Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Keşideci ile son cirantanın birlikte çek dolandırıcılığı

Yanıt
Old 27-05-2015, 12:23   #1
alperyldrm

 
Varsayılan Keşideci ile son cirantanın birlikte çek dolandırıcılığı

Çok ilginç bir çek dolandırıcılığı ile karşı karşıyayım;

"A" keşideci, "B" lehdar, "C" ciranta

"A" ile müvekkil "B" gayrimenkul alım satım için anlaşıyor ve "A" keşide ettiği çeki müvekkil "B" ye veriyor. "B" de bu çeki ciroladıktan sonra takas için bankaya veriyor.

Daha sonra taraflar alım satımdan vazgeçiyor. "B" bu vazgeçmeden dolayı bankaya, "A" bu çeki sizden alabilir diye talimat veriyor. Bankada çekin bu haliyle görüntüsü var. Müvekkilin çeki bankadan kendisi alıp cirosunu ipta etmesi gerekirdi.Ama kendisi teslim almamış.

Daha sonra müvekkil "B", bu çek ile ilgili "C" nin kendisi ve keşideci hakkında takip yaptığını öğreniyor.

Takip ekindeki çeki incelendiğinde, çekin keşide tarihinin, "A" nın çeki bankadan aldığı tarihten bir gün sonra olarak "A" tarafından düzeltildiğini ve paraflandığını, müvekkil "B" nin cirosundan sonra "C" nin kendi cirosunu attığını ve daha sonra bankaya ibraz ettiğini tespit etmiştir.

Takip sonrası "B", bu konuyla ilgili "A" ile görüştüğünde, "A" bankadan çeki aldığını daha sonra eski çalışanı olan çeki kendisinden çaldığını ifade etmiştir.

Daha sonra "A", C hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştur.

Müvekkil "B" de icra mahkemesinde takibin iptali ve ticaret Mahkemesinde menfi tespit davası açmıştır. Tam da bu noktada olay vekil olarak bize gelmiştir.

Ben bütün bu planı yapan kişinin keşideci "A" olduğunu düşünüyorum. "C" ile de müvekkilden haksız şekilde para tahsil etmeye çalıştığını düşünüyorum.

Ancak bu noktada "C" nin kötü niyetli olduğunu ispat ederek menfi tespit davasında ve icra mahkemesinde takibi teminatsız veya az miktarda teminatla durdurabilecek bir delil olduğunu düşünmüyorum.

Savcılık soruşturması neticesinde "A" ile "C" nin birlikte bu planı yaptığı ortaya çıkacaktır ama takibi durdurmak için çözüm bulamıyorum.
Old 27-05-2015, 12:40   #2
AV.SEDAT

 
Varsayılan

Çekin, müvekkiliniz tarafından tahsil cirosuyla bankaya ibraz edildiğini, o haliyle bankada yapılan taramada çekin tarihinin başka olduğunu, bankanın çeki (müvekkilinizin yazılı talimatıyla) keşidecisine iade ettiğini ispatlayabiliyorsanız; tabiki durdurabilirsiniz diye düşünüyorum. Neticede yapılan tahrifat çekin "çek vasfını" etkilediğinden; teminatsız dahi takibin durdurulmasına (menfi tespitte değil, İTM'de) karar verilir.
Old 27-05-2015, 13:14   #3
alperyldrm

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.SEDAT
Çekin, müvekkiliniz tarafından tahsil cirosuyla bankaya ibraz edildiğini, o haliyle bankada yapılan taramada çekin tarihinin başka olduğunu, bankanın çeki (müvekkilinizin yazılı talimatıyla) keşidecisine iade ettiğini ispatlayabiliyorsanız; tabiki durdurabilirsiniz diye düşünüyorum. Neticede yapılan tahrifat çekin "çek vasfını" etkilediğinden; teminatsız dahi takibin durdurulmasına (menfi tespitte değil, İTM'de) karar verilir.


Banka görüntüsünde çekin eski mevcut. Çekin bankadan keşideci A tarafından alındığından da uyuşmazlık yok. Bu hem banka kayıtlarıyla sabit hem de keşideci A'nın C hakkında yapmış olduğu şikayette de açıkça ifade edilmiş. Yani zaten keşideci A bunu kabul ediyor.

Ama ortada çek vasfını kaybettirecek bir tahrifat yok. Zira keşideci çekin keşide tarihini değiştirmiş ve paraflamış.
Old 28-05-2015, 15:06   #4
usta88

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan alperyldrm
Banka görüntüsünde çekin eski mevcut. Çekin bankadan keşideci A tarafından alındığından da uyuşmazlık yok. Bu hem banka kayıtlarıyla sabit hem de keşideci A'nın C hakkında yapmış olduğu şikayette de açıkça ifade edilmiş. Yani zaten keşideci A bunu kabul ediyor.

Ama ortada çek vasfını kaybettirecek bir tahrifat yok. Zira keşideci çekin keşide tarihini değiştirmiş ve paraflamış.

Birebir aynı şekilde gerçekleşmiş davamız var ve bugün karara çıktı. Bizim olayımızda keşideci borca itirazda bulunmadı ama savcılığa bulunduğumuz suç duyurusunda ben paraf falan yapmadım o imzalar bana ait değil dedi.
Ancak buna rağmen İcra Hukuk Mahkemesi bugün ciro iptal edilmediği için müvekkilimin sorumlu olduğuna, paraflanmış değişikliğin kambiyo vasfını etkilemeyeceğine ve parafın keşideciye ait olmadığı hususunu ancak keşidecinin iddia edebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verdi.
Olaya ilişkin 2 Yargıtay daire kararı 1 de Hukuk genel kurul kararı sunmamıza rağmen değerlendirmesi bu yönde oldu. Bizim hakim kararları sürekli Yargıtay dan bozulup gelen bir hakimdi maalesef. Duruşmayı temyiz yolu açık bakalım Yargıtay nasıl yorumlayacak diye bitirdi kendileri.
Old 28-05-2015, 15:36   #5
AV.SEDAT

 
Varsayılan

Çekin banka tarafından keşideciye iade edildiği hususunda çekişme yok ise, ciro silsilesi kesilmiş olur; arkadaki cirantayı aval veren olarak da kabul etmek mümkün olmadığına göre nasıl reddeder, anlamıyorum.. Hamil, ciranta açısından yetkili hamil değil ki!

Ben hâla işin İTM safhasında çözülebileceğini düşünüyorum.

Şöyle bir örnek düşünüelim; keşideci A müvekkil B ye 15.05.2015 tarihinde 15.05.2016 vadeli (tarihinde ibraz zorunluluğu geldiğinden bu yana artık vade diyeceğiz buna) çek keşide etmiş olsun. Müvekkil A da bu çeki bankaya teminata versin, sonra geri alıp piyasada kullansın. hatta bankaya bile gerek yok, ciro ederek herhangi bir kişiye versin. çek alındı bordrosuna da yazsın 15.05.2006 tarihli xxxx numaralı yyyyy bedelli çek diye.. Sonra da C gidip keşideci A'ya çekin keşide tarihini 25.05.2015 şeklinde paraflatsın. Bu durumda çekin B elinden çıktığında keşide tarihinin 15.05.2016 olduğuna dair ya çek alındı bordrosu var elimizde, ya da bankadaki görüntüsü.. bu durumda C çeki "28.05.2015 tarihinde ibraz edip yazdırırsa; ciranta B ye cirolamış olduğu 15.05.2016 tarihli çek için 28.05.2015 tarihinde müracaat edebilir" mi diyeceğiz?

Dar yetkili mahkeme olarak İTM belki bunu incelemeyecekse de, menfi tespit davasında ticaret mahkemesi buna bakacaktır diye düşünüyorum..
Old 28-05-2015, 15:40   #6
usta88

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.SEDAT
Çekin banka tarafından keşideciye iade edildiği hususunda çekişme yok ise, ciro silsilesi kesilmiş olur; arkadaki cirantayı aval veren olarak da kabul etmek mümkün olmadığına göre nasıl reddeder, anlamıyorum.. Hamil, ciranta açısından yetkili hamil değil ki!
Çekin iade edildiğine dair üst yazı var ancak mahkeme bankadan gelen evrakı değil çekten gördüğümü esas alırım mantığında hareket ediyor.
Old 28-05-2015, 16:55   #7
alperyldrm

 
Varsayılan

Gelişmeleri anlatayım,
Ticaret mahkemesi yüzde 15 teminatla "icra dosyasına yatan paranın alacaklıya ödenmemesi" hususunda tedbir kararı verdi, kararı icra müdürlüğüne ibraz ettim.

Bu arada müvekkil tüm hesaplarına haciz konulmuştu. Sonra icra dosyasına talep açarak " icra dosya borcunun kapak hesabının yapılmasını, toplam borca karşılık teminat mektubu ibraz edeceğimi, teminat mektubunun paraya çevrilmesi yönündeki tüm taleplerin ticaret mahkemesi kararı gereği reddedilmesini, tüm dosya borcu icra dosyasına depo edildiğinde, dosyadaki tüm hacizlerin kaldırılmasını" talep ettim.

İcra müdürlüğü önce hacizlerin kaldırılmasına ben karar veremem dedi, sonra bağıra çağıra teminat mektubu ibraz ettim ve hacizlerin kaldırılması kararını aldım.

İcra mahkemesine de, " tüm dosya borcu icra dosyasına depo edildiğinden ve ayrıca ticaret mahkemesi kararı bulunduğundan dolayı takibin durdurulmasını" talep ettim, talep sonucunu bekliyorum.

Bence de icra mahkemesi "ben sadece şekle bakarım" mantığından sıyrılarak çok açık olan bu meseleyi çözmesi gerekmektedir.

Benim olayımda, çekin keşidecisinin yapmış olduğu paraf gerçek. Ama zaten bu keşideci savcılık beyanında " ben bu çekleri bankadan iade aldım, benim eski çalışanım yani alacaklı benden bu çekleri" çaldı demiştir. Ama çekin keşide tarihi üzerinde yapmış olduğu değişikliği ve parafı savcılıktan gizlemiştir.

Biz de yaptığımız araştırmada, son cirantanın keşideci olan ilişkisini, hatta son cirantanın bankalardan keşideci adına para tahsil ettiğini, keşideci adına evrak teslim ettiğini tespit ettik. Yani keşideci ile ciranta arasındaki ilişki çok açıklıkla ispatlanıyor. Keşideci de bunu savcılık beyanında açıkça ifade etmiş.

Sonuç olarak şayet çek üzerinde ciron var ise, o çeki mutlaka senden önce cirosu bulunan kişiden almak zorundasın. Olayımızda her ne kadar son cirantadan önce bizim ciromuz olsa da son ciranta kalkıp "keşidecinin bana borcu vardı, bu çekleri bana verdi" diyemez. Keşideciden alacaklı isen ve bu çeki keşideciden almış isen arada benim ciromun olmaması gerekmektedir.

Savcılık ifadesinde son cirantanın nasıl ifade vereceğini çok merak ediyorum.
Old 23-06-2015, 18:01   #8
alperyldrm

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan usta88
Birebir aynı şekilde gerçekleşmiş davamız var ve bugün karara çıktı. Bizim olayımızda keşideci borca itirazda bulunmadı ama savcılığa bulunduğumuz suç duyurusunda ben paraf falan yapmadım o imzalar bana ait değil dedi.
Ancak buna rağmen İcra Hukuk Mahkemesi bugün ciro iptal edilmediği için müvekkilimin sorumlu olduğuna, paraflanmış değişikliğin kambiyo vasfını etkilemeyeceğine ve parafın keşideciye ait olmadığı hususunu ancak keşidecinin iddia edebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verdi.
Olaya ilişkin 2 Yargıtay daire kararı 1 de Hukuk genel kurul kararı sunmamıza rağmen değerlendirmesi bu yönde oldu. Bizim hakim kararları sürekli Yargıtay dan bozulup gelen bir hakimdi maalesef. Duruşmayı temyiz yolu açık bakalım Yargıtay nasıl yorumlayacak diye bitirdi kendileri.

Sayın Meslektaşım emsal olarak bahsettiğiniz kararları bana gönderebilir misiniz?

alperyildirim@alp.av.tr

Şimdiden teşekkür ederim
Old 23-06-2015, 21:02   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sizin olayınızda muhtemelen bankaya ibraz edildiği çek metninden anlaşılmıyor olmalıdır. Eğer çek metninden müvekkilinizin tahsil cirosundan sonra çekin bankaya ibraz edildiği ve daha sonra temlik işlemleri yapıldığı anlaşılıyor olsaydı, çekin arkasında yer alan sair temlik ciroları müvekkilinizi bağlamazdı.

Fakat buna rağmen menfi tespit davasında son hamilin müvekkilinizin zararına olarak çeki bilerek/kötü niyetle aldığını (olayın oluş şekli ve keşidecinin çalışanı olması vs gibi sebeplerle) ispatlayabilirseniz sonuç alabilirsiniz diye düşünüyorum.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/19-2238 E. 2015/1062 K sayılı kararını okumanızı öneririm.
Old 24-06-2015, 08:38   #10
alperyldrm

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Sizin olayınızda muhtemelen bankaya ibraz edildiği çek metninden anlaşılmıyor olmalıdır. Eğer çek metninden müvekkilinizin tahsil cirosundan sonra çekin bankaya ibraz edildiği ve daha sonra temlik işlemleri yapıldığı anlaşılıyor olsaydı, çekin arkasında yer alan sair temlik ciroları müvekkilinizi bağlamazdı.

Fakat buna rağmen menfi tespit davasında son hamilin müvekkilinizin zararına olarak çeki bilerek/kötü niyetle aldığını (olayın oluş şekli ve keşidecinin çalışanı olması vs gibi sebeplerle) ispatlayabilirseniz sonuç alabilirsiniz diye düşünüyorum.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/19-2238 E. 2015/1062 K sayılı kararını okumanızı öneririm.

Sunmuş olduğunuz karar yön gösterici oldu, teşekkür ederim.

Benim olayımı kısaca özetlersem,
Keşideci: A
Lehdar : B
Ciranta : C

01.01.2016 keşide tarihli çekin Lehdar B'nin cirosu ile bankaya verildiği banka kayıtlarıyla sabit.

Bu çeki Keşideci A'nın 01.04.2015 tarihinde bankadan bizzat iade aldığı da banka kayıtlarıyla sabit.

Çekin keşideci A tarafından bankadan iade alındığı esnada çekin keşide tarihinin 01.01.2016 olduğu da banka kayıtlarıyla sabit

Daha sonra keşideci A, çekin üzerindeki keşide tarihi olan 01.01.2016 tarihini çizerek 02.04.2015 tarihi olarak düzeltiyor ve paraflıyor, yani çeki bankadan iade aldığı tarihten bir sonraki günü keşide tarihi yapıyor. Sonra da bu çeki ciranta C'ye veriyor.

Çek bankadan doğrudan keşideci A tarafından iade alındığından, lehdar B'nin cirosu iptal edilmiyor.

Çekteki son ciranta olan C'de müvekkil hakkında takip yapıyor.

Bu noktada keşideci A, savcılığa başvurup "bu çeki ben lehdar B'nin cirosu bulunurken iade aldım ancak ciranta C bu çeki benden çaldı ve daha sonra da icra takibi başlattı" diyor

Ama keşideci A'nın savcılıktan gizlediği husus "çekleri bankadan iade aldıktan sonra, keşide tarihini 1 gün sonra olarak düzeltmesi ve paraflaması" hususudur.

Bizim olayımızda tüm imzalar, değişiklikler ve paraflar gerçektir.
Old 24-06-2015, 09:00   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan alperyldrm
Sunmuş olduğunuz karar yön gösterici oldu, teşekkür ederim.

Benim olayımı kısaca özetlersem,
Keşideci: A
Lehdar : B
Ciranta : C

01.01.2016 keşide tarihli çekin Lehdar B'nin cirosu ile bankaya verildiği banka kayıtlarıyla sabit.

Bu çeki Keşideci A'nın 01.04.2015 tarihinde bankadan bizzat iade aldığı da banka kayıtlarıyla sabit.

Daha sonra keşideci A, çekin üzerindeki keşide tarihi olan 01.01.2016 tarihini çizerek 02.04.2015 tarihi olarak düzeltiyor ve paraflıyor, yani çeki bankadan iade aldığı tarihten bir sonraki günü keşide tarihi yapıyor. Sonra da bu çeki ciranta C'ye veriyor.

Çek bankadan doğrudan keşideci A tarafından iade alındığından, lehdar B'nin cirosu iptal edilmiyor.

Çekteki son ciranta olan C'de müvekkil hakkında takip yapıyor.

Bu noktada keşideci A, savcılığa başvurup "bu çeki ben lehdar B'nin cirosu bulunurken iade aldım ancak ciranta C bu çeki benden çaldı ve daha sonra da icra takibi başlattı" diyor

Ama keşideci A'nın savcılıktan gizlediği husus "çekleri bankadan iade aldıktan sonra, keşide tarihini 1 gün sonra olarak düzeltmesi ve paraflaması" hususudur.

Bizim olayımızda tüm imzalar, değişiklikler ve paraflar gerçektir.

Keşidecinin savcılık ifadesi de lehinize kullanılabilir. Menfi tespit davasını hamil C'nin kötüniyetli hamil olduğu iddiasına bağlı olarak kazanacağınızı düşünüyorum.
Old 24-06-2015, 09:12   #12
alperyldrm

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Keşidecinin savcılık ifadesi de lehinize kullanılabilir. Menfi tespit davasını hamil C'nin kötüniyetli hamil olduğu iddiasına bağlı olarak kazanacağınızı düşünüyorum.

Belirtmiş olduğunuz 2015 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun "hamilin kötüniyetinin nasıl ispat edilebileceği" yönündeki tespitleri doğrultusunda benim de davanın kazanılmasına yönelik inancım arttı.

Bu arada hamil C menfi tespit davasına ve icra hukuk mahkemesindeki davaya cevap verdi. Cevabı da klasik şekilde "C iyiniyetli hamildir, kötü niyeti ispat edilmemiştir, A ile B arasında gerçekleşen hususlar C yi bağlamaz" şeklindedir.
Old 24-06-2015, 13:45   #13
alperyldrm

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Keşidecinin savcılık ifadesi de lehinize kullanılabilir. Menfi tespit davasını hamil C'nin kötüniyetli hamil olduğu iddiasına bağlı olarak kazanacağınızı düşünüyorum.

Sayın Meslektaşım konuyu araştırırken farklı bir durum tespit ettim. Yanlış yorumlayabilirim de bilmiyorum, sizin yorumunuzu da merak ettim.

Somut olayda ibrazdan sonra ciro bulunmaktadır. Bu durumda alacağın temliki hükümleri uygulanmalıdır. Ben ibrazdan sonra ciro hep çek yazıldıktan sonra ciro diye aklımda kalmış ama önemli olan husus çekin bankaya ibraz edilmesi. Çek bankaya ibraz edildikten sonra banka kaşesini iptal etse bile, çekin ibraz edildiği hususu değişmiyor.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E.2003/2036, K.2003/5776, T.20.03.2003 sy. ilamı;

"...Takip dayanağı çeklerin TTK.nun 708-726 maddeleri gereğince muhatap bankaya vekaleten "HSBC Bankası Denizli Şubesine yasal sürede ibraz edildiği görülmüştür. Hal böyle olunca takas kaşesinin iptal edilmiş olması dayanak çeklerin muhatap bankaya ibraz edilmediği sonucunu çıkarmaz..."


Somut olayda da bankanın iptal kaşesi var, dolayısıyla çekin banka ibraz edildiği sabit, iptal kaşesinden sonra yapılacak cirolar alacağın temliki hükmünde olabilir.

Ayrıca yine benim anladığım kadarıyla aşağıdaki kararda, lehdar çeki cirolayarak bankaya çeki vermiş ise, banka da daha sonra bu kaşesini iptal etmiş ise, iptal kaşesinden sonra lehdarın yeniden çeki cirolaması daha sonra hamile vermesi gerekmektedir. Bankanın iptal kaşesinden sonra doğrudan hamilin kaşesi varsa ciro zinciri kopuktur. Ben mi yanlış anladım bilmiyorum.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas : 2010/1925
Karar : 2010/2778
Tarih : 12.03.2010

İhtiyati haciz kararına dayanak çekin Endeks Kimya San. Tic. A.Ş. tarafından İNG Bank A.Ş. Gaziosmanpaşa Şubesine takas için ibraz edildiği, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/251 esas nosunda kayıtlı menfi tespit davasında verilen ihtiyati tedbir kararı nedeniyle, bu bankaca takas kaşesinin iptal edildiği, bundan sonra çekin Mehmet Tüzün tarafından aynı şekilde ING Bank A.Ş. Gaziosmanpaşa Şubesine takas için ibraz edildiği ve banka şubesinin tekrar takas kaşesini iptal ettiği dosyadaki çek örneğinden ve yazı CEVAPLARINDAN ANLAŞILMAKTADIR. TTK 710 maddesine göre, çekin takas odasına ibrazı ödeme için ibraz yerine geçer, Takas için ibraz edilen çekin ilgili bankaca takas kaşesinin iptalinden sonra hamil Endeks Kimya San. Tic.A.Ş. tarafından Mehmet Tüzün'e ciro edilmesi gerekirken ciro edilmeyip, hamil Mehmet Tüzün tarafından ciro edildiği, TTK 702 nci maddesi uyarınca müteselsil ve birbirine bağlı ciro olmadığı, ciro zincirinde kopukluk bulunduğu, bu nedenle ihtiyati haciz kararı alan Mehmet Tüzün'ün yetkili hamil olmadığı sabit olduğundan, çeke dayalı olarak verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılması usul ve Yasa'ya uygun olup, hükmün bu gerekçelerle onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Old 24-06-2015, 17:41   #14
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
...Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/19-2238 E. 2015/1062 K sayılı kararını ...
Karar, şerhlerimize eklenmiştir. İncelemek isteyenler için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=16297

Kararın tamamı dikkate alındığında "Karşı Oy Yazısı"ndaki aşağıdaki belirlemeye katılmamak mümkün değil (diye düşündüm )
Alıntı:
Yazan Yargıtay HGK-Karşı Oy Yazısı
...Ancak bir olgunun hissedilmesi ve hatta bilinmesi hüküm kurmak için yeterli sayılamaz. Hükmün dayandırıldığı olgunun hissedilmesi veya bilinmesi değil ispatlanması gerekir...
Old 25-06-2015, 17:51   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan alperyldrm
Sayın Meslektaşım konuyu araştırırken farklı bir durum tespit ettim. Yanlış yorumlayabilirim de bilmiyorum, sizin yorumunuzu da merak ettim.

Somut olayda ibrazdan sonra ciro bulunmaktadır. Bu durumda alacağın temliki hükümleri uygulanmalıdır. Ben ibrazdan sonra ciro hep çek yazıldıktan sonra ciro diye aklımda kalmış ama önemli olan husus çekin bankaya ibraz edilmesi. Çek bankaya ibraz edildikten sonra banka kaşesini iptal etse bile, çekin ibraz edildiği hususu değişmiyor.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E.2003/2036, K.2003/5776, T.20.03.2003 sy. ilamı;

"...Takip dayanağı çeklerin TTK.nun 708-726 maddeleri gereğince muhatap bankaya vekaleten "HSBC Bankası Denizli Şubesine yasal sürede ibraz edildiği görülmüştür. Hal böyle olunca takas kaşesinin iptal edilmiş olması dayanak çeklerin muhatap bankaya ibraz edilmediği sonucunu çıkarmaz..."


Somut olayda da bankanın iptal kaşesi var, dolayısıyla çekin banka ibraz edildiği sabit, iptal kaşesinden sonra yapılacak cirolar alacağın temliki hükmünde olabilir.

Ayrıca yine benim anladığım kadarıyla aşağıdaki kararda, lehdar çeki cirolayarak bankaya çeki vermiş ise, banka da daha sonra bu kaşesini iptal etmiş ise, iptal kaşesinden sonra lehdarın yeniden çeki cirolaması daha sonra hamile vermesi gerekmektedir. Bankanın iptal kaşesinden sonra doğrudan hamilin kaşesi varsa ciro zinciri kopuktur. Ben mi yanlış anladım bilmiyorum.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas : 2010/1925
Karar : 2010/2778
Tarih : 12.03.2010

İhtiyati haciz kararına dayanak çekin Endeks Kimya San. Tic. A.Ş. tarafından İNG Bank A.Ş. Gaziosmanpaşa Şubesine takas için ibraz edildiği, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/251 esas nosunda kayıtlı menfi tespit davasında verilen ihtiyati tedbir kararı nedeniyle, bu bankaca takas kaşesinin iptal edildiği, bundan sonra çekin Mehmet Tüzün tarafından aynı şekilde ING Bank A.Ş. Gaziosmanpaşa Şubesine takas için ibraz edildiği ve banka şubesinin tekrar takas kaşesini iptal ettiği dosyadaki çek örneğinden ve yazı CEVAPLARINDAN ANLAŞILMAKTADIR. TTK 710 maddesine göre, çekin takas odasına ibrazı ödeme için ibraz yerine geçer, Takas için ibraz edilen çekin ilgili bankaca takas kaşesinin iptalinden sonra hamil Endeks Kimya San. Tic.A.Ş. tarafından Mehmet Tüzün'e ciro edilmesi gerekirken ciro edilmeyip, hamil Mehmet Tüzün tarafından ciro edildiği, TTK 702 nci maddesi uyarınca müteselsil ve birbirine bağlı ciro olmadığı, ciro zincirinde kopukluk bulunduğu, bu nedenle ihtiyati haciz kararı alan Mehmet Tüzün'ün yetkili hamil olmadığı sabit olduğundan, çeke dayalı olarak verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılması usul ve Yasa'ya uygun olup, hükmün bu gerekçelerle onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Bence doğru anlamışsınız. İbrazdan sonraki ciro, temlik hükmündedir. Zira son hamil çeki bankaya ibraz ederken tahsil cirosu ile çeki ciro etmiş olur. Paranın tahsilini sağlamak amacıyla yapılan bir cirodur, hakkın devrini amaçlamamaktadır Bu bakımdan bankaya ibraz eden kişinin (müvekkilinizin) ibrazdan sonra çeki cirolaması alacağın temlik'i etkisi gösterir. Sizin olayınızda müvekkilinizin ibrazdan sonra temlik cirosu da yoktur.
Old 25-06-2015, 17:57   #16
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Karar, şerhlerimize eklenmiştir. İncelemek isteyenler için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=16297

Kararın tamamı dikkate alındığında "Karşı Oy Yazısı"ndaki aşağıdaki belirlemeye katılmamak mümkün değil (diye düşündüm )

Dolaylı ispat, bilinenden bilinmeyeni çıkarma, eşyanın tabiatına uygun olmayan durumlar vs... Hakkın özü örselenmemelidir. Vicdanlar tatmin olmamışsa ki (olmamış belli) ben de aynı şekilde şekli adaletten memnun olmazdım bu olayda...
Old 25-06-2015, 18:17   #17
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Dolaylı ispat, bilinenden bilinmeyeni çıkarma, eşyanın tabiatına uygun olmayan durumlar vs... Hakkın özü örselenmemelidir. Vicdanlar tatmin olmamışsa ki (olmamış belli) ben de aynı şekilde şekli adaletten memnun olmazdım bu olayda...
))
Yine karardaki (diğer) "Karşı Oy Yazısı"nın:
Alıntı:
Yazan Yargıtay HGK
... Yerel mahkeme hükmünün gerekçesinde, hamilin, açık kimliğini ve adresini bilmediği bir kişiye yüklü miktarda borç vermesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği belirtilmiş ancak, davacı borçlunun yüklü miktardaki borcunu bizzat kendisinin değil de, bir başkası vasıtasıyla lehdara ödediği halde senedi niçin geri almadığı, senedi yırttığını söylediğini bildirdiği arkadaşından da hesap sormadığı şeklindeki olayların, hayatın olağan akışına nasıl uygun düştüğü açıklanmamış, böylece mahkemenin gerekçesi bu yönden de kendi içinde çelişki yaratmıştır.

Şunu da belirtmek gerekir, davacı, ödeme sonucunda senedin arkadaşı N____'e verildiğini iddia etmiş, lehdar M____ M____ de ifadesinde bu şekilde beyanda bulunmuş ise de "ibraname" başlıklı belgede senedi bizzat borçlu-davacıya teslim ettiğini yazıp belge altını imzalamıştır. Dava dışı N____ M____ Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde, iddia edildiği gibi davacı adına davalı M____ M____'e ödeme yapmadığını, ondan senet almadığını, böyle bir olay yaşanmadığını beyan etmiştir. Dosyaya sunulan ibraname başlıklı belge her zaman düzenlenmesi mümkün olan adi yazılı belgelerden olup lehdarı bağlarsa da, bundan haberi olmayan iyiniyetli hamili bağlamaz...
kısımları da hiç yabana atılacak gibi değil

P.S: 250.000 USD'yi -elden-; hem de -başkasının eliyle- göndererek ödemek hangi hayatların tecrübeleri içinde yer alır, hangi hayatlar buna "olağan"dır der bilemedim şimdi... Sahi keşideci ve lehdar "ne iş" sebebiyle senet düzenlemişler ki...
Old 25-06-2015, 19:38   #18
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
))
Yine karardaki (diğer) "Karşı Oy Yazısı"nın:

kısımları da hiç yabana atılacak gibi değil

P.S: 250.000 USD'yi -elden-; hem de -başkasının eliyle- göndererek ödemek hangi hayatların tecrübeleri içinde yer alır, hangi hayatlar buna "olağan"dır der bilemedim şimdi... Sahi keşideci ve lehdar "ne iş" sebebiyle senet düzenlemişler ki...



Alıntı:
davalı E____ G____'in senedi kendisinden önceki ciranta davalı M____ Y____'a elden verdiği 250.000 USD (Amerikan Doları) borç paraya karşılık ciro ile devraldığı, ancak adı geçen cirantanın açık adresini ve kimlik bilgilerini bilmediği bir kişiye vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sadece dava dışı N____ M____'nun bildiği taşınmaza haciz koydurulduğu, senedin lehtarı M____ M____'in yerine sahte imza atılarak tedavüle sokulduğunun icra mahkemesince alınan raporla tespit edilmiş olduğu, davalılar A____ ve M____'nın gerçekte olmayıp var sanılan şahıslar olmasına göre davalı hamil E____ G____'in senedi kötüniyetle iktisap ettiğinin anlaşıldığı…"
Old 25-06-2015, 23:23   #19
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici

Alıntı:
davalı E____ G____'in senedi kendisinden önceki ciranta davalı M____ Y____'a elden verdiği 250.000 USD (Amerikan Doları) borç paraya karşılık ciro ile devraldığı, ancak adı geçen cirantanın açık adresini ve kimlik bilgilerini bilmediği bir kişiye vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sadece dava dışı N____ M____'nun bildiği taşınmaza haciz koydurulduğu, senedin lehtarı M____ M____'in yerine sahte imza atılarak tedavüle sokulduğunun icra mahkemesince alınan raporla tespit edilmiş olduğu, davalılar A____ ve M____'nın gerçekte olmayıp var sanılan şahıslar olmasına göre davalı hamil E____ G____'in senedi kötüniyetle iktisap ettiğinin anlaşıldığı…"

))) Tüm kararın özü alıntıladığınız kısım üzerine kurulmuş zaten... Fakat konu bu değil, kambiyo hukukunu hiçe sayacaksak somut olaya başka pencerelerden de bakıp bu sefer de keşideci açısından -hayatın olağan akışı-na uymayan bir sürü şaibeli husus bulabiliriz; örneğin:
1- Hamile "cirantan, sana senedi neden verdi?" diye soruyorsak, keşideciye de soralım "lehdara neden 250.000 USD'lik senet verdin?"; hamile "adresini ve kimlik bilgilerini bilmediğin biri, bu miktarda bir senette nasıl senin cirantan oldu?" diye soruyorsak, keşideciye de soralım "-şimdi arkandan dolap çevirdiğini iddia ettiğin üçüncü kişi-nin eline, nasıl oldu da senedi ödesin diye 250.000 USD verdin?";

2- Hamile "sadece bu üçüncü kişinin bildiği -iddia edilen- taşınmazın keşidecinin olduğunu nereden bildin?" diye soruyorsak; keşideciye de soralım "delil olarak dayandığın ibranamede senet aslının sana iade edildiği yazılı, bu senet sana geldikten sonra sahte lehdar imzasıyla tedavüle konulmuş, bu durumda demek ki bu sahte imzayı sen attın, hayırdır lehdara gıcıktın da sonradan aranızda anlaştınız mı?"

Demem odur ki; konu gerçekten kararda anlatıldığı şekilde olabilir ya da olmayabilir; mahkemenin hisleri doğru olabilir ya da olmayabilir; gelinen nokta değişmiyor:
Alıntı:
Yazan Yargıtay HGK, "Karşı Oy Yazısı"
...bir olgunun hissedilmesi ve hatta bilinmesi hüküm kurmak için yeterli sayılamaz. Hükmün dayandırıldığı olgunun hissedilmesi veya bilinmesi değil ispatlanması gerekir...
Old 26-06-2015, 08:07   #20
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
))) Tüm kararın özü alıntıladığınız kısım üzerine kurulmuş zaten... Fakat konu bu değil, kambiyo hukukunu hiçe sayacaksak somut olaya başka pencerelerden de bakıp bu sefer de keşideci açısından -hayatın olağan akışı-na uymayan bir sürü şaibeli husus bulabiliriz; örneğin:
1- Hamile "cirantan, sana senedi neden verdi?" diye soruyorsak, keşideciye de soralım "lehdara neden 250.000 USD'lik senet verdin?"; hamile "adresini ve kimlik bilgilerini bilmediğin biri, bu miktarda bir senette nasıl senin cirantan oldu?" diye soruyorsak, keşideciye de soralım "-şimdi arkandan dolap çevirdiğini iddia ettiğin üçüncü kişi-nin eline, nasıl oldu da senedi ödesin diye 250.000 USD verdin?";

2- Hamile "sadece bu üçüncü kişinin bildiği -iddia edilen- taşınmazın keşidecinin olduğunu nereden bildin?" diye soruyorsak; keşideciye de soralım "delil olarak dayandığın ibranamede senet aslının sana iade edildiği yazılı, bu senet sana geldikten sonra sahte lehdar imzasıyla tedavüle konulmuş, bu durumda demek ki bu sahte imzayı sen attın, hayırdır lehdara gıcıktın da sonradan aranızda anlaştınız mı?"

Demem odur ki; konu gerçekten kararda anlatıldığı şekilde olabilir ya da olmayabilir; mahkemenin hisleri doğru olabilir ya da olmayabilir; gelinen nokta değişmiyor:

Sorun tabi ki. Keşideci sizindir, Avukat Hanım.
Old 26-06-2015, 11:49   #21
alperyldrm

 
Varsayılan

Direnme kararı onanan Yerel Mahkemenin, direnme gerekçesinde belirtmiş olduğu;

"senedin kötüniyetle iktisabının haksız fiil niteliğinde olduğu, bu nedenle tanık dahil her tür delille ispatlanabileceği, hayatın olağan akışına aykırılık durumunun delil olarak değerlendirilmesinin kambiyo hukuku ilkelerine aykırı olmadığı, bunu engelleyen yasal bir düzenlemenin de bulunmadığı, kötüniyetle iktisabın fiili bir durum olduğu"

görüşünün doğru olduğu ve her olaya göre değerlendirme yapılarak direnme kararındaki gerekçelerin doğru olduğu düşüncesindeyim.

Kambiyo senedini kuvvetinden yararlanarak "ben iyiniyetli 3. şahsım, kötü niyetli olduğum ispatlanmamıştır" diyen ve ayrıca iyiniyetli olduğunu iddia eden bu sevgili hamillerin cevap dilekçelerinde "çeki nasıl iktisap ettiklerini açıklamayan" tavırlarının artık hukuk tarafından korunmaması gerekmektedir.
Old 26-06-2015, 13:22   #22
Av.Egemen A.

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan alperyldrm
iyiniyetli olduğunu iddia eden bu sevgili hamillerin cevap dilekçelerinde "çeki nasıl iktisap ettiklerini açıklamayan" tavırlarının artık hukuk tarafından korunmaması gerekmektedir.


Sayın meslektaşım,

Kambiyo senetlerindeki mücerretlik ilkesi çerçevesinde bu görüşünüzü nasıl açıklarsınız ?

Ayrıca belirtilen HGK'daki karşı oy yazılarının hepsinin 19.HD üyelerine ait olması sebebiyle yerel mahkemenin bu HGK'ya dayanarak karar vermesinin çok da olası olmadığı kanaatindeyim.
Old 26-06-2015, 14:18   #23
alperyldrm

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Egemen A.
Sayın meslektaşım,

Kambiyo senetlerindeki mücerretlik ilkesi çerçevesinde bu görüşünüzü nasıl açıklarsınız ?

Ayrıca belirtilen HGK'daki karşı oy yazılarının hepsinin 19.HD üyelerine ait olması sebebiyle yerel mahkemenin bu HGK'ya dayanarak karar vermesinin çok da olası olmadığı kanaatindeyim.

Mücerretlik ilkesinin bu kadar dar kapsamlı olmaması gerektiğini düşünmekteyim. Bu yüzden de her olaya göre farklı değerlendirme yapılmalı, iyiniyetle iktisap edilmediği noktasında anılan karardaki yerel mahkemenin belirtmiş olduğu hususlar çerçevesinde değerlendirme yapılmalı bence.
Old 26-06-2015, 15:02   #24
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan alperyldrm
Direnme kararı onanan Yerel Mahkemenin, direnme gerekçesinde belirtmiş olduğu;

"senedin kötüniyetle iktisabının haksız fiil niteliğinde olduğu, bu nedenle tanık dahil her tür delille ispatlanabileceği, hayatın olağan akışına aykırılık durumunun delil olarak değerlendirilmesinin kambiyo hukuku ilkelerine aykırı olmadığı, bunu engelleyen yasal bir düzenlemenin de bulunmadığı, kötüniyetle iktisabın fiili bir durum olduğu"

görüşünün doğru olduğu ve her olaya göre değerlendirme yapılarak direnme kararındaki gerekçelerin doğru olduğu düşüncesindeyim.

Kambiyo senedini kuvvetinden yararlanarak "ben iyiniyetli 3. şahsım, kötü niyetli olduğum ispatlanmamıştır" diyen ve ayrıca iyiniyetli olduğunu iddia eden bu sevgili hamillerin cevap dilekçelerinde "çeki nasıl iktisap ettiklerini açıklamayan" tavırlarının artık hukuk tarafından korunmaması gerekmektedir.
6762 sayılı TTK m.599'daki "bile bile borçlunun zararına hareketin (kötüniyetin)" tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği hususunda sorun yok. Sorun, somut olayda...

Somut olaya baktığınızda:
Davacı, bedelsizliği ispatlamadan TTK m.599'a geçemezsiniz. Bedelsizlik yazılı delille ispatlanabilir; ispatlanmış mı? Yok... Her ikisi de borçlu konumunda olan keşideci ve lehdar arasındaki ibranameye mesnetle hamil açısından bedelsizliğin ispatlandığını kabul edemezsiniz.
Kaldı ki dikkatinizi çekerim:
Bonoya ilişkin takip tarihi: 5.11.2008
İbraname tarihi: 7.11.2008

Hadi diyelim bononun bedelsiz olduğu ispatlandı.

TTK m.599:
Delil 1: Tanıklar (davacının eşi, çocuğu v.s.olmaları bir yana): "davacının senet borcunu dava dışı N____ M____ aracılığıyla ödediğini, aralarında daha sonra ihtilaf çıkması nedeniyle davaya konu yapılan bononun takibe konulduğunu ifade etmişler"; dosyadaki -davacının delil olarak dayanıp kabulünde olan- ibraname öyle demiyor. Lehdar, senet aslını keşideciye teslim ettim diyor; ne zaman, senet takibe konulmuş olup senet aslı icra müdürlüğündeyken.

İspat yükü halen davacıda, ispat yükünü ters çevirip hamile "iyiniyetini ispatla" diyemezsiniz.

Delil 2: hayatın olağan akışı
2.1. hamil, bu miktarda senedi aldığı kişinin kimlik bilgilerini ve adresini bilmeli. Hamil, cirantasının kim olduğunu da adresini de biliyor: "bu kişinin Karadenizli olduğunu, toptancı halinde balıkçılık yaptığını, ara sıra işyerine gelen bir kişi olduğunu" söylüyor; yedi ceddini bilmek zorunda değil.

2.2. Mahkeme, senedin sebebini araştırıp hamile "senedi hangi ilişkiden dolayı aldın" diye soruyor... Bono, illetten mücerrettir, hamile "temel ilişkiyi soramazsınız"; belki de cirantayla arasında -eksik borç ilişkisi- var... Neyse sorulmuş ve hamil de -doğal olarak- "borç verdim" demiş (karz akdi); ispatı da var, elindeki senet. Davacı, aksini iddia ediyorsa bunu, o ispatlamalı, ispatlamış mı; yok...
Senedin miktarı çok yüksek olduğundan bahisle buna hayatın olağan akışına aykırı deyip cirantayla hamil arasında aslında karz akdi yok diyemezsiniz; ha madem böyle kabul edilecek, o zaman keşidecinin de bu miktarda bir senedin bedelini 3.kişi eliyle ve -elden- ödetmesine, senet aslının kendisine verilmemesine ve 250.000 USD'yi ödemesine rağmen kendisine ibraname dahi verilmemiş olmasına (ibraname tarihi, takip tarihinden sonra olduğuna göre ) rağmen kulağının üzerine yatmasına hayatın olağan akışına uygun diyemezsiniz...

2.3. TMK m.1020/1: "Tapu sicili herkese açıktır." (tapunun aleniliği ilkesi) düzenlemesini delip de sanki tapu kayıtları sırmış gibi alacaklıya, borçlunun taşınmazını nereden biliyorsun diyemezsiniz.
Old 13-02-2019, 12:50   #25
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Karar, şerhlerimize eklenmiştir. İncelemek isteyenler için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=16297

Kararın tamamı dikkate alındığında "Karşı Oy Yazısı"ndaki aşağıdaki belirlemeye katılmamak mümkün değil (diye düşündüm )


Alıntı:
Yazan Yargıtay HGK-Karşı Oy Yazısı
...Ancak bir olgunun hissedilmesi ve hatta bilinmesi hüküm kurmak için yeterli sayılamaz. Hükmün dayandırıldığı olgunun hissedilmesi veya bilinmesi değil ispatlanması gerekir...

"Karar düzeltme kabul ve değişik bozma" kararı üyemiz Sayın Bilgehan Daşdibek tarafından şerhlerimize eklenmiştir:
Alıntı:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=16871


Kendisine teşekkür ederiz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
prime esas alacağın tespiti davası ile birlikte ücret alacaklarının ve kıdem tazminatının birlikte açılması denizh Meslektaşların Soruları 1 01-05-2015 22:35
km düşürme dolandırıcılığı av.kumru Meslektaşların Soruları 5 02-06-2014 11:34
Kontör dolandırıcılığı Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 6 19-10-2010 09:56
şirket dolandırıcılığı! avangardea Meslektaşların Soruları 3 26-12-2007 21:38
hizmet tespit davası ile birlikte iş kaz doğan tazminat d. birlikte açılabiliği uye9493 Meslektaşların Soruları 5 13-11-2006 11:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08846903 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.