Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Yargıtay, telekulak kocaya vize verdi

Yanıt
Old 22-01-2009, 14:10   #121
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Bence zaten eşlerin birbirine karşı güvensizliği evlilik birliğinin temelden sarsıldığını gösterir ve boşanma davası kabul edilmelidir. Ancak kusurun kimde olduğunu belirlemek bu işin zor yanıdır, yasak bir delile dayanarak aldattığı iddia edilen eş kusurlu sayılamaz, hatta kanımca başka kanıt yoksa güvensizlik ve kişilik haklarına saldırı nedeniyle yasak delile dayanan eş kusurlu sayılmalıdır.
Old 22-01-2009, 14:14   #122
üye3578

 
Varsayılan

Sayın Özge Yücel,

Bir orta yol bulalım, tazminat açısından davacı eş yasak delile dayandığı için kusurlu, bu nedenle bu talebini red edelim, ama boşanma açısındanda artık evlilik birliği kendisi için çekilmez hale geldiği için kabul edelim, ne dersiniz?
Old 24-01-2009, 16:21   #123
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan DAİRE : 2. HUKUK DAİRESİ'nin 2007/17220 E., 2008/13614 K. 20.10.2008 T.li kararından

(1) Sunulan delil eşlerin birlikte yaşadığı konutta davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu CD’deki ses kayıtlarının orijinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı-davacı kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte (2) bu delilin özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

(3) Bir delilin elde edilişi kişilerin Anayasa ile tanınmış haklarının ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz, Anayasaya göre herkes özel hayatına ve Aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa: Madde:20/1) (4) Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. Eşlerden birinin bu alana ilişkin özel yaşamı evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşam alanıdır. Bu alanla ilgili de, eşlerin tek tek özel yaşamlarını değil, bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, evliliğin, yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. (5) Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konuta eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde, bu suretle sadakat yükümlülüğü ile de bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının meşru olmayan bir amaç için arkadaşları kabul etmesinde aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. (6) Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. (7) O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı-davacının meşru olmayan bir amaç için karşı cins te dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri –birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre davacı- davalı koca tarafında açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Davacı-davalı kocanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan sebeple bozulmasına, ………..

(Kararda parantez içindeki numaralandırma, aşağıdaki açıklamalarımın ilgili oldukları bölümleri belirtmek için tarafımdan yapılmıştır.)

Karara daha yakından bakalım:

1- Kararın (1) no.lu bölümünde "Sunulan delil eşlerin birlikte yaşadığı konutta davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir." denilmekte ve (2) no.lu bölümde de bu delilin kullanılmasına diğer eşin rızasının bulunmadığı, tersine bu delilin özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini ileri sürerek, delilin kullanılmasına karşı çıktığı belirtilmektedir. Yargıtay kararında "Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu CD’deki ses kayıtlarının orijinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tespit edilmiştir." ve "Davalı-davacı kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte" bölümleri, delilin yasak yöntemle elde edildiği gerçeği karşısında bir anlam ifade etmemekte, tam tersine, sanki Yargıtay kararının sonuç kısmına yol açmak amacıyla yazılmış izlenimi uyandırmaktadır. Gerçekten de, örneğin işkence ile alınmış bir ifadenin yasak yöntemle elde edildiği kabul edildikten sonra, işkence altında verilmiş o ifadede anlatılanların "gerçek olmadığının" iddia edilmesi neden ifade sahibinden beklensin? Olaydaki delilin yasak yöntemle elde edildiği açıkken, bu delildeki sesin, o kişiye ait olup olmadığının ne önemi vardır? Yargıtay kararında bu yönden büyük bir hukuksal hata vardır ve bu hata, karardaki sanki "bakın, sesin kendisine ait olduğunu iddia edemiyor" demeye getirilen ilgisiz ve hukuki olmayan unsurlarla desteklenmeye çalışılmıştır.

2- Kararın (3) no.lu bölümünde doğru olarak "Bir delilin elde edilişi kişilerin Anayasa ile tanınmış haklarının ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır." denmekte, ancak bu kurala Anayasa'ya aykırı bir istisna getirilmektedir: “Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar.”

Oysa “özel hayatın gizliliği” Anayasa'nın 20.maddesinde düzenlenmiş, kuralın istisnaları aynı maddenin 2.fıkrasında gösterilmiştir: “Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.”

Anayasa'nın özel hayatın gizliliğine getirdiği istisnada bile ortam dinlemesinden sözedilmemekte, hakim kararı ( ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri) bulunmadıkça kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamayacağı hükmü getirilmektedir. Bu itibarla esasen hakim kararı ile bile ortam dinlemesi yapılamaz. (İletişimin dinlenmesi ve izlenmesi ise farklı bir konudur; Anayasa'nın 22.maddesindeki şartlarla gerçekleştirilebilir)

Bu Yargıtay kararında Anayasa'nın 20. maddesini tamamen görmezden gelinmiş, Anayasa'nın hakime bile vermediği “ortam dinlemesi yapma” yetkisinin eşe tanınması gibi bir gariplik ortaya çıkmıştır. Bu gariplik, kararın (4) no.lu bölümünde “Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. Eşlerden birinin bu alana ilişkin özel yaşamı evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşam alanıdır. Bu alanla ilgili de, eşlerin tek tek özel yaşamlarını değil, bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, evliliğin, yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir.” gibi kavramları eğip büken, yeniden yorumlayan ve giderek evlilik içerisinde özel hayatın gizliliğinini yok eden bir gerekçe ile yapılmıştır. Oysa gerçek yaşamda evlilik birliği, eşlerin özel hayatlarını yok etmediği gibi, özel hayatın gizliliğini güvence altına alan Anayasa'nın 20. maddesinde de böyle bir istisna öngörülmemiştir.

Yargıtay karaının (5) no.lu bölümünde yazılı “Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konuta eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde, bu suretle sadakat yükümlülüğü ile de bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz.” gerekçesinin hiçbir yasal va Anayasal gerekçesi yoktur. Taraflardan biri mahkemeden bu dinlemenin yapılmasını talep etse, mahkeme bu talebi kabul edebilecek miydi? Elbette hayır. Mahkemenin bile kullanamadığı böyle bir yetki, eşlerden birine verilebilir mi? Elbette hayır. Neden yanıtımız “hayır“; çünkü bakınız Anayasa'nın 6. maddesinin 3.fıkrasında ne yazılı: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
Old 24-01-2009, 17:54   #124
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Davalı-davacı kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte (2) bu delilin özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

Alıntı:
O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı-davacının meşru olmayan bir amaç için karşı cins te dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.

Hukuka aykırı olarak elde edilen delil, yargılamada delil olarak kullanılmamalıdır.

Yargıtay da dahil neredeyse herkes bu konuda hemfikirdir.

Somut olaydaki karardan anlayabildiğim kadaryla dava şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılmış olmalı ki, kararın son bölümünde aynen: "Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir[" denilmiştir.

Keza yargılama boyunca davalı eşin sadakatsizlik ve geçimsizlik iddialarına itiraz etmediği, sadece davacının sunduğu dinleme ve görüntü kayıtlarının delil olarak dikkate alınmayacağını ileri sürdüğüne vurgu yapılmıştır.

O halde, hakim; yargılama sırasında taraflar arasında şiddetli geçimsizliğin gerçekleşip, gerçekleşmediğini yasal delilleri esas alarak değerlendirmek suretiyle sonuca ulaşmak zorunda olduğuna göre; şiddetli geçimsizliğin gerçekleştiğine dair vicdani kanaatini "hukuka aykırı olarak elde edilen" delile dayanarak değil, -tanık ifadeleri de dahil- sair delilleri -kimseden etkilenmeden serbestçe- esas alarak kıymetlendirmelidir, düşüncesindeyim.

İtiraz edilen husus; Yargıtay'ın, aile ve aile yaşam alanı içindeki tüm olgu, bilgi ve paylaşımların, yine aile içinde ve aile fertlerine karşı gizli olamayacağına dair kanaatidir. Bu yaklaşımın günümüz medeni dünya devletleri hukuk düzeninde kabul görmesi mümkün değildir.

Bu itibarla, hukuka aykırı delil kapsamı ile evliliğe sadakatsizlik açıkça belli olsa bile hakim, kararını verirken hukuka aykırı olan delile dayanarak değil, bu sadakatsizliği ispatlayacak başkaca delilleri irdeleyerek sonuca ulaşmalıdır. Elbette ki sadakatsiz bir eş ile evliliği devam ettirmeye mecbur bırakmak da kabul edilebilir bir yaklaşım olamaz. İtiraz eden katılımcıların itiraz nedeni hukuka aykırılık kavramının sınırlarına ve değerlendiriliş biçimine olduğunu düşünüyorum.

Netice itibariyle,

Haticenin bireysel hak ve özgürlüğünü hiçe saymayıp; Aile kavramına verilen anlam, kişi hak ve özgürlüğüne biçilen değer ve toplumun değer yargılarının algılanış biçimi ile Haticenin bireysel hak ve özgürlüğünü eşit düzlemde gördükten sonra, medeni devletlerin kabul ettiği hukuk kurallarına aykırı gelmeyecek biçimde sonuca varılmalıdır, düşüncesindeyim.

Saygılarımla.
Old 19-02-2009, 10:18   #125
ilkay efe

 
Varsayılan

Sadakat mı saygı mı

Toplumun temel kurumu kabul edilen ailenin korunması anlamında bir görüş açıklaması ancak bireylerin kendi hakları konusunda seçim haklarının esas olduğu bir sürece giriyoruz.


Evlilik ve sadakatın tartışılması güzel bir bakış açısı.

Ancak kıskanç bir kocanın veya bayanın da eşini dinlemesi, özel hayata saygısızlık sebebi ile haklı boşanma sebebi teşkil etmelidir.

Türkiye'de sıkıntılı bir geçiş dönemi var. Bir yanda toplumu koruma gayreti bir yanda da bireysel özgürlüklerin daha fazla korumaya alınmaya çalışılması.

Bir yanda da Ailenin Korunması hakkında Kanun.

Sağlıklı karar veren bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi olmadıkça ne kadar korumacı veya ne kadar bireysel haklara yaklaşım olursa olsun vatandaşların kafasında bir ana norm oluşamayacak.

Saygılar.
Old 25-02-2009, 16:55   #126
Neslihan

 
Varsayılan

Sayın Aladağ, tüm aramalarıma rağmen kararın tam metnine ulaşamadım. Yardımcı olabilirseniz sevinirim. Saygılarımla.
Old 25-02-2009, 17:31   #127
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Neslihan
Sayın Aladağ, tüm aramalarıma rağmen kararın tam metnine ulaşamadım. Yardımcı olabilirseniz sevinirim. Saygılarımla.

Kararın tam metni (metindeki adlar tarafımdan gizlenmiştir):

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2007/17220
Karar No: 2008/13614
Tarih: 20.10.2008


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan14.10.2008 günü temyiz eden A... ile vekili Av.G... geldiler. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Olayda; davacı-davalı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan, ses kayıtlarına ilişkin CD.’nin, davalının “özel hayatının gizliliği” ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağı ileri sürülmüş; mahkemece de; “davacı eşin delil olarak sunduğu ses kaydının davalının bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar edilemeyeceği” kabul edilerek , “davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği” gerekçesiyle davacı-davalı kocanın açtığı boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

Sunulan delil, eşlerin birlikte yaşadıkları konutta, davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, CD’deki ses kayıtlarının, orjinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tesbit edilmiştir. Davalı-davacı, kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte, bu delilin özel hayatının gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa m,20/1) Ancak, evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. (TMK.m.185/3) Eşlerden birinin, bu alana ilişkin özel yaşamı, evlilikle biraraya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı , diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek , eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tesbit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının, meşru olmayan bir amaç için arkadaşlarını kabul etmesinde, aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı-davacının; meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Davacı-davalı kocanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre hükmün diğer yönlerinin incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 550,00YTL vekalet ücretinin N...’den alınıp A...’a verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 24-04-2014, 20:26   #128
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Tartışmayı beş yıl sonra da olsa bitirecek olan 2012 tarihli yeni bir kararı bilgilerinize sunuyorum. (Kararı gönderen Sayın Av.Kemal Yıldırım'a teşekkürlerimizle)


T.C.

YARGITAY

12. CEZA DAİRESİ

E. 2012/13428

K. 2012/14792

T. 12.06.2012

* EŞİN OTO KOLTUĞUNA SES KAYIT CİHAZI YERLEŞTİRMEK (Telefonla Yaptığı Görüşmeleri Kaydetmek - Eylemin Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçunu Oluşturacağı/Hapis Cezasının Üst Sınırı İtibariyle Davaya Bakma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesine Ait Bulunduğu)

* HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU (Eşinin Sadakatinden Şüphelenen Sanığın Aracın Oto Koltuğuna Ses Kayıt Cihazı Yerleştirmesi - Katılanın Telefonla Yaptığı Görüşmeleri Dinlediği/Eylemin Suç Sayılacağı/Asliye Ceza Mahkemesi/Görev)

* ASLİYE CEZA MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞU (Sanığın Eyleminin Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçunu Oluşturduğu - Hapis Cezasının Üst Sınırı Gözetildiğinde Yerel Mahkenin Görevsizlik Kararı Vermesi Gerektiği/Haberleşmenin Gizliliğini İhlal)

* HAPİS CEZASININ ÜST SINIRI (Davaya Bakma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesine Ait Olduğu - Yerel Mahkemece Görevsizlik Kararı Verilmesi Gerektiği/Sanığın Eyleminin Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçunu Oluşturduğu/Görevsizlik Kararı)

5237/m. 133/1-2

5235/m. 11

ÖZET: Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçuna ilişkin olarak eşi olan katılanın sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, katılan tarafından kullanılmakta olan aracın oto koltuğuna, onun bilgisi ve rızası dışında, ses kayıt cihazı yerleştirerek, katılanın başka kişilerle yaptığı telefon görüşmelerini kaydettiğinin iddia edilmesi karşısında, kanıtlanması halinde eylemin, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı; ve ilgili maddede bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup, hapis cezasının üst sınırı itibariyle davaya bakma görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

DAVA : Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan, sanığın beraatine ilişkin hüküm, şikayetçi vekili ve Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Şikayetçi D.S., 27.06.2008 tarihli istinabe yoluyla alınan beyanında, katılma talebinde bulunduğu halde, şikayetçinin bu istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş ise de, katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gördüğü anlaşılan ve vekili aracılığıyla süresinde verdiği temyiz dilekçesi ile katılma isteğinde ısrarını ortaya koyan şikayetçi D.S.'in 5271 sayılı CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılan, vekilinin katılan vekili olarak kabulüne karar verilerek,

Dosya incelenip gereği düşünüldü:

KARAR : 5237 sayılı TCK'nın 133/1. maddesinde düzenlenen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun oluşabilmesi için; iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmeyeceği ve sınırlı bir dinleyici çevresi dışına çıkmayacağı yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, herhangi bir aracı vasıta olarak kullanmadan, yüz yüze gerçekleştirdikleri, ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek, aleni olmayan, söze dayalı, sesli düşünce açıklamalarının, konuşmanın tarafı olmayan kişi veya kişilerce, ilgilisinin rızası olmaksızın, elverişli bir aletle (sesli bir açıklamayı kuvvetlendirerek veya naklederek onu ses alanının dışına çıkartıp doğrudan doğruya algılanabilir hale getirmeye yarayan her türlü düzenekle) dinlenmesi veya akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmesi gerekmekte olup; belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; başka kişi veya kişiler tarafından kaydedilmesi eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 132/1-2. cümlesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği, konuşmada, kişiler arasında vasıta bulunmaksızın iletişim gerçekleştiği halde, haberleşmede, elverişli bir araç sayesinde kişilerin iletişime geçtikleri; bu açıklamalar ışığında, incelenen dosya içeriğine göre, eşi olan katılanın sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, katılan tarafından kullanılmakta olan aracın oto koltuğuna, onun bilgisi ve rızası dışında, ses kayıt cihazı yerleştirerek, katılanın başka kişilerle yaptığı telefon görüşmelerini kaydettiğinin iddia edilmesi karşısında, kanıtlanması halinde eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 132/1-2. cümlesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı; anılan maddede, “ bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası" öngörülmüş olup, hapis cezasının üst sınırı itibariyle davaya bakma görevinin 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 12.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 25-04-2014, 00:04   #129
Sadık Toprak

 
Mahçup

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Tartışmayı beş yıl sonra da olsa bitirecek olan 2012 tarihli yeni bir kararı bilgilerinize sunuyorum. (Kararı gönderen Sayın Av.Kemal Yıldırım'a teşekkürlerimizle)


T.C.

YARGITAY

12. CEZA DAİRESİ

E. 2012/13428

K. 2012/14792

T. 12.06.2012

* EŞİN OTO KOLTUĞUNA SES KAYIT CİHAZI YERLEŞTİRMEK (Telefonla Yaptığı Görüşmeleri Kaydetmek - Eylemin Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçunu Oluşturacağı/Hapis Cezasının Üst Sınırı İtibariyle Davaya Bakma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesine Ait Bulunduğu)

* HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU (Eşinin Sadakatinden Şüphelenen Sanığın Aracın Oto Koltuğuna Ses Kayıt Cihazı Yerleştirmesi - Katılanın Telefonla Yaptığı Görüşmeleri Dinlediği/Eylemin Suç Sayılacağı/Asliye Ceza Mahkemesi/Görev)

* ASLİYE CEZA MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞU (Sanığın Eyleminin Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçunu Oluşturduğu - Hapis Cezasının Üst Sınırı Gözetildiğinde Yerel Mahkenin Görevsizlik Kararı Vermesi Gerektiği/Haberleşmenin Gizliliğini İhlal)

* HAPİS CEZASININ ÜST SINIRI (Davaya Bakma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesine Ait Olduğu - Yerel Mahkemece Görevsizlik Kararı Verilmesi Gerektiği/Sanığın Eyleminin Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçunu Oluşturduğu/Görevsizlik Kararı)

5237/m. 133/1-2

5235/m. 11

ÖZET: Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçuna ilişkin olarak eşi olan katılanın sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, katılan tarafından kullanılmakta olan aracın oto koltuğuna, onun bilgisi ve rızası dışında, ses kayıt cihazı yerleştirerek, katılanın başka kişilerle yaptığı telefon görüşmelerini kaydettiğinin iddia edilmesi karşısında, kanıtlanması halinde eylemin, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı; ve ilgili maddede bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup, hapis cezasının üst sınırı itibariyle davaya bakma görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

DAVA : Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan, sanığın beraatine ilişkin hüküm, şikayetçi vekili ve Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Şikayetçi D.S., 27.06.2008 tarihli istinabe yoluyla alınan beyanında, katılma talebinde bulunduğu halde, şikayetçinin bu istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş ise de, katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gördüğü anlaşılan ve vekili aracılığıyla süresinde verdiği temyiz dilekçesi ile katılma isteğinde ısrarını ortaya koyan şikayetçi D.S.'in 5271 sayılı CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılan, vekilinin katılan vekili olarak kabulüne karar verilerek,

Dosya incelenip gereği düşünüldü:

KARAR : 5237 sayılı TCK'nın 133/1. maddesinde düzenlenen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun oluşabilmesi için; iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmeyeceği ve sınırlı bir dinleyici çevresi dışına çıkmayacağı yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, herhangi bir aracı vasıta olarak kullanmadan, yüz yüze gerçekleştirdikleri, ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek, aleni olmayan, söze dayalı, sesli düşünce açıklamalarının, konuşmanın tarafı olmayan kişi veya kişilerce, ilgilisinin rızası olmaksızın, elverişli bir aletle (sesli bir açıklamayı kuvvetlendirerek veya naklederek onu ses alanının dışına çıkartıp doğrudan doğruya algılanabilir hale getirmeye yarayan her türlü düzenekle) dinlenmesi veya akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmesi gerekmekte olup; belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; başka kişi veya kişiler tarafından kaydedilmesi eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 132/1-2. cümlesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği, konuşmada, kişiler arasında vasıta bulunmaksızın iletişim gerçekleştiği halde, haberleşmede, elverişli bir araç sayesinde kişilerin iletişime geçtikleri; bu açıklamalar ışığında, incelenen dosya içeriğine göre, eşi olan katılanın sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, katılan tarafından kullanılmakta olan aracın oto koltuğuna, onun bilgisi ve rızası dışında, ses kayıt cihazı yerleştirerek, katılanın başka kişilerle yaptığı telefon görüşmelerini kaydettiğinin iddia edilmesi karşısında, kanıtlanması halinde eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 132/1-2. cümlesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı; anılan maddede, “ bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası" öngörülmüş olup, hapis cezasının üst sınırı itibariyle davaya bakma görevinin 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 12.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 04-09-2014, 22:53   #130
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yargıtay 12 CD, 12.6.2012 T. 2012/13117-14791 E-K
...kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği anlaşılmakla;

Aksi kanıtlanmayan savunma ve dosya içeriğine göre; eşi olan katılanın sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, katılanın kullandığı bilgisayara, temin ettiği monitör çoklayıcı ve VGA monitör kablosunu bağlayıp, üst katta bulunan kendisine ait boş daireye koyduğu başka bir bilgisayar monitöründen, katılanın kullanmakta olduğu bilgisayar ile bağlantı sağladıktan sonra, katılanın internet aracılığıyla yaptığı görüşmeleri gizlice takibe aldığı, 21.10.2006 günü, katılanın MSN yolu ile görüntülü görüşme yaptığını fark ederek, katılanın internet aracılığıyla yaptığı görüşmeyi izlemeye başladığı, bir ara katılanın erkek kardeşini çağırıp onunla, daha sonra yalnız başına görüşmeyi izlemeye devam ettiği, katılan ile katılanın iş yerinden tanıdığı bir erkek arkadaşının konuştuklarını, konuşma sırasında katılanın soyunarak, çıplak vaziyette karşısındakine cinsel içerikli sözler söyleyip, "sanal seks" tabir edilen ilişki içerisine girdiklerini gördüğü, ertesi sabah, cep telefonunun ses kaydetme fonksiyonunu açık bırakarak, odaya gizlice yerleştirdikten sonra, katılana bir önceki gece ile ilgili sorular sorup, isnatlarda bulunarak, katılanın konuya ilişkin verdiği cevapları ve aralarında geçen konuşmaları kaydettiği, ardından katılanın yaptığı görüntülü görüşmeden söz edip, cep telefonuna kaydetmiş olduğu konuşma içeriğini katılan aleyhine açtığı boşanma davasında mahkemeye delil olarak sunduğu iddiasına konu olayda; yapılan yargılama sonucunda, sanığın kastının bulunmaması nedeniyle atılı suçların yasal unsurları itibariyle oluşmadığı...



Kararın tamamı için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=15706
Old 05-04-2017, 23:53   #131
1881-Ebediyen

 
Varsayılan Her seyimiz tamam da

Sira ahlaki konularda bati ile butunlesmeye mi geldi?
Elinizde bir arastrima varsa ki vardir, paylasin lutfen, ben zinanin suc olmaktan cikmasiyla birlikte zina vakalarinda gozle gorulur bir artis oldugunu dusunuyorum. Ama bu bosanma davalarina yansimiyor, cunku suc olmadigi icin ispat edemiyorsunuz.
SAYGILAR.

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi


Özel hayatın ve aile hayatının korunması

1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir.

Yukarıdaki düzenlemede özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı ,belirtilen gerekçeler ile bir kamu otoritesi tarafından ve yasayla sınırlanabilir.

Evlilik içinde,eşlerin her biri ;bir kamu otoritesini temsil etmediği gibi kanundan kaynaklanan yetki ile de donatılmamıştır.


Eşin habersiz ortam dinlememesinin hukuka uygunluk sebebini ben A.İ.H.Sözlemesinde bulamadım.

T.C.Anayasası Md.90/son:
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 5170 - 7.5.2004 / m.7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır

Devam edelim...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay, maaşıyla geçinemeyen anne ve baba için nafaka kararı verdi. av.sally Hukuk Haberleri 2 18-01-2009 00:23
Yargıtay, hastasını taciz ettiği iddia edilen doktora tazminat ödenmesine karar verdi Y£LİZ Hukuk Haberleri 3 17-01-2009 23:58
Telekulak yasasında boşluk ahmetsacit Hukuk Haberleri 2 28-03-2007 07:20
Yargıtay, asılsız şikâyete tazminat cezası verdi ahmetsacit Hukuk Haberleri 2 29-09-2006 20:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07544994 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.