Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay Kararı- İcra İnkar Tazminatının Yargılamanın Her Safhasında İstenebilmesi

Yanıt
Old 15-05-2008, 13:24   #1
Pınar

 
Varsayılan Yargıtay Kararı- İcra İnkar Tazminatının Yargılamanın Her Safhasında İstenebilmesi

Herkese iyi çalışmalar dilerim

İcra inkar tazminatının, yargılamanının her aşamasında talep olnabileceğine dair elimde bir yargıtay kararı vardı, ama şimdi bulamıyorum,Yarın dosyaya eklemem gerekiyor.
Bu konuda yardımcı olabilirseniz çok sevinirim,İlgilenen meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
Old 15-05-2008, 13:54   #2
ANKA1

 
Varsayılan

Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 2. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 5.5.1997 tarih ve 1994/1011 E. 1997/353 K. s. kararın tetkiki davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 24.3.1998 tarih ve 1998/440 E. 1998/1244 K. s. ilamı ile;(...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici nedenlere ve özellikle, uzman bilirkişi kurulu tarafından kredi sözleşmesi hükümleri doğrultusunda belirlenen temerrüt faiz oranının hükme E. alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Müddeabihe dahil olmayan inkar tazminatı üzerinden karar ve ilam harcı alınması usul ve kanuna aykırıdır...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici sebeplere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istem halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 27.10.1999 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Uyuşmazlık konusu, itirazın iptali davası sonunda alacaklı yararına hükmedilecek olan icra inkar ödencesinden (tazminat) karar ve ilam harcı alınıp alınmayacağına ilişkindir.

İİY. nın 67. maddesiyle konulmuş olan icra inkar ödencesi, alacaklının genel mahkemede açtığı itirazın iptali davası sonucunda borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi durumunda alacaklı yararına hükmolunan ödencedir. Nitelikçe hakkında yapılan icra kovuşturmasına haksız yere itiraz ederek icra takibini durduran ve itirazla işin çabuk bitirilmesini önleyen borçluya karşı konulmuş icra hukukuna özgü bir yaptırımdır. Borçlunun ne kadar borçlu olduğunun saptanması ve itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesi ön koşuldur. Borçlunun ödeme emrine karşı itirazın yapıldığı andaki durumu itibariyle haksızlığı saptanacak, ancak dava günündeki haklı çıkma durumuna uygun alacak miktarı E. alınarak buna koşut alacaklı yararına icra inkar ödencesine hükmedilmesi gerekecektir.

İcra inkar ödencesi, dava dilekçesiyle birlikte istenebileceği gibi yargılamanın her aşamasında da istenebilir. Mahkemece % 40’ın altında icra inkar ödencesine (m. 67/2) hükmedilme olanağı yoktur. Ancak bundan daha fazlasına hükmedilmesi takdir alanı içindedir. Bu yüzden ister alacağın icra inkar ödencesi oranına eş düşen miktarı belli bir miktar olarak istensin, ister en eş % 40 oranında ya da bu oranın üstünde belirli oranda istenilsin, alacağın bu orana az düşen miktarı hesaplanabilir nitelikte olduğundan asıl alacağa eklenecek ödence miktarı bellidir.

İcra inkar ödencesinin karar ve ilam harcına konu edilip edilmeyeceğinin saptanmasında, mahkemenin görevinin belirlenmesine E. olan dava konusu miktar ile Harçlar Kanunu yönünden harca E. tutulan dava konusu belirli bir değeri birbirinden ayırmak gerekir.

HUMK.nun (3156 S. Yasayla değişik) 1. maddesinin, 2. fıkrasının son c. hükmüne göre; "...icra inkar tazminatı görevinin saptanmasında hesaba katılamaz. Burada icra inkar ödencesinin dava konusu miktara görevin belirlenmesi bakımından katılmayacağı açıkça belirlenmiştir.

Öte yandan 492 s. Harçlar Yasası’na ekli (1) s. tarifenin mahkeme harçlarına ait (A) kısmının 111. fıkrasında; "konusu belirli bir değerle ilgili bulunan davalarda E. hakkında karar verilmesi halinde, hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi harç alınacağı" öngörülmüştür. Aynı kanunun 28. maddesinde, karar ve ilam harcının 1/4’nin peşin ödeneceği, madde 30’da harcın davacı yana tamamlattırılacağı belirtilmiştir. Keza Avukatlık Ücret Tarifesinde, konusu para olan ya da parayla değerlendirilebilen davalarda belirlenecek miktarın üzerinden avukatlık ücreti takdir edilir.

Uyuşmazlık konusu İİY. nın 67/2 maddesinde, "...hükmolunan meblağın % 40’dan aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminata mahkum edilir" denilmiştir. Burada icra inkar ödencesinin gerçekte borcu

olmadığı durumda hakkında yapılan icra takibine itirazı üzerine durdurulan borçluya yükletilen itirazın iptali davasına özgü bir ödence türü olduğu belirlenmiştir. Bu özelliği gereği ortada mahkemenin görevinin belirlenmesinde dikkate alınmayacak ve fakat, Harçlar Kanunu uygulaması yönünden harç alınması yükümlülüğü bulunan ve esasla birlikte hüküm altına alınıp anlaşmazlığı çözümlenen parasal bu değer söz konusudur. Harçtan bağışık tutulmasını gerektiren bir neden yoktur.

Hemen vurgulanması gerekir ki; açılan itirazın iptali davasında istenebilmesi ya da istenilen ödenceye hükmolunabilmesi için ayrıca harç ödenmemiş olması istemin geçersizliğini gerektirmez.

Ne var ki, davacı da her zaman dava konusu edilen alacakla birlikte istek konusu ettiği icra inkar ödencesinin harcını karşılayıp yatırabilir. Böylece mahkemece de hem karar ve ilam harcı alınacak, hem de davacı yararına vekalet ücreti takdir edilecektir.


İcra inkar ödencesi yönünden başlangıçta harç yatırılmaması durumunda, mahkemece dava sonunda hüküm altına alınan icra inkar ödencesi için asıl alacakla birlikte karar ve ilam harcı alınmasına karar verilmesi gerekir. Esasen, harç özel ve tüzel kişilerin özel çıkarlarına ait olarak kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödeme (İBK. 7.12.1964, 3/5) olduğundan mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmektedir.

Dairemizin bugüne dek uygulamasında ölçüt; davacının istediği icra inkar ödence miktarının asıl alacakla toplamı üzerinden hesaplanan peşin harcı karşılayıp dava konusuna (müddeabihe) dönüştürülmesi durumunda harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi yolundadır.

Somut olaya bakıldığında, davacı asıl alacak ve % 40 icra inkar ödencesine eş düşen miktarın toplamı üzerinden karar ve ilam harcını yatırmıştır. Mahkemece de hükmolunan asıl alacak ve ödence miktarı toplamı üzerinden karar ve ilam harcı alınmasına karar verilmiştir. Daire, müddeabihe dahil olmayan inkar tazminatı üzerinden karar ve ilam harcı alınmasını usul ve kanuna aykırı bularak hükümü bozmuştur.

Davacı istek konusu yaptığı icra inkar ödencesini belirleyip asıl alacakla birlikte harcını yatırmış olması sebebiyle karar ve ilam harcı alınmasında bir yanılgı olmadığından kararın onanması gerekirken yazılı gerekçeyle bozulmasına yönelik oluşan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Kaynak : Corpus Arşiv HGK-902

[Copyright © CD MEDYA YAZILIM - Corpus™ Mevzuat ve İçtihat Programı]
Old 15-05-2008, 13:55   #3
ANKA1

 
Varsayılan

Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 2. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 5.5.1997 tarih ve 1994/1011 E. 1997/353 K. s. kararın tetkiki davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 24.3.1998 tarih ve 1998/440 E. 1998/1244 K. s. ilamı ile;(...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici nedenlere ve özellikle, uzman bilirkişi kurulu tarafından kredi sözleşmesi hükümleri doğrultusunda belirlenen temerrüt faiz oranının hükme E. alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Müddeabihe dahil olmayan inkar tazminatı üzerinden karar ve ilam harcı alınması usul ve kanuna aykırıdır...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici sebeplere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istem halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 27.10.1999 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Uyuşmazlık konusu, itirazın iptali davası sonunda alacaklı yararına hükmedilecek olan icra inkar ödencesinden (tazminat) karar ve ilam harcı alınıp alınmayacağına ilişkindir.
İİY. nın 67. maddesiyle konulmuş olan icra inkar ödencesi, alacaklının genel mahkemede açtığı itirazın iptali davası sonucunda borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi durumunda alacaklı yararına hükmolunan ödencedir. Nitelikçe hakkında yapılan icra kovuşturmasına haksız yere itiraz ederek icra takibini durduran ve itirazla işin çabuk bitirilmesini önleyen borçluya karşı konulmuş icra hukukuna özgü bir yaptırımdır. Borçlunun ne kadar borçlu olduğunun saptanması ve itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesi ön koşuldur. Borçlunun ödeme emrine karşı itirazın yapıldığı andaki durumu itibariyle haksızlığı saptanacak, ancak dava günündeki haklı çıkma durumuna uygun alacak miktarı E. alınarak buna koşut alacaklı yararına icra inkar ödencesine hükmedilmesi gerekecektir.
İcra inkar ödencesi, dava dilekçesiyle birlikte istenebileceği gibi yargılamanın her aşamasında da istenebilir. Mahkemece % 40’ın altında icra inkar ödencesine (m. 67/2) hükmedilme olanağı yoktur. Ancak bundan daha fazlasına hükmedilmesi takdir alanı içindedir. Bu yüzden ister alacağın icra inkar ödencesi oranına eş düşen miktarı belli bir miktar olarak istensin, ister en eş % 40 oranında ya da bu oranın üstünde belirli oranda istenilsin, alacağın bu orana az düşen miktarı hesaplanabilir nitelikte olduğundan asıl alacağa eklenecek ödence miktarı bellidir.
İcra inkar ödencesinin karar ve ilam harcına konu edilip edilmeyeceğinin saptanmasında, mahkemenin görevinin belirlenmesine E. olan dava konusu miktar ile Harçlar Kanunu yönünden harca E. tutulan dava konusu belirli bir değeri birbirinden ayırmak gerekir.
HUMK.nun (3156 S. Yasayla değişik) 1. maddesinin, 2. fıkrasının son c. hükmüne göre; "...icra inkar tazminatı görevinin saptanmasında hesaba katılamaz. Burada icra inkar ödencesinin dava konusu miktara görevin belirlenmesi bakımından katılmayacağı açıkça belirlenmiştir.
Öte yandan 492 s. Harçlar Yasası’na ekli (1) s. tarifenin mahkeme harçlarına ait (A) kısmının 111. fıkrasında; "konusu belirli bir değerle ilgili bulunan davalarda E. hakkında karar verilmesi halinde, hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi harç alınacağı" öngörülmüştür. Aynı kanunun 28. maddesinde, karar ve ilam harcının 1/4’nin peşin ödeneceği, madde 30’da harcın davacı yana tamamlattırılacağı belirtilmiştir. Keza Avukatlık Ücret Tarifesinde, konusu para olan ya da parayla değerlendirilebilen davalarda belirlenecek miktarın üzerinden avukatlık ücreti takdir edilir.
Uyuşmazlık konusu İİY. nın 67/2 maddesinde, "...hükmolunan meblağın % 40’dan aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminata mahkum edilir" denilmiştir. Burada icra inkar ödencesinin gerçekte borcu
olmadığı durumda hakkında yapılan icra takibine itirazı üzerine durdurulan borçluya yükletilen itirazın iptali davasına özgü bir ödence türü olduğu belirlenmiştir. Bu özelliği gereği ortada mahkemenin görevinin belirlenmesinde dikkate alınmayacak ve fakat, Harçlar Kanunu uygulaması yönünden harç alınması yükümlülüğü bulunan ve esasla birlikte hüküm altına alınıp anlaşmazlığı çözümlenen parasal bu değer söz konusudur. Harçtan bağışık tutulmasını gerektiren bir neden yoktur.
Hemen vurgulanması gerekir ki; açılan itirazın iptali davasında istenebilmesi ya da istenilen ödenceye hükmolunabilmesi için ayrıca harç ödenmemiş olması istemin geçersizliğini gerektirmez.
Ne var ki, davacı da her zaman dava konusu edilen alacakla birlikte istek konusu ettiği icra inkar ödencesinin harcını karşılayıp yatırabilir. Böylece mahkemece de hem karar ve ilam harcı alınacak, hem de davacı yararına vekalet ücreti takdir edilecektir.

İcra inkar ödencesi yönünden başlangıçta harç yatırılmaması durumunda, mahkemece dava sonunda hüküm altına alınan icra inkar ödencesi için asıl alacakla birlikte karar ve ilam harcı alınmasına karar verilmesi gerekir. Esasen, harç özel ve tüzel kişilerin özel çıkarlarına ait olarak kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödeme (İBK. 7.12.1964, 3/5) olduğundan mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmektedir.
Dairemizin bugüne dek uygulamasında ölçüt; davacının istediği icra inkar ödence miktarının asıl alacakla toplamı üzerinden hesaplanan peşin harcı karşılayıp dava konusuna (müddeabihe) dönüştürülmesi durumunda harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi yolundadır.
Somut olaya bakıldığında, davacı asıl alacak ve % 40 icra inkar ödencesine eş düşen miktarın toplamı üzerinden karar ve ilam harcını yatırmıştır. Mahkemece de hükmolunan asıl alacak ve ödence miktarı toplamı üzerinden karar ve ilam harcı alınmasına karar verilmiştir. Daire, müddeabihe dahil olmayan inkar tazminatı üzerinden karar ve ilam harcı alınmasını usul ve kanuna aykırı bularak hükümü bozmuştur.
Davacı istek konusu yaptığı icra inkar ödencesini belirleyip asıl alacakla birlikte harcını yatırmış olması sebebiyle karar ve ilam harcı alınmasında bir yanılgı olmadığından kararın onanması gerekirken yazılı gerekçeyle bozulmasına yönelik oluşan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Kaynak : Corpus Arşiv HGK-902
Old 15-05-2008, 14:01   #4
erdal7

 
Varsayılan

Sayın Pınar ,

İİY 68 de -tıpkı 67 68a, 168a ve 170 de olduğu gibi - tazminat talebi için bir süre öngörülmemiş olduğundan , son oturumda dahi tazminat istenebileceği bu konuda iddianın (savunmanın) genişletilmesi yasağının söz konusu olamayacağı 12 HD 26.4.1995 T. E 6180 K: 6513
AYNI YÖNDE
12 HD 8.7.1992 T E 2304 K 9392
12 HD 01.4.1992 T. E 1991/10448 K 4100

TALİH UYAR İCRA İFLAS KANUNU CİLT 1 SY. 1386 VD.

Saygılarımı sunarım... Av.Erdal Dülgar
Old 15-05-2008, 14:06   #5
Av.Nilay TOPRAK

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 1995/12-296
Karar: 1995/404
Karar Tarihi: 19.04.1995
ÖZET: Görülmekte olan bir dava sırasında oluşacak zarar miktarı dava açılması sırasında bilinmesi mümkün olmadığına göre, alacaklının bu tür davalar sırasında oluşabilecek tüm zararını alabilmesi amacıyla icra inkar tazminatına hükmedebilmek için (talep) şartı bulunan hükümlerdeki bu şartın sadece dava dilekçesinde yer alması gerektiğinin ileri sürülmesinin, hükmedilecek bu tazminatın niteliği ve kapsamı ile bağdaşmadığı görülmektedir. Bunun dışında yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre, icra inkar tazminatına, görülen davada hükmedilmesi gerektiği, bu tür tazminatın ayrı bir dava ile istenemeyeceği de dikkate alındığında, talep şartının sadece dava dilekçesi ile sınırlanmasının menfaatler dengesine uygun düşmediğinden bir başka deyişle, adaletli sonuç doğurma imkanı tanınmadığından bu görüş benimsenmemiştir.
(1086 S. K. m. 185) (2004 S. K. m. 67, 68, 69, 72, 169, 170)
Taraflar aras
ındaki "itirazın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tavşanlı İcra Tetkik Mercii’nce davanın kabulüne dair verilen 16.6.1994 gün ve 16/30 sayılı kararın incelenmesi davacı alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 28.10.1994 gün ve 12892-13256 sayılı ilamı ( ...Her ne kadar alacaklı vekilinin itirazının kaldırılması istemini içeren 23.3.1994 tarihli dilekçesinde tazminat istemi yok ise de, adı geçen 21.4.1994 tarihli duruşma sırasında tazminat talebinde bulunulduğu görülmektedir. İİK.’nun 68/son maddesinde itirazın kaldırılması isteminin kabulü halinde borçlu aleyhine tazminata hükmedileceği öngörülmüş, bu istemin süreye bağlı olduğu hususunda bir koşula yer verilmemiştir. Bu nedenle tazminat istemine muvafakat edilmediğinden bahisle bu talebin reddi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu
’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Uyuşmazlığın dayanağı olan İ.İ.K
’nun 68/son maddesinde ve aynı Kanunun 169/a, 170/3 maddelerinde, icra tetkik merciinde yüzde kırktan aşağı olmamak üzere hükmedilmesi öngörülen tazminatlar, özellikle borçluların süre kazanmak kastıyla takibe karşı yaptıkları haksız itirazların önlenmesi ve alacaklıları da, takiplerde daha dikkatli olmaya sevk etmek için konulmuştur. Zararın başladığı tarihten yargılama süresinin sonuna kadar oluşacak taraf zararlarının, karşılanmasını amaçlamaktadır. İİK.’nun 68/son, 169/a-6 maddelerinde bu tazminatı talep için belirli bir süre koşulu öngörülmemiştir. İİK.’nun 170/3 maddesinde ise, tazminata hükmedilmesi için talep şartı dahi aranmamaktadır. Açıklanan nitelikleri göz önüne alındığında, HUMK.’nun 185. maddesindeki -davanın, karşı tarafın iznine bağlı olarak tevsi edilebileceği- kuralının, takip hukukuna ilişkin bu tazminatlar yönünden uygulama yeri bulunmamaktadır.
Öte yandan, doktrinde benimsenen ve mahkemece de kabul edildiği şekilde, İ.İ.K.
’nun 68. maddesindeki icra ve inkar tazminatının, talep şartına bağlı olması nedeniyle bu talebin mutlaka dava dilekçesinde yer alması gerektiği aksi halde iddianın genişletilmesi savunması ile karşılaşılabileceği görüşünün icra inkar tazminatının özelliği ve niteliği ile bağdaşıp bağdaşmayacağı üzerinde de durulmalıdır. Bilindiği üzere uygulamada icra inkar tazminatı olarak nitelendirilen bu tazminat türü, İ.İ.K.’nun sadece dava konusu olan 68. maddesinde değil, aynı Yasa’nın 67, 68/a, 69, 72, 169/a ve 170. maddelerinde de yer almış bulunmaktadır. Bu tür tazminatın amacı bir yönden, borçluları dayanaksız bir şekilde icra takibine itiraz etmekten men etmek, diğer yandan ise itiraz veyahut ihtiyati tedbir alınmak suretiyle durdurulan icra takibi nedeniyle alacağına zamanında kavuşmayan alacaklının bu sebepten kaynaklanan zararın ayrı bir davaya gerek olmaksızın giderilmesini sağlamaktır. İşte bu nedenledir ki, Yasa’da icra inkar tazminatına taban olarak % 40 oranı öngörülmekle yetinilmemiş, alacaklının ileri sürüp kanıtlayabilmesi halinde tazminata bu oran üzerinde de hükmedileceği kabul edilmiş bulunulmaktadır. Yukarıda sayılan tüm maddelerde varsayılan zarar, icra takibine itiraz veyahut ihtiyati tedbir kararı alınıp, uygulanması anında itibaren başlayıp, itirazın kaldırılması, itirazın iptali veyahut menfi tespit davası sonuçlanıncaya kadar olan devrede oluşan zarardır. Görülmekte olan bir dava sırasında oluşacak zarar miktarı dava açılması sırasında bilinmesi mümkün olmadığına göre, alacaklının bu tür davalar sırasında oluşabilecek tüm zararını alabilmesi amacıyla icra inkar tazminatına hükmedebilmek için ( talep ) şartı bulunan hükümlerdeki bu şartın sadece dava dilekçesinde yer alması gerektiğinin ileri sürülmesinin, hükmedilecek bu tazminatın niteliği ve kapsamı ile bağdaşmadığı görülmektedir. Bunun dışında yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre, icra inkar tazminatına, görülen davada hükmedilmesi gerektiği, bu tür tazminatın ayrı bir dava ile istenemeyeceği de dikkate alındığında, talep şartının sadece dava dilekçesi ile sınırlanmasının menfaatler dengesine uygun düşmediğinden bir başka deyişle, adaletli sonuç doğurma imkanı tanınmadığından bu görüş benimsenmemiştir.
Kaldı ki dava dilekçesinde icra inkar tazminatı istenilmemişse de ilk oturumda davacı vekilince, sözlü olarak bu tazminat talep edilmiş ve davalılarca o anda bu isteğe açıkça karşı çıkılmamış bulunulmaktadır.
Bu itibarla Hukuk Genel Kurulu
’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Alacaklı vekilinin, borçluların itirazlarının kaldırılması istemine ilişkin dilekçede, (icra inkar tazminatı) talep etmediğini, ancak yargılamanın ilk oturumunda ayrıca icra inkar tazminatına da karar verilmesini istediği, aynı oturumda hazır bulunan borçlular tarafından "talebin tevsiine" karşı konulduğu, icra tetkik mercii
’nce (HUMK.’nun 185. maddesi gözetilerek) icra inkar tazminatı talebinin reddedildiği ve yüksek 12. Hukuk Dairesi’nce (İİK. nun 68/son maddesi hükmünde, icra inkar tazminatı isteminin süreye bağlı olduğu hususunda bir koşula yer verilmediği gerekçesiyle...) merci kararının bozulduğu tartışmasızdır.
Görüldüğü üzere, icra tetkik merci ile 12. Hukuk Dairesi arasındaki hukuki uyuşmazlık; İİK. nun 68/son maddesinde yer verilen ve alacaklı ile borçlunun talebine bağlı tutulan "icra inkar tazminatının" talep zamanı ve zamanaşımından sonra talep edilmesi halinde olayda HUMK. nun 185 ve 202. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere İİK. nun 18. maddesi uyarınca, tetkik merciine arz edilen hususlarda basit yargılama usulü (HUMK.m. 507-511) uygulanır. Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi tetkik merciine ifada zapt ettirmek suretiyle de olur.
Öte yandan HUMK. nun 511. nci maddesine göre, basit yargılama usulü bölümünde hüküm bulunmayan hallerde "alelade usulü muhakeme" kaideleri uygulanır. Alelade usulü muhakemeden maksat, HUMK. nun "İkinci babında" (m.178- 426) düzenlenmiş olan yazılı yargılama usulüdür. Hal böyle olunca, HUMK. nun ikinci babında yer alan 179, 185 ve 202 madde hükümleri basit yargılama usulünde de uygulama yeri bulmaktadır.
İİK. nun 18/2 maddesinin sağladığı imkan nedeniyle, itirazın kaldırılmasını isteyen alacaklı, icra tetkik merciine (bir tutanakla ifade zapt ettirmek suretiyle) taleplerini tespit ettirebilecektir; tutanak talep dilekçesi yerine geçer ve bunun üzerine (gerekli harç ve giderler alındıktan sonra) duruşma günü tayin edilir. Yoksa alacaklının, tutanakta talep etmediğini yargılama süresince her zaman talep edebileceği şeklinde madde hükmü yorumlanamaz. Borçlu da, dilekçe ile cevap vermek zorunda olmayıp, yargılamanın ilk oturumunda cevap ve taleplerini sözlü olarak iler sürebilecektir.
Açıklanan yasal düzenleme karşısında;
1- İtirazın tetkik merciinde kaldırılmasını isteyen alacaklı; itirazın kaldırılması dilekçesinde (veya tutanağında), diğer zorunlu açıklamalar dışında..., borçlunun icra takibine itirazının kaldırılması ile birlikte % 40
’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini (İİK.m.68 Son fıkra) talep etmelidir (HUKM.m.179). İtirazın kaldırılması dilekçesi (veya tutanağında) icra inkar tazminatı talebi olmayıp da, tetkik merciindeki yargılama sırasında alacaklının talep ettiği icra inkar tazminatına karar verilebilmesi (borçlunun karşı koymaması halinde ) mümkündür. Çünkü basit yargılama usulünde de HUMK. nun 185. maddesi uygulanır ve neticei talebin tevsii yasaktır.
2- Borçlu da, m.68 Son fıkra gereğince yapacağı tazminat talebini en geç (tetkik merciindeki) ilk oturumda bildirebilir; ilk oturumdan sonra borçlunun tazminat talebinde bulunması, savunmanın genişletilmesi yasağına tabidir (HUMK.m.202).
Doktrinde de aynı görüş benimsenmiştir (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Cilt 1, 1988, Sh. 374, 381 ve Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 5, 1991, Sh. 3834 vd.., Prof. Dr. Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, İstanbul-1990, Sh. 135).
İcra inkar tazminatının ayrı bir davaya konu edilmeyeceği ve niteliği gibi görüşler de, neticei talebin tevsii veya savunmanın genişletilmesi yasağının uygulanmamasının yasal nedeni olamaz.
Arzettiğim nedenlerle örnek nitelikte bulunan icra tetkik mercii kararının onanması görüşündeyim.
KARŞI OY YAZISI
Yerel Mahkeme ile Yargıtay
ın Yüksek Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık, icra tetkik merciinde açılan itirazın kaldırılması davasında alacaklının dava dilekçesinde talep etmediği icra inkar tazminatını duruşma sırasında hüküm altına alınmasını istemesi halinde ve borçlunun da karşı çıkması (muvafakat etmemesi) durumunda icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekip gerekmeyeceğine ilişkindir.
İcra İflas Yasası
’nun mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptalini düzenleyen 67’inci maddesinin 2’nci fıkrasında "Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir" hükmü yer almaktadır.
İtirazın kesin olarak kaldırılması başlığını taşıyan 68
’nci maddenin 7’nci fıkrasında da "itirazın kaldırılması talebinin kabulü halinde borçlu, bu talebin reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine, yüzde kırktan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir" denilmektedir. Keza itirazın muvakkaten kaldırılmasına ilişkin İcra İflas Kanunu’nun 68’nci maddesinin 8’nci fıkrasında da haklı çıkan tarafın talebi üzerine diğer tarafın yüzde kırktan aşağı olmamak üzere İcra İflas Kanunu’nun 72’inci maddesinin 4’ncü fıkrasında da borçlunun menfi tespit veya istirdat davasında haklı çıkması ve talebi halinde karşı tarafın takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere tazminata hükmedileceği yazılıdır. Yukarıda belirttiğimiz İcra İflas Kanunu’nun ilgili hükümlerinde İcra Tetkik Merciinde görülen dava takip hukuku yönünden geçerli davalar olup, verilen hükümlerde takip hukuku sahasında kesin hükmün neticelerini doğurur. Takip Hukuku yönünden kesinleşmiş bir karar aleyhine genel mahkemelerce aksine verilmiş bir karar olmadıkça, geçerliliğini devam ettirir. Hukuk Mahkemelerince görülen davlar nasıl bir özel hukuk sahasındaki dava ise takip hukukuna ilişkin davalarda bir özel hukuk davasıdır. İcra İflas Kanunu’nun yargılama usulleri başlığını taşıyan 18’nci maddesinde "Tetkik Merciine arzedilen hususlarda basit yargılama usulü ( H.U.M.K. m. 508-511 ) uygulanır. Şu kadar ki talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi Tetkik Merciine ifade zaptedilmek sureti ile olur..." denilmektedir.
Yetkiye ilişkin İcra İflas Kanunu
’nun 50’nci maddesinde para ve tazminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur..." hükmü konulmuştur. İcra İflas Kanunu’nun 364’ncü maddesinde ise takip hükmüne müteallik temyiz, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nundaki şartlar dairesinde yapılır denilmektedir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
’nun 4.ncü fasılda ise basit usulü muhakeme 507-511 maddelerde düzenlenmiş ve 511’nci maddede "basit usulü muhakemeye tabi olan hallerde bu kanunun mevaddi sabıka ahkamına muhalif olmayan alelade usulü muhakeme kaideleri (178 v.d.) ve tatbik olunur denilmektedir. Yukarıda açıklanan usule ilişkin hükümlerinden de İcra İflas Yasası’nda usule ilişkin sarahat olmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun basit usulü muhakemeye ilişkin hükümlerinin uygulanması yanında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun diğer hükümlerinin de gerektiğinde uygulanacağı açıktır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 185’nci maddesinde ise "Kanunu Medenide tayin olunan haller mahfuz kalmak şartı ile dava ikameti (m.178) ile aşağıda gösterilen neticeler hasıl olur.
1 - Müddeiabihin nizası olmaksızın müddei davasını takipten sarfı nazar edemez.
2 - Müddei, müddei aleyhin nizası olmaksızın davasını tevzi veya mahiyetini tedbil edemez. Aşağıdaki madde (m.186) hükmüyle davadan feragat veya ıslah bu hükümden müstesnadır" denilmektedir. Bu madde hükmünün icra tetkik mercilerindeki itirazın kaldırılması davalarında uygulanmasına ise yasal bir engel yoktur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi icra tetkik mercilerindeki bu nevi davalar takip hukuku yönünden hukuk davalarıdır.
Olayımızda davacı Tetkik Merciinde borçlunun itirazının kaldırılmasını dava dilekçesinde gerekçeli açıklamış ve nihai isteklerini belirtmiş ancak icra inkar tazminatı isteğinde bulunmamıştır. Davacı serbest iradesi ile dava dilekçesinde isteklerini sıralamıştır. Duruşma safhasında icra inkar tazminatı isteğine karşı ise borçlu muvafakat etmemiş, icra inkar isteğinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Genel Mahkemelere dava açılırken davacının dava dilekçesinde talep etmediği bir alacağı veya hakkı duruşmada istemesi halinde, karşı taraf muvafakat etmediğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
’nun 185 uyarınca nasıl tevsi edemez deniliyorsa burada da aynı kuralın uygulanması gerekir.
İcra İnkar Tazminatı, tazmini nitelikte olup alacaklının veya borçlunun zararını karşılamak için yasada öngörülmüştür. Davada talep edilmeyen isteğin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185
’nci maddesinin açık hükümlerine aykırı olarak hüküm altına alınacağına dairde İcra İflas Yasasında bir hüküm yoktur. İcra İnkar Tazminatı Ceza Hukuku yönünden de bir ceza değildir. Re’sen her an gözönünde tutulamaz. Yukarıdaki açıklamalar nazara alınarak bu olayda da Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185’nci maddesinde borçlunun rızası olmaksızın iddianın genişletilemeyeceği kuralına uygulanması gerektiğinden mahkeme kararının onanması kanaatinde olduğumdan çoğunluk kararına karşıyım.
Old 16-05-2008, 10:27   #7
Pınar

 
Varsayılan

herkese çok teşekkür ederim,
beni çok zor bir durumdan kurtardınız,çok işime yaradı...ellerinize emeğinize sağlık....
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargitay Karari Ariyorum Seher Meslektaşların Soruları 3 24-11-2015 14:55
Yargitay Karari Ariyorum... radikal Meslektaşların Soruları 1 25-04-2008 12:47
Yargitay Karari Ariyorum... advokat34 Meslektaşların Soruları 2 17-05-2007 18:24
Yargitay Karari Ariyorum.. avukat1980 Meslektaşların Soruları 4 01-12-2006 18:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07259488 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.