Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Gerekçeli kararın İcra emrinin eki olarak gönderilmesi gerekçeli kararın tebliği yerine geçermi?

Yanıt
Old 01-03-2018, 16:21   #1
lawslave

 
Varsayılan Gerekçeli kararın İcra emrinin eki olarak gönderilmesi gerekçeli kararın tebliği yerine geçermi?

Merhabalar,

Herkese iyi çalışmalar dilerim.

Süresinde istinaf yoluna başvurduğumuz İcra Hukuk Mahkemesi kararının gerekçeli kararı İcra emrinin eki olarak tarafımıza tebliğ edildi.

Bu durumda gerekçeli istinaf dilekçesini sunma süresi icra emrinin tebliğinden itibaren mi başlar ? Yoksa Mahkeme kaleminin gerekçeli kararı ayrıca tebliğ etmesinden sonra mı bu süre işlemeye başlar ?

Yardım ve desteklerinizden ötürü tüm meslektaşlara teşekkür ederim.

Saygılarımla.
Old 01-03-2018, 19:51   #2
Defi-Def

 
Varsayılan

İcra Hukuk Mahkemesi gerekçeli kararının tarafınıza tebliği ile süre başlar. Muhtemelen karar tebliğe çıkarılmamıştır, kararı kalemde tebliğ alarak veya tebliğe siz çıkartarak süreyi başlatabilirsiniz.
Old 02-03-2018, 11:27   #4
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

anayasa mahkemesi gerekçeli kararın uyaptan öğrenilmesi ile başvuru süresinin başladığına karar vermiştir. bu durumda gerekçeli kararın icra emri ile tebliği ile gerekçeli istinaf dilekçesi verme süresi başlar...
Old 02-03-2018, 11:29   #5
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Anayasa Mahkemesi Yargıtay kararını UYAP'tan görmüş olmayı tebliğ yerine sayarak 30 günlük bireysel başvuru süresinin aşıldığı gerekçesiyle başvuruyu redetti.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından verilen 01.12.2016 tarihli karar ile, taraf vekilinin UYAP ortamından yaptığı işlemler sırasında* nihai kararı öğrenmiş olduğu kabul edilmiştir.*
Kararın tamamı* ¸



TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

GENEL KURUL
*
KARAR

SUAT BİRCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/16800)


*
Karar Tarihi: 1/12/2016


R.G. Tarih ve Sayı: 28/12/2016-29932







GENEL KURUL


KARAR


Başkan*** :*** Zühtü ARSLAN
Başkanvekili*** : *** Burhan ÜSTÜN
Başkanvekili*** : *** Engin YILDIRIM
Üyeler*** : *** Serruh KALELİ
*** * *** *** *** Osman Alifeyyaz PAKSÜT
*** * *** Recep KÖMÜRCÜ
*** * *** Nuri NECİPOĞLU
* *** *** Hicabi DURSUN
*** * *** Celal Mümtaz AKINCI
* *** *** Muammer TOPAL
* *** *** M. Emin KUZ
* *** *** Hasan Tahsin GÖKCAN
* *** *** Kadir ÖZKAYA
*** ** *** Rıdvan GÜLEÇ
*** *** Recai AKYEL
*** *** Yusuf* Şevki HAKYEMEZ
Raportör*** :*** Kamil KAYA
Başvurucu*** :*** S. B.
Vekili*** :ş.v.a.

I.*** BAŞVURUNUN KONUSU
1.*** Başvuru, toplu iş sözleşmesine dayanan alacak davasının benzer iddialara dayalı olarak farklı mahkemede açılan bir davanın aksine aleyhe sonuçlanması nedeniyle Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II.*** BAŞVURU SÜRECİ
2.*** Başvuru 23/10/2014 tarihinde Adana 1. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.*** Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 17/11/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4.*** Birinci Bölüm tarafından 17/11/2016 tarihinde yapılan toplantıda, başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III.*** OLAY VE OLGULAR
A.*** Olaylar
5.*** Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6.*** Başvurucu, Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş.de Toplu İş Sözleşmesi (TİS) kapsamı dışı personel olarak çalışmakta iken TİS kapsamına alınması ile günlük ücretinin düşürüldüğünü belirterek gerek hizmet akdinden gerekse işyerinde uygulanan TİS hükümlerinden kaynaklanan işçilik alacaklarının tahsili istemiyle anılan işveren Şirket aleyhine Adana 1. İş Mahkemesinde (Mahkeme) alacak davası açmıştır.
7.*** Mahkeme, başvurucunun bildirdiği tanıkları dinleyip davayla ilgili belgeleri temin ettikten sonra dava konusu uyuşmazlık konusunda bilirkişiden rapor almıştır.
8.*** Bilirkişi tarafından hazırlanan 27/1/2012 tarihli raporda, başvurucunun TİS kapsamına alınmasıyla birlikte günlük ücretinde düşüş olduğu ancak TİS hükümlerine göre verilen ek ödemeleri almaya başlaması nedeniyle aylık ücretinin arttığı tespitine yer verilmiş, başvurucunun ücretinde azalma olup olmadığı belirlenirken günlük ücretin mi yoksa ek ödemelerle birlikte ele geçen aylık ücretin mi dikkate alınacağının takdiri Mahkemeye bırakılarak günlük ücretinde düşüş olması nedeniyle başvurucunun alacak hakkı bulunduğu kanaatine varılması ihtimaline göre başvurucuya eksik yapılan ödeme miktarı hesaplanmıştır.
9.*** Mahkeme 10/7/2012 tarihli ve E.2011/906, K.2012/596 sayılı kararı ile “başvurucunun kendi serbest iradesi ile TİS’e taraf işçi sendikasına üye olduğu, bu suretle TİS’te belirtilen ücreti kabul etmiş sayılacağı, iş sözleşmesini baskı altında imzaladığı iddiasının da kanıtlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
*** “Toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, davacının dava dışı Çukurova Elektrik A.Ş. işyerinde çalışmakta iken, anılan şirketin imtiyaz sözleşmesinin Enerji Piyasası Denetleme Kurulunca feshedilerek işyerine el konulmasından sonra, söz konusu Kurulun tasnifi ile davalı şirkette 2003 yılı sonuna kadar imzaladığı birer aylık geçici iş sözleşmeleri ile çalıştığı, 2003 yılı sonunda kadroya alındığı, davacının Temmuz 2003 ile Aralık 2003 arasındaki vizeli geçici iş sözleşmelerinin tamamında, toplu iş sözleşmesi kapsamına alınması esnasında ücretinin, derece ve kademesine göre toplu iş sözleşmesi ile belirlenen kök ücret olacağını kabul ettiği, davacının 21/10/2003 tarihine kadar toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında çalışmış ise de, kendi serbest iradesi ile taraf işçi sendikasına üye olduğu, 21/10/2003 tarihinde imzalanan TİS ile sözleşme kapsamı içerisine alındığı ve ücretinin TİS'e göre belirlendiği sabittir. Her ne kadar davacı tarafça sözleşmelerde ücret hanesinin boş olup, sonradan doldurulduğu beyan edilmiş ise de, sözleşmede açıkça ücretin TİS ile belirlenen ücret olacağının öngörülmüş olması karşısında ücret miktarının açık yazılmasına gerek olmadığı, bu nedenle davacının imzaladığı sözleşmelerde her ne kadar ücret haneleri boş ise de ücretin TİS skalasına göre belirleneceği açıkça öngörüldüğünden olayda 4857 Sayılı Yasanın 22. maddesi göz önüne alındığında değişiklik feshini işçinin kabul etmiş sayılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Davacı söz konusu sözleşmelerin de baskı ile alındığını ileri sürmüş ise de, söz konusu baskıyı kanıtlayamadığı gibi taraf sendika üyeliğini kendi serbest iradesi ile kazandığından davanın reddi gerektiği anlaşılmıştır.”
10.*** Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 26/3/2013 tarihli ve E.2012/22037, K.2013/6354 sayılı ilamı ile onanmıştır.
11.*** Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) yapılan araştırmada, Yargıtay ilamının 9/4/2013 tarihinde Mahkemeye ulaştığı görülmüştür. Ayrıca başvurucu vekilinin UYAP üzerinden Mahkemeye gönderdiği 9/7/2014 tarihli dilekçede Yargıtay kararının ve kesinleşmiş gerekçeli kararın taraflara tebliğe çıkarılmasını, 11/7/2014 tarihli dilekçede ise dosyanın kesinleştirilmesini ve bakiye kalan gider avansının tarafına iadesini talep ettiği, 18/7/2014 tarihli reddiyat makbuzuyla başvurucu vekiline gider avansı iadesi yapıldığı tespit edilmiştir.**
12.*** Yargıtay ilamı, başvurucu vekiline 16/10/2014 tarihinde Mahkeme Kaleminde tebliğ edilmiş; başvurucu 23/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B.*** İlgili Hukuk
13. *** 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi şöyledir:*
*** “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir.
*** Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.”
14.*** 4857 sayılı Kanun’un 62. maddesi şöyledir:
*** “Her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin yasal olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen yasal bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu Kanun hükümlerinden herhangi birinin uygulanması sonucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz.”
15.*** 5/5/1983 tarihli ve 2822 sayılı mülga Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 6. maddesi şöyledir:
*** “Toplu iş sözleşmesinde aksi belirtilmedikçe hizmet akitleri toplu iş sözleşmesine aykırı olamaz. Hizmet akitlerinin toplu iş sözleşmesine aykırı hükümlerinin yerini toplu iş sözleşmesindeki hükümler alır. Hizmet akdinde düzenlenmeyen hususlarda toplu iş sözleşmesindeki hükümler uygulanır.
*** Toplu iş sözleşmesinde hizmet akitlerine aykırı hükümlerin bulunması halinde hizmet akdinin işçi lehindeki hükümleri geçerlidir.
*** Her ne sebeple olursa olsun sona eren toplu iş sözleşmesinin hizmet akdine ilişkin hükümleri yenisi yürürlüğe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak devam eder.”
IV.*** İNCELEME VE GEREKÇE
16.*** Mahkemenin 1/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A.*** Başvurucunun İddiaları
17.*** Başvurucu, baskı ve tehdit altında üye yapıldığı sendikanın taraf olduğu TİS kapsamına alındığını ve günlük ücretinin düşürüldüğünü, bu sebeple oluşan işçilik alacaklarının tahsili için açtığı davanın reddedildiğini; açtığı dava ile konusu, sebebi ve şartları aynı olan başka bir davanın Adana 2. İş Mahkemesinin* 22/7/2011 tarihli ve E.2010/94, K.2011/631 sayılı kararı ile işçi lehine sonuçlandığını, bu kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 26/11/2013 tarihinde onandığını, İlk Derece Mahkemelerinin ve Yargıtay Dairelerinin aynı konuda farklı kararlar vermeleri nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi, bu talep kabul edilmezse tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B.*** Değerlendirme
18.*** 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler…"
19.*** İçtüzük'ün "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
20.*** Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
21.*** Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla başvuruculara bireysel başvuruda bulunmak için imkân tanımanın yanında hukuki belirlilik de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
22.*** Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak "başvuru yollarının tüketildiği" tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin "nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği" tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827,* 25/2/2016, § 25).
23.*** Bireysel başvuru süresi bakımından "nihai kararın gerekçesinin tebliği", öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda nihai kararın gerekçesinin "dosyadan suret alınması" gibi hâllerde öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini* "öğrendiklerini beyan ettikleri tarih" de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
24.*** Diğer yandan somut bir olayın koşullarında başvurucunun nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı için farklı bir tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345, 10/6/2015, § 38).***
25.*** Hukuk yargılamasında Yargıtay kararları mahkeme yazı işleri müdürü tarafından derhâl taraflara tebliğ edildiğinden bu kararlara ilişkin bireysel başvuru süresi tebliğ tarihinden başlamaktadır. Buna karşılık kanun yolu incelemesinden sonra ilk derece mahkemesine ulaşan dosyalarda nihai karar tebliğinin henüz gerçekleşmediği aşamada mahkemeye başvurup talep veya beyanda bulunan, bir başka ifadeyle dava ile ilgili işlem yapan ilgililerden bu işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir.
26.*** Bu kapsamda avukatların UYAP Avukat Bilgi Sistemi vasıtasıyla vekâletleri bulunan dava dosyalarını herhangi bir kısıtlama olmaksızın (vekâletleri bulunmayan dava dosyalarını da yine sistem üzerinden ilgili hâkimden onay alarak) inceleyebildikleri ve bu dosyalarda bulunan belgelerden suret alabildikleri gözönünde bulundurulduğunda UYAP üzerinden davayla ilgili işlem yapan vekilin bu sırada nihai karar sonucunu ve gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunduğu açıktır.
27.*** Somut olayda 9/4/2013 tarihinde Mahkemeye ulaşan dava dosyasındaki Yargıtay ilamı, başvurucu vekiline Mahkeme Kaleminde 16/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olmakla birlikte başvurucu vekilinin bu tarihten çok önce UYAP üzerinden Mahkemeye gönderdiği 9/7/2014 ve 11/7/2014 tarihli dilekçelerle Yargıtay kararının ve kesinleşmiş gerekçeli kararın tebliğe çıkarılmasını, kesinleştirme işlemi yapılarak bakiye kalan gider avansının kendisine iadesini talep ettiği, 18/7/2014 tarihli reddiyat makbuzuyla başvurucu vekiline gider avansı iadesi yapıldığı gözönüne alındığında yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca başvurucu ve vekilinin, nihai kararın sonucunu en geç 9/7/2014 tarihinde öğrendikleri ve bu tarihte karar içeriğine erişme imkânını elde ettikleri sonucuna ulaşılmıştır.
28.*** Başvurucunun 9/7/2014 tarihinde öğrendiği nihai karara karşı bireysel başvurular için öngörülen otuz günlük süreden sonra 23/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunduğu anlaşıldığından başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
29.*** Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V.*** HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.*** Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Old 28-07-2018, 09:06   #6
Av.Jy_Nakib

 
Varsayılan

Yalnız Anayasa Mahkemesi kararının "öğrenme" tarihini dikkate alma sebebi, yasada 30 günlük sürenin "öğrenme" ile de başlayacağının hüküm altına alınmasıdır. Bu nedenle uyaptan öğrenmenin süreyi başlattığını kabul etmişlerdir. Oysa hmk hükmü açıktır. Gerekçenin "tebliği" ile başlayacağı açıktır. Aksi takdirde hükme "öğrenme" ibaresini de eklerlerdi. Mahkemelerden gerekçeli kararın "tebliği"şarttır. O nedenle fikrimce icra emrinin ekinde gönderilen icra emri süreyi başlatmaz. Mahkemeden yapılacak bir tebligat şart.
Old 30-07-2018, 21:51   #8
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

HUMK zamanından şöyle bir içtihat var; ancak istikrar kazanıp kazanmadığını tespit edemedim.

T.C
YARGITAY
6.HUKUK DAİRESİ*

ESAS NO:2012/17023*
KARAR NO:2013/9983
KARAR TARİHİ: 06/06/2013*

>EŞYA ALACAĞI DAVASI. 16.06.2011 TARİHLİ HÜKÜM,VEKALET ÜCRETİNİN TAHSİLİ AMACI İLE DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN 09.08.2011 TARİHİNDE İCRA TAKİBİNE KOYDUĞU.

>DAVALI VEKİLİNİN 09.08.2011 TARİHİNDE KARARI ELİNE ALDIĞI VE ÖĞRENDİĞİ DİKKATE ALINDIĞINDA KARARIN DAVALI VEKİLİNE BU TARİHTE TEBLİĞ EDİLDİĞİNİN KABULÜ GEREKİR.

>DAVALI VEKİLİNE HERNEKADAR KARAR 27.07.2012 TARİHİNDE TEBLİĞ OLUNMUŞ VE DAVALI VEKİLİ BU KARARI 27.08.2012 TARİHİNDE TEMYİZ İSTEMİNDE BULUNMUŞ İSEDE TEMYİZİN SÜREDEN REDDİNE.*

DAVA : Eşya alacağı Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar, davalı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.*

Hüküm temyiz isteminde bulunan davalı vekiline 27.07.2012 tarihinde tebliğ olunmuş ve davalı vekili 27.08.2012 tarihinde temyiz isteminde bulunmuş ise de, 16.06.2011 tarihli hüküm, vekalet ücretinin tahsili amacıyla davalı vekili tarafından 09.08.2011 tarihinde Ilgın İcra Müdürlüğünün 2011/1451 esas sayılı icra takip dosyasında takibe konulmuş olup, davalı vekilinin 09.08.2011 tarihinde kararı eline aldığı, öğrendiği dikkate alındığında kararın bu tarih itibariyle davalıya tebliğ edildiğinin kabulü gerekir. Buna göre davalının 09.08.2011 tarihinde hükmü tebliğ aldığı dikkate alındığında temyiz dilekçesi 15 günlük yasal süre geçtikten sonra 27.08.2012 tarihinde verilmiş olduğundan 6100 sayılı HMK'ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK'nun 432/4.maddesi ve 01.06.1990 gün 1989/3,1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince temyiz isteminin süreden REDDİNE, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 06/06/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 31-07-2018, 10:14   #9
avbilgen

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Rıdvan Ergün
HUMK zamanından şöyle bir içtihat var; ancak istikrar kazanıp kazanmadığını tespit edemedim.

T.C
YARGITAY
6.HUKUK DAİRESİ*

ESAS NO:2012/17023*
KARAR NO:2013/9983
KARAR TARİHİ: 06/06/2013*

>EŞYA ALACAĞI DAVASI. 16.06.2011 TARİHLİ HÜKÜM,VEKALET ÜCRETİNİN TAHSİLİ AMACI İLE DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN 09.08.2011 TARİHİNDE İCRA TAKİBİNE KOYDUĞU.

>DAVALI VEKİLİNİN 09.08.2011 TARİHİNDE KARARI ELİNE ALDIĞI VE ÖĞRENDİĞİ DİKKATE ALINDIĞINDA KARARIN DAVALI VEKİLİNE BU TARİHTE TEBLİĞ EDİLDİĞİNİN KABULÜ GEREKİR.

>DAVALI VEKİLİNE HERNEKADAR KARAR 27.07.2012 TARİHİNDE TEBLİĞ OLUNMUŞ VE DAVALI VEKİLİ BU KARARI 27.08.2012 TARİHİNDE TEMYİZ İSTEMİNDE BULUNMUŞ İSEDE TEMYİZİN SÜREDEN REDDİNE.*

DAVA : Eşya alacağı Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar, davalı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.*

Hüküm temyiz isteminde bulunan davalı vekiline 27.07.2012 tarihinde tebliğ olunmuş ve davalı vekili 27.08.2012 tarihinde temyiz isteminde bulunmuş ise de, 16.06.2011 tarihli hüküm, vekalet ücretinin tahsili amacıyla davalı vekili tarafından 09.08.2011 tarihinde Ilgın İcra Müdürlüğünün 2011/1451 esas sayılı icra takip dosyasında takibe konulmuş olup, davalı vekilinin 09.08.2011 tarihinde kararı eline aldığı, öğrendiği dikkate alındığında kararın bu tarih itibariyle davalıya tebliğ edildiğinin kabulü gerekir. Buna göre davalının 09.08.2011 tarihinde hükmü tebliğ aldığı dikkate alındığında temyiz dilekçesi 15 günlük yasal süre geçtikten sonra 27.08.2012 tarihinde verilmiş olduğundan 6100 sayılı HMK'ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK'nun 432/4.maddesi ve 01.06.1990 gün 1989/3,1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince temyiz isteminin süreden REDDİNE, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 06/06/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Günaydın;
Burada davalı taraf icra takibine geçtiği için ilamı bizzat kullandığı için ilamı tebliği aldığını ya da tebliği yerine geçtiğine ait mahkeme kararı doğrudur. Çünkü ilamı bizzat icra takibine geçmiştir, böylelikle ilamın içeriğini bildiğini ve tebliği aldığını kabul etmiştir. Somut soruda ise tebliği almayan tarafa yapılan icra takibinde ilamın bu tarafa tebliği ile süre başlar mı ? İcra emrinin ekinde ilamın tebliği edilmesi istinaf veya temyiz için yasal süreyi başlatmayacağı görüşümü tekrar ediyorum.
Old 31-07-2018, 10:51   #10
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bence gerek anayasa mahkemesinin yukarıda paylaştığınm kararına göre gerekse Rıdvan Beyin paylaştığı karara göre icra emri ile birlikte tebliğ edilen ilama karşı istinaf/temyiz süresi ilamın icra emri ile tebliğiyle başlar... Paylaşılan kararlar bu hususta yol gösterici...
Old 31-07-2018, 13:03   #11
UltrKagan

 
Varsayılan

Mahkeme kararının tebliğ edilmesi gerekmektedir. İcra emrine ek olarak gelmesi ile aynı durum olması kanımca mümkün değildir.
Old 18-09-2019, 08:55   #12
batuhan e.

 
Varsayılan

Merhabalar,

Mahkeme gerekçeli kararının icra emri ekinde tebliğ edilmesine ilişkin anayasa mahkemesi ve yargıtay ın örnek bir içtihatı mevcut ancak bir fikir birliğine varılamamış gibi görünüyor meslektaşlar arasında. buna ilişkin akademik bir görüş mevcut mudur?
Old 27-01-2021, 14:15   #13
ekinheval

 
Varsayılan

karşı taraf istinaf ya da temyiz başvurusunun süresinde olmadığını ileri sürmediği müddetçe yüksek mahkemelerin bu hususları bilme ve inceleme imkanı yok. Dolayısıyla aynı hukuki durumlara farklı sonuçlar bağlanmasına yol açacağından da yukarıdaki sair gerekçelere ek olarak bu yönüyle de böyle bir uygulama yapılamaz.
Old 02-06-2021, 12:40   #14
OzgurParmaksiz

 
Varsayılan

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 17.07.2018 Esas: 2018/3848 Karar: 2018/3100

İstinaf Talebi – Tebliğ Tarihi – İcra Takip Talebi Ekinde Sunulan Gerekçeli Karar İle Öğrenme Tarihi
Özet :
İlk derece mahkemesince verilen karar, istinaf talebinde bulunan davacıya 19.02.2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup, istinaf dilekçesinin 12.02.2018 tarihinde ve istinaf süresi başlamadan verildiği görülmektedir. Öğrenme tarihinin istinaf süresinin başlamasına esas teşkil etmesi mümkün olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin süresinde olduğu kabul edilip, istinaf talebinin esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir.

Mahkemesi :… Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

İlk Derece Mahkemesi :… 3. Asliye Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan; bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine itiraz edilmesi nedeniyle, yüklenici davacı tarafından açılmış bulunan icra takibine itirazın iptâli davasında, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen hükmün, davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Dairesince; 6100 sayılı HMK’nın 345/1, 346/1 ve 352 maddeleri gereğince; iki haftalık istinaf süresinin geçirildiği gerekçesiyle, istinaf isteminin süreden reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.

6100 sayılı HMK’nın istinaf başvurusu süresini düzenleyen 345. maddesinde: “İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre ilâmın usulen taraflardan her birine tebliğiyle başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.” hükmü yer almaktadır. Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi istinaf talebinin süreden reddine dair kararının gerekçesinde; davacının ilk derece mahkemesi kararını en geç 25.12.2018 tarihinde aldığı, 7. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9110 sayılı dosyasına yaptığı 25.12.2018 tarihli talep dilekçesiyle, borçlu şirketin itirazı üzerine ikame ettikleri ve karara çıkan … 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/718 Esas, 2017/949 Karar sayılı ilâmını, dilekçe ekinde ibraz ettiklerini ileri sürerek, verilen karar doğrultusunda bilgilerin güncellenerek, yeni dosya hesabı üzerinden takibin devamına karar verilmesini talep ettiği, böylece kararın alındığı 25.12.2018 tarihinden itibaren başlayan sürenin istinaf dilekçesinin verildiği 12.02.2018 tarihinde dolmuş olduğuna dayanmaktadır. Oysa istinaf başvurusunda sürenin başlaması somut olayda öğrenme ile olmayıp tebliğden itibaren gerçekleşir. Dosyadaki tebligat parçasına göre davacı ilk derece mahkemesi kararını 19.02.2018 tarihinde tebellüğ etmiştir. Bu durumda davanın niteliği gereği özel bir süre düzenlemesi olmayıp, tebliğ gerekmesine, tefhimle başlayan bir sürenin de söz konusu olmadığına göre mahkemenin kabulünde isabet bulunmamaktadır.

İlk derece mahkemesince verilen karar, istinaf talebinde bulunan davacıya 19.02.2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup, istinaf dilekçesinin 12.02.2018 tarihinde ve istinaf süresi başlamadan verildiği görülmektedir. Öğrenme tarihinin istinaf süresinin başlamasına esas teşkil etmesi mümkün olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin süresinde olduğu kabul edilip, istinaf talebinin esası incelenerek sonucuna uygun bir tarar verilmesi gerekirken hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek istinaf dilekçesinin reddi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Dairesi’ne gönderilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 17.07.2018 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.
Old 04-06-2021, 15:55   #15
mehmetardic

 
Varsayılan

Anayasa mahkemesi kararında, süre başlangıcına esas olarak 'öğrenmeyi' esas almıştır. Gerekçeli kararı Uyağtan vb yol ile öğrenen(!) taraf için öğrenme tarihi esas alınmıştır.

Ancak yasal sürelerin 'tebliğ' ile başladığı durumlarda, öğrenmeyi değil illa ki ilgili makamca taraflara tebliğ edildiği tarihi esas almak gerekir.

Haczedilemezlik iddiasında vb. 'ıttıla tarihinin' esas alındığı durumlarda Uyap kayıtları dahi öğrenmeye delil olarak kabul ediliyor artık.

Kısaca, öğrenme ile tebliğ arasındaki fark ve sizin olayınızda hangisi geçerli olacaksa ona göre değerlendirilmelidir.


Dolayısıyla icra emrinin ekinde gönderilen gerekçeli karar,
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Taraflarca danışıklı olarak tebliğe çıkartılmayan gerekçeli kararın tebliğini menfaat sahibi başka bir alacaklı talep edebilir mi? av.alpersah Meslektaşların Soruları 0 07-12-2016 11:33
gerekçeli kararın geç yazımı Av.Magisnus1977 Meslektaşların Soruları 3 28-05-2015 16:39
gerekçeli kararın tebliği hakkında dilekçe av.1987 Meslektaşların Soruları 4 06-01-2015 16:27
Gerekçeli kararın diğer avukata tebliği aykutyigit Meslektaşların Soruları 3 12-10-2012 16:44
MüdafininTemyiz Süresini Kaçırması ve Tutuklu Sanıkların Gerekçeli Kararın Kendilerine Tebliği Talebi seyyid el semavi Meslektaşların Soruları 14 25-04-2011 08:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07653594 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.