Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Harç İkmali - Eksik Değer Üzerinden Vekalet Ücreti - Karar Düzeltme

Yanıt
Old 13-08-2007, 16:06   #1
Üye7528

 
Varsayılan Harç İkmali - Eksik Değer Üzerinden Vekalet Ücreti - Karar Düzeltme

Arkadaşlar merhaba,
4000 ytl harca esas değer olarak gösteriip açılan tapu iptal tescil davasında yerel mahkeme yaptırdığı tek keşifle aldığı raporla dava değerini 23000 ytl olarak belirleyip,buna göre yani 23000 ytl ye göre hüküm kurup bu değer üzerinden vekalet ücreti takdir ediyor.
Yargıtay bu kararı bozuyor ve diyorki 23000 ytl olarak hesaplanan değerde eksik harç tamamlanmadığından artık bu değer değil ve fakat dava değeri olan 4000 ytl üzerinden ücreti vekalete hükmetmek gerekir.
Bu kararı düzeltme yoluna gitmeyi düşünüyorum ben davalı vekiliyim yani 4000 ytl üzerinden ücreti vekalet hesaplanan tarafım.Ama tashihi karar alt sınırına takılıyorum.
Dolayısıyla ne yapabilirim sizce,engin bilgilerinize
Old 14-08-2007, 03:39   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

İlk karar sizin dosyanızla benzeşiyor. İkinci karar ise Harçlar Kanunu 30. maddesinde yer alan düzenlemeye uygun olarak verilmiş. Dosyanızda harç ikmali için davacıya süre verilip, bu sürede harcın ikmal edilmemesi halinde dosyanın müracaata bırakılması gerekirdi. Ancak bu yapılmadan esastan karar verilmesi yanlıştır. Çünkü harca esas değerin belirlenmesi ve bu değer üzerinden harç alınması, tarafların iradesinde olmayıp, kamu düzenine ilişkin bir durumdur.

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/10478
Karar: 2003/12772
Karar Tarihi: 18.11.2003
ÖZET: Somut olayda , keşfen saptanan dava değeri üzerinden harç ikmal edilmediğine göre dava dilekçesinde belirtilen itirazsız değer gözetilerek davacı vekili yararına avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere ücret takdiri isabetsizdir.
(1136 S. K. m. 164) (492 S. K. m. 30)
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, maliki bulunduğu 5454 sayılı parselle ilgili dava dışı Olhan Konut Yapı Kooperatifi ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, Kooperatif yönetiminin harici anlaşma ile Adnan Sarp'ı müdür atadığını, kendisinin de arsanın devri kat irtifakı tesisi ve inşaatın yapımı ile ilgili geniş yetkili vekaletnameyle aynı kişiyi vekil tayin ettiğini ancak Adnan Sarp'ın vekalet görevini kötüye kullandığını, tapu devrini Kooperatife yapması gerekirken talimatı dışına çıkarak doğrudan davalılara devir yaptığını böylece kendisinin kooperatife karşı sözleşmeden doğan edimini yerine getirememe ile karşı karşıya kaldığını ileri sürerek davalılar adına oluşan tapuların iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı Adnan, kooperatif müdürü olmadığını, herhangi bir yetkisi bulunmadığını, vekaletnameyi de kötüye kullanmadığını, diğer davalılar da işlemlerin vekaletname içeriğine uygun gerçekleştiğini, davacı ile vekil arasında bir anlaşmazlık varsa kendilerini etkilemeyeceğini, iyiniyetle hareket ettiklerini savunmuşlardır.
Mahkemece, vekaletname yetkisinin kötüye kullanıldığının ve diğer davalıların da durumu bildiklerinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, bir kısım davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.11.2003 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili avukat Mustafa Yaşar ile temyiz edilen vekili avukat Hasan Bankir geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Murat Ataker tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar
Dava, vekaletname yetkisinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, vekil olan davalı Adnan tarafından diğer davalılara yapılan temliklerin vekalet yetkisi aşılmak ve vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiği anlaşıldığına göre davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki, keşfen saptanan dava değeri üzerinden harç ikmal edilmediğine göre dava dilekçesinde belirtilen itirazsız değer gözetilerek davacı vekili yararına avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere ücret takdiri doğru değildir. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 275.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.11.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/4751
Karar: 2003/6384
Karar Tarihi: 27.05.2003
ÖZET : Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Ancak somut olayda, yasada belirtilen prosedür izlenmeksizin kesin hükmün sonuçlarını doğurur biçimde davanın reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
(492 S. K. m. 30)
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 2 parselin 80/640 payına sahip olduğunu, S.S. Kapadokya Yapı Kooperatifi ile kat karşılığı inşaat yapılması için anlaştığını kendisine toplam değeri 102 Milyar lira olan 6.5 daire ve 2 adet dükkan verilmesinin öngörüldüğünü, ancak hileli yollarla bunun gerçekleştirilmediğini, ileri sürerek, tapu iptal ve sicildeki satış şerhinin terkinini istemiştir.
Davalı Hüsamettin, davacının da belirttiği gibi taşınmazın değerinin en az 105 Milyar lira olduğunu, davacının bu değere göre harcı tamamlaması gerektiğini savunup, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı Rafet, aynı savunmada bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, dosya içeriği ve toplanan delillere dava konusu taşınmazın, gerçek değerinin 133.231.000.000 lira olduğu davacının bu değer üzerinden peşin harcı yatırması için süre ve kesin süre verildiğini, ancak yatırmadığını, davacının yargılama sırasında adli yardım talebinde bulunamayacağı gibi harç ta yatırılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.5.203 Salı günü saat 9.15 de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi H. Çelik tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu taşınmazda keşfen yapılan bilirkişi incelemesinde dava değerinin 133.231.000.000 lira olduğu belirlenmiştir. Bu tespite göre, 492 Sayılı Harçlar Kanunun 30.maddesi hükmü gözetilerek işlem yapılması gerekirken, kesin hükmün sonuçlarını doğurur biçimde davanın reddedilmesi doğru değildir. Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 27.5.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 14-08-2007, 06:55   #3
Üye7528

 
Varsayılan

efendim çok teşekkür ederim yardımlarınız için
Old 14-08-2007, 13:43   #4
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2006/14-692
Karar: 2006/702
Karar Tarihi: 08.11.2006
ÖZET: Hakim yapacağı keşifte dinleyeceği bilirkişilere taşınmazın değerini tespit ettirecektir. Tespit edilen bu değere göre hem mahkemenin görevi tayin edilecek, hem de noksan harç ikmal ettirilecektir. Bu durumda sözleşmeye müdahaleden de söz edilemeyecektir. Kamu düzeninden olan bu husus tarafların inisiyatifine bırakılmadan, hakim tarafından resen yerine getirilmiş olacaktır. Harçlar Kanununun 16. maddesi de, müdahalenin meni, tescil ve tapu iptali gibi taşınmazın aynını ilgilendiren davalarda, taşınmazın değerinin esas alınacağını öngörerek görüşümüzü teyit etmektedir. Harç kaybı da böylece önlenmiş olacaktır. Benzer hukuki durumlardan olan, şufa ve tenkis davalarında, yıllar önce ilgili Özel Daireler içtihatlarını değiştirerek taşınmazların değerlerinin yeniden belirlenmesini içtihat etmişler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bu değişime haklı olarak onay vermiştir.
(1086 S. K. m. 1, 2) (743 S. K. m. 642) (4721 S. K. m. 706, 716) (818 S. K. m. 22, 213) (1512 S. K. m. 89) (2709 S. K. m. 142) (492 S. K. m. 16)
Taraflar arasındaki <gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Manavgat Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.07.2005 gün ve 148-655 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay On dördüncü Hukuk Dairesinin 23.01.2006 gün ve 2005/10552 E. 2006/96 K. sayılı ilamı ile; (...Dava, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Dava 22.02.2005 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesinde açılmış, bu mahkemece de davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava dilekçesinde davanın değeri 1.000 YTL olarak gösterilerek 223 ada 5 parsel sayılı taşınmaz tapusunun 1/2 hissesinin iptali ile davacı adına tescili istenmiştir.
Sözleşmeye konu taşınmazın tamamının davanın açılarak mülkiyetin aktarılması istenen 22.02.2005 tarihinde 1.000 YTL değerinde olduğunu kabul etmek hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği gibi yapılan keşifte de değerin 46.149,30 YTL olduğu belirlenmiştir. Kaldı ki; sözleşmenin tarafı olan kişiler, kamu düzenine ilişkin olan mahkemenin görevini belirler şekilde sözleşme yapamazlar. Taşınmazın bu son değeri esas alınarak görevsizlik kararı verilmesi yerine salt sözleşmede ve dava dilekçesinde yazılı bedele bakılarak harç kaybına da neden olacak şekilde işin esası yönünde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Bülent Aras
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bu tür davalara uygulamada ferağa icbar davaları da denilmektedir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Medeni Kanunun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddeleri hükümleri uyarınca noter önünde resen düzenlenmesi gereken sözleşmedir. Bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve iki tarafa borç yükleyen, kişisel hak meydana getiren sözleşmelerdendir.
Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet geçirim borcu yüklenen satıcıdan, edimini yerine getirmediğinde dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanununun 716. maddesi (743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 642. md.) uyarınca açılacak tapu iptali ve tescil davası ile edimin hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil davalarının kabulü için öncelikle aranacak unsurlardan birisi, sözleşmenin ifa olanağının bulunup bulunmadığının araştırılmasıdır. Ancak, Yüksek özel Daire görev yönünü öncelikle incelediğinden, diğer yönler inceleme konusu yapılamamıştır. Bu nedenle sözleşmenin geçerlilik şartları irdelenmemiştir.
Bilindiği üzere; mahkemelerin görevi kanunla belirlenir (Anayasa 142.md.; HUMK.md.1/1) HUMK. m. 1/2; <Görev dava olunan şeyin değerine göre belirtilmiş ise, görevli mahkemenin tespitinde, davanın açıldığı gündeki değer esas tutulmak üzere aşağıdaki maddeler hükümleri uygulanır. Faiz, icra tazminatı ve giderler görevin tespitinde hesaba katılmaz> hükmünü amirdir.
HUMK. nun 1/2 maddesi; kaideyi koymuş ve görevin belirlenmesinde davanın açıldığı gündeki değerin esas alınması gerektiğini vurgulamıştır.
HUMK. nun 1. maddesi 26.02.1985 gün ve 3156 sayılı Kanun ile değiştirilerek, yukarıda açıklanan şeklini almıştır.
HUMK. na göre; müddeabihi paradan başka bir şey olan davalarda iki taraf müddeabihin değerinde uzlaşmazlarsa, müddeabihin davanın açıldığı gündeki değeri mahkemece tayin ve takdir olunur.(m.2/2)
Doktrinde bir kısım yazarlar bu hükümden hareketle iki tarafın müddeabihin değerinde uzlaşmaları halinde mahkemenin görevinin bu uzlaşılan değere göre belirleneceği mahkemenin bu değere bağlı olduğu, resen kıymet takdirine başvuramayacağı, mahkemenin müddeabihin değerinin tarafların uzlaştıkları değerden farklı olduğunu tespit etse bile buna dayanarak görevsizlik kararı veremeyeceği düşüncesindedirler.
HUMK. nun 2. maddesi, Nöşatel Usul Kanununun ikinci maddesinden alınmıştır, 1. ve 3. fıkralar Nöşatel Kanunundaki ile aynıdır. Nöşatel Usul Kanununun 2. maddesinin 2. fıkrası ise şöyledir;
<Müddeabih paradan başka bir şey veya hak ise davanın açıldığı mahkeme, sözlü ve basit duruşmadan (duruşmaya tarafları dinlendikten) sonra müddeabihin değerini takdir eder.>
Görüldüğü gibi; Nöşatel Usul Kanununda bizdeki <iki taraf kıymetinde uzlaşmazlarsa> deyimi yoktur. Nöşatel Usul Kanununa göre; Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, taraflar anlaşma ile bunları değiştiremezler.
Bundan da anlaşıldığı gibi, kanunu tercüme edenler, Nöşatel Kanunundaki <apres debat deyimini, HUMK. nun m.2/II'ye "iki taraf kıymetinde uzlaşmazlarsa> şeklinde tercüme etmişler ve fıkra bu şekilde kanunlaşmıştır.
Bu nedenle, md.2/II hükmünün, Nöşatel kanunundaki gibi anlaşılması gerekir. (Prof.Dr.Baki Kuru, HMUK., 6. baskı, 2001. c.3, s. 168 vd.) Çünkü, "Kanunlarımızı yorumlarken kendi metinlerimizi göz önünde tutmakla beraber yorumlarda... bunların asıllarına da bakmaktan vazgeçemeyiz." (28.11.1945 gün ve 1945/13 Esas, 15 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı; 20.09.1950 gün ve 1950/4 Esas, 10 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)
Bu açıklamaya göre iki taraf müddeabihin kıymetinde uzlaşsalar bile mahkemenin res'en müddeabihin değerini takdir etmesi ve görevli olup olmadığını kendi takdir ettiği değere göre karara bağlaması gerekir. Çünkü, görev kuralı kamu düzenine ilişkindir ve bu nedenle hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden nazara alınır. Taraflar görev konusunda anlaşma yapamazlar.
Olayımızda; satış vaadi sözleşmesi yapılmıştır. İsminden de anlaşılacağı gibi ortada bir sözleşme vardır ve iki taraflı sözleşmedir. İki tarafa da hak ve vecibeler yüklenmektedir. Bu sözleşmede taraflar taşınmazın değerini de belirlemişlerdir. Sözleşmeye müdahale edilmemesi genel kuraldır. Zaten yıllarca tarafların tespit ettikleri bu değere mahkemelerce müdahalede bulunulmamıştır. Mahkemelerin görevleri tespit edilen bu değere göre belirlenmiştir. Yargıtay Özel Daireleri ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da içtihatlarını bu yolda geliştirmişlerdir.
Ancak; Satış vaadi sözleşmesine dayanılarak elde edilmesi istenilen hak tapu iptali ve tescildir. Sözleşmenin asli unsurunu tapu iptali ve tescil oluşturmaktadır. Sözleşme ile elde edilmek istenilen nihai talep iptal ve tescildir. Tatbikatta görüldüğü gibi, bu talep, bazen çok uzun yıllarca yapılmamaktadır. Taşınmaz vaat olunana teslim edilmişse zamanaşımı da işlemeyeceğinden, taraflar tescil talebinde bulunmamaktadır. Çok zaman 20-30 yıl sonra talepte bulunabilmektedirler. Bazen de sözleşmede onlarca taşınmazın satışı vaat edilmektedir. 20-30 yıl önce veya onlarca taşınmazın satışının vaat edildiği sözleşmelerde gösterilen değerler yeni açılan davalarda çok cüzi kalmaktadır.
Uzun yıllar süren yüksek enflasyon ve tarafların satış bedelini sözleşmede bilerek düşük göstermeleri ihtimali nazara alındığında taşınmazın değerinin dava tarihine göre belirlenmesi gerekmektedir.
Hakim yapacağı keşifte dinleyeceği bilirkişilere taşınmazın değerini tespit ettirecektir. Tespit edilen bu değere göre hem mahkemenin görevi tayin edilecek, hem de noksan harç ikmal ettirilecektir. Bu durumda sözleşmeye müdahaleden de söz edilemeyecektir. Kamu düzeninden olan bu husus tarafların inisiyatifine bırakılmadan, hakim tarafından resen yerine getirilmiş olacaktır. Harçlar Kanununun 16. maddesi de, müdahalenin meni, tescil ve tapu iptali gibi taşınmazın aynını ilgilendiren davalarda, taşınmazın değerinin esas alınacağını öngörerek görüşümüzü teyit etmektedir. Harç kaybı da böylece önlenmiş olacaktır.
Benzer hukuki durumlardan olan, şufa ve tenkis davalarında, yıllar önce ilgili Özel Daireler içtihatlarını değiştirerek taşınmazların değerlerinin yeniden belirlenmesini içtihat etmişler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bu değişime haklı olarak onay vermiştir.
Özel Daire ve Yargıtay Hukuk Genel Kurutu yukarıda açıklanan nedenlerle; Eski kararlarından dönerek, yeni oluşuma göre kararını değiştirme gereğini duymuşlardır.
Somut olayda; satış vaadi sözleşmesi 18.03.2004 tarihinde yapılmış, dava ise 22.02.2005 tarihinde açılmış, sözleşmeye konu taşınmazların değeri 1.000 YTL. olarak gösterilmiş, yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre; davaya konu taşınmazın dava tarihi itibari ile rayiç değerinin 46.149.300.000 TL. olduğu saptanmıştır.
Yukarıdan beri izah edilen nedenlerle ve Özel Dairenin bozma gerekçesinde açıkladığı hususlar da nazara alınarak bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2006 gün ve 2006/14-91-115 sayılı ilamı, 12.04.2006 gün ve 2006/14-95-158 sayılı ilamı ve 31.05.2006 gün ve 2006/14-330-332 sayılı ilamında da aynı ilkeler benimsenmiş ve Yargıtay'ın görüşünün bu yönde olduğu iyice pekiştirilmiştir.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 08.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 12-11-2008, 15:50   #5
av_sibelll

 
Varsayılan

Sayın Can Bey, bu konuyu 2007 yılında yazmışsınız ancak bu onuyla ilgili benimde bir sorunum var.
Öncelikle 2007 yılında müvekkil tarafından açılmış tapu iptali ve tscili davası bulunmaktadır. Ben bu davaya 2008 yılının ağustos ayı gbi dahil oldum ve vekaletimi aldım. vekilliğimden önce keşfe gidilmiş ve keşifte bir bilirkişiye taşınmazın değeri sorulmuş. O kişi de keşif raporunda 10.000 YTL olarak beyanda bulunmuş. ben bu ifadeyi farkedemedim. Duruşma sırasında da hakim sadece bilirkişi ifadelerine bir diyeceğiniz var mı diye sordu bende bir diyeceğimiz yok kabul ediyoruz dedim. Ancak o bilirkişi raporu dediği şey farklı bir şey. Bilirkişi raporunda taşınmazın bulunduğu yer hakkında bilgiler bulunmakta olup değeri hakkında bir bilgi yer almamaktadır. Taşınmazın değeri keşif raporunda bilirkişi sıfatıyla belirtilen tek kişiye sorulmuş Sadece o kişinin beyanı var. Başka hiç kimse taşınmazın değer hakkında bir beyanda bulunmamış.
Görevsizlik kararı verildi. Şimdi ben bilirkişi raporunu kabul ettim ama keşif raporu hakkında birşey sorulmadı bana. taşınmazın değeri de keşif raporunda yazmakta.
1)Bilirkişi raporunu kabul etmem bu taşınmazın değerinin 10.000 ytl olarak belirlenmesini de kabul etmiş oluyormuyum?
2)Ayrıca farzedelim ki ben taşınmazın değerini de kabul etmiş olsam veya olmasam taşınmazın değerinin sadece bir bilirkişiden sorulması ne kadar doğru? Başka bilirkişilere de sorulup daha kesin bilgi alınması gerekmezmi? Sonuçta mahkemenin görevi resen incelenen bir durum ve taraflar sözleşme ile bunu değiştiremezler.
Taşınmaza 10.000 YTL verseler eminim sahibi de hemen satar Çünkü orası ancak 2000 veya 3000 YTL edecek bir yer. Bu hususu şu aşamada ispat edemeyiz sanırım. iyi çalışmalar
Old 13-11-2008, 10:33   #6
av_sibelll

 
Varsayılan

[quote]T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2006/14-692
Karar: 2006/702
Karar Tarihi: 08.11.2006
ÖZET: Hakim yapacağı keşifte dinleyeceği bilirkişilere taşınmazın değerini tespit ettirecektir.
Can beyin eklemiş olduğu yargıtay kararında da beliritldiği gibi taşınmazın değeri bilirkişilere tespit ettirilmesi gerekli bir husus. Ancak benim olayda 3 tane bilirkişi( o köyde yaşayan kişiler) , şahitler de bulunmasına rağmen hakim taşınmazın değeri hakkında sadece bir bilirkişinin beyanını almış. Ama taşınmazın değeri gerçekten de belirtilen müktarın çok altında. Bilirkişi beyanından hareketle hakim görevsizlik kararı verdi. sadece bir bilirkişi beyanından hareketle görevsizlik kararı verilmesi ne kadar doğru, daha kapsamlı bir araştırma yapması gerekmez miydi?Bu kararı temyiz etmem ne kadar doğru olur?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Karar Kesinleşmeden Karşı Vekalet Ücreti İcra Takibine Konulabilir mi? av.suleyman Meslektaşların Soruları 47 15-01-2019 12:56
Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilen dosyada vekalet ücreti kevser06 Meslektaşların Soruları 5 03-06-2010 10:53
İtirazın Kesin Kaldırılmasında Harç ve Vekalet Ücreti Maktu Mudur ? concept Meslektaşların Soruları 6 09-08-2007 01:59
Eksik harç ödemesinin belgelendirilmesi av.şahin kavukoğlu Meslektaşların Soruları 2 15-02-2007 17:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05112290 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.