eylemdir: Hazine bu işlemiyle, kira sözleşmesine icazet vermediğini, dolayısıyla bu sözleşmenin kendisi açısından herhangi bir bağlıyıcılığı bulunmadığını, icazet vermediği sözleşmeye konu yerin davalı kiracı tarafından kullanılmasının fuzuli işgal niteliğinde olduğunu, o nedenle de geçmişe yönelik olarak ecrimisil ödenmesi gerektiğini, açık bir biçimde ortaya koymuştur.

Kaldı ki, davalı kiracı da, yukarıda açıklanan şekilde, ecrimisil ödemesinden sonra davacı aleyhine açtığı davayla, sözleşmenin başlangıcından itibaren ödediği kira paralarının istirdadını istemek suretiyle, kiralananın maliki durumundaki Hazine'nin, ecrimisil tahakkuk ve tahsili suretiyle kira sözleşmesine onay vermediğini davacıya bildirip, ortaya çıkan bu yeni durum karşısında davacı ile kendisi arasındaki kira sözleşmesinin, söz konusu onaysızlık nedeniyle, malik durumundaki Hazine yönünden hukuki değer taşımadığını ortaya koymuş; başka bir ifadeyle, dava konusu yeri kullanmasının davacı ile arasında vaktiyle aktedilen kira sözleşmesine değil, Hazine'ye ödediği ecrimisile dayandığını benimsemiş, yani, söz konusu kullanımın kira sözleşmesine dayalı olmadığını, fuzuli işgale dayalı bir kullanımı bulunduğunu kabul etmiştir.

Kısaca, ortada, hem iş sahibi durumundaki taşınmaz malikinin icazet vermediği ve hem de, vekaletsiz iş gören durumundaki davacının tarafı olduğu kira sözleşmesindeki kiracı davalının hukuken geçersizliğini benimsediği bir kira sözleşmesi ( vekaletsiz görülmüş iş ) bulunmaktadır.

Bu durumda, artık davacı Derneğin, kira sözleşmesi çerçevesinde kiralayan sıfatının varlığından söz edilemez.

Açıktır ki, kiralayan sıfatı bulunmayan davacı Derneğin, kiralananın tahliyesi ve kira parasının ödetilmesi isteminde bulunması düşünülemez; dolayısıyla, bu istemlerle açtığı eldeki davada aktif dava ehliyeti yoktur.

Aksinin kabulü, açıklanan gerekçeler yanında, ayrıca, malikin bilgisi ve onayı dışında üçüncü kişi tarafından düzenlenen kira sözleşmesine dayalı hakkın, mülkiyet hakkına tercih edilmesi gibi, hukuk düzeninin kabul edemeyeceği bir sonucu doğuracağı da ortadadır.

Yerel Mahkemenin direnme kararının bu gerekçeyle ve sonucu itibariyle yerinde olduğu ve onanması gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

İhsan Demirkıran : Birinci Başkanvekili
Old 11-02-2009, 19:17   #90
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Bu karardaki olay birebir bizim tartışmamıza uymasa da "Karşı oy yazısındaki" görüşün daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Not: Kararı satır satır okuyamadım, zira gözlerim yanıyor. Yüzeysel okudum ve kanaatim hemen yukarıdadır. )
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 3 (0 Site Üyesi ve 3 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Oğlun ihtiyacı sebebiyle tahliye davası kim açacak? Kiralayan mı Oğlu mu? Av. Salim Meslektaşların Soruları 4 24-01-2011 13:38
Uyarlamada Ortaya çıkan Sorunlar II Av. Muzaffer ERDOĞAN Hukuk Sohbetleri 3 16-04-2008 15:27
Sonradan ortaya çıkan mirasçı üye19870 Meslektaşların Soruları 1 15-10-2007 10:06
iddianamede bulunmayan ama daha sonra ortaya çıkan suç av.egemen Meslektaşların Soruları 4 24-06-2007 11:26
Yapay Döllenme Sonucu Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar cüneyt tamam Hukuk Soruları Arşivi 1 05-03-2002 22:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12190199 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.