Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Hukuk Davasına Etkisi

Yanıt
Old 14-03-2008, 09:14   #1
Yerleşik Yabancı

 
Varsayılan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Hukuk Davasına Etkisi

Açılan bir ceza davasında, hükmün açıklanmasını geri bırakılması yönünde bir karar var. Bu kararın hukuk davasına, tazminat talebi vs. etkisi ne yöndedir? Paylaşacak meslektaşlara şimddiden teşekkürler. Saygılarımla.
Old 14-03-2008, 11:43   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

CMK 231/6 ' ya göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması için suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir.Bu durumda açacağınız tazminat davası mükerrer tahsile sebebiyet vereceğinden reddi sözkonusu olabilir.
Old 16-03-2008, 13:43   #3
masimo

 
Varsayılan

ceza mahkmesinde maddi olaylar doğru kabul edildiğinden dolayı açacağınız hukuk davasında kesin delil (yargıtay kararında güçlü delil) olarak değerlendirilir.
Old 21-11-2008, 12:39   #4
av.medine

 
Varsayılan Bu Konuda Yenİ Sorum Olacak Acİl Yardim Bekİlİyorum

Arkadaşlar bu konuda benimde sorum olacak. İki sanıklı ceza davasında sanıklardan biri zararın gidermek istediğini beyan ediyor diğer sanık taraf olarak biz zararı gidermeyi kabul etmiyoruz. Bu durumda zarı giderin sanığın ödemesi ile zarar ortadan kalkmış olacak . O halde zararı gidermeyi kabul etmeyen ve uzlaşmayan taraf olarak bizim akkımızda ceza tayini yoluna gidilir mi ? Ayrıca konuyu açan arakadaşın belirttiği gibi biz sanık taraf olarak zararı gidermeyi kabul ersek ve sanık müvekkil hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği takdir de biz müşteki taraf hakkında TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİRMİYİZ.LÜTFEN ACİLEN YARDIM İÇİN CEVAP GÖNDERİRİSENİZ ÇOK SEVİNİRİM
Old 21-11-2008, 13:32   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
müşteki taraf hakkında TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİRMİYİZ. LÜTFEN ACİLEN YARDIM İÇİN CEVAP GÖNDERİRİSENİZ ÇOK SEVİNİRİM
Ne tazminatı? (Lütfen acilen cevap gönderirseniz çok sevinirsiniz)
Old 05-01-2009, 15:56   #6
av.medine

 
Varsayılan

Sayın Konyalı biliyorum hiç acilen bir cevap olmadı ama epeydir siteye girmemiştim. Konumu ve sorumu dahi unutmuştum. Eğer farkederseniz ve cevaplayabilirseniz sevinirim.
Müşteki taraf hakkında MANEVİ TAZMİNAT DAVASI AÇMAK istiyoruz. Çünkü müvekkil bu olaya sebebiyet vermediğindenkesin eminn olmakla bu olay sebebi ile çalışmış olduğu dairede epey manevi açıdan yıprandığını iddia ile manevi tazminat davası açmak isrediğini beyan eti. Sorumdaki TAZMİNAT MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ . Öte yandan hakim bu hususu kabul etmez isek kesin hakkımızda ceza tayini yoluna gidecek ve belki BU ARALAR DAİMA YAPTIĞI GİBİ HÜKMÜ TEMYİZ ETMEMEMİZ İÇİN TEMYİZ SINIRI HARİCİ ŞEKLİNDE KARAR VERECEK
Old 07-11-2009, 00:17   #7
baruter

 
Varsayılan

"CMK 231. 5) Hükmün açıklamasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder."

Hukuki sonuç doğurmayan bir hüküm, hukuk mahkemesini de bağlamaz. Zira sanık, hükümlü olmamıştır. Hukuk Mahkemesini ancak kesinleşmiş hükümlülük bağlar.

Zira ileride bir suç işlenip karar açıklanınca temyiz'e giden dosya bozulup sanık beraat edebilir. O halde sanki bir hüküm verilmiş, temyizden geçerek kesinleşmiş gibi Hukuk Mahkemesini bağladığını söylemek yanlıştır.
Old 05-02-2010, 10:44   #8
Av.Ekinci

 
Varsayılan

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması sanığın o suçu işlemediği anlamına gelmiyor.yani 'evet suç sabittir' fakat yasa koyucunun birazda toplum mühendisliği rolüne bürünerek çıkardığı bu kanun maddesi,sadece suçu sabit olan sanığa sen yanlış yoldasın kendine gel mesajı vermektedir.dolayısıyla HAGB kararı hukuk mahkemelirinde manevi tazminat bağlamında delil olarak kabul edilmesi gerekir kanaatindeyim.
Old 05-02-2010, 19:18   #9
Av.Kaan

 
Varsayılan

Ceza davasında sanıklardan herhangi biri müştekinin zararını karşılarsa diğer sanık yönünden de objektif unsur sağlanmış olur ve HAGB'na karar verilebilir. Tabi takdir yetkisi hakimde olup hakim isterse zararı karşılamayan kişi için HAGB'na hükmedip zararı karşılayana bunu uygulamayabilir zira HAGB'da subjektif unsur da vardır. (Tekrar suç işlemeyeceği kanaati)

HAGB'na karar verilirse manevi tazminat davası açıldığında davanın kaybedileceğini düşünüyorum. Zira beraat edilmemiş, mahkum olunmuş ancak hüküm henüz açıklanmamış.
Old 17-05-2010, 15:55   #10
Av. Y.Yücel

 
Varsayılan

Sanık hakkında Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda manevi tazminat davasında BU KARARIN hükme esas alınamayacağı kanaatindeyim. Örneğin bir hakaret olayında kişi ceza davası için şikayette bulunmadan doğrudan haksız fiil hükümlerine istinaden hukuk mahkemesinde tazminat davası açabilmektedir. bu durumda mahkeme olayı ele alacak tanıkları dinleyecek delilleri inceleyecek vs. ve bunlara göre karar verecektir. Ancak mahkeme hükmünü HAGB kararına dayandıramaz çünkü bu anlamda ortada bir hüküm yoktur. Açıklanması geri bırakılmış hüküm hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Zira HAGB kararlarına (şekli)itiraz dışında bir kanun yolu tanınmamıştır. Kararın esas yönünden incelenmesi ancak şartlar oluşur ve hüküm açıklanırsa mümkün olabilecektir. Esasen incelenip kesinleşmemiş bir karara dayanarak açılacak manevi tazminat(maddi tazminat zaten açılamaz çünkü HAGB kararı verilmeden önce bu karar giderilmiştir.)davasında bu HAGBkararı hiç yokmuş gibi yargılama yapılmalıdır.
Old 27-04-2011, 00:21   #11
hakkaniyet_

 
Varsayılan

Bazı meslektaşlarımız HAGB'nın hukuk mahk.deki tazminat davasına etkisi olur kimisi de olmaz demiş kafam karıştı şahsen.Yakın zamanda elinden böyle bir dosya geçmiş meslektaşlarımın paylaşımlarına ihtiyacım var kanaatindeyim.HAGB kararı hukuk mahkemesindeki manevi tazminat davasına delil,esas teşkil eder mi?
Old 27-04-2011, 08:44   #12
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hakkaniyet
Bazı meslektaşlarımız HAGB'nın hukuk mahk.deki tazminat davasına etkisi olur kimisi de olmaz demiş kafam karıştı şahsen.Yakın zamanda elinden böyle bir dosya geçmiş meslektaşlarımın paylaşımlarına ihtiyacım var kanaatindeyim.HAGB kararı hukuk mahkemesindeki manevi tazminat davasına delil,esas teşkil eder mi?


Alıntı:
Yazan Av. Y. Yücel
Sanık hakkında Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda manevi tazminat davasında BU KARARIN hükme esas alınamayacağı kanaatindeyim. Örneğin bir hakaret olayında kişi ceza davası için şikayette bulunmadan doğrudan haksız fiil hükümlerine istinaden hukuk mahkemesinde tazminat davası açabilmektedir. bu durumda mahkeme olayı ele alacak tanıkları dinleyecek delilleri inceleyecek vs. ve bunlara göre karar verecektir. Ancak mahkeme hükmünü HAGB kararına dayandıramaz çünkü bu anlamda ortada bir hüküm yoktur. Açıklanması geri bırakılmış hüküm hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Zira HAGB kararlarına (şekli)itiraz dışında bir kanun yolu tanınmamıştır. Kararın esas yönünden incelenmesi ancak şartlar oluşur ve hüküm açıklanırsa mümkün olabilecektir. Esasen incelenip kesinleşmemiş bir karara dayanarak açılacak manevi tazminat(maddi tazminat zaten açılamaz çünkü HAGB kararı verilmeden önce bu karar giderilmiştir.)davasında bu HAGBkararı hiç yokmuş gibi yargılama yapılmalıdır.
Birebir bu şekilde bir manevi tazminat davasında vekillik görevim oldu. Ceza dosyasında sanık, hukuk davasında davalı konumdaydık. Ceza dosyasında HAGB kararı verilmişti ancak karşı yan dava dilekçesini tümüyle ceza dosyasına dayandırmıştı. Ben de meslektaşımızın yukarıda açıkladığı şekilde cevap dilekçemi sundum, bu iddianın tümüyle yeniden incelenmesi gerektiğini, HAGB kararı verilmiş bir dosyanın hükme dayanak edilemeyeceğini ifade ettim.

Cevap dilekçemde bu konuyu şu şekilde açıklamıştım:


Alıntı:

Her ne kadar davacı tarafından, ceza yargılamasında mahkumiyet kararı verildiği ve bu kararın kesinleştiği belirtilmiş ise de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinden, hukuki durum açısından müvekkil aleyhine davacının iddia ettiği gibi kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olduğundan söz edilemez.


Zira CMK m. 231. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesi uyarınca; “...Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, KURULAN HÜKMÜN SANIK HAKKINDA BİR HUKUKİ SONUÇ DOĞURMAMASINI İFADE EDER.”şeklinde düzenleme getirilmiştir.Devamla CMK 231/10 maddesi uyarınca da;Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.” denmiştir. Bu düzenlemelerin lafzından da anlaşıldığı üzere şu an itibari ile müvekkil aleyhine kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olduğundan söz edilemez. Dolayısıyla bu hususun da Sayın Mahkemenizce gözetilmesi gerekmektedir.

İlaveten Borçlar Yasası 53. madde uyarınca da; Ceza mahkemesince hükmolunan karar, kusurun takdiri yönünden hukuk mahkemesi hakimini bağlamamaktadır. Açıklanan tüm bu nedenlerle öncelikle haksız ve dayanaksız olarak açılan işbu davada tarafların kusur durumununun araştırılması ve tespit edilmesi zorunluluğu mevcuttur. Ancak davacı yanda oluşan bir manevi zarar varsa dahi bu zararın oluşumunda müvekkilin kusuru bulunmadığından, Sayın Mahkemenizde huzura getirilen işbu davanın müvekkil yönünden reddine karar verilmesini talep etmekteyiz.


Davacı yan, tanık dinletmedi ve ceza dosyasındaki tanık beyanlarına dayandı. Biz ise hukuk dosyasında tanıklarımızı dinlettik. Diğer deliller toplandı vs... Sonuç olarak, Hukuk Mahkemesi tazminat davasını kısmen kabul etti. Kişisel kanaatime göre müvekkilin manevi tazminat sorumluluğunu doğuracak nitelikte; ceza dosyasındaki tanık beyanları haricinde hiçbir şey yoktu. Üstelik ceza dosyasındaki ifadesine dayanılan tanık da davacının o dönemki nişanlısı ve şu anki eşiydi.

Her ne kadar HAGB kararı olsa da Hukuk Mahkemesi ister istemez ceza dosyasındaki karardan ve sonuçtan etkileniyor.Çünkü mevcut hali ile ceza dosyası hiç olmamış olsaydı, bahsettiğim bu davada manevi tazminata hükmolunması imkansızdı diye düşünüyorum. Müvekkilin kusuru ispat edilememişti. Kararı temyiz ettim, sonucu bekliyorum. Yargıtay ilamı geldiğinde bu başlığı unutmaz isem paylaşırım.
Old 28-04-2011, 13:15   #13
hakkaniyet_

 
Varsayılan

Duygu hanım ben de tanık dinleteceğim,hangi konulara vurgu olmalı tanık beyanlarında,zira olayın tümüne şahit tanıkları var en yakınlarından.? Benim de elimde sizin anlattığınıza çok benzeyen bir dosyam mevcut,davalı vekiliyim ve kesinleşmiş bulunan ceza dosyasında,müvekkil hakkında verilen hagb kararı var.Ben de,bu dosyamda tzaminat miktarı en az miktarda tutulsa diyorum.Hakaret nedeniyle verilmiş hagb kararı olan ceza dosyasında dinletilmiş tanıkların aleyhe beyanları mevcut.Bu nokta tereddüte düştüm.Karşılıklı hakaretleşme olmuş olayın aslında cep tlfnu mesajları ile ve müvekkil bunları sildiği için ispat sorunu yaşamış ceza davasında.
Old 28-04-2011, 14:11   #14
avturgayk

 
Varsayılan Tazminat Davasına Etkisi hakkında

Trafik kazasında meydana gelen ölüm nedeni ile Sigorta şirketine karşı açılan destekten yoksun kalma tazminatında ve bu trafik kazasına neden olan sanık sürücü hakkında devam eden ceza yargılamasında ; Özel Hukuka ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile sanık sürücü hakkında ki şikayetimiz den vazgeçtiğimiz de , Ceza Mahkemesi "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" kararının verilmesi imkanını değerlendirirken müşteki olarak bize, Şikayetimizden vazgeçmekle birlikte zararımızın karşılanıp karşılanmadığını sorduğunda , müşteki olarak cevabımız Manevi zararımızın karşılandığını ancak maddi zararımız ile ilgili Hukuk Mahkemesinde davanın devam ettiğini, manevi tazminat taleplerimizin anlaşarak ödenmesi nedeni ile özel hukuka ilişkin tazminat haklarımız saklı kalmak kaydı ile ve hukuk mahkemesinde ki maddi tazminat davamızın da halen derdest olduğunu beyan ederek şikayetimizden vazgeçtiğimiz de sanık hakkında taksirle ölüme sebebiyet suçundan 2 yıl hapis cezası verildi, yasal indirimler yapıldıktan sonra 18 aya indi ancak Mahkeme "Hükmün açıklanmasını da geri bıraktı" gerek sanığın sabıkasız oluşu gerek ise manevi zararımızın karşılanması gerek ise şikayet hakkımızdan vazgeçmemiz nedeni ile , ama sonuçta sanık kusurlu hareketi nedeni ile ceza yedi ve karar da kesinleşti. tazminat davası da lehe sonuçlandı. Bu nedenle müşteki taraf olarak ceza mahkemesinde ki beyanınız önemli eğer özel hukuka ilişkin haklarınız saklı tutmuş iseniz bu beyanda tutanağa geçmiş ise bunun hukukk davasına etkisi olumsuz olmayacaktır. Ve yapılan yorumlarda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık hakkında sanki hiç ceza tayinine gidilmemiş gibi tespit ve yorumlar hukuki olmaktan oldukça uzaktır. kaldı ki ceza mahkemesinde ki kusura ilişkin maddi olgular ,tespitler ceza kararı kesinleşmiş ise kesinlikle hukuk hakimini bağlayacaktır. saygılarımla avturgay
Old 26-05-2011, 10:36   #15
Av. Teoman Özkan

 
Varsayılan

Merhaba arkadaşlar,

Elde böyle bir Yargıtay kararı var. Benim de elimde böyle bir dosya vardı. Davacı vekiliydim ve mahkeme davayı reddetti. Kendisi inceleme yaptı. Bence delilleri değerlendirirken ciddi hatalar yaptı. Kararı temyiz ettim, sonucunu bekliyorum.

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ


Esas No.
2009/580
Karar No.
2009/12264
Tarihi
05.11.2009


İLGİLİ MEVZUAT
818-BORÇLAR KANUNU/41/43/53


KAVRAMLAR
KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
MANEVİ TAZMİNAT
CEZA MAHKUMİYETİNİN HUKUK DAVASINA ETKİSİ


ÖZET
CEZA MAHKEMESİNİN MADDİ OLGUNUN BELİRLENMESİNE İLİŞKİN CEZALANDIRMA KARARI HUKUK MAHKEMESİ YÖNÜNDEN BAĞLAYICI OLDUĞUNDAN, DAVALININ HAKARET SUÇUNDAN CEZALANDIRILDIĞINA İLİŞKİN KARAR KESİNLEŞTİĞİ İÇİN SÖYLENEN SÖZÜN İDDİA VE SAVUNMA DOKUNULMAZLIĞI KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ DOĞRU DEĞİLDİR


Davacı Ertan vekili tarafından, davalı Yaşar aleyhine 04.06.2008 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 24.11.2008 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1- Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davalının keşif sırasında söylediği sözün iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı gerekçesiyle istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.

Avukat olan davacı, vekil edeninin hırsızlık suçundan yargılandığı ceza davasında yapılan keşif sırasında, ceza davasına katılan davalının, "yalan söylüyor" biçimindeki sözlerle kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının şikayeti üzerine davalının, keşif sırasında davacıya söylediği söz nedeniyle kamu görevlisine hakaret suçundan dolayı yargılandığı ve Türk Ceza Yasası'nın 125/1. maddesi gereğince cezalandırıldığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası'nın 231/6-c maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, davalının itirazının Asliye Ceza Mahkemesince reddedilerek kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Borçlar Yasası'nın 53. maddesi gereğince, Ceza Mahkemesinin maddi olgunun belirlenmesine ilişkin cezalandırma kararı hukuk mahkemesi yönünden bağlayıcıdır. Şu durumda, davalının Ceza Mahkemesinde hakaret suçundan cezalandırıldığı ve kararın kesinleştiği anlaşıldığından, Ceza Mahkemesi kararının tartışılarak söylenen sözün iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilmesi doğru değildir.

Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacı yararına olaya uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, istemin tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

2- Kabul şekli bakımından da manevi tazminat davasının tümden reddedildiği durumda karar gününde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10/3. maddesi uyarınca davalı yararına Tarife'nin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, nispi vekalet ücreti takdir edilmiş olması doğru olmadığından, karar bu nedenle de bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (1 ve 2) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 05.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 26-05-2011, 11:29   #16
avturgayk

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşımın sunduğu örnek karar , Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile ilgili yaptığımız tartışma ve bu kararın hukuki sonuçları açısından son derece güzel ve yerinde bir karar. Sunulan Yargıtay kararının yeni sayılabilecek karar olması da haklılığımız ve beyanlarımızı doğrulamakta. Yani Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının bir hukuki sonuç doğurmayacağı yönünde ki tespit , sadece sanığın aldığı hapis cezasının infazı ile ilgili olup , Yargılanarak mahkumiyetine karar verilen sanığın eyleminin suç olduğu konusunda maddi olgunun kesin tespiti ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde dahi sanığın kesinleşmiş kusuru yönünden BK.53. maddesine göre Hukuk Mahkemesini bağlayıcı özelliği olduğunu göstermektedir. ( Kesinleşmiş HAGB kararı ile bağlayıcılık vardır) HAGB kararı ile ilgili Sayın Meslektaşlarımın yaptığı yorumlara bakıldığında , hukuk mahkemesine hiç bir etkisinin olmaması gerektiğini ifade eden arkadaşlarımızın hepsinin de davalı vekili olduğu anlaşılmakta. ( Sayın Av.Duygu IŞIK gibi ) Yani davanın reddi kendileri açısından olumlu olacak. Önemle durulması gereken ve dikkat edilmesi gereken konu, HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARININ verilebilmesinin en önemli ve ilk şartı olan "...SANIĞIN YARGILANDIĞI EYLEM İLE İLGİLİ MUTLAKA BİR CEZA MAHKUMİYETİ KARARININ VERİLMESİNİN ZORUNLU OLDUĞUDUR..." Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, Mahkeme yargılama yapar, delilleri toplar tam hüküm vereceği zaman, bunu geriye bırakır, demek, değildir.Hükmün açıklanmasının geri bırakılması demek bütün delillerin denetime imkan verecek şekilde toplanması, fiil ve faile bağlı olarak suç vasfının tayini ve bu vasıflandırmaya uygun bir şekilde ve gerekçeli olarak mahkumiyet kararı verilmesi demektir.Sanık hakkında işlediği eylemin suç olduğu konusunda Mahkemenin kesin bir sonuç elde etmesi şarttır.Sanık hakkında yapılan yargılama da , eylemi işlediği konusunda mahkemeye bir kanaat gelmez ,bu konuda kesin bir delil elde edilemez ve eylemin şüpheli olması durumuda zaten , sanık BERAAT edecektir. HAGB kararında ise sanığın eylemin suç olduğu kesindir ve Ceza Mahkemesi HAGB kararı ile maddi olguyu belirlemiştir. Ve HAGB kararı kesinleşmiş ise artık cezalandırma kararı hukuk mahkemesi yönünden bağlayıcıdır. SAYGILARIMLA avturgayk
Old 05-09-2012, 09:01   #17
hırs

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/7256

K. 2010/8796

T. 17.5.2010

• MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Ceza Mahkemesi Tarafından 4616 S. Kanun Gereğince Verilen "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına İlişkin Karar" Cezanın İnfazına İlişkin Bir Husus Olduğu - Bu Karar Eylemin Hukuka Aykırılığını Etkilemeyeceği )

• HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ( İlişkin Karar Cezanın İnfazına İlişkin Bir Husus Olduğu - Bu Karar Eylemin Hukuka Aykırılığını Etkilemeyeceği )

• HUKUKA AYKIRILIĞIN CEZA MAHKEMESİ KARARI İLE SABİT OLMASI ( Manevi Tazminat İstemi - Ceza Mahkemesi Tarafından 4616 S. Kanun Gereğince Verilen "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına İlişkin Karar" Cezanın İnfazına İlişkin Bir Husus Olduğu /Bu Karar Eylemin Hukuka Aykırılığını Etkilemeyeceği )

818/m.53

ÖZET : Dava, manevi tazminat istemidir. Somut olayda, davalının ceza mahkemesi kararı ile davaya konu tazminata konu eylemi gerçekleştirdikleri ve o fiilin hukuka aykırı olduğu sabit bulunmaktadır. Ceza Mahkemesi tarafından 4616 Sayılı Kanun gereğince verilen "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar" cezanın infazına ilişkin bir husustur. Yoksa bu karar eylemin hukuka aykırılığını etkilemez. Öyle ise mahkemece, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde 3.000 TL manevi tazminatın yasal faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, tarafların önceye dayalı arkadaş oldukları sonradan bu arkadaşlıklarının bozulduğunu, olay günü, davalının davacıyı çantası ile başına vurarak yere düşürdüğünü beyan ederek 3000 TL. manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davalı bu eylem nedeni ile ceza mahkemesinde mahkum olmuş ve mahkemece hükümün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, Sulh Ceza Mahkemesi'nin hükümün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı, haksız fiilin sübutu konusunda kesin delil teşkil etmediği, davalının davacıya müessir fiilde bulunduğuna ilişkin iddiadan başka somut delil bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar ceza hakiminin mahkumiyet ve beraate ilişkin olarak verdiği karar, kusurun varlığı, nispeti, zarar miktarı gibi konularda hukuk hakimini bağlamaz ( B.K.md.53 ) ise de, gerek öğretide ve gerekse de Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, mahkumiyet kararının, o fiilin hukuka aykırılığını tespit etmesi bakımından, hukuk hakimini bağlayıcı vasıfta olduğu kabul edilmektedir.
Somut olayda, davalının ceza mahkemesi kararı ile davaya konu tazminata konu eylemi gerçekleştirdikleri ve o fiilin hukuka aykırı olduğu sabit bulunmaktadır. Ceza Mahkemesi tarafından 4616 Sayılı Kanun gereğince verilen "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar" cezanın infazına ilişkin bir husustur. Yoksa bu karar eylemin hukuka aykırılığını etkilemez.
Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gereğince yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükümün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 17.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
Old 05-09-2012, 10:12   #18
Av.Bilal Barutcu

 
Varsayılan

Ceza Mahkemelerinde verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında hüküm kısmında sanığın şu sucu işlediği anlaşıldığından şu ceza ile cezalandırmasına denilmek suretiyle devamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmektedir.Yani suça konu eylemin işlendiğine ilişkin ceza mahkemesi tarafından hüküm verilmekte ancak müeyyidesine ilişkin hükmün açıklanması geri bırakılmaktadır.Zaten suça konu maddi vakıanın işlenmediği yönünde kanaat oluştuğunda mahkemece verilecek karar beraat kararıdır.Dolayısıyla manevi tazminat talebinin sebebini oluşturan vakıanın işlendiği ceza mahkemesince de kabul edildiğine göre kararın HAGB kararı olmasının hukuk mahkemesinde delil teşkil etmeyeceği yönünde kanaat oluşturmak yanlış olur.Günümüzde özellikle eşe karşı kasten yaralama fiili sonucunda verilmiş olan HAGB kararları boşanma davalarında ki tazminat talepleri için delil olarak mahkemelere sunulmaktadır.Zaten üstte hırs üye isimli arkadaşımızın sunmuş olduğu Yargıtay Kararının bu konuya açıklık getirerek noktayı koyduğunu düşünüyorum.
Old 05-09-2012, 11:19   #19
hırs

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım az önce okuduğum Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1.2.2012 tarih ve 2011/19-639 E.-2012/30 K.sayılı içtihadı ise tam aksi yönde
"
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesin bir mahkumiyet
anlamında değildir.Bu sebeple ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumi-
yet hükmü bulunmadığından BK.'nun 53.maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlamayacak-
tır.
Aksi düşünüldüğü taktirde beş yıllık deneme süresi içinde bir suç iş-
lendiğinde mahkemece hüküm açıklanacak ve temyiz hakkı doğacak ;şayet yapılan temyiz
incelemesinde ceza mahkemesi kararı bozulursa hukuk mahkemesinin kararının dayanağı
ortadan kalkacak ve yargılamanın yenilenmesi gündeme gelecektir.Bu durum ise adalete
olan güven saygıyı zedeleyecektir.
Diğer taraftan,beş yıllık denetim süresi bittikten sonra menfi tespit da-
vası açıldığında ortada ceza mahkemesi kararı bulunmadığından BK.nun 53.maddesi uya-
rınca hukuk hakimini bağlayıcı bir karardan da söz edilemeyecektir. Aksine hükmün açık-
lanmasının geri bırakılması kararının deneme süresi içinde ve sözü edilen süre bittikten
sonra açılması veya kararın süre bittikten sonra açılması veya kararın sözü edilen süre bit
tikten sonra verilmesi hallerinde farklı farklı hukuki sonuçlara ulaşılacaktır.Daha da ötesi
bir olayda birden fazla sorumlu olup da,bunların biri hakkında beş yıllık süre içinde ,diğeri
hakkında beş yıllık süre geçtikten sonra hukuk mahkemesinde dava açılması halinde her
iki davalı hakkında da aynı olay sebebiyle farklı kararlar verilebilecektir ki,bu durum adale-
te olan güveni sarsacaktır.
Sonuç olarak maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklan-
masının geri bırakılması kararının,kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından,hukuk haki-
mini bağlamayacağının kabulü gerekir.
Yerel mahkemenin,aynı hususlara işaretle,hükmün açıklanamasının ge
ri bırakılması kararının hukuk hakimini bağlamayacağına dair direnmesi yerindedir...”
Old 30-01-2013, 17:44   #20
Çağrı HEO

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlar Hukuk Genel Kurulu kararını sizlerle paylaşmak istedim. Umarım yardımcı olur.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas : 2011/19-639
Karar : 2012/30
Tarih : 01.02.2012
*MENFİ TESPİT DAVASI
*BORÇLU OLUNMADIĞININ TESPİTİ İSTEMİ
*CEZA HUKUKU İLE MEDENİ HUKUK ARASINDAKİ MÜNASEBET
*HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI
(818 s. BK m. 53) (5271 s. Ceza Muhakemesi K m. 40, 223, 231)
Özet : Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ceza mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuki niteliğinin ne olduğu; buna göre 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)'nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesin bir mahkumiyet anlamında değildir. Bu nedenle ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından hukuk hakimini bağlamayacaktır. Aksi düşünüldüğü takdirde beş yıllık deneme süresi içinde bir suç işlendiğinde mahkemece hüküm açıklanacak ve temyiz hakkı doğacak; şayet yapılan temyiz incelemesinde ceza mahkemesi kararı bozulursa hukuk mahkemesinin kararının da dayanağı ortadan kalkacak ve yargılamanın yenilenmesi gündeme gelecektir. Diğer taraftan, beş yıllık denetim süresi bittikten sonra menfi tespit davası açıldığında ortada ceza mahkemesi kararı bulunmadığından BK'nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıcı bir karardan da söz edilemeyecektir. Aksine, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuk hakimini bağlayacağı kabul edildiğinde hukuk hakimince verilecek karar davanın beş yıllık deneme süresi içinde ve sözü edilen süre bittikten sonra açılması veya kararın sözü edilen süre bittikten sonra verilmesi hallerinde farklı farklı hukuki sonuçlara ulaşılacaktır. Daha da ötesi, bir olayda birden fazla sorumlu olup da, bunlardan biri hakkında beş yıllık süre içinde, diğeri hakkında beş yıllık süre geçtikten sonra hukuk mahkemesinde dava açılması halinde her iki davalı hakkında da aynı olay nedeniyle farklı kararlar verilebilecektir ki, bu durum adalete olan güveni sarsacaktır. Sonuç olarak maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerekir.
Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 19.11.2009 gün ve 340/907 E., K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 09.03.2011 gün ve 417/3025 E., K. sayılı ilamıyla;
(...Davacı vekili, müvekkilince keşide edilerek davalıya teslim edilen bono bedelinin müvekkilince ödendiği halde davalının bedelsiz kalan 15.000.-TL'lik bonoyu takibe konu ettiğini belirterek, takibin iptali ve bono nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından bahsedilen ödemenin 1.500.-TL tutarında olup, bononun bakiye tutarı olan 13.500.-TL için müvekkilince takip başlatıldığını ve kesinleştiğini bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı yanca sunulan ödeme belgesi tetkikinden ödemeye konu tutarın 1.500.TL olduğunun saptandığı ve ayrıca haciz işlemi sırasında davacının borcu kabule dair beyanları da gözetilerek davacı tarafından kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davaya konu bono ile ilgili olarak davalı Yusuf Susam'ın bedelsiz kalan senedi kullanma suçundan yargılanarak Yozgat Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/436 Esas, 2009/515 karar sayılı ilamıyla mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmış olmakla bu kararın BK.nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayacağı gözetilmeden mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.....)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ceza mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuki niteliğinin ne olduğu; buna göre 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)'nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hukuki niteliği ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, aynen seçenek yaptırıma çevirme, erteleme kurumlarında olduğu gibi, hükmün ve cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarından birisidir. Özellikle ilk defa suç işleyen kimselerin hemen cezalandırılmasını ceza adaleti ile güdülen amaca uygun görmeyen Kanun koyucu, verilecek cezanın bireyselleştirilmesinde olduğu gibi, kurulan hükmün açıklanıp açıklanmayacağı konusunda da hakime takdir yetkisi vermeyi uygun görmüştür. Böylece hakimin yetkisi arttırılarak, bir şansa daha ihtiyacı olan sanıkların hakim tarafından durumlarının bir daha değerlendirilmesi imkanı getirilmiştir.
Sözü edilen kurum, hukukumuzda ilk kez 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)'nun 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Kanunun 40. maddesiyle 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu müessese Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahiptir.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararında da bu husus;
"Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Müessesenin yargılama kanununda düzenlenmiş bulunması da onun karma niteliğini değiştirmez"
şeklinde ifade edilmek suretiyle de açıkça vurgulanmıştır.
5271 sayılı Kanunun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hukuki nitelikçe durma kararı niteliğinde değildir. Ceza Genel Kurulu'nun yukarıda anılan kararında da vurgulandığı üzere bu karar "koşullu bir düşme kararı" niteliğinde olup, anılan maddede yasa yolu da açıkça itiraz olarak öngörülmüştür. Koşulların gerçekleşmesi halinde 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde belirtilen düşme kararı verileceğinden, ancak bu aşamada yani düşme kararı verildiğinde, hükümlere ilişkin yasa yolu olan, temyiz yasa yoluna başvurulabileceği kabul edilmiştir.
Öte yandan, yargılama sistemimizde temyiz yasa yolu, yalnızca hükümler bakımından kabul edilmiştir. Hükümler ise 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinde sınırlı olarak sayılmış olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları bunlar arasında yer almadıklarından hüküm niteliğinde de değildir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 03.02.2009 gün ve 2009/4-13 E., 2009/12 K. sayılı ilamı).
CMK'nın 223. maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır.
Buna göre; "mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşme kararları" birer hükümdür.
Yine "adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları" da yasa yolu bakımından hüküm sayılır.
Bunlardan mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir kabul bulunmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ise, 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden değildir.
"Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını" ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir "hüküm" değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, CMK'nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61 E., 2011/79 K.; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E., 2009/223 K. sayılı ilamları).
Kaldı ki, CMK'nın 231/5. maddesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacağı açıkça ifade edilmiştir.
Böylece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile kurulan hüküm, belli bir süre sanık hakkında hüküm ifade etmemekte, her hangi bir sonuç doğurmamaktadır. Sanık bulunduğu hal üzere bırakılmakta, aynen yargılanan kimsenin durumunda kalmakta ve yapılan yargılama geçici bir süre askıda kalmaktadır. Askı süresi boyunca, yargılanan kimsenin sanık sıfatı devam eder ise de, hiçbir şekilde bu kimse hükümlü sayılamaz. Bu nedenle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kimse, hiçbir haktan yoksun bırakılamaz ve ayrıca bu karara dayanarak hiçbir hukuki statüden dışarıya çıkarılamaz.
Bu açıklamalar ışığında 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. maddesine ilişkin değerlendirmeye gelince;
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun "ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet" başlıklı 53. maddesinde yer alan;
"Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez."
hükmünden de anlaşılacağı üzere ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir. Eğer bu yönden kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hakimini bağlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün değildir.
Somut olay açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde:
Davalı/alacaklı tarafından 15.000 TL miktarlı bono için davacı/borçlu hakkında kısmi ödemede dikkate alınarak 13.500 TL üzerinden icra takibinde bulunulduğu, alınan ihtiyati haciz kararı ile davacı/borçlunun adresinde yapılan haciz sırasında davacı/borçlunun borcu kabul ettiğini bildirdiği, davacı/borçlu tarafından verilen mal beyanı dilekçesinde faiz ve masraflar dışındaki alacakları kabul ettiğini bildirdiği ve yine davacı/borçlunun adresinde yapılan ikinci haciz sırasında asıl alacak, takip öncesi işlemiş faiz, takip sonrası faiz ve diğer giderleri kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunduğu, daha sonra davalı/alacaklı hakkında "bedelsiz senedi kullanma" suçundan şikayeti üzerine kamu davası açıldığı, yapılan yargılamada borçlunun oğlu tanık olarak dinlenilerek ve kısmi ödemeye ilişkin belge de değerlendirilerek sanığın üzerine atılı suç sabit görülerek 5237 sayılı TCK'nun 156/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve CMK'nun 231/5. maddesi uyarınca da "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" karar verildiği, anlaşılmaktadır.
Az yukarıda da açıklandığı üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesin bir mahkumiyet anlamında değildir. Bu nedenle ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından BK'nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlamayacaktır.
Aksi düşünüldüğü takdirde beş yıllık deneme süresi içinde bir suç işlendiğinde mahkemece hüküm açıklanacak ve temyiz hakkı doğacak; şayet yapılan temyiz incelemesinde ceza mahkemesi kararı bozulursa hukuk mahkemesinin kararının da dayanağı ortadan kalkacak ve yargılamanın yenilenmesi gündeme gelecektir. Bu durum ise adalete olan güven ve saygıyı zedeleyecektir.
Diğer taraftan, beş yıllık denetim süresi bittikten sonra menfi tespit davası açıldığında ortada ceza mahkemesi kararı bulunmadığından BK'nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıcı bir karardan da söz edilemeyecektir. Aksine, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuk hakimini bağlayacağı kabul edildiğinde hukuk hakimince verilecek karar davanın beş yıllık deneme süresi içinde ve sözü edilen süre bittikten sonra açılması veya kararın sözü edilen süre bittikten sonra verilmesi hallerinde farklı farklı hukuki sonuçlara ulaşılacaktır. Daha da ötesi, bir olayda birden fazla sorumlu olup da, bunlardan biri hakkında beş yıllık süre içinde, diğeri hakkında beş yıllık süre geçtikten sonra hukuk mahkemesinde dava açılması halinde her iki davalı hakkında da aynı olay nedeniyle farklı kararlar verilebilecektir ki, bu durum adalete olan güveni sarsacaktır.
Sonuç olarak maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerekir.
Yerel Mahkemenin, aynı hususlara işaretle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuk hakimini bağlamayacağına ilişkin direnmesi yerindedir.
Ne var ki, davacı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmediğinden, dosyanın bu yönde inceleme yapılmak üzere Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup, davacı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 01.02.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 31-01-2013, 12:56   #21
avturgayk

 
Varsayılan

Yeni Bir karar olması nedeni ile ilginç ancak benim şahsi kanaatim yukarıda yargıtay 3 .Hukuk Dairesinin örnek kararında olduğu üzere Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı "cezanın infazına ilişkin" sonuç doğurmakta ve bu kararın verilebilmesi için de suçun maddi unsuruna ilişkin sanığın eylemi işlediğine dair mahkemede kanaat oluşması ve mahkemece beraat kararı dışında sanık aleyhine hüküm kurulmakta ancak hükmün açıklanması yine kanunda yazılı nedenler ile geri bırakılmakta Eğer Yargıtayın iş bu yeni kararı dikkate alınırsa sanki sanık beraat etmiş olarak algılanacaktır. HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARININ OLUŞMA VE MAHKEMECE VERİLME ŞARTLARI DİKKATE ALINDIĞINDA YARGITAYIN YENİ KARARININ HUKUK MANTIĞI İÇİN DE DEĞERLENDİRİLMESİNİN ZOR OLDUĞUNU GÖSTERMEKTE.SANIK HAKKINDA HAGBK VERİLEBİLMESİNİN İLK ŞARTI SANIĞIN İSNAT EDİLEN EYLEMİ İŞLEMİŞ OLDUĞU KONUSUNDA MAHKEMEYE KESİN KANAAT GELMESİDİR. AKSİ ZATEN SANIĞIN BERAATİ İLE SONUÇLANACAKTIR. Benim şahsi kanaatim budur ve bu konu da ısrar etmekteyim Ve bu düşüncemi destekleyen onlarca Yargıtay Kararı da vardır. Yukarıda Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararında olduğu üzere . Saygılarımla avturgayk
Old 03-10-2014, 17:14   #22
benmcbc

 
Varsayılan --

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesinin şartlarından biri de 5271/31-c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, iken ve bu haksız bir eylem/yada söylemin varlığını kesinlik kazanmasının neticesinde verilebilecek tazmin edilebilecek iken bir diğer zarar olan manevi tazminatın isteminde bu hususun aleyhe değerlendirilmesi bence yanlıştır.Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiyse manevi tazminat davasına gerekçe kılamazsın ama madden maruz kalınan maddi zararda giderilmeden hükmün açıklanmasının geri bıraklıması verilemiyor.Büyüklerimiz çıksın içinden...
Old 03-10-2014, 21:26   #23
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

Maddi zarar hukuk mahkemesinde talep edilebilir. Bu yol var olduğundan, maddi zarar giderilmemiş olsa da HAGB. kararı verilebilir. Yargıtay uygulaması da böyle
Old 03-10-2014, 21:38   #24
Av.umitkizilpinar

 
Varsayılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması

hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi için kanun bazı şartlar getirmiştir. Ancak bu şartlar mevcutsa sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması söz konusu olabilir.Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararı hukuki açıdan bir netice vermeyecektir. Sanık hakkında hiç mahkumiyet hükmü verilmemiş gibi olacağından söz konusu hukuk davasında da tazminat vs davalar için red çıkacaktır. Ancak hukuk mahkemesi yargıcı salt hükmün geri bırakılmasıyla bağlı kalmayıp fikrimce tazminatın unsurlarından biri olan kusur uyarınca davayı karara bağlamalıdır.
Old 19-05-2015, 08:56   #25
Yeşim Dağgeçen

 
Varsayılan

Siz siz olun manevi tazminatı direk hukuk mahkemesine açın..Şahsımla ilgili bir davada HAGB gerekçe gösterilerek 4. H.D.tarafından basın yolu ile hakkımda hakarette bulunulduğu halde yerel mahkeme kararı bozuldu karar düzeltme de reddedildi.Avukat olarak adalete inancımın sarsıldığı anlardandı...bana göre zorlama bir karardı...
Old 20-05-2015, 15:15   #26
mntopcu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yeşim Dağgeçen
Siz siz olun manevi tazminatı direk hukuk mahkemesine açın...Şahsımla ilgili bir davada ...4. H.D.tarafından ...yerel mahkeme kararı bozuldu karar düzeltme de reddedildi

Avukat Hanım, ne demek istediğiniz pek anlaşılmıyor, siz hukuk mahkemesine açmadınız mı?

Hukuk mahkemesine açmadıysanız dosya 4.Hukuk Dairesine niye gitti?
Old 21-05-2015, 16:30   #27
yasal06

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yeşim Dağgeçen
Siz siz olun manevi tazminatı direk hukuk mahkemesine açın..Şahsımla ilgili bir davada HAGB gerekçe gösterilerek 4. H.D.tarafından basın yolu ile hakkımda hakarette bulunulduğu halde yerel mahkeme kararı bozuldu karar düzeltme de reddedildi.Avukat olarak adalete inancımın sarsıldığı anlardandı...bana göre zorlama bir karardı...

Sizi çok iyi anlıyorum. Tam olmasa da benzer bir durum benim de başıma geldi malesef. Ülkemizde basın kurumu ve basın özgürlüğü ifadesi bir canavar haline büründü. Adeta dev bir kara deliği andırır gibi, karşısına çıkan ve işine gelmeyen herkesi her şeyi yutuyor...
Old 12-04-2021, 11:23   #28
Av. Tolga SARIYAR

 
Varsayılan

Merhabalar, konuyla ilgili başka bir ilginç sorun: ceza mahkemesince 231 şartları çerçevesinde -karşı yanın zararının karşılanması- hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veriliyor. Aynı anda taşınmazın eski haline iadesiyle ilgili hukuk = tazminat davası var. Ceza davasında belirlenen zarar giderilmiş olmakla hukuk davasında ne karar verilecektir? (Davanın konusuz kalması/Yeni bilirkişi incelemesinde çıkarsa fark bedele hükmedsilmesi vs) Teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Avukatlık ücreti ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı Armağan Konyalı Meslektaşların Soruları 57 23-02-2021 10:02
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması-İtiraz philomelion Meslektaşların Soruları 15 25-03-2014 09:24
5560 S. yasa - Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Müessesi üye3578 Ceza Hukuku Çalışma Grubu 15 02-01-2012 13:46
ceza davasındaki beraatin hukuk davasına etkisi aes Meslektaşların Soruları 2 24-09-2007 15:26
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına av.knel Meslektaşların Soruları 2 01-07-2007 13:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11155701 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.