Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay 16.HD 2003/4971E., Yargıtay 1.HD 2008/6100E. ve Yargıtay HGK 2009/14E. sayılı kararları

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-10-2010, 13:40   #1
fireson82

 
Varsayılan Yargıtay 16.HD 2003/4971E., Yargıtay 1.HD 2008/6100E. ve Yargıtay HGK 2009/14E. sayılı kararları

Yargıtay 16.HD 2003/4971E., Yargıtay 1.HD 2008/6100E. ve Yargıtay HGK 2009/14E. sayılı kararlarını arıyorum. Paylaşacak meslektaşlara şimdiden teşekkürler...
Old 16-10-2010, 14:15   #2
praeses

 
Varsayılan

Meslektaşım diğer iki kararı benim programım bulamadı ancak birini paylaşabiliyorum. Kolay gelsin.

T.C.

YARGITAY

HUKUK DAİRESİ 16



Esas No.

2003/4971

Karar No.

2003/4740

Tarihi

22.05.2003



3402-KADASTRO KANUNU/13/14/16.A



KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ

VERGİ KAYDININ KAPSAMINI BELİRLEME

GENEL MEZARLIKLAR ZİLYETLİKLE İKTİSAP EDİLEMEZ

METRUK MEZARLIKLARIN ZİLYETLİKLE KAZANILMASI

ZİLYETLİKLE İKTİSAP

MEZARLIKLAR

METRUK MEZARLIKLAR

GENEL MEZARLIKLAR



ÖZET

GENEL MEZARLIKLAR KAMU HİZMET MALI OLUP ZİLYETLİKLE İKTİSAP EDİLEMEZ İSE DE METRUK MEZARLIKLAR ZİLYETLİKLE KAZANILABİLİR. ÖNCELİKLE MEZARLIĞIN NİTELİĞİ SAPTANMALI VE SINIRLARI DEĞİŞEBİLİR NİTELİKTE OLDUĞUNDAN; MEZARLIK ALEYHİNE GENİŞLEME YAPILIP YAPILMADIĞI KONUSUNDA; YEREL BİLİRKİŞİLER, TEKNİK BİLİRKİŞİ VE TARAF TANIKLARINDAN AYRINTILI VE GEREKÇELİ BİLGİ ALINMALI, AYIRICI UNSURUN VARLIĞININ KANITLANMASI HALİNDE VERGİ KAYDININ SABİT SINIRLI KABUL EDİLEREK KAPSAMININ SINIRLARINA DEĞER VERİLİP; SONUCUNA GÖRE HÜKÜM KURULMASI GEREKİR.



DAVA : Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:


KARAR : Kadastro sırasında 131 ada 41, 43 parsel sayılı 4572.34, 3200.53 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Durmuş adına tesbit edilmiştir. Davacı Hazine, yasal süresi içinde vergi kaydı miktar fazlasının kamu malı mezarlık olduğuna dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli 131 ada 41 parselin fen bilirkişinin 20.12.2002 havale tarihli ek rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 1584,86 metrekarelik kısmın ve 131 ada 43 parselin 1172.13 metrekarelik kısmının davalı Durmuş adına, parsellerin geri kalan miktarları olarak (C) harfi ile gösterilen 2987.49 metrekarelik kısmın ve (D) harfi ile 2028,40 metrekarelik kısımlarının davacı Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Durmuş tarafından temyiz edilmiştir.


Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Davalı tarafın dayandığı ve Kadastro tutanağında işaret olunan vergi kaydının Kuzey ve Güney yönleri değişmesi halinde çekişmeli parseli kapsadığı anlaşılmaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/A. maddesi gereğince genel mezarlıklar kamu hizmet malı olup, zilyetlikle iktisap edilemez ise de, metruk mezarlıkların zilyetlikle kazanılmasını önlemeye yönelik yasalarımızda hüküm bulunmamaktadır. Öncelikle mezarlığın niteliğinin saptanması gerekir. Öte yandan kural olarak mezarlık sınırları değişebilir sınırlardır. Ancak, yerel bilirkişi mezarlık sınırının sabit olduğunu bildirmiştir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmamış dava konusu taşınmazla mezarlık arasında ayırıcı unsur olup olmadığı, eğim farkı bulunup bulunmadığı, mezarlık aleyhine genişleme yapılıp yapılmadığı konusunda yerel bilirkişiler, teknik bilirkişi ve taraflarca bildirilecek tanıklardan ayrıntılı ve gerekçeli bilgi alınmamıştır. Ayırıcı unsurun varlığının kanıtlanması halinde vergi kaydının sabit sınırlı kabul edilerek kapsamının sınırlarına değer verilerek belirlenmesi gerekir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsizdir.


SONUÇ : Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 22.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 16-10-2010, 19:05   #3
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan 2.

Yargıtay 1.Hukuk Dairesi

Esas No: 2008/6100 Karar No: 2008/8049 Karar Tarihi: 26.06.2008

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, eski 1163 parselin tapulama mahkemesi kararı ile mezarlık yeri olarak tespit dışı bırakıldığını, fiilen mezarlık olarak kullanılmadığını, 2644 sayılı Yasa, 3402 sayılı Yasa'nın 16/a maddesi, 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince belediye adına tescilinin gerekeceğini ileri sürerek adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, yasa gereği dava konusu yerin Büyükşehir Belediyesi adına tescili gerektiğinden, davacı belediyenin davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Karar: Dava, mezarlık olarak kadastro dışı bırakılan yerin tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 7/1-s maddesi hükmü gereğince dava açma yetkisinin Büyükşehir Belediyesine ait olduğundan bahisle davacı B... Belediye Başkanlığı'nın davada aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, kurulmuş ilçe belediyelerinin 5393 sayılı Belediye Yasası hükümleri gereğince (5393/3-a m.) idari ve mali özerkliği bulunan hükmi şahsiyete sahip kamu tüzel kişisi oldukları, keza 5216 sayılı Yasa hükümleri uyarınca kurulan Büyükşehir Belediyesinin ise, en az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan, bu belediyeler arasında koordinasyonu sağlayan, kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan idari ve mali özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, yine hükmi şahsiyeti bulunan kamu tüzel kişisi olduğu tartışmasızdır. (5216 sayılı Yasa'nın 3/a maddesi)

Somut olayda, davacı B... Belediyesi sınırları içinde bulunan ve mezarlık niteliğindeki kadastro harici bırakılan çekişmeli yerin eldeki dava ile adına tescilini istemiştir.

Gerçekten de, çekişmeli yerin davacı belediyenin idari sınırları içinde bulunduğu ve mezarlık niteliğini taşıdığı dosya kapsamı ile sabittir. Esasen bu husus tarafların kabulündedir.

Hemen belirtilmelidir ki, 5393 sayılı Yasa'nın 79. maddesinde diğer kanunlarla getirilen hükümler saklı kalmak üzere mezarlıkların belediyenin tasarrufunda bulunduğuna değinilmiş, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 7/s maddesinde yer alan <mezarlık alanlarını tespit etmek, mezarlıklar tesis etmek, işletmek, işlettirmek, defin ile ilgili hizmetleri yürütmek> şeklindeki düzenleme ile de mezarlıkların tasarruf, idare ve nezaretinin Büyükşehir Belediyesine ait olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre her iki hükümde de mezarlıkların mülkiyetinin kime ve hangi belediyeye ait olacağı konusunda bir düzenlemeye yer verilmemiş, sadece tasarrufunun şekli, niteliği ve kimin görevinde kaldığı ile sorumlusunun hangi merci olduğunun hükme bağlandığı görülmektedir.

Oysa, gerek 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın hizmet mallarını belirleyen 16/A maddesi ve gerekse Mezarlıkların Korunması Hakkındaki 3998 sayılı Yasa'nın 1. maddesi hükmü gereğince mezarlıkların mülkiyetinin sınırları içinde bulunduğu tüzel kişiliğe ait olacağı öngörülmüştür. Tüzel kişiden kastın ise köy (2644 sayılı Yasa'nın 24. maddesi) veya belediye olduğunda kuşku yoktur. Diğer yandan; 5216 sayılı Yasa ve diğer değinilen yasal düzenlemeler çerçevesinde eldeki davadaki istek (tescil) gözetildiğinde, mezarlık niteliğindeki taşınmazın mülkiyetinin taşınmazın içinde bulunduğu belediyeye ait olacağı, esasen mülkiyetle ilgili yasal düzenlemelerde kastedilen belediyenin de bu belediye olduğu tartışmasızdır.

O halde, davacı belediyenin davada aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı söylenemez ve kabul edilemez.

Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, taşınmazın 3194 sayılı İmar Yasası hükümleri gereğince vasfının değişip değişmediğinin saptanması ve bu konuda gerekli irdeleme ve değerlendirmenin yapılması ve böylece soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.

Sonuç: Kabulüyle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kolay gelsin,
Old 16-10-2010, 19:24   #4
fireson82

 
Varsayılan

Teşekkür ederim sayın meslektaşım. Sadece Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2009/14-354 sayılı kararı kaldı. Bu kararı paylaşacak sayın meslektaşıma da şimdiden teşekkürler.
Old 16-10-2010, 21:54   #5
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Emrah ATEŞOĞULLARI
Teşekkür ederim sayın meslektaşım. Sadece Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2009/14-354 sayılı kararı kaldı. Bu kararı paylaşacak sayın meslektaşıma da şimdiden teşekkürler.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2009/14-354
Karar: 2009/434
Karar Tarihi: 14.10.2009

EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI - TAHSİS EDİLEN MEZAR YERİNE ELATMANIN ÖNLENMESİ VE KAL İSTEMİ - AİLE MEZARLIĞI OLARAK TAHSİS EDİLEN YER - TAHSİS EDİLEN MEZARLIKLARIN TASARRUF HAKKININ KİME AİT OLDUĞU - DİRENME KARARININ BOZULMASI GEREĞİ

ÖZET: Olayda, İ… Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından Z…. Mezarlığı, ... ada, ... numaralı yerin kullanım hakkının, makbuzla davacının kardeşi dava dışı M…ye, M…nin de noter devir senedi ile E… ailesine devir işlemlerinin ve ayrıca aynı idare tarafından, makbuzla 106/B No.lu yerin davalı İ…ye devir işleminin geçerli bulunduğu kabul edilmelidir. Özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

(743 S. K. m. 634) (818 S. K. m. 213) (2644 S. K. m. 26) (1512 S. K. m. 60) (7201 S. K. m. 10, 21, 35) (Tebligat Tüzüğü m. 28) (Mezarlıklar Hakkındaki Nizamname m. 1, 20)

Dava: Taraflar arasındaki <el atmanın önlenmesi> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 04.03.1998 gün ve 1993/10 E. - 1998/124 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 09.12.1998 gün ve 1998/17508 E. - 9443 K. sayılı ilamı ile;

(... Dava, tahsis edilen mezar yerine el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiş; hükmü, davalı Nizamettin temyiz etmiştir.

Davacının annesi Naciye'nin 1963 senesinde ölümü ile 16.11.1963 tarihli makbuzla Naciye adına alınan 106 numaralı mezar yerine defnedildiği, daha sonra bu yerin bitişiğindeki 106/A numaralı yerin 4.9.1965 tarihli makbuzla davacının kardeşi dava dışı Metin tarafından alındığı, davacının kardeşi Metin'in 23.6.1983 tarihli noter devir senedi ile bu yeri Ergün ailesine devrettiği ve Ergün ailesinden Seyfettin isimli şahsın aynı tarihte buraya gömüldüğü, 24.10.1990 tarihli belgeye göre de Metin'e tahsis edilen 106/A numaralı yerin yanındaki 90 santimlik 106/B No.lu yerin davalı İlknur'a tahsis olunduğu, dava konusu olan yerlerin ise 106/A ve 106/B numaralı yerler olduğu anlaşılmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; 106/B numaralı yer davalılardan İlknur'a tahsis olunmuş olup davacının bu yer üzerinde bir hakkı bulunmamaktadır. 106/A numaralı yer ise başlangıçta davacının kardeşi Metin'e tahsis edilmiş iken, adı geçen tarafından 23.06.1983 tarihli devir senedi ile Ergün ailesine devredilmiştir. Dolayısıyla bu yer üzerinde dahi davacının bir hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda davanın reddine karar verilmek gerekirken aksine bazı düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: 1- Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, davalı Nizamettin'e yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığı, dolayısıyla temyizin süresinde yapılıp yapılmadığı hususu, ön sorun olarak incelenmiştir.

Ön sorunun konusunu oluşturan olgu şudur:

Dava dilekçesi, davalı Nizamettin'e; F. .. Cad. No 34, Taksim-İst. adresinde <bizzat> tebliğ edilmiştir. Mahkeme kararı ile ilgili tebligat işlemi de aynı adreste gerçekleştirilmiştir.

Davalı Nizamettin, temyiz dilekçesinde yeni adresini; A ... Cad., H ... Sok., No 20/1, Fatih-İst. olarak bildirmiş ve bozma ilamı ile karar düzeltme dilekçesi, yenileme dilekçesi ve diğer tebligatlar bu adrese yapılmıştır.

Ne var ki, direnme kararının tebliği için davalı Nizamettin'in eski adresi olan E .. Cad. No 34, Taksim-İst. adresine tebligat çıkartılmış ve Tebligat Kanunu'nun 21. ve Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddeleri uyarınca 01.10.1999 tarihinde tebligat işlemi yapılmıştır.

Hal böyle iken, direnme kararına; <İşbu karar davacı tarafa 23.09.1999 tarihinde, davalı Nizamettin'e 01.10.1999, diğer davalı İlknur'a 27.09.1999 tarihinde tebliğ edilmiş olup, taraflarca temyiz edilmemekle 28.10.1999 tarihinde kesinleşmiştir> şerhi verilerek kesinleştirilmiştir.

Davalı Nizamettin, direnme kararının eski işyeri adresine gönderildiğini ve tebligat evrakının usulsüz bir şekilde mahalle muhtarına bırakılarak tebligat işleminin yapıldığını, usulsüz tebligattan 15.05.2009 tarihinde haberdar olduklarını belirterek, direnme kararını temyiz etmiştir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10. maddesinde, <Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır> hükmü öngörülmüştür.

Aynı kanunun <Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti> başlığını taşıyan 35. maddesinde ise, muhatabın adresini değiştirmesi halinde tebligatın ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Buna göre muhatap, kendisine veya muhatabın adresinde tebligat yapılabilecek kimselerden birine usulüne uygun olarak tebligat yapıldıktan sonra adresini değiştirirse, yeni adresini hemen tebliği yaptırmış olan yargı merciine bildirmek zorundadır. Bu mecburiyeti yerine getirmiş olan muhataba, bundan sonra tebligat yapılması gerekirse, bildirmiş olduğu yeni adresine yapılır.

Somut olayda; davalı Nizamettin'in temyiz dilekçesinde bildirdiği yeni adresinde; bozma ilamı ile karar düzeltme dilekçesi, yenileme dilekçesi ve diğer tebligatlar yapılmıştır. Ancak direnme kararının tebliği için davalı Nizamettin'in eski adresine tebligat çıkartılmış ve Tebligat Kanunu'nun 21. ve Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddeleri uyarınca tebligat işlemi yapılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; davalı Nizamettin vekilinin, direnme kararını süresinde temyiz ettiği kabul edilerek; oybirliği ile direnme hükmünün esastan incelenmesine geçilmiştir.

II- İşin esasına yönelik olarak yapılan incelemede:

Dava; tahsis edilen mezar yerine elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.

Davacı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından Zincirlikuyu Mezarlığı, ... ada, ... parselin aile mezarlıkları olarak tahsis edildiğini, erkek kardeşi olan Vahdettin'in, aile adına hareket ederek; aynı yerdeki sayılı mezar yerini 1965 yılında satın aldığını ve çevresinin rustik tarzda işlenmiş mermer duvarla çevrilerek Naciye'nin mezarıyla birlikte birleştirildiğini, ancak daha sonra bu yerin davalılara usulsüz olarak verildiğini ve davalılar tarafından aile mezarlılıklarının bir bölümüne haksız olarak müdahalede bulunulduğunu belirterek, müdahalenin ve işgalinin men'ine, yapılan inşaatın yıkılarak mahallin eski hale getirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Uyuşmazlık, tahsis edilen mezarlıkların tasarruf hakkının kime ait olduğu, dolayısıyla mezar yerine el atmanın bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Mahkemece, aile mezarlığı olarak tahsis edilen yerin bir bölümünün daha sonra 3. şahıslara tahsis edilmesinin <aile mezarlığı> kavramına ters düşeceği ve bu nedenle tahsisin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıların mezar yerine müdahalelerinin men' ine ve bu yerin eski hale getirilmesine karar verilmiştir.

Özel daire, yukarıda açıklanan nedenlerle kararı bozmuştur.

Mahkemenin direnmeye ilişkin kararı davalılardan Nizamettin vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlığın toplandığı nokta itibariyle, öncelikle, davaya konu mezar yerlerinin hukuksal statüsü üzerinde durulmalıdır.

1580 sayılı Belediye Kanunu'na dayalı olarak Bakanlar Kurulu'nun 01.07.1931 tarih ve 11410 sayılı kararıyla yürürlüğe konulan Mezarlıklar Hakkındaki Nizamname'nin 1. maddesinde, vakfa ait tapulu ve tapusuz mezarlıklar ile metruk ve sahipsiz mezarlıkların tümünün belediyelere intikal ettiği belirtilmiş; 20. maddesinde ise, birinci ve ikinci sınıf mezarların, belediyelerce belirlenecek bir bedel karşılığında, daimi surette temin edilecekleri açıklanmıştır.

Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, Nizamname kapsamındaki mezarlıkların mülkiyetinin ilgili belediyelere ait olduğu; ancak, belediyelerin, uygun bir bedel karşılığında mülkiyeti kendilerinde kalmak üzere, bunların kullanım hakkını devredebileceği açıkça anlaşılmaktadır.

O halde, davalının davaya konu mezar yerlerinin mülkiyetine değil, sadece kullanma hakkına sahip bulunduğu açıktır. Eş söyleyişle, davalının bu yerler üzerindeki hakkının hukuksal niteliği, taşınmaz mal mülkiyeti değil, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde tesis edilmiş, kendine özgü bir kullanma hakkıdır.

Bunun doğal sonucu olarak, söz konusu hak ve bunun devri, taşınmaz mal mülkiyetinin devrini resmi şekle tabi tutan yasa hükümleri (M.K. md. 634, B.K. md. 213, Tapu Kanunu md. 26, Noterlik Kanunu md. 60/3) kapsamında düşünülemez.

Dava konusu mezar yerlerinin kullanım hakkıyla ilgili devirleri herhangi bir şekle tabi tutan başkaca yasa hükmü de bulunmamaktadır.

Bu durumda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından Zincirlikuyu Mezarlığı, ... ada, ... numaralı yerin kullanım hakkının, 04.09.1965 tarihli makbuzla davacının kardeşi dava dışı Metin'e, Metin'in de 23.6.1983 tarihli noter devir senedi ile Ergün ailesine devir işlemlerinin ve ayrıca aynı idare tarafından, 24.10.1990 tarihli makbuzla 106/B No.lu yerin davalı İlknur'a devir işleminin geçerli bulunduğu kabul edilmelidir.

Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen ve aynı hususlara işaret eden özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı Nizamettin vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK' un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay 9.HD'nin 2007/25887E ve 2008/20585K sayılı ilamına çok acil ihtiyacım var ncoban Meslektaşların Soruları 7 13-07-2010 23:31
Yargıtay CGK 7.7.2009 tarih ve 2009/5-81E. 2009/196 K. sayılı kararı Gamze Dülger Meslektaşların Soruları 0 23-03-2010 14:59
Yargıtay 6. H.D Kararları - Borçlar Kanunu - 6570 Sayılı Kanun justicewarior Meslektaşların Soruları 10 13-05-2009 22:08
Yargıtay 9. HD'nin 25.04.2008 tarih ve 07/16918 Esas, 08/10275 Karar sayılı kararı agumusay Meslektaşların Soruları 1 26-11-2008 12:15
Yargıtay 2.HD. 2003/14228 E. 2003/15127 K. sayılı ve 10.11.2003 tarihli kararı Turkmen Meslektaşların Soruları 1 15-03-2007 11:10


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04418302 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.