Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

MURİS MUVAZAASI / Aktin Tarafları Muvazaa İddiasında Bulanamaz Kuralından Çıkış Yolu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-11-2009, 22:19   #1
üye31284

 
Varsayılan MURİS MUVAZAASI / Aktin Tarafları Muvazaa İddiasında Bulanamaz Kuralından Çıkış Yolu

Muris muvazaası sebebine dayanılarak açılmış olan bir davada "davalı x" aleyhine karar verilmiş, yani muvazaa yönünde kanaat sahibi olan mahkeme "davalı x" adına olan tapuları iptal ederek "davacı y" lehine tescile karar vermiştir.

Temyiz dilekçesi yazmam için davalı x tarafıma başvurmuştur. Gerekçeli karar henüz tebliğ edilmemiş ama şimdiden araştırmaya başlasam iyi olacak, baya kabarık bir dosya

En merak ettiğim hususlardan biri şu:

"Davacı y" nin muvaza ispatı için yaptığı beyanlarda "Tapuda gösterile satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değerler arasında fark vardır. 10TL olan değer 1TL olarak gösterilmiş dolayısıyla bağış satış olarak gösterilmiştir." DİYOR.

"Davalı x" de hertürlü hukuki sorumluluğu göze alarak " Esasen 1OTL verdim ama tapuda 1TL gösterdik" DİYOR. Bununla ilgili tanık da dinletiyor. Tanıklar evet 10 verdi diyor, ancak "davalı x" murisin kızı ve para elden veriliyor banka aracılığıyla değil.

Mahkeme de "DAVALININ TARAF OLDUĞU SÖZLEŞMENİN AKSİNİN DİNLENMESİ MÜMKÜN OLMADIĞINDAN BU YÖNDEKİ SAVUNMASI YERİNDE GÖRÜLMEMİŞTİR " diyor. Yani Aktin Tarafları Muvazaa İddiasında Bulanamaz babında....

Bu kural yönünden işin içinden nasıl çıkabilirim. Aksine Yargıtay hatta mümkünse Hukuk Genel Kurulu kararı arıyorum, arıyorum bulamıyorum

Her türlü öneriyi de dört gözle bekliyorum

Muris muvazaasında davalı taraf olup da temyiz eden meslektaşlar varsa başarılı olan var mı?
Old 13-11-2009, 23:44   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Muris muvazaasında alıcı satış bedelinin tapuda yazılı olduğundan fazla olduğunu iddia edemez. Kendi muvazaasına dayanamaz.Özellikle böyle bir iddiamım tanıkla ispatı imkanı yoktur. Bu husus yerleşen bir kuraldır: Aksini savunmak bence mümkün değildir.

Ne varki bedeller arasındaki farklılık tek başına muris muvazaasının delili sayılmaz. Diğer unsurlar üzerinde durulabilir.
-Murisin satış ihtiyacının bulunması,satış için makul ve haklı nedenlerinin olması ( hastalık halinde masrafları karşılayamaz hale düşmesi gibi)
-Alıcının alım gücünün varlığı,
-Murisin aile fertleri ile ilişkileri, alıcı dışındaki mirasçılara kin ve düşmanlık beslememesi, alıcıyı koruyucu davranışlarının olmaması,
- Diğer mirasçılara da bağış veya vasiyet yaparak denkleştirmeyi sağlamaya çalışması gibi hallerin kanıtlanması halinde murisin diğer mirasçılardan mal kaçırmak gayesiyle hareket etmediği kabul edilebilir.

Somut olayda bu durumlar varsa , temyiz dilekçesinde de bu unsurlar üzerinde durulmalı. Diye düşünüyorum.
Old 14-11-2009, 06:32   #3
üye31284

 
Varsayılan

Yücel Bey cavap verdiğiniz ve cevabınız için teşekkürler. Diğer hususlarda hazırlığım tamam aksini ispat edebiliyoruz, sadece rayiçle tapuda görülen bedel arasındaki fark kalıyor.

Bu farkın tek başına muvazaaya kanaat oluşturmasına yeterli olmadını biliyorum ama arada 23 kat kadar bir fark olduğu için sağlam gitmek istiyorum.

Satış gerçekten gerçek muvazaa yok, ama tam taşınmazı değil hissesini alması, hisseli taşınmazın özellikle 1990 daki değersizliği ve alıcı bulunamaması sebeplerine ve aradan 14 yıl geçtikten sonra açılmasının kötü niyete girdiğine, davanın taşınmazın bulunduğu alanın konut alanından ticarethane alanına çevrilmesinden 3 ay sonra açılmasının niyeti gösterdiğine, dolayısıyla zamanaşımı söz konusu olmasa da MK 2 yani kötüniyetin korunamayacağı kuralı gereğince dinlenemeyeceğine yönelik savunma yapacağım.

Esasen içeriğini bilmediğim okuduğum kitaptan yardımcı olacağını düşündüğüm bazı kararlarda var ama bulamıyorum, olmazsa sadece numaralarını yazacağım.

1. HD 12.01.1946, 208-138
1.HD 10.04.1944, 1363-75
1.HD 30.11.1943, 4015 – 3129
5.HD 14.04.1950, 1439-1487


Tekrar teşekkürler.
Old 14-11-2009, 11:42   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

HAKKIN KÖTÜYE KULLANMASIYLA İLGİLİ
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=17811 (Av.Erol Yavuz'un yazısı)

Ayrıca ;

Basılı Eser : Eraslan ÖZKAYA, İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, Seçkin Yayıncılık Ankara. http://www.seckin.com.tr
ve ;


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/4-796

K. 2002/832

T. 16.10.2002

• TAPU İPTALİ VE TENKİS ( Taraf Muvazaasına Dayanılması - Miras Bırakanın Oğlu İle Anlaşarak Taşınmazı Devrettiğini Bilen ve Göz Yuman Diğer Mirasçıların Murisin Ölümünden Sonra Ona Teb'an Açtıkları Davadaki Muvazaa İddiaları Hakkın Kötüye Kullanılmasıdır )

• TARAF MUVAZAASI ( Miras Bırakanın Mirasçılardan Mal Kaçırma Kastıyla Değil Alacaklı 3. Kişilerden Mal Kaçırmak Amacına Yönelik Olarak Taşınmazı Oğluna Devrettiği İddiası/Yazılı Delille Kanıtlanabileceği - Tapu İptali ve Tenkis )

• ALACAKLILARDAN MAL KAÇIRMA AMACI ( Miras Bırakanın Mirasçılardan Değil Alacaklı 3. Kişilerden Mal Kaçırmak Amacına Yönelik Olarak Taşınmazı Oğluna Devrettiği İddiası/Tapu İptali ve Tenkis - Yazılı Delille Kanıtlanabileceği )

• MUVAZAA ( Murisin Taşınmazı Alacaklılardan Mal Kaçırmak Amacı İle Oğluna Devrettiği İddiası/Durumu Bilen ve Göz Yuman Diğer Mirasçıların Murisin Ölümünden Sonra Ona Teb'an Açtıkları Davadaki Muvazaa İddialarının İyiniyet Kurallarıyla Bağdaşmayacağı - Taraf Muvazaası/Tapu İptali ve Tenkis )

• HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI ( Taraf Muvazaasına Dayanan Tapu İptali ve Tenkis - Miras Bırakanın 3. Kişilerden Mal Kaçırmak Amacı İle Oğluna Taşınmazı Devrettiğini Bilen ve Göz Yuman Diğer Mirasçıların Murisin Ölümünden Sonra Ona Teb'an Açtıkları Davadaki İddiaları )

818/m. 18, 29, 31

4721/m. 2, 3

5.2.1947 gün 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
ÖZET : Miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma kastıyla değil, aksine alacaklı üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacına yönelik olarak taşınmazı oğluna devrettiği iddia edildiğinden, davada taraf muvazaasına dayanıldığı açıktır. Bilindiği ve 5.2.1947 gün, 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da belirtildiği üzere, taraf muvazaası ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Ne var ki davacılar, taraf muvazaasını doğrular nitelikte yazılı bir delil ibraz edememişlerdir.
Diğer taraftan davacı oğul, murisin taşınmazdaki payını üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacıyla kendisine bedelsiz olarak devrettiğini, bedelsiz devri bilen davalı ağabeyinin nüfuzunu kullanmak suretiyle baskı yaptığını, bu nedenle babalarına ait hisseyi yine bedelsiz olarak tapuda ağabeyine devrettiğini ileri sürmüş ise de Borçlar Kanunu'nun 29. maddesinde düzenlenen iradeyi sakatlayan nedenlerin varlığı aynı kanunun 31. maddesinde belirtilen sürede usulüne uygun bir delil ile kanıtlanmadığından, bu iddia da sabit olmamıştır.
Muris tapulu taşınmazdaki payını oğluna devrettikten sekiz yıl sonra vefat etmiş ve bu süre içerisinde devir için ses çıkarmamıştır. Miras bırakanın oğlu ile anlaşarak taşınmazı devrettiğini bilen ve buna göz yuman davacıların, murisin ölümünden sonra ona teb'an açtıkları davada muvazaa iddiasını ileri sürmeleri hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Açıklanan nedenler karşısında iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayan ve ispatlanamayan davanın reddi yerindedir.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pendik Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 14.12.2000 gün ve 2000/376-777 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 22.10.2001 gün ve 2001/5830-10049 sayılı ilamı ile;
( ... Dava muvazaalı satışa dayalı tapu kaydının iptali veya tenkisi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece dava reddedilmiş, karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili dava dilekçesinde, tarafların ortak miras bırakanı olan Süleyman'ın aleyhine yapılan icra takibi nedeniyle adına kayıtlı 992 parsel nolu taşınmazdaki hissesini davacılardan oğlu İdris'e bedelsiz olarak devrettiğini, ancak mal kaçırmak amacı ile yapılan devri bilen davalının, murisin en büyük oğlunun kendisinin olduğunu ifade ederek ve nüfuzunu kullanarak bu devrin kendi adına olması gerektiğini söylemek suretiyle İdris'ten yine bedelsiz olarak babalarına ait hisseyi tapuda üzerine geçirdiğini, ancak murisin ölümünden sonra davalının davacılara ait hisseleri iade etmediğini belirterek tapu kaydının iptali ile davacılar adına hisseleri oranında tapuya tesciline veya tenkise karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davacıların muris muvazaasına dayandığı zira tenkis isteminin de bulunduğu, ancak iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında muris muvazaasından bahsedilemeyeceği, bu nedenle muris muvazaasına dayalı istemin reddi gerektiği, kaldı ki davanın miras bırakana ardıllık esasına dayanılarak açıldığı kabul edilse bile mirasçılar bu nedenle satış sözleşmesinin tarafı haline geldiklerinden muvazaa iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, oysa davacıların sadece tanık gösterdiği, bu yönden de davanın sabit olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu taşınmazın miras bırakan tarafından davacılardan İdris'e, İdris'ten de davalı Yılmaz'a tapudaki devri muvazaalı da olsa bu davada 3. kişi alacaklı taraf değildir. Davanın tarafları mirasçılar olup, davacıların amacı miras haklarına kavuşmaktır. Bu nedenle işin esası incelenerek toplanacak kanıtlara göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, muvazaalı satışa dayalı tapu kaydının iptali veya tenkis istemine ilişkindir.
Davacılar, tarafların ortak miras bırakanı Süleyman'ın aleyhine yapılan icra takipleri nedeniyle adına kayıtlı 992 parsel sayılı taşınmazdaki 24/80 payını hacizden kurtarmak amacıyla 9.7.1991 tarihinde oğlu İdris'e bedelsiz olarak devir ettiğini, mal kaçırmak gayesi ile yapılan bedelsiz devri iyi bilen davalı Yılmaz'ın murisin en büyük oğlu olduğunu ifade ederek ve nüfuzunu kullanarak bu devrin kendi adına olması gerektiğini söylemek suretiyle İdris'ten yine babalarına ait olan hisseyi 30.6.1992 tarihinde bedelsiz olarak tapuda kendi üzerine geçirdiğini; miras bırakan Süleyman'ın 27.9.1999 tarihinde ölümünden sonra davalının davacılara ait hisseyi iade etmediğini ileri sürerek, muvazaalı ve bedelsiz olarak, itimada dayalı olarak davalıya devredilmiş olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına hisseleri oranında tapuya tesciline veya tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemenin, iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında muris muvazaasından bahsedilemeyeceğini, davanın miras bırakana bağlı olarak ve ardıllık esasına dayanılarak açıldığı kabul edilse dahi muvazaa iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği halde yazılı bir belgeye dayanılmadığını belirterek davanın reddine ilişkin verdiği karar, özel dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Uyuşmazlık, davada taraf muvazaasına mı yoksa muris muvazaasına mı dayanıldığı ve iddianın yazılı delille ispatının gerekip gerekmediği noktalarındadır. Dava konusu olayda hukuki nitelendirme yapılabilmesi için öncelikle muvazaa kavramı ve unsurları üzerinde durulmalıdır.
İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde "bir akdin şekil ve şartların] tayinde, iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki hakiki maksatlarım gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarım aramak lazımdır..." ifadeleri mevcut olup, daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan; doktrinde ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. ( Eraslan Özkaya, İnançlı İşler/ Muvazaa Davaları, Ankara 1999 s. 105 )
Buna göre muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve fakat gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmeyen bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır. ( Fikret Eren, Borçlar Hukuku Umumi Hükümleri, İstanbul 1995, 3. baskı, C. l, S. 372 ) 7.10.1953 tarih ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda muvazaa; "Açıklanan beyanlarının gerçek maksatlarına uymadığını bildikleri halde akitlerin kastettikleri durumdan başka bir hukuki ilişkide kendilerini anlaşmış gibi göstermiş olmaları halidir." denilerek tarif edilmiştir.
Gerek öğretide gerek uygulamada muvazaa mutlak ( adi, yalın ) ve nispi ( mevsuf ) muvazaa şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. Mutlak muvazaada taraflar bir sözleşme yapmak istemedikleri halde, üçüncü kişileri aldatmak maksadı ile aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar. Alacaklının takibinden kurtulmak isteyen borçlunun mallarını başka bir kimseye devretmesi mutlak muvazaadır. ( Turhan Esener - Türk Hususi Hukukunda Muvazaalı Muameleler, İstanbul 1956-S. 41 )
Nispi muvazaa, tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları bir sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemeleri, şeklinde tanımlamaktadır. ( Fikret Eren age, S. 16 ).
Muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaa niteliği itibarıyla nispi muvazaa türüdür. Muris muvazaasında miras bırakan, miraçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağışladığı taşınmazını, görünüşteki sözleşmede satış gibi göstererek temlik etmektedir. ( 1.4.1974 gün, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ) Somut olaya baktığımızda, İdris dışındaki davacılar aşamalardaki iddialarında, babaları Süleyman'ın alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla taşınmazdaki payını İdris'e bedelsiz olarak devrettiğini ileri sürdüklerine göre, olayda muris muvazaası nedenine dayanıldığının kabulü mümkün değildir.
Miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma kastıyla değil, aksine alacaklı üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacına yönelik olarak taşınmazı İdris'e devrettiği iddia edildiğinden, davada taraf muvazaasına dayanıldığı açıktır. Bilindiği ve 5.2.1947 gün, 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da belirtildiği üzere, taraf muvazaası ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Ne var ki davacılar, taraf muvazaasını doğrular nitelikte yazılı bir delil ibraz edememişlerdir.
Diğer taraftan davacı İdris, murisin taşınmazdaki payını üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacıyla kendisine bedelsiz olarak devrettiğini, bedelsiz devri bilen davalı ağabeyi Yılmaz'ın 1992 yılında nüfuzunu kullanmak suretiyle baskı yaptığını, bu nedenle babalarına ait hisseyi yine bedelsiz olarak tapuda Yılmaz'a devrettiğini ileri sürmüş ise de Borçlar Kanunu'nun 29. maddesinde düzenlenen iradeyi sakatlayan nedenlerin varlığı aynı kanunun 31. maddesinde belirtilen sürede usulüne uygun bir delil ile kanıtlanmadığından, bu iddia da sabit olmamıştır.
Muris Süleyman tapulu taşınmazdaki payını İdris'e devrettikten sekiz yıl sonra vefat etmiş ve bu süre içerisinde devir için ses çıkarmamıştır. Miras bırakan Süleyman'ın mirasçılardan İdris ile anlaşarak taşınmazı devrettiğini bilen ve buna göz yuman davacıların, murisin ölümünden sonra ona teb'an açtıkları davada muvazaa iddiasını ileri sürmeleri hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Açıklanan nedenler karşısında iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayan ve ispatlanamayan davanın reddine dair yerel mahkemenin direnme kararı yerindedir. Bu nedenle karar onanmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16.10.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 14-11-2009, 15:39   #5
üye31284

 
Varsayılan

Yücel Bey, uğraşınız ve yönlendirmeleriniz için tekrar teşekkür ederim.
Old 14-11-2009, 21:08   #6
E.Polat

 
Varsayılan

Sayın Zeytin, miras bırakanın hissesini satması nedeni ile işinize yarar düşünşecisi ile bir içtihat paylaşıyorum. İyi çalışmalar..

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2003/7833
Karar No: 2003/8478
Tarih: 10.7.2003




DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı,miras bırakanı Emetullah Bahçeci'nin 32510 ada 36 parsel sayılı taşınmazın ½ payını kendisinden mal kaçırmak amacıyla davalıya muvazaayı olarak devrettiğini, taşınmazın imar uygulaması ile 25215 ada 8 parsel numarası aldığını,davalının satın aldığı paya karşılık 48/209 pay verildiğini ileri sürüp, tapu iptal,tescil kabul edilmediği takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur. Davalı, miras bırakanın sağlığında torunları ile birlikte yaşadığını,torunlarının bankalara olan borçları nedeniyle dava konusu taşınmazın ½ sini 12.000 Dm ye kendisine sattığını, satışın muvazaalı olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece,miras mırakanın dava konusu taşınmazı satmaya ihtiyacının bulunmadığı,gerçek iradesinin tek mirasçısı olan davacıdan mal kaçırmak olduğu, satış bedelinin gerçek değerinden düşük olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar,davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla,tetkik hakimi Sadettin Akyol'un raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR : Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal,tescil isteğine ilişkindir. Bilindiğıi üzere;Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliğiitibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusundaaçıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçekirade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış güçünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince: Miras bırakanın davalının annesi olduğu,dava konusu taşınmazın ½ payının miras bırakana ½ payın davacıya ait olduğu,miras bırakanın davacının çocukları olan torunları ile birlikte oturduğu,hiçbir sosyal güvencesinin bulunmadığ, torunlarının bir kısmının borcu nedeniyle taşınmazdaki payını satma ihtiyacı duyduğu,davalının da alım gücünün bulunduğu,bu durumun aksini kanıtlayan bir delil ileri sürülmediği böylece temlikin gerçek satış olduğu, kanaatine varılmaktadır.

SONUÇ : Hal böyle olunca,davanın reddine karar verilmesi gerekirken,delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek kabulü yönünde hüküm kurulması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle,hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 10.7.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 14-11-2009, 22:04   #7
üye31284

 
Varsayılan

Sayın Polat, ilginiz için teşekkürler.

Bu kararınızın bir cümlesi de oldukça işime yarayacak.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Murİs Muvazaa av_suat Meslektaşların Soruları 5 23-07-2009 10:25
aktin feshi ve menfi tesbit davası Av.Bulut Meslektaşların Soruları 3 25-10-2007 13:22
Taraf Muvazaasi, Tapu İptalİ Ve Tescİl Talebİ GÜLYÜZ Meslektaşların Soruları 2 11-10-2007 16:49
Tasarruf ÖzgÜrlÜĞÜ-murİs Muvazaasi av. naime şahin Meslektaşların Soruları 3 01-04-2007 21:42
Çıkış Yolu Arıyorum inci Meslektaşların Soruları 1 11-04-2003 20:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04520798 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.