Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tahliye kararı verilmişken sözleşme şartları geçerli olur mu ?

Yanıt
Old 13-05-2009, 00:04   #31
concept

 
Varsayılan Tahliye davası, fesih iradesinin tek yanlı olarak bildirilmesidir.

Konunun çözümünün, sözleşmeler hukuku ve feshin hukuki niteliğinde düğümlendiğine kanaat getirdim. Ancak; Prof.Arpacı'nın konu ile ilgili görüşünden anladığım kadarıyla tahliye kararı ile birlikte sözleşme de feshedilmiş oluyor. Feshedilmiş sözleşmeye dayanarak da bir hak talebinde bulunulamaz.

"Kiracı...verilen mehil içinde kanuna uygun ödemede bulunmazsa, kiraya veren, sözleşmeyi feshedebilecektir. Bunun için dava açılmasına gerek yoktur. Yani kiraya verenin kiracıya yönelteceği bir irade beyanı m(yenilik doğurucu beyanı) fesih sonucunu sağlamaya yetecektir. Ne var ki, uygulamada, tahliyeyi temin için hemen hemen bütün hallerde dava açılmaktadır." (Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Filiz Kitabevi 1992, sf 243-244

"Temerrüt ihtarının hukuki sonuç doğurabilmesi için, ihtarda istenen kiraların açıkça belirtilmesi, ödenmesi için yasal 30 günlük süre verilmesi, ödenmediği taktirde aktin feshi ile tahliye davasının açılacağının belirtilmesi zorunludur. (6 HD, E. 1987/2845 K. 1987/3824 T. 30.3.1987)


Bu durumda; "mahkeme kararı kesinleşene kadar sözleşmedeki muacceliyet şartı geçerlidir." görüşüne katılmıyorum. Ancak; tartışmalar faydalı oldu. Teşekkür ederim.
Old 13-05-2009, 07:49   #32
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Kira sözleşmesinin süresinden önce feshinde, kiralayanın zararı, -kural olarak- geriye kalan kiralardır. Ancak, kiralayanın bu zararını tam olarak belirleyecek şey, gayrimenkulun yeniden kiraya verileceği zamana ve yeni kira sözleşmesindeki kira bedeline göre ortaya çıkacaktır. Bu zarar yasaya, sözleşmeye ve hakkaniyete uygun olarak tazmin! edilecektir.

Saygılar,

Sevgili Adli Tip,

Burada bahsettiğmiz konu muacceliyet şartı ile ilgili olduğundan, -muacceliyet şartı dairesinde- akde dayanarak doğmamış kira bedellerinin istenmesi ne bir tazminatdır ne de bir cazai şarttır. Elbette ki, bahsettiğiniz gibi iki tarafa borç yükleyen tüm akitlerde olduğu gibi kira akdinde de, her taraf kusuru ile diğer tarafa verdiği zararın tamamını karşılamakla yükümlüdür. Ancak bu husus muacceliyet şartı ile ilgili değildir.
Old 13-05-2009, 07:52   #33
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan bertali
Konunun çözümünün, sözleşmeler hukuku ve feshin hukuki niteliğinde düğümlendiğine kanaat getirdim. Ancak; Prof.Arpacı'nın konu ile ilgili görüşünden anladığım kadarıyla tahliye kararı ile birlikte sözleşme de feshedilmiş oluyor. Feshedilmiş sözleşmeye dayanarak da bir hak talebinde bulunulamaz.

"Kiracı...verilen mehil içinde kanuna uygun ödemede bulunmazsa, kiraya veren, sözleşmeyi feshedebilecektir. Bunun için dava açılmasına gerek yoktur. Yani kiraya verenin kiracıya yönelteceği bir irade beyanı m(yenilik doğurucu beyanı) fesih sonucunu sağlamaya yetecektir. Ne var ki, uygulamada, tahliyeyi temin için hemen hemen bütün hallerde dava açılmaktadır." (Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Filiz Kitabevi 1992, sf 243-244

"Temerrüt ihtarının hukuki sonuç doğurabilmesi için, ihtarda istenen kiraların açıkça belirtilmesi, ödenmesi için yasal 30 günlük süre verilmesi, ödenmediği taktirde aktin feshi ile tahliye davasının açılacağının belirtilmesi zorunludur. (6 HD, E. 1987/2845 K. 1987/3824 T. 30.3.1987)


Bu durumda; "mahkeme kararı kesinleşene kadar sözleşmedeki muacceliyet şartı geçerlidir." görüşüne katılmıyorum. Ancak; tartışmalar faydalı oldu. Teşekkür ederim.

Sayın bertali,

Kira aktinde temerrütün sonuçları özel olarak düzenlenmiştir. BK.260'da belirtilen şartlarla ancak akit feshedilebilmektedir. Bu itibarla Sayın Suat Ergin'in de belirttiği gibi tarafların tek taraflı fesih beyanları mahkeme karar olmadan anlam ifade etmiyor. Dolayısıyla kararın kesinleşmesine kadar akit geçerli bir akittir.
Old 13-05-2009, 09:30   #34
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Sevgili Adli Tip,

Burada bahsettiğmiz konu muacceliyet şartı ile ilgili olduğundan, -muacceliyet şartı dairesinde- akde dayanarak doğmamış kira bedellerinin istenmesi ne bir tazminatdır ne de bir cazai şarttır. Elbette ki, bahsettiğiniz gibi iki tarafa borç yükleyen tüm akitlerde olduğu gibi kira akdinde de, her taraf kusuru ile diğer tarafa verdiği zararın tamamını karşılamakla yükümlüdür. Ancak bu husus muacceliyet şartı ile ilgili değildir.

Sayın Saim Abi;

Konu, meslektaşımızın sorusu sınırları içerisinde, ilgli yasa maddeleri çerçevesinde tartışılsa idi, -yıllardır kiracı olmam dışında- özel olarak ilgili alanıma girmeyen bu konuda fikir yürütmez, en fazla fikir sahibi olmak için, sadece izlerdim. Lakin çeşitli olasılıkların üzerinde durulması, genel hukuk mantığı ve de özellikle hakkaniyet çerçevesinde değerlendirmeler yapılması üzerine ben de fikrimi beyan etmekte sakınca görmedim.

Öyle ki, birileri Dumrul'a "Sen bu kuru dereye bir köprü yap, biz her gün gelip geçeceğiz" diye söz vermiş olsaydı, masal da "DELİ Dumrul'un" masalı olmazdı diye de düşünüyorum.

Diğer yandan, kira hukukunda uygulanan muaccileyet şartının varlık sebebinin de, kiracının sözleşme süresince mecuru kullanabilmesinin temini değil; kiralayanın sözleşmeden (süresinin tamamından) kaynaklanacak alacaklarını garanti altına almak olduğu düşünüyorum. Keza sözleşme henüz ayaktayken, yani fesih gerçekleşmemişken doğan bu hakkın (kalan sürenin kirası), sözleşme sona erdikten sonra da -hala ödenmemişse- talep edilebileceğini düşünmekteyim.


"MUACCELİYET şartı" ile "DOĞMAMIŞ kira bedeli" kavramları bence bir tezat teşkil etmektedir. Bu kira alacakları muacceliyet şartı ile muaccel olmuştur. Artık doğmamasından bahsedilememesi gerekir. Muacciliyet şartıyla doğan talep hakkı, cezai şart değilse (ki bence de cezai şart değildir.) ve de tazminat da değilse ancak "asıl alacak"tır. Bu asıl alacak mecurun ne zaman, mecurun ne zaman yeniden kiraya verilebileceğine göre belirlenmez. Bu alacak bellidir (kalan kira süresi X kira bedeli), mecurun yeniden kiraya verilebileceği zamana göre bundan indirim yapılabilir.

Kiralayanın muaccel hale gelmiş alacaklarının istemekle, kiracının tahliyesini istemek arasında seçimlik bir hakkı var ise, bu haklardan birini kullanması diğerini kullanma hakkını elinden alıyorsa, düşüncelerimin yersiz olduğu söylenebilecektir.

Saygılarımla,
Old 13-05-2009, 09:48   #35
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Kırmızı ile yazılı olan bölümleri ben yazdım.

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Sayın Saim Abi;

Konu, meslektaşımızın sorusu sınırları içerisinde, ilgli yasa maddeleri çerçevesinde tartışılsa idi, -yıllardır kiracı olmam dışında- özel olarak ilgili alanıma girmeyen bu konuda fikir yürütmez, en fazla fikir sahibi olmak için, sadece izlerdim. Lakin çeşitli olasılıkların üzerinde durulması, genel hukuk mantığı ve de özellikle hakkaniyet çerçevesinde değerlendirmeler yapılması üzerine ben de fikrimi beyan etmekte sakınca görmedim.
Sanıyorum birbirimizi yanlış anlıyoruz. Ben şunu diyorum: Tazminat talep etmekle, muaccelliyet şartı dairesinde kiracının henüz oturmadığı aylara ait kira bedellerini talep etmek farklı farklı şeylerdir. Olayda "muacceliyet şartı kapsamında" kiracının henüz oturmadığı aylara ait kira bedellerinin, kiralayanın akdin feshi beyan ve davasına rağmen istenip istenmeyeceği sorulmaktadır. Benim, somut olaydan kastım budur. Kusuru ile feshe neden olmak temelinde, kira akdi feshedildikten sonraki dönemde ve ancak kira müddetince ya da (kiraya verilmesi için gerekli süre zarfında) tazminat istemek ayrı bir olaydır ve kanımca soru sahibi bunu sormamaktadır. Eğer o konu tartışılacaksa, o da tartışılabilir. (kiracı




Öyle ki, birileri Dumrul'a "Sen bu kuru dereye bir köprü yap, biz her gün gelip geçeceğiz" diye söz vermiş olsaydı, masal da "DELİ Dumrul'un" masalı olmazdı diye de düşünüyorum.

(Deli Dumrul ile benim bir tanışıklığım yoktur. Ben size böyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum. )

Diğer yandan, kira hukukunda uygulanan muaccileyet şartının varlık sebebinin de, kiracının sözleşme süresince mecuru kullanabilmesinin temini değil; kiralayanın sözleşmeden (süresinin tamamından) kaynaklanacak alacaklarını garanti altına almak olduğu düşünüyorum. Keza sözleşme henüz ayaktayken, yani fesih gerçekleşmemişken doğan bu hakkın (kalan sürenin kirası), sözleşme sona erdikten sonra da -hala ödenmemişse- talep edilebileceğini düşünmekteyim.


(Benim farklı bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Kiracının oturması değil, kiralayanın alacağını garantiye alması olduğunu yazdığımı sanıyorum! Bakın şöyle demişim:
Alıntı:
Alıntı:
Yazan Saim

İleriye yönelik kira bedellerini talep eden kiralayan, kiracının oturmasını gözeterek kira alacakalrını önceden almayı amaç edinmektedir
)


"MUACCELİYET şartı" ile "DOĞMAMIŞ kira bedeli" kavramları bence bir tezat teşkil etmektedir. Bu kira alacakları muacceliyet şartı ile muaccel olmuştur. Artık doğmamasından bahsedilememesi gerekir. Muacciliyet şartıyla doğan talep hakkı, cezai şart değilse (ki bence de cezai şart değildir.) ve de tazminat da değilse ancak "asıl alacak"tır. Bu asıl alacak mecurun ne zaman, mecurun ne zaman yeniden kiraya verilebileceğine göre belirlenmez. Bu alacak bellidir (kalan kira süresi X kira bedeli), mecurun yeniden kiraya verilebileceği zamana göre bundan indirim yapılabilir.

(Kavramları, sağa çekip sola çevirip sonuç çıkarmamız elastikiyet dışında hukukta işe yaramaz kanaatindeyim. O cümlemi dikkatli okursanız, kastımın ne olduğu bellidir. Kastımın anlaşılması için fazla elastik olmak da gerekli değildir. )

Kiralayanın muaccel hale gelmiş alacaklarının istemekle, kiracının tahliyesini istemek arasında seçimlik bir hakkı var ise, bu haklardan birini kullanması diğerini kullanma hakkını elinden alıyorsa, düşüncelerimin yersiz olduğu söylenebilecektir.

(Kira akdinde kiralayan, kullanım bedeli olarak kira müddetince ve nihayet kiracının tahliyesine kadar bir kira bedeline hak kazanır. Kiracının, kiralayanın arzusu ve talebi üzerine mecuru tahliyesinden sonraki dönem için kira ödemek zorunluluğu yoktur. (kusur temelinde tazminat ayrı bir mevzuudur) Bunun seçimlik hakkın varlığı veya yokluğu ile de kanaatimce ilgisi yoktur. )

Saygılarımla,
Old 13-05-2009, 10:15   #36
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Öyle ki, birileri Dumrul'a "Sen bu kuru dereye bir köprü yap, biz her gün gelip geçeceğiz" diye söz vermiş olsaydı, masal da "DELİ Dumrul'un" masalı olmazdı diye de düşünüyorum
Deli Dumrul benzetmesi aşağıdaki nedenlerle doğrudur:

Muacceliyet şartı kiracının oturacağı düşünülerek gelecek ayların kiralarının güvence altına alınması amacını taşımaktadır.

Tahliye istenmesi halinde böyle bir güvence gerekmemektedir.

Bilindiği gibi tahliye davalarında kararın kesinleşmesi beklenmez. Ancak kiracı üç aylık kira parasını depo ederek tahliyeyi durdurabilir.

Eğer kiracı kiralananı tahliye etmezse zaten tahliyeyi durdurabilmek için üç aylık kirayı depo edecektir. Böylelikle kiralayan kendini güvenceye almış olacaktır.

Bunun dışında başka güvenceye gerek yokken muacceliyet şartına dayanan taleplerin adalete uygun düşmeyeceği fakat Deli Dumrul masalına uygun düşeceği kanısındayım.
Old 13-05-2009, 10:42   #37
Adli Tip

 
Varsayılan

Mavi ile yazılı olan bölümleri de ben yazdım.

Alıntı:
Yazan Saim
Kırmızı ile yazılı olan bölümleri ben yazdım.

Alıntı:
Yazan Adli Tip

Sayın Saim Abi;

Konu, meslektaşımızın sorusu sınırları içerisinde, ilgli yasa maddeleri çerçevesinde tartışılsa idi, -yıllardır kiracı olmam dışında- özel olarak ilgili alanıma girmeyen bu konuda fikir yürütmez, en fazla fikir sahibi olmak için, sadece izlerdim. Lakin çeşitli olasılıkların üzerinde durulması, genel hukuk mantığı ve de özellikle hakkaniyet çerçevesinde değerlendirmeler yapılması üzerine ben de fikrimi beyan etmekte sakınca görmedim.
Sanıyorum birbirimizi yanlış anlıyoruz. Ben şunu diyorum: Tazminat talep etmekle, muaccelliyet şartı dairesinde kiracının henüz oturmadığı aylara ait kira bedellerini talep etmek farklı farklı şeylerdir. Olayda "muacceliyet şartı kapsamında" kiracının henüz oturmadığı aylara ait kira bedellerinin, kiralayanın akdin feshi beyan ve davasına rağmen istenip istenmeyeceği sorulmaktadır. Benim, somut olaydan kastım budur. Kusuru ile feshe neden olmak temelinde, kira akdi feshedildikten sonraki dönemde ve ancak kira müddetince ya da (kiraya verilmesi için gerekli süre zarfında) tazminat istemek ayrı bir olaydır ve kanımca soru sahibi bunu sormamaktadır. Eğer o konu tartışılacaksa, o da tartışılabilir. (kiracı

Ben de şunu söylüyorum, evet tazminatla muacciliyet şartı farklı kavramlar olabilir. Ancak muaccileyet şartı zaten kiralayanın olası zararlarını tazmin için konmuş bir şarttır. Kiralayan bu şarta rağmen bir zarara uğrarsa, bilahere tazminini talep edebilir. Bu benim kişisel yorumumdur.
Eğer bu konu tartışılacaksa, düşüncemi belki şu şekilde revize edebilirim: Akdin hitamına kadarki kira bedellerini talep etme hakkı doğuran muacceliyet şartı, kiralayanın açtığı dava neticesinde öne gelen kira akdinin hitamı tarihine kadar ki süreyi kapsar.



Öyle ki, birileri Dumrul'a "Sen bu kuru dereye bir köprü yap, biz her gün gelip geçeceğiz" diye söz vermiş olsaydı, masal da "DELİ Dumrul'un" masalı olmazdı diye de düşünüyorum.

(Deli Dumrul ile benim bir tanışıklığım yoktur. Ben size böyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum. )

Ben de size ya da bir başkasına, "böyle bir şey dedin(iz)" dediğimi hatırlamıyorum. Bir yerlerden aklımda kalmış bu benzetme.


Diğer yandan, kira hukukunda uygulanan muaccileyet şartının varlık sebebinin de, kiracının sözleşme süresince mecuru kullanabilmesinin temini değil; kiralayanın sözleşmeden (süresinin tamamından) kaynaklanacak alacaklarını garanti altına almak olduğu düşünüyorum. Keza sözleşme henüz ayaktayken, yani fesih gerçekleşmemişken doğan bu hakkın (kalan sürenin kirası), sözleşme sona erdikten sonra da -hala ödenmemişse- talep edilebileceğini düşünmekteyim.


(Benim farklı bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Kiracının oturması değil, kiralayanın alacağını garantiye alması olduğunu yazdığımı sanıyorum! Bakın şöyle demişim:
Alıntı:Alıntı:
Yazan Saim

İleriye yönelik kira bedellerini talep eden kiralayan, kiracının oturmasını gözeterek kira alacakalrını önceden almayı amaç edinmektedir
Madem farklı bir şey söylemiyoruz, neden birbirimizi anlamadığımızı düşünüyorsunuz? Ama bence kiralayan kiracının oturmasını gözetmez, sadece alacağı parayı gözetler.

)


"MUACCELİYET şartı" ile "DOĞMAMIŞ kira bedeli" kavramları bence bir tezat teşkil etmektedir. Bu kira alacakları muacceliyet şartı ile muaccel olmuştur. Artık doğmamasından bahsedilememesi gerekir. Muacciliyet şartıyla doğan talep hakkı, cezai şart değilse (ki bence de cezai şart değildir.) ve de tazminat da değilse ancak "asıl alacak"tır. Bu asıl alacak mecurun ne zaman, mecurun ne zaman yeniden kiraya verilebileceğine göre belirlenmez. Bu alacak bellidir (kalan kira süresi X kira bedeli), mecurun yeniden kiraya verilebileceği zamana göre bundan indirim yapılabilir.

(Kavramları, sağa çekip sola çevirip sonuç çıkarmamız elastikiyet dışında hukukta işe yaramaz kanaatindeyim. O cümlemi dikkatli okursanız, kastımın ne olduğu bellidir. Kastımın anlaşılması için fazla elastik olmak da gerekli değildir. )

Kavramları sağa sola çevirip sonuç çıkarmak (kimileri buna yorumlamak da diyor ) hukukta işe yaramazsa, hiçbir yerde yaramaz. Benim kastım şu: bir kira ödenmemişse, kalan kiralar muaccel olur. Oysa doğmamış hak zaten muaccel de olamaz.
Cümleyi dikkatli okuyorum ama, dikkatli bir şekilde sağa sola çeviremiyorm galiba.


Kiralayanın muaccel hale gelmiş alacaklarının istemekle, kiracının tahliyesini istemek arasında seçimlik bir hakkı var ise, bu haklardan birini kullanması diğerini kullanma hakkını elinden alıyorsa, düşüncelerimin yersiz olduğu söylenebilecektir.

(Kira akdinde kiralayan, kullanım bedeli olarak kira müddetince ve nihayet kiracının tahliyesine kadar bir kira bedeline hak kazanır. Kiracının, kiralayanın arzusu ve talebi üzerine mecuru tahliyesinden sonraki dönem için kira ödemek zorunluluğu yoktur. (kusur temelinde tazminat ayrı bir mevzuudur) Bunun seçimlik hakkın varlığı veya yokluğu ile de kanaatimce ilgisi yoktur. )

1- Kiralayan, kirayı ödemeyen kiracının tahliyesini ve sözleşmenin feshini isteyebilir mi?
2- Kiralayan bir kira ödenmediğinde, sözleşmenin hitamına kadar doğacak müeccel kira alacaklarını muaccileyet şartı gereği isteyebilir mi?
3- Bunlardan ikisini birden isteyebilir mi, yoksa sadece birini SEÇMEK zorunda mıdır?
Alıntı:
Olayda "muacceliyet şartı kapsamında" kiracının henüz oturmadığı aylara ait kira bedellerinin, kiralayanın akdin feshi beyan ve davasına rağmen istenip istenmeyeceği sorulmaktadır.

Bence bu 3. soruyla olaydaki soru arasında çok fark burlunmamaktadır.


Yine ve derinden Saygılarımla,

15ten fazla konmuyormuş, o sebeple bazı smiley'ler silmek zorunda kaldım.
Old 13-05-2009, 12:34   #38
concept

 
Varsayılan

Fesih konusu aşağıda da görüleceği üzere Yargıtayca da tartışılmış. Yorumlarınıza sunuyorum.



"...Fesih kavramının hukuksal niteliği konusuna gelince: Öğretide fesih; sürekli bir borç ilişkisini ileriye etkili bir şekilde sona erdiren, bozucu yenilik doğuran bir hak olarak kabul edilmektedir. ( Prof. Dr. Fikret Eren:Borçlar Hukuku, Genel Hükümler.C:2, 5. Bası, Beta Yayınları İstanbul 1999, s: 1247-1248 ) Feshi ihbar ( feshin ihbarı, bildirilmesi ) ise, yenilik doğuran, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gereken bir irade beyanıdır. ( Prof. Dr. Fahrettin Aral: Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri. 3. Baskı, Şektin Yayınları, Ankara 2000, s: 280; Prof. Dr. Haluk Tandoğan: Borçlar Hukuku, Özel Borç Münasebetleri. C:l, Başnur Matbaası, Ankara 1969, s: 393. Bazı hallerde yasa, haklı nedenlere dayalı fesih yolundan farklı olarak, sadece devamlı borç ilişkilerine mahsus olmak üzere, herhangi bir haklı nedene dayanılması gerekmeksizin, ihbar sürelerine uyulması koşuluyla taraflardan birine sözleşmeyi sona erdirecek bir fesih ihbarında bulunma olanağı tanır. ( Prof. Dr. Feyzi Necmeddin Feyzioğlu: Borçlar Hukuku Umumi Hükümler. C:II, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1969, s: 342. Fesih, sözleşmeden dönmeden farklı olarak, geçmişe etkili hüküm doğurmaz.
Fesih, olağan ( süreli ) ve olağanüstü fesih olmak üzere ikiye ayrılır. Olağan fesihte sözleşme ilişkisi, fesih beyanının muhataba ulaşmasının üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra ortadan kalkar.
Fesih ister olağan, ister olağanüstü olsun, daima, geçmişe değil, ileriye etkili sonuçlar doğurur. ( Eren, a.g.e.1248 )
Fesih kavramına ilişkin bu genel açıklamalardan sonra, şimdi sıra, somut olay itibariyle kira ve özellikle hasılat kirası baz alınmak suretiyle, fesih ihbarının hukuksal sonuçları üzerinde durulmasına gelmiştir:
Somut olayda saptanması gereken ilk husus, belirsiz süreli bir hasılat kirası sözleşmesinde, salt kiralayanın fesih ihbarında bulunmasıyla birlikte taraflar arasındaki sözleşmenin başkaca bir işleme ve özellikle bu yönde bir yargı kararına gerek bulunmaksızın sona erip, ermeyeceğidir.
Doğaldır ki, kiralayanın feshi ihbarının hukuksal alanda sonuç doğurabilmesi, ancak bu ihbarın yasal düzenlemelere uygun bulunması halinde mümkün olacaktır. Kiracının, kendisine ulaşan fesih ihbarını ( yasal düzenlemeye aykırı dahi olsa ) bu nitelikte kabul edip, sözleşmenin sona erdiğini benimsemek suretiyle kiralananı tahliye ve teslim etmesine herhangi bir yasal engelin bulunmadığı, eş söyleyişle, böyle bir durumda hukukun ilgilenmesi gereken bir uyuşmazlığın doğmayacağı ortadadır. Buna karşılık, feshi ihbara rağmen kiralanan tahliye edilmediği takdirde, kiralayanın bu istemle bir dava açması gerekeceği de açıktır.
Yargıtay'ın istikrarlı uygulaması, hasılat kirasında kiralayanın önce Yasanın öngördüğü biçim ve içeriğe uygun feshi ihbarda bulunup, daha sonra, süresi içerisinde tahliye istemiyle dava açması gerektiği yolundadır. Kiralayanın feshi ihbarının yasanın aradığı koşullara uygun olup olmadığı, özellikle ihbara ilişkin yasal sürelere uyulup uyulmadığı, ( somut olayda olduğu gibi zirai taşınmazlar yönünden mevsimlerin uygun bulunup bulunmadığı ) gibi hususlar, yöntemince açılmış bir tahliye davasında mahkemece değerlendirilecektir. Ancak böyle bir davada mahkemenin öncelikle davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı yönünde bir değerlendirme yapacağı kuşkusuzdur...." (HGK E. 2003/13-66 K. 2003/38 T. 29.1.2003)
Old 13-05-2009, 15:22   #39
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Muacceliyet: Borcun yerine getirilme zaman ve şartlarının doğmasıdır.(Hukuk Sözlüğü-Esat Şener)

Tespitler:

1- Kira sözleşmesinde muacceliyet şartı bulunmaktadır.
2- Kiracı bir kısım kiraları ödemediği için icra takibi yapılmış, akabinde temerrüt nedeniyle tahliye davası açılmıştır. Tahliye yönünde karar verilmişse de karar henüz kesinleşmemiştir. Dolayısıyla dava derdesttir.
3- Dava sürerken kiracı bir kısım kiraları da ödememiştir. Kiralayan hem bu aylıkları hem de muacceliyet şartı gereği, dönem sonuna kadar olanları icra takibine konu etmek istemektedir.

Foruma Eklenen Bazı Mesajların Ana Başlıkları:

1- Kiralayan ilk icra takibi ile akdin feshi yönünde irade beyanında bulunduğundan bakiye kirayı isteyemez/istememelidir. Çünkü akdi kendisi feshetmek istemiştir.
2- Durum, süresinden önce mecuru boşaltan kiracının durumu gibidir. O nedenle, kiralayan boş kalan ayların kirasını istemelidir.

Cevaplarım:

1- Özellikle 6570 S.K.na tabi yerlerde, kiralayanın tek taraflı olarak akdi fesih beyanının önemi yoktur. Öyle olsaydı, dava açmaya da gerek olmayacaktı. Fesih ihbarı, dava şartıdır. Aktin feshini istemeden tahliye istenemez.

2- Somut olayda, tahliye kararı verilmiş, karar kesinleşmemiştir. Kiracı, teminat yatırıp tehir-i icra kararı getirdikten sonra, (karar kesinleşmeden)kiralayan cebri icra yoluyla kiracıyı çıkaramayacaktır. Karar verilir verilmez, (Hatta fesih iradesi kiracıya ulaşır ulaşmaz diyenler de var) akdin feshedileceğini savunanlar, kiracı kararı temyiz edip yukarıdaki merasimi de izledikten sonra ve halen mecurda oturuyorsa ve halen hiç kira ödemiyorsa, (Muacceliyet şartını bir kenara bırakalım.) geçmiş kira aylıklarını nasıl tahsil edecek? Atdin feshedildiğini, ona dayanılmayacağını iddia ediyorsak, kiralayana hangi yol önerilmektedir? Kiracıyı fuzuli şagil olarak kabul edip, işgal tazminatı mı isteyeceklerdir. Bu sorunun cevabı HAYIRSA, sözleşme ayaktadır. Hükümleri uygulanacaktır.

3- Durum süresinden önce mecuru boşaltan kiracı gibi değildir. Orada muaccel olmuş bir borç yoktur(Muacceliyet sözleşmesi yoksa). “Muacceliyet: Borcun yerine getirilme zaman ve şartlarının doğmasıdır” Her ay işleyecek kira paraları vadesi geldiğince, istenecektir. Bu arada kiralayan da mecuru kiralamak için gayret gösterecektir. (Bu husus da tartışmaya açık bir husustur)

Ancak somut olayda gözardı edilen bir husus var ve neden gözardı edildiğini anlayamadım. Kiracı mecuru boşaltmamış ki, halen oturmaktadır. Kararı da temyiz ettiyse, hangi ölçüte göre sadece “boş kalan aylardan “sorumlu tutulacaktır. Yargıtay’a giden dosyanın 1 yıldan önce dönmeyeceğini hepimiz bilmekteyiz. Bu arada zaten kira dönemi bitecektir.

Bu nedenle kiralayan muacceliyet şartına göre, dönem sonuna kadar işleyecek kiraları isteyebilir. Borç ödenirse; kiracı kararı temyiz etmez de mecuru hemen boşaltırsa dava yoluyla iade alabileceği rakamı talep edecektir. Ortada hakkaniyete, M.K.2 inci maddeye ve usul ekonomisine aykırı bir durum yoktur. Kirasını ödemediği için tahliye davası açılan, mecuru halen boşaltmayıp; üstüne işleyen kira paralarını da ödemeyen kiracıyı korumak kanunkoyucunun işi olamaz.

4- Fazla üzerinde durulmayan (Saim Bey durmuştu, ben de cevap vermiştim) bir husus ise, “muacceliyet şartı” bölünerek kullanılabilir miydi? Ben kiracının ilk temerrüde düştüğü kira aylığında, kiralayan tarafından muacceliyet şartının kullanılmamasının “hoşgörü” olarak nitelenmesini, vazgeçme olarak nitelenmemesi gerektiğini söylemiştim. Kısaca muacceliyet şartı kullanılmadan bir kısım kira aylıkları icra kanalıyla talep edildikten sonra, ödenmeyen diğer aylar için muacceliyet şartının kullanılabileceğini savunmuştum. Aşağıya ilgili Yargıtay kararını da aktarıyorum. Ancak Yargıtay’ın istikrar kazanan bir görüşü var. Muacceliyet şartını bölerek “iki haklı ihtar nedeniyle tahliye davası” açılamaz.

Kiralayan icra takibi açarak veya dava açarak akdi feshetmiştir diyenlere bir sorum olacak. Müvekkilimizin kiracısı, hem kira parasını ödememiştir, hem de mecuru 3. kişiye devretmiştir. “Akde aykırılık” nedeniyle tahliye davası açtık. Muacceliyet şartına dayanarak “temerrüt nedeniyle tahliye davası” açtık ve kazandık. Diğer dava derdest…Siz hakim olsaydınız diğer dava hakkında “açılmamış sayılmasına” karar verir miydiniz?
Old 13-05-2009, 15:26   #40
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Konuyla ilgili karar

T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/8532
K. 2006/10534
T. 30.10.2006
• KİRA ALACAĞI NEDENİYLE TAKİP ( Aylık Kira Bedelinin Takipte İstediği Miktar Olduğunu İspat Edemediğinden Kira Bedelinin Davalının Kabul Ettiği Aylık Tutar Olduğunun Kabulü Gereği )
• MUACCELİYET KOŞULU ( Muaccel Hale Gelen Aylara İlişkin Kira Paralarının Da Tebliğ Edilen Ödeme Emrinde Tanınan Yasal Otuz Günlük Süre İçerisinde Ödenmesi Gereği )
• TEMERRÜT NEDENİYLE TAHLİYE ( Muaccel Hale Gelen Kira Bedellerinin Tamamının Yasal Süresi İçerisinde Ödenmemesi Nedeniyle Temerrüt Olgusu Gerçekleştiğinden İtirazın Kaldırılmasına Kiralananın Tahliyesine Karar Verilmesi Gereği )
2004/m.269
ÖZET : Dava, davalı hakkında muaccel hale gelen ve ödenmeyen aylar kira bedellerinin tahsili için yapılan icra takibine itiraz nedeniyle itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir.

İlk takibe konu edilmeden muaccel olan kira bedellerinin sonradan yeni bir takip ile istenilmesinde bir usulsüzlük yoktur. Muaccel hale gelen aylara ilişkin kira paralarının da tebliğ edilen ödeme emrinde tanınan yasal otuz günlük süre içerisinde ödenmesi gerekir. Buna göre, muaccel hale gelen kira bedellerinin tamamının yasal süresi içerisinde ödenmemesi nedeniyle temerrüt olgusu gerçekleştiğinden itirazın kaldırılmasına kiralananın tahliyesine karar verilmelidir.

DAVA : İcra mahkemesince verilmiş bulunan karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı alacaklı vekilinin, davalı borçlu hakkında kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istemli olarak başlatmış olduğu icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emrine, davalı borçlunun yasal süresinde itiraz etmesi üzerine, davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması, takibin devamı ve kiralananın tahliyesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece, taraflar arasında yeni kira döneminde belirlenmiş bir kira bedeli olmadığı ve muaccel olan ayların bölünerek iki ayrı takibe konu edilemeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalı hakkında muaccel hale gelen ve ödenmeyen aylar kira bedellerinin tahsili için icra takibi başlattığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiği gibi yasal süresi içerisinde takibe konu kira borcunu da ödemediğini belirterek, itirazın kaldırılmasını ve kiralananın tahliyesini istemiş, davalı yeni dönem kira bedelinin henüz belirlenmediğini, muaccel olan ayların bölünerek iki ayrı takibe konu edilemeyeceğini ve takibin kira bedelleri henüz istenebilir olmadan yapıldığını bu sebeplerle davanın reddini savunmuştur.

Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 01.11.2004 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede aylık kira bedelinin 750.000.000.- TL olarak, her ayın beşinci günü ödeneceği, özel şartlar bölümünün 8. maddesinde aylık kira paralarından birisinin zamanında ödenmemesi halinde dönem sonuna kadar tüm aylar kira parasının muaccel hale geleceği kararlaştırılmış, geçerli bir artış şartı öngörülmemiştir. Sözleşmenin kira parasının ödenmesine ilişkin bu özel hükmü geçerli olup tarafları bağlar. Davacı bu sözleşmeye dayanarak 06.12.2005 tarihinde başlattığı tahliye istekli icra takibi ile zamanında ödenmeyen Kasım 2005 ayından bakiye 700.000.000.- TL kira bedeli ile Aralık 2005 ayı kira bedeli 1.500.000.000.- TL toplamda 2.200.000.000.- TL kira bedelinin tahsilini istemiş, muaccel olan tüm aylar kira bedelini bu takipte istememiştir. Davacı, bundan sonra dava konusu edilen 27.01.2006 tarihinde yaptığı yeni takip ile Kasım ve Aralık 2005 aylar kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle sözleşmedeki muacceliyet koşulu gereğince kira dönemi sonuna kadar olan aylık 1.500.000.000.- TL kira bedeli üzerinden Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim 2006 ayları kira paralarının tahsilini ve kiralananın tahliyesini istemiştir. Davalı, gerek her iki icra takibine yaptığı itirazında gerekse yargılamadaki savunmasında kira bedelinin davacının istediği gibi aylık 1.500.000.000.- TL olmadığını, davacı ile aralarında Kararlaştırılmış bir kira bedeli olmamakla birlikte aylık 860.000.000.- TL olarak kira bedellerini davacıya PTT kanalıyla konutta teslimli gönderdiğini, kira borcu bulunmadığı gibi, muaccel olmuş bir kira borcu da olmadığını, muaccel olmuş aylar kira bedelinin bölünerek iki ayrı takibe konu edilemeyeceğini savunup davanın reddini istemiştir. Davalı, aylık kira miktarına karşı çıktığına göre, davacının kiralananın aylık kira bedelini ispatlaması gerekir. Davacı kiralananın aylık kira bedelinin takipte istediği miktar olduğunu ispat edemediğinden, kira bedelinin davalının kabul ettiği aylık 860.000.000.- TL olduğunun kabulü gerekir.

Ne var ki davalı, sözleşmedeki muacceliyet koşuluna işlerlik kazandıran ve ilk icra takibine konu edilen Kasım 2005 ayı bakiye kira parası ve Aralık 2005 ayı kira parasını kabul ettiği miktar üzerinden 19.12.2005 tarihinde icra dosyasına yatırmış, sözleşmede kararlaştırılan ödeme zamanına göre ait olduğu ayların beşinci gününde ödenmediğinden sözleşmenin özel şartlar bölümünün 8. maddesi gereğince kira dönemi sonuna kadarki kira paraları da istenebilir hale gelmiştir. İlk takibe konu edilmeden muaccel olan kira bedellerinin sonradan yeni bir takip ile istenilmesinde bir usulsüzlük yoktur. Muaccel hale gelen aylara ilişkin kira paralarının da 30.01.2006 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrinde tanınan yasal otuz günlük süre içerisinde ödenmesi gerekir. Mahkemece muaccel hale gelen kira bedellerinin tamamının yasal süresi içerisinde ödenmemesi nedeniyle temerrüt olgusu gerçekleştiğinden itirazın kaldırılmasına kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın ( BOZULMASINA ), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 30.10.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 13-05-2009, 15:34   #41
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Muacceliyet: Borcun yerine getirilme zaman ve şartlarının doğmasıdır.(Hukuk Sözlüğü-Esat Şener)

Tespitler:

1- Kira sözleşmesinde muacceliyet şartı bulunmaktadır.
2- Kiracı bir kısım kiraları ödemediği için icra takibi yapılmış, akabinde temerrüt nedeniyle tahliye davası açılmıştır. Tahliye yönünde karar verilmişse de karar henüz kesinleşmemiştir. Dolayısıyla dava derdesttir.
3- Dava sürerken kiracı bir kısım kiraları da ödememiştir. Kiralayan hem bu aylıkları hem de muacceliyet şartı gereği, dönem sonuna kadar olanları icra takibine konu etmek istemektedir.

Foruma Eklenen Bazı Mesajların Ana Başlıkları:

1- Kiralayan ilk icra takibi ile akdin feshi yönünde irade beyanında bulunduğundan bakiye kirayı isteyemez/istememelidir. Çünkü akdi kendisi feshetmek istemiştir.
2- Durum, süresinden önce mecuru boşaltan kiracının durumu gibidir. O nedenle, kiralayan boş kalan ayların kirasını istemelidir.

Cevaplarım:

1- Özellikle 6570 S.K.na tabi yerlerde, kiralayanın tek taraflı olarak akdi fesih beyanının önemi yoktur. Öyle olsaydı, dava açmaya da gerek olmayacaktı. Fesih ihbarı, dava şartıdır. Aktin feshini istemeden tahliye istenemez.

2- Somut olayda, tahliye kararı verilmiş, karar kesinleşmemiştir. Kiracı, teminat yatırıp tehir-i icra kararı getirdikten sonra, (karar kesinleşmeden)kiralayan cebri icra yoluyla kiracıyı çıkaramayacaktır. Karar verilir verilmez, (Hatta fesih iradesi kiracıya ulaşır ulaşmaz diyenler de var) akdin feshedileceğini savunanlar, kiracı kararı temyiz edip yukarıdaki merasimi de izledikten sonra ve halen mecurda oturuyorsa ve halen hiç kira ödemiyorsa, (Muacceliyet şartını bir kenara bırakalım.) geçmiş kira aylıklarını nasıl tahsil edecek? Atdin feshedildiğini, ona dayanılmayacağını iddia ediyorsak, kiralayana hangi yol önerilmektedir? Kiracıyı fuzuli şagil olarak kabul edip, işgal tazminatı mı isteyeceklerdir. Bu sorunun cevabı HAYIRSA, sözleşme ayaktadır. Hükümleri uygulanacaktır.

3- Durum süresinden önce mecuru boşaltan kiracı gibi değildir. Orada muaccel olmuş bir borç yoktur(Muacceliyet sözleşmesi yoksa). “Muacceliyet: Borcun yerine getirilme zaman ve şartlarının doğmasıdır” Her ay işleyecek kira paraları vadesi geldiğince, istenecektir. Bu arada kiralayan da mecuru kiralamak için gayret gösterecektir. (Bu husus da tartışmaya açık bir husustur)

Ancak somut olayda gözardı edilen bir husus var ve neden gözardı edildiğini anlayamadım. Kiracı mecuru boşaltmamış ki, halen oturmaktadır. Kararı da temyiz ettiyse, hangi ölçüte göre sadece “boş kalan aylardan “sorumlu tutulacaktır. Yargıtay’a giden dosyanın 1 yıldan önce dönmeyeceğini hepimiz bilmekteyiz. Bu arada zaten kira dönemi bitecektir.

Bu nedenle kiralayan muacceliyet şartına göre, dönem sonuna kadar işleyecek kiraları isteyebilir. Borç ödenirse; kiracı kararı temyiz etmez de mecuru hemen boşaltırsa dava yoluyla iade alabileceği rakamı talep edecektir. Ortada hakkaniyete, M.K.2 inci maddeye ve usul ekonomisine aykırı bir durum yoktur. Kirasını ödemediği için tahliye davası açılan, mecuru halen boşaltmayıp; üstüne işleyen kira paralarını da ödemeyen kiracıyı korumak kanunkoyucunun işi olamaz.

4- Fazla üzerinde durulmayan (Saim Bey durmuştu, ben de cevap vermiştim) bir husus ise, “muacceliyet şartı” bölünerek kullanılabilir miydi? Ben kiracının ilk temerrüde düştüğü kira aylığında, kiralayan tarafından muacceliyet şartının kullanılmamasının “hoşgörü” olarak nitelenmesini, vazgeçme olarak nitelenmemesi gerektiğini söylemiştim. Kısaca muacceliyet şartı kullanılmadan bir kısım kira aylıkları icra kanalıyla talep edildikten sonra, ödenmeyen diğer aylar için muacceliyet şartının kullanılabileceğini savunmuştum. Aşağıya ilgili Yargıtay kararını da aktarıyorum. Ancak Yargıtay’ın istikrar kazanan bir görüşü var. Muacceliyet şartını bölerek “iki haklı ihtar nedeniyle tahliye davası” açılamaz.

Kiralayan icra takibi açarak veya dava açarak akdi feshetmiştir diyenlere bir sorum olacak. Müvekkilimizin kiracısı, hem kira parasını ödememiştir, hem de mecuru 3. kişiye devretmiştir. “Akde aykırılık” nedeniyle tahliye davası açtık. Muacceliyet şartına dayanarak “temerrüt nedeniyle tahliye davası” açtık ve kazandık. Diğer dava derdest…Siz hakim olsaydınız diğer dava hakkında “açılmamış sayılmasına” karar verir miydiniz?

Bazı noktalara katılmasam da genel itibariyle çoğu görüşünüze katılıyorum.
Old 13-05-2009, 16:36   #42
Adli Tip

 
Varsayılan

Dikkat edilirse, ben 34. mesajın 3. paragrafındaki yazıma kadar, muaccelliyetten zaten bahsetmedim. Bu anlamda konuyla aslında çok da ilgisi olmayan bazı düşüncelerimi yazmış oldum. (ki, bu biraz gereksiz ve hatta hatalı da olmuş.)
Forumda muacceliyet şartının doğurduğu hakkın ne olmadığı yazıldı ama ne olduğu açıklanmadı. Tamam, tazminat değil. Cezai şart da değil. Peki ne? Ben bunun asıl alacak doğurduğunu söyledim... Kiracı bu şartla, kiralananı kullanmadığı dönemin kirasını borçlanmış oluyor.
Muacceliyet şartı ne zaman işlerlik kazanır? Ve ne zaman hakkaniyete uygun bir neticeye sebep verir? Neticede, muaccileyet şartıyla, kiracının gayrimenkulu henüz kullanmadığı bir dönem için, sözleşmeyle kararlaştırılmış vade tarihinden önce talepte bulunma hakkı elde ediliyor. (Yanılıyor muyum?) Bunu hakkaniyetle açıklamak bence güç. Sözleşmeyle açıkladığımızda ise, sözleşme maddesine göre, sözleşme ayaktayken doğması yeterlidir.
Bu anlamda benim katılmadığım düşünce,
1- Muaccel olmuş bir kira alacağının miktarı bellidir. Bu miktardan indirim yapılması hali ise farklı bir konudur.
2- Sözleşme devam ederken o sözleşmeden kaynaklanan hakların her biri kullanılabilir. Feshi istemek, fesih gerçekleşmeden doğmuş olan hakkı talep etmeye engel değildir.

Saygılarımla,

Bir de söylediklerimle çelişen bir karar ekliyorum

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1994/6-471
K. 1994/568
T. 5.10.1994
• KİRA SÖZLEŞMESİNİN FESHİ ( Muacceliyet kazanan kira paraları )
• KİRA BEDELİNİN MUACCELİYET KAZANMASI ( Kira akdinin karşılıklı feshi )
• KİRA
818/m.260,262,74
ÖZET:Kiracının temerrüdü sebebiyle muaccel olan tüm yıllık kira bedelinin tahsili davasında:
Davalı kiracının kiralananı boşaltma taahhüdüne vc fiilen boşaltmaya karşı çıkmayan davacı yönünden boşaltma isteği gerçekleşmiş, kira sözleşmesi tarafların iradesine uygun biçimde feshedilmiştir,
Ortada varlığından söz edilebilecek bir kira sözleçmesi kalmadığına göre, oturulmayan kiralanan için bir kira parası alacağından söz edilemez.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tahliye ve kıra alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 14.12.1993 gün ve 1993/1545- 1993/1611 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 25.1.1994 gün ve 483-610 sayılı ilâmı:
( ... Davacı, davalı ile aralarındaki yazılı kira sözleşmesine ve özellikle özel şartların 5 nci maddesi hükmüne göre 1993 Ekim, Kasım, Aralık ayları kirasının zamanında ödenmemesinden tüm kira yılının kira bedelinin muaccel hale geldiğini, bu muaccel borcun ihtara rağmen ödenmediğini iddia ederek Ocak ile Eylül 1994 ayları kiraları tutarı 24.750.000 liranın tahsilini istemiştir.
Taraflar temerrüt sebebiyle tahliye istemi yönünden Sulh olmuşlar ve kiralananın 1.1.1994 tarihinde boşaltılmasına bu sebeple karar verilmiştir.
Sözleşme gereği olarak muaccel olan kira parasından sadece 3 aylığının ödendiğini, kalanın ödenmediği uyuşmazlık konusu değildir. Tarafların muaccel olan ve ödenmemiş kira paralarına ilişkin anlaşmaları söz konusu değildir. Kira paralarının fiilen tahliyeye kadar ödenmesi gerekir. Özellikle istenen paralarının muaccel olduğu nazara alınarak tahsiline karar verilmesi icap eder. Bundan zuhul olunarak muaccel olan bir kısım kira parasının reddine dair kira parasının tahsiline karar verilmesi hatalı olmuştur... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, temerrüt nedeniyle kiralananın boşaltılması ve kira alacağı istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasında düzenlenen 1 yıl süreli kira sözleşmesinde, kira parasının 3'er aylık ve peşin ödeneceği belirtildikten sonra özel şartlar bölümünün 5. maddesinde de, kira parasının zamanında ödenmemesi halinde o kira dönemine ait kira parasının tamamının muaccel hale geleceği kararlaştırılmıştır. Davalı kiracının 1993 yılı Ekim, Kasım, Aralık aylarına ait kira parasını davacı kiralayana ödediği ve aleyhine açılan temyize konu dava sırasında 1.1.1994 tarihinde kiralananı boşaltacağı taahhüdünde bulunup o tarihte boşalttığı tartışmasızdır. Yine tartışmasız olan bir husus da, 1993 yılı son üç ayına ait kira parasının sözleşmede öngörülen ay başlangıcından üç gün geçirildikten sonra dördüncü gün yatırıldığıdır. Davacı, kira sözleşmesinin 5. maddesine dayanarak 1 yıllık kira döneminin yatırılmayan 9 aylık kira parası 24.750.000 liranın muaccel olduğunu ileri sürerek tahsilini istemektedir. Ancak davacının temerrüt nedeniyle açtığı tahliye davası davalı kiracı tarafından kabul edilmiş kira parası karşılığı ödenmiş olan üç aylık süre sonunda kiralananın boşaltılacağı taahhüd edilerek boşaltılmıştır. Davalı kiracının kiralananı boşaltma taahhüdüne ve fiilen boşaltmaya karşı çıkmayan davacı yönünden boşaltma isteği gerçekleşmiş durumdadır. Somut olayda açıklanan bu maddi olgu karşısında artık taraflar arasındaki kira sözleşmesinin feshinin taraf iradelerine uygun biçimde gerçekleştiğinin kabulü gerekir. 0 itibarla ortada varlığından söz edilebilecek bir kira sözleşmesi kalmadığına göre oturulmayan kiralanan için bir kira parası alacağından söz edilmesi de mümkün değildir. Hal böyle olunca mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın red edijmesi sonucu itibariyle doğrudur. 0 halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ) oyçokluğuyla karar verildi.
Old 13-05-2009, 16:55   #43
concept

 
Varsayılan Kiracının fuzuli Şagil olduğunu ilişkin Yargıtay kararı

Suat beyin ara kararı, konuyu toparlaması iyi oldu. Benim savunduğum görüş; aşağıdaki kararda da vurgulandığı üzere Suat beyin cevaplarının 2. maddesinde belirtilen fuzuli şagil yönündedir. Tahliye davası, sözleşmenin ileriye etkili feshinin sonucudur. Yoksa fesih, mahkeme kararı kesinleşene kadar askıda değildir.




T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/6324

K. 2005/9685

T. 28.10.2005

• TAHLİYE ( Kira Süresinin Dolduğu Tarihden Önce ve Sonra Kiralayanın İhtar Çekerek İşletmenin Tahliyesini Talep Ettiği/Devlet Gücü İle Kiracıyı Tahliye Ettirmiş Olmasında Yasaya Aykırılık Bulunmadığı - Hasılat Kirası )

• HASILAT KİRASI ( Kira Süresinin Dolduğu Tarihden Önce ve Sonra Kiralayanın İhtar Çekerek İşletmenin Tahliyesini Talep Ettiği - Devlet Gücü İle Kiracıyı Tahliye Ettirmiş Olmasında Yasaya Aykırılık Bulunmadığı )

• HAKSIZ İŞGAL ( Kira Sözleşmesinin Bitiminden Önce ve Sonra Kiralayanın İhtar Çekerek İşletmenin Tahliyesini Talep Etmesi/İradenin Fesih Yönünde Kullanıldığı - Kiracının Mecurdaki Varlığının Haksız İşgale Dayanacağı )

• KİRACININ DEVLET GÜCÜ İLE TAHLİYESİ ( Hasılat Kirası/Kira Süresinin Dolduğu Tarihden Önce ve Sonra Kiralayanın İhtar Çekerek İşletmenin Tahliyesini Talep Ettiği - Yasaya Aykırılık Bulunmadığı )

2886/m.75

818/m.270,287

ÖZET : Uyuşmazlık hasılat kirası sözleşmesinden kaynaklanmıştır. Kira süresinin dolduğu tarihden önce ve sonra olmak üzere kiralayan davalı ihtar çekerek işletmenin tahliyesini talep ettiğinden iradesini fesih doğrultusunda kullanmış sayılır. Başka bir anlatımla kira sözleşmenin bittiği tarihden sonraki dönemde davacının mecurdaki varlığı haksız işgale dayanmaktadır. Böyle olunca kira akdinin feshi doğrultusunda irade açıklayan kiralayanın 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının 75. maddesinden yararlanarak devlet gücü ile kiracıyı tahliye ettirmiş olmasında yasaya aykırılık yoktur.
DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 28.3.2003 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.2.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık Borçlar Kanunun 270 ve devamı maddelerinde düzenlenen hasılat kirası sözleşmesinden kaynaklanmıştır.
Davada; kira sözleşmesinin haksız feshedilerek mecurdan zorla tahliye edildiğini ileri süren davacı kiracı, yersiz muarazanın menini ve mecurun teslimini istemiş, istek hüküm altına alınmış kararı davalı kiralayan temyiz etmiştir.
Genel olarak kira sözleşmeleri rızai sözleşme türündendir. Borçlar Kanununun 1. maddesi hükmü gereğince tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının açığa vurmaları ile hüküm ve sonuçlarını meydana getirir. Karşılıklı borç doğuran ve ivazlı sözleşmelerden olan kira sözleşmeleri aynı zamanda sürekli edimlidir. Bunun doğal sonucu olarak da sözleşmenin ifa süresini taraflar kararlaştırır. Kira ilişkisi kural olarak sözleşme süresinin geçmesi ile sona erer. Taraflar bu sürenin sonunda anlaşarak kira ilişkisini sona erdirebilecekleri gibi gerek yeni sözleşme yapmayacaklarına dair irade beyanı bildirimi ve gerekse eylemli tutum ve davranışlarıyla da kurdukları sözleşme ilişkisini sona erdirebilir. Ancak hemen belirtilmelidir ki, mahkeme kararındaki kabulün aksine taraflardan herbiri tek yanlı irade açıklaması ile sözleşmeyi feshetme yetkisine haizdir. Bu irade açığa vurulduğunda kira sözleşmelerinin feshi ani edimli sözleşmelerden olan eser sözleşmelerinin aksine geriye etkili değil ileriye etkili sonuçlar meydana getirir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; yanlar arasındaki ilişki 27.10.1993 başlangıç tarihli sözleşme ile kurulmuştur. Sözleşme süresi üç yıl olup 27.10.1996 tarihinde sona ermektedir. Borçlar Kanununun 287. maddesi uyarınca muayyen süre ile akdedilen kiralarda kira müddeti bitip de tarafların muhalefeti olmaksızın kiracı kiralayanı kullanmaya devam ettiği takdirde iki taraf hiçbir ihbar yapmamış ve aksine sözleşme hükmü yoksa bu sürenin geçmesinden 6 ay evvel ihbarı fesholuncaya kadar akit seneden seneye yenilenmiş sayılır. Somut olayı, yasanın bu hükmün çerçevesinde değerlendirmek ve uyuşmazlığı buna göre çözümlemek gerekmektedir. Her ne kadar davacı zabıta gücü ile tahliyenin sağlandığı 20.9.1998 tarihine kadar mecuru kullanmaya devam etmiş ise de, kira süresinin dolduğu 27.10.1996 tarihinden önce ve sonra olmak üzere kiralayan davalı 27.9.1996, 10.6.1997 ve 13.8.1998 tarihli ihtarlarında işletmenin tahliyesini talep ettiğinden iradesini fesih doğrultusunda kullanmış sayılır. Başka bir anlatımla kira sözleşmenin bittiği 27.10.1996 tarihinden sonraki dönemde davacının mecurdaki varlığı haksız işgale dayanmaktadır. Böyle olunca kira akdinin feshi doğrultusunda irade açıklayan kiralayanın 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının 75. maddesinden yararlanarak devlet gücü ile kiracıyı tahliye ettirmiş olmasında yasaya aykırılık yoktur. Bütün bu olgular değerlendirilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken istemin hüküm altına alınması doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULAMSINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 28.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
yarx
Old 13-05-2009, 17:12   #44
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan bertali
Suat beyin ara kararı, konuyu toparlaması iyi oldu. Benim savunduğum görüş; aşağıdaki kararda da vurgulandığı üzere Suat beyin cevaplarının 2. maddesinde belirtilen fuzuli şagil yönündedir. Tahliye davası, sözleşmenin ileriye etkili feshinin sonucudur. Yoksa fesih, mahkeme kararı kesinleşene kadar askıda değildir.




T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/6324

K. 2005/9685

T. 28.10.2005

• TAHLİYE ( Kira Süresinin Dolduğu Tarihden Önce ve Sonra Kiralayanın İhtar Çekerek İşletmenin Tahliyesini Talep Ettiği/Devlet Gücü İle Kiracıyı Tahliye Ettirmiş Olmasında Yasaya Aykırılık Bulunmadığı - Hasılat Kirası )

• HASILAT KİRASI ( Kira Süresinin Dolduğu Tarihden Önce ve Sonra Kiralayanın İhtar Çekerek İşletmenin Tahliyesini Talep Ettiği - Devlet Gücü İle Kiracıyı Tahliye Ettirmiş Olmasında Yasaya Aykırılık Bulunmadığı )

• HAKSIZ İŞGAL ( Kira Sözleşmesinin Bitiminden Önce ve Sonra Kiralayanın İhtar Çekerek İşletmenin Tahliyesini Talep Etmesi/İradenin Fesih Yönünde Kullanıldığı - Kiracının Mecurdaki Varlığının Haksız İşgale Dayanacağı )

• KİRACININ DEVLET GÜCÜ İLE TAHLİYESİ ( Hasılat Kirası/Kira Süresinin Dolduğu Tarihden Önce ve Sonra Kiralayanın İhtar Çekerek İşletmenin Tahliyesini Talep Ettiği - Yasaya Aykırılık Bulunmadığı )

2886/m.75

818/m.270,287

ÖZET : Uyuşmazlık hasılat kirası sözleşmesinden kaynaklanmıştır. Kira süresinin dolduğu tarihden önce ve sonra olmak üzere kiralayan davalı ihtar çekerek işletmenin tahliyesini talep ettiğinden iradesini fesih doğrultusunda kullanmış sayılır. Başka bir anlatımla kira sözleşmenin bittiği tarihden sonraki dönemde davacının mecurdaki varlığı haksız işgale dayanmaktadır. Böyle olunca kira akdinin feshi doğrultusunda irade açıklayan kiralayanın 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının 75. maddesinden yararlanarak devlet gücü ile kiracıyı tahliye ettirmiş olmasında yasaya aykırılık yoktur.
DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 28.3.2003 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.2.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık Borçlar Kanunun 270 ve devamı maddelerinde düzenlenen hasılat kirası sözleşmesinden kaynaklanmıştır.
Davada; kira sözleşmesinin haksız feshedilerek mecurdan zorla tahliye edildiğini ileri süren davacı kiracı, yersiz muarazanın menini ve mecurun teslimini istemiş, istek hüküm altına alınmış kararı davalı kiralayan temyiz etmiştir.
Genel olarak kira sözleşmeleri rızai sözleşme türündendir. Borçlar Kanununun 1. maddesi hükmü gereğince tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının açığa vurmaları ile hüküm ve sonuçlarını meydana getirir. Karşılıklı borç doğuran ve ivazlı sözleşmelerden olan kira sözleşmeleri aynı zamanda sürekli edimlidir. Bunun doğal sonucu olarak da sözleşmenin ifa süresini taraflar kararlaştırır. Kira ilişkisi kural olarak sözleşme süresinin geçmesi ile sona erer. Taraflar bu sürenin sonunda anlaşarak kira ilişkisini sona erdirebilecekleri gibi gerek yeni sözleşme yapmayacaklarına dair irade beyanı bildirimi ve gerekse eylemli tutum ve davranışlarıyla da kurdukları sözleşme ilişkisini sona erdirebilir. Ancak hemen belirtilmelidir ki, mahkeme kararındaki kabulün aksine taraflardan herbiri tek yanlı irade açıklaması ile sözleşmeyi feshetme yetkisine haizdir. Bu irade açığa vurulduğunda kira sözleşmelerinin feshi ani edimli sözleşmelerden olan eser sözleşmelerinin aksine geriye etkili değil ileriye etkili sonuçlar meydana getirir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; yanlar arasındaki ilişki 27.10.1993 başlangıç tarihli sözleşme ile kurulmuştur. Sözleşme süresi üç yıl olup 27.10.1996 tarihinde sona ermektedir. Borçlar Kanununun 287. maddesi uyarınca muayyen süre ile akdedilen kiralarda kira müddeti bitip de tarafların muhalefeti olmaksızın kiracı kiralayanı kullanmaya devam ettiği takdirde iki taraf hiçbir ihbar yapmamış ve aksine sözleşme hükmü yoksa bu sürenin geçmesinden 6 ay evvel ihbarı fesholuncaya kadar akit seneden seneye yenilenmiş sayılır. Somut olayı, yasanın bu hükmün çerçevesinde değerlendirmek ve uyuşmazlığı buna göre çözümlemek gerekmektedir. Her ne kadar davacı zabıta gücü ile tahliyenin sağlandığı 20.9.1998 tarihine kadar mecuru kullanmaya devam etmiş ise de, kira süresinin dolduğu 27.10.1996 tarihinden önce ve sonra olmak üzere kiralayan davalı 27.9.1996, 10.6.1997 ve 13.8.1998 tarihli ihtarlarında işletmenin tahliyesini talep ettiğinden iradesini fesih doğrultusunda kullanmış sayılır. Başka bir anlatımla kira sözleşmenin bittiği 27.10.1996 tarihinden sonraki dönemde davacının mecurdaki varlığı haksız işgale dayanmaktadır. Böyle olunca kira akdinin feshi doğrultusunda irade açıklayan kiralayanın 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının 75. maddesinden yararlanarak devlet gücü ile kiracıyı tahliye ettirmiş olmasında yasaya aykırılık yoktur. Bütün bu olgular değerlendirilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken istemin hüküm altına alınması doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULAMSINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 28.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
yarx


Sayın bertali,

Daha önce yayınladığınız karara yanıt ekleyemeden, benzer bir karar eklemişsiniz. İki karar da "hasılat kirası"na ilişkindir. Sizin olayınızla ilgisi yoktur. 6570 S.K. da "süre bitimi nedeniyle tahliye davası" bulunmamaktadır. Ancak B.K. na tabi yerler için sözkonusu olabilir. Yani B.K.na tabi bie yer için akit süresi (Gerekli zamanlarda ihtarlar çekildikten sonra) bitince kiralayanın tek taraflı fesih beyanı ile akit sona ermektedir.Ondan sonra kiracı fuzuli şagil sayılmaktadır. Ancak 6570 S.K.a göre bu mümkün değildir.
Old 13-05-2009, 18:58   #45
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Muacceliyet: Borcun yerine getirilme zaman ve

Sayın Suat Abi;

Sizin mesajınızdan alıntı yaparak soruyorum ama, sorum sadece size değil. Ayrıca art niyetli bir soru da değil, öğrenmek için soruyorum.

Sayın Üyeler;

1- Muacceliyet şartı nedir? Ne işe yarar?
2- Hakkaniyetle bağlantısı nasıl kurulur?
3- Sözleşmede muacceliyet şartı varsa ve belirtilen sürede kira ödenmezse, bakiye kiralar kendiliğinden muaccel olur mu? Yoksa muaccel olabilmesi için kiralayanın ayrıca hukuki bir işlemine ihtiyaç var mıdır?

Saygılarımla,
Old 13-05-2009, 19:27   #46
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Kiralayan icra takibi açarak veya dava açarak akdi feshetmiştir diyenlere bir sorum olacak. Müvekkilimizin kiracısı, hem kira parasını ödememiştir, hem de mecuru 3. kişiye devretmiştir. “Akde aykırılık” nedeniyle tahliye davası açtık. Muacceliyet şartına dayanarak “temerrüt nedeniyle tahliye davası” açtık ve kazandık. Diğer dava derdest…Siz hakim olsaydınız diğer dava hakkında “açılmamış sayılmasına” karar verir miydiniz?

Suat Bey,

Bu sorunuzu hangi amaçla sordunuz? Konuyla bağlantı kurduğunuz için mi soruyorsunuz?
Old 14-05-2009, 10:34   #47
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Sayın Suat Abi;

Sizin mesajınızdan alıntı yaparak soruyorum ama, sorum sadece size değil. Ayrıca art niyetli bir soru da değil, öğrenmek için soruyorum.

Sayın Üyeler;

1- Muacceliyet şartı nedir? Ne işe yarar?
2- Hakkaniyetle bağlantısı nasıl kurulur?
3- Sözleşmede muacceliyet şartı varsa ve belirtilen sürede kira ödenmezse, bakiye kiralar kendiliğinden muaccel olur mu? Yoksa muaccel olabilmesi için kiralayanın ayrıca hukuki bir işlemine ihtiyaç var mıdır?

Saygılarımla,

Suat Abi,

"Sorum sadece size değil" dedim ama "siz cevap vermeyin" demedim. Bari siz yardımcı olsanız.

Oturulmamış ayın kirasını istemek haksızlık...
Oturulan ayın kirası zaten muaccel...
Muacceliyet olunca, geriye kalan aylarda da kiracının evde oturması mı garanti ediliyor? Yani kira sözleşmesinin kendisi, kiracının kira müddeti boyunca kira ödemesini, bu sözleşmenin muaccileyet maddesi de, kira müddeti boyunca kiracının evde oturmasını mı teminat altına alıyor?

Sözleşme fesholursa, muacelliyet şartının işlevi yok. Sözleşme devam ederse, o kiralar zaten muaccel olacak...
Ödeme tarihini erkene getiren bu şartı, tüm kiralayanlar faiz almak için mi yazıyorlar?

En saf saygılarımla,
Old 14-05-2009, 10:44   #48
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
En saf saygılarımla,

Konu saflıktan açılmışken bir soru da ben sorayım:

Kira döneminin ikinci ayında temerrüte düşmüş kiracı kiralanandan anında kovalanacak, geri kalan oturmadığı 10 aylık kirayı hemen ödemek zorunda kalacak, bunun sonrasında kiralayan kiralananı hemen başkasına kiraya vererek yeni kiracısından 10 aylık kira daha alacak.

Kanun'un doğru yorumu mudur?
Old 14-05-2009, 10:50   #49
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı


Kanun'un doğru yorumu mudur?

Kanun'un "saf" bir yorumu olabilir bu.
Old 14-05-2009, 11:08   #50
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Kira döneminin ikinci ayında temerrüte düşmüş kiracı kiralanandan anında kovalanacak,

Kiracıyı ANINDA kovalayabilecek kiralayana zaten karada ölüm yok.

Kiracı muaccel olmuş 10 aylık kirayı süresinde öderse evde 10 ay daha oturabilir.

Kiracı kirayı ödemedi diye kiralayan sözleşmeyi feshederse, fesih geçmişe değil ileriye dönük hüküm doğuracağından, geçmişte doğmuş ve muaccel olmuş alacağı istemekte hukuken bir mahsur olmaması gerektiği kanısındayım.

"Muacceliyet şartının" hukuki niteliği ortaya konarsa, bu alacaktan indirim yapılması tartışılabilir. Ancak tazminat ya da cezai şart değilse indirim yapmayı açıklamak zor olabilir.

Hala katıksız saygılarımla,
Old 14-05-2009, 11:25   #51
Adli Tip

 
Varsayılan

Ben (bu konuda) doğru ve/veya doyurucu cevaplar veremedeğime ikna olduğum için, en azından doğru sorular sorarak katkıda bulunmayı denedim.

Diğer üyeler de mi benle aynı durumda, yoksa "meslektaşların soruları" dışında bir de "meslektaşların cevapları" diye bir forum mu var?

Old 14-05-2009, 11:27   #52
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

İki adet Yargıtay kararı ekliyorum. Bunlardan birincisi, muacceliyet şartının tazminat olarak nitelendirilemeyeceğine veyahut (kalan aylara yönelik tazminat tabirinin muacceliyet şartı olarak kabul edilemeyeceğine) dairdir. Diğeri ise, boşaltılan mecur için, muacceliyet şartı olsa bile kalan ayların kirasının istenemeyeceğine ilişkindir. Bu karar kısmen Adli Tip'in eklediği HGK kararı gibidir.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/1931
K. 2002/2882
T. 11.2.2002
• KİRANIN ÖDENMEMESİ ( Kira Sözleşmesinin Herhangi Bir Şartına Uyulmaması Kiralayana Akdi Feshetme Yetkisi Vermekte - Diğer Aylara Ait Kiranın Muaccel Olacağına Dair Hüküm Bulunmamakta )
• SÖZLEŞMENİN FESHİ ( Kira Sözleşmesinin Herhangi Bir Şartına Uyulmaması - Bir Kiranın Ödenmemesi Halinde/Diğer Aylara Ait Kiranın Muaccel Olacağına Dair Hüküm Bulunmamakta )
• MUACCELİYET ( Kira Sözleşmesinde/Bir Kiranın Ödenmemesi Halinde - Kalan Kiraların Tazminat Olarak Alınabileceği/Bunun Muacceliyet Şartı Olarak Kabul Edilemeyeceği )
• KİRA SÖZLEŞMESİNE UYMAMA ( Kiralayana Akdi Feshetme Yetkisi Vermekte - Kalan Kiraların Tazminat Olarak Alınabileceği/Bunun Muacceliyet Şartı Olarak Kabul Edilemeyeceği )
818/m.19, 20, 257
ÖZET : Kira sözleşmesinin 38. maddesi sözleşmenin herhangi bir şartına uyulmaması halinde kiralayana akdi feshi yetkisi tanımakta, kalan kiraların da tazminat olarak alabileceği hükmünü taşımaktadır. Merciin bu maddeyi muacceliyet şartı kabul etmesi hatalıdır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Kira sözleşmesinde kiralardan herhangi birinin zamanında ödenmemesi halinde takip eden aylar kira parasının muaccel olacağına dair özel bir hüküm bulunmamaktadır. Sözleşmenin 38. maddesi bu anlamda bir hüküm ifade etmemektedir. Bu maddedeki hüküm sözleşmenin herhangi bir şartına uyulmaması halinde kiralayana akdi feshi yetkisi tanımakta, kalan kiralarında tazminat olarak alabileceği hükmünü taşımaktadır. Merciin bu maddeyi muacceliyet şartı kabulü ile yazılı şekilde karar vermesi doğru olmadığı gibi kabul şekline göre de borçlunun ödemeye ilişkin ibraz ettiği makbuzların da tartışılmadan itirazın tümünün kaldırılması da doğru değildir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca bozulmasına, 11.2.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/8970
K. 2008/11636
T. 23.6.2008
• KİRA SÖZLEŞMESİ ( Tahliye Talebi - Kiralananı Süresinden Önce Boşaltan Kiracı Muacceliyet Şartı Nedeniyle Yıllık Kira Parasından Sorumlu Tutulamayacağı/Kiralananın Yeniden Kiraya Verilebileceği Süre İçerisindeki Zarardan Sorumlu Olduğu )
• MUACCELİYET ( Kiralananı Süresinden Önce Boşaltan Kiracı Muacceliyet Şartı Nedeniyle Yıllık Kira Parasından Sorumlu Tutulamayacağı - Kiralananın Yeniden Kiraya Verilebileceği Süre İçerisindeki Zarardan Sorumlu Olduğu )
• KİRALANANIN SÜRESİNDEN ÖNCE BOŞALTILMASI ( Kiracı Muacceliyet Şartı Nedeniyle Yıllık Kira Parasından Sorumlu Tutulamayacağı - Kiralananın Yeniden Kiraya Verilebileceği Süre İçerisindeki Zarardan Sorumlu Olduğu )
• TAHLİYE TALEBİ ( Kira Alacağının Tahsili - Kiralananı Süresinden Önce Boşaltan Kiracı Muacceliyet Şartı Nedeniyle Yıllık Kira Parasından Sorumlu Tutulamayacağı/Kiralananın Yeniden Kiraya Verilebileceği Süre İçerisindeki Zarardan Sorumlu Olduğu )
• KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ ( Kiralananı Süresinden Önce Boşaltan Kiracı Muacceliyet Şartı Nedeniyle Yıllık Kira Parasından Sorumlu Tutulamayacağı - Kiralananın Yeniden Kiraya Verilebileceği Süre İçerisindeki Zarardan Sorumlu Olduğu )
818/m.260
ÖZET : Dava, kira alacağının tahsili ve tahliye talebidir. Aylık kira parasının ödenmemesi halinde yıllık kira bedelinin tamamının muaccel olacağı kararlaştırılmış ise de, kiralananı süresinden önce boşaltan kiracı muaceliyet şartı nedeniyle yıllık kira parasından sorumlu tutulamaz. Kiralananın yeniden kiraya verilebileceği süre içerisindeki zarardan sorumludur.
DAVA : Dava dilekçesinde 10.350,95 YTL kira alacağının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili ile tahliye istenilmiştir. Mahkemece davanın tahliye istemi yönünden konusu kalmadığından reddine, kira alacağı yönünden kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Dava dilekçesinde, davalı kiracının Temmuz 2007-Mayıs 2008 arası kira bedelinden sorumlu olduğu ileri sürülerek 10.350,95 YTL kira alacağının tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki haksız itirazın iptali ile takibin devamı ile %40 icra inkar tazminatının tahsili ile tahliye istenilmiştir.
Davalı, dava konusu yeri 27.11.2007 tarihinde tahliye ettiğini ve davacı kiralayan tarafından yeniden kiraya verildiği nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesinde aylık kira parasının ödenmemesi halinde yıllık kira bedellerinin tamamının "muaceliyet kesbedeceği" kararlaştırılmıştır. Bu hüküm uyarınca yıllık kira bedelinin muaccel olabilmesi, öncelikle kira borcunun varlığına bağlıdır. Zira, sözleşmede muaccel olması öngörülen kira bedelidir. Kira bedeli kiralananın kullanılmasının karşılığı olup, kiralananın süresinden önce boşaltılması halinde kira borcu yerine, sözleşmenin ihlali nedeniyle tazminat borcu doğmaktadır. O bakımdan kiralananı boşaltan kiracı, muaceliyet şartı nedeni ile bir yıllık kira parasından sorumlu tutulamaz. Kiralananın yeniden kiraya verilebileceği süre içerisindeki zarardan, ( daha fazla bir zarar ispat edilmediği takdirde o sürenin kira parası kadar zarardan ) sorumludur.
Davalı kiralananın 27.11.2007 tarihinde davalı kiralananı 27.12.2007 tarihinde boşalttığını, kiraya verildiği tarihten sonraki kira parasından sorumlu olmayacağını savunmaktadır. Davacının bu savunması üzerinde de durularak gerekli inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince ( BOZULLMASINA ) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.06.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 14-05-2009, 11:33   #53
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
"Muacceliyet şartının" hukuki niteliği ortaya konursa,

Bence hukuki niteliği tartışılması gereken konu "muacceliyet" değil. Tahliyeye rağmen istenen gelecek ayların kirası olan ALACAK nedir? Alacağın hukuki niteliği tartışılmalı.

Gelecek aylar gelmeyecek çünkü kiracı kiralananı boşaltmıştır. Gelecek aylar geldiğinde kiracıyı adreste bulamayacaktır. Gelecek aylar başka bir kiracıya gelecektir.

Başkasına kiraya verilen bir yerin kirasını peşin olarak ikinci kez istemek için çok sağlam bir hukuki neden gerekir.

"Sözleşme serbestisi" "muacceliyet" kavramları kiracıyı perişan etmek için kullanılmamalı kanısındayım.

İmza: Saftirik
Old 14-05-2009, 11:36   #54
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
İki adet Yargıtay kararı ekliyorum. Bunlardan birincisi, muacceliyet şartının tazminat olarak nitelendirilemeyeceğine dairdir. Diğer ise, boşaltılan mecur için, muacceliyet şartı olsa bile kalan ayların kirasının istenemeyeceğine ilişkindir. Bu karar kısmen Adli Tip'in eklediği HGK kararı gibidir

1- Birinci karardan, muacceliyet şartının tazminat olarak nitelendirilemeyeceğini değil, tazminata ilişkin hükmün, muacceliyet şartı olarak nitelendirilemeyeceğini anlıyorum.

2- İkinci karardan, HGK ve İBK'larla ikna olmamayı anımsıyorum.

Ayrıca o karar da bu muaccileyet şartı denen şey nedir, ne işe yarar, açıklanmamış bu kararlarda da.

Saygılar,
Old 14-05-2009, 11:42   #55
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Sayın Suat Abi;

Sizin mesajınızdan alıntı yaparak soruyorum ama, sorum sadece size değil. Ayrıca art niyetli bir soru da değil, öğrenmek için soruyorum.

Sayın Üyeler;

1- Muacceliyet şartı nedir? Ne işe yarar?
2- Hakkaniyetle bağlantısı nasıl kurulur?
3- Sözleşmede muacceliyet şartı varsa ve belirtilen sürede kira ödenmezse, bakiye kiralar kendiliğinden muaccel olur mu? Yoksa muaccel olabilmesi için kiralayanın ayrıca hukuki bir işlemine ihtiyaç var mıdır?

Saygılarımla,

Alıntı:
Ayrıca o karar da bu muaccileyet şartı denen şey nedir, ne işe yarar, açıklanmamış bu kararlarda da.

Suat abinin çalışması henüz tamamlanmadığından ben yazayım:

1. Muacceliyet, bilindiği üzere borcun vadesinin gelmesine işaret eder. Sözleşmede tayin edilen muacceliyet şartı, müeccel olan (vadesi henüz gelmemiş) alacakların, sözleşme serbestisi dairesinde talep edilebilir hale gelmesini sağlar. Bu itibarla bu şart, ne cezai şarttır ne de tazminattır. Sözleşmeden doğan/doğacak alacakların şartın tahakkuku halinde talep edilebilir hale gelmesidir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, kiralayan; kira sözleşmesi feshedilmedikçe ve şart gerçekleştiğinde o döneme ait kira müddetinin kalan ayları için henüz günü gelmemiş kiralarını talep edebilecektir. Sayın Suat Ergin'in de belirttiği gibi 6570 sayılı kanunun geçerli olduğu taşınmaz kiraları bakımından akdin feshi beyanı tek başına akdin feshine ve tahliyeye yeterli olmamakta, mahkemenin kararına ihtiyaç duyulmaktadır. Bir görüşe göre de, akdin feshi beyanının ulaşması yeterlidir. Akdin feshi yönündeki mahkeme kararı kesinleşmedikçe akit geçerli bir akittir. Muacceliyet kavramı ile ilgili şu açıklamaların okunmasında yarar vardır.

Alıntı:
Yazan T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/11-68
K. 2003/136
T. 5.3.2003
Hemen belirtmekte yarar vardır ki ; bütün borçlar açısından olduğu gibi, para borçları bakımından da temerrüdün temel şartı borcun muaccel hale gelmiş bulunmasıdır. Borçlar Kanununun 74. maddesinin mehazına göre "ifa zamanı ne sözleşmeyle ne de borç ilişkisinin niteliği ile belirlenmiş bulunmadıkça, borç hemen ifa edilir ve ifası derhal talep olunabilir. Anılan madde çerçevesinde ifa zamanı bakımından kural, borcun herhangi bir vadeye bağlı bulunmaması ve doğumu anından itibaren muaccel olmasıdır. Borcun ifası için bir vade öngörülmüşse kural olarak bu vadenin gelmesi ile muacceliyet oluşacaktır. Borcun muaccel hale gelmesi borçlu temerrüdünün ana şartı ise de, tek başına temerrüdün varlığını kabule yeterli değildir. Borçlar Kanununun 101 maddesinin 1 fıkrasında "muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur." Denilmektedir. Öyleyse borçlunun temerrüdü için ihtarın kural olarak şart kılındığının kabulü gerekir. Genel olarak da ihtarın normal gerçekleşme tarzı, alacaklının sırf ödeme talebinden ibaret iradesini borçluya bildirmesidir. Alacaklı tarafından borçluya yöneltilen ihtar, onun ödemeyi talep ettiğini tereddüte yer bırakmayacak biçimde açık ve kesin bir şekilde ortaya koymalıdır. Uygulamada ihtar yerine geçen işlemler olarak dava açılması ya da icra takibi yapılması hallerinde de temerrüdün oluşacağı kabul edilmektedir ( Dr. Nami Barlas, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar İst. 1992 S. 27 Vd ).
Old 14-05-2009, 11:47   #56
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
1- Birinci karardan, muacceliyet şartının tazminat olarak nitelendirilemeyeceğini değil, tazminata ilişkin hükmün, muacceliyet şartı olarak nitelendirilemeyeceğini anlıyorum.

2- İkinci karardan, HGK ve İBK'larla ikna olmamayı anımsıyorum.

Ayrıca o karar da bu muaccileyet şartı denen şey nedir, ne işe yarar, açıklanmamış bu kararlarda da.

Saygılar,

Doğru okumuşsun ama aynı anlama geliyor. O karardaki olayda, "kalan kira bedelelri tazminat olarak ödenir" dendiği halde Yargıtay bunun "muacceliyet şartı olarak değerlendirilemeyeceğini" söylüyor. Yani tersine yorum metoduna göre; muacceliyet şartı da tazminat olarak değrlendirilemez diyor.
Old 14-05-2009, 13:59   #57
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Suat abinin çalışması henüz tamamlanmadığından ben yazayım:

1. Muacceliyet, bilindiği üzere borcun vadesinin gelmesine işaret eder. Sözleşmede tayin edilen muacceliyet şartı, müeccel olan (vadesi henüz gelmemiş) alacakların, sözleşme serbestisi dairesinde talep edilebilir hale gelmesini sağlar. Bu itibarla bu şart, ne cezai şarttır ne de tazminattır. Sözleşmeden doğan/doğacak alacakların şartın tahakkuku halinde talep edilebilir hale gelmesidir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, kiralayan; kira sözleşmesi feshedilmedikçe ve şart gerçekleştiğinde o döneme ait kira müddetinin kalan ayları için henüz günü gelmemiş kiralarını talep edebilecektir. Sayın Suat Ergin'in de belirttiği gibi 6570 sayılı kanunun geçerli olduğu taşınmaz kiraları bakımından akdin feshi beyanı tek başına akdin feshine ve tahliyeye yeterli olmamakta, mahkemenin kararına ihtiyaç duyulmaktadır. Bir görüşe göre de, akdin feshi beyanının ulaşması yeterlidir. Akdin feshi yönündeki mahkeme kararı kesinleşmedikçe akit geçerli bir akittir. Muacceliyet kavramı ile ilgili şu açıklamaların okunmasında yarar vardır.

Sayın Saim,

Alıntısını yaptığınız HGK kararını okudum.

Alıntı:
Muacceliyet kavramı ile ilgili şu açıklamaların okunmasında yarar vardır.

"Yarar" var dediğinize göre, siz bir yararını görmüşsünüz. Lütfen bizimle de paylaşır mısınız?
Old 14-05-2009, 14:17   #58
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Kira Hukuku Okulu açıldı, kaydınızı gecikmeden yaptırırsanız orada size de zevkle anlatacağım.

Ben ciddi olarak sordum.
Old 14-05-2009, 14:21   #59
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ben ciddi olarak sordum.


Aslında ben de ciddi olarak cevaplandırmıştım. O bölümle ilgili anlamadığınız husus nedir açıkça yazarsanız cevap vermeye çalışırım. Sevgili Adli Tip, muacceliyet kavramı nedir, ne işe yarar diye sorduğu için, Yargıtay'ın o kararında "her türlü para borçları için geçerli olan" açıklamayı eklemeyi de uygun gördüm. Okumak istemiyorsanız, okumayınız.
Old 14-05-2009, 14:41   #60
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Aslında ben de ciddi olarak cevaplandırmıştım. O bölümle ilgili anlamadığınız husus nedir açıkça yazarsanız cevap vermeye çalışırım. Sevgili Adli Tip, muacceliyet kavramı nedir, ne işe yarar diye sorduğu için, Yargıtay'ın o kararında "her türlü para borçları için geçerli olan" açıklamayı eklemeyi de uygun gördüm. Okumak istemiyorsanız, okumayınız.

Adli Tip, "muacceliyet şartını" sormuş, siz de sözkonusu kararı koymuşsunuz. Karar borçların "muaccel" hale gelmesini açıklarken, "muacceliyet şartı"ndan söz etmemektedir. Sizin alnadığınız ve yararlandığınız ama benim anlayamadığım ve yararlanamadığım husus nedir acaba?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sözleşme Olmadan Mecurda Oturan Akraba Tahliye Edilebilir Mi? Av.bozkara Meslektaşların Soruları 13 09-10-2009 12:29
sözlü kira akdinde tahliye taahüdü geçerli midir? Aybüke Kağan Meslektaşların Soruları 4 14-10-2008 16:22
iş sözleşmesinde işyeri değişikliğine ilişkin konulan önşart geçerli olur mu? chveneburi Meslektaşların Soruları 16 26-11-2007 16:37
Vekile Tebliğ Hangi Durumlarda Geçerli Olur stj.Ercan KILIÇ Meslektaşların Soruları 2 27-08-2007 17:41
yetkisiz yerdeki takip için yapılan borca itiraz yetkili, yerde de geçerli olur mu? avukat_selcuk_bey Meslektaşların Soruları 2 13-07-2007 10:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,13464093 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.