Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Mehil Belgesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-07-2006, 18:25   #1
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan Mehil Belgesi

İstanbul İcra Mahkemeleri mehil belgesi alabilmek için kararın tehiri icra talepli olarak temyiz edilmesinin şart olduğu görüşünde. Taşrada böyle bir şart aranmaksızın ilamın temyiz edilmesinin yeterli olduğu görüşü hakim ve uygulama bu yönde. Hatta şirketin taşra avukatları tehiri icra talepli temyizi ilk defa duyduklarını söylüyor.

İcra İflas Kanunun 36. maddesi
İlama karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmi bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilat veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir. Bu süre ancak zorunluluk halinde uzatılabilir

Kanun hükmünde ilamın tehiri icra talepli olarak temyiz edilmesine ilişkin bir şart yok. Aksine tehiri icra talebinin mehil belgesi alındıktan sonra ileri sürüleceği gibi bir sonuç çıkıyor."Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir".Kaldı ki mantıklı olan da bu.

Gerçekten de henüz icraya konulmamış bir ilamın ileride belki icraya konur düşüncesiyle ya da hiç icraya konulmayacak bir ilamın, tehiri icra talebiyle temyiz edilmesini bir şart olarak kabul etmek ne kadar tutarlı?

Konuyla ilgili Yargıtay kararı bulamadım. Görüşlerinizi ya da elinizde karar varsa kararı paylaşabilir misiniz?
Old 27-07-2006, 19:36   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1944/18
K. 1945/7
T. 4.4.1945
• İCRANIN GERİ BIRAKILMASI ( Yorumu - İİK. m. 33 ve 36 )
• DEVLETİN TEMİNAT VERMEKDEN AYRI TUTULMASI
• TEMİNAT VERME ZORUNLULUĞU ( Devletin Ayrı Tutulması )
• TAKİP ( Ödeme Nedeniyle İcranın Geri Bırakılması )
2004/m.33,36
ÖZET : İİK`nun 36. maddesindeki "icranın geri bırakılması" hükmü; icranın geçici bir süre için durdurulması ya da temyiz edilen kararın onanması durumunda, icranın kaldığı noktadan yürümesi anlamındadır. 33. madde hükmü karşısında ise bu deyimin anlamı, "icra işlemlerinin kaldırılması ve takibe son verilmesi"dir. Bu iki madde arasındaki ayrım nedeniyle, 36. maddede sözü edilen "güvence verme zorunluluğundan devletin ayrık tutulması", kıyas yolu ile 33. madde için de uygulanamaz.

DAVA VE KARAR : İlama müstenit takip üzerine icranın geri bırakılması talebi halinde İcra ve İflas Kanununun 3890 sayılı Kanunla tadil edilen otuz üçüncü maddesinin teminat gösterilmesine mütedair fıkrası muvacehesinde icranın tehiri talebinde bulunan Hazine olduğu takdirde bilateminat icranın tehiri caiz olup olmadığı hususunda Yargıtay İcra ve İflas Dairesinin 26.10.942 gün ve 2922/3575 sayılı ilamı ile 28.2.944 gün ve 827/600 sayılı ilamı arasında içtihat ayrılığı hasıl olduğundan keyfiyetin tevhidi içtihat yoluyla halli İcra ve İflas Dairesi Başkanlığının 27.4.944 tarih ve 335 sayılı yazısı ile istenilmesine mebni ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar çoğaltılarak Genel Kurul Üyelerine dağıtılmıştı.

Müzakere için tayin olunan 4.4.945 gününe rastlıyan çarşamba günü saat 9,30 da toplanan Genel Kurul Birinci Başkan Halil Özyörük'ün başkanlığı altında müzakereye başlıyarak ihtilaflar esasını teşkil eden noktalar hulasaten Birinci Başkan tarafından izah edildikten sonra söz alan :

İcra ve İflas Dairesi Başkanı Abdullah Aytemiz: Devlet, fertler gibi teminata tabi değil mi? Dairemizden bu hususta birbirine mubayin iki karar sadır olmuştur. Temyizi dava eden Hazine de herhangi bir mümeyyiz gibi teminat vermek şartıyla temyiz yoluna gidebilir diye müteaddit kararlar verdikten sonra bunun hilafına da bir karar verildi. Bu mesele hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 443. maddesiyle İcra ve İflas Kanununun otuz altıncı maddesi tedahül ederek bir madde hükmünü almıştır. Her iki maddeye göre de icraya vazolunan ilam hakkında merciine müracaatla tehiri icra kararı alıp ibraz etmek için mehil isteyen borçlu mahkumun aleyhten teminat istenir. Teminat iraesi, şartiyle kendisine mehil verilir. Ancak temyiz eden Devlet veya müzahereti adliyeye nail bir kimse ise teminata lüzum yoktur. Her iki maddede Devlete böyle bir külfet tahmil edilmemiştir, İcra ve İflas Kanununun otuz üçüncü maddesinde itfa, imhal ve müruruzaman gibi bir sebebe dayanarak ilamın icrasının geri bırakılmasını talep eden borçlu teminat vermek şartiyle temyiz yoluna gidebileceği yazılıdır. Otuz altıncı maddede olduğu gibi bu madde de Devletin bundan hariç tutulacağı hakkında bir kayıt ve işaret mevcut değildir. Mutlak surette temyiz eden borçlular teminat vermekle mükelleftirler.

O. Nuri Köni: Meseleyi sayın Bay Abdullah Aytemiz izah ettiler. Bendeniz şu noktalar üzerinde durmak istiyorum: Huzurunuza bir hadise zımnında bir mesele gelmiş bulunuyor. Bunu halletmek için ahkamı kanuniyeye gitmek lazımdır. Ve burada da evvela esaslı kaideleri almak icap eder. Bir dava nasıl açılır, nasıl takip edilir? Bu hususlar kanunlariyle tespit edilmiştir. Takibi Hazine de yapar ve Hazine bu cihetler için vazedilmiş şartlardan müstesna olamaz. Bugün üzerinde durduğumuz mesele de bir davanın ikamesi meselesidir. Yani temyiz davasının ikamesi. İcra ve iflas Kanununun otuz üçüncü maddesi 940 yılında yapılan tadilatla bu şekle girmiştir. Vazukanun otuz altıncı maddeyi gördüğü halde otuzüçüncü maddeyi bu şekilde kabul etmiştir. Alacaklıyı himaye etmek için iltizami olarak yaptı bunu. Bu suretle temyizi davada teminat gösterilmesini şart koydu. Kanun maddesi "şartiyle" kaydını ihtiva etmektedir. Hazine damga pulundan, harçlardan müstesna tutulmamıştır. Çünkü kaidei asliyedir bu. Hazine madem ki müddei ve müddeialeyh oluyor; bu takdirde bütün vecaibi kanuniyeyi ifa ile de mükelleftir. Kanunun emrini yerine getirecektir. Ceza sahasında da temyizi dava için iptidaen depo parası yatıracaktır; aksi halde temyiz dilekçesi reddolunur.

İcra ve İflas Kanununun doksan yedinci maddesinde istihkak davası ikamesinden bahsolunuyor. Teminat kaydı orada da vardır ve Devlet bunu verecektir.

Otuz üçüncü maddedeki teminat şartı temyizi davanın bir vecibesidir ve Devlet de bunu verecektir. Efendim işte diğer maddede bir istisna var ya deniyor. Buna dayanarak biz Hazineyi affedemeyiz. Vazu kanundan daha lütufkar olamayız. Binaenaleyh İcra ve İflas Dairesinin öteden beri gelen içtihadı doğrudur. Çünkü bu şartla alacaklı himaye edilmektedir. Otuz altıncı madde tehiri icra meselesidir, temyizi dava değildir. İllette iştirak yoktur; tehiri icra başka, temyizi dava gene başkadır. Binaenaleyh hazine bu mükellefiyetten azade kalamaz. Bu vecibeyi ifa etmemişse temyiz istidası reddolunur. Ahkamı kanuniyeden yakasını sıyıramaz. Biz vazukanundan daha lütufkar olamayız. Otuz üçüncü maddei muaddelede "şartiyle" kelimesi vardır ve otuz altıncı madde gözönünde iken tadil edilmiştir. Alahilafilkıyas cari bir hüküm kıstas ile değişmez.

İcra ve İflas Dairesi Başkanı Abdullah Aytemiz: Dairece müttefikan teminat müddetin mürurundan sonra gösterilmiş olsa bile temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmişti. Binaenaleyh temyiz şartı değildir; alacaklının hakkını korumak için konulmuştur.

O. Nuri Köni : Evet. Temyiz için konanı da vardır. Bu hususta Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 414. maddesi tatbik olunur. Yani istida mahalline gönderilir ve eksikleri tamamlattırılır. Müddetin tesiri yoktur.


Üye Y. Kemal Arslansan: 1929 yılında yürürlüğe giren 1424 saylı İcra ve İflas Kanununda ilamların icrasını gösteren otuzuncu madde tatbikatında beklenilen gayeyi temin edememiş ve bu yüzden mahkemeden ilam istihsal edip icraya koymuş olan iş sahiplerinin haklı şikayetlerini mucip olmuş idi. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu projesi hazırlandığı sırada ilamların çabuk ve kolaylıkla icrasını temin gayesi ile ilamsız takiplere mütedair hükümlerden ayrıca ilamların icra usulleri hakkında tatbikatın istilzam eylediği gerekli hükümler konarak ikinci bap vücuda getirilmiştir. Şu suretle hakkı bir ilam ile sabit olmuş olan alacaklılar ilamsız takiplerden farklı sade hükümlere tabi tutmayı hedef ittihaz eden kanun koyucusu ilamların icrasının geri bırakılabilmesini ancak otuz üçüncü maddede yazılı sebeplere hasretmiş ve 3890 sayılı Kanunla değişen otuzüçüncü maddeye tetkik mercii geri bırakılma talebini reddettiği takdirde teminat gösterilmek kayıt ve şart ile temyiz yoluna gidilebileceğine dair bir fıkra eklenmiştir. Fıkranın ıtlakına ve ilamların icrası hakkında ayrıca bir ikinci bap tedvini sebebine göre merciin ret kararını temyiz eden fert olsun Hazine olsun teminat göstermek icap eder. Bu suretle ilama dayanan alacaklının hakkı korunmuş ve ilamın çabuk icrası temin edilmiştir. Müşterek hükümlerde bulunan otuz altıncı madde ile icraya konmuş olan bir ilam hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 443. maddesi hükümleri dairesinde temyiz mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair karar verilinceye kadar verilecek mehillerde cari ve maddenin sarahati veçhile bu hususta Hazinenin teminat vermekten istisna edildiğine mütedairdir. Binaenaleyh iki madde arasında illet müşterek değil ayrıdır. Bir noktada Sayın Bay Osman Nuri Köni'den ayrılıyorum. Teminat temyizin şartı değil tehiri icranın şartıdır. (Tetiik merciinin kararlarının temyizi halinde) infazı icra dairelerine kanunen bırakılan ilamların icra usüllerinde kanunda gösterilen istisnalar mahfuz olmak üzere fert ile Hazine arasında bir fark gözetilmemiş olduğu 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun mucip sebeplerinde açıkça gösterilmiştir.

Hulasa : Otuz üç ve otuz altıncı maddelerin konu ve illetleri başkadır. Değişen otuz üçüncü madde hükümleri dairesinde icranın geri bırakılması için Hazine de teminat şartına riayet ile mükelleftir

Y. Kemal Aslansan: İcra ve İflas Kanunu 929 yılında meriyete girince etraftan bu kanun yürümüyor diye şikayetler başladı. 2004 sayılı kanuna İsviçre Kanunundan ayrı bir fasıl ilave edildi: İlamların terası faslı. Bunlara ait kaideler ilamsızlardan farklı tutuluyordu. Binaenaleyh otuz üç ve otuz altıncı maddelerdeki illet ayni değil farklıdır. Ben ilamımı aldım, icraya gittim; şayet burada takip hukukuna ait kaideler cari olacaksa artık bunun hükmü yoktur. İlam katileşir ve borçlunun buna karşı vaki itirazı Mercie reddolunursa temyiz halin de teminat göstermek şarttır. Bunu Hazine de verecektir. Bir noktada Sayın Bay O. Nuri Köni'den ayrılıyorum teminat temyizin şartı değildir diyorum. O tehiri icranın şartıdır. (Tetkik merciinin kararlarının temyizi halinde). Akitten doğan alacak ve borçlara müteallik ilamların icrasında hazine ile fert arasında bir guna fark gözetilmemiş olduğu İcra ve İflas Kanunun mucip sebeplerinde yazılı Maliye Vekili'nin ifadesiyle müeyyitir. Hulasa otuz üç ve otuz altıncı maddelerin konu ve illetleri başkadır. İcranın geri bırakılması için Hazine'nin de teminat şartına riayet etmesi lazımdır.

O. Nuri Koni : Kanaatımca Sayın Bay Y. Kemal Aslansan'dan hiç bir noktada ayrılmıyoruz: Otuz üç ve otuz altıncı maddelerin konu ve illetleri ayrıdır. Fakat teminat da temyiz şartıdır. Madde (şartiyle) diyor. Bundan başka İcra ve İflas Kanununda temyizin icrayı tehir etmiyeceğine dair bir madde de vardır. Teminat temyiz şartıdır.

Birinci Başkan Halil Özyörük: Bir. davanın muhtelif derecelerde görülmesi adaletin hakkıyle tecellisi için lazımdır ve bu arada bir takım şartlar, tahdidat, teminat göstermek mecburiyeti vs konulmaması en iyisidir. Amma murakabe işinde mesele değişir. Yargıtay bir derece mahkemesi değildir. Ancak burada gelen bir işi tetkike başlanıp başlanmayacağını tespit için evvela bazı şartların aranması lazım geliyor. Bu vaziyet her memlekette vardır. Ceza hukuku alanında evvelemirde bazı şartların yerine getirilip getirilmediğini aramak mecburiyeti bulunmaması lazım gelirdi. Fakat bazı tali düşünceler tesiriyle hukuk alanında aranması icap eden böyle bir mecburiyet ceza atanma konulmuştur. Bizim sistemimizde hukuk sahası serbest bırakılmıştır; diğer memleketlerde ise bu alanda azami müşkilat gösterilmektedir. İngiltere'de hükmün temyizi için çok ağır formaliteler konmuştur; bunlara müracaat etmeden hüküm temyiz olunamaz. Ceza sahasında Baş Savcının izni, hukuk işlerinde Yargıtay ödevini gören Lordlar Kamarasının müsaadesi lazımdır. Diğer işlerde de istinaf mahkemesinin izni aranmaktadır. Bu arada alınan harçlar bazen müddeabihin tutarını bile geçer. Maksat temyiz yoluna gidilmesini önlemektir

Bizim bu husustaki sistem ve usulümüz malumdur.

Hüküm safhasına gelip karara bağlanan bir davanın tabi neticelerini bir şahsın geciktirebilmesi için alacaklının hakkını temin etmesi lazımdır. Bunun için de kanuna hükümler konmuştur Bu meyanda İcra ve İflas Kanununun otuz üç ve otuz altıncı maddelerini görüyoruz. Otuz altıncı madde kanunda dururken otuz üçüncü maddenin konmasının illet ve sebebi şudur: İş hüküm safhasına intikal etmiştir, bunun icrası asıldır. İcranın geri bıraktırılması hilafı asıldır. Yani geri bırakılmasını mucip sebepler bulunması hilafı asıldır. Borçlunun itirazı Merci tarafından reddolunmuş, temyiz ediyor. Emri marzi halini alan bir hükmün İcrası asıl olduğu halde borçlunun temyizi sebebiyle icra gecikecektir. Bu durumda geciktirmeye sebep olanın mahkumunbihi tamamen temin etmesi şarttır. Otuz altıncı maddede Hazine teminat vermek mükellefiyetinden istisna edilmiş bulunuyor. Çünkü iş henüz hüküm safhasına gelmemiştir. Biz Hazinenin istisna edilmesinin sebebi üzerinde durmazdan evvel kanunu tatbikle mükellef bulunuyoruz. Gerçi işin felsefesi ile de meşgul olmak lazımdır. Fakat kanun, milli iradenin ifadesi olan kanun önümüzde duruyor, ve biz onu olduğu gibi tatbike mecbur bulunuyoruz. Mahkemeler huzurunda Devlet fertlerle müsavidir. Yani aynı haklara, sahip ve aynı vecibelerle yükümlüdür. Nitekim Devlet de harca tabidir. Çünkü bütçenin ayrı ayrı fasılları vardır ki bunlar toplanıp maliyeye intikal edecektir. İşte İcra ve iflas Kanununun otuz üçüncü maddesinde hüküm safhasında bulunan bir işi geciktirmek için Devletin teminat göstermek mecburiyetinden vereste bulunduğuna dair hiç bir kayıt mevcut olmamasına göre hazine de bir işi geciktirmek için teminat vermekle mükelleftir. Bu mevzuda otuz üç ve otuz altıncı maddeler arasında kıyas da cari olamaz. Çünkü birisi katileşmiş diğeri ise katileşmemiş hükümleri ele almıştır. Bundan başka otuz üçüncü madde teminat göstermek mecburiyetini bir şart olarak ele almıştır. Demeleriyle.

Sonuçta:

İcra ve iflas Kanununun otuz üç ve otuz altıncı maddelerinin temyiz yoluna başvuranın Devlet olduğu takdirde nasıl uygulanacağı hakkında Yargıtay İcra ve İflas Dairesinin yukarıda tafsilatı yazılı iki kararından hangisinin doğru olduğunun belirtilmesi için geçen konuşma ve tartışmalarda ileri sürülen düşüncelerin:

1- Devletin mutlak bir kudrete sahip bulunması itibariyle aleyhindeki hükmün icrasının geri bırakılmasında teminat göstermek mecburiyetinden ayrık bırakılmış olması bakımından yine icranın geri bırakılması amacını güden otuz üçüncü madde hükmüne giren hallerde de adı geçen kanununun otuz altıncı maddesine kıyas edilerek Devletin teminat göstermek zorunda bırakılmaması gerekir.

2- Bir hüküm aleyhine temyiz yoluna baş vurulduğu surette o hükmün icrasının temyiz incelemesi sonuna kadar geri bırakılmasını isteyen borçluya karşı alacaklının hükümle belirtilmiş olan hakkını sağlamak için hüküm giyen borçlunun teminat göstermek mecburiyetinden devletin ayrık edilmiş olmasını; konusu hüküm altına alınan borcun; itfa veya imhal edilmiş veyahut ilamın zamanaşımına uğramış olduğu iddiası üzerine icraca yapılacak işlemlere ait hükümleri gösteren otuz üçüncü maddeye kıyas yolu ile bağlamaya imkan yoktur.

Şeklinde beliren mahiyetlerini incelemek gerekmektedir. Şöyle ki:

Gerek İcra ve İflas ve gerekse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunlarının koydukları prensibe göre mahkemelerden verilen nihai bir kararın temyiz edilmiş bulunması, onun icrasını geri bırakmaya yeter bir hal değildir. Ancak adı geçen kanunlar; ayni olarak temyiz edilen bir hükmün icrasının geri bırakılmasına vaz veren veya kesinleşmedikçe icra olunmamasını şart kılan bazı hükümlerde kabul etmiş bulunmaktadır. Bunlar arasında da bu otuz altıncı madde vardır. Bu maddenin konusu; temyiz edilmiş bulunması halinde icra dairelerince hükmün geri bırakılması hakkında Temyiz Mahkemesinden bir karar getirmek üzere ilamı temyiz eden borçlu, Devlet veya adli müzaherete nail bir şahıs ise bu maddede gösterilen teminat aranmaksızın ve bunların dışında kalanlara da teminat göstermiş olmaları veya mal ve mülkleri haczedilmiş bulunması şartiyle münasip bir mehil verileceğine dair geçici bir tedbirden ibarettir.

Otuz üçüncü maddenin güttüğü amacın, mahkemelerden verilen hükmün temyiz edilmiş olmasıyla ilgisi olmayıp ilama bağlı bir borcun hükümden sonra ödenmiş veya tecil edilmiş veya zamanaşımına uğramış olması sebeplerinden ötürü bu takip üzerine edası veya artık o ilamın icrası lazım gelmiyeceği yolunda borçlunun ileri sürdüğü iddiasını tetkik mercii reddettiği takdirde bu merci kararının temyiz edebilmesi için bu madde gereğince hükmolunan şeyin temin edilmiş bulunması lazım gelmektedir.

Diğer bir deyimle otuz altıncı maddede sözü geçen teminat hükmün temyizinin şartı olmayıp icranın geri bırakılmasına karar getirmek için temyiz edene verilecek mehlin şartı olduğu halde otuz üçüncü maddede yazılı olan teminat, tetkik mercii kararının temyiz edilebilmesi şartı bulunduğu için bu iki maddenin konusu arasında benzerlik olmayıp her iki madde hükmünün ayrı şeyler olduğu açıktır.

Gene prensip olarak hususi hukukta bir davanın açılması yürütülmesi ve bir hüküm aleyhine kanuni yollara baş vurulması gibi hallerde: ayrık bir hüküm bulunmadıkça Devlet ile şahıs arasında bir fark yoktur.

Gene hukukun pek belli olan kaidelerindendir ki, ayrık hükümler ancak ayrıldıkları hallerde yürürler ve bu hükümler kıyas yolu ile genişletilerek benzer gibi görünen yerlere uygulanamazlar.

Bundan ötürü devletin teminat vermekten ayrık tutulmasına kıyas edilerek kanun yoluna da başvururken harç ve resim ve saire gibi kanunların koyduğu şartları yapmaktan devlet vareste tutulmaz.

Yukarıda belirtildiği gibi otuz altıncı madde gereğince devletin ayrık tutulduğu hal; temyiz edilen hükmün geçici ve belli edilen bir zaman için icrasının durdurulmasıdır.

Otuz üçüncü maddenin konusu, icra tetkik mercii kararının temyiz edilmesi sebebiyle icraya konan hükmün az bir zaman için icrasının durdurulması hali değildir. Bu maddede gösterilen teminat, tetkik mercii kararına karşı kanun yoluna, (temyiz yoluna) başvurulduğu takdirde Yargıtayca temyiz istidasının kabul edilmesi şartıdır.

Zaten icra tetkik mercii kararlarına karşı temyiz yoluna gidilmesi halinde bu otuz altıncı madde hükmü tatbik olunamaz ve temyiz neticesine kadar geçici bir zaman için icra da geri bırakılmaz. Ve icra satışa kadar yürür.

Otuz altıncı madde hükmünce icranın geri bırakılması tabirinin manası söylendiği gibi icranın geçici bir zaman için durdurulması veya Yargıtayca icranın geri bırakılmasına lüzum olmadığına veya temyiz olunan hükmün tasdikine karar verildiği takdirde icranın kaldığı noktadan devam etmesi demek olduğu halde otuz üçüncü maddedeki hallerin tahakkukunda icranın geri bırakılması sözü ile yapılan ve yapılacak olan icra işlemlerinin kaldırılması ve takibe son verilmesi hükmü belirtilmektedir.

SONUÇ : Yukarıdanberi incelenen bu iki madde arasındaki farklara göre otuz altıncı maddede gösterilen teminat vermek mecburiyetinden devletin ayrık tutulması hükmünün kıyas yolu ile otuz üçüncü maddeye de uygulanmasına imkan olmadığına üçte ikiyi geçen oyçokluğuyla 4.4.1945 oturumunda karar verildi.
Old 27-07-2006, 20:00   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Engin Özoğul,

Konuyla ilgili yukarıdaki İBK 'yı bulabildim. Çok uzun olduğu için ilgisiz yerleri çıkardım. Karar Kazancı Programında mevcuttur. Kararın özellikle koyulaştırılmış bölümlerini okursanız, tehiri icra hususunda sadece Yargıtay'ın yetkili olduğunu görürsünüz.

Alıntı:
Kanun hükmünde ilamın tehiri icra talepli olarak temyiz edilmesine ilişkin bir şart yok. Aksine tehiri icra talebinin mehil belgesi alındıktan sonra ileri sürüleceği gibi bir sonuç çıkıyor."Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir".Kaldı ki mantıklı olan da bu.

Yanılıyorsunuz. Pratikte nasıl olmaktadır? Temyiz icrayı durdurmamaktadır. Kararı alan alacaklı icra takibine girişince yapabileceğiniz şey nedir? Yargıtay'dan tehiri icra kararı getirmek değil midir? Peki dosyanın Yargıtay'a gidiş süresi ve talebinizin incelemeye alınma süresi içinde, muhtemel bir hacizden nasıl korunacaksınız? Mehil vesikası ile değil mi? Bu belgeyi de tabii ki icra müdürlüğü verecektir. Mehil vesikasının anlamı budur.

Tehiri icra talepli olarak temyiz etmeye gerek var mıdır? Vardır tabii ki...Nasıl mahkemeler taleple bağlı iseler Temyiz Mahkemesi de taleple bağlıdır. Re'sen tehiri icra karar veremeyeceğine göre, talep varsa verecektir. Aksi halde borcunu ödemek isteyen borçluya haksızlık yapmış olursunuz. Çünkü bazen umutsuz bir şekilde kararlar temyiz edilmektedir.Borçlu borcunu ödeyerek, temyiz süresinde işleyecek faizden sorumlu olmak istemeyebilir.

" Yargıtayca icranın geri bırakılmasına lüzum olmadığına " dahi karar verilebildiğine göre, bir başka ifadeyle temyiz dilekçesi tehiri icra talepli olsa dahi Yargıtay talebi red edebildiğine göre talep olmadan hiç karar vermeyecektir. O zaman dilekçelerimizde mürafaa da talep etmeyelim.

Neyse benim bu konudaki fikrim tehiri icra talepli temyiz dilekçesi sunulmalıdır.

Bu arada kafa karıştıracak bir konu bulmuşsunuz tebrik ederim. Ayrıca sizi takip ediyorum, daha stajınızda bile kendinizi bu kadar geliştirdiyseniz önünüz açık...Sizin gibilerin çoğalmasını temenni ediyorum.

Saygılarımla
Old 27-07-2006, 20:20   #4
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Taşra adliyelerinden biri olan Ayvalık adliyesinde de, icra dairesi (bu konuda daha çok yeni uygulamasını yaşadığım için aktarıyorum), teminat babından depo edeceği dosya borcunu hesaplamadan önce , yazı işleri müdürlüğünden , kararı "tehir-i icra talepli olarak temyiz ettiğimize dair" yazılı belge istedi.

Anılan belgeyi icra dosyasına sunduktan sonra parayı depo etti ve bize icranın geri bırakılmasına dair Yargıtay'dan karar getirmek üzere , mehil vesikası tanzim ederek verdi.

Yani , taşrada da durum böyle...

(Taşra polemiğine girmeyeceğim, girmeyeceğim....)

Kolay gelsin.
Old 27-07-2006, 21:55   #5
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

off topic:

Taşra avukatı ne demektir ya? İfadelerimize dikkat edelim sayın stajer meslektaşım.

Topic konusuna dönersek, Yargıtay uygulamasında tehiri icra talepli temyiz olmasa bile teminat karşılığı mehil vesikası taleplerine olumlu yanıt verilmektedir. Bu sebeple icra müdürünün red kararına karşı şikayet yoluna giderseniz, icra hakimliğince müdürlük işlemi iptal edilecek ve böylece mehil vesikası talebinizi Yargıtay'a gönderebileceksiniz.

Saygılar...
Old 27-07-2006, 22:11   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
taşra
isim (ta'şra)

Bir ülkenin başkenti veya en önemli şehirleri dışındaki yerlerin hepsi, dışarlık:


Değerli arkadaşlar,

Taşra kelimesi küçümsemek amacıyla değil, büyük şehir dışındaki yerler manasında kullanılıyor. Bu nedenle sevgili Özoğul kardeşimizin kastı TDK' nın tanımına uygun ve iyiniyetlidir.

Keşke ben de taşrada avukat olsaydım da huzurlu, stressiz ve bol zamanlı yaşasaydım. Yani ben taşradaki meslektaşlarıma imreniyorum.
Old 27-07-2006, 22:13   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Ben olsaydım bu konuda Yazı işleri yönetmeliğine bir göz atardım.
Old 27-07-2006, 22:16   #8
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Taşra İstanbul ya da büyük şehirler dışı için kullanılan genel bir kelimedir. Bunu kullanmak için niçin dikkat etmem gerekiyor? Bunu bir hakaret ya da aynı anlama gelecek başak bir ifade olarak algılanmasını anlayamıyorum. Türk dil kurumu sözlüğünde taşra "Bir ülkenin başkenti veya en önemli şehirleri dışındaki yerlerin hepsi, dışarlık" olarak ifade edilmiş. Bu kelimeyi tam da yerinde kullandığımı düşünüyorum.

Bunu dışında ben tehiri icra talebi hiç yöneltilmesin gibi bir düşünce savunmuyorum. Tabi ki bu talep olmadan Yargıtay karar veremez. Fakat bu talebin ne zaman ileri sürüleceği konusunda uygulamanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Mehil vesikası alındıktan sonra bu talep ileri sürülebilmeli diyorum. İlk temyiz dilekçesi verdiğimizde karar icraya koyulmamışsa tehiri icra talebini bu aşamada ileri sürmek mantıklı mıdır? Kaldı ki mehili verme yetkisi icra müdürüne tanınmışken tetkik mercii süre verilemez diyor. Bu da yanlış bence.
Old 27-07-2006, 22:31   #9
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

Ozaman değinilmemiş olmasına rağmen Bursa ve Ankara'da da taşradaki uygulamanın benimsendiğini belirteyim. Komik bir ifade. "Taşra avukatı" normal bir ifade ise sizin için, zaten konuşmam gereksiz. Taşra avukatlığı ifadesi İstanbulda çalışan işgüzar meslektaşlarımızın icadıdır ayrıca. İstanbul'da çalışan avukatlar dışında bu ifadeyi kullananı da görmedim açıkçası. Demek ki stajerlikten böyle yetiştiriyorsunuz birbirinizi.

Avukat avukattır yahu, avukatın iyisi veya kötüsü olur, taşralısı veya İstanbul'lusu olmaz.

Saygılar...
Old 31-07-2006, 18:09   #10
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Temyiz incelemesi bir davadır. Tehi'i icra kararı ise özel bir durum.

Yasa maddesi Açık: Kararın temyiz edilmiş olması ve borcun depo edilmiş olması.

Tehiri icra karar istemli temyiz söz konusu olamaz.

Varsayalım ki alacaklı kararı aldı ama temyiz süresi içinde icra takibine başvurmadı.

Nasıl tehir'i icra talepli temyiz edeceksiniz.

İcra müdürlüğü haciz anında bile temyiz edildiğine ilişkin belge ibraz edilip borç da tüm fer'ileri ile birlikte depo edildiğinde tahir'i icra için süre vermek zorundadır. Tehir'i icranın iki koşulu vardır. Temyiz edilmesi ve borcun depo edilmesi. BU durumda icra müdürlüğünün de taktir yetkisi yoktur. (teminatın belirlenmesi (geçecek süreye ilişkin kiralar vb) dışında.)

Özet olarak haciz işlemi sırasında dahi bu iki koşul yerine getirilirse icra müdürlüğünce süre verilmek zorundadır. Bunun için özel bir şekil koşulu yoktur.
Old 31-07-2006, 21:54   #11
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Kesinlikle katılıyorum size Sayın Doğan. Bir de bu kararı veren merci hakimlik. Kanunda yetki icra müdürüne tanınmasına rağmen kararı icra hakimi veriyor. Ben bu kararı temyiz etmek isterdim ama tehiri icra talepli derkenarı sunduğumuz ve yarın ya da öbür gün mehili alacağımız için muhtemelen karar verilmesine yer olmadığına dair bir karar çıkacaktır. O yüzden temyiz etmekten vazgeçtim.
Old 12-11-2007, 21:55   #12
süleyman zengin

 
Varsayılan

Çalıştığım yerde bu gün itibariyle şöyle bir durum yaşandı. Yapılan ilamlı takipte borçlunun taşınamazları haciz edildi ve satışa arz edildi. Satış saatında borçlu elinde bir torba dolusu para ile satış mahalline geldi ve tehiri icra talebinde bulundu. Biz de hiç tereddütsüz kabul ettik. Ancak, alacaklı vekili tehir-i icra talepli olarak hükmün teymiz edilip edilmediğinden ve satış noktasında tehir-i icra kararı veremeyeceğimizi ileri sürdü. Bizim gerekçemiz de İc.f. K.nun 36 maddesi. Bu maddede tehir-i icra talebinde bulunmanın süresi ve hükmün tehir-i icra talepli olarak teymiz edilmiş olma şartlarını öngörmediği şeklinde oldu. Sanırım şikayet oluna gidilecek. Ama ben doğrusunun böyle olduğuna inanıyorum.
Old 12-11-2007, 22:10   #13
ali ekmekçi

 
Varsayılan

arkadaşlar bence bu aşamada bile Yargıtay'a ayrıca tehir-i icra talebinde bulunup karar alınıp icra durdurulabilmelidir..
Old 13-11-2007, 11:33   #14
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Mehil Belgesi

Sayın Ekmekçi burada anlaşamadığımız bir konu yok

Saydığımız koşullar gerçekleştiğinde icra müdürlüğü YARGITAYDAN TEHİR2İ İCRA" kararı getirilmesi için süre verir. Kendisi tehir'i icra kararı veremez.

İcranın geri bırakılmasına Yargıtay karar verir.

Saygılar.
Old 13-11-2007, 14:42   #15
ISTANAZ

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım, ben 36. madde ile ilgili başka bir şey sormak istiyorum. Maddede' .......veya borçlunun hükmolunana para veya eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için Yargıtay'dan karar almak üzere icra memuru tarafından kendisine münasip bir mühlet verilir' denmektedir. Ben bir dosyada borçlu vekili idim. Araç haczi yapılmıştır. Haczedilen araçlar teminat kabul edilerek mühlet verilmesini istedim.( Araçların satışı için gün verilmişti) İcra müdürlüğü araçların değerinin %60 ını teminat olarak kabul edip hesap yaptı, sonra dosyayı teminatın kabulü açısından icra hakimliğine gönderdi. Hakim icra tutanağı üzerindeki kararında; araçlar üzerinde alacaklı lehine rehin tesis edilmiş olmadığından araçların teminat olarak kabul edilemeyeceğine karar verdi. Bu kararın gerekçe nedir? Madde metni gayet açık. Araçlar üzerinde alacaklının haczi dışında haciz veya başkaca rehin yok. Yani alacağı teminat altına alınmış. İcra tutanağı üzerinde yazılı bu hakimlik kararına karşı başvurulacak bir yol varmıdır? Bu dosyalarda Yargıtay'dan dosyalar döndü; benim açımdan yapacak bir şey yok, ancak böyle bir durumda ne yapılabilir. Taşınmazı haczedilen borçlunun( Sn. Süleyman Zengin'in bahsettiği olayda) ayrıca teminat yatırmasına gerek varmıydı? (Borcu karşılayacak mal mahcuz olduğuna göre)
Old 07-12-2009, 12:03   #16
av_tuysuz

 
Varsayılan

Herkese İyi Çalışmalar,
Daha önce sitede tartışılmış ancak net bir cevaba denk gelemedim.Verilen mehlin başlangıç tarihi icra dairesinin mehil verdiği tarih midir?İcra Dairesi kararında dosyanın Yargıtaya sevk tarihinden itibaren 60 gün demiş oysa kanunda sürenin başlanıç tarihine dair bir açıklık yok.Elinde buna dair karar olan meslektaşımız var mı acaba? Şimdiden teşekkürler
Old 08-12-2009, 14:01   #17
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sayın av_tuysuz

İcra müdürlüğüne "uygun bir süre" verme yetkisi tanınmıştır.

Uygun süre ne olabilir?

-İcra müdürünün karar tarihinden itibaren ... gün
-İcra müdürünün kararının tebliği tarihinden itibaren ... gün
-Dosyanın Yargıtay'a ulaşmasından itibaren ... gün
-Dosyanın Yargıtay'a gönderilmesinden itibaren ... gün

Görüldüğü gibi icra müdür bu yetkisini takdiri olarak(keyfi olmamak kaydıyla) kullanabilir. Herhangi bir sınırlama yapmak yasanın amacına da aykırı düşer. Öyle somut durumlar olabilir ki icra müdürünün tamamen farklı bir yöntemle süre belirlemesi gerekir. Dolayısıyla sürenin hangi andan başlayıp başlamadığı değil uygun bir süre olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Old 08-12-2009, 14:18   #18
Av. Eyüp KATI

 
Varsayılan

'taşra' cümlesine neden alınganlık gösteriliyor bunu anlamadım. Ankaraya göre Antalya taşra olabilir. Antalya ya göre Alanya taşra olabilir. bunu hakaret veya küçümseme olarak söylendiğini hiç sanmıyorum.
Old 08-06-2016, 17:02   #19
UNLUTURK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ISTANAZ
....Araç haczi yapılmıştır. Haczedilen araçlar teminat kabul edilerek mühlet verilmesini istedim.( Araçların satışı için gün verilmişti) İcra müdürlüğü araçların değerinin %60 ını teminat olarak kabul edip hesap yaptı, sonra dosyayı teminatın kabulü açısından icra hakimliğine gönderdi. Hakim icra tutanağı üzerindeki kararında; araçlar üzerinde alacaklı lehine rehin tesis edilmiş olmadığından araçların teminat olarak kabul edilemeyeceğine karar verdi.....

Sayın ISTANAZ Malın haczedilmesi yeterli değildir. Menkul malda malın muhafaza altına alınması da gerekmektedir. Mal haczedilip muhafaza altına alınmadıysa satışı söz konusu olamaz. Bu sebeple bence doğru bir karar. Taşınmazlarda haciz işlemi yeterlidir.
Kolay gelsin.
Old 08-06-2016, 17:07   #20
UNLUTURK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av_tuysuz
............... Yargıtaya sevk tarihinden itibaren 60 gün demiş oysa kanunda sürenin başlanıç tarihine dair bir açıklık yok.........

Sayın av_tuysuz haklısınız ama pratikte ve mantıken dosyanın Yargıtaya sevk tarihi esastır. Çünkü sevk edilmeyen ve Yargıtay da numara alarak kaydedilmemiş dosyayla ilgili olarak karar verilemez. Gerçi artık UYAP üzerinden olduğundan bazı hususların tartışılması yersiz fakat bu husus önemli. Çünkü Yargıtay UYAP üzerinden kendisine iletilen dosyanın gelip kaydolmaması halinde nasıl karar verebilecek ki?
Kolay gelsin.
Old 20-06-2020, 04:37   #21
sevda

 
Varsayılan İcra Mahkemesinin teminatı reddetmesi

Merhaba.
Tehiri icra talepli olarak istinaf kanun yoluna başvurduğumuz dosyada, ilam icraya konuldu.Biz de dava konusu olan taşınmazı teminat göstererek mehil vesikası talep ettik. Ancak İcra Hukuk Mahkemsi taşınmazı teminat olarak kabul etmedi, mehil vesikası alamadık. Bu duruma karşı yapabileceğimiz bir yol var mıdır, ne önerirsiniz.
Old 20-06-2020, 04:47   #22
sevda

 
Varsayılan İcra Mahkemesinin teminatı reddetmesi

Merhaba.
Davalı olduğumuz dosyada ilamlı icra takibine karşı mehil vesikası almak için, dava konusu taşınmazı teminat olarak gösterdik, ancak mahkeme biz taşınmazları teminat olarak kabul etmiyoruz diyerek reddetti. Mehil vesikası alamadık. Müvekkilin de nakdi ya da kredi gücü yok.Teminat olarak gösterilen taşınmaz, dava konusu olan ve davacının üzerinde alacak hakkı olan bir taşınmaz. Şimdi büyük olasılıkla satışını isteyecekler. Satışı engellemek için ne yapabiliriz, neler önerirsiniz. Acil yanıt verirseniz memnun olurum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yetki belgesi harçlandırılır mı tiyerianri Meslektaşların Soruları 39 08-09-2014 16:59
Yetki Belgesi eliferdogan Meslektaşların Soruları 25 22-11-2013 21:21
Azil - Yetki Belgesi - Mahkeme Av. Hulusi Metin Meslektaşların Soruları 6 12-02-2006 17:30
Döviz Alım Belgesi AOZALP Hukuk Soruları Arşivi 0 24-07-2003 23:43
Mirasçılık Belgesi glossator Meslektaşların Soruları 1 28-04-2002 00:43


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08485103 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.