Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İdari Yargıda Ceza Yargılamasının Beklenmesi

Yanıt
Old 06-01-2006, 17:18   #1
denipre

 
Varsayılan İdari Yargıda Ceza Yargılamasının Beklenmesi

Değerli meslektaşlarım Hizmet kusurundan(polis silahından çıkan kurşun ile şahsın yaralanması ) mütevellit memur yargılaması henüz soruşturma aşamasında ve suç tarihi eylül 2005.İdari yargıda açacağımız maddi - manevi tazminat davasından önce ceza yargılamasında ,memurun kusurunun öncelikle saptanması gerekecek ,tabi bu arada yaralanan şahsın tedavisi sürüyor ayağından sakat kalma riski söz konusu(tam olarak maddi kaybın ne olacağıda meçhul).Kati adli tıp raporunun gelmesinin ve soruşturmanın uzayacağı ve hüküm tarihi düşünüldüğünde,idari yargı açısından 1 yıllık süre içinde dava açamayacağımız kesin gibi.
Şu halde ceza yargılaması sonucunu beklersek hak düşürücü süreye takılabilir miyiz?
Yargılama sonucunu beklemez isek idari dava açısından yine hizmet kusurunun saptanması gerekecek,bu halde idare mahkemesi açısından ceza yargılaması sonucu bekletici mesele mi teşkil eder?
Ceza yargılaması sonucu beklenmeden açılacak davada ,idari yargı açısından fazlaya ilşkin haklar saklı tutulamayacağından,ancak 18'den küçük şahsın tedavisinin hala sürdüğü sakat kalma riski taşıdığı düşünülürse,maddi tazminat miktarı muhammen olarak ne olmalı ? saygılar
Old 06-01-2006, 18:50   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Olay eğer polisin adli görevi sırasında meydana gelmişse doğrudan adli mahkemeler yetklilidir, yani bu durumda ya ceza davasına müdahil olup şahsi hak istenecek ya da doğrudan personel ve bakanlık aleyhine tazminat davası açılabilecektir.

Aksi halde yani idarenin hizmet kusuruna dayanılarak idari yargı yerinde tam yargı davası açılacaksa bu durumda idari dava açma sürelerine uymak gereklidir.Bilindiği gibi idari eylemlere karşı açılacak tam yargı davası (ıttıla) 1 / (herhalde)5 yıllık hakdüşürücü sürelere tabidir.Burada ıttıla ne zaman başlar?

Alıntı:
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu;idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır. Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılma¬sıyla birlikte
ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir. Özellikle kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlendiği ödevin ve yürüttüğü hizmetin
kural, usul ve gereklerine aykırı ola¬rak, kendisine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak gene de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, onları kullanarak hareket ettiği. bu nedenle de idaresinden, tamamen ayrılmasını önleyen ve engelleyen görev kusurları nedeniyle doğan zararların
tazmini istemiyle açılacak tam yargı davalarında eylemin idariliği. bazen ceza davalarıyla personelin şahsi kusuru sonucumu yoksa görev kusuru sonucumu zararın ortaya çıktığının belirlenmesinden sonra saptanabilmektedir.
Bu itibarla, 2577 sayılı Yasa'nın 13.maddesinde öngörülen l ve 5 yıllık sürenin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur.

Aksi yorumun zarara yol açan eylemin idariliğınin ortaya çıkmasıyla kulanılması mümkün olan dava açma hakkım ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.

Dava konusu olayda tazmini istenen zarar işkence sonucu ölüm nedeniyle uğranılan zarar olduğuna göre, ölümün işkence nedeniyle meydana gelip, gelmediğinin, işkence eylemini idarenin personelinin resmi görev ve yetkisini
kullanarak gerçekleştirip, gerçekleştirmediğinin belirlenmesine bağlıdır.

Bu itibarla olayda 8.8.1980 tarihinde davacıların yakınının ölmesi eylemin ortaya çıktığı tarih olarak kabul edilebilirse de. yasada öngörülen idari eylemin ortaya çıktığı tarihin bu tarih olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır.

Eylemin idariliği. sanık polisin, yargılanması sonucu, ...'nın suçunu ikrar ettirmek amacıyla ve katil kastı olmaksızın faili gayrı muayyen şekilde darpta bulunmak suretiyle ölümüne sebebiyet verdiğinin belirlenerek mahkum edilmesine ilişkin ceza mahkemesi kararının onanarak kesinleştiği 21.12.1993 tarihinde kesinlik kazanmıştır.

Bu duruma göre de olayda eylem tarihi (eylemin idariliğinin kesinleştiği tarih) ceza mahkemesi kararının kesinleşme tarihi olduğundan ceza mahkemesi kararının onandığı 21.12.1993 tarihinden sonra, yasada öngörülen süre içinde ilk defa
25.7.1994 tarihinde adisi yargı yerinde. 20.10.1994 tarihinde verilen görev yönünden ret kararı sonucu, bu kararın 29.11.1994 te tebliği üzerine 21.12.1994 te idari yargı yerinde açılan dava süresindedir.



Bu karara göre ceza mahkemesi kararının kesinleşme tarihi eylem tarihi olarak dikkate alınmıştır.Bu kararın istikrar kazanmış bir yargı olup olmadığını tam olarak bilemiyorum fakat sanırım size yararı olacaktır.Ama tavsiyem süresi içinde davanızı açmanızdır.

Selamlar
Old 07-01-2006, 03:05   #3
nfb

 
Varsayılan

Sayın Akpunar' a katılıyorum. Verdiği örnek kararın istikrar kazandığından ben de emin değilim.O nedenle süresi içinde tam yargı davasını açmanız daha doğru olacaktır.

Ama yine de bazı hususları tartışmakta yarar görüyorum.

Olaya bir de şu örnekten bakalım. Bir fabrikada Özel Güvenlik görevlisi olarak çalışan bir personelin, işyerinde meydana gelen bir olayı önlemek için havaya ateş açması sonucu herhangi bir işçinin yaralanması ve sonuçta sakat kalması halinde bu bir işkazasıdır ve mağdurun dava hakkı 10 yıllık zamanaşımına tabidir.

Bir magandanın silahından çıkan bir kurşunla bir şahsın yaralanması halinde tabi olunacak zaman aşımı ceza zamanaşımıdır.

Gel gelelim idari kusur ya da idarenin ajanlarının hukuka aykırı eylemleri nedeniyle açılacak davalarda ise 1 yıllık HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE söz konusudur.

Özü itibariyle kaksız fiile dayanan her üç olayda idarenin sorumluluğunun bir yıılık süre sonrasında ortadan kalkması, adli yargıda görülecek diğer 2 örnekte zararın tamamının zamanaşımı süresi içinde belirlenebildiği halde idari yargıda ne ek dava ne de ıslah yoluyla zararın tamamının belirlenmesi ve karşılanmasının mümkün olmamasını birisi lütfen bana açıklasın.

Bu arada başka bir husus, sorudan henüz sakatlık olup olmadığının belirlenmediğini anlıyorum. Bu durumda bedensel sakatlık eğer olay tarihinden itibaren 1 yıılık süreden sonra belli olacak olursa, o takdirde daha henüz zarara ıttıla gerçekleşmemiş olacağından dava açma süresinin başlamayacağını düşünüyorum.(aynı gerekçe ile manevi tazminat talebinin de süresi başlamayacaktır zirakişinin sakat kalıp kalmayacağı henüz belli değildirO nedenle tavsiyem 1 yıllık süreniz dolmasına az bir süre kaldığında idareye yazılı olarak başvurmak suretiyle ( ve ne yazık ki miktar da belirterek) maddi manevi tazminat talebinde bulunmak olmalıdır.
Bir de eğer bedensel sakatlık oluşmuşsa, konunun uzmanından alacağanız harici bir bilirkişi raporu ile maddi tazminat miktarını belirlemek ve davayı o miktarın biraz üzerine çıkarak açmak yararlı olacaktır.

Cevabını bulamadığım bir başka konu ise, yine idari yargıda bu tür davalarda idare mahkemelerince verilen kararlarda faizin neden olay tarihinden değil de dava tarihinden itibaren işletildiğidir.

Böylece İdarenin vatandaştan daha üstün haklara sahip olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Old 16-01-2006, 15:34   #4
denipre

 
Varsayılan

Öncelikle sayın Akpınar ve Toprak'a açıklamalarından dolayı teşekkür ediyorum.
Açıklamalar ışığında öncelikle eylemin adli veya idariliğinin tartışılması gerekecek.Polis kaçan bir grubu kovalıyor ve grup içinden kaçan birisini yakalıyor.Grup arkadaşlarını kurtarmak maksadıyla polise saldırıyor,polisin silahını almaya çalışıyor,bu arada silah yere doğru bir el ateş alıyor ve grup içindeki küçüğü sağ diz üstünden yaralıyor.Tabii bu polis senaryosu.Aşağı yukarı polis elinden çıktığı belli olan tanık ifadeleride bu doğrultuda.Elimizdeki yadsınamayacak en önemli kanıt olay yeri inceleme raporu.Kovanın bulunduğu yerle küçüğün yaralandığı kan izlerinin bulunduğu nokta arasında 8-10 metre mesafe var.Yani kurşun arkadan uzak mesafeden atılmış.Adli raporda da sağ üst orta arka ve yan kısımda giriş çıkış deliği olduğu belirtilmiş.
Bu durumda polis açısında suç oluşmuş kaçan gruba müdahale ediliyor yani adli görevi söz konusu olacak. Bu saptama ışığında sanırım görev açısından yalnızca adli mahkemeler mi görevli olacak.Zira idarenin hizmet kusurundan ziyade personelin şahsi kusuru söz konusu.Ancak çekindiğim nokta genelde bu minvalde adli yargı yerinde açılan davalarda görevsizlik kararı verilmesi.Yoksa tazminat açısından ıslahın kurumu işletilebildiğinden bu yola tevessül etmenin daha faydalı olacağı kesin.Bu konuda görüşlerinizi bekliyorum.
Ne olursa olsun, sorunun cevabı aslında sayın TopraK'ında belirttiği üzere birey için mi devlet yokda devlet için mi birey sorusunun yanıtında gizli sanırım.
Saygılar...
Old 19-01-2006, 17:18   #5
denipre

 
Varsayılan

elinde adli yargı yerinde açılmış bu tür uyuşmazlıklara dair yargıtay Kararı olan meslektaşlar bunu paylaşırlarsa sevinirim.
Saygılar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İdari yargıda hizmet tespiti Av.Funda Meslektaşların Soruları 1 08-12-2006 01:23
Öğretmen Atamaları Yargıda.... Av. Galip DAĞTEKİN Hukuk Haberleri 0 30-08-2006 13:38
İdari Yargıda Hakimlik memur Hukuk Soruları Arşivi 7 19-07-2006 22:21
İdari Karar Ve Ceza Kovuşturması Birbirini Etkilermi? dumano Hukuk Soruları Arşivi 0 05-04-2004 14:08
İdari Yargıda Reddi Hakim Memur Hukuk Soruları Arşivi 1 21-02-2002 21:41


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03925300 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.