Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Anonim Şirkette Eski Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu (ttk.337,340,336 Ve 309)

Yanıt
Old 27-01-2006, 21:35   #1
Saim Dikici

 
Varsayılan Anonim Şirkette Eski Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu (ttk.337,340,336 Ve 309)

Tartışmak istediğim bir konu var:

OLAY:

5 ortaklı bir Anonim şirkette 3 kişilik yönetim kurulu var. Şirket varlıklarından şirket ortaklarından dördünün şahsi harcamaları karşılanıyor. Diğer ortağın kişisel harcamaları karşılanmıyor. Şahsi harcamaların karşılanması yönünde ne bir Genel Kurulu kararı ne de yönetim kurulu kararı yoktur ancak sürekli olarak dört ortağın tüm harcamaları şirket hesabından ödeniyor. Genel kurul yapılmadan şirketin tüm hissedarları hisselerinin tamamını 1.000.000 YTL bedelle beş kişiye satıyor. Ödenen bedel şirketin satış anındaki reel değerini yansıtmaktadır . Bu şekilde eski ortakların hepsi şirketten ayrılıyor.

Şirketin yeni ortakları Genel Kurul toplantısı yapıp, aralarından yeni bir Yönetim Kurulu ve denetim kurulu tayin ediyorlar.

Yeni yöneticiler TTK.337. maddenin yükümlülüğünü de gözeterek, şirket kayıtları üzerinde yaptıkları incelemede eski ortakların şahsi harcamaları için 500.000 YTL şirket kasasından karşılandığını tespit edip bu durumu denetim kuruluna bildiriyorlar.

Genel Kurul toplanıp, eski yönetim kurulu ve denetim kuruluna karşı TTK.341, 340, 309 ve 336. maddeler temelinde şahsi sorumluluk davası açılmasına karar veriyor.

Yeni yönetim kurulu avukatları aracılığıyla eski yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler aleyhine 500.000 YTL ve işlemiş-işleyecek faizinin tahsili amacıyla tazminat davası açıyorlar.



İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİ:



Madde 337 - Yeni seçilen veya tayin olunan idare meclisi azaları, selef- lerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecburdurlar. Aksi halde seleflerinin mesuliyetlerine iştirak ederler.

3. Mesuliyet:
a) Haller:

Madde 336 - İdare meclisi azaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler.


1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vuku bulan ödemelerin doğru olmaması;
2. Dağıtılan ve ödenen kar paylarının hakiki olmaması;
3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların
İntizamsız bir surette tutulması;
4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair
Vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.

Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince
İdare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazım gelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz.

Madde 340 – 336 ve 337 nci maddelerin hükümleri gereğince idare meclisi
Azalarına yükletilen mesuliyet hakkında 309 uncu madde hükmü de tatbik olunur.

f) Şirket namına açılacak dava:

Madde 341 - Umumi heyet; idare meclisi azaları aleyhine dava açılmasına karar verirse yahut dava açılmamasına karar verilip de esas sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahipleri dava açılması reyinde bulunursa, şirket, bu karar veya talep tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur. Bu müddet geçirilmesiyle dava hakkı düşmez. Murakıpların ve alacaklıların vekilinin mesuliyeti hakkındaki hükümler mahfuzdur.
Şirket namına dava açmak, murakıplara aittir. Ancak azlığın reyiyle dava açılması halinde, azlık, murakıplar dışında bir vekil tayin edebilir. Dava açılması reyinde bulunan pay sahipleri hisse senetlerini şirketin zarar ve ziyanına karşı teminat olarak davanın sonuna kadar merhun kalmak üzere muteber bir bankaya yatırmaya mecburdurlar. Davanın reddi halinde pay sahipleri yalnız şirkete karşı tazminat ile mükelleftirler.

II - Müşterek hükümler:
1. Tazminat talebi:

Madde 309 - Şirketin 305, 306, 307 ve 308 inci maddelerde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde, bundan, dolayısiyle zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dava hakları vardır. Ancak, hükmolunacak tazminat şirkete verilir.
Şirketin iflası halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz
oldukları haklar iflas idaresine ait olur. Bu hususta İcra ve İflas Kanununun 245 inci maddesi hükmü caridir.
Mesul olan kimselerin cümlesi aleyhinde şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir.
Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.


TARTIŞMA KONUSU SORU:

Yukarıda arz edilen somut olay esas alındığında:

Yeni Yönetim Kurulunun TTK.337. madde hükmü dairesinde tespit ettiği usulsüzlüklerden dolayı eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri sorumlu tutulabilecek midir?

Yasa sorumlu olurlar dediğine göre şirket adına açılacak dava kazanıldığı takdirde şirketin reel değerini ödeyerek hisseleri alan hissedarlar ve tazminatın ödeneceği şirket sebepsiz zenginleşmiş olmayacak mıdır?

Bu konudaki fikirlerinizi öğrenmek istiyorum.

Selam ve Saygılarımla.

Av. Saim DİKİCİ
Old 28-01-2006, 18:16   #2
Saim Dikici

 
Varsayılan

Bir adım daha atalım ve varsayalım ki eski ortaklar şirket varlıklarından kendi şahsi harcamaları için 1.000.000 YTL harcamış olsun! Şirketin hisse devri sırasındaki reel değeri de yine 1.000.000 YTL olsun.

Bu durumda da TK.337 temelinde, eski yöneticilerin sorumluluğuna gidildiğinde, yasa bu şahsi harcamları usulsüz saydığına göre, şirketin yeni sahipleri, şirkete ödedikleri parayı geri almış olmayacaklar mı?

Yani 1.000.000 YTL değerli şirket bedavaya mı gelmiş olacaktır?

Bu konu çok önemli ve ne yazık ki mevcut hükümler son derece yetersiz.
Old 26-10-2010, 14:16   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim Dikici
Tartışmak istediğim bir konu var:

OLAY:

5 ortaklı bir Anonim şirkette 3 kişilik yönetim kurulu var. Şirket varlıklarından şirket ortaklarından dördünün şahsi harcamaları karşılanıyor. Diğer ortağın kişisel harcamaları karşılanmıyor. Şahsi harcamaların karşılanması yönünde ne bir Genel Kurulu kararı ne de yönetim kurulu kararı yoktur ancak sürekli olarak dört ortağın tüm harcamaları şirket hesabından ödeniyor. Genel kurul yapılmadan şirketin tüm hissedarları hisselerinin tamamını 1.000.000 YTL bedelle beş kişiye satıyor. Ödenen bedel şirketin satış anındaki reel değerini yansıtmaktadır . Bu şekilde eski ortakların hepsi şirketten ayrılıyor.

Şirketin yeni ortakları Genel Kurul toplantısı yapıp, aralarından yeni bir Yönetim Kurulu ve denetim kurulu tayin ediyorlar.

Yeni yöneticiler TTK.337. maddenin yükümlülüğünü de gözeterek, şirket kayıtları üzerinde yaptıkları incelemede eski ortakların şahsi harcamaları için 500.000 YTL şirket kasasından karşılandığını tespit edip bu durumu denetim kuruluna bildiriyorlar.

Genel Kurul toplanıp, eski yönetim kurulu ve denetim kuruluna karşı TTK.341, 340, 309 ve 336. maddeler temelinde şahsi sorumluluk davası açılmasına karar veriyor.

Yeni yönetim kurulu avukatları aracılığıyla eski yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler aleyhine 500.000 YTL ve işlemiş-işleyecek faizinin tahsili amacıyla tazminat davası açıyorlar.



İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİ:



Madde 337 - Yeni seçilen veya tayin olunan idare meclisi azaları, selef- lerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecburdurlar. Aksi halde seleflerinin mesuliyetlerine iştirak ederler.

3. Mesuliyet:
a) Haller:

Madde 336 - İdare meclisi azaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler.


1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vuku bulan ödemelerin doğru olmaması;
2. Dağıtılan ve ödenen kar paylarının hakiki olmaması;
3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların
İntizamsız bir surette tutulması;
4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair
Vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.

Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince
İdare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazım gelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz.

Madde 340 – 336 ve 337 nci maddelerin hükümleri gereğince idare meclisi
Azalarına yükletilen mesuliyet hakkında 309 uncu madde hükmü de tatbik olunur.

f) Şirket namına açılacak dava:

Madde 341 - Umumi heyet; idare meclisi azaları aleyhine dava açılmasına karar verirse yahut dava açılmamasına karar verilip de esas sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahipleri dava açılması reyinde bulunursa, şirket, bu karar veya talep tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur. Bu müddet geçirilmesiyle dava hakkı düşmez. Murakıpların ve alacaklıların vekilinin mesuliyeti hakkındaki hükümler mahfuzdur.
Şirket namına dava açmak, murakıplara aittir. Ancak azlığın reyiyle dava açılması halinde, azlık, murakıplar dışında bir vekil tayin edebilir. Dava açılması reyinde bulunan pay sahipleri hisse senetlerini şirketin zarar ve ziyanına karşı teminat olarak davanın sonuna kadar merhun kalmak üzere muteber bir bankaya yatırmaya mecburdurlar. Davanın reddi halinde pay sahipleri yalnız şirkete karşı tazminat ile mükelleftirler.

II - Müşterek hükümler:
1. Tazminat talebi:

Madde 309 - Şirketin 305, 306, 307 ve 308 inci maddelerde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde, bundan, dolayısiyle zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dava hakları vardır. Ancak, hükmolunacak tazminat şirkete verilir.
Şirketin iflası halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz
oldukları haklar iflas idaresine ait olur. Bu hususta İcra ve İflas Kanununun 245 inci maddesi hükmü caridir.
Mesul olan kimselerin cümlesi aleyhinde şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir.
Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.


TARTIŞMA KONUSU SORU:

Yukarıda arz edilen somut olay esas alındığında:

Yeni Yönetim Kurulunun TTK.337. madde hükmü dairesinde tespit ettiği usulsüzlüklerden dolayı eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri sorumlu tutulabilecek midir?

Yasa sorumlu olurlar dediğine göre şirket adına açılacak dava kazanıldığı takdirde şirketin reel değerini ödeyerek hisseleri alan hissedarlar ve tazminatın ödeneceği şirket sebepsiz zenginleşmiş olmayacak mıdır?

Bu konudaki fikirlerinizi öğrenmek istiyorum.

Selam ve Saygılarımla.

Av. Saim DİKİCİ

Tartışalım mı?
Old 23-09-2012, 12:37   #5
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Dikici,
Alıntı:
Yazan Saim Dikici
...5 ortaklı bir Anonim şirkette 3 kişilik yönetim kurulu var. Şirket varlıklarından şirket ortaklarından dördünün şahsi harcamaları karşılanıyor. Diğer ortağın kişisel harcamaları karşılanmıyor...


Bu 5.si, şirketin 5.sini tamamlamak için giren korsan ortak sanırım

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
...Şahsi harcamaların karşılanması yönünde ne bir Genel Kurulu kararı ne de yönetim kurulu kararı yoktur ancak sürekli olarak dört ortağın tüm harcamaları şirket hesabından ödeniyor...
Yukarıdaki anlatımın klasik; şirketin, ortağına borç para vermesi işlemi olduğu kanaatindeyim.

Biliyorsunuz 6102 sayılı TTK'da bununla ilgili:
m.358: " İştirak taahhüdünden doğan borç hariç, pay sahipleri şirkete borçlanamaz. Meğerki, borç, şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin işletmesi gereği olarak yapılmış bulunan bir işlemden doğmuş olsun ve emsalleriyle aynı veya benzer şartlara tabi tutulsun." şeklinde düzenleme yapılıp;

6103 S.K.'un 24. maddesinde de: "Türk Ticaret Kanununun 358 inci maddesine aykırı şekilde, anonim veya limited şirkete borçlu olan pay sahipleri ve ortaklar, borçlarını, anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde, nakdî ödeme yaparak tamamen tasfiye etmek zorundadır. Borcun kısmen veya tamamen başkası tarafından üstlenilmesi, borç için kambiyo senedi verilmesi, ödeme planı yapılması veya benzeri yollara başvurulması bu madde anlamında tasfiye sayılmaz.
(2) Birinci fıkrada belirtilen süre içinde tasfiye gerçekleşmemişse, Türk Ticaret Kanununun 562 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanır.
(3) Tasfiye süresinin geçmesinden sonra, şirketin alacaklıları, alacakları için, şirkete borçlu olan pay sahibini veya limited şirket ortağını takip edebilir." dendi.

Akabinde Kanun, yürürlüğe girmeden önce:
6102 S.K. m.358: "Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz" şeklinde değiştirilip 6102 S.K. m.24 de yürürlükten kaldırıldı.

(P.S: Somut durum, şirket için vergisel açıdan da 5520 S.K. m.13'teki "transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı" olarak değerlendiriliyor diye biliyorum, -adından da anlaşılacağı üzere ortaklara, şirket kazancı dağıtılmış gibi aslında -. Konunun, vergisel açıdan baş ağrıtma ihtimali daha çok aslında... )

Yani anlatımınızdaki olayda anladığım kadarıyla; devreden eski ortaklar, şirkete, ortaklar cari hesabına göre borçlu görünüyorlar. Dolayısıyla aşağıdaki kararlarda yer alan duruma benzer bir vakıa var ortada:
Yargıtay 11 HD, 09.03.1989 T., E: 1988/4498, K: 1989/1486: "...Dava, TTK.nun 336. ve müteakip maddelerine dayanan bir sorumluluk davası olmayıp eski yönetim kurulu üyesi olan davalının şirketten çektiği avansın geri istenmesine ilişkindir. Böyle bir davada TTK.nun 341. maddesinde öngörülen koşulların varlığı aranmaz. Bu durumda işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması icap ederken dava açılması hususunda genel kurulca verilmiş bir karar bulunmadığından ve davanın şirket adına denetçiler tarafından açılmadığından bahisle dava şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir..."
Yargıtay 11 HD, 05.07.2011 T., E: 2009/12747, K: 2011/8324: "...Davacı vekili, müvekkili şirketin ortaklarından olan G____ K_____'na 28.02.2001 tarihinden 19.10.2001 tarihine kadar şirket hesabından para verilerek bir kısım şahsi ödemelerinin şirketçe yapıldığını, ortağın ölümüyle davalının tek mirasçı olarak kaldığını, ihtara rağmen ödenmeyen ...
Dava, şirket ortağına verilen borç paranın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir..."

Anlatımınızdaki somut vakıanın yukarıdaki şekilde değerlendirilebileceğini ve bu ahvalde; forum konusunda anılan maddelerin uygulanmasını gerektirecek bir konunun var olmadığı sonucuna gidilebileceğini düşünüyorum.

Şirket, ortaklardan, borç aldıkları parayı tahsil yoluna giderse de; yeni ortaklara pay devirlerinin borçlarla yüklü şekilde gerçekleştirildiği ve pay devri bedelinin de bunu ispatladığı ... bla bla... şeklinde savunma yapılabilir...

(diye düşünüyorum )

Saygılar...
Old 23-09-2012, 15:03   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Dikici,


Bu 5.si, şirketin 5.sini tamamlamak için giren korsan ortak sanırım


Yukarıdaki anlatımın klasik; şirketin, ortağına borç para vermesi işlemi olduğu kanaatindeyim.

Biliyorsunuz 6102 sayılı TTK'da bununla ilgili:
m.358: " İştirak taahhüdünden doğan borç hariç, pay sahipleri şirkete borçlanamaz. Meğerki, borç, şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin işletmesi gereği olarak yapılmış bulunan bir işlemden doğmuş olsun ve emsalleriyle aynı veya benzer şartlara tabi tutulsun." şeklinde düzenleme yapılıp;

6103 S.K.'un 24. maddesinde de: "Türk Ticaret Kanununun 358 inci maddesine aykırı şekilde, anonim veya limited şirkete borçlu olan pay sahipleri ve ortaklar, borçlarını, anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde, nakdî ödeme yaparak tamamen tasfiye etmek zorundadır. Borcun kısmen veya tamamen başkası tarafından üstlenilmesi, borç için kambiyo senedi verilmesi, ödeme planı yapılması veya benzeri yollara başvurulması bu madde anlamında tasfiye sayılmaz.
(2) Birinci fıkrada belirtilen süre içinde tasfiye gerçekleşmemişse, Türk Ticaret Kanununun 562 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanır.
(3) Tasfiye süresinin geçmesinden sonra, şirketin alacaklıları, alacakları için, şirkete borçlu olan pay sahibini veya limited şirket ortağını takip edebilir." dendi.

Akabinde Kanun, yürürlüğe girmeden önce:
6102 S.K. m.358: "Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz" şeklinde değiştirilip 6102 S.K. m.24 de yürürlükten kaldırıldı.

(P.S: Somut durum, şirket için vergisel açıdan da 5520 S.K. m.13'teki "transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı" olarak değerlendiriliyor diye biliyorum, -adından da anlaşılacağı üzere ortaklara, şirket kazancı dağıtılmış gibi aslında -. Konunun, vergisel açıdan baş ağrıtma ihtimali daha çok aslında... )

Yani anlatımınızdaki olayda anladığım kadarıyla; devreden eski ortaklar, şirkete, ortaklar cari hesabına göre borçlu görünüyorlar. Dolayısıyla aşağıdaki kararlarda yer alan duruma benzer bir vakıa var ortada:
Yargıtay 11 HD, 09.03.1989 T., E: 1988/4498, K: 1989/1486: "...Dava, TTK.nun 336. ve müteakip maddelerine dayanan bir sorumluluk davası olmayıp eski yönetim kurulu üyesi olan davalının şirketten çektiği avansın geri istenmesine ilişkindir. Böyle bir davada TTK.nun 341. maddesinde öngörülen koşulların varlığı aranmaz. Bu durumda işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması icap ederken dava açılması hususunda genel kurulca verilmiş bir karar bulunmadığından ve davanın şirket adına denetçiler tarafından açılmadığından bahisle dava şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir..."
Yargıtay 11 HD, 05.07.2011 T., E: 2009/12747, K: 2011/8324: "...Davacı vekili, müvekkili şirketin ortaklarından olan G____ K_____'na 28.02.2001 tarihinden 19.10.2001 tarihine kadar şirket hesabından para verilerek bir kısım şahsi ödemelerinin şirketçe yapıldığını, ortağın ölümüyle davalının tek mirasçı olarak kaldığını, ihtara rağmen ödenmeyen ...
Dava, şirket ortağına verilen borç paranın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir..."

Anlatımınızdaki somut vakıanın yukarıdaki şekilde değerlendirilebileceğini ve bu ahvalde; forum konusunda anılan maddelerin uygulanmasını gerektirecek bir konunun var olmadığı sonucuna gidilebileceğini düşünüyorum.

Şirket, ortaklardan, borç aldıkları parayı tahsil yoluna giderse de; yeni ortaklara pay devirlerinin borçlarla yüklü şekilde gerçekleştirildiği ve pay devri bedelinin de bunu ispatladığı ... bla bla... şeklinde savunma yapılabilir...

(diye düşünüyorum )

Saygılar...

Teşekkürler sayın Öksüz.

Soru 6762 sayılı kanun zamanında sorulan bir soru. Haliyle maddelerin de eski kanun maddelerini işaret ediyor olması doğal.

Diğer yandan eski kanun zamanında harcamalar yapılmış, bu itibarla borç yasağı ile ilgili yeni hükümlerle bu soruda aslında pek işimiz olmayacak.

Sorulan husus; koyulaştırdığım son paragrafta belirttiğiniz kısımla ilgilidir. Bu payları eski ortaklardan devralan kişilerin payları devraldığı tarihteki şirket reel değerine göre aldıkları gerçeği de gözetildiğinde, yeni yönetim ve hissedarlar olarak devir öncesi şirketten yapılan harcamaları şirkete ödenmek üzere istemeleri durumunda bu durum hakkın kötüye kullanılması ya da sebepsiz zenginleşme kapsamına girer mi, hususudur.

Not:Olaydaki talep şirket adına ve şirkete ödenmek kaydıyla olmaktadır.
Old 23-09-2012, 16:31   #7
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Dikici,
Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
...Soru 6762 sayılı kanun zamanında sorulan bir soru. Haliyle maddelerin de eski kanun maddelerini işaret ediyor olması doğal. ...

İşaret edilen maddeler, eski kanun maddelerini işaret ettiğinden yanlıştır/bu yüzden uygulanmasın demiyorum; sanırım yanlış anlaşıldı. Forumda belirtilen maddeler, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen maddeler (6762 sayılı TTK m.336 vd). Oysa ki somut vakıa:
Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
...klasik; şirketin, ortağına borç para vermesi işlemi olduğu kanaatindeyim...

Alıntıladığım yargıtay kararları da eski kanun dönemine ait kararlar zaten ve somut durumun da Y.K. üyelerinin sorumluluğuna ilişkin değil; alıntıladığım kararlardaki durumlardan olduğunu düşünüyorum...

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
...Diğer yandan eski kanun zamanında harcalamalar yapılmış, bu itibarla borç yasağı ile ilgili yeni hükümlerle bu soruda aslında pek işimiz olmayacak. ...

Yeni Kanunun ilgili maddelerini belirtme sebebim: "yukarıda belirttiğim hususun şirketlerde çokça yaşanmasından mütevellit yeni kanunda buna ilişkin düzenleme de yapılmaya çalışıldı ama..." anlamında idi.
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=12792
Gerekçesinden: "...ticaret hayatında yaygın olan, kazandığı boyutlar dolayısıyla verdiği zararlar bir hayli genişlemiş bulunan, bir kötü ve sakat uygulamayı önlemeyi amaçlamaktadır. Çünkü, hükümle paysahiplerinin şirkete karşı borçlanmalarının yani, sermaye taahhüdü dahil, birçok iş ve işlemde şirket kasasını kullanmalarının, kişisel harcamalarını bu kanaldan yapmalarının, hatta şirketten para çekmelerinin engellenmesi amaçlanmaktadır. Hükme aykırılık, aynı zamanda cezaî yaptırıma da bağlanmıştır..."

Kısaca somut olaya ilişkin, ikame edilmesi gereken/edilecek davanın bu:
Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
...Yeni yöneticiler TTK.337. maddenin yükümlülüğünü de gözeterek, şirket kayıtları üzerinde yaptıkları incelemede eski ortakların şahsi harcamaları için 500.000 YTL şirket kasasından karşılandığını tespit edip bu durumu denetim kuruluna bildiriyorlar.

Genel Kurul toplanıp, eski yönetim kurulu ve denetim kuruluna karşı TTK.341, 340, 309 ve 336. maddeler temelinde şahsi sorumluluk davası açılmasına karar veriyor...

değil de; ortakların şirkete olan borcunu talep olabileceğini izaha çalışmıştım

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
...Anlatımınızdaki somut vakıanın yukarıdaki şekilde değerlendirilebileceğini ve bu ahvalde; forum konusunda anılan maddelerin uygulanmasını gerektirecek bir konunun var olmadığı sonucuna gidilebileceğini düşünüyorum...


(P.S: Çünkü anlatımınızı Y.K'nun zimmetinde para tutması v.b. değil de ortaklar cari hesabına göre ortakların şirkete borçlu oldukları durum var, olarak anlıyorum? )

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
...Sorulan husus; koyulaştırdığım son paragrafta belirttiğiniz kısımla ilgilidir. Bu payları eski ortaklardan devralan kişilerin payları devraldığı tarihteki şirket reel değerine göre aldıkları gerçeği de gözetildiğinde, yeni yönetim ve hissedarlar olarak devir öncesi şirketten yapılan harcamaları şirkete ödenmek üzere istemeleri durumunda bu durum hakkın kötüye kullanılması ya da sebepsiz zenginleşme kapsamına girer mi, hususudur.

Not:Olaydaki talep şirket adına ve şirkete ödenmek kaydıyla olmaktadır.
Şirket ayrı bir tüzel kişiliktir ve alacaklıdır (A). Eski ortaklar (B), A'dan borç alıp kullandıkları için şirkete borçludurlar. Yeni ortaklar (Ü), A'yı satın alırken B'nin borçlarından daha az bedelle satın almıştır. Bu durumda borcun A'ya ödenmesi gerekir ve A'nın sebepsiz zenginleşmesi söz konusu olamaz. Ama borcu B öderse; Ü, sebepsiz zenginleşecektir (A'nın asıl değeri, Ü'nün satın aldığı değere B'nin borcu eklenince çıkan değerdir, şeklindeki açıklamanızı kabulle)...

P.S: 5520 S.K. m.13 de (başınızın belada olduğu vergi dairesi değilse ) güzel bir madde: "... ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.

İlişkili kişi; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi ... nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi ... ifade eder. Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dahil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılır..."

Belki ortaklar, şirkete borçlu dahi değil; örtülü kazanç dağıtımı vardır

Saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dernek Eski Yönetim Kurulu Hakkında Sorumluluk Davası Jackal14 Meslektaşların Soruları 1 26-07-2006 13:52
Anonim Şirkette Ortağın Çıkarılması özlem özdemir Hukuk Soruları Arşivi 4 11-07-2006 15:11
Limited Şirkette Ortaklar Genel Kurulu Av. Öncü Serter Hukuk Soruları Arşivi 1 23-06-2006 12:10
A.Ş Yönetim Kurulu Üyelerinin mesuliyetinin Sınırlandırılması Marmara24 Meslektaşların Soruları 5 30-03-2004 12:33
Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyesinin Sorumluluğu mustione Hukuk Soruları Arşivi 1 05-05-2002 11:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05405903 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.