Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Bekar kadınların anne olma hakkı?

Yanıt
Old 14-02-2007, 18:26   #61
Hekimbaşı

 
Varsayılan Öyle birşey yok

Sn.Kayar,

Bekar kadınların anne olmalarına karşı olduğumu ve bunu rahatça ifade ettiğimi de nereden çıkarttınız? Yoksa yazdıklarınızı ben mi yanlış anladım? Doğru anladıysam, teessüf ederim.

Saygılarımla,
Old 14-02-2007, 18:33   #62
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı,

Bekar kadınların anne olmalarını destekliyor musunuz?

Siz desteklemiş ve ben yanlış anlamışsam,teessüf değil,teşekkür ederim.

Saygılar
Old 14-02-2007, 19:06   #63
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Kayar,

Herhalde meşguliyetleriniz arasında 53 ü gözden kaçırıp sadece 55 i okudunuz.

55, sperm bankalarına sadece belli koşullarda ve sıkı bir denetleme altında izin verilmesiyle ilgili, Sn.Sevil' in görüşlerini destekler nitelikte idi.

53 ise doğanın gerçekleri nedeniyle bekar hanımların anne olmasına engel olunamayacağı, dolayısıyla bunun tartışmaya bile konu edilemeyeceği, ve hukukla ilişkisinin ancak doğumdan sonraki aşamayla ilgili olabileceğine ilişkindi. Hiçbir satırında da sahipsiz çocuklara ilişkin bir duygu sömürüsü yer almamaktadır.

Sahipsiz çocuklar konusu, taşıyıcı annelik ve sperm bankası yoluyla babası belli olması özellikle istenmeyen bekar annelik girişimlerine yönelik ifade edilmiştir. Bunları asla kabul edemem; ırkçılık, veya 'benim kanımdan olsun' psikozu, ya da doğacak çocuğa karşı yapılmış haksızlık olarak görürüm.

Kaldı ki; çocuğun babası belli olmasın diye yapılan girişimleri, 'neden çocukların ruh sağlığı hep kadınlara hatırlatılıyor' gerekçesi ile savunmak da pek uygun düşmez herhalde; değil mi? Bu tür girişimlerde bulunanların anne olmaya neden uygun olamayacağını da 55 de belirttim.

Saygılarımla,
Old 14-02-2007, 19:10   #64
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı

Tarafınızdan yazılan Mesaj no :61 aynen şöyledir.
Alıntı:
Bekar kadınların anne olmalarına karşı olduğumu ve bunu rahatça ifade ettiğimi de nereden çıkarttınız?

Saygılarımla
Old 14-02-2007, 21:15   #65
A.Turan

 
Varsayılan 1. bölüm


Sperm bankasından sperm satın alarak anne olmanın hukuki, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi çok yönlü sonuçları olacağını düşünüyorum.
Kimi katılımcılar biz kendimizi toplumsal değerlere göre mi yapılandıracağız diyerek toplum baskısın reddederken kimi katılımcılarımız bu olayı modernite ile eşleştiriyor ve destekliyor. Kimi katılımcılar ise kadın hakkı çerçevesinden bakarak kadının erkek egemen topluma başkaldırısının önemli simgesel köşe taşlarından biri olarak değerlendiriyor. Kimi katılımcılar nasıl ki evli biri çocuk yapmaya zorlanamazsa bekâr biri de yapmamaya zorlanamaz diyor.

Şimdi kafama takılanları sormalıyım?
Öncelikle sperm bankasından sperm satın alarak hamile kalan kadının evli yahut bekâr olmasının arkasında ne gibi farklar vardır? Bunun hukuksal sonuçları nelerdir? Evli bir kadın sperm satın alarak çocuk doğurduğunda evlilik içinde doğan çocuğun babası doğuran kadının kocası karinesine göre bu çocuk nüfusa kayıt yapılırken baba hanesine kayıt yapılacak dolayısıyla doğuran kadının kocası gerçeğe aykırı beyanla baba olacaktır? Bunu duyan Cumhuriyet Savcısının nüfus kaydının iptali için dava açması gereklidir. Açtığında ne olacak? Diyelim ki C.Savcısı duymadı, ilerde bir gün spermin sahibi olan Coni çıkageldi. Ya bana şu kadar para verirsiniz ya da çocuğa gerçek babası benim diye açıklarım dedi? Şimdi aile ne yapacak? Önünde iki yol var ya coniyi şikayet edecek çocuğun kafası karışacak ya da coniye para verecek. Bundan başka bir gün mahallenin dedikoducusu paparazzi teyze çocuğun kulağına babasının aslında Cevat değil Coni olduğunu fısıldadığında çocuğun içine bir kor ateş düşecek. Ben gerçek babamı bulmalıyım diyerek yollara düşecek. Peki bu çocuğa sıkıntı çektirmeye hakkı var mı doğuran kadının? Kaçınılmaz olarak yaşadığımız toplumda kimi imalarla hatta bazen açık ithamlarla karşılaşacak. Bu anneye bu hakkı verecek miyiz? Ne kadar bireyci olmalıyız? Ne kadar toplumcu? Bunun ortası var mıdır? Varsa neresidir? İlerde miras sorunu olabilir mi? Mirastan yararlanmak isteyen kocanın yakınları ne gibi davalar açabilirler?
.. Devam edecek..
Old 14-02-2007, 21:38   #66
Av.Ateş

 
Varsayılan Sayın Kayar'a teşekkürlerle

Sayın Turan'ın devam edecek yazı dizisini bölmek istemezdim ama bir iki cümle yazmak istedim ben de.

Baştan beri yazılan mesajları dikkatimi vererek okumaya çalıştım ve tartışmanın özellikle bekar kadınların anne olmaması gerektiği fikrinde olan sayın üyeler tarafından maalesef toplumcu-bireyci bakış açısıyla ele alınarak daraltıldığını fark ettim. Buradan bakınca bu tartışmanın dibi yok gibi görünüyor.Bu anlamda Sayın Turan'ın soruları tartışmayı başka bir boyuta çekecek yeterlilikte görünüyor.

Kendi fikrimi de belirteyim ki; ben kesinlikle bekar kadınların da anne olabileceklerine inanıyorum.Anne olmak "toplumun" bize öğrettiği şekliyle bir görev ya da bir iş değildir.Anne olmak sadece ve sadece bir haktır ve bir kadının bu hakkını kullanmasına engel olacak hiçbir hukuki argüman yoktur.Toplumsal olanları gözetmekse tamamen bekar anne olmak isteyen kadının inisayitifindedir.

Saygılar...
Old 21-02-2007, 19:35   #67
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

"Sperm Almayı Seçmek Kadının Üreme Hakkı"

Amado: "Sperm bankasına tepkilerin nedeni kadının cinselliği ve bedeninin kontrol edilmek istenmesi. Bir kadının kendi bedeni üzerinde hak sahibi olması, insan haklarının parçasıdır." Morgül: "Kadın her insan gibi hayalini gerçekleştirmek istiyor."
BİA Haber Merkezi /16/02/2007 Nilüfer ZENGİN
-
BİA (İstanbul) - Türkiye'de son günlerde bir mankenin ABD'de bir sperm bankasından sperm alarak hamile kalması gündemde.

Kadınların sperm bankasına başvurması hakkında, bianet'e konuşan Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği'nden Liz Amado, kadınların sperm bankasından sperm almasının doğurganlık hakları çerçevesinde görülmesi gerektiğini söyledi.

İstanbul Dergisi Yayın Yönetmeni Tan Morgülde, bu tartışmanın Türkiye'de kadın olmanın ne kadar meşakkatli bir durum olduğuna işaret ettiğini belirtiyor.

Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği Koordinatörü Amado, gebe kalmak için sperm bankasına başvurmanın bir kadının tamamen kendi bedeni ve cinselliğiyle ilgili temel bir seçim hakkı olduğunu düşünüyor.

Bir kadının kendi bedeni üzerinde hak sahibi olmasının, insan haklarının bir parçası olduğunu belirten Amado, "kadının bu konuda uğradığı taciz ya da ayrımcılık bu hakkın ihlaline giriyor" diyor.

"Bu konu doğurganlık hakları çerçevesinde ele alınmalıdır"

Amado, "bir kadının çocuk sahibi olmaya ya da olmamaya karar verme hakkına sahip olması gibi, sperm bankasından sperm almasının da doğurganlık hakları çerçevesinde görülmesi gerekir" dedi.

"Standart bir aile kavramı yok"

Amado, "aile kavramları değişik biçimlerde düşünülebilir" diyen, aile kavramının sadece anne-baba ve çocuğun bir araya gelmesinden oluşan bir kavram olmadığını belirtti.

Bankadan alınan spermle doğan çocuğun toplumda dışlanması konusunda Amado, "birçok çocuk, etnik kimlik, ailelerin sosyo-ekonomik koşulları gibi nedenlerle de büyürken dışlanıyor, bunun bir başı-sonu yok" diye konuştu.

"Kadınların namusu ve cinselliği kontrol altına alınmak isteniyor"

Sperm bankasına tepkinin ardında ataerkil bakış açısının olduğunu belirten Amado, bu konunun kadınların namuslarının ve cinselliklerinin kontrol altına alınmak istenmesiyle ilgili olduğunu söyledi

Gazeteci Morgül ise durumu, "Her geçen gün, sanki çok da ihtiyacımız varmış gibi, bu topraklarda kadın olmanın nasıl meşakkatli bir durum olduğunu öğrenip duruyoruz" sözleriyle değerlendirdi.

Morgül, sperm bankasına başvuran kadının her insan gibi, hayalini gerçekleştirmek istediğini, üstelik bedeli neyse katlanacağını söylediğini belirtiyor ve devam ediyor: "İnsan öldürmüyor, beyaz bere girmiyor, insanları hizaya sokmaya çalışmıyor.

"Kadınlarla empati kurulamıyor"

Bu zihniyetin "İyi de arkadaş, sen 'manken, kadın, sperm üçlüsünü nasıl bir araya getirirsin" diye düşündüğünü belirten Morgül, aynı zihniyetin "hadi çocuk da yaptın, tepende bir erkek olmadan, o çocuktan nasıl bir yiğit vatan evladını yaratırsın" dediğini söylüyor.

Morgül, kadınlarla değil empatinin, telepatinin bile becerilemediğini vurguluyor.

Sperm bankası nedir?

Sperm bankaları, şartları uygun erkeklerden, belirli kriterler uyarınca spermleri alınarak, bunları çocuk sahibi olmak isteyenlere veren merkezler.
Türkiye'de sperm bankası yok.

Böyle merkezler, eşinin spermlerinin gebeliği sağlanamadığı veya kadının bir erkekle birlikte olmadan çocuk sahibi olmak istediği durumlarda başvurulan merkezler. (NZ/AÖ)

http://kadin.bianet.org/2006/11/01_k/92252.htm
Old 21-02-2007, 21:47   #68
Hekimbaşı

 
Varsayılan Üreme türün devamı için gerekli bir eylemdir, tek cinsin hakkı olarak tanımlanamaz

Sn.Katılımcılar,

Eğer bir cinsin tek başına çocuk (yavru) sahibi olması yaratanın hedefi olsaydı, insanı da diğer cinsiyetsiz canlılar gibi yaratırdı diyeceğim. Biliyorum, bazıları beni tutucu olarak nitelendirebilir. Olsun, keyifleri bilir. Üreme, bizim türümüz için çift cinsiyetli tasarlanmıştır, ve elbette bunun bir gerekçesi ve bunda bir hayır vardır. 25 i hekimlikte geçen 50 yıla yakın yaşam deneyimim, neleri bilemeyeceğimiz konusunda bana epey ders verdi; birşeyin yapılabilir olmasının onun yapılmasında hiçbir sakınca bulunmadığını göstermeyeceğini de.

Sn.Kayar' ın sperm bankalarını kendi görüşüne göre tanımladığı son cümlesine dikkatiniz çekmek isterim: 'eşinin spermlerinin gebeliği sağlayamadığı, veya kadının bir erkekle birlikte olmadan çocuk sahibi olmak istediği durumlarda başvurulan merkezler'.

Sperm bankaları bunun için kurulmamıştır; bu yanlış bir bilgi. Sperm bankaları, adı üstünde, birer banka olarak kurulmuştur. Yani, hesap açarsınız, sonra o hesaptan YATIRDIĞINIZI çekersiniz. Birşey yatırmadıysanız, çekmeniz de mümkün değildir. Buna gerek duyulan yüzlerce durum vardır, birisi de radyoterapi. Sn.Kayar' ın tanımı, bunların dışına taşmaktadır. Herşeyin paraya tahvil edildiği yerlerde bu tür sapkın kullanımlara cevaz verilmiş olması, sperm bankalarının bu iş için tasarlandığını göstermez. Kaldı ki; bu bankaların başka ülkelerde şu ya da bu amaçla kullanılıyor olması, bizim de bunu hoşgörüyle karşılamamız ve kabul etmemiz için bir gerekçe olamaz.

Sn.Kayar' ın tanımında yer alan bu sapkın kullanımlardan ikinciye dikkatinizi çekerim: kadının bir erkekle birlikte olmadan çocuk sahibi olmak istediği durumlar.

Bu konuya daha önce de değinmiştim. Bir cinsiyete mensup insanın, kadın olsun, erkek olsun, diğer cinsle birarada olmaksızın çocuk sahibi olmak istemesi, tedavi edilmesi gereken bir HASTALIKTIR. Eğer tedavi edilemiyorsa, çocuk sahibi olmasına izin verilemez, çünkü o şahıs çocuk sahibi olmaya uygun değildir. Doğacak çocuk ister kendi cinsiyetinden olsun, ister karşı cinsiyetten. Dolayısıyla, sperm bankalarının bu biçimde kullanılmalarına da izin verilemez.

Her ne kadar TC nde yok iseler de, yarın öbürgün kurulacaklar, bundan kaçış yok. Böyle sapkın eğilimler içim kullanıma izin vermek, o çocukların yaşdaşları ve toplumla ilişkilerinde ortaya çıkacak sakatlıklara çanak tutmak olur; ki bu büyük bir hatadır.

Çocuklar, ana ve babaya ihtiyaç duyar, ve hangi cinsten olurlarsa olsunlar, karşı cinsle toplumun kabul edeceği biçimde sağlıklı ilişki kurma becerisini kazanmaları gerekir. Sakat yollarla edinilmiş ve annesinin psikolojisi nedeniyle babadan yoksun bir çocuğun sağlıklı bir ilişki becerisi kazanması ise mümkün değildir.

Elbette bunun karşı savı olarak bazıları şunu diyecektir: aynı kadınlar bir seferlik ilişki ile istediklerini elde edemezler mi? Evet, düşük olasılıkla olsa bile, elbette; ama hiç olmazsa onlar bir kere de olsa karşı cinsle bir ilişki kurmayı başarmışlardır. Bu büyük olasılıkla bir barajdır, onu geçmişlerdir. Benzer biçimde, babası ölen, kadını terkeden, anne dışında kimse tarafından bilinmeyen haller de elbette vardır; ama hepsinde anne, bir babanın varlığı ve çocuğun ortaya çıkması için bir birleşmenin gerektiği gerçeğinin farkındadır. Bunların hepsi 'İstersem bir tüpten çekilecek şırıngayla bu iş hallolur' dan çok farklı psikolojilerdir.

Karşı cinsle ilişki kuramayacak psikolojidekilerin çocuk sahibi olmalarına izin verilmesi yanlış ve sakıncalıdır. Çocuk ise, anne veya babanın malı değil, toplumun geleceğidir.

Eşin spermlerinin gebeliği sağlayamadığı hallerse bu konudan ayrı ele alınması gereken, ama yine de sperm bankalarını ilgilendirmeyen bir durumdur. Onlar için evlatlık, bakıcı aile, sperm konsantrasyonu arttırılmış yapay dölleme gibi mekanizmalar mevcuttur.

Bekar kadınlar elbette anne olabilir, fakat bunun için karşı cinsten birini bulabilmeli ve onunla en azından bir kez cinsel ilişki içeren, sağlıklı bir birliktelik kurabilmelidir. Bunu bile kuramayan birine nasıl çocuk emanet edilebilir?

Saygılarımla,
Old 21-02-2007, 22:15   #69
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Dr.CEM Hekimbaşı
Sn.Katılımcılar,

Eğer bir cinsin tek başına çocuk (yavru) sahibi olması yaratanın hedefi olsaydı, insanı da diğer cinsiyetsiz canlılar gibi yaratırdı diyeceğim. Biliyorum, bazıları beni tutucu olarak nitelendirebilir. Olsun, keyifleri bilir. Üreme, bizim türümüz için çift cinsiyetli tasarlanmıştır, ve elbette bunun bir gerekçesi ve bunda bir hayır vardır. 25 i hekimlikte geçen 50 yıla yakın yaşam deneyimim, neleri bilemeyeceğimiz konusunda bana epey ders verdi; birşeyin yapılabilir olmasının onun yapılmasında hiçbir sakınca bulunmadığını göstermeyeceğini de.

Sn.Kayar' ın sperm bankalarını kendi görüşüne göre tanımladığı son cümlesine dikkatiniz çekmek isterim: 'eşinin spermlerinin gebeliği sağlayamadığı, veya kadının bir erkekle birlikte olmadan çocuk sahibi olmak istediği durumlarda başvurulan merkezler'.

Sperm bankaları bunun için kurulmamıştır; bu yanlış bir bilgi. Sperm bankaları, adı üstünde, birer banka olarak kurulmuştur. Yani, hesap açarsınız, sonra o hesaptan YATIRDIĞINIZI çekersiniz. Birşey yatırmadıysanız, çekmeniz de mümkün değildir. Buna gerek duyulan yüzlerce durum vardır, birisi de radyoterapi. Sn.Kayar' ın tanımı, bunların dışına taşmaktadır. Herşeyin paraya tahvil edildiği yerlerde bu tür sapkın kullanımlara cevaz verilmiş olması, sperm bankalarının bu iş için tasarlandığını göstermez. Kaldı ki; bu bankaların başka ülkelerde şu ya da bu amaçla kullanılıyor olması, bizim de bunu hoşgörüyle karşılamamız ve kabul etmemiz için bir gerekçe olamaz.

Sn.Kayar' ın tanımında yer alan bu sapkın kullanımlardan ikinciye dikkatinizi çekerim: kadının bir erkekle birlikte olmadan çocuk sahibi olmak istediği durumlar.

Bu konuya daha önce de değinmiştim. Bir cinsiyete mensup insanın, kadın olsun, erkek olsun, diğer cinsle birarada olmaksızın çocuk sahibi olmak istemesi, tedavi edilmesi gereken bir HASTALIKTIR. Eğer tedavi edilemiyorsa, çocuk sahibi olmasına izin verilemez, çünkü o şahıs çocuk sahibi olmaya uygun değildir. Doğacak çocuk ister kendi cinsiyetinden olsun, ister karşı cinsiyetten. Dolayısıyla, sperm bankalarının bu biçimde kullanılmalarına da izin verilemez.

Her ne kadar TC nde yok iseler de, yarın öbürgün kurulacaklar, bundan kaçış yok. Böyle sapkın eğilimler içim kullanıma izin vermek, o çocukların yaşdaşları ve toplumla ilişkilerinde ortaya çıkacak sakatlıklara çanak tutmak olur; ki bu büyük bir hatadır.

Çocuklar, ana ve babaya ihtiyaç duyar, ve hangi cinsten olurlarsa olsunlar, karşı cinsle toplumun kabul edeceği biçimde sağlıklı ilişki kurma becerisini kazanmaları gerekir. Sakat yollarla edinilmiş ve annesinin psikolojisi nedeniyle babadan yoksun bir çocuğun sağlıklı bir ilişki becerisi kazanması ise mümkün değildir.

Elbette bunun karşı savı olarak bazıları şunu diyecektir: aynı kadınlar bir seferlik ilişki ile istediklerini elde edemezler mi? Evet, düşük olasılıkla olsa bile, elbette; ama hiç olmazsa onlar bir kere de olsa karşı cinsle bir ilişki kurmayı başarmışlardır. Bu büyük olasılıkla bir barajdır, onu geçmişlerdir. Benzer biçimde, babası ölen, kadını terkeden, anne dışında kimse tarafından bilinmeyen haller de elbette vardır; ama hepsinde anne, bir babanın varlığı ve çocuğun ortaya çıkması için bir birleşmenin gerektiği gerçeğinin farkındadır. Bunların hepsi 'İstersem bir tüpten çekilecek şırıngayla bu iş hallolur' dan çok farklı psikolojilerdir.

Karşı cinsle ilişki kuramayacak psikolojidekilerin çocuk sahibi olmalarına izin verilmesi yanlış ve sakıncalıdır. Çocuk ise, anne veya babanın malı değil, toplumun geleceğidir.

Eşin spermlerinin gebeliği sağlayamadığı hallerse bu konudan ayrı ele alınması gereken, ama yine de sperm bankalarını ilgilendirmeyen bir durumdur. Onlar için evlatlık, bakıcı aile, sperm konsantrasyonu arttırılmış yapay dölleme gibi mekanizmalar mevcuttur.

Bekar kadınlar elbette anne olabilir, fakat bunun için karşı cinsten birini bulabilmeli ve onunla en azından bir kez cinsel ilişki içeren, sağlıklı bir birliktelik kurabilmelidir. Bunu bile kuramayan birine nasıl çocuk emanet edilebilir?

Saygılarımla,


Sayın Hekimbaşı "şaka" yaptığınızı söyleyin lütfen. Bu ne bağnazlık? Bu ne hoşgörüsüzlük böyle? Ezberlerinizi yıkmayı başarabilseniz keşke. Saygılar.
Old 21-02-2007, 22:54   #70
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı

Bir başka yazışmanızda katılımcıya şu satırları yazmıştınız:
Alıntı:
tepkinizi ortaya koyuş biçiminizin, karşınızdakinin daha fazla tepkisine yol açacak biçimde, olayı tırmandıracak ve iletişimi olanaksız hale getirecek nitelikte olmasını ben açıklayamıyorum

Son yanıtınızın içerdiği bazı sözcüklerin tam da bu tanıma uyduğunu düşünüyor,iletişimi olanaksiz hale getirmemenizi diliyorum.

Alıntı:
bu tür sapkın kullanımlara

Alıntı:
tedavi edilmesi gereken bir HASTALIK

Alıntı:
sakatlıklara çanak tutmak

Alıntı:
Sakat yollarla edinilmiş

Kendi görüşlerinizi "abartılmış değerli "bulabilirsiniz elbete.

Bu karşı görüşlerin ise "abartılı değersiz" olduğu anlamına gelemeyecektir.

Şurada konuşuyoruz.Devam edelim.

Saygılar
Old 21-02-2007, 23:54   #71
Cest la vie

 
Varsayılan

Sn. Karacaoglu,

Ustunuze cok gitmis olacagiz ama, ben de mesajinizin butununden anladigim birseyi sormak istiyorum:

Siz bayanlarin bir gecelik de olsa evlenmeden sirf cocuk sahibi olmak icin iliski kurup cocuk sahibi olmayi, 'sperm bankasindan' sperm alip cocuk sahibi olmaya tercih mi ediyorsunuz?
Turkiye'de bu sekilde anne olmak mumkun mu, ya da siz mumkun olmasindan mi yanasiniz? Ya da bu cozum daha mi mantikli?

Lutfen bu soruya, anneligin kadinlarda herseyden once 'bir icgudu' oldugu gercegini goz onunde bulundurarak yanitlayiniz.

Oyle ya, henuz konusmasini bilmeyen, agzinda emzik olan kiz cocuklari, eline ufak bir yastik alip uyutmaya calisabiliyor. Bunun bir icgudu oldugu konusunda gelebilecek itirazlara karsi bu ornegi vermis bulunmaktayim.
Old 22-02-2007, 01:08   #72
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Bir cinsiyete mensup insanın, kadın olsun, erkek olsun, diğer cinsle birarada olmaksızın çocuk sahibi olmak istemesi, tedavi edilmesi gereken bir HASTALIKTIR

Alıntı:
Benzer biçimde, babası ölen, kadını terkeden, anne dışında kimse tarafından bilinmeyen haller de elbette vardır; ama hepsinde anne, bir babanın varlığı ve çocuğun ortaya çıkması için bir birleşmenin gerektiği gerçeğinin farkındadır. Bunların hepsi 'İstersem bir tüpten çekilecek şırıngayla bu iş hallolur' dan çok farklı psikolojilerdir.

Sayın Hekimbaşı'nun "hastalık" şeklindeki tanımlamasına tümüyle katılmamakla beraber, itirazlarında onu çok da haksız bulmuyorum. Hastalık denemez belki ama, farklı bir psikoloji olarak değerlendirmek, yanı sıra sağlıklı olup olmadığı konusunda da (hem istek sahibinin, hem de bu yöntemle doğacak çocukların psikolojileri) tereddüte düşmemek olanaklı değil.

Basında son zamanlarda Amerika'daki bir sperm bankasından edindiği spermlerle gebe kalan ve halen gebeliği süren bir ünlümüzün röportajını okumuştum. Sperm seçiyor, babasız çocuk yetiştirmek istiyor, ancak seçerken aslında baba adayını seçiyordu adeta. İki donör arasında kaldığını, tercih etmediğini aslında daha nitelikli bulduğunu, ama bu vericinin anlaşmasında ileride çocuklarınızı tanımak ister misiniz şeklindeki soruya kesin biçimde HAYIR yanıtını vermiş olması nedeniyle vazgeçip, bu ihtimali kapatmayan diğer kişiyi tercih ettiğini anlatıyordu. Çocuğunuza bu durumu ne zaman ve nasıl açıklayacaksınız sorusunu yanıtlamakta, dahası akla uygun yanıtlar vermekte güçlük çektiği anlatımlarından anlaşılırken, röportaj esnasında sık sık gözyaşlarına boğulduğu parantez içinde aktarılıyordu. Zor bir dönem yaşadığını dillendiren kişi, en iyimser ifadeyle ağır bir depresyon geçirdiğini gözler önüne seriyordu. (Sağlık=Tam bir iyilik hali,ruhen ve bedenen. Ruhen tam bir iyilik hali yaşanmadığını söyleyebiliriz, ama seçim esnasında, ama bizatihi seçim nedeniyle, orasını bilemeyiz.)

Hem babasız çocuk büyütmek istemek, hem babayla çocuğun tanışması ihtimali seçeneği tümüyle kapalı ise bundan imtina etmek, bu işe cesaret etmiş gerçek bir kişinin öyküsünde bile dikkate değer.

*

Anne olma yeteneğinin kadına bahşedildiği bir gerçek. Doğa böyle. Doğaya müdahale ederek , doğal olmayan yöntemlerle, doğaya bir canlı getirmek de böylesi yöntemlerle mümkün, tamam.

Ama, doğaya doğal olmayan bir müdahaleyle bir canlı getirmek, bir hak değil, bir sorumluluk olarak tanımlanmalı bence. Ciddi bir sorumluluk üstelik.

Saygılarımla.
Old 22-02-2007, 03:54   #73
Cest la vie

 
Varsayılan

Manken-sarkici, kisaca unlulerin yaptiklari baz alinarak bir konuda karar verilmemesi taraftariyim.
Cunku bu tur seyleri kiyaslayacak olursak, Britney Spears'i da, evlenmis oldugu esinden arka arkaya 2 cocuk sahibi bir 'anne' olarak karsi ornek seklinde verebilirim. Bu nedenle kriterlerin unlulerin yaptiklarindan uzak olmasi gerektigini dusunuyorum.
Habibe Hanim cok guzel bir link vermisti gecen haftalarda, gazeteci Ayse Arman'in, bu sekilde hamile kalmis bir bayanla yaptigi roportaj. Ozellikle onu okuduktan sonra insanin karsi cikasi gelmiyor..
Old 22-02-2007, 12:24   #74
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Benim okuduğum röportaj da o idi Ahu... Ama röportajın bende bıraktığı izlenimler yukarıda tarif ettiğim şekilde oldu...
Old 22-02-2007, 12:25   #75
A.Turan

 
Varsayılan

Bekar kadınların anne olması yönünde yukarda 1. bölümde yapmaya çalıştığım pozitif hukuk yönünden engeller ve özellikle sayılması mümkün olmayan huhuksal sorunlar yanında özellikle ilahi, tabii ve beşeri-evrensel hukuk ile sosyolojik, psikolojik ve kültürel yönden de yeterince sorun bulunmaktadır.
Özellikle burada bekar bir kadının üreme hakkı ile bir çocuğun babası olma hakkı yarışmaktadır. Haklar yarışırken üstünlük hangisine verilecektir sorunuyla karşı karşıyayız.

Bu sorun kişilerin şahsi görüşleri veya dünyaya bakış açıları ile çözümlenemez. Bu olay hukuksal olduğu kadar, psikolojik, biyolojik, sosyolojik ve kültürel her alanda etkileri olan bir olaydır. Aynı kişinin spermlerinden doğacak çocukların kardeş olduğu varsayımına bunların sonradan cinsel ilişkisini ensest olarak değerlendirmek mümkün olabilme ihtimaline nazaran doğacak çocukların da sakatlığı yanında bu kişilerin kararan dünyalarının sorumluluğunu kimin alması gerekteği de tartışılmalıdır. Bu konu öyle ben taraftarım. ben karşıyım demeyle kestirilip atılacak kadar basit değildir. Eskilerin deyimi ile efradını cami ağyarını mani düşünce ve hesaplama ile sonuç belirlenmelidir. Saygıyla.
Old 22-02-2007, 13:03   #76
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Sayın Turan, erkeklerin sorumsuzca sperm dağıttığı, doğum kontrolünü kadınların üzerine yıktığı ülkemizde bu tür bir "ensest" tehlikesi her zaman mevcut. Örneğin eşimin başka kadınlardan çocukları var(mış). İki kızım var, diğer çocuklar erkek olsa, bunlar bir şekilde karşılaşıp, kan çekse:=)), bunu aşk sansalar ve birlikte olsalar. vs. vs.

Konumuz dışı mı? Hiç sanmıyorum. Yazmaya devam edin, ben de yazacağım. Saygılar
Old 22-02-2007, 13:06   #77
Hekimbaşı

 
Varsayılan Bilimde bağnazlık olmaz

Sn.Kayar,

Verdiğiniz alıntıların iletişimi bozucu nitelik taşıdıkları konusunda size katılmıyorum. Başka başlıkta yazdıklarıma kendimin uymadığım düşüncenize de doğal olarak. Bunun nedenlerini açıklamaya çalışayım:

Birincisi, sapkınlık, hastalık, ilişkilerde sakatlık terimleri meslekidir, abartılı ifadeler değil. Değerini de ben bilemem, değerli olsunlar diye değil, katkıda bulunsunlar diye yazılıyorlar. Ve yazdıklarımda şaşılacak birşey yok; sosyoloji, psikiyatri okumuş büyük çoğunluk da aynı düşünür. Böyle bir istekle gelen kişilere 'anneliğe uygundur' raporu çok az hekim verir; çünkü annelik insanoğlunun varoluşundan bu yana baba olmaksızın mümkün olamamıştır (Bundan Hz.İsa' yı ayırmak zorundayım, kimsenin inancına saygısızlık etmek istemem). [Lütfen kimse buradan alıntı yapıp, kısa yoldan 'annelik rapora tabi olsun dedi' sonucuna varmasın, rica ediyorum]

İkincisi, yazdıklarımın bir muhatabının olmadığı, durum üzerine yazıldıkları açıktır.

(Tüm katılımcılara)

Burada yazılanların sürekli bireysel olarak algılanmasını çözmekte güçlük çekiyor ve maalesef rahatsız oluyorum. Sanki sürekli bir davacı ve davalı olmak zorundaymış gibi. Böyle birşey yok ki, konuşuyoruz şunun şurasında; birbirimizden alabileceklerimizi almaya çalışıyoruz, dava kazanmaya değil. Bu durum başka yerlerde karşılaşmadığım, tuhaf bir iletişim güçlüğü yaratıyor, anlam veremiyorum. İletişmemek isteği doğuruyor bende, açık söyleyeyim. Yine de gereksiz duygusallık göstermemeye çalışarak, karşımdakilere ayıp olacağı düşüncesiyle iletişimi sürdürmeyi yeğliyorum; ama yoruluyorum, çünkü tartışma konudan çok ne dendiği, nasıl dendiği ve kimin dediğine indirgeniyor ve dağılıyor.

(Sn.Kanat' la devam edeyim)

'Öncelikle zarar verme' (primum nil nocere) taa hekimlik yemininin yazılışından beri bize yol göstermiştir. Bunu dar anlamda almayız, olabildiğince geniş düşünürüz. Doğal olarak mümkün olan hiçbir şeyi de kendimiz yapmamak bu nedenle eğilimimizdir. En basit, kolay anlaşılır bir örnek vereyim: ishal öldürücü olabilir, 1-2 saatte hastayı ölümün eşiğine getirebilir. Ama eğer hasta çıkarttığı kadar sıvı ve elektroliti yerine koyabiliyorsa, ona serum bile takmayı düşünmez, sadece gözleriz. Halbuki serum takmak ne ki; çok basit bir işlem ve günümüzde de riskleri çok az. Olsun, o iğnenin vücuda batmasından bile kaçınmak gerekir. Elbette bu usta, kendine güvenen, dürüst (ve vakti olan) hekimlerin seçeceği yoldur. Kısacası; ortada doğal olanaklarla elde edilebilecek birşey varken; hele de bu annelik gibi, yeni bir canlıyı taşımak, hayat vermek, yıllar boyu yedirmek, içirmek, büyütmek, bakmak, sahip çıkmak, eğitmek gerektiren; çok önemli, toplumun geleceğini belirleyecek derecede ciddi bir konuyken; doğal olmayan yollardan elde edilmek istenmesini kuşkuyla karşılamamak elimizde değildir. Neden? sorusunu sormak ve cevabını bulmak, sağlıklı olup olmadığını değerlendirmek zorundayız; bilimin bize öğrettiği budur. Dediğiniz gibi bağnazlık kesinlikle değildir. Ayrıca bu sözcük için teessüflerimi bildiririm.

(Sn.Ahu ya yöneliyorum)

Bağnazlık yapıyor olsam, dikkatli ve şanslı olunursa bir seferlik birleşmeyle bile gebe kalınılabileceğini ve o kadar çok isteniyorsa bunun kadınların zaten elinde olduğunu söylemezdim. Böyle bir olanak da ortadayken, doğal olmayan yollara sapmanın SAĞLIKLI olduğu söylenebilir mi? Ben kuşku duyarım, sizlerin neden duymadığınızı da anlayamam. Evet, bir seferlik birleşmeyi hoş görmüyor olsam da, daha sağlıklı buluyorum (Lütfen dikkat ediniz, tercih ediyorum demedim, tercih bir yargıdır, sağlıklı bulup bulmamak ise bilimsel nedenlere dayanmaktadır). Gerdek gecesinde ölen veya öldürülen, ve geride bir ana ile çocuk bırakan o kadar çok erkek var ki; o çocuğun da onlardan bir farkı kalmaz. 'Bekar kadının anne olma hakkı' kapsamında bunu reddedemeyiz. İster bir kişiyle bir, ister bin kişiyle bin birleşme sonucunda; ister evlilik içinde, isterse de evlilik dışında gebelik oluşsun; sonrasında çocuğu doğurmak kadının hakkıdır; ve bu tartışılamaz. Ülkemizde yapılır mı, yapılır; kabul görür mü, kitabına uydurmayı becerebilirseniz, görür de. Örneğin; Sn.Demirel' in örneğindeki hatun kişi ABD de evlenmiş ve boşanmış olabilirdi, biz nereden bilecektik? Ne yaptığını öğrenmemizi istedi, o nedenle öğrendik.

Annelik bir içgüdüdür, ama üreme dürtüsünden ayrık değildir. Üreme dürtüsü, doğanın çift cinsiyetli canlılara verdiği bir dürtüdür. Annelik içgüdüsü ise, üreme faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan yavrunun sahiplenilmesiyle ilgilidir. Tek cinsiyetli canlılarda yavrusuna bakan yoktur, bazı öncül çift cinsiyetli türlerde bile yavrularına sahip çıkmayanlar bulunur. Evrimin ileri basamaklarına gelindikçe yavrular daha az beceriyle dünyaya geldikleri için aileler (dar anlamda değil, kabile vs de olabilir) onlara daha uzun süreyle ve daha kapsamlı sahip çıkmak zorunda kalır; işte bunu sağlayan şeye annelik içgüdüsü diyoruz. Ölüme terkedilecek bir yavruyla sonuçlanan bir üreme faaliyeti yararsızdır, doğa da bunu annelik içgüdüsüyle önlemektedir. Yavruya sahip çıkma biçiminde özetlenebilecek eylemlerin, sadece annelik içgüdüsü biçiminde, ve sadece dişilere verildiği de söylenemez. Örneğin; penguenlerde bebeğe ilk aylarda baba sahip çıkar, hem de hiç yerinden kıpırdamadan, başında dikilerek. O arada anne yiyecek bulmaya gider ve dönüşünde babayı bıraktığı yerde bulur. TV da konu oldu bu, belki de gördünüz.

Bir kız çocuğunun bebeğe bakması, bebekle oynaması ise içgüdünün dışa yansıması değildir maalesef; öğreti sonucudur. Her ne kadar annelik davranışları, hatta duygulanımları, öğrenilebilir şeyler olsa da; annelik içgüdüsü, anne olunmadan edinilebilen birşey değildir. Hatta daha ileri gideyim, gebelikte kadın vücudunda olan fizyolojik değişimler nedeniyle ortaya çıkan ruhsal tablo (aşırı duyarlık, alınganlık vb) da bu içgüdüyle ilgili değildir. Nitekim, modern toplumlarda cinsel birleşmenin üreme dürtüsünden, üreme dürtüsünün de annelik içgüdüsünden giderek soyutlandığı açıkça görülür. Aynı toplumlarda çocuğa olan ilgi ve bakımla ilgili yükümlülüklerin de kadınla erkek arasında daha dengeli paylaşıldığını görürüz. Kadın anne olduktan sonra yaşamının ruhsal olarak çok başka bir dönemine girer, annelik içgüdüsü işte o dönemde kendini gösterir. Benzer değişim baba olan erkeklerde de görülür; ama çok daha silik olarak. Nitekim, en geri toplumlarda bile erkekler en azından 'benim çocuğum' diye çocuklarına sahip çıkma eğilimindedir. İleri toplumlarda ise bu, daha az belirgin ama daha seçkin, daha farklı biçimlerde kendini gösterir. Çocuklu bu yeni dönemlerinde kadınla erkeğin aralarındaki ilişkiler de farklılaşır. Aksi taktirde aile, ve onun sayesinde ayakta duran toplum yaşamı mümkün olmazdı. Bunlar ortadayken, ortada cismen baba olmaksızın anne olunmasına nasıl SAĞLIKLI denebilir?

Eski deyimle gayri-ihtiyari olarak; anne ve çocuğun, hatta yalnız başına çocuğun yaşamak zorunda kalması olasıdır; ancak bu asla istenen, yeğlenen bir durum değildir; ve zaten de sakıncaları görülmektedir. Bu sakıncalara rağmen, babası olmadan çocuk olmasına izin verilmesi, hatta teşvik edilmesi ne kadar SAĞLIKLI olabilir?

Son olarak da benim mesleğimle ilgisi olmayan bir konuda fikrimi beyan etmek isterim: iki cinsiyeti (tarafı) olan bir türde (insan) üremenin (birlikte yapılan eylem) tek cinse (tarafa) verilmiş bir hak olmasını bazı hukukçular nasıl savunabiliyor? Üreme, kadın ve erkeğe ayrı ayrı verilmiş bir hak değil ki; birlikte yerine getirmeleri gereken bir yükümlülük. Hukuk, toplum olmadan; toplum, aile olmadan; aile de ana, baba ve çocuklar olmadan düşünülemez; bırakın var olmalarını. Tarif edilen türde tek taraflı haklar tanımlayan bir hukuk yaklaşımı varlık nedenini reddetmiş olmaz mı? Hukukçuların hak algılamasının benimkinden farklı olması doğal; ama benim eğitimli sade vatandaş bakışımdan felsefi açıdan bu kadar da uzak olması, bilgim, mantığım ve anlayışımdan kuşku duymama yol açıyor.

Gördüğünüz gibi sapkınlık, hastalık, ilişkilerde sakatlık sözcüklerini kullanmadım. Bunu Sn.Kayar' ı haklı bulduğum için değil, yazdıklarımın anlamlarının yine de değişmeyeceğini ve bunları yanlış bulmanın yerinde olmadığını göstermek için tercih ettim.

Saygılarımla,
Old 22-02-2007, 15:33   #78
av.sally

 
Varsayılan

Özgürlük,bir başkasının özgürlüğünü perdeliyorsa gerçek özgürlük değildir.Evet kadın özgür anne olmak yada olmamak konusunda peki yaçocuk?Sizce çocuğa seçim hakkı tanısaydık hangi çocuk babasız olarak yahut babasını hiç tanımayacak olarak dünyaya gelmeyi arzu ederdi?
Old 22-02-2007, 17:50   #79
Hekimbaşı

 
Varsayılan Biraz bilimkurgu ve fantezinin zararı olmaz

Sn.Avsevil,

Teşekkür ederim; benim sadece dolaylı olarak değindiğim bir yönü vurguladığınız için. Toplum sağlığı ve toplumun geleceği derken kastedilenin içinde çocuğun sağlığı ve geleceği de yer almaktadır. Çocuk yoksa, ölümsüz olmadığımız taktirde, gelecek de yoktur.

Sizin yazınızı bahane ederek ve ondan hareketle (size değil) birşeyler daha yazmak gerektiği izlenimi edindim; izin verirseniz.

Varsayımlar üzerine konuşmak ne kadar doğru olur bilemiyorum. Bu nedenle, çocuğun ne tercihi olacağını düşünmek yerine, tarih bize ne öğretmiş, ona bakmayı yeğlerim. Bazıları kızabilir ama, yine de söylemekten geri kalmayacağım: George Orwell' in 1984 ünü okumak veya SSCB nin gücünün dorukta olduğu 1970 lerde yürüttüğü uygulamaları incelemek gerekir. Kızıl Çin' in doğum kontrolu adı altında çocuk sahibi olma özgürlüğü konusunda getirdiği uygulamalara da bakılmalıdır. Çocukların emzirme süresi sonunda bakım kamplarına (yahudi toplama kamplarına benzetmek için kullanıyorum) alındıkları düzenlere ilişkin yazılıp çizilenleri okumak gerekir. Çocuğun mutlak olarak toplumun malı olduğu görüşü ile, her bireyin çocuk sahibi olma hakkının çelişmesini ve ailenin algılanmasına ilişkin uç görüşlerin sakıncalarını fark etmemek mümkün değildir.

Görülecektir ki, çocuk sahibi olma hakkı hiçbir zaman bireyin olmamış, bir çiftin hakkı ve birlikteliğinin hedeflerinden en önemlisi olarak görülmüştür. Başka türlüsü mümkün olmadığı için böyle olduğunu iddia etmek, tarih ve sosyolojiyi hiçe saymak demektir. Çiftin yasal (toplumca kabul edilir) birliktelikte olmaları da daima farklı ve yasal olmayanlardan önde, saygın olarak değerlendirilmiştir. Vahşiler (Pagan) hariç, bütün topluluklardaki yaklaşım budur; 'yapabiliyorsam yaparım' yaklaşımı sadece vahşilere özgüdür. Yok olup gitmelerine de kimse engel olamamıştır. Onlar artık yok, bizler varız, dikkatinizi çekerim. Bunu sağlayan şey ise, çocuklarımızı kanatlarımız altına alarak yetiştiriyor olmamızdır.

Vahşilerin döneminde de kadınlar gebe kalırdı, ama kimden olduğuyla kimse ilgilenmez, kadınlar da, o sözünü ettiğimiz annelik içgüdüsü ile, sırtlarına bağladıkları çocuklarla bazen erkeklerin peşinde, bazen de kendi başlarına dağ bayır gezerlerdi. Çocuk yaşamayı başarırsa yaşar, yoksa ölürdü. O dönemde de kadınlar çocukları sorumluluk olarak görür, erkeklerse konuyla çocukla başbaşa kalmadığı sürece ilgilenmezdi. Böyle binlerce yıl geçmiş, bir yere varılamamıştır. Bir yerlere varılması; yerleşik düzene geçilmesi, yazının bulunması, insanların bilgi birikiminin başlayıp, işin sonucunun nerelere vardığını anlamalarıyla mümkün olmuştur. Hukuğa, yani yazılı kurallara ancak ondan sonra sıra gelmiştir. Uygarlığın başlaması ve günümüz toplumlarının temellerinin atılmasını o günlere borçluyuz. Şimdi, durup dururken geriye mi dönelim yani? Sorunlar varsa, ileriye doğru çözümler üretelim, geriye doğru değil.

Eğer geçmiş bize yeterince ders olamıyorsa, yeteneklerimizi kullanıp, bir gelecek hayal edelim. Edebiliriz değil mi?

Şöyle diyelim: kadınlar canlarının istediği sperm vericisinden istedikleri kadar gebe kalıyorlar. Erkeklerle birlikte olmak ve yuva kurmak istemiyorlar. Bilim adamları da istenen hücreden istenen kadar üretmeyi başarmışlar (bugün de mümkün, ama sperm için değil bu arada). Bu koşullar altında şu sorulara hep beraber cevap arayalım:

1. Bütün anne olmak isteyen kadınlar aynı vericinin spermini istiyorlar; hakları değil mi? Ve bunlara 'kadın kaynaklı' deniyor.
2. Bazı kadınlar, her iki yılda bir anne olmak istiyorlar, olanakları var, zenginler ne de olsa. Ama onların genleri yeterince çeşitlilik sağlamıyor. Neredeyse klonlanmış, sürü sepet çocuk dolaşıyor ortada.
3. Verici muhteşem, ama otuz yıl sonra bir sorunu çıkıyor ve bu çocukları da etkileyebilir nitelikte, ama o otuz yılda binlerce kadın binlerce doğum yaptı ve çocukların kimisi kendi çocuklarını bile yaptı; hatta bazı kızlar babalarınınkini kullandı, çünkü en iyisi o.
4. Erkekler hep ölü uç, yani çocukları olamıyor, bu nedenle onlar da rahim kiralama yoluna gidiyorlar; çok pahalı ama, kiralayan bulunabiliyor.
5. Sadece zengin erkekler kiralık rahimi ödeyebildikleri için, sadece onların çocukları 'erkek kaynaklı' oluyor.
6. 'Erkek kaynaklı' ve 'kadın kaynaklı' çocuklar, olağan aile kavramından uzak, tek cinsin etkileşimi altında yetiştikleri için, diğer cinsle iletişim kuramıyor, aile kurma eğilimleri önceki kuşaktan da az oluyor.
7. ... ???

Bu hayal, bana Isaac Asimov' un bir romanında, birbirleriyle ömürlerinde sadece bir kez, devletin saptadığı tarihte çocuk yapmak üzere biraraya gelen, bu faaliyeti tiksinmekle birlikte görev olarak yerine getiren, ve bunun dışında asla bir başka insanla aynı odada bile bulunmayan bir toplum tasvirini anımsattı.

Mesela dedim; aslında cevap filan aramıyorum; çünkü bu soruların milyonlarca daha türevi var, ve biz aslında soruların listesini bile yapamaz durumdayız. Biz, çok açık söylüyorum, şu anda neler olup bittiğini bile anlamaktan aciziz. Nerde, koşulları değiştirdiğimizde neler olup biteceğini bilelim? Sakın sanmayın ki sperm bankaları kurabildik diye birşeyler biliyoruz; komik olur.

Gelin; geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıksız (sapkın, hastalıklı) yöntemlerle dünyaya gelmelerine izin vermeyelim.

Saygılarımla,
Old 22-02-2007, 17:59   #80
av.sally

 
Varsayılan

Sayın Dr.Cem Bey;düşünceleriniz ve mesleğiniz ışığında asıl bizi aydınlattığınız için ben teşekkür ediyorum size.Ayrıca öyle çokta tutucu olduğunuzu düşünmüyorum
Old 22-02-2007, 18:15   #81
Av.Nuri YENİÇERİ

 
Varsayılan

Anne olma hakkı;kadınlara doğaları gereği verilmiş bir haktır.Evlilik ise insanların kişisel tercihleri sonucu oluşan bir kurumdur.Bu nedenle,insanlık tarihinden beri,varolan 'ANNELİK' kavramını evlilik olgusuna bağlamanın doğru olmadığı ortadadır.Her kadın anne olma yeterliliğine sahip olduğu sürece bu hakkı kullanmakta özgürdür.İster evli olsun ister bekar.Lakin bu demek değildir,her kadın istediğiyle yatsın ve çocuk yapsın.Böyle bir durum hukuk sistemimizde yer alacaksa sınırları iyi belirlenmelidir ve evlilik dışı çocuk yapma sonucu meydana gelecek, gelmesi muhtemel olan tehlikeleri önleyici hükümler konulmalıdır. Bu şekilde meydana gelen çocuklar nasıl şu anda yasal olarak evlilik içinde doğan çocuk dışlanmıyorsa oda dışlanmamalıdır bu ise düşünce yapılarımızın değişmesine bağlıdır ki bu da uzun bir süreç gerektirir kanaatindeyim.Evlilk içinde meydana gelen çocuk insan da dışında gelen çocuk değil mi?Elbette ki insan. O zaman sorun ne toplumumuz. Evet katiyen toplumumuzun değerleri var, ve bunlar çiğnenmemelidir ancak böyle bir durum toplumumuzun değerlerini yıpratmayacak düzeye getirilince buna izin verilmelidir.En azından belki de sokakta kalan çocuklarda buna benzer bir düzenleme olursa bundan yararlanır ne dersiniz...
Old 22-02-2007, 19:08   #82
sahinaydın

 
Varsayılan Komplo Teorisi

Olay neden büyütülmesin ki?

İstenilen de bu zaten.
Babasına hey mayk diyen çocuklar, - affet beni baba bu örneği vermek zorundayım- babama heyy hüso desem napardı acaba?
Bu dizilerle büyüyen nesiliz..
Hocalara saygısızlık hat safhada, yeni bir manşet “okulda şiddet”…”
Devamı..
Şiddet diye diye okulda şiddet çıkardılar, hepsinde..başardılar..
Bekar kadının anne olması farklı olay, bunun yasal bir hak olarak her kadına tanınması farklı olaydır.
İzin verirse hocam demek istiyorum kendisine;
Sayın Hocam Hekimbaşı ’nun teorisi ise, bu gerileşmenin sonucu olacaktır, şüphem yok..
Tüm çaba Türk aile yapısını çökertmek.Kıskandıklarından değil tabiJ, insanlar fakında olsun ya da olmasınlar “iyi-kötü” ikileminden birine hizmet ederler.
Hizmet edilen yerler farklı..
Olay neden büyütülmesin ki..
Olay basına nasıl yansımış;
Alıntı:
Neden şöyle demediniz: "Birinden hamile kaldım, kim olduğunu açıklamak istemiyorum..."

- Çünkü bu yalan. Belki hayatımı daha kolaylaştırabilirdi. Bir sürü de böyle insan var, kim ne isterse yaşar, asla eleştirmiyorum. Ama hayatımı yalanlar üzerine kuramam... Ama tabii dürüst olmak adına ortalığı çıkıp, "Amerika’daki bir bankadan sperm aldım ve hamile kaldım" demedim.

Peki nasıl da oldu da basın yazdı?

- İnsan hamile olunca, paylaşmak istiyor, bütün anneler bilir bunu, "Biliyor musun ben hamileyim" demek istiyor. Çünkü doktora gidiyorsun, bir mucizeye tanık oluyorsun, karnında bebeğinin hareket ettiği görüyorsun, kalp atışlarını dinliyorsun. Müthiş bir şey. Yoldan geçen alakasız insanlara bile söylemek istiyordum. Ama sustum. Sonra bir kız arkadaşıma söyledim. O da bir anne. Beni anlar zannettim. Söylemez olaydım, hemen gazetecileri aramış...

Nasıl anladınız?

- Anladım işte. Telefonda biri soruyor, "Böyle bir şey duyduk, doğru mu?" Ne diyeceğimi bilemedim, sadece "Evet, doğru" dedim. Sonra sessizliğe gömüldüm, her kafadan bir ses çıktı. En ağrıma giden de, beni reklam yapmakla suçlamaları. Öyle olsa, kanal kanal dolaşırdım. Ben sustum, bugüne kadar hiç konuşmadım.
ne kadar acıklı bir hikaye..
dedim ya; benimkisi sadece komplo teorisi...
Old 22-02-2007, 21:42   #83
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhabalar,

Kadınların kişisel hayatlarına ilişin tercihleri hukuk düzeninde engel bulunmadıkça serbesttir.

Hukukca serbest olan bir alanda tercihte bulunan kadın ile aynı düşünceleri kimsenin paylaşması da gerekmez.

Ama ayrımcılık yapmak hukukca korunmayan bir davranıştır.

Kadın evlilik dışı gebe kalmış olabilir,evlilikte gebe kalmış ve boşanmış olabilir,sperm bankasından temin edilen spermle gebe kalmış olabilir ve daha pek çok ihtimal olabilir.


Hangi yolla gebe kalıdığı sadece kadının özel alanında bir konu olup kimseden onay alması gerekmez ve bu alana ilişkin öğrenilen bilgiler kişi izin vermedikçe paylaşılamaz ve kişinin izni ile açıklanmış bilgiler nedeni ile kadın yadırganamaz,yargılanamz ve hele ayrımcılık yapılamaz.

Ayrıca annesinin tercihlerinden dolayı,bir çocuğun ayrımcılığa uğraması kadının değil,toplumun değiştirilmesi gereken davranışıdır.

Yapılması gereken,"olan ve olacak olanın" insanların hayatını kabusa çevirmeden hukuk düzenince düzenlenmesi,yok sayılmaması ve özellikle ayrımcılığa tabi tutulmamasıdır.

Diğer yandan :Her ne olursa olsun,aile kurumu içinde olsun önermesine her durumda katılmak mümkün değil.Daha yeni tanık olduk,ilköğretim son sınıf öğrencisinin okuldan alınarak 20 altına satıldığını,çok tanık olduk,öz babasının tacizine tecavüzüne uğradığını ve konunun aile ilişkileri sarsılmasın diye sessizce kapatıldığını ve dünya tanık oldu ,tecavüze uğradı diye ailecek öldürülmesine karar verilen kadınların,küçücük kızların sessiz çığlıklarını.

Tacizleri,ensestleri saymıyorum.

Asıl bu trajik listede olanlar olaylar aile kavramına saldırıda bulunlardır ve kökünü dışarda aramaya gerek yoktur.

Saygılar
Old 22-02-2007, 23:01   #84
Hekimbaşı

 
Varsayılan Düşündürücü, hatta ürpertici bir istek

Sn.Nuriyeniceri,

Bir çözüm bulunsa da, bundan sokaklara düşen veya düşmeye aday çocuklarımız da yararlansa görüşünüze gönülden katılıyorum. Keşke.

Belki topluma saygısızlık olarak nitelendirilebilir ama; ben toplumumuzun neyi kabul edip etmediğiyle ilgilenmiyorum; çünkü bugünkü eğitim düzeyi ile, toplum genelinin kabulleri, benimkilerden en az 150-200 yıl geride. Daha ileri örnekler var ve onların yol göstericiliğinden yararlanmak dururken; kendi kendimizi kelepçelememizi çok anlamlı görmüyorum.

Kısacası, sizden biraz daha özgürlükçü düşünüyorum. Tam olarak böyle söylemek de doğru değil; çünkü sizin özgürlükçü olmadığınızı düşündüğüm kanısını doğurur, ki öyle düşünmüyorum. Ancak, mesleki nedenlerle ben gerçekleri kabul etme taraflısıyım diyelim. Toplum kabul etmeyebilir; ama evlilik olmaksızın gebelik olabilir, nitekim oluyor da; ve bu durumda kadına doğurma hakkı vermek diye bir konu bile olamaz, çünkü kadın ne isterse onu yapmakta özgürdür. Bırakın doğurup doğurmayacağına karışmayı; onu, eğer maddi olanağa sahip değilse ve toplumun olanakları varsa, desteklemek gerekir diye düşünüyorum. Hem de sonuna kadar. Böylece kadına yapabilirliklerinden bağımsız olarak, özgürce karar verme olanağı tanımış oluruz. Bu yaklaşımı evlilik dışı çocukların teşviki olarak değil, geleceğimize sahiplenmek olarak değerlendirmemiz gerekir. Toplumu da bu doğrultuda etkilemeye, aydınlatmaya çalışmamız şart tabii, çünkü hazır değil ve sorun çıkıyor.

Bunu yapmadığımızda o sözünü ettiğiniz sahipsiz, toplum dışı çocuklar ve gençlerle karşı karşıya kalmamamız mucize olur. Bu çocuklar olacak, olmamaları mümkün değil, tarihte örneği yok; ve onların adedini azaltabilmek için iki yolumuz var: birincisi olmalarına engel olmak, ikincisi, engel olamıyorsak sahip çıkmak. Sahip çıkmanın da iki yolu var: anne ve çocuğu korumaya almak veya çocuğu evlatlık, bakıcı aile gibi düzenlemelerle sahipsizlikten kurtarmak.

Zaten, bu görüşüm nedeniyle de, başka başlıklar altındaki yazılarımda; yapay dölleme, taşıyıcı annelik, sperm satın alma gibi yaklaşımlara izin vermek yerine; çocuğu olmayan ailelerin, evlatlık, bakıcı ailelik gibi düzenlemelerden yararlandırılmalarının çok daha akılcı, yapıcı ve toplumun geleceği açısından daha yararlı olduğunu belirtmiştim. Hatta, daha ileri gidip; 'ille de benim dölümden olsun' görüşü çerçevesinde çözümler aramanın ırkçılık, olmasa bile kendini beğenmişlik olduğunu da söyledim.

Öte yandan; 'annelik içgüdüsü' ne sahip olmalarından dolayı çocuk edinme hakları olması gerektiği söylenenlerin, 'benim dölümden değil' diye bu çocukları bağırlarına basmak istememeleri doğal görülüyor ne yazık ki. Nerden mi anlıyorum; bunu savunanlar evlatlık, bakıcılık seçeneklerini düşünmüyor, önermiyor, istemiyor. Bu durumda da insan ister istemez, sırf kişiye özel canlı oyuncak bebek mi isteniyor, diye kuşku duymadan edemiyor. Çünkü genetik bağın dışında görünen tek somut fark, evlatlık ve bakıcı ailelik kurumlarının denetime tabi olması. Evet, belki şu anki kurallara göre yalnız yaşayanlara bu olanaklar tanınmıyor, veya çok katı kurallara bağlı, bilemiyorum; ama bu kuralların değişmesiyle ilgili istekte bulunan da yok ki. İstek, hep 'benim olsun, kimse karışamasın' doğrultusunda. Üstelik kapsam genişletilerek bir de 'baba dahil kimse karışamasın' a getiriliyor.

Benim görüşümce düşündürücü, hatta ürpertici bir istek bu.

Saygılarımla,

Sn.Kayar,

Sağlık hukuku üzerinden temasa geçtiğim kadın hakları başlıklarının tümünde yazdıklarımı okursanız, bir kadının tek başına sperm bankasından temin edilen spermle gebe kalmış olmasının; bana göre 'kadınların anne olmaları' ndan farksız olan; 'bekar kadınların anne olma hakkı' kapsamına giremeyeceği doğrultusundaki görüşlerimi ve savlarımı izleyebilirsiniz; muhtemelen de izlemektesiniz. Buna rağmen savların herhangi birisine yanıt veya karşı sav getirmemekle birlikte, hala bu konuda ısrarcı olmanızı anlayamıyorum. Kusura bakmayın, cinslerden herhangi birinin (Erkekler için öyle bir durum yok demeyin, pekala kiralık rahimler var, hatta daha önceden beri var) bu doğrultudaki davranışları bir hastalık belirtisidir, ve bunu, para karşılığı sağlık hizmeti sunmayan ve çıkarı olmayan, bütün doktorlara sorarsanız; beni doğrulayacaklardır.

Tıbbi, hukuki, felsefi veya sosyolojik görüşlerle ilgili birşeyler söylerseniz, bir tartışma ortamı oluşabilecek; olumlu, yapıcı bir sonuca doğru ilerleyecek; yoksa bir yere varamayacağız gibi görünüyor. Dönüp dolaşıp baştan başlıyoruz; ben ve benim gibi düşünenler bağnazlıkla suçlanıyor, hatta damgalanıyor; başka birşey olmuyor.

Konunun; ayrımcılıkla, birey haklarıyla, ensestle, tecavüzle, gebe kalmanın gerekçesiyle, bilgilerin afişe edilmesiyle, aile kurumunun kötüye kullanılmasıyla, öldürülmekle, sessiz çığlıklarla, ne alakası var?

Belki de ben artık anlatmaktan yoruldum; veya diyecek birşeyim kalmadı diyelim.

Sağlıcakla kalın,
Old 23-02-2007, 00:08   #85
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı,

Alıntı:
Buna rağmen savların herhangi birisine yanıt veya karşı sav getirmemekle birlikte, hala bu konuda ısrarcı olmanızı anlayamıyorum

Bu alanda pek çok konuyu tartışıyoruz ve katılımcılar görüşlerini ekliyorlar.Ben bu alanın sade bir üyesiyim.Zaman zaman söyleyeceğim söz olursa naçizane yazıyorum.Bu anlamda hiç bir üyenin olmadığı gibi benim de size yanıt verme yükümlülüğüm yok.Yani ben "nöbetci yanıt yazan" değilim
İlgi duyan katılımcı size yanıt yazacaktır.


Alıntı:
Tıbbi, hukuki, felsefi veya sosyolojik görüşlerle ilgili birşeyler söylerseniz
,

Ben tüm alanlarda söz söyleme iddiasında değilim. Hukuki alanda varsa bir görüşüm ve mümkünse hukuksal dayanaklarla yazmaya çalışıyorum.Bu hoşunuza gider -gitmez.

Alıntı:
yoksa bir yere varamayacağız
Böyle bir zorunluluğumuz yok.Birbirimizden haberdar olabiliyorsak ne iyi bir sonuç.

Diğer yandan son mesajımda size yönelik herhangi bir atıfta bulunmuş değilim,eğer bilmek isterseniz, sn.sahinaydın
Alıntı:
Tüm çaba Türk aile yapısını çökertmek
diyen sözüne karşı yazılmış bir yanıttır.Söylediklerim :çocuklar ve aileleri arasında (söylenen ve öngörülenlerin aksine)neler yaşandığına ilişkin bazı notlardı.Ve çok önemliydi benim için.Sizin için anlamlı olmayabilir.

Saygılar
Old 23-02-2007, 02:05   #86
Hekimbaşı

 
Varsayılan Elbette yükümlülük veya zorunluluk yok, ama ...

Sn.Kayar,

Haşa, kimsenin yanıt verme yükümlülüğü veya birbirinin görüşünden hoşlanma ya da kabul etme zorunluluğu yok.

Ancak:

1. Bir görüş oluşmuş ve belirtilmekteyse, o görüşe nasıl varıldığının bir mantığı, gerekçe ya da dayanak noktaları vardır; ve bu görüşü dinleyenlerin, bunları merak etmesinden doğal birşey olamaz. Benim 1 yaşımda 'Mu ni?' diye başladığı rivayet edilen merakım hala sürüyor; elimde değil. Sizi rahatsız ediyorsa kusura bakmayın.

2. Görüş alışverişinde bulunurken bir yere varmak zorunluluk olmasa bile, varamamaktan evladır. Bunu gerçekleştirebilmek; her katılımcının, diğerlerinin nasıl ve neden farklı düşündüklerini anlayabilmelerine bağlıdır. Yoksa bu görüş alışverişi değil, görüşlerin ilanı olur. Ben alışverişi tercih ediyorum.

Saygılarımla,
Old 23-02-2007, 05:36   #87
Cest la vie

 
Varsayılan

Bayagi mesaj yazilmis ustune, umarim unutmadan tum dusunduklerimi soyleyebilirim.

Herseyden once ben o roportajdaki kisinin bir manken oldugunu bilmiyordum.(cehaletime verin ) Ama yine de takdir ettim. Belirtmek isterim ki, ben de o an onun yerinde olsam ayni karari verirdim.
Kaldi ki o sizin soylediginizin aksine ilerde iletisim kurmak istemeyen birinin spermlerini almis. Yani tek amaci cocuk sahibi olabilmek! Bunu cok istiyor, cok kisa bir sure sonra bu yetisini kaybedecek ve 'sirf cocuk yapmak icin' kendine birini bulmak yerine boyle bir yontemi tercih ediyor. Ustune de
Alıntı:
Ben, o bankaya bırakılmış bir spermdim. Cenin bile değil. Orada duruyordum. Annem beni zorla almadı. Bir adamı kandırarak bana hamile kalmadı, bir gecelik sarhoşlukla yapıp, çaresizlikle de beni doğurmadı. Beni istedi, çok ama çok istedi..."
diyor.. Bu dusuncesi bile o cocugu ne kadar istediginin gostergesi degil mi? Bu kadar aglamasi da bana gore ustune herkes tarafindan cok gidilmesinden kaynaklaniyor.

Bu konuda yazdigim ilk mesajda soyle bir ornek yazip soru sormustum:
Alıntı:
Kendimi kucuk bir cocuk yerine koyuyorum ve iki farkli ailede hayal ediyorum:

Ilki, kalabalik bir ailede 'kaza' ya da 'bilincsizlik' eseri dogmus bir cocugum. Annem var babam var hatta kardeslerim de var. Ama benimle ilgilenen yok. Kendi kendime buyumeye birakilmisim. Gecim sikintisi yasiyoruz cunku diger kardeslerimin cogu da benim gibi 'yanlislikla' dunyaya gelmis, babam hepimize bakamiyor. Zaten aslinda kimse kimseye bakamiyor, herkes kendi halinde, kendi sorunlariyla ugrasiyor. Evde cok huzur yok. Annemle babamin herkese yetecek sevgileri yok. Buyuyorum...

Hemen 2. 'aile'me geciyorum:

Annemle bir aileyiz. Annem, uzun yillardan sonra bana sahip olmanin sarhoslugu icerisinde elinden gelenin ustunde bir ilgi ve sevgi gosteriyor bana. Yillarca biriktirdigi sevgisinin hepsini 'bana' aktariyor. Babam yok, evet uzuluyorum cunku ben hep sevgi gordum ve saniyorum ki babam olsaydi aldigim sevgi ikiye katlanacakti. Ama olsun, annem beni ihmal etmiyor ki. Onun herseyiyim ben, o da benim herseyim-hem annem, hem babam, hem arkadasim. Ah bir de kardesim olsaydi.. Bu arada annem bana hamile oldugu donemlerde, cocuk sahibi olacaginin hevesiyle oturup butun cocuk bakim-psikoloji kitaplarini okumus. Gercekten dort dortluk yetisiyorum. Buyuyorum...

Kim hangi cocuk olmak isterdi?

Kendi sorumu ben kendim cevaplayim, ben 2. 'ailem'de dogup buyumus olmayi tercih ederdim! Baba eksikligi elbet olacaktir, ama babasiz buyuyen tek cocuk da ben olmayacaktim. Kaldi ki, annem sanilanin aksine ureme icgudusunden yoksun bir hasta degil, yine bir sevgilisi-ya da hatta esi- var ve o beni kendi cocgu gibi kabullenmis. Kaldi ki kabullenmemis olsa bile ya da annemle ikimiz bile yasiyor olsak , birbirimizi seviyoruz ya, yetmez mi? Benim o sekilde olusturulma nedenim, sadece o zaman sartlarin onu gerektiriyor olmasi! Neden istemeyim ki?

Ureme icgudusuyle annelik icgudusunun birbirine bu derece yapismis oldugu dusuncesine(ya da bilimselligi var mi bilmiyorum ama tezine) de katilmiyorum. Anne olmak istemeden sadece ureme icgudusune sahip bir cok kadin oldugu gibi, bunlardan bagimsiz her bir canliyi anaclik icgudusuyle benimseyen, ona sefkatle yaklasan kadinlar da var. Kadinlarin bu tur konularda erkeklerden cok daha farkli oldugu bir gercek. Erkekler de cocuklarini cok sevebilir, bakiminda anneye yardim edebilir, ama 'anaclik icgudusu' bunlardan biraz daha farklidir.

Toplumun ve aile yapisinin yozlasmasi konusunda.. Bu sekilde bir tartisma cikti mi hep konu 'kadinlarin aleyhine olacak sekilde' bu yozlasmaya getirilir. Benim anlamadigim, mevcut toplum ve ataerkil aile yapimizin hangi arada tamamen modernlesip de simdilerde bu fikirlerle yozlasma tehlikesine girdigi. Halen devam eden tore cinayetleri mi, ensest iliskiler mi, aile ici siddet mi, kadinin soz hakkinin olmadigi ev reisligi-efendiligi sistemi mi, kadinin karnindan bebeyi sirtindan sopayi eksik etmeyeceksin anlayisi mi, her erkek aldatir, aldatabilir dusuncesi mi... hangisi modernligimizin birer simgesi? Bunlarin en azindan bir kacini duzelterek toplum olarak ilerleme gosterelim de, tek yozlasma tehlikemiz 'bekar kadinin cocuk yapmasi' olsun!

Son olarak evlatlik konusunun savunulmadigi, bu nedenle de istenmedigi iddiasina yanit vermek istiyorum. Bu konunun tartisilma sebebi bir hak, ya da elestirilmeme ozgurlugu oldugu icin hicbirimiz evlatlik konusunu acmadik. Ama bu kesinlikle bu konuya sicak bakmadigimiz, hatta savunmadigimiz anlamina gelmiyor. Ancak sunu da goz onunde bulundurmak gerekir ki, evlatlik edinme cok siki prosedurlere bagli bir muessese ve bir suru sarti da var. Roportajda anlatildigi gibi, istedigin an olabilecek bir sey degil, cunku evlat edinilecek cocuk herseyden once devletin sorumlulugunda.
Kaldi ki, cogu kisi bebegi icinde hissetmenin, dogururken cektigi acinin-cabanin, bekleme heyecaninin da farkinda olmak istiyor. Ya da kucuk bir bebegi basindan itibaren kendi verecegi egitimle buyutmeyi tercih ediyor. Evlat edinmek istenildiginde kucuk bir bebegi evlat edinmek icin beklenen sure, cogu zaman bebegi yaslandiktan sonra kucaga almak(diger sartlarda uygunsa tabi) anlamina da gelebiliyor. Buyuk bir cocugu evlat edinmek ise yine bu kadar prosedurun yanisira, o cocugun o zamana kadar yasadiklari ve psikolojisi isin icine girdiginde, karsilikli olarak gercekten anne-cocuk sevgisi yaratamayabiliyor(ben buna karsiyim, buyuk de olsa bir cocuk evlat edinmek isterim ama insanlarin gercek dusunceleri bu dogrultuda oldugundan acik ve net sekilde yaziyorum.)
Ozetle bu yontem 'canli bir oyuncak bebek almanin' otesinde sebeplerle tercih edilebilmektedir.

Saygilarimla
Old 23-02-2007, 05:50   #88
Cest la vie

 
Varsayılan

Bu arada o roportajin devamini ve sonrasinda okuyucular tarafindan yorumlari okudum. Ilginc geldi, bakin burda konusulanlar disinda neler dusunulup konusuluyor:

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/gost...929&yazarid=12
Old 23-02-2007, 08:39   #89
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı


Alıntı:
Bir görüş oluşmuş ve belirtilmekteyse, o görüşe nasıl varıldığının bir mantığı, gerekçe ya da dayanak noktaları vardır; ve bu görüşü dinleyenlerin, bunları merak etmesinden doğal birşey olamaz
.

Benim görüşlerim net ve hukuksal dayanakları çok açık.İnsan hakları bildirgeleri ve Kadınlara Karşı Her türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi,Tavsiye Kararları ve....

Kadının insan haklarını tanıyanların bu dayanakları ve içeriklerini de bildiklerini varsayıyorum.

Hukuk,felsefe,tıp ve sosyolojik görüşleri sunduğunuzu söylüyorsunuz,sizin de bu belirtmiş olduğum dayanakları bildiğinizi varsayıyorum.Yanılıyor muyum?

Alıntı:
Ben alışverişi tercih ediyorum

Olabilseydi ben de tercih ederdim,ama karşımdaki ille benim görüşüme katıl,alışveriş yapmış olalım diyorsa ilan ile yetinmeyi yeğ tutarım.

Saygılar
Old 23-02-2007, 14:01   #90
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Kadınlara salt kadın oldukları için , türü her ne olursa olsun yapılacak her ayrımcılığın karşısındayım.

Hele kadın , erkek farkı gözetmeden eşit işe eşit ücret, ortaklaşa velayet, birliği müşterek temsil vb. konularda eni konu belirginleşir ve kadınların yıllardır süregelen çığlıklarının işe yaradığını da fiilen de, hukuken de görmekteyiz. Bu kazanımlar, Habibe hanım gibi bu savaşa destek vermiş kadınlar olmasaydı, edinilemezdi.

Ancak bir konuda sürekli muhalif düşüyorum. O da şudur:

Kadına ayrımcılık yapılmasına karşı olduğum kadar, kadının ayrımcılık doğurabilecek nitelikte taleplerde bulunmasına da karşıyım.

Daha doğru ifade etmek gerekirse, diğer cinsi dışlayacak şekilde hak arayışlarında kadını haklı bulamıyorum. Daha da doğru ifade etmek gerekirse, falanca hakkın kadına özgülenmesini düşünemiyor ve hemen karşı talebi düşünüyorum. Şimdi kadın olmayan katılımcılarımız bir başlık açarak, "bekar erkeklerin baba olma hakkı" nı tartışmaya açabilir. Karşı çıkılması olanağı var mı? Yok. Çocukları erkeklerin büyütmesi halinde nasıl verilerle , nasıl bir nesille karşılaşırız, bir fikrim de olamaz. İyi mi kötü mü olacağı konusunda da ancak tahmin yürütebiliriz. Babalar çocukla ilgilenmez diyemeyiz, belki Türkiye'de sayıları oldukça az ama, gelişmiş ülkelerde yerleşmiş bir single parent kavramı var. Yalnız Anne ya da Yalnız Baba olarak tanımlanmıyor, dikkat . Çocuğunu tek başına büyütmek durumunda olan ebeveyn olarak kabul görüyor. Ve yalnız anneler kadar, yalnız babalar da sıkça görülüyor. Yıllar önce Au-pair olarak İngiltere'ye giden bir arkadaşımın tespitleri.

Demek istediğim, bekar kadınlar anne olabilir, engel yok.

Ama ayrımcılık olmayacaksa, aynı hakka erkekler de sahip olmalı.

Gitgide yalnızlaşan dünyamızda, "neden" diye düşünmeden edemiyor insan...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dayıdan Anne Aracılığıyla Mahfuz Hisse Olur mu? Av.Mücahit Meslektaşların Soruları 14 09-05-2011 12:13
Boşanan anne-baba çocuğu istediği şehirde görecek Av.Suat Ergin Hukuk Haberleri 1 19-12-2006 12:10
Aile Mahkemelerinde Bekar Hakimler De Görev Yapabilecek Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 0 18-04-2004 09:42
4 Yıllık Fakülte Mezunlarına Tanınan Öğretmen Olma Hakkı İptal Kararı İptal Davası hacım Hukuk Soruları Arşivi 0 25-02-2003 11:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08595896 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.