Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Muris muvazaları

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-09-2006, 17:14   #1
Yusuf ayık

 
Varsayılan Muris muvazaları

Muris 20 yıl önce kendisi adına Tapu Tahsis Belgesi sahibi olduğu yeri bir başka yerde bir tapu tahsis belgesi daha alabilmek için yeğenine noter satış vaadi sözleşmesi ile satıyor ve tapu tahsis belgesini de yenileyerek yeğeni adına çıkarttırıyor.
Daha sonra yeğenine güvenmediği için 1 sene sonra ondan aldığı bir vekaletname ile bu kez kardeşine yine noterden satış vaadi düzenleterek satmış gibi işlem yapıyor. Fakat tapu tahsis belgesi yine yeğeni adına kalıyor. Muris yeğeni adına belediye ile tapu tahsis belgesini tapuya çevirmek amacıyla yazışıyor ve yeğeni adına diğer işlemleri yürütüyor.
Muris 20 yıla yakın bu şekilde tapu tahsis belgeli yerde tasarruf ediyor. Ezcümle 5 katlı bina yapıyor ve kiraya veriyor.
Murisin vefatından sonra kızılca kıyamet kopuyor adına tapu tahsis belgesi olan yeğen yer benim, adına noter satışı yapılan kardeş benim, diğer mirasçı kardeşler ise bizimdir, diyor.
Yani aslında yer murisin binayıda o yapıyor her şeyde onun ve vefatı ile mirasçılara intikal etmesi gerekiyor.
Gerçek hak sahibi olan fakat elinde bu hususta bir belge sahibi olmayan mirasçlar ne yapabilirler.Yorum ve varsa örnek içtihatlarınızı bekliyorum.
Old 25-09-2006, 19:05   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Aklınıza kazandırıcı zamanaşımı geldi mi acaba? Olaya uygulanabiliyor mu acaba?

Yukarıdaki şık olmuyorsa ve bu yer halen tapu tahsis belgeli bir yer ise; noter satışı (hakkın temliki cari ise) neticesi hak kardeşe geçmiş olmalı. Muhdesat murise ait ve başkasının arsasına yapılan inşaat hükümleri geçerli olmalı. Diğer kardeşler neden hak talep ediyor anlamadım.
Old 25-09-2006, 22:44   #3
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Gerek yeğen, gerekse kardeş muristen bila bedel mal edinmiş durumdalar. Diğer kardeşler de mirasçı oluyor birazcık sn. Jean dar'c. Murisin yaptığı işlemlerin kendilerinden mal kaçırmak amaçlı muvazaalı işlemler nedeniyle saklı paylarının ihlal edildiği gerekçesi ile hak iddia etmeleri normaldir. Zira arsada da, inşaatta da lehine kazandırıcı işlem yapılanların bir katkısı yok. Her şeyi muris yapmış.
Old 25-09-2006, 22:48   #4
ibreti

 
Varsayılan

Alıntı:
Muris 20 yıl önce kendisi adına Tapu Tahsis Belgesi sahibi olduğu yeri bir başka yerde bir tapu tahsis belgesi daha alabilmek için yeğenine noter satış vaadi sözleşmesi ile satıyor ve tapu tahsis belgesini de yenileyerek yeğeni adına çıkarttırıyor.
Daha sonra yeğenine güvenmediği için 1 sene sonra ondan aldığı bir vekaletname ile bu kez kardeşine yine noterden satış vaadi düzenleterek satmış gibi işlem yapıyor. Fakat tapu tahsis belgesi yine yeğeni adına kalıyor. Muris yeğeni adına belediye ile tapu tahsis belgesini tapuya çevirmek amacıyla yazışıyor ve yeğeni adına diğer işlemleri yürütüyor.

anlatıma göre burada MURİS MUVAZAASI değil, TARAF MUVAZAASI var. Mirasçılardan mal kaçırma amaçlı bir hareket yok. Daha fazla edinim sağlayabilmek için idareye karşı bir muvazaa yapıldığı iddiası var. Yani yeni bir tapu tahsis belgesi için..
Old 25-09-2006, 22:49   #5
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

İşlemlere taraf olmayan diğer kardeşlerden bahsediyorum üstadım.
Old 25-09-2006, 23:01   #6
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Doğanel,
Sorudaki gerçek hak sahibi yasal mirasçıları murisin çocukları gibi algılamışım. Yeğen ve adına işlem yapılan kardeş tamam da diğer kardeşlere ne oluyor diye düşünmem ondan! Murisin çocuğu yoksa anne-baba vefat etmişse kardeşleri elbette yasal mirasçılarıdır.

Saygılar.
Old 26-09-2006, 00:47   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Muris 20 yıl önce kendisi adına Tapu Tahsis Belgesi sahibi olduğu yeri (A taşınmazı diyelim) , bir başka yerde bir tapu tahsis belgesi daha alabilmek için yeğenine noter satış vaadi sözleşmesi ile satıyor ve tapu tahsis belgesini de yenileyerek (bu tahsis belgesi de A taşınmazının değil mi?) yeğeni adına çıkarttırıyor. (Kanıtlanabiliyorsa ilk işlem mutlak butlanla batıl, yok hükmünde)

Daha sonra yeğenine güvenmediği için 1 sene sonra (yani bugünden geriye doğru, 19 yıl önce mi?) ondan (yeğenden?) aldığı bir vekaletname ile bu kez kardeşine yine noterden satış vaadi düzenleterek satmış gibi işlem yapıyor. Fakat tapu tahsis belgesi yine yeğeni adına kalıyor.

Muris yeğeni adına belediye ile tapu tahsis belgesini tapuya çevirmek amacıyla yazışıyor ve yeğeni adına diğer işlemleri yürütüyor. (Yeğenin verdiği vekaletle herhalde?) (Yani aynı vekaletle satıcı yeğen vekili olarak kardeşle noter satış vaadi, arkasından aynı yeğen vekaletiyle tapu tahsis çalışması...)

Muris 20 yıla yakın bu şekilde tapu tahsis belgeli yerde tasarruf ediyor. Ezcümle 5 katlı bina yapıyor ve kiraya veriyor. (yeğen, kardeş satış vaadi, tahsis işlemleri devam ederken, fiilen kullanan da yine muris)

Murisin vefatından sonra kızılca kıyamet kopuyor adına tapu tahsis belgesi olan yeğen yer benim, adına noter satışı yapılan kardeş benim, diğer mirasçı kardeşler ise bizimdir, diyor. (tüm kabahat bence muriste)

Yani aslında yer murisin binayıda o yapıyor her şeyde onun ve vefatı ile mirasçılara intikal etmesi gerekiyor.
Gerçek hak sahibi olan fakat elinde bu hususta bir belge sahibi olmayan mirasçlar ne yapabilirler.Yorum ve varsa örnek içtihatlarınızı bekliyorum.


Alıntı içine yazdığım sorulardan sonra:

Murisin yeğeni ile yaptığı noter satış vaadi, vekaleten tapu tahsis işlemi, yeğen vekili olarak kardeşe yaptığı satış vaadi , satış vaadinden sonraki tarihte yeğen adına tapu tahsis belgesi çıkarılması ve nihayet yeğen-kardeş trafiğine rağmen, muris tarafından bilfiil kullanım.

Bence bu davada şanslı olan taraf, mirasçılar.

Eğer olayı sizin anlattığınız gibi destekleyecek delilleriniz de varsa tabii.

Pek çok yönden konu değerlendirilebilir. Ama ben oyumu mirasçılar lehine kullanıyorum.

Denebilir ki yapılan tüm satış vaadi, tahsis işlemleri mutlak butlanla malul. "BK.m.20/ilk: Bir akdin mevzuu gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) mugayir olursa o akit batıldır."

Aşamalardaki yeğen-kardeş trafiği de, tapu tahsis belgesini üzerine alamamasından kaynaklanıyor. Asıl amaç, birilerinden (yıllar sonra ölümüyle mirasçısı olacaklardan) bir şeyler kaçırmak değil, iki taşınmaz sahibi olup,servetini çoğaltmak. (Bu nedenle bence olayda muris muvazaasından söz edilemez)

Deliller olarak da (yasal varisler adına söylüyorum), tüm bu -kaydı da olan- işlemlere rağmen, muris bilfiil taşınmazda tasarruf etmeye devam etmiş, taşınmazı ihya etmiş, ölümüne dek de tek başına tasarruf etmiştir. Yeğen adına dava konusu A taşınmazı için satış vaadi düzenlerken, diğer yandan yeğen taşınmazı bir başkasına , murisin kardeşine satış vaadi göstermiş, buna rağmen yeğenin vekaleti ile yeğen adına tapu tahsis işlemi için çalışmaya devam etmiş (burada vekil olarak murisin hareket etmiş olması da mirasçılar adına güzel) olması vs gösterilebilir... diye düşünüyorum ilk anda.

Konu karışık, tapu tahsis belgelerinin özellikleri, zamanaşımı süreleri, varsa hak düşürücü süreler, hukuk maddeleri ve içtihatlarla açıp ayrıştırmakta fayda var. Sonra devam etmek üzere.
Old 26-09-2006, 01:28   #8
ibreti

 
Varsayılan

tapu tahsis belgesinin hukuki mahiyetini anlatan bi tane HGK buldum. konu üzerinde değerlendirme yapmaya yardımcı olacağı düşüncesindeyim.
---
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1996/14-763

K. 1996/864

T. 4.12.1996

• TESCİL DAVASI ( Öncelikle Tapu Tahsis Belgesine Konu Yapılan Taşınmazı Kapsar Biçimde Yörede İmar Islah Uygulamasına Başlanmış Olup Olmadığının Sorulmasının Gerekmesi )

• TAPU TAHSİS BELGESİ ( Bu Belgenin Bir Mülkiyet Belgesi Değil Yalnızca Fiili Kullanmayı Belirleyen Zilyetlik Belgesi Olması )

• KİŞİSEL HAK ( Tahsis Belgesinin İlgilisine Ancak Kişisel Hak Sağlaması ve Salt Tahsis Belgesinin Varlığının Tahsis Edilen Yerin Tahsis Edilen Adına Tescilini Sağlamaması )

• TAPU VERİLMESİ VAADİ ( Tahsis Belgesinin Ancak Bunu Veren İdarece Taşınmazın Bulunduğu Yörede İmar Islah Çalışmalarının Başlaması Halinde İlgilisine Tapu Verilmesi Vaadini Taşıyabilmesi )

• MÜLKİYET ( Tapu Tahsis Belgesinin Bir Mülkiyeti Belgesi Olmaması Yalnızca Fiili Kullanmayı Belirleyen Zilyetlik Belgesi Olması ve İlgilisine Ancak Kişisel Hak Sağlayabilmesi )

• İMAR ISLAH ÇALIŞMASI ( Tahsis Belgeleri Taşınmazı Kapsar Biçimde İmar Islah Çalışması Başlanmışsa Bu Yerin Herhangi Bir Kamu Hizmetine Tahsis Edilip Edilmediğinin Araştırılması )

• ZİLYETLİK BELGESİ ( Tapu Tahsis Belgesinin Varlığının Tahsis Edilen Yerin Tahsis Edilen Adına Tescilini Sağlamaması-Bu Belgenin Yalnızca Kullanmayı Belirleyen Bir Belge Olması )

2981/m.1,10,13,14

ÖZET : Tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi değil yalnızca fiili kullanmayı belirleyen zilyetlik belgesidir. İlgilisine ancak kişisel hak sağlayabilir ve salt tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin tahsis edilen adına tescilini sağlamaz . Anılan belge ancak bunu veren idarece taşınmazın bulunduğu yörede imar ıslah çalışmalarının başlaması halinde ilgilisine tapu verilmesi vaadini taşıyabilir. Bu nedenle öncelikle tapu tahsis belgesine konu yapılan taşınmazı kapsar biçimde yörede imar ıslah uygulamasına başlanmış olup olmadığının, başlanmışsa bu yerin herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilip edilmediğinin, davacıya dayandığı tahsis belgesine karşılık başka bir yerden tahsis yapılıp yapılmadığının kesin olarak saptanması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki ""tescil"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 12.12.1994 gün ve 1994/573-954 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 21.04.1995 gün ve 1995/2809-3515 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı, davalı Hazine adına kayıtlı bulunan dava konusu 49700 m2'lik 1 parsel sayılı taşınmazın 400 m2'lik kısmının 2981 sayılı Kanuna göre kendilerine tahsis edildiğini iddia ile bu miktar kısmın adına tescilini talep ve dava etmiştir. Davalı Hazine dava konusu taşınmazın Kadıköy Belediyesi tarafından imar planına göre tüm bölgenin Kamu Hizmetlerini yürütecek binalara tahsis edildiğini, önceki tahsis belgesinin davacıya ayni hak kazandıramayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkeme, önceki tahsis belgesinin iptaline ilişkin işlemin iptalinin davacıya ayni hak kazandırmayacağını kabul ile davayı reddetmiştir.
Dava konusu yerin Hazine adına kayıtlı olduğu ve bunun 400 m2'lik kısmının davalı adına tahsis edildiği bilahare bu tahsis belgesinin yukarıda belirtilen nedenlerle iptalinin de İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nin 13.10.1989 tarihli kararı ile iptal edildiği ve bunun Danıştay ilgili dairesiyle onandığı görülmüştür. Dosya arasında taşınmazın bulunduğu bölgenin imarca kamu binaları için tahsis edildiğine dair herhangi bir belgenin olmadığı görülmüştür. Tahsis belgesinin iptali her ne kadar davacı lehine ayni hak kazandırmasa da şahsi hak kazandıracağı şüphesizdir. Bu itibarla, imar planının getirtilmesi, davacının şahsi hakkını ortadan kaldıracak herhangi bir durumun mevcut olup olmadığının araştırılması, buna karşılık Hazinece davacıya başka bir yer teklif edilip edilmediğinin araştırılması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi değil yalnızca fiili kullanmayı belirleyen zilyetlik belgesidir. İlgilisine ancak kişisel hak sağlayabilir ve salt tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin tahsis edilen adına tescilini sağlayamaz. Somut olayda tahsis belgesinin yerindeliği idari yargıdan da geçmek suretiyle kesinleşmişse de genelde idarece koşullarının gerçekleşmediği saptandığında iptal edilebilir. Anılan belge ancak bunu veren idarece taşınmazın bulunduğu yörede imar İslah çalışmalarının başlaması halinde ilgilisine tapu verilmesi vaadini taşıyabilir. O itibarla da olayda uyuşmazlığın niteliği de gözetilerek öncelikle tapu tahsis belgesine konu yapılan taşınmazı kapsar biçimde yörede imar islah uygulamasına başlanmış olup olmadığının, başlanmışsa bu yerin herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilip edilmediğinin, davacıya dayandığı tahsis belgesine karşılık başka bir yerden tahsis yapılıp yapılmadığının kesin olarak saptanması gerekir. Oysa mahkemece açıklanan biçimde ve uyuşmazlığı çözüme ulaştırıcı yeterlikte kanaat verici bir araştırma ve inceleme yapılmadığına göre, Hukuk genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 04.12.1996 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Davacı, dava dilekçesinde 24.02.1984 tarih 2981 sayılı Kanuna göre tapu tahsis belgesi ile tahsis edilen 400 m2'lik bölümün müteaddit başvurularına rağmen müracaatının sonuçsuz kalması sebebiyle ""Yasa gereği davalı Hazinenin tahsis belgesi sahiplerine gerekli tapuları vererek adlarına tescil işlemini yaptırması gerektiğini"" belirttikten sonra aynen ""Tapu tahsis belgesinin davacı adına tapuya tescili ile davacı adına tapu belgesinin verilmesi için iş bu davanın açılması zarureti hasıl olmuştur"" şeklinde isteğini net bir tarzda ortaya koymuştur. Esasen yerel mahkeme ile Yüksek Hukuk Genel Kurulu arasında davanın davacıya tapu senedi verilmesini istihdaf eden bir tescil davası olduğu hususunda bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık 2981 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince verilen tapu tahsis belgesinin, davacıyı bir ayni hakka götüren tescil davası açıp açamayacağı ve bu yargılama sonunda davacı yararına tapu kaydı oluşturulup oluşturulamayacağı noktasındadır. Dava açma hakkı bulunup bulunmadığı noktasında karşı oy yazan Sayın S. Öztuna'nın fikirlerine aynen katılıyorum. Ancak ben olayı maddi hukuk açısından ele almak ve talebin bu açıdan karşılanmasının mümkün olmadığını açıklamak istiyorum.
Şunu açıkça ve net olarak belirtelim ki, davacının tescil davasının esas olan tek hukuki dayanağı, kendisine verilen 13.06.1985 tarihli tapu tahsis belgesidir. Davacı, başka herhangi bir belgeye dayanmış değildir. Davacıya bu belgenin verilmesine dayanak olan 2981 sayılı Kanunun ismi ( İMAR ve GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER... ) dir. Kanun 1. maddesinde amacını ( Bu kanunun amacı; İmar ve Gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemler dahil müracaat, tesbit değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirtmektedir. ) şeklinde ortaya koymaktadır. Görülüyor ki, Kanunun ismi ve amacı YAPILARLA ilgilidir. Başka bir ifade ile imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş yapılara bir düzen getirmektir. Bu husus gerekçede ( Özet olarak denebilir ki, hazırlanan bu kanun tasarısı hiçbir zaman geniş kapsamlı bir af kanunu niteliğinde bir kanun tasarısı değildir. Aksine plan fikri zedelenmeden imar mevzuatı ve planlara uygun hale getirilebilecek yapıların hukukileştirilmelerinin plan ve mevzuata uygun hale gelemeyecek olanların ortadan kaldırılmalarını kesin olarak önlemeyi amaçlayan hükümlere yer vermek suretiyle tamamen meşru yapılaşma düzenini sağlamayı hedef alan bir kanun tasarısıdır. ""Tutanak dergisi Cilt: 11, Sf: 182 ) şeklinde yer almaktadır. Bu gerekçede de vurgulandığı gibi kanun imara aykırı olarak inşa edilen YAPILARA bir düzen getirmeyi hedeflemiş ve bunlara düzenleyici hükümler getirmiştir. Bu görüşü teyid eden 3290 sayılı Kanunun müzakeresi sırasında 22.05.1986 tarihli oturumda bir sayın parlamenterin şu sözlerini de değerlendirmek gerekir. ( Burada gecekondular ve gecekondu alanlarının normal şehir bölgeleri haline gelmesi, yapılmış olan islah imar planlarının da normal imar planları haline dönüşmesi anlayışı vardır. ) Bu Kanun ile hiçbir şekilde, arzın tahsis belgesi sahibine dava yolu ile adına tescili gibi bir yol düzenlenmemiştir.
Davaya dayanak yapılan 2981 sayılı Yasanın 10. maddesinin düzenlenmesi de, davacıya böyle bir imkan vermemektedir. Daha doğru bir ifade ile 10. maddeye dayanarak davacıya çekişmeli taşınmazın adına tescili mümkün değildir. Çünkü söz konusu maddenin 2. fıkrası aynen ( Tapu tahsis belgesi, islah imar planı veya Kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder. ) demektedir. Yüksek Yargıtay bu ""tapuya esas teşkil eder"" hükmünü tapu tahsis belge sahibine, ""bir şahsi hak sağlar"" olarak kabul etmiş, bu da, müzakere sırasında açıkça vurgulanmıştır. Başka bir ifade ile tapu tahsis belgesi yalnızca fiili uygulamayı belirleyen bir zilyetlik belgesi ve bu belgenin varlığı tahsis edilen yerin, tahsis edilen adına tescilinin sağlamayacağı müzakereler sırasında açıkça vurgulanmıştır. Şimdi sadece böyle bir belgeye dayalı olarak davacıya mülkiyet hakkını vermek mümkün değildir. Böyle bir anlayış kendi içerisinde çelişki teşkil eder. Konu buraya gelmişken tapu tahsis belgesi vermenin, ""İlgiliye tapu vermesi vaadini taşıdığı""nın kabulü hiç bir hukuki dayanağı olmayan bir yaklaşımdır. Ortada ne akti bir durum var, ne de satış vaadinin diğer unsurlarından somut olayımızda bahsetmenin imkanı vardır. Yargıtay'ın da böyle bir yeni ilişki yaratmaya anayasal açıdan imkanı yoktur.
Sayın çoğunluk, Yüksek 14. Hukuk Dairesinin bozmasını genişleterek, daha kapsamlı bir araştırmayı öngörmüştür. Ancak bu araştırma ve incelemelerin yapılması ve bunların davacının yararına sabit olması durumunda, davacıya nizalı taşınmazın adına tesciline imkan vermesi söz konusu olamaz. Çünkü Yüksek Hukuk Genel Kurulu'nun da kabul ettiği gibi tapu tahsis belgesi sahibine sadece ve sadece bir şahsi hak sağlar ve Yüce Kurulun belirlediği gibi belli bir alanın zilyetliğinin sahibi olduğunun bir belgesidir. Tapu tahsis belgesinin sağladığı imkan sadece ve özellikle bundan ibarettir. Esasen davacıda dilekçesinde benzer bir yaklaşım göstererek müracaatına rağmen Maliye Hazinesinin tapusunu vermediğinden yakınmış ve bu isteğini yargıya yönlendirmiştir. Halbuki 2981 sayılı Kanunun genel içeriği nazara alındığında bu isteğin yargıya yapılmasının mümkün olmadığı Çok net bir şekilde anlaşılır. Özellikle ""Tapu verme"" başlıklı 10. madde İdarenin ""tahsis""inden söz etmiştir. Bu tahsis Türk Hukukunda öteden beri kabul edildiği şekilde idari bir tasarruftur. Bu idari tasarrufun yerine getirip getirmediğinin yeri genel yargı olmadığı gibi, idarenin bu işlemi geciktirmesi sebebiyle de, davacının yargıdan bu hakkı istemek imkanı mevcut değildir. Burada şunu da açıklayalım ki idare mahkemesindeki dava, böyle bir işlemden değil davacıya tahsis edilen yerin mesken olmamasından kaynaklanan bir uyuşmazlıkla ilişkilidir.
Türk Eşya Hukukunda mülk edinme, tapudan satın alma ve işgal, yeni arazi teşekkülü ile MK.'nun 639. maddesine dayalı olarak zamanaşımı zilyetliği ile mümkündür. Yüksek Hukuk Genel Kurulu bu bozması ile yeni bir mülk edinme şekli ve yolu ortaya çıkarmış olmaktadır.Müzakereler sırasında bu yaklaşımın, yani tapu tahsis belgesi verilen şahısların ayni hak kazanmaya yönelik dava açmalarının, uygulamanın ve hayatın bir zorunluluğu olarak gidildiği ifade edilmiş olması sebebiyle bu konuya da açıklık getirmekte yarar görülmüştür.
Gerçekten uygulamada tapu tahsis belgesi verilen şahıslara 2805 ila 3290 ve 3366 sayılı Kanunlar değişik 2981 sayılı Kanun gereğince idarece imar islah planları yapıldıktan sonra tapularının verilmemiş olması ve bu sebeple de kişilerin mağduriyetleri sözkonusu olabilir. Ancak bunların çözüm mercii, bunlara çözüm üretecek yer, mahkemeler ve yargı organı değildir. İdarenin bu işi yapmaması sebebiyle hukuk düzenimizde hiç mevcut olmayan bir yolla mülk edinme şartını getirirsek yürütme organının işine müdahale etmiş oluruz. Tapu tahsis belgesinin niteliğinin Kanundaki açıklamasına başka bir anlam vererek de Yasama organının görevine müdahale söz konusu olur. Her ikisi de Anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı bir davranıştır. Yürütme görevini tam olarak yapmıyor ise ve bundan dolayı da aksamalar mevcut ise yargının böyle aksaklıkları gidermek yönünde herhangi bir yükümlülüğü sözkonusu olamaz. Müzakere sırasında, uygulamanın zorlamasıyla yargının getirdiği bir çözüm olarak sözü edilen 30.09.1988 tarih 2/2 sayılı içtihadı birleştirme kararı da bu bağlamda isabetli bir karar olarak düşünülemez. Unutmamak gerekir ki, bu tevhidi içtihatla MK.'nun çok önemli bir müessesesine, çok önemli bir aykırılık getirilmiştir. Yargı bu çözümleri kendi ürettiği sürece de ne yasama ne de yürütme, problemlere çözüm getirme zorunluluğunu hissetmemektedir.
Davacının iddiası sabit olur, Yüksek Genel Kurul'un öngördüğü incelemeler davacı lehine sonuçlanır ve davacının iddiası sabit olur ise, verilecek kararla 49700 m2'lik Hazine adına kayıtlı taşınmaz içindeki 400 m2'lik bir bölüm, MK.'nun 645. maddesi anlamında belli hudutlar ve alan ile davacı adına tescil edilecek, bir an için komşularının ve onların komşularının da aynı nitelikte dava açarak adlarına aynı şekilde yerlerin tescil edilmesi ile varılan sonuç, gecekondulaşmanın o karmaşık, şehircilik ve sihhat şartlarına aykırı keşmekeşine aynen katılmak olacaktır. Halbuki, 2805 ve 2981 sayılı Kanunların amaçlarını bu olmadığı açıktır. Bu kabul tarzı davacıya hak veren Kanuna tamamen tersine bir sonuç doğuracak niteliktedir. Esasen 10. madde açıkça imar islah planlarının yapılması şartını getirmiş, böylece de Kanunun 1. maddesine uygun bir düzenleme içerisinde olmuştur. Yargının ise buna yukarıda, söylediğimiz şekilde halen mevcut keşmekeşe hukuki tescil anlamında karar vermesini beklemek ise bu kanunların amaçlarına tamamen aykırıdır ve müzakere sırasında bir parlamenterin söylediği gibi; ""Eğer her yerde böyle tavizler verir bunu zorunlu sebepler, süratli gelişmeler gibi gerekçelere bağlarsak sonunda geleceğin Türkiye'sini gelecek nesillere layık şekilde teslim edemeyiz""
( Tutanak Dergisi cilt 13, sayfa 226 ).
Kabule göre de, Yüce Genel Kurul bozma ilamında Yüksek Dairenin bozmasını biraz daha genişleterek yerel mahkemeyi araştırmaya sevk etmiş ise de, 2981 sayılı Kanunun 13, 14 ve ek 4. maddesinin getirdiği kısıtlamalardan söz etmemiştir. 2981 sayılı Kanun sözü edilen maddeleri ile adına tapu tahsis belgesi, dolayısıyla tapu verilecek kişiler ve gayri menkul yönünden kısıtlamalarda getirmiştir. Bunlarında bozma kararında yer alması gerektiği düşüncesindeyim.
Yukarıda açıkladığım sebeplerden Yüce Hukuk Genel Kurulu'nun görüşlerine katılamıyorum.
Mehmet KAŞIKÇI
8. Hukuk Dairesi Üyesi
KARŞI OY :
Davacı, Hazine aleyhine açtığı dava ile, elindeki tapu tahsis belgesine dayanarak tapu tahsis belgesindeki miktarda davalının tapu kaydının davacı üzerine tesciline karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, ""davacı vekilinin bir bölümüne zilyet bulunduklarını ileri sürdüğü taşınmazın davalı hazine adına kayıtlı bulunduğu ve bu tapu tahsis belgesinin iptaline ilişkin kararın iptal edilmiş olmasının davacı lehine ayni hak kazandırmasının mümkün görülmemesine nazaran sadece iptal talebini içeren davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır"" gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.
Konuyu inceleyen Yüksek Özel Daire ""...tahsis belgesinin iptali ( iptalinin iptali olacak ) her ne kadar davacı lehine ayni hak kazandırmasa da şahsi hak kazandıracağı şüphesizdir. Bu itibarla, imar planının getirtilmesi, davacının şahsi hakkını ortadan kaldıracak herhangi bir durumun mevcut olup olmadığının araştırılması, buna karşılık hazinece davacıya başka bir yer teklif edilip edilmediğinin araştırılması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan hükmün bozulması gerekir"" gerekçesi ile mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca araştırmanın genişletilmesi de ilave edilmek suretiyle özel daire bozma kararının yerinde olduğu yönünde karar verilmiştir.
Yüce Genel Kurul'un bozma kararına aşağıda yazacağım gerekçe ile katılamıyorum.
Hukuk sistemimizde mülkiyet, mülkiyetin gayri ayni haklar, zilyetlik hakları ve bunların hangi nedenlerle değişip gelişebileceği, özellikle bir taşınmazın hangi hallerde kullanan lehine tapuya tescil edileceği bir sistem içerisinde belirlenmiştir. İsviçre'de ve Ülkemizde kararlılıkla uygulanan bu sisteme rağmen Yasa koyucu, belli kuruluşların taşınmazları için kullananlar lehine ""Tapu Tahsis Belgesi"" adı altında belge verilmesini kabul etmiş olup somut olayda hazinenin taşınmazının bir bölümü için davacının bu belgesi vardır. Bu tapu tahsis belgesinin iptali konusundaki idare işlemi idare mahkemesince iptal edildiği için, tapu tahsis belgesi aşağıda izah edileceği ölçüde geçerliliğini sürdürmektedir. Hemen belirtelim ki davacının davası tahsis belgesinin mevcut hali ile kullanılmasına yönelik değil ayni hak amacına yöneliktir. Tapu tahsis belgesinin ayni hak doğurmadığı, şahsi hak düzeyinde kaldığında tartışma yoktur. Hatta genel kuruldaki müzakereler sırasında bu belgenin bir nevi gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerektiğine dair görüşte haklı olarak itibar görmemiştir. Davacının tescil isteği bir ayni hakkın tesisi olduğuna göre, bu isteğin karşılanabilmesi için davalının tapu kaydının iptali ve davacı üzerine tesciline karar verilmesi gerekecektir ki, bu uygulama şahsi hak doğurduğunda anlaşmazlık bulunmayan tapu tahsis belgesinin amacını çok aşan ve bugünkü hukuk sistemimizde kabulü mümkün bulunmayan bir durum yaratır. Bozma kararlarındaki araştırmalar yapılıp müsbet sonuçlandığı taktirde bile ayni hak tesis edilemeyeceğine ve davacının isteğinin de ayni hakkın tesisinden başka bir şey olmadığı dilekçeden açıkça anlaşıldığından mahkeme kararının bozulmasının sebebi kalmamaktadır.
Muhtemeldir ki ilerde yasama organı tapu tahsis belgelerinin ötesinde neler yapılması gerektiğini belirleyecektir. Bugünkü düzenleme içerisinde tapu tahsis belgesinin yalnızca şahsi hak doğurduğundan ittifak bulunduğuna göre bu belgeye dayalı olarak tapu iptali ve tescil kararı vermek mümkün değildir. Vurgulanan bu imkansızlık nedeniyle yapılacak araştırmalar gereksizdir. Bu belgeye dayalı olarak tescil davası açmakta hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmelidir. Yukarıda izah ettiğim nedenlerle araştırmaya yönelik daire bozmasını uygun bulan Yüce Genel Kurul'un bozma kararına katılamıyorum. Mahkeme kararının yazdığım gerekçe ile onanması oyundayım.
Salim ÖZTUNA
4. Hukuk Dairesi Üyesi
Old 26-09-2006, 09:07   #9
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Sayın Sehper ; öncelikle sorduğunuz soruların tümünün yanıtı evet. Yani konuyu tam olarak anlamışsınız. Verdiğiniz yanıt ise gerçekten konuya vakıfıyetinizi gösteriyor.
Av.Yusuf Ayık
Old 26-09-2006, 12:05   #10
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın İbreti,

Yargıtay kararı çok aydınlatıcı oldu. Evveliyatında ne menem bi şey olduğunu ancak tahmin ettiğim tapu tahsis belgesinin hukuki mahiyeti artık kafamda netleşti. Ve bu durumda mirasçılar birbirine girip, dava açmaktansa; (çünkü nizasızlık da kazandırıcı zamazaşımını şartıydı sanırım, yani dava halinde hepsi kaybedebilir.) 1 yıl daha bekleyip zilyetlikten bahisle muris adına kazandırıcı zamanaşımından faydalanmalıdırlar ve sonrasında ise paylaşım sözkonusu olmalıdır görüşündeyim halen. Yeğen de ancak anne-babasından olan/olacak paydan paydalanmalıdır.

Bu arada belirteyim karşı oy sahibi üyelerin fikrine katılıyorum.

Saygılar.
Old 26-09-2006, 12:12   #11
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Sayın Dar'c
taşınmaz tapuda Belediye adına kayıtlıdır. Bu neenle kazandırıcı zamanaşımı söz konusu değil.
Old 26-09-2006, 12:23   #12
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Yusuf Ayrık,
Sayın İbreti'nin eklediği kararda bahsi geçen 30.09.1988 tarih 2/2 sayılı içtihadı birleştirme kararına bir bakın isterseniz.

Saygılar.
Old 26-09-2006, 12:38   #13
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Sayın Dar'c
Karar karşı oy yazısında geçen İBK.
T.C.

YARGITAY

İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU

E. 1987/2

K. 1988/2

T. 30.9.1988

• TAPUDA KAYITLI TAŞINMAZIN DEVRİ ( Sözleşme Resmi Şekil Şartına Uyulmadan Yapılmışsa Geçersiz Olacağı )

• KAT MÜLKİYETİ KANUNUNA TABİ TAŞINMAZ ( Remi Şekil Şartına Uyulmadan Bağımsız Bölüm Satın Alınmasının Bazı Şartlarla Geçerli Olması )

• CEBRİ TESCİL DAVASI ( Resmi Şekil Şartına Uyulmadan Yapılan Taşınmaz Satışlarına Bazı Hallerde Geçerlilik Tanınabileceği )

• HARİCEN SATIŞ ( Tapuda Kayıtlı Taşınmaz veya Yapımına Başlanan Kat Mülkiyeti Kanununa Tabi Bağımsız Bölüm Olup Olmamasına Geçerliliği )

• DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIK ( Karşı Taraf Edimlerini İfa Ettiği Halde Şekil Sakatlığına Dayanmak )

ÖZET : Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetin devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilmeyeceğine; bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre hakimin M. K. nun 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceğine ilk iki toplantıda üçte iki çoğunluk sağlanamadığından 30.9.1988 günlü üçüncü toplantıda salt çoğunlukla karar verildi.
Şeklinde özetlene karar ile bizim konumuzun ilgisi bulunmamaktadır. Bu karar Kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak bina yapmayı üstlenen yükleniciden haricen daire satın alınmasına ilişkindir. Karşı oy yazısında yukarıdaki İBK, taşınmazların resmi şekle aykırı olarak edinilmesine ilişkin bir karar olması nedeniyle eleştirilmektedir. Saygılar.
Old 26-09-2006, 22:48   #14
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Muris 20 yıl önce kendisi adına Tapu Tahsis Belgesi sahibi olduğu yeri bir başka yerde bir tapu tahsis belgesi daha alabilmek için yeğenine noter satış vaadi sözleşmesi ile satıyor ve tapu tahsis belgesini de yenileyerek yeğeni adına çıkarttırıyor

Alıntı:
Sayın Dar'c
taşınmaz tapuda Belediye adına kayıtlıdır. Bu neenle kazandırıcı zamanaşımı söz konusu değil.

Belediye adına kayıtlı taşınmaz... Aşağıya bir karar ekliyorum. Korkarım olaya tüm bakış açımızı değiştirebilir ve herkesi (varis kardeşleri) bir araya getirebilir

Saygılarımla...

Yargıtay 15.HD.2000/834 E.-2568 K. 25.05.2000 T.

Karar özeti :Tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmadığından bu belgeye dayanılarak o arsa üzerinde tarafların ruhsat alıp inşaat yapmaları mümkün değildir.

Taraflar için sonuç doğurmayacak kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geçersizliğinin tesbiti ve kaçak inşaatın durdurulması isteminin kabulü gerekir.



Mahalli mahkemesinden verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar Şefika, Gülten, İ. Barış ve Şebnem´e velayeten Semra vekilleri tarafından istenmiş olmakla, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ve yapılmakta olan inşaatın durdurulması istemlerine ilişkindir.

3194 sayılı İmar Kanununun 21. maddesi uyarınca her türlü inşaat yapımı, yerel idarelerden ruhsat (izin) alınmasına bağlıdır. Ruhsatsız, veya ruhsata aykırı bina veya bağımsız bölümler, aynı Yasanın 32. maddesi gereğince, yerel idarelerce yıktırılır. 42. madde uyarınca da, bunların yapımı, imar suçu kabul edilerek, gerek arsa sahibi ve gerek yüklenici yönünden cezai yaptırımlar getirilmiştir. Bu nedenle, arsa sahipleri veya hukuki yararı olanlar, isterlerse genel mahkemelerde kal davası açmak suretiyle, kaçak binaların yıkımını talep edebilirler.

Somut olayda, dava konusu inşaatın yapıldığı arsada, taraflar, mülkiyet hakkına sahip değillerdir. Davacılar ile davalılardan Hakan´ın murisleri adına olan tapu tahsis belgesi, bir mülkiyet belgesi olmadığından, bu belgeye dayanılarak, o arsa üzerinde tarafların, ruhsat alıp bir inşaat yapmaları -yasal olarak- mümkün değildir
. Davacıların kaçak olan bu inşaatın durdurulmasını ve mirasçılardan Hakan´ın muris adına yapmış olduğu zaten bir sonuç doğurmayan sözleşmenin geçersizliğinin tesbitini isteme hakları vardır ve bunda da hukuki menfaatleri bulunmaktadır. Bu durumda, davacıların, sonuç doğurmayacak sözleşmenin geçersizliğinin tesbiti ve kaçak inşaatın durdurulması istemlerinin kabulü gerekirken, reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan hükmün (2.) bentte açıklanan nedenlerle davacılar yararına (BOZULMASINA), ve (1.) bent gereğince de davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, 20.000.000. TL. duruşma vekillik ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istekleri halinde temyiz edenlere geri verilmesine, 25/05/2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Kaynak=YKD. Kasım-2000 s: 1726
Old 26-09-2006, 22:56   #15
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın İbreti'nin verdiği örnekteki tapu tahsis belgesi örneği ise, tapulu taşınmazlar için değil, gecekondular için, 2981 s.lı yasa çerçevesinde verilen bir tapu tahsis belgesi.

Ama olayımızdaki taşınmaz tapulu. Dahası belediye adına kayıtlı...
Old 26-09-2006, 23:24   #16
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn Sehper ne farkeder ki Tapu Tahsis belgesi veren daima idare zaten. Benim anladığım devlet şunu diyor. Sana hazineye ait yerin mülkiyetini veremem ama zamanında bir halt ettim. Sana göz yumdum geldin buraları işgal ettin. Buralar günü gelip de ıslah edilene kadar sınırlı olarak kullan zamanı gelince ne yapılacaksa yapılır bir şekilde, yani benden sonrası yangın sonraki nesiller seninle ya da mirasçılarınla uğraşsın. Ne yapacaksa yapsın. Dolayısıyla idareden alınmış bir nevi izinle kurulan zilyedliğe dayanarak bunun zamanaşımı ile iktisap konusu olabilmesi söz konusu olamaz. Zira verilen bir nevi intifa hakkı ancak daha geniş kapsamlı, kişi inşaat yapıp muhdesatı üzerinde hak sahibi olabiliyor ancak adına tescil talep edemiyor. Geçici ve sorunu baştan savmaya yönelik bir çözüm yani. Bu durumda olayımızda gayrimenkul üzerinde bir tescil ya da ona eşdeğer bir hak elde edilmesinin bir garantisi bulunmadığından mirasçıların paylaşacakları yalnızca muhdesat ve bunun kullanımına ilişkin bir takım haklardır. Muris burada bir taşla iki kuş vurmuştur. İdareye karşı muvazaalı bir işlem yaparken bundan mirasçılarının da aynı zamanda etkilenmesine sebep olmuştur. Hal böyle iken mirasçılar yalnızca murise ait kullanım hakkını paylaşabilecektir. Dikkat etmeleri gereken nokta idarenin durumu fark edip, ikinci tahsis belgesini iptal etmesi ihtimalidir. Kardeşe yapılan devrin muvazaalı olduğu ise tartışılabilir.
Old 27-09-2006, 12:04   #17
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Sehper,

Sayın İbreti'nin verdiği karardaki tapu tahsis belgesi, bir gecekondu için değil aksine arsa vasıflı bir gayrimenkul için verilmişti. Nitekim karşı oy sahiplerinin itirazı da arsa vasıflı yer için bu belge ile hak ihdasının doğru olmadığı, bunun ancak imar yasasına uygunlaştırabilir gecekondular için geçici bir çözüm olarak kullanılması gerektiği noktasında idi. Ancak sunulan karar ile sorulan olay bakımından bu noktada ne gibi bir özellik var ve buradan hangi çıkarımlarda bulunabileceğimiz ben anlayamadım. Belediye adına kayıtlı olsa da tapu tahsis belgesi verilebilir, esasen gayrimenkul idari bir kurum adına kayıtlı olmalıdır ki; idarece bu belge verilebilsin. Bu anlamda belediye adına tapulu olması önemli değil bence. Karardan ayrık bir durum yok.

Ben asıl bu nokta itibariyle Sayın Yusuf Ayrık'ın ne düşündüğünü, nasıl bir yol izleyip, neleri talep etmeyi düşündüğünü merak ediyorum.

Karşı oylara rağmen, HGK. kararında tapu tahsis belgesine istinaden tescil davası kabul edildiğine göre; tüm hak iddia edenlere olayın hukuki arazları anlatılıp, ortak hareket kararı alınarak iyi bir protokol de tanzim edilerek; ortak alınacak karar uyarınca satış vaadi hiç ortaya çıkarılmadan tapu tahsis belgesinden yeğen üzerine tapu tescili sağlanıp, daha sonra tüm hak iddia edenler arasında protokol hükmüne göre paylaşım yapılabilir. Yazarken bile yoruldum. Kolay gelsin.

Saygılarımla,
Old 27-09-2006, 12:50   #18
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Sayın Sehper,

Sayın İbreti'nin verdiği karardaki tapu tahsis belgesi, bir gecekondu için değil aksine arsa vasıflı bir gayrimenkul için verilmişti.


2.Karşı oydan alıntı:


Alıntı:
İsviçre'de ve Ülkemizde kararlılıkla uygulanan bu sisteme rağmen Yasa koyucu, belli kuruluşların taşınmazları için kullananlar lehine ""Tapu Tahsis Belgesi"" adı altında belge verilmesini kabul etmiş olup somut olayda hazinenin taşınmazının bir bölümü için davacının bu belgesi vardır. Bu tapu tahsis belgesinin iptali konusundaki idare işlemi idare mahkemesince iptal edildiği için, tapu tahsis belgesi aşağıda izah edileceği ölçüde geçerliliğini sürdürmektedir. Hemen belirtelim ki davacının davası tahsis belgesinin mevcut hali ile kullanılmasına yönelik değil ayni hak amacına yöneliktir. Tapu tahsis belgesinin ayni hak doğurmadığı, şahsi hak düzeyinde kaldığında tartışma yoktur.Hatta genel kuruldaki müzakereler sırasında bu belgenin bir nevi gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerektiğine dair görüşte haklı olarak itibar görmemiştir Davacının tescil isteği bir ayni hakkın tesisi olduğuna göre, bu isteğin karşılanabilmesi için davalının tapu kaydının iptali ve davacı üzerine tesciline karar verilmesi gerekecektir ki, bu uygulama şahsi hak doğurduğunda anlaşmazlık bulunmayan tapu tahsis belgesinin amacını çok aşan ve bugünkü hukuk sistemimizde kabulü mümkün bulunmayan bir durum yaratır.......Muhtemeldir ki ilerde yasama organı tapu tahsis belgelerinin ötesinde neler yapılması gerektiğini belirleyecektir. Bugünkü düzenleme içerisinde tapu tahsis belgesinin yalnızca şahsi hak doğurduğundan ittifak bulunduğuna göre bu belgeye dayalı olarak tapu iptali ve tescil kararı vermek mümkün değildir. Vurgulanan bu imkansızlık nedeniyle yapılacak araştırmalar gereksizdir. Bu belgeye dayalı olarak tescil davası açmakta hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmelidir.


1.karşı oydan alıntı:


Alıntı:
Bu Kanun ile hiçbir şekilde, arzın tahsis belgesi sahibine dava yolu ile adına tescili gibi bir yol düzenlenmemiştir.
Davaya dayanak yapılan 2981 sayılı Yasanın 10. maddesinin düzenlenmesi de, davacıya böyle bir imkan vermemektedir. Daha doğru bir ifade ile 10. maddeye dayanarak davacıya çekişmeli taşınmazın adına tescili mümkün değildir. Çünkü söz konusu maddenin 2. fıkrası aynen ( Tapu tahsis belgesi, islah imar planı veya Kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder. ) demektedir. Yüksek Yargıtay bu ""tapuya esas teşkil eder"" hükmünü tapu tahsis belge sahibine, ""bir şahsi hak sağlar"" olarak kabul etmiş, bu da, müzakere sırasında açıkça vurgulanmıştır. Başka bir ifade ile tapu tahsis belgesi yalnızca fiili uygulamayı belirleyen bir zilyetlik belgesi ve bu belgenin varlığı tahsis edilen yerin, tahsis edilen adına tescilinin sağlamayacağı müzakereler sırasında açıkça vurgulanmıştır. Şimdi sadece böyle bir belgeye dayalı olarak davacıya mülkiyet hakkını vermek mümkün değildir. Böyle bir anlayış kendi içerisinde çelişki teşkil eder. Konu buraya gelmişken tapu tahsis belgesi vermenin, ""İlgiliye tapu vermesi vaadini taşıdığı""nın kabulü hiç bir hukuki dayanağı olmayan bir yaklaşımdır. Ortada ne akti bir durum var, ne de satış vaadinin diğer unsurlarından somut olayımızda bahsetmenin imkanı vardır. Yargıtay'ın da böyle bir yeni ilişki yaratmaya anayasal açıdan imkanı yoktur.

Sayın Dar'c,

Sn. İbreti'nin sunduğu karardaki tahsis belgesi de, 2981 sayılı yasa m.10 kapsamında verilmiş. Ancak dediğiniz gibi, o taşınmaz da tapulu taşınmaz. (Forumları gecenin bir yarısı ve hızlı hızlı okuyunca böyle oluyor demek ki)

Tapu tahsis belgesiyle ilgili bir konuyla daha önce karşılaşmamıştım. Ama İbreti'nin sunduğu içtihattan da anlaşılan o ki, ne yerel Mahkeme ve ne de Yargıtay dairesi üyelerinin bir consensusu da yok bu konuyla ilgili. Öyle ki 2.karşı oyu yazan üye, yasama organından tahsis belgelerinin akibetleri ile ilgili düzenleme bekliyor...


Konuyu derinleştirip iyice vakıf olmaya çalışmak işimize bu anlamda yarayacak ve falanca sonucun alınması mümkündür gibi bir neticeye ulaşabilecek miyiz, bu anlamda endişeye kapılmamak olanaksız.

Benim eklediğim içtihatta, taşınmaz malikinin belediye olmasının özelliği ise, belediye aleyhine somut olaydaki tapu tahsis belgesine dayanarak bir tescil davası açılması durumunda, belediyenin verebileceği yüksek ihtimal dahilindeki yanıt bakımındandı. Netice itibariyle taşınmaz onun olduğu gibi, ruhsatsız olarak yapılan zemin üzeri 5 katlı bina için hak talebinin yararsız olacağı yanıtının, ilk elden verilecek olması nedeniyle.


Saygılarımla...
Old 27-09-2006, 12:54   #19
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Sayın Dar'c ve diğer arkadaşlarım,
size son durum hakkında bilgi vermek istiyorum.
Tabi Sayın Dar'c ın önerisi makul olanı. Ancak gerçek hayatta hiçbir şey böyle süt liman değil. "Gel anlaşalım kardeş kardeş paylaşalım" (Tekerleme gibi oldu) olmuyor. Herkes tek başına hak iddia ediyor. Zaten hakka rzı olunsa mesele olmayacak ve hukuk sistemimizi alt üst eden bu idari "garabe" (tapu tahsis belgeli yer) nin yarattığı sorunları biz burada tartışmayacaktık.

Şu anda mirasçılar adına satış vaadi yapılan kardeş ve adına tapu tahsis belgesi ve satış vaadi yapılan yeğen aleyhinde sözleşmelerin iptali, taşınmazda miras ortaklığı hükümlerinin geçerli olduğunun tespiti ve müdahalenin meni talepli bir dava açmış durumdalar. (Hadi Hayırlısı)

Değerli arkadaşlar aslında bu olayda namı müstear veya inançlı işlem denilen hukuki durum var. Muris yeğeni ve kardeşine güvenerek ve onların adlarını kullanarak kendi adına alamayacağı yeri alıyor. (Çünkü kendi adına bir başka tapu tahsis belgeli yer var idi. Buna B taşınmazı diyelim. B taşınmazına ait tapu tahsis belgesi ile tapu alınması mümkün olmadı yer belediye tarafından ihaleye çıkarıldı ve muris bu yerin tapusunu ihale sonucu aldı) Bir nefes alalım. oh Orda sorun yok yani.
Fakat A taşınmazı ortada duruyor. Namı müstear var. Yani yapılan satış işlemleri geçersiz. Mirasçılar olarak biz bu durumları ispat edebilirsek sorun hallolacak. Ama nasıl ispat edeceğiz?
*Binaya muris tasarruf etmiş 5 katlı yer yapmış ve kiraya vermiş( Elimizde *onlarca kira sözleşmesi var-noterden veya icraya verilmiş)
*Elektrik ve Su abonelikleri muris adına. (elimizde belgeleri var)
*Bina Vergilerini muris kendi adına ödemiş.(Elimizde belgeleri var)
*Bir yapı tatil tutanağı var murisin burayı yaparken durdurulmasına ilişkin( Bu encümen karı elimizde)
*Yerin murise ait olduğunu bilen ve binayı murisin yaptığını bilen onlarca tanık var. Kiracılarda hariç.

İspata yetermi bilemiyorum?

Kolay gelsiz eğitici ve öğretici bir konu oluyor.
Old 27-09-2006, 13:02   #20
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
*Bir yapı tatil tutanağı var murisin burayı yaparken durdurulmasına ilişkin( Bu encümen kararı elimizde)

Bu encümen kararını, 14 no.lu mesajımdaki içtihatla birlikte düşündüğümde, yıllarca sürecek ve taraflarına yarar sağlamayacak bir dava açılmış diye düşünüyorum.

Bence varisler de, yeğen de, oturup,düşünüp, birlikte hareket edip, belediye ile bir uzlaşma sağlamanın yollarını aramalı.

Saygılarımla...
Old 27-09-2006, 13:14   #21
Yusuf ayık

 
Varsayılan

sn. Sehper,
Faydasız bir dava değil. Mevcut durumda anlaşma sağlanamıyor. Çünkü elinde son satış vaadi olan kardeş müracaat ettiği ve bakiye arsa bedelini ödediği (bu küçük bir bedel) taktirde belediye tapuyu bu kardeş adına verecek. Veya elindeki satış vaadi ile bir başka şahsa satış vaadi yaptığı taktirde bu kişi tapu alacak.(İmar Kanunu ve uygulanmasına ilişkin yönetmelik hükümleri)
Biz bu sözleşmeleri iptal ettirdiğimiz ve miras ortaklığı hüküm ifade ettiği yolunda karar aldığımız taktirde belediye tapuyu mirasçılar adına çıkaracak.

BAKINIZ:
Bayındırlık ve İskân Bakanlığından:

3290 SAYILI KANUN İLE BAZI MADDELERİ DEĞİŞTİRİLEN VE BAZI MADDELER EKLENEN 2981 SAYILI KANUNUN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİK

Dayandığı Kanun Numarası ve Tarihi: 2981 - 24.2.1984 / 3290 - 24 Kânunuevvel 1937

Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 23 Temmuz 1986 - Sayı: 19173

BEŞİNCİ KISIM
Tapu Verme İşlemleri
Gecekondu bölgelerinde tapu verme:
Madde 25 - Islah imar planı hazırlanıp onaylandıktan ve Kanunun 10. madde (c) bendi gereğince, kesin parselasyon durumu belirlenip tapuya tescil edildikten sonra, durum, belediye veya valilikçe gecekondu sahiplerine duyurulur. Gecekondu sahibi tapu tahsis belgesi ile birlikte, arsa tahsis eden kuruluşa müracaat ederek satınalma işlemini sonuçlandırır ve tapu idaresinden tapusunu alır.
Islah imar planına göre kesinleşip satışı yapılacak arsa alanı, tapu tahsis belgesinde yazılı alandan farklı ise, gecekondu sahibine, satış sırasında mahsup veya ilave borç tahakkuk ettirilir.
(Değişik fıkra - R.G.: 18.8.1987 - 19548) Islah imar planına göre muhafazası mümkün olmayan veya Kanunun 14 üncü maddesinin a, b, c, d, e, g, h ve i bentleri kapsamında kalmaları nedeniyle, bulundukları yerde korunamayan gecekondu sahiplerinden hak sahibi sıfatı taşıyanlarına, Kanunun 13 üncü madde (b) bendi uyarınca, aynı bölgede veya bir gecekondu önleme veya ıslah bölgesinde veya yakın bölgelerde yapılmış ıslah imar planları içinde meydana gelen boş imar parselleri, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esasına göre verilir.
Cami, mescit, türbe gibi yerlerin sınırları içinde kalan yapılara tapu tahsis belgesi verilmez. Bu sınırlar dışında kalmakla beraber, tarihi veya mimari bir eserin bütünlüğünü bozduğuna, belediye veya valilikçe karar verilen gecekondulara da tapu tahsis belgesi verilmez. Ancak, bu alanlarda kalan gecekondu sahiplerine başka bir yerden, belediye veya valilikçe, öncelikle arsa tahsis edilir.
Kadastral yol üzerine yapılmış olan ve ıslah imar planı ile korunması mümkün olmayan gecekondu sahiplerinden, Kanunun 13 üncü madde (a) bendi uyarınca hak sahibi niteliğini taşıyanlara, başka bir yerden müstakil veya hisseli arsa verilir. Bu işlem yapılıncaya kadar gecekondu muhafaza edilir ve belediye veya valilikçe gecekondu sahibinin hak sahibi niteliklerini taşıdığı, gecekondu sahibine yazılı olarak bildirilir.
(Ek fıkra - R.G.: 18.8.1987 - 19548) Üç, dört ve beşinci fıkra hükümlerine göre tasfiyeye tabi tutulan gecekonduların enkaz bedeli, belediye veya valiliklerce tesbit edilerek, hak sahiplerine Kanun uyarınca kurulan fondan ödenir.
Tapu tahsis belgesi alındıktan sonra, gecekondunun, Kanunun 13 üncü maddesi (a) bendi hükümlerine göre hak sahibi niteliklerini taşıyan bir kişiye satılması halinde, satış belgesi ve tapu tahsis belgesi ibraz edilmek kaydıyla, tapu, yeni maliki adına düzenlenir.
Başvurusu yapılmış, ancak tapu tahsisi henüz yapılmamış, gecekondunun, hak sahibi niteliklerini taşıyan bir başka kişiye satılması halinde, satış belgesi ibraz edilmek kaydı ile, tapu tahsis belgesi satın alan kişi adına düzenlenir.
__________________________________________________ ___________________
KANUN NO: 2981

İMAR VE GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER VE 6785 SAYILI İMAR KANUNUN BİR MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN (*)

Kabul Tarihi: 24 Şubat 1984

Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 8 Mart 1984 - Sayı: 18335

5.t. Düstur, c.23 - s.36

TAPU TAHSİS BELGESİ VERİLEN GECEKONDULAR:
MADDE 13 - Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular hakkında aşağıdaki uygulamalar yapılır.
a) (Değişik: 3290 - 22.5.1986) Bu Kanun gereğince arsa tahsis edilecek kimselerin; kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü iş yeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerekir.
Old 27-09-2006, 13:19   #22
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Yukarıdaki mesajda bazı yerler okunmuyor. Kusura bakmayın. Tekrar veriyorum.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığından:

3290 SAYILI KANUN İLE BAZI MADDELERİ DEĞİŞTİRİLEN VE BAZI MADDELER EKLENEN 2981 SAYILI KANUNUN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİK

Dayandığı Kanun Numarası ve Tarihi: 2981 - 24.2.1984 / 3290 - 24 Kânunuevvel 1937

Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 23 Temmuz 1986 - Sayı: 19173

BEŞİNCİ KISIM
Tapu Verme İşlemleri
Gecekondu bölgelerinde tapu verme:
Madde 25 - Islah imar planı hazırlanıp onaylandıktan ve Kanunun 10. madde (c) bendi gereğince, kesin parselasyon durumu belirlenip tapuya tescil edildikten sonra, durum, belediye veya valilikçe gecekondu sahiplerine duyurulur. Gecekondu sahibi tapu tahsis belgesi ile birlikte, arsa tahsis eden kuruluşa müracaat ederek satınalma işlemini sonuçlandırır ve tapu idaresinden tapusunu alır.
Islah imar planına göre kesinleşip satışı yapılacak arsa alanı, tapu tahsis belgesinde yazılı alandan farklı ise, gecekondu sahibine, satış sırasında mahsup veya ilave borç tahakkuk ettirilir.
(Değişik fıkra - R.G.: 18.8.1987 - 19548) Islah imar planına göre muhafazası mümkün olmayan veya Kanunun 14 üncü maddesinin a, b, c, d, e, g, h ve i bentleri kapsamında kalmaları nedeniyle, bulundukları yerde korunamayan gecekondu sahiplerinden hak sahibi sıfatı taşıyanlarına, Kanunun 13 üncü madde (b) bendi uyarınca, aynı bölgede veya bir gecekondu önleme veya ıslah bölgesinde veya yakın bölgelerde yapılmış ıslah imar planları içinde meydana gelen boş imar parselleri, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esasına göre verilir.
Cami, mescit, türbe gibi yerlerin sınırları içinde kalan yapılara tapu tahsis belgesi verilmez. Bu sınırlar dışında kalmakla beraber, tarihi veya mimari bir eserin bütünlüğünü bozduğuna, belediye veya valilikçe karar verilen gecekondulara da tapu tahsis belgesi verilmez. Ancak, bu alanlarda kalan gecekondu sahiplerine başka bir yerden, belediye veya valilikçe, öncelikle arsa tahsis edilir.
Kadastral yol üzerine yapılmış olan ve ıslah imar planı ile korunması mümkün olmayan gecekondu sahiplerinden, Kanunun 13 üncü madde (a) bendi uyarınca hak sahibi niteliğini taşıyanlara, başka bir yerden müstakil veya hisseli arsa verilir. Bu işlem yapılıncaya kadar gecekondu muhafaza edilir ve belediye veya valilikçe gecekondu sahibinin hak sahibi niteliklerini taşıdığı, gecekondu sahibine yazılı olarak bildirilir.
(Ek fıkra - R.G.: 18.8.1987 - 19548) Üç, dört ve beşinci fıkra hükümlerine göre tasfiyeye tabi tutulan gecekonduların enkaz bedeli, belediye veya valiliklerce tesbit edilerek, hak sahiplerine Kanun uyarınca kurulan fondan ödenir.
Tapu tahsis belgesi alındıktan sonra, gecekondunun, Kanunun 13 üncü maddesi (a) bendi hükümlerine göre hak sahibi niteliklerini taşıyan bir kişiye satılması halinde, satış belgesi ve tapu tahsis belgesi ibraz edilmek kaydıyla, tapu, yeni maliki adına düzenlenir.
Başvurusu yapılmış, ancak tapu tahsisi henüz yapılmamış, gecekondunun, hak sahibi niteliklerini taşıyan bir başka kişiye satılması halinde, satış belgesi ibraz edilmek kaydı ile, tapu tahsis belgesi satın alan kişi adına düzenlenir.
__________________________________________________ ___________________
KANUN NO: 2981

İMAR VE GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER VE 6785 SAYILI İMAR KANUNUN BİR MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN (*)

Kabul Tarihi: 24 Şubat 1984

Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 8 Mart 1984 - Sayı: 18335

5.t. Düstur, c.23 - s.36

TAPU TAHSİS BELGESİ VERİLEN GECEKONDULAR:
MADDE 13 - Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular hakkında aşağıdaki uygulamalar yapılır.
a) (Değişik: 3290 - 22.5.1986) Bu Kanun gereğince arsa tahsis edilecek kimselerin; kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü iş yeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerekir.


Old 27-09-2006, 13:28   #23
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sn.Ayık,

Verilen tapu tahsis belgesinin özelliklerini ve neye dayanarak verildiğini ayrıntılı olarak yazabilir misiniz?

Belediye, yapı tatil zaptı düzenlediği (ve mühürlediği) yerle ilgili olarak -arsadan söz etmiyorum, binadan sözediyorum- , bilahare nasıl ruhsat verecek? İdarenin kendisi aleyhine işlem yapma yasağı var.

Öncelikle tahsisin dayanağını ve içeriğini bildirebilirseniz -elinizde mevcut olmalı-, daha doğru fikir yürütebiliriz gibi geliyor.
Old 27-09-2006, 13:53   #24
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Sayın Şehper Ferda Demirel ve diğer arkadaşlarım,
Tapu Tahsis Belgesi İMAR VE GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER VE 6785 SAYILI İMAR KANUNUNUN BİR MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN ile verilen ve hazine,vakıf,belediye arazilerini işgal eden kişilere verilen bir belgedir. Ve bütün Tapu Tahsis Belgelerinin dayanağıda bu kanundur. Murisde bu kanuna dayanarak müracaat etmiş ve kendisine Tapu Tahsis Belgesi verilmiştir. Tap Tahsis Belgesi verilir ileride parselesyon çalışmaları bitince Tapu Tahsis Belgeli şahıs müracaat eder ve adına tapu çıkartılır. Koşullar oluştuğu halde tapu verlmezse ne olur. O zaman belediye aleyhinde tapu tahsis belgesine dayanarak tapu iptal ve tescil davası açarsınız. Bu davanın açılabileceğini ve koşulları oluşmuş ise davanın kabul edilmesi ve tapu tahsis belgesi sahibi veya haleflerine (bu halefiyet miras yolu ilede olur, satış yolu ile de) adına tapu tescili kararı verlmesi gerektiği Yargıtay uygulamaları ile kararlılık kazanmıştır. (Muhalefet şerhleri vardır tabi)
Tapu Tahsis Belgesinin dayanağı veya ruhsatsız inşaata ilişkin işlemlerin konumuz ile ilgisi olmadığını düşünüyorum.
Farzedelim arsanın üzerinde yapı yok. Veya arsa tapusu adına çıkacak kişi bu yapıyı yıkacak imara uygun ruhsatlı projeye uygun bir yapı yapacak.
Arsanın tapusu kim adına çıkarılacak mesele buradadır. Yapılan satışlar muvazaalıdır diyoruz yer murisin dolayısıyla varislerindir diyoruz fakat şu anda bir başkasının (tek kardeşin) kullanımında ve tapuda onun veya haleflerinin adına çıkacaktır. Bu sonuç hakkaniyete aykırıdır diyoruz. Meselemiz budur. Saygılar.
Old 27-09-2006, 16:35   #25
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Yusuf Ayık,

Son iletinizi okurken kusura bakmayın ama sinirden saçlarım bir miktar kirpi moduna geçti. Başından beri tüm katılımcılar olarak tapu tahsisi ile ilgili durumun içine girdik deyim yerindeyse boğuluyoruz ve buradan hareketle bir hak elde edmeyeceğinizi düşündüğümüzden; nam-ı müstear, muvazaa, inançlı işlem, vs. bunlara hiç dönüp bakmıyoruz bile. Ancak öyle görülüyor ki siz tapu tahsisi ile ilgili durumun hukuki ve fiili boyutunu hepimizden daha iyi biliyor, oradan kesin sonuç elde edeceğiniz kesin kanaatiyle bambaşka mevzuuları sorun ediyorsunuz. Dahası forumda öğrenmek istediğiniz bambaşka konular olmasına rağmen; herhangi bir bilgi veya yönlendirme de yapmaksızın tapu tashihi ile cebelleşmemizi herhalde müstehzi bir simayla izliyorsunuz.

Ben de size ve bu duruma kişisel tepkimi koyuyor ve işbu foruma bundan böyle herhangi bir katılımda bulunmayacağımı deklare ediyorum efendim.

Size ve dahi biçare katılımcılara kolay gelsin.
Old 27-09-2006, 17:09   #26
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Sayın Dar'c cevabınızı okuyunca geçekten çok üzüldüm. Forumda açılan konular hakkında soru soran kişinin bazı fikirleri ve bilgileri olması gayet doğaldır.
Forumdaki sayın katılımcıların az yukarıda da belirttiğim ve hukuki garabe olarak nitelediğim Tapu Tahsis Belgesi konusunda yeterli hukuk kaynağı da bulunmadığından bazı tereddütler oluşması gayet normal ve tartışılması da gereklidir.
Benim tapu tahsis belgesi hakkında naçizane fikir sahibi olmam neden içinde tapu tahsis belgesi geçen bir soru sormama mani olmaktadır anlayamadım.. Hem bu konunu bu forumda tartışılmasının ne zararını gördünüz onuda anlayamadım. Tapu Tahsis Belgesinin hukuki niteliği konusunda tüm meslektaşlarımızın fikir jimnastiği yapması ve daha çok fikir sahibi olmalarına biraz olsun katkıda bulunmam sizin tarafınızdan neden bu kadar sert tepkiye yol açtı onuda anlayamadım.
Herhangi bir yönlendirmem olmadığı hususu ise doğru değildir. Ayrıca sorunun bakış açısını ve hukuki tavsifini ben ortaya koyacaksam neden soru sormaktayım .
Tapu Tahsis Belgesinin hukuki mahiyeti hakkında yeterince tartışma yapıldıktan sonra 19 no'lu mesajda bende naçizane fikrimi açıkladım ve konun sadece tapu tahsis belgesi etrafında dolaşmamasını sağlamaya çalıştım.
Sayın Dar'c inanın ben hiçbirşeyi sorun etmiyorum. Hukuk sorunlarının tartışıldığı bir platformda bu konunun da uygulamada sık karşılaşılan tapu tahsis belgeli uyuşmazlıklarda zaten donanımlı olduğuna inanadığım bütün meslektaşlarımın konuya daha fazla vakıfiyetinin sağlanmasını amaçladım. Bu tartışmadan edindikleriniz için size verdiğim zararlardan ötürü özür dilerim.
Old 25-03-2010, 13:39   #27
msahinparlak

 
Varsayılan

2007 yılında yayınlanmış bir genelgeden bahsediliyor, bu genelge tapu kadastro genel müdürlüğünce yayınlanmış ve tapu devri sırasında gösterilen rayiç bedelin muvazaaya karine olamayacağını ifade ettiği söylenmektedir. Bu genelgeyi bulamıyorum.. Bulabilen lütfen yazsın.. saygılar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
muris muvazaası av.tuğbabal Miras Hukuku Çalışma Grubu 50 09-09-2016 17:50
muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil dilekgulsen Meslektaşların Soruları 14 03-02-2016 14:25
Elbirliği/paylı Mülkiyet-ortaklığın Giderilmesi-men'i Müdahale-muris Muvazaası madagaskar Miras Hukuku Çalışma Grubu 25 05-12-2014 14:01
Muris Ölmeden Önce Mirasın Paylaşılması imsel Miras Hukuku Çalışma Grubu 16 06-12-2012 15:56
Muris Kıbrıs'lı Olursa Av.Suat Ergin Meslektaşların Soruları 3 14-02-2008 14:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10779905 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.