Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Adalet Bakanlığının Hukuk Mahkemelerindeki Uygulama Hatalarına İlişkin Uyarı Metni

Yanıt
Old 27-07-2006, 22:27   #1
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Adalet Bakanlığının Hukuk Mahkemelerindeki Uygulama Hatalarına İlişkin Uyarı Metni

ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. Saygılarımla.

Alıntı:
HUKUK MAHKEMELERİNE AİT TAVSİYELER LİSTESİ
DAVALARIN SÜRATLİ SONUÇLANDIRILMASINDA HASSAS DAVRANILMADIĞI

Gereksiz emek ve zaman kaybına yol açan taliklerle nihai hükme ulaşılmasının geciktiği bazı dosyalar görülmüştür.
Şöyle ki;
Mazeret bildiren tarafın duruşma gününü kalemden öğrenmesine dair usul hükmü mevcut olmadığı halde, PTT vasıtası ile kendisine bildirilmesi gerekirken anılan şekilde ara kararları kurulduğu,
HUMK.nun 2494 sayılı kanunla değişik 180 ve 195. maddeleri gereğince delillerini önceden dava dilekçesi ve cevap layihasında bildirme ve ayrıntılı bilgi verme mecburiyetine uymayan tarafa ilk celsede on günlük kesin mehil verilmesi kuralına işlerlik kazandırılmadığı,
HUMK.nun 67. maddesinde bir tarafın vekilinin istifa etmesi yahut kendisinin, vekilinin dosyayı inceleyememiş olmasının yargılamanın başka bir güne taliki için sebep kabul edilemeyeceği öngörüldüğü halde ....esas sayılı dosyalarında vekil istifa ettiğinden asile tebligat için oturumların ertelendiği,
HUMK.nun 176/3. maddesine rağmen nafakaya ilişkin davalarda adlî tatili de kapsayacak şekilde uzun süreli talikler yapıldığı,
Ön mesele sayılan başka bir dava sonucu beklenirken tarafların beyanı ile yetinilip iki yıla varan sürelerle mahkemece akıbetinin uygun aralıklarla ilgili yerlerden sorulmadığı,
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 25.2.1985-2089/1907, 2.Hukuk Dairesinin 20.10.1991-6225/6080, 4.Hukuk Dairesinin 18.10.1970-3551/5012 sayılı içtihatları ve HUMK.nun 258, 274 ve 414 maddesi hükümleri karşısında tarafların şahitlerini mahkemeye getirmelerine ilişkin ara kararlarının yasal dayanağı bulunmayıp davetiye ile celbi gerektiği halde şahitlerin taraflarca hazır edilmesi uygulamasının sürdürüldüğü,
Önceki ara kararını yerine getirmeyen, üst üste ve sıkça mazeret bildiren, yeniden mehil talep eden taraf vekillerinin davaların sonuçlandırılmasını geciktirici bu davranışlarını sürdürdükleri, ilgilisi başvurmadığı için tayin edilen günlerde keşiflerin yapılamadığı tutanakla saptandığı halde kesin mehil ve Harçlar Kanunun 11 ve 12. maddelerinde yazılı celse harcı gibi usulün zorlayıcı hükümlerinden yeterince yararlanılmadığı,
...Hukuk Mahkemesine ait ..esas sayılı dosyada, aynı bina içinde bulunan ...Mahkemesindeki bir dosyanın getirtilip incelenmesi için yazılan müzekkere ayrıca 4 kez tekit de edilerek, mübaşir marifetiyle elden dahi getirtilebilecek iken bir yıldan fazla süre ile sırf bu yüzden talikler yapıldığı,
...Hukuk Mahkemesinin ...esas sayılı dosyasında tarafların anlaşmaları için 6 oturum ve 1 yıldan fazla süre ile mehil verildiği, son kez mehil verildikten sonra tekrar aynı nedenle oturumun ertelendiği, benzer şekilde ....esas sayılı dosyada da davalıya İlânen tebligat yaptırılması için kesin mehil verilmesinin ardından oturumun yine 6 celse talik edildiği,
Asliye Hukuk Mahkemesinin ....esas sayılı dosyasında, 7201 sayılı Tebligat Kanunun 40 ve Tebligat Nizamnamesinin 61. maddelerinde işin müstaceliyeti nedeniyle tebligata ait kararların muayyen celse beklenmeden verilmesi öngörülmesine karşın, Yurt dışı tebligatı için en az 3 aylık süre olması gerektiğinden bahisle, Bakanlıkça evrakın geri çevrilmesi üzerine dosya ele alınmayıp 1.6.1994 tarihinden 9.9.1994 tarihine kadar duruşma günü beklenmek suretiyle gereksiz zaman kaybına yol açıldığı,
Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/550 esas sayılı dosyasında duruşmaların devamı sırasında ölmüş bulunan bir davalının veraset ilamı alınarak mirasçılarının davaya dahili öngörülmüşse de bir yıldan fazla süreyle ve 9 oturum bu konuda davacı vekiline mehil verilmesine karşın istenen veraset davasını açıp açmadığının belirlenememesi sonucu gereksiz zaman kaybedildiği,
Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/237 esas sayılı dosyasında da taraf teşkili için ibrazı zorunlu görülen veraset ilamını davacı vekili vermediği gibi bir yıldan fazla süreyle mehil alınmasına karşın henüz veraset davası açıp açmadığının dahi belirlenemediği,
Sulh Hukuk Mahkemesinin 1993/552 esas sayılı dosyasında da dava ile ilgili olduğu söylenen Asliye Hukuk Mahkemesinin ...esas sayılı dosyası getirtilip incelendiği ve tarafları da aynı olmadığı halde sonraki oturumlarda aynı dosyanın tekrar celbi amacıyla talikler yapıldığı,
Sulh Hukuk Mahkemesinin 1994/57 esas sayılı dosyasında, taraf vekillerine bilirkişi raporunu inceleyip beyanda bulunmaları için 26.5.1994 günlü oturumda süre verilerek müteakip oturumda gerekli açıklamaları ayrıntısı ile saptanmasına karşın, Basit usul hükümlerinin cari olduğu Sulh Hukuk Mahkemesinde bu defa yazılı beyanda bulunmak üzere taraf vekillerine tekrar mehil verilerek oturumun ertelendiği,
Anlaşılmıştır.
Davaların çabuk sonuçlandırılması bakımından benzeri olaylarda açıklanan usul hükümlerine daha çok titizlik gösterilmesi,
Aynı bina içindeki diğer bir mahkemeden dosyanın celbi için bir yıla varan sürelerle taliklerin davayı uzatacağı nazara alınıp gerektiğinde mübaşir marifetiyle istenilen dosyanın getirtilmesi,
Özellikle eski yıllardan devren gelen dosyalarda, davaların sürüncemede kalmaması için kesin süre ve celse harcı gibi yaptırımların uygulanmasında hassas davranılması, celse harcının belgelenmeyen mazereti kabul eden karşı taraftan da alınabileceğinin unutulmaması,
İkinci kez verilen yada hâkimin kesin olduğunu belirttiği mehilden sonra tekrar mehil verilemeyeceğine dair HUMK.nun 163. maddesinin hatırlanması,
DOSYALARI YARGITAY’A GÖNDERME FORMU

Bütün hukuk mahkemelerinde dava dosyalarının Yargıtay’a dosya gönderme formu doldurulmadan sadece üst yazı ile eski usulde yollandığı görülmüştür.
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün 29.6.1994 tarih 5-56-12891 sayılı Genelgeleri doğrultusunda görevli Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilecek dosyalarda üst yazı değil Dosya Gönderme Formu düzenlenmesi,
DOSYALARIN YARGITAY’A GÖNDERİLMESİNDE GECİKME

Sonuçlanan dava dosyalarının tetkikinde;
...Mahkemesi temyiz defterinin ...sırasında kayıtlı ....esas sayılı dosyada Yargıtay yoluna vaki başvuru üzerine tebliğ işlemleri tamamlanarak dosyanın Yargıtay’a yollanmasının bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen henüz gerçekleştirilmediği gibi ilgilisine HUMK.nun 434. maddesinde yazılı yaptırım işlemine girişilmediği,
...Mahkemesinin ...esas sayılı dosyasında Yargıtay’dan tashihi karar istemi üzerine aradan 18 ay geçtiği halde ölen davalının nüfus kayıt tablosu getirtilerek mirasçıları usulen tespit ve kendilerine tebligatın halen ikmal edilmediği,
Kendilerine tebligat yapılamayan davalılara ait tebligat parçaları geri döndükten sonra aradan 1 yıldan fazla süre geçmesine rağmen, dosya ele alınıp eksikliklerin ikmali işlemine girişilmediği,
...esas sayılı dosya, orman idaresi tarafından ..tarihinde temyiz edilmesine karşın, tebliğ işlemi yapılmayıp, Yargıtay’a sevkinin 4 yıl geciktirildiği,
...esas sayılı dosyanın, eksikliğin ikmali ile iade edilmesi için Yargıtay’dan geri gönderildiği halde, geri çevrilen dosyanın eksikliklerinin tamamlanmayıp. Temyiz tetkikatı için 2 yıldır işlemsiz bekletildiği,
Old 27-07-2006, 22:28   #2
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Devam Eden bölüm

Alıntı:
..esas sayılı dosyalarda, ..tarihli gerekçeli karar ile ...tarihli temyiz dilekçesinin karşı tarafa tebliğ işlemlerinin halen tamamlanmadığı,
Görülmüştür
Dosyaların Yargıtay’a yollanmasında hassasiyet gösterilerek benzeri gecikmelere yer verilmemesi,
Bu tür ihmali davranışların sorumluluğu mucip olabileceği dikkate alınıp, kalem işlemlerinin denetim ve gözetimine önem verilmesi,
HARÇ TAHSİL MÜZEKKERELERİNİN GEÇ GÖNDERİLMESİ

Karar verilmesinden itibaren iki ayı aşan bir süre geçmiş olmasına karşın bakiye karar ve ilâm harcının tahsil edilmediği gibi merciine harç tahsil müzekkerelerinin de gönderilmediği belirlenmiştir.
Harçlar Kanunu’nun 28 ve 130 uncu maddeleri uyarınca karar ve ilâm harcının, mahkemece kararın verilmesinden itibaren iki ay içerisinde ödenmemesi halinde bu sürenin sonunda ve 15 gün içerisinde ilgili vergi dairesine bildirilmesi gerektiğinin hatırlanması,
HAZİNE LEHİNE VERİLEN KARARLARIN HAZİNE TARAFINDAN TEBLİĞİNDE HARÇ

Hazinenin taraf olduğu davalarda verilen nihai kararların tebliğ ve kesinleştirilmesi aşamasında muaf olduğu düşüncesiyle hazineden harç alınmadığı, harç yatırılmadığı halde hazine vekillerinin isteği doğrultusunda kararların tebliğe yollandığı beyan ve müşahede edilmiştir.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 54. maddesinde kendisine harç yüklenmemiş olan tarafın ilâm sureti almak üzere yazı işleri müdürlüğüne müracaatı halinde bakiye harcın bu kişiden alınması öngörüldüğü gibi,
Maliye ve Gümrük Bakanlığı’nın Muğla Defterdarlığı’na yolladığı 7.2.1984 tarih BAHUM: 4394/8837-7535-4198-12723 sayılı yazıda da Harçlar Kanunu’nun 13 üncü maddesine göre hazine harçtan muaf ise de Sayıştay Genel Kurulu’nun 30.1.1984 gün ve 4319/1 sayılı kararı ile mükelleflerce ödenmeyen ilâm harçlarının daha sonra asıl alacak ile birlikte gerçek mükelleflerden tahsil edilmek üzere hazine tarafından ödenmesi uygun görüldüğünden, konunun benzeri işlerde dikkate alınması,
HASIM GÖSTERİLMEYEN VEYA YASAL DAYANAĞI OLMAYAN DELİL TESPİTİ İSTEKLERİ

Hasım gösterilmeden yahut ileride bir hukuk davasına konu olacağı ve ilgilinin hukukî yararı bulunduğu belirlenmeden vaki delil tespiti taleplerinin yerine getirilerek yasal koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmadan lüzumsuz emek harcandığı,
Örneğin;
Tapuda kayıtlı taşınmazın arsa ve bina değerinin hasım gösterilmeden tespitini içeren,
Zilyet bulunduğu taşınmaz içindeki ağaçların yaşının ve değerinin tespitine ilişkin,
tapu ile sahip olduğu taşınmazın sınırlarının ve komşu parsellerin tecavüzü olup olmadığının tespitini muhtevî, sahibi olduğu aracı ile başkalarının iştiraki olmadan tek taraflı kaza yaptığından kasko sigortasından zararını almak üzere,
Tapuda hissedar gösterilen kişinin mirasçılarının mahalline gidilerek saptanmasına dair,
Tapuda kayıtlı taşınmazların, yine tapuda kayıtlı hissedarlarının, en son malikler hasım gösterilmeksizin, hâkimlikçe tapuya gidilerek Resmî kayıtlar üzerinde bilirkişi marifeti ile saptanmasına dair taleplerin, tapuda sahip olduğu parsel üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapacağından bu taşınmazın değerinin mahallen saptanmasına dair isteklerin,
Rızaen taksim edilen apartman dairelerinden birinin hali hazır durumu ve bahçeye çıkışı olmadığının saptanmasına dair başvurunun
Bayındırlık Bakanlığından müteahhitlik karnesi alabilmek amacıyla faaliyet gösterdiği yerde mevcut makine parkının saptanmasına ilişkin talebin,
Sitelerine komşu ve tescil harici hazine arazisinden 2.5 dönüm kiralamak istediklerinden, mezkur taşınmazın mahallinde tespitini havi isteğin,
İleride açılacak tapu iptali ve tescil davasına esas teşkil etmek üzere bahçede yetişmiş bulunan ağaçların değerinin tespitine ilişkin talebin müstaceliyeti saptanmadan,
Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girmediği halde Küçükçekmece Belediyesince Mutfağının temiz olmadığı ve teftiş defteri bulunmadığı için dükkanının kapatılmasına ilişkin idari tasarruf aleyhindeki taleple ilgili isteğin,
Asliye Hukuk Mahkemesinin ...D.iş sayılı dosyasında, İmar Yasası ile özel parselasyon yapılmasının yasaklandığı da dikkate alınmadan Küçükçekmece Belediyesince yapılan kadastro parselasyon haritası ile özel parselasyon haritasının karşılaştırmalı olarak mahalline uygulanmasını içeren ve hasım gösterilmeyen istek hukukî menfaat ile acele hal izah edilmeden,
Tapu ile sahip bulunduğu ve işyeri olarak kullandığı yere ruhsat alacağından bu yerin belirlenmesine dair hasım gösterilmeyen isteğin,
Özel dersane açmak maksadıyla Milli Eğitim Bakanlığına ibraz edilmek üzere mevcut ders araç ve gereçlerinin saptanmasına ilişkin talebin, delil tespiti yoluyla yerine getirildiği gözlenmiştir.
Şimdiden zapt ve tespit olunmaz ise ileride kayıp olacağı veya ikamesinde çok müşkülât çıkacağı şüphesi olan ve sonradan açılacak bir dava için ancak delil tespiti yapılabileceğini içeren HUMK’nun 368 ve 369 uncu maddeleri dikkate alınarak, sermaye şirketlerinde aynî sermayenin belirlenmesi istisna olmak üzere yasal koşulları gerçekleşmeyen delil tespiti taleplerinin yerine getirilmemesi
TEMYİZ YOLU KAPALI OLAN İCRA TETKİK MERCİİ KARARLARININ YARGITAY’A YOLLANDIĞI

İcra tetkik merciine ait ...esas sayılı dosyalarda, Yargıtay yolu açık bulunmayıp kesin olan yahut süresi geçtikten sonra vaki temyiz isteği üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği anlaşılmıştır.
İcra İflâs Kanunu’nun 363 üncü maddesinde gösterilenler dışında kalan yada temyiz süresi geçmiş bulunan davalarda talebin reddine karar verileceğini öngören aynı kanunun 365. maddesinin uygulamasında daha hassas davranılması,
DURUŞMAYA MAZERETSİZ GELMEYEN DAVACININ İHZAREN CELBİNE

Sulh Hukuk Mahkemesinin ...esas sayılı iddet müddetinin kaldırılması talebini içeren davanın duruşmasına gelmeyen davacı hakkında, davasını takip etmediğinden işlemden kaldırılmasına karar verecek yerde ihzaren celbi cihetine gidildiği görülmüştür.
Hukuk Mahkemelerinde tarafların zorla getirilmelerinin yasal dayanağı bulunmadığının bilinmesi,
MİRAS ŞİRKETİNE MÜMESSİL TAYİNİNDE HUSUMET

Miras şirketine mümessil tayini istemini içeren davaların hasımsız olarak görülüp, sonuçlandırıldığı belirlenmiştir.
Yargıtay 2.HD’nin 7.12.1992 gün 12006-12324, 29.11.1976 gün ve 8289/8525, 31.05.1971 tarih ve 3545/3526 sayılı içtihatları çerçevesinde, bu tür davaların bütün mirasçılar davaya dahil edilmeden görülmemesi icabettiğinin uygulamada nazara alınması,
TANIKLIKTAN ÇEKİNME HAKKI OLANLARA YEMİN ETTİRİLDİĞİ

Akrabalığı nedeniyle tanıklıktan çekinme hakkı olup da bu hakkını kullanmayanlara, tanıklıktan ve yeminden çekinme hakkının hatırlatıldığı, tanıklık edeceklerini söylemeleri üzerine yemin uyarısında bulunularak dinlendikleri ve sonuçta yemin verildiği belirlenmiştir.
Old 27-07-2006, 22:29   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Devam eden bölüm

Alıntı:
HUMK’nun 245. maddesinin 1-3 numaralı bentleri gereğince, tanıklıktan çekinme hakkı olup da bu hakkını kullanmayanların yeminsiz dinlenmeleri gerektiğine dair 247 nci madde hükmünün uygulamada gözönünde bulundurulması,
DAVANIN KISMEN KABULÜNE KARAR VERİLDİĞİ

Mahkemece verilen hükmün, gerekçesiyle birlikte duruşma tutanağına yazılması icap etmesine karşın zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhimi ile yetinilen hallerde dahi Mahkemenin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açıklanarak, duruşma tutanağına yazılması zorunluluğuna uyulması, kuralına riayet edilmediği, zaman zaman ‘davanın kısmen kabulüne’ biçiminde kararlar kurulduğu gözlenmiştir.
HUMK’nun 381, 388. maddeleri uyarınca; Kısa kararda verilen hükmün hukukî sonuçlarının tereddüte yer bırakmayacak şekilde özetle de olsa gösterilmesi ve bununda tutanağa yazılması gerektiğinden, Yargıtay HGK’nun 18.03.1987 tarih ve 2-16 Es.209 sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, duruşmayı bitiren zapta eki kararın veya kısmen kabule dair kararın tefhim olduğu biçiminde nihai karar yazılmasının gerçek ve usulü anlamda hükmün tefhimi anlamına gelmeyeceğinin bilinmesi,
TAPU İPTALİNE İLİŞKİN HÜKÜM ÖZETLERİNİN TSM.NE GÖNDERİLMEDİĞİ

Kabul ile sonuçlanan tapu iptali ve tescil kararlarına ait karar özetlerinin alakalı Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilmediği müşahede edilmiştir.
İcra İflâs Kanunu’nun 28 inci maddesi ile HİGM’.nün 13.12.1985 tarih ve 14181-44920 sayılı genelgelerinde de belirtildiği gibi, kötü niyetli şahısların durumdan yararlanmalarının önlenmesi ve mahkeme kararlarının infazının imkansız hale gelmemesi için gayrimenkule ilişkin davalarda, davacı lehine hüküm verildiği takdirde, mahkemece davacının talebine hacet kalmaksızın hükmün tefhimi ile beraber hülasasının Tapu Sicil Müdürlüğüne bildirilmesinde zorunluluk bulunduğunun hatırlanması ve anılan dosyalarda buna göre işlem yapılması,
KADASTRO MAHKEMESİ KASA HESABININ MÜSTAKİL TUTULDUĞU

Müstakil Yazı İşleri Müdürü bulunmayan Kadastro Mahkemesinde, kasa hesabının zabıt kâtibi tarafından bağımsız şekilde tutulup yürütüldüğü görülmüştür.
Adalet Bakanlığı HİGM’nün 14.05.1990 gün ve 9-54-22592 sayılı mütalaaları uyarınca, müstakil yazı işleri müdürü bulunmayan yerlerde, kadastro mahkemelerine ait, emanet para hesabının genel mahkeme emanet para hesabı içinde adlîye yazı işleri müdürü tarafından yürütülmesi icap ettiğinden gereğinin buna göre ifası,
YETKİSİZLİK İTİRAZI SONUÇLANMADAN ESASA GİRİLDİĞİ

...Hukuk Mahkemesinin 199/..esas sayılı dosyasında davalının başka yerden yolladığı yetkisizlik itirazı hakkında HUMK’nun 187, 190, 225 inci maddeleri doğrultusunda işlem yapıldıktan sonra davalıya gerekli tebligat ikmal edilmeden davanın esasına ilişkin tahkikatın sürdürüldüğü görülmüştür
Mahkemenin yetkisizliğine dair itirazın önceden sonuçlandırılıp ilgiliye tebliğine ilişkin HUMK’nun 187.190 ve 225 inci maddelerine uyulması,
SUÇ OLUŞTURAN EYLEMİ NEDENİYLE DAVALIYA YEMİN TEKLİFİ

Asliye hukuk mahkemesinin ..esas sayılı dosyasında, gerçekte taşınmaz mülkiyetini tapuda devir yetkisini değil, elektrik su gibi işleri takip amacı ile davacının verdiği vekaletnameyi davalının hile ile tapuda intikali gerçekleştirecek şekle dönüştürdüğü iddiası emniyeti suiistimal yada dolandırıcılık suçunu oluşturduğu halde hile yaptığı söylenen davalıya yemin teklifi amacıyla talikler yapıldığı tespit edilmiştir.
HUMK’nun 352 nci maddesine göre suç oluşturan bir konuda davalıya yemin teklifinin mümkün olmadığının anımsanması, davanın sürüncemede kalmasına yol açabilecek benzeri davranışların tekrarından kaçınılması,
HAZİNENİN MENFAATİ HALİNDE KAYYUM TAYİNİ

Sulh hukuk mahkemesinin ...esas sayılı kayyım dosyasında 18.5.1989tarih ve 3561 sayılı yasaya göre TMK’nun 427 nci maddesi doğrultusunda kayyım tayinine ilişkin konuda hazine hak ve menfaati bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, mahalli en büyük mal memurunun kayyım tayin edilmesi gerektiği kuralının nazara alınmadığı anlaşılmıştır.
Kayyım tayini ile ilgili konularda hazine menfaati yönünden yürürlükte bulunan 3561 sayılı Kanun hükümlerinin göz önünde bulundurulması,
NÜFUS, NAFAKA VE KAMULAŞTIRMA DAVALARININ ADLÎ TATİLDE
GÖRÜLMEDİĞİ

Nüfus, nafaka ve kamulaştırma gibi acele sonuçlandırılması gereken davalarda ayrım gözetmeksizin adlî tatili kapsayacak şekilde üç aya varan uzun süreli talikler yapıldığı anlaşılmıştır.
Bazı davaların adlî tatil içinde dahi görülerek çabuk sonuçlandırılmasına yönelik HUMK.nun 176, 507 ve Kamulaştırma Kanunu’nun 37 nci maddelerinin uygulamada göz önünde bulundurulması,
YOKLUKTA YAPILAN DELİL TESPİT TUTANAKLARININ KARŞI TARAFA TEBLİĞ EDİLMEDİĞİ

Karşı tarafın yokluğunda yapılan delil tespitine dair, tutanak, karar ve eklerinin sonradan tebliğ zorunluluğuna uyulmadığı belirlenmiştir.
HUMK’nun 372/son uncu maddesine göre gıyapta yapılan delil tespiti tutanağının Mahkemece karşı tarafa tebliği zorunlu olup, bu şekilde tebliğ edilmeyen delil tespit tutanağından, sonradan açılan davada davacının yararlanamayacağına dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.1971 gün ve 9/23-690 sayılı içtihatları karşısında ilgililerin mağduriyetine yol açılmaması, bu hususun temini bakımından mezkur tutanağın karşı tarafa tebliğ masrafının peşin alınması,
BOZMA ÜZERİNE DOSYANIN ESASA KENDİLİĞİNDEN KAYDEDİLMEDİĞİ

...Hukuk Mahkemesine ait ...esas sayılı dosyalarda, Yargıtay’ca bozulan kararların taraflara tebliğinden sonra mahkemece tarafların resen duruşmaya çağrılmadığı gözlenmiştir.
Kararı Yargıtay’ca bozularak dönen dosyaların resen esasa kaydından sonra, HUMK’nun 434 üncü maddesi uyarınca peşin alınacak giderlerden sarf olunmak suretiyle mahkemenin taraflara kendiliğinden davet etmesine ilişkin HUMK’nun 429, oturuma kimse gelmediği yahut gelenler davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin aynı Yasa’nın 409 uncu maddesi hükümlerine uyulması,
BİLİRKİŞİ RAPORLARININ İNCELENMESİ İÇİN TALİKLER YAPILDIĞI

Bir kısım dava dosyalarında bilirkişi rapor suretlerinin duruşma gününden evvel tebliğ edilmemesi sebebiyle tetkiki zımnında talikler yapıldığı saptanmıştır.
HUMK’nun 282. maddesine göre rapor suretlerinin duruşma gününden önce tebliği ve bu gibi sebeplerle talike meydan bırakılmaması için gerekli harç ve masrafların diğer keşif harç ve giderleri yanında peşin alınması suretiyle duruşma gününden önce söz konusu keşif ve bilirkişi raporlarının kalemce taraflara ulaştırılmasının usul edinilmesi,
Old 27-07-2006, 22:30   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Devam eden bölüm

Alıntı:
NÜFUS DAVALARINDA GÖRÜLDÜ KAYDI

Yaş ve isim düzeltilmesine ilişkin verilen kararların " Görüldü " kaydı için Cumhuriyet Başsavcılığına verilmediği müşahede ve beyan edilmiştir.
1582 sayılı Yasa’nın 46. maddesi gereğince Cumhuriyet Savcılarının bu tür davaları temyiz etme yetkileri bulunduğu cihetle, 7201 sayılı Kanun’un 43 üncü ve Tebligat Nizamnamesi’nin 65 inci maddesine göre dosyaların yasal süre içinde Cumhuriyet Başsavcılığına verilmesinde zorunluluk bulunduğunun hatırdan çıkartılmaması,
İŞİ BİTEN DOSYALARIN MERCİİNE İADE EDİLMEDİĞİ

Başka merci ve mahkemelerden celbedilen dosya veya evrakın asıl dosyada karar verilip, hüküm kesinleşmiş olmasına rağmen dosya içerisinde bırakıldığı saptanmıştır.
Dosya ve Resmî evrakın düzenli bir şekilde yerleştirilmesini sağlamak ve arandıklarında bulunmalarını temin yönünden, asıl dosyada karar verilip, iş bitirildikten sonra kanun yollarına başvurulmazsa celbedilen dosyaların ilgili yere hemen tevdiinin unutulmaması, bunun için bir masraf gerekecekse onunda önceden temini gerektiğinin gözardı edilmemesi,
TENSİPLERİN YETERLİ AÇIKLIKTA OLMADIĞI

Yapılan tensiplerde " dava dilekçesinde açıklanan yerlere gerekli yazıların yazılmasına " karar verildiği, nereden ve hangi belgenin istenildiğinin açıkça yazılmadığı,
Yapılan tensiplerde, celbine gerek görülen belge, kayıt ve dosyaların açıklanması, nereden isteneceğinin belirtilmesi, keyfiyetin kalemin inisiyatifine bırakılmaması,
DOSYALARIN TETKİKE ALINDIĞI

Önceden duruşmasına çıkılan bir kısım dosyanın, karar verilmek yada incelenmek üzere, sık sık tetkike alındığı gözlenmiştir.
Duruşmalara dosyaları okumak suretiyle, hazırlıklı çıkılması ve davaların sürüncemede kalmasına neden olunmaması,
BOŞANMA KARARLARININ NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜNE GÖNDERİLMEDİĞİ

Boşanma kararlarının, kesinleşmesini müteakip resen nüfus müdürlüğüne gönderilmeyip, bu hususun tarafların tutumuna terk edildiği anlaşılmıştır.
1587 sayılı Yasa’nın 31 ve 49 uncu maddeleri uyarınca; asliye hukuk mahkemesinden verilmiş, şahsi hallere ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararlarının bulunulan yer nüfus müdürlüğüne resen gönderilmesi gerektiğinin unutulmaması,
TALİKLERDE SAAT BELİRTİLMEDİĞİ

Duruşmalarda oturum gününün saptanması ile yetinildiği, duruşma saatinin 08.30 olarak dosyalarda belirlendiği görülmüştür.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 7 ve 27 nci maddeleri uyarınca, duruşma tarihi ile birlikte oturum saatlerinin de belirlenerek, tarafların adlîye koridorlarında boşuna beklemelerinin önlenmesi,
YARGITAY’A SEVK MASRAFLARININ PUL OLARAK ALINDIĞI

Tüm hukuk mahkemelerinde, dosyaların Yargıtay’a sevk masraflarının tahsilinde, gönderme ücretlerinin pul, döndükten sonraki harcamaların ise para olarak alındığı beyan ve müşahede edilmiştir.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 12 nci maddesi gereğince, bu kabil masrafların tamamının ilgililerden para olarak tahsil edilerek kasa ve yol giderleri defterine intikal ettirilmesinin unutulmaması,
HARÇ TAHSİL MÜZEKKERELERİNİN GEÇ YAZILDIĞI

Bir kısım dosyalarda, yasal süre geçirildikten sonra harç tahsil müzekkerelerinin yazıldığı belirlenmiştir.
Harçlar Kanunu’nun 28 ve 37 nci maddeleri gereğince, karar tarihinden itibaren iki ay içinde ilgilileri tarafından ödenmeyen harçların tahsili için müteakip 15 gün zarfında maliyeye müzekkere yazılması icap ettiğinin daima hatırda tutulması,
VASİYETNAMENİN AÇILMASINDA TÜM MİRASÇILARIN ARANDIĞI

Vasiyetnamenin açılmasına dair 1.Sulh hukuk mahkemesinin 1994/604, 1333, 1393, 1996/523, 611 ve 2. Sulh hukuk mahkemesinin 1974/275 esas sayılı dosyalarında tenfiz talebi ve gereği bulunmamasına rağmen tüm mirasçı tespit ve kendilerine tebliğ işlemlerinin duruşmada hazır bulunmalarının beklenerek yargılamanın sürdürüldüğü görülmüştür.
Konuya ilişkin TMK’nun Velâyet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 36 ncı maddeleri ile vasiyetnamenin mahkemeye tesliminden itibaren bir ay içinde açılacağı, açılışta hazır bulunmak üzere bilinen mirasçılara çağrı çıkarılacağı, diğerleri ve çağrıya uymayanlara da açılmış bulunan vasiyet örneğinin MK’nun 596, 597. maddeleri uyarınca tebliğ edileceğine ilişkin Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 19.02.1985 gün ve 1192/1547 sayılı içtihadının gözden ırak tutulmaması,
VASİNİN AZLİNE SULH HUKUK MAHKEMESİNDE KARAR VERİLDİĞİ

1.Sulh hukuk mahkemesine ait 1996/3 esas sayılı vasinin azline ilişkin davada görevin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu gözardı edilerek, vasinin azline ve başkasının vasi olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 2 nci Hukuk Dairesi’nin 01.02.1996 tarih ve 1996/179 esas 1996/1119 karar sayılı içtihadında da açıklandığı üzere, vasinin azlinde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup, sulh mahkemesinin ancak ani müdahale gereken hallerde ihtiyati tedbir mahiyetinde vasiyi görevden uzaklaştırarak asliye hukuk mahkemesinden vasinin azlini isteyebileceğinin unutulmaması,
MASRAFLARIN YATIRMA SÜRESİNİN KARARDA BELİRTİLMEDİĞİ

Asliye hukuk mahkemesine ait 1992/6, 1994/73, 1995/28, 44, 73 esas sayılı dosyalarda, keşif, bilirkişi ve tanık ücreti gibi masrafların ne kadar süre içinde mahkeme veznesine yatırılacağı hususunda ara kararlarında açıklık bulunmadığı belirlenmiştir.
HUMK’nun 414 üncü maddesi uyarınca; iki taraftan her biri, yapılmasını talep ettiği işlemlerle ilgili keşif, bilirkişi ve tanık ücreti gibi masrafları mahkeme veznesine depo etmekle yükümlü bulunduğu, hâkimin tayin edeceği süre içinde bu masrafı vermeyen tarafın isteminden vazgeçmiş sayılacağı dikkate alınarak, hukuk usulünün davalara sürat kazandırıcı hükümlerinden uygulamada yararlanılması,
GELECEK CELSE KEŞİF GÜNÜ TAYİNİNE ŞEKLİNDE ARA KARARI

Münhasıran keşif yapılmasına bağlı bulunan dava dosyalarının bir kısmında keşiflerin icra olunacağı günler belirtilmeden gelecek celse keşif günü verilmesine şeklinde ifadeler kullanılarak ertelemeler yapıldığı, keşif kararı verilen dosyalarda da çeşitli gerekçelerle zamanında yerine getirilmediği saptanmıştır.
HUMK’nun 77 nci maddesi göz önünde bulundurularak, ihtilaf konusu yerlerde keşif yapılmasına karar verilen ve daha çok eski yıllardan devren gelen bu kabil dava dosyalarının sürüncemede kalmadan sonuçlandırılmasını temin etmek gayesi ile ve davaların uzamasının taraflar üzerinde yaratabileceği hoşnutsuzluklar ve haklı sızlanmalarda nazara alınmak suretiyle keşiflerin yapılabileceği gün ve saatlerin mutlaka duruşma tutanaklarına dercedilmesi, haklı ve zaruri nedenlerle belirlenen günlerde icra edilmemesi halinde, keyfiyetin düzenlenen tutanaklarla tespiti, benzeri sebeplerle lüzumsuz taliklere meydan verilmemesi, keşiflerin saptanan günlerde ve sonuca gidilecek şekilde yapılmasına azami biçimde özen gösterilmesi,
Old 27-07-2006, 22:30   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Devam eden bölüm

Alıntı:
VASİDEN HESAP İSTENİLMEDİĞİ

...Mahkemesi karar dosyalarında vasilik talebi kabul ile sonuçlandırıldığı halde, vasilerin muayyen sürelerle takip edilmediği ve hesap istenilmediği anlaşılmıştır.
TMK’nun 454, 464 üncü maddeleri ile belirtilen kanunun velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına dair Tüzüğün 16 ve 21 inci maddeleri uyarınca vasinin yeni yapılacak tensiplerde ve muayyen sürelerde çağrılıp resen hesap alınarak raporlarının yeterli görülmemesi halinde ikmalinin emredilmesi ve gelir gider defterlerinin birisinin dosyada kalmak suretiyle iki nüsha olarak düzenleneceğinin bilinmesi,
DOSYANIN MÜRACAATA BIRAKILMASINA KARAR VERİLDİĞİ

Taraflarca takip edilmeyen dosyalarda dosyanın müracaata bırakılmasına şeklinde ibare kullanıldığı anlaşılmıştır.
HUMK’nun 409 uncu maddesindeki değişiklikten bu yana uzun bir süre geçmesi de nazara alınarak bundan böyle yasal tabir olan ‘dosyanın işlemden kaldırılmasına’ biçiminde ibare kullanılması,
TEVDİ MAHALLİ TAYİNİ KARARLARINDA MAKTU İLÂM HARCI ALINDIĞI

Tevdi mahalli tayini kararlarında maktu ilâm ve karar harcı tahsil olunduğu görülmüştür.
492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tablonun 3-2/a, b, c, d madde ve bentlerinde, tevdi mahalli tayini kararlarından ilâm ve karar harca alınacağına dair bir hüküm bulunmadığından, bu taleplerden sadece başvurma harcı tahsil olunması,
DURUŞMA TUTANAKLARININ KARBONLA ORTAKLAŞTIRILDIĞI

Bazı davalarla ilgili duruşma tutanaklarının kopyalı olarak çoğaltılıp, benzeri işlerde dosyalarına konulduğu belirlenmiştir.
Her dosyanın diğerinden farklı olduğu göz önünde tutularak, yapılan yargılamaya özgü, bütünüyle duruşma gerçeğini içeren bağımsız tutanak düzenlenmesine amir HUMK’nun 151 ve 152 nci maddeleri hükümlerine riayet olunması, benzerlikten yararlanılarak çoğaltılmış tutanak örneklerinin duruşma zaptı niteliğinde bulunmadığı ve böyle bir yargılama yöntemi ile hüküm kurulmasının anılan maddeler gereğince yasaya aykırı olduğunun gözardı edilmemesi,
EVE DÖN İHTARLARINDA BAŞVURMA, KARAR VE İLÂM HARCI ALINDIĞI
İhtar istemi içeren dilekçelerin kabulü sırasında, başvurma ve karar harcı alındığı tespit edilmiştir.
Yargıtay 2 nci HD’nin 26.05.1987 gün ve 3049/4800 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi; eve dön ihtarının bağımsız kazaî sonuçlar doğurmayan ve boşanma davasından önce hâkim eliyle yapılması gereken bir işlemden ibaret olması, karar niteliği taşımaması yanında, 492 sayı Harçlar Yasası’nın 1 sayılı Tarifesinde hangi isteklerin başvurma harcına tabi olduğunun belirtilip, bunlar arasında ihtar isteğinin gösterilmemesi nedeniyle, başvurma ve karar harcına tabi olmadığının bundan sonraki uygulamada nazara alınması,
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜNÜN DURUŞMA ZAPTINA YAZARAK GÜN TAYİN ETTİĞİ

İlçede hâkim bulunmaması nedeniyle, oturumların yapılamadığı durumlarda yazı işleri müdürünün keyfiyeti tutanağa yazıp, gün saptadığı belirlenmiştir.
Bakanlık Müdürler Kurulu’nun 28.12.1954 gün ve 143 sayılı kararları uyarınca; çeşitli nedenlerle duruşma yapılamadığı hallerde yazı işleri müdürünün duruşma tutanağını yazmak yetkisi bulunmadığından, ayrı bir tutanağa durumu belirleyerek ve gün tespit ederek taraflara bildirilmesi,
TAPUDA İSİM TASHİHİ DAVALARINDA DEĞER GÖSTERİLMEDİĞİ

Tapuda baba adı, ad ve soy ad düzeltilmesi amacıyla açılan davalarda değer göz önünde tutulmadan, ilgililerin inisiyatifi ile görevin belirlendiği tespit edilmiştir.
HUMK’nun 8 inci maddesi uyarınca, Yargıtay İBGK’nun 23.06.1943 gün ve 18/22 sayılı içtihatlarında da açıklandığı gibi ilgililer tarafından tapu sicilindeki isimlerin düzeltilmesine ilişkin açılan davaların, o sicilin taalluk ettiği hakkın değeri nazara alınarak sulh hukuk veya asliye hukuk mahkemesinde görülmesi icabettiğinin hatırda tutulması,
DOSYALARIN DÜZENSİZ TUTULDUĞU

Dava dosyalarının yöntemine göre düzenlenmediği, müzekkere, bilirkişi raporları ve tarafların verdikleri dilekçelerin duruşma tutanakları arasına gelişigüzel yerleştirildiği tespit olunmuştur.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 25 inci maddesine göre, dosyaların düzen ve tertibine özen gösterilmesi,
VASİ TAYİNİ KARARLARININ İLÂNI

Vasi tayinine ilişkin bazı davalarda, verilen vasi tayinine müteallik kararların, mahcurun doğduğu ve oturduğu mahallerde, ilân edilmediği müşahede edilmiş, gereğine tevessül olunmuştur.
TMK’nun 410 ve 421 inci maddeleri gereğince, vasi tayinine ilişkin kararların, vesayet altına alınanların nüfusta kayıtlı oldukları ve oturdukları yerlerde ilân olunması gerektiğinin unutulmaması,
SONUCU BEKLENEN DOSYALARDA TARAFLARIN BEYANI İLE YETİNİLDİĞİ

Başka bir dava sonucu bekleyen dosyalarda, akıbetleri soruşturulmadan taraf beyanları ile yetinildiği veya müzekkere yazılıp üç, dört celse cevabının beklendiği, oturumların bu nedenle başka günlere ertelendiği anlaşılmıştır.
Görülmekte olan dava ile bağlantılı olup ta beklenen dava dosyasının zaman zaman araştırılması, ön mesele sayılan davanın yargılamasının devam ettiği şeklinde taraf beyanları ile yetinilmeyerek getirilip incelenmesi, sonuçlandığının anlaşıldığı veya başka bir davanın sonucunun beklenmesi gerektiği hallerde bu hususların HUMK’nun 151 inci maddesi uyarınca, duruşma tutanağına geçirilmesine özen gösterilmesi,
GEREKÇELİ KARARIN GEÇ YAZILDIĞI

Bir kısım dosyada, tefhim tarihi itibariyle, gerekçeli kararların 25 günü bulan ve aşan sürelerle geç yazıldığı müşahede ve beyan edilmiştir.
Gerekçeli kararların, tefhim tarihinden başlamak üzere, 15 gün içinde yazılmasının zorunlu kılan HUMY’nın 3156 sayılı Yasa ile değişik 381/son fıkrası amir hükmüne uyulması ve benzere kayıtsızlıklardan kaçınılması,
BONOYO DAYALI İHTİYATİ HACİZLERDE TEMİNAT ALINMADIĞI

Bonoya dayalı ihtiyati haciz taleplerinde teminat alınmadığı saptanmıştır.
İİK ve TTK’nun da bononun ilâm niteliğinde bir belge olarak kabulüne olanak veren bir hüküm bulunmadığından, benzeri taleplerden, İcra İflâs Kanunu’nun 259 uncu maddesinde öngörülen belirlenip alınması gerektiğinin bilinmesi,
EVLENMEYE İZİNDE SAĞ ANNENİN DİNLENİLMEDİĞİ

Sulh Hukuk Mahkemesinin .... sayılı dosyasının incelenmesinde, dava tarihinde 16 yaşını tamamlamış olan kızın, nüfus kaydına göre sağ olduğu anlaşılan annesi dinlenilmeden evlenmesine izin verildiği saptanmıştır.
TMK’nun 124 üncü maddesi hükmü uyarınca, 16 yaşını bitirmiş olan kızın evlenmesine izin verilebilmesi için karardan önce anne, baba veya vasinin dinlenilmesi gerektiğinin bundan sonraki uygulamalarda hatırda tutulması,
Old 27-07-2006, 22:31   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Devam eden bölüm

Alıntı:
SULH HUKUK MAHKEMESİNDE ADLÎ TATİLDE DAVA GÖRÜLMEDİĞİ

Sulh hukuk mahkemesi’nin.... esas sayılı dosyalarında olduğu gibi, araya adlî tatil girdiği gerekçesi ile duruşmaların Adlî ara vermeden sonraki günlere ertelendiği görülmüştür.
HUMK’nun 176/10 uncu maddesinde açıkça yazılı olduğu üzere; adlî ara vermede kanunların sulh hukuk mahkemesini veya hâkimini görevlendirdiği dava ve işlere bakılabi-leceğinin unutulmaması,
TEVDİ MAHALLİ TAYİNİ KARARININ TEBLİĞ EDİLMEDİĞİ

Sulh hukuk mahkemesinin ...Değişik iş sayılı, kira parası ödeme yerinin belirlenmesine ilişkin kararların muhataplarına tebliğ olunmadığı saptanmıştır.
Borçlar Yasası’nın 91 ve 95 inci maddeleri gereğince, tayin edilen tevdii mahallinin muhatabına duyurulması icabettiğinin hatırda tutulması,
KARAR DÜZELTME İSTEMİNİN REDDİNDEN SONRA ESASA KAYIT

Mahkemesine ait ...esas sayılı dava dosyasının, Yargıtay’ca bozulmasının ardından, karar düzeltme yoluna gidildiği ve bu istemin reddedilmesinden sonra, ilgili kararın taraflara tebliğ edilmesi ile yetinildiği müşahede edilmiştir.
HUMY’nın 442 nci maddesi uyarınca, karar düzeltme isteminin reddedilmesinden sonra, ilgili kararın taraflara tebliğ edilmesi ile birlikte, dosyanın esas defterine kaydolunarak, gün belirlenip tarafların duruşmaya çağrılması, gelmemeleri halinde HUMK’nun 409 uncu maddesi gereğince işlem ifası,
DELİLLERİN SUNULMASI İÇİN KESİN SÜRE VERİLMEDİĞİ

Dava dilekçelerinde veya cevap layihasında kanıtlarını açıklamayan tarafa ibraz için kesin süre tanınmadığı görülmüştür.
HUMK’nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 180/1 ve 2 nci madde ve fıkralarına göre, dava dilekçesinde davacının, elinde bulunan belgelerin asılları ile birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenecek örneklerinin eklenerek mahkemeye verilmesi, başka yerlerden getirilecek dosya ve belgeler içinde, bunların bulunabilmesini sağlayacak açıklamanın dilekçelerde yapılması, bu hususlara uyulmaması veya eksik yerine getirilmesi halinde, hâkimin taraflara 10 günlük kesin süre vermesinin zorunlu olduğu, sözü edilen Yasa’nın 195 inci maddesi uyarınca da davalının yukarıda belirtilen koşulları cevap dilekçesinde açıklaması gerektiği cihetle, bundan böyle anılan Yasa içeriğine uygun hareket edilmesi,
İDDET MÜDDETİNİN KALDIRILMASI TALEBİNİN ASLİYE HUKUKTA İNCELENDİĞİ

İddet müddetinin kaldırılmasına ilişkin taleplerin asliye hukuk mahkemesinde karara bağlandığı gözlenmiştir.
HUMK’nun 8/2 - 4 üncü maddesi uyarınca, bu nitelikteki isteklere bakmakla sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğunun hatırda tutulması,
REDDİYAT MAKBUZLARININ DAMGA VERGİSİNE TABİ TUTULMADIĞI

Hâkim ve kâtip yollukları ile bilirkişilere ödenen paralarla ilgili düzenlenen reddiyat makbuzlarının, damga vergisine tabi tutulmadığı, bazen de gelişi güzel pul yapıştırıldığı saptanmıştır.
Bir hizmet karşılığı yapılan tüm ödemelerin, 488 sayılı Damga Vergisi Yasası’na bağlı 1 sayılı tablonun 4/1-ı pozisyonu uyarınca binde 4.8 oranında vergiye tabi bulunduğunun dikkate alınması,
VERASETİN İPTALİ DAVASINDA HUSUMET

Sulh hukuk mahkemesine ait ...esas sayılı verasetin iptaline ilişkin dosyada, hak sahibi görünen mirasçıların hepsinin davaya dahli sağlanmadan hüküm kurulduğu saptanmıştır.
Yargıtay 2.HD’nin 23.10.1992 gün ve 9453/10210 sayılı içtihadına da nazaran; ilk veraset belgesinde hak sahibi olarak belirlenen şahısların tamamına husumet tevcih ettirilmesi ve konunun resen nazara alınmasına itina gösterilmesi,
NÜFUS KAYDI DÜZELTİLMESİ DAVALARINDA CUMHURİYET SAVCISININ HUZURU

Nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin bir kısım davaların, Cumhuriyet savcısının iştiraki olmaksızın karara bağlandığı saptanmıştır.
1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 46 ncı maddesinin, bu kabil davaların Cumhuriyet savcısının huzuru ile görüşülüp karara bağlanmasını emrettiğinin hatırda tutulması,
NÜFUS KAYIT TASHİHİ DAVALARINDA ARAŞTIRMA

Nüfus Kanunu’nun 46 ncı maddesine göre açılan isim ve soyadı düzeltilmesi davalarında, kimlik değiştirme talebinde bulunan şahısların herhangi bir suçtan aranıp aranmadığının mahalli zabıtadan sorulması ile yetinildiği, bazılarında da bu araştırmanın hiç yapılmadığı belirlenmiştir.
HİGM’nün 26.04.1996 gün ve 6941 sayılı tamimi ile buna bağlı İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Hareket ve Bilgi Toplama Daire Başkanlığı’nın 08.04.1996 gün ve 286 sayılı yazılarına istinaden, 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 46 ncı maddesi uyarınca mahkemelerde kimlik değiştirme talebinde bulunan vatandaşların herhangi bir suçtan aranıp aranmadıklarının İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Hareket ve Bilgi Toplama Daire Başkanlığı’ndan sorularak, sonucuna göre karar ittihazı cihetine gidilmesi,
HACREDİLEN REŞİT EVLATA VASİ TAYİNİ

Sulh hukuk mahkemesine ait ...esas sayılı dosyalarda, bir yıldan fazla hürriyeti cezaya mahkum veya akıl hastalığı nedeniyle hacredilen reşit çocuklara velilerinin vasi tayin edildiği tespit olunmuştur.
Medenî Kanunu’nun 419 uncu maddesi uyarınca, reşit olan evladın hacredilmesinde, vesayet altına alınacak yerde, asıl olanın velayet altına konulması olduğunun bilinmesi,
VASİYETNAMENİN AÇILMASININ TEREKE HÂKİMLİĞİ ESASINA KAYDI

Vasiyetnamenin açılmasına ilişkin taleplerin, tereke hâkimliğinin esasına yazılarak sonuçlandırıldıkları görülmüştür.
Görevin sulh hukuk mahkemesine ait olduğu dikkate alınarak, intikal eden bu tür taleplerin Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 7 nci maddesi gereğince sözü edilen mahkemenin esas defterine kaydı ile konuya ilişkin MK’nun Velâyet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 36 ncı maddelerinin hatırdan çıkarıl-maması,
Old 27-07-2006, 22:32   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Devam eden bölüm

Alıntı:
ARA KARARI GEREĞİNİN YERİNE GETİRİLDİĞİNE DAİR ŞERH VERİLMESİ

Ara kararları gereklerinin yerine getirildiğine ilişkin kaydın, zabıt kâtibince tutanağa yazılıp imzalanmadığı görülmüştür.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 32/2 nci maddesi mucibince, duruşmaları takiben tamamlanan muamelelerin işlemi yapan zabıt kâtibi tarafından tutanağa geçirilerek imzalanması usulüne riayet edilmesi,
KORUMA KARARININ ASLİYE HUKUK DEĞİŞİK İŞTEN VERİLDİĞİ

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Yasası’nın 22 nci maddesi uyarınca, koruma altına alınması icabeden çocuklarla ilgili kararların asliye hukuk mahkemesinin Değişik İşler ve İstinabe Defteri’nin 1995/30 ve 62 nci sırasına kaydedilerek hükme bağlandığı belirlenmiştir.
Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 7 nci maddesinde Değişik İşler ve İstinabe Defteri’ne nelerin kaydedileceği açıkça sayıldığından, koruma altına alma kararının esas hakkındaki davaya takaddüm eden bir işlem olmadığı da nazara alınarak bundan böyle esas defterine kaydedilerek sonuçlandırılması,
KORUMA KARARININ SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN VERİLDİĞİ

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Yasası’nın 22 nci maddesi uyarınca, koruma altına alınması icabeden çocuklarla ilgili kararların sulh hukuk mahkemesince görülüp karara bağlandığı müşahede edilmiştir.
Anılan yasanın 11 ve HUMK’nun 8 inci maddeleri ile Yargıtay 2 inci Hukuk Dairesi’nin 24.4.1991 gün ve 1991/4315-6775 sayılı kararları uyarınca, bu tür davalara bakmak yetkisinin asliye hukuk mahkemesinde olduğunun anımsanması,
BİLİRKİŞİ RAPORUNUN SÜRE VE NÜSHA SAYISI

Asliye hukuk mahkemesinin ... esas sayılı dosyalarında olduğu gibi; bilirkişilere, ne kadar süre içinde ve kaç nüsha rapor ibraz etmeleri gerektiğinin açıklanmadığı görülmüştür.
HUMK’nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 281/2 nci maddesi gereğince, bilirkişiler tarafından yazılı olarak verilecek raporların kaç nüsha tanzim edileceğinin ve raporun tevdi edileceği sürenin tayin edilmesi,
VASİYETNAMELERİN SÜRESİNDE AÇILMADIĞI

Sulh hukuk mahkemesinin ... esas sayılı, resmî şekilde düzenlenen vasiyetnamenin açılmasına ilişkin dava dosyalarının tetkikinde, vasiyetnamelerin süresinde açılmadığı gözlenmiştir.
TMK7nun Velâyet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 36 ncı maddesi hükmünce, vasiyetnamenin, sulh hukuk mahkemesine verildiği günden itibaren en geç 1 ay içinde açılması gerektiğinin, adresi bilinen veya bilinmesi mümkün olan mirasçıların mahkemece uygun görülecek usul ile vasiyetnamenin açılacağı gün ve saat belirtilerek davet olunacağının, sulh hâkiminin çağrılan günde gelen mirasçılar huzurunda ve davete rağmen hiçbir mirasçı gelmese dahi vasiyetnameyi açacağının,
Aynı Tüzüğün 36 ncı maddesi gereğince de açılmasından sonra vasiyetnamenin bir örneğinin masrafı terekeye ait olmak üzere tebliğ olunacağının, oturma yeri belli olmayanlara da durumun ilânla bildirileceğinin,
Dikkate alınarak, lüzumsuz tahkik işlemlerine girişilmemesi,
VASİYETNAMENİN AÇILMASI DOSYASININ İŞLEMDEN KALDIRILDIĞI

Sulh hukuk mahkemesinin .... esas sayılı vasiyetnamenin açılmasına ilişkin dosyasının takip edilmemesi nedeniyle HUMK’nun 409 uncu maddesi gereğince işlemden kaldırıldığı, mirasçılardan birinin talebi üzerine yenilenerek sonuçlandırıldığı gözlenmiştir.
TMK.nun Velâyet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 36 ncı maddeleri uyarınca, sulh hâkiminin kendisine tevdi edilen vasiyetnameyi hiçbir mirasçı gelmese bile açılmasına karar verip masrafı terekeye ait olmak üzere lüzum eden işlemleri yapması gerektiğinin ve burada HUMK’nun 409 uncu maddesinin uygulama yeri olmadığının hatırlanması,
VESAYET DOSYALARINDA HESABI CARİ DEFTERİ TUTULMADIĞI

Vesayet dosyalarının incelenmesinde, vasilerden usulen rapor alınmaktaysa da hesabı cari defteri tutulmadığı, banka ile irtibata geçilmediği, bu sebeple de hesapların sağlıklı şekilde kontrol edilemediği tespit ve ifade edilmiştir.
Türk Medenî Kanunu’nun Velâyet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 16 ncı maddesi mucibince hesabı cari defterinin tutulması, banka ile irtibat kurularak para hareketinin anılan defterden yararlanılarak denetlenmesi, mahcurun menfaatlerini korumakla görevli olan vesayet makamının, vasi hesaplarının tetkikinde gereken özeni göstermesi ve bu doğrultuda denetim icrası,
VASİ TAYİNİ DOSYASININ TAKİP EDİLMEDİĞİNDEN İŞLEMDEN KALDIRILDIĞI

Sulh hukuk mahkemesinin ... esas sayılı vasi tayinine ilişkin dosyasının takip edilmemesi sebebiyle, HUMK’nun 409 uncu maddesi gereğince işlemden kaldırılıp, bilâhare davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği gözlenmiştir.
TMK’nun 404 ve devamı maddelerinde açıkça belirtildiği üzere, ihtiyarî hacir sebebi olmayan vasi tayinine ilişkin taleplerin resen takip olunarak, HUMK’nun 409 uncu maddesinin bu tür davalarda uygulama yeri olmadığının bilinmesi, mutlaka sonuçlandırılması gerektiğinin hatırdan çıkarılmaması,
Old 27-07-2006, 22:32   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Devam eden bölüm

Alıntı:
KONUSU İHTİYATî TEDBİR OLAN DOSYADA HUMK.NUN 409. MADDESİNİN UYGULANDIĞI

Asliye hukuk mahkemesinin .... D.İş sayılı dosyasında, tarafların duruşmaya gelmediğinden bahisle, HUMK’nun 409 uncu maddesine göre işlemden kaldırıldığı gözlenmiştir.
İhtiyatî tedbir duruşmasına taraflar gelmese bile devam olunarak karar verileceğini hüküm altına alan HUMK’nun 105. maddesi açık hükmünün hatırda tutulması ile anılan Yasanın 409 uncu maddesinin uygulama alanının DAVA olduğunun anımsanması,
DAVETİYELERE MEŞRUHAT KONULMADIĞI

Hukuk Mahkemesine ait bazı davalarla ilgili davetiyelerin, gerekli meşruhatları içermediği anlaşılmıştır.
Asliye hukuk mahkemesinin görevine girin ve yazılı usulü muhakemeye tabi davalarda HUMK’nun 213/2 ve 377/1, sulh hukuk mahkemesinde görülen davalar ile basit usulü muhakemeye tabi davalarda ise aynı yasanın 509 ve 510 uncu maddeleri göz önünde bulundurularak taraflara çıkartılan davetiyelerin gerekli meşruhatı içermesine dikkat edilmesi, mezkur meşruhatların konulmasının bir zorunluluk olduğuna dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.3.1995 gün 2-860/189 sayılı kararının hatırlanması,
BOŞANMA DAVALARINDA TEMYİZDEN FERAGAT

Asliye hukuk mahkemesinin .... esas sayılı dosyasında boşanma kararının tefhimini müteakip aynı gün verilen ve taraflarca imzaları inkar edilmeyen temyizden feragat dilekçelerine itibar edilmeyerek, kesinleştirmek için kararın taraflara tebliğinin beklendiği görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.10.1996 gün 2-565/715 sayılı kararı da nazara alınarak, Tefhim edilen kısa kararla bilahare tebliğe çıkarılan gerekçeli karar arasında bir çelişki bulunmaması halinde, tarafların kısa kararın tefhim edildiği gün verilen ve imzaları kabullerinde olan müşterek temyiz dilekçeleriyle haklarında verilen boşanma kararını temyiz etmeyeceklerine dair bildirimlerinin kendilerini bağlayacağının ve buna göre kararların kesinleştirilmesi gerektiğinin bilinmesi,
ÖLÜ KİŞİ ALEYHİNE DAVA AÇILMASI

Asliye hukuk mahkemesinin ... esas sayılı dosyasında ölü kişi aleyhine açılan davada, eksikliğin mirasçıların davaya dahili suretiyle giderilmeye çalışıldığı belirlenmiştir.
HUMK’nun 41 inci maddesi ve Yargıtay İBGK.nun 4.5.1978 gün 4-5 sayılı kararları da dikkate alınarak ölümle kişilik sona ereceğinden, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağının, bu itibarla açılan davanın da mirasçıların davaya dahili suretiyle görülemeyeceğinin anımsanması,
İCRA TETKİK MERCİ DAVALARI

İcra tetkik mercii davalarının adlî tatilde görülemeyeceği düşüncesiyle adlî araverme sonrasına talik olunduğu gözlenmiştir.
İcra İflâs Kanunu’ndaki süreler için HUMK’nun 177 nci maddesindeki kurallar uygulanamayacağından tetkik merciindeki davaların adlî tatil içinde görülebileceğinin uygulamada nazara alınması,
YABANCI UYRUKLU KİŞİLER

Yabancı uyruklu şahısların Türkiye’de açtıkları davalar için teminat göstermedikleri beyan ve müşahede edilmiştir.
2675 Sayılı Yasa’nın 32’nci maddesine göre, karşılıklılık ilkesi uyarınca muafiyet bulunmadığı takdirde yabancıların açtıkları davalarda teminat gösterme mecburiyeti olduğundan bu hususun dikkate alınması,
MAHKEME EMANET PARALARININ BULUNDUĞU BANKA

Mahkeme emanet paralarının emlâk bankasında tutulmaya devam olunduğu görülmüş, gereği için ilgililer uyarılmıştır.
HİGM’nün 28.2.2000 gün ve 2-39/3511 sayılı genelgeleri uyarınca, vesayet, tereke, izale-i şuyuu ve hukuk mahkemeleri emanet paraları ile icra ve noter emanet paralarının vakıflar bankasına ve bu banka şubesi bulunmadığı takdirde ziraat bankasına yatırılması ve orada muhafaza olunması gerektiğinin bilinmesi, vade bitimlerinde emanet paraların derhal ilgili bankaya aktarılmasının unutulmaması,
ORMAN KADASTRO DAVALARI

Orman kadastrosuna ilişkin davalarda tarafların mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediklerinden bahisle HUMK’nun 409 uncu maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırıldığı ve daha sonra da davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür.
Yargıtay 20 nci Hukuk Dairesi’nin 29.1.2002 gün ve 2002/155-507 sayılı içtihadı uyarınca, orman kadastro davalarının da bir kadastro ihtilâfı ve davası olduğu göz önüne alınarak taraflar gelmeseler dahi re’sen davanın yürütülerek bir karar verilmesi icabettiğinin bilinmesi, bu türden davalarda da HUMK’nun 409 uncu maddesinin uygulama yeri bulunmadığının unutulmaması,


Old 27-07-2006, 22:45   #9
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Adalet Bakanlığı'nın tavsiyeleri yerinde fakat yürütme organının yasamaya talimat niteliğinde tavsiyelerde bulunması ilkesel olarak doğru mu?
Old 31-07-2006, 19:22   #10
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Tavsiyelerin tümünü okumadım ama daha başta bir yanlışla karşılaştım. Olay benim de başımdan geçtiği için dikkatimi çekti;

Davacı vekiline veraset ilamı çıkararak getirmesi için mehil verilmesine rağmen veraset ilamının getirilmediği!!!

Borçlar Yasaı'na göre vekalet ilişkisi vekalet verenin ölümü ile son bulur. Peki bu durumda avukat hangi yetkiye, neye dayanarak veraset ilamı çıkaracaktır?

Uygulamada bu durumda avukata bir görev yüklenmekte ve bunu yerine getirmesi beklenmektedir. Halbu ki avukatın yetkisi ve sıfatı yoktur.

Kuşkusuz ki avukat mirasçıları bulup, veraset ilamı çıkarıp, vekaletname alarak işin devamını sağlayabilir. Ama bu yasal düzenlemeye uygun değildir ve avukatın bu işlerlikle sorumlu tutulması kesinlikle düşünülemez.

Sistematiğimize uygun olan çözüm, ölüm haberini alan yargıcın Cumhuriyat savcilığından mirasçıların tespiti ile davanın duyurulmasını ve takip edip etmeyecekleri konusunda beyanda bulunmalarının istenmesidir. Avukata veraset ilamı çıkar gel demek yanlıştır, hukuki temelden yoksundur. BAKANLIK DA AYNI YANLIŞA DÜŞÜP BUNUN SÜRMESİNİ SAĞLAMAKTADIR.

Benim başıma gelen olayda da bunu ifade ettim. Duruşmada müvekkilimin vefat ettiğini ve benim vekalet görevimin bittiğini bildirdim.
Yargıç bana mirasçıları tespit edip vekalet almam için mehil verdi.
Ben bunu hangi sıfatla ve nasıl yaparım?
Ben de davayı takip etmedim. Herhangi bir sorun şu ana kadar çıkmadı.
Ancak böyle bir anlayış kabul edilemez bir anlayıştır. Devlet kendi görevini yetkisiz bir kişinin üzerine yüklemektedir. Böyle bir anlayışın kabulü avukatların sorumluluğunu gereksiz yere artıracak bir anlayıştır.
Metinde bir avukata veraset ilamı için 6 ayı aşkın bir süre verildiği belirtilmiştir (durşmasların sürdüğü anlaşılmaktadır). Peki bu avukat hangi sıfatla duruşmaları sürdürmüştür? Yarın mirasçılar "kardeşim biz davayı sürdürmeyecektik sen ne hakla girip davayı sürdürüyorsun derlerse bu avukat ne diyecektir?

Saygılar.
Old 31-07-2006, 23:20   #11
bertrand

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan enginozogul
Adalet Bakanlığı'nın tavsiyeleri yerinde fakat yürütme organının yasamaya talimat niteliğinde tavsiyelerde bulunması ilkesel olarak doğru mu?

Selam,

Raporları hazırlayanlarda Hakim ve Savcı mesleğinden olan Adalet Müfettişleri. Avukatların duruşmalardaki ikazları genelde gözardı ediliyor. İlkesel olarak yanlış gibi gelse de bu gibi tavsiyelerin yürütme tarafından yapılıyor olması sebebiyle kabul etmezsek ve hakim ve savcılarımız usul eksikliklerini giderme konusunda son derece ilgisiz ve isteksiz davranıyorlarsa düzelme yerine dahada kötüye gideriz.

Şahsen kendim açısından güce sahip birilerinin hakim ve savcı bağımsızlığı zırhı arkasında yargılamalardaki keyfi tutumların karşısına geçebilmek amacıyla adaletimizin üzerindeki ölü toprağını atabilmek için çabaladıklarını görmek beni mutlu ediyor. Bu çabalayanlar yargı erki dışında da olsa...

Saygılar...
Old 31-07-2006, 23:36   #12
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Adalet Bakanlığı'nın tavsiyeleri yerinde fakat yürütme organının yasamaya talimat niteliğinde tavsiyelerde bulunması ilkesel olarak doğru mu?

Yerinde bir soru. Bir kısmını dün AB Gözüyle Yargı Sistemimiz I başlığı altında alıntıladığım Raporu okumakta fayda var bence:

İSTİŞARÎ ZİYARET RAPORU
28 Eylül 2003-10 Ekim 2003
Hazırlayanlar:
Kjell BJORNBERG
Paul RICHMOND
Avrupa Birliği Komisyonu
Brüksel

http://www.abgm.adalet.gov.tr/rapor.pdf

Saygılarımla
Old 24-08-2006, 17:41   #13
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Bu konu, Ticaret Hukuku Çalışma Grubundan çok Usul Hukuku Çalışma Grubunda tartışılsa daha mı doğru olurdu?
Old 26-03-2007, 10:34   #14
Avukat Nevzat Kaya

 
Varsayılan Adalet Bakanlığı ve Hukuk Mahkemeleri

Öncelikle yürütmenin "yasamaya" değil "yargıya" talimatları şeklinde olmalıydı...
Yargılamadaki aksaklıkların, hantallıkların giderilmesi için özellikle avukatlar ne yapabilir? Hakim ve savcıların ağır iş yükü altında ezildikleri, bir çok usül hükmünü uygulamadığı, davaların sürüncemede kaldığı hepimizin malumu... Adalet Bakanlığı müfettişlerinin tespitlerinin hepsi yerinde ve doğru. Adalet mülke temel yapılacaksa bu çarkın iyi işlemesi gerekir. Aksi halde bu hantal çarkın dişlileri arasında sırayla hepimiz ezileceğiz.
Adalet Bakanlığını, yargılamaya işlerlik kazandırma konusunda yetkilidir. Davalarla ilgili şikayetleri de bakanlık müfettişleri araştırır.
Saygılarımla
Old 06-05-2007, 20:53   #15
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

Bu aksaklıkları tespit eden Bakanlığın, çözüm için de yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir.

Yeni mahkemeler kurulması, hakim , adliye personeli alınması ve mevcutlarının da eğitim seminerleri ile verimliliğinin arttırılmasını sağlayıcı çözümler biran önce düşünülmelidir.

Uygulamadaki sorunlarla birlikte , nedenlerinin de tespit edilmesi bu anlamda gereklidir.
Old 28-08-2007, 21:20   #16
Av.Muhammet H.

 
Varsayılan

Saim Beye aynen katılıyoruz. Mahkemelerdeki uygulamalar çok karmaşık..ayrıca ağır işleyen bir yapı var. Bunlar için çözüm de mevcut. Binaların daha modern ve daha büyük kapasiteli olması,buna paralel olarak da memur ve hakim - savcı sayısının özellikle büyükşehirlerde 3 katına çıkartılması.. İstanbulda 10 yıl önce de aşağı yukarı bu kadar adliye vardı. Şu an halen aynı sayıda personelle hizmet verilmeye çalışılıyor. Bütün bu usulsüz işlerin ve dikkatsizliklerin kaynağı adliye ve icra dairelerine gelen iş yükü ile personel ve fiziki yer kapasitesinin orantısızlığıdır. Ancak 5 yıldırt bu konularda bir adım atıldığını görmedik. Bundan başka adalete güven duygusunu sarsan bir takım uygulamaları da izninizle gündeme taşımak istiyorum. Özellikle son zamanlarda medyada da artık yeralmaya başlayan hakim-savcı yolsuzlukları adalete güveni çok sarsıyor. Önceden bu yolsuzlukları sadece biz bilirdik. Ancak şu anda halk da bunları görmeye başladı ve bu daha buz dağının görünen kısmı.
Old 09-09-2007, 23:38   #17
Ahmet Turan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan HÜLYA ÖZDEMİR
Bu aksaklıkları tespit eden Bakanlığın, çözüm için de yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir.

Yeni mahkemeler kurulması, hakim , adliye personeli alınması ve mevcutlarının da eğitim seminerleri ile verimliliğinin arttırılmasını sağlayıcı çözümler biran önce düşünülmelidir.

Uygulamadaki sorunlarla birlikte , nedenlerinin de tespit edilmesi bu anlamda gereklidir.

bu sözlerin altına imza atıyorum. söz konusu tavsiyeler tamamen göstermeliktir.

dostlar alış verişte görsün yani.
Old 10-02-2010, 19:06   #18
ibrahim özçaycı

 
Varsayılan Takdİr Hakki Denİlen Keyfİ DavraniŞ

Sayın hakimlerimiz önlerine gelen davada davacı tarafın taleplerini değerlendirir iken, davalı tarafın savunmasının doğrular üzerine kurulu olup olmadığını, bir başka değişle oyalama taktiğine dayanıp dayanmadığını anlamalıdır.takdir hakkı diyerek arkasına saklandıkları şey aslında" hakim benim, sen kimsin" demenin zımni halidir.Örneğin:Trafik kazası nedeniyle(davacının bacağı kesilmiş yaya) sürücü ve işleten aleyhine açılan davada hükmedilecek tazminatın tahsili amacıyla HUMK.101 vd md.göre ihtiyati haciz talep edilmiş, ancak sayın hakim takdiren reddetmiş, 2 yıl sonunda yüklü miktarda tazminatı hüküm altına almış ancak sürücü ve işleten malvarlığını kaçırmış olduğundan tazminat tahsil edilememiştir.Zamanında ihtiyati haciz kararını vermeyen hakimin işbu zararın karşılanmasında şahsi sorumluluğu olmalıdır.Bu halde HUMK.101 md.düzenlenen ihtiyati tedbirin ne hükmü vardır?Hakimler kendilerini zarar görenin, hakkı kaybolanın yerine koymadıkça adalet tesis edilemez.Takdir hakkı kelimesinin arkasına saklanarak, haksız ve hukuksuz kararlar verilemez.Keyfi karar sonucu hakkına kavuşamayanın hakkını kim ödeyecektir.Hakimler fazlasıyla bağımsız ve verdikleri karardan dolayı sorumsuzdur.geç kalan adalet, adalet değildir.Takdir hakkı keyfi olarak kullanılamaz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sözde adalet yetmez, gözde adalet de lazımdır... üye3578 Hukuk Sohbetleri 7 08-03-2008 11:47
Hukuk ve Adalet... Merhaba Hukuk Sohbetleri 1 18-03-2006 11:28
Hukuk Atölyeleri Ve Avukatlık Hukuku Bilimsel Araştırma Ve Uygulama Enstitüsü Av.Habibe YILMAZ KAYAR Adliye Duvarı 0 17-10-2002 14:40


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09789801 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.