Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İlliyet bağı ile alakalı Yargıtay kararı arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-08-2012, 13:13   #1
müzmin yedek

 
Varsayılan İlliyet bağı ile alakalı Yargıtay kararı arıyorum

Değerli meslektaşlarım merhaba. Hepinize iyi çalışmalar. Sorum şu: Bir kavga esnasında A, B'yi itekliyor veya B dengesini kaybedip yere düşüyor (fiil çok önemli değil) Daha sonra yere düşen B ayağa kalkamıyor, hastaneye kaldırılıyor ve kalça kemiğinin kırıldığı anlaşılıyor. Ameliyat edilip taburcu ediliyor. Ancak 1 ay sonra kalça kemiği kırılmasına bağlı olarak bacak venlerinde oluşan pıhtıların atardamara atılması ve tıkaması suretiyle ölüm gerçekleşiyor. Bu olayda sanığın T.C.K 87/4'ten sorumlu tutulması konusunda ne düşünüyorusunuz? T.C.K. 23. Maddenin olaydaki uygulanabailirliği hakkındaki fikirleriniz neler? Doktorun bu riski öngörüp tedaviyi iyice neticelendirdikten sonra taburcu etmesi gerekmez miydi? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Old 24-08-2012, 15:30   #2
Ogms

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2002/1-29
K. 2002/167
T. 12.2.2002
• ADAM ÖLDÜRME ( Kastı Aşan Etkili Eylem Sonucu Adam Öldürme )
• KASTI AŞAN ETKİLİ EYLEM SONUCU ADAM ÖLDÜRME ( Failin İrade Etmediği Sonuçtan Sorumlu Tutulmaması İstisnalarından Biri Olması )
• İLLİYET BAĞI ( Kastı Aşan Etkili Eylem Sonucu Adam Öldürme Suçunda Fiil İle Ölüm Sonucu Arasında Nedensellik Bağının Olması )
• ETKİLİ EYLEM SONUCU ADAM ÖLDÜRME ( Kastın Aşımması Nedeniyle Oluşan Suçta Eylemin Niteliğinin Suçun Oluşumu Açısından Önemli Olmaması )
• CİSME EZA VERME ( Etkili Eylemden Söz Edilebilmesi Şartı )
• ÖLÜMÜN FAİLİN ETKİLİ EYLEM SAYILAN HAREKETİNDEN DOĞMASI ( Kastı Aşan Etkili Eylem Sonucu Adam Öldürmenin Söz Konusu Olabilmesi Şartı )
765/m.45,452
ÖZET : Failin irade etmediği sonuçtan sorumlu tutulmaması, genel kural gereğidir. Ancak TCY'nın 45. maddesi, istenmemiş olan sonuçların da bazı hallerde açık bir yasa kuralı ile faile yüklenebileceğini kabul etmiştir. Objektif sorumluluk olarak adlandırılan bu istisnalardan biri de TCY'nın 452. maddesinde düzenlenen kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçudur.
Bu suçun unsurları ise; Failin etkili eylem kastıyla hareket etmesi, Ölümün meydana gelmesi, Fiil ile ölüm sonucu arasında nedensellik ( illiyet )bağının bulunmasıdır.
Kullanılan etkili eylemin niteliği, bu suçun oluşumu açısından önemli değildir. Ancak, etkili eylemden söz edilebilmesi için, mağdura yöneltilen bir hareketin varlığı ve bu hareketin "cisme eza verme", "sıhhati ihlal" veya "akli melekelerde karışıklık" neticelerinden birini meydana getirmesi gereklidir. Bu sonuçlardan birini meydana getiren iteleme hareketi de, bu yönü itibariyle etkili eylemdir. Ancak, bu suçun maddi unsurunu oluşturan hareketin suç teşkil edebilmesi için bilerek ve istenerek, başka deyişle etkili eylem kastıyla ve iradi olarak gerçekleştirilmesi gerekir.
Öte yandan, failin eylemi ile ölüm sonucu arasında nedensellik bağının bulunması, başka bir deyişle, kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürmenin söz konusu olabilmesi için, ölümün failin etkili eylem sayılan hareketinden doğmuş olması gerekir. Bu suçta, sübjektif takdirin önemi bulunmadığından, failin de ölüm sonucunun meydana gelebileceğini öngörebilir durumda olması aranmaz. Fail yaptığı hareket sonucunda mağdurun ölebileceğini aklından bile geçirmemiş, hatta bunu tahmin edebilecek tecrübe veya bilgiye sahip bulunmamış olsa bile, hareketiyle sonuç arasında objektif uygunluk bulunduğu takdirde nedensellik bağı mevcuttur.
DAVA : Adam öldürme suçundan sanıklar Cemalettin B. ve Muharrem B'ın beraatlerine ilişkin Çankırı Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 29.2.2000 gün ve 62/303 sayılı hüküm katılan vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 8.5.2001 gün ve 1594/1965 sayı ile;
"Köy muhtarı olan maktulün yasaklanan yerde hayvan otlatmasından dolayı sanıklardan Cemalettin'e ceza yazdığı, baba oğul olan sanıklar Cemalettin ve Muharrem'in bu nedenle maktule hakaret edip yakasından tutarak iteklemek suretiyle müessir fiilde bulundukları, müessir fiilin etkisiyle maktulde önceden var olan kalp rahatsızlığının akut hale geldiği ve olay anına kadar sağlıklı olan maktulün ittirilmek suretiyle maruz kaldığı müessir fiile kendisinde var olan kalp rahatsızlığının da inzimamı sonucu olayın akabinde düşerek öldüğü dosya kapsamından anlaşılmasına göre;
Sanıkların eylemleri ile ölüm arasında illiyet bağının bulunduğu kabul edilip, maktulün muhtarlık sıfatı ve olayla ilgisi de araştırılıp değerlendirilerek TCK'nun 452/2. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken iteklemenin müessir fiil sayılamayacağından ve bu nedenle de illiyet bağının bulunmadığından bahisle yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 10.7.2001 gün ve 58/69 sayı ile;
"TCK'nun 452. maddesi bir objektif sorumluluk halini düzenlemektedir. Bu madde gereğince failin sorumlu tutulabilmesi için fail tarafından istenmemiş olan ölüm neticesinin fail tarafından istenmiş olan etkili eylem ile meydana gelmiş olması, ölümün bu etkili eylemin doğal sonucu olması gerekmektedir.
Etkili eylem bilerek ve isteyerek hedef alınan kişinin vücut bütünlüğüne zarar verme, bedeni yaralamadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 7.10.1985 tarih ve 1985/362-500 sayılı ilamında belirtildiği gibi irade dışındaki hareketler ( refleks ve şuursuz hareketler )belli bir netice oluştursa bile manevi unsur yokluğu nedeniyle suç oluşturmazlar.
Maktule olaydan sonra usulüne uygun otopsi yapılmadığı için kalp krizinden öldüğü, kalp krizinden ölmüş ise neyin kalp krizine sebebiyet verdiği, hangi surette kalp krizi geçirdiği belirlenememiştir. Adli Tıp Raporunda belirtildiği gibi bu aşamadan sonra belirlenmesi de mümkün değildir.
Maktulün kalp krizi geçirmesine sebebiyet veren, itişip- kakışma fiili mi yoksa sanıkların maktule söylediği belirtilen tehdit vari sözler, hakaretler midir belli değildir. İtekleme, bilerek ve isteyerek maktul hedef alınarak onun vücut bütünlüğüne zarar verme şeklinde mi gerçekleşmiştir, yoksa mezkur Ceza Genel Kurulu kararında belirtildiği gibi refleks şeklinde yapılmış bir hareket midir, tespit edilememiştir.
Maktulün sanıkların kasten yaptığı belli olmayan iteklemeleri sonucu gelişen akut kalp yetmezliği sonucu öldüğü kesin olarak belli değildir. Bu durum açıkça belli olduğu sonucuna varılıp sanıkların asgari 10'ar yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmaları hakkaniyete uygun değildir. Suçun oluştuğu kabul edildiğinde kalp hastası olan şahısla herhangi bir sebeple tartışmak ve ona bir şekilde dokunmak, akabinde şahsın kalp krizinden ölmesi az sayılmayacak bir cezaya çarptırılmayı gerektirecektir ki bu sonuç adil sayılamaz.
Yukarıda izah edilmeye çalışıldığı üzere sanıkların fiili ile ölüm arasında illiyet bağı olduğu her türlü şüpheden arınmış ikna edici delillerle tespit edilemediğinden mahkememizin 29.2.2000 tarih 1999/62-15 sayılı kararında ısrar edilerek sanıkların beraetine karar vermek gerekmiştir." gerekçesi ve bir mahkeme üyesinin kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçunun sabit olduğu yönündeki karşı oyu ve oyçokluğuyla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 2.1.2002 gün ve 122474 sayılı "onama" isteyen tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Somut olayda; Köy ihtiyar heyetinin aldığı karar gereği yasaklanan bölgede olaydan 15 gün kadar önce ekili araziye zarar verecek şekilde hayvan otlattığı köy bekçileri tarafından belirlenen sanık Cemalettin B'a köy muhtarı olan maktul Sadık K. tarafından ceza yazıldığı, sanığın bu tarihten sonra bekçilere ve ihtiyar heyetine sözlü hakaretlerde bulunmaya başladığı, olaydan bir gün önce yine yasak yerde hayvan otlatırken köy bekçileri tarafından görülerek uyarılması üzerine "muhtarınız, azanız, hiçbir Allah'ın kulu beni buradan çıkaramaz" diyerek gıyabında köy muhtarına küfür ettiği ve "muhtarı dövsem üç ay ceza alırım" diye söylediği, bu davranışının köy bekçileri tarafından kendisine bildirilmesi üzerine maktul muhtar Sadık'ın yasak yerde hayvan otlattığı için yeniden bir ceza yazarak makbuzunu olay sabahı 07.30 sıralarında köy bekçisi Muharrem'le sanığa gönderdiği, ceza makbuzunu alan sanığın "ben şimdi onun a... sinkaf ederim" diyerek maktul muhtarın evine giderek küfür edip masaya vurduğu ve "bunu senin yanına koymam" diyerek tehdit ettiği, köy bekçileri Muharrem ile İsmail'in sanığı tutarak dışarı çıkardıkları, maktul muhtar Sadık Karayel'in bekçileri malzeme almaya gönderdikten sonra kendi kamyonuna binerek köy konağı inşaatının yanına geldiği, orada karşılaştığı yeğeni Satılmış Karabulut'a olayı anlatıp konuştukları sırada sanık Cemalettin ile babası olan diğer sanık Muharrem'in birlikte maktulün yanına gelerek küfür edip, tehdit ettikleri, yakasından tutup itelemeye başladıkları, gömleğinin sağ cebi sökülen maktulün de kendisini savunmaya çalıştığı, tanık Satılmış'ın sanıklara engel olmak için araya girmesini fırsat bilen maktul Sadık'ın sanıkların ellerinden kurtulup ilerideki aracına doğru gitmeye çalıştığı sırada yere yığılarak öldüğü, sanıkların tevil yollu ikrarları, tanık anlatımları ve dosyada mevcut diğer kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Sanıkların beraatlerine karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıkların eylemleri ile maktul Sadık'ın ölümü arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, dolayısıyla kastı aşan etkili eylem suçunun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konusunun hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından öncelikle kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçunun hukuki yapısı ve özellikleri üzerinde durulmalı, dosyadaki kanıtlar karşısında maktul Sadık'ın ölüm nedeninin belirlenip belirlenmediği tartışılmalı, sanıkların hareketlerinin etkili eylem sayılıp sayılamayacağı ve eylemleri ile ölüm nedeni arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı ortaya konularak, kastı aşan etkili eylem suçunun oluşup oluşmadığı belirlenmelidir.
Failin irade etmediği sonuçtan sorumlu tutulmaması, genel kural gereğidir. Ancak TCY'nın 45. maddesi, istenmemiş olan sonuçların da bazı hallerde açık bir yasa kuralı ile faile yüklenebileceğini kabul etmiştir. Objektif sorumluluk olarak adlandırılan bu istisnalardan biri de TCY'nın 452. maddesinde düzenlenen kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçudur.
Bu maddede; "Katil kastıyla olmayan darp ve cerh veya bir müessir fiilden telefi nefis husule gelmiş olursa fail, 448'inci maddede beyan olunan ahvalde sekiz, 449'uncu maddede yazılı ahvalde on ve 450'nci maddede muharrer ahvalde onbeş seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapse mahkum olur.
Eğer telefi nefs failin fiilinden evvel mevcut olup da failce bilinmeyen ahvalin birleşmesi veyahut failin iradesinden hariç ve gayrimelhuz esbabın inzimamı ile vukua gelirse, 448'inci maddede beyan olunan ahvalde beş seneden, 449'uncu maddede muharrer ahvalde yedi seneden ve 450'nci maddede yazılı ahvalde fail on seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası ile cezalandırılır." denilmektedir.
Bu suçun unsurları ise;
Failin etkili eylem kastıyla hareket etmesi,
Ölümün meydana gelmesi,
Fiil ile ölüm sonucu arasında nedensellik ( illiyet )bağının bulunmasıdır.
Kullanılan etkili eylemin niteliği, bu suçun oluşumu açısından önemli değildir. Ancak, etkili eylemden söz edilebilmesi için, mağdura yöneltilen bir hareketin varlığı ve bu hareketin "cisme eza verme", "sıhhati ihlal" veya "akli melekelerde karışıklık" neticelerinden birini meydana getirmesi gereklidir. Bu sonuçlardan birini meydana getiren iteleme hareketi de, bu yönü itibariyle etkili eylemdir. Ancak, bu suçun maddi unsurunu oluşturan hareketin suç teşkil edebilmesi için bilerek ve istenerek, başka deyişle etkili eylem kastıyla ve iradi olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Nitekim Yerel Mahkeme direnme kararında dayanak olarak gösterilen Ceza Genel Kurulumuzun 7.10.1985 gün ve 362-500 sayılı kararında da bu prensipten hareketle, ittirmenin etkili eylem olduğu kabul edilmiş, fakat suça varlık verenin irade olduğu, bu bakımdan irade dışı hareketlerin ( refleks ve şuursuz hareketler )belli bir sonuç meydana getirse bile manevi unsur yokluğu nedeniyle suç oluşturmayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, failin eylemi ile ölüm sonucu arasında nedensellik bağının bulunması, başka bir deyişle, kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürmenin söz konusu olabilmesi için, ölümün failin etkili eylem sayılan hareketinden doğmuş olması gerekir. Bu suçta, sübjektif takdirin önemi bulunmadığından, failin de ölüm sonucunun meydana gelebileceğini öngörebilir durumda olması aranmaz. Fail yaptığı hareket sonucunda mağdurun ölebileceğini aklından bile geçirmemiş, hatta bunu tahmin edebilecek tecrübe veya bilgiye sahip bulunmamış olsa bile, hareketiyle sonuç arasında objektif uygunluk bulunduğu takdirde nedensellik bağı mevcuttur.
Bu açıklamalardan sonra somut olayı değerlendirdiğimizde;
Maktul Sadık'ın olay yerinden ayrılmak isterken yere yığılıp öldüğü, kolluk güçlerine de maktulün itişip kakışma sırasında kalp krizi geçirerek öldüğünün bildirildiği, olaya dair bilgileri elde ettikten sonra C.Savcısı ile birlikte cesedin muayenesini yapan hekimin mevcut bulgulara göre maktul Sadık'ın ölüm nedenini kalp krizi olarak belirlediği, yargılama sırasında katılan vekilinin; eylemin kasten adam öldürme suçunu oluşturduğunu, ölüm nedenine katılmadıklarını, ceset Adli Tıp Kurumuna gönderildiği takdirde ölümün kalp krizinden meydana gelmeyip, doğrudan sanıkların etkili eyleminden meydana geldiğinin anlaşılacağını ileri sürüp talep de bulunması nedeniyle Yerel Mahkemece; dosyanın Adli Tıbba gönderilerek; maktulün ölüm nedeni, ölümün sanıkların maktulle itişip tartışarak onu itelemeleri nedeniyle çabuklaşıp çabuklaşmadığı, ölümle sanıkların fiilleri arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı ve olayda TCY'nın 452/2. maddesinin uygulanmasının mümkün olup olmadığı hususlarında görüş istenmesi üzerine Adli Tıp 1. İhtisas Kurulunca 29.9.1999 gün ve 917 sayı ile ; "zamanında üç boşluk açılarak otopsi yapılıp kesin ölüm nedeni araştırılmadığından ve fethi kabir yapılmak suretiyle çıkarılacak cesede yapılacak otopside alınacak organ parçalarında çürüme ve otoliz nedeniyle makroskopik ve mikroskopik değerlendirme mümkün olmadığından, mevcut bulgularla kişinin ölüm nedeni belirlenemeyeceği ve sorulan hususlarda kanaat beyan edilemediğinin" belirtildiği anlaşılmaktadır.
Ölümün üzerinden zaman geçmesi nedeniyle cesetten alınacak parçalar üzerinde yapılacak incelemeler ile bir sonuca ulaşılması mümkün olmadığına göre, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun ölüm nedeni konusunda görüş belirtememesi doğaldır. Ancak sanık Cemalettin; tartıştıkları sırada kendisinin herhangi bir hareketi olmaksızın tanık Satılmış'la aralarına yığılan maktulün kalp krizinden öldüğünü savunmuş, görgü tanığı Satılmış'ta; her iki sanığın itelemeleri üzerine mağdurun kendini savunmaya çalıştığını, kendisinin aralarına girdiğini, maktul Sadık'ın olay yerinden ayrılmak istediği sırada yere yığılarak kalp krizi geçirdiğini ve öldüğünü belirtmiştir. Katılan vekili ise, suç niteliğinin ağırlaşması sonucuna yönelik olarak ölümün, kalp krizi gibi bir neden eklenmeksizin doğrudan doğruya sanıkların etkili eyleminden meydana geldiğini iddia etmiştir. Ancak, ceset üzerinde mevcut metotlarla yapılacak tıbbi araştırma sonucu katılanın bu iddiasının kanıtlanamadığı Adli Tıp Kurumu yazısından anlaşılmaktadır. Öte yandan, kalp rahatsızlığı bulunan ve kendisine yönelik etkili eylem sonrasında yere yığılan ve kısa süre içinde olay yerinde öldüğü belirlenen maktul ve olay hakkındaki bilgileri alan bilirkişi hekimin C.Savcısı tarafından gerçekleştirilen ölü muayene işlemi sırasında hazır bulunarak cesedi ve bulguları da gördükten sonra, mevcut bulgular karşısında, 59 yaşında, 170 cm boyunda ve 80-90 kg ağırlığındaki maktul Sadık'ın ölüm nedeninin kalp krizi olduğunu belirttiğine göre, maktulün ölüm nedeninin kalp krizi olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçunun oluşabilmesi için ölümün kalp krizinden meydana gelmesi gerekmeyip, eylem ile uygun nedensellik bağının bulunması koşuluyla, ölümün beyin kanaması ya da inhibisyon gibi herhangi bir nedenle meydana gelmesi halinde de bu suç oluşacaktır.
Öte yanda, yasak yerde hayvan otlattığı belirlenen sanık Cemalettin'e muhtar olan maktul Sadık tarafından ceza takdir edilmesi nedeniyle içerleyen ve bunu söz ve davranışları ile belli eden sanıkların olaydan önceki ve olay sırasındaki olumsuz söz ve davranışları ile maktulün itidalli yaklaşımı dikkate alındığında, öfkeli ve saldırgan davranışlar sergileyen sanıkların, yakasına yapışarak maktulü iteleme biçimindeki davranışlarının şuursuz ve refleks olarak nitelendirilemeyeceği ve olayda etkili eylem kastıyla hareket ettikleri açıktır.
Sanıkların etkili eylemleri ile ölüm arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığına gelince;
Yerel Mahkeme, ölüm nedeninin kalp krizinden meydana geldiğinin kabulü durumunda dahi, sanıkların hakaret, tehdit ya da iteleme şeklindeki davranışlarından hangisinin maktulde kalp krizine neden olduğunu belirlemenin mümkün olmadığını belirtmekte ise de, sanık Cemalettin'in sabah evine gidip yumruğunu masaya vurarak hakarette bulunup tehdit etmesine karşın herhangi bir rahatsızlık belirtisi göstermeyen ve sağlıklı bir şekilde günlük yaşantısına devam eden maktulün, bundan bir süre sonra gerçekleşen olayın ikinci aşamasında her iki sanık tarafından yakasından tutulup gömlek cebinin sökülmesine neden olacak biçimde kuvvet kullanılarak etkili eylem kastıyla ve iradi olarak itelenmesi üzerine araya inkıta girmeden, bu eylem nedeniyle duyduğu stres ve sarf ettiği eforun etkisiyle rahatsızlığının akut hale dönüşerek olay yerinde kalp krizinden öldüğü göz önüne alındığında, kalp krizi geçirip ölmesine neden olan davranışın sanıkların etkili eylemi olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda, sanıkların etkili eylemi ile bunun doğal sonucu olarak geçirdiği kalp krizinden hayatını kaybeden maktulün ölümü arasında uygun nedensellik bağı bulunmaktadır.
Bu itibarla, somut olayda kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçunun unsurları oluşmuştur. Sanıkların beraatine ilişkin Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi ise, Yerel Mahkeme direnme kararında belirtilen gerekçenin haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek, onanması gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 12.2.2002 günü tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oyçokluğu ile karar verildi.

İyi çalışmalar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay kararı eser sözleşmesi ile alakalı? sailor1981 Meslektaşların Soruları 3 25-09-2011 15:33
İlliyet bağı hk. Av.Naci Kılıçarslan Meslektaşların Soruları 0 18-06-2011 13:13
yargıtay kararı arıyorum yargıtay 10.ceza dairesi müebbet Meslektaşların Soruları 4 16-12-2010 14:00
İşsizlik ödeneğine hak kazanmanın şartlarıyla alakalı Yargıtay Kararı Hasan Bahadır Büyükavcı Meslektaşların Soruları 8 02-07-2009 16:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05694604 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.