Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ceza Hukukunda Kıyasın yasak olması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-05-2007, 17:40   #1
erdemlihukukcu

 
Varsayılan Ceza Hukukunda Kıyasın yasak olması

SAYIN MESLEKTAŞLARIM MERHABALAR ;
MALUMUNUZ CEZA HUKUKUNDA KIYAS YASAKTIR . ACABA ELİNİZDE BUNUNLA İLGİLİ BİR YARGITAY KARARI VAR MI?
Old 27-05-2007, 19:13   #2
Ayşe BİLGİÇ TAHTACI

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
1. Ceza Dairesi

E:1996/693
K:1996/896
T:20.03.1996



DAVA : Zaruretin teyin ettiği hududu tecayüz etmek suretiy1e Ahmet Güneykaya'yı kasten öldürmekten sanık Erkan Kurtuluş'un yaPılan yarğılanması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin (ANKARA) Beşinci Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 17.1.1995 gün ve 128/216 sayılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; Kararda açıklanan nedenle duruşmasız olarak incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

KARAR :

1- Sanık vekilinin süresinden sonra talep ettiği duruşmalı inceleme isteminin CMUK.nun 318. maddesi uyarınca reddine,

2- Dosya münderecatına, sanığın aşamalardaki ifadelerine ve tanık Necati Kutlucan'ın hazırlıktaki ifadesine göre mahkemenin takdiri yerinde bulunmuş, tebliğnamedeki 1 nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

3- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin cezayı azaltıcı sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebebi dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık vekillerinin; suç sübutuna, TCK.nun 49. maddesinin uygulanması gerektiğine, vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

3- Ancak;

Sanık hakkında TCK.nun 50. maddesinin son fıkrası uyarınca 20. madde uygulanırken hapis cezasında uygulanan 59. maddenin uygulanmaması yasaya aykırı olup, sanık vekilinin temyizi nedeniyle hükmün bu noktadan tebliğnamedeki düşünce gibi (BOZULMASINA), oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

1- Öldürme cürmü, TCY.nın 50. maddesi koşullarınca işlendiğinde, faile tertip olunacak ağır hapis hapse çevrilmekte, kamu hizmetlerinden daimi yasaklama gereken ahvalde süreli yasaklamaya hükmedilmektedir. Süreli yasaklamanın 20. madde mucbince yapılacağı ve üç aydan üç yıla kadar bir sürenin takdiren belirleneceği tartışma dışıdır.

"Daimi yasaklama"nın hangi haller için düşünüldüğü hususu Yasa'nın 31/1. maddesinde açıklanmış ve beş yıldan fazla ağır hapis cezasının hükme bağlanması koşuluyla sınırlandırılmıştır.

Yasa koyucu, öldürme fiilini nefis savunmasında ya da görevini icrada aşırılığa kaçarak 50. madde koşullarında icra eden kişiyi, korumakta, cezalarını birer kademe hafifleterek ağır hapsi hapse çevirmekte, kamu hizmetlerinden daimi yasaklamayı ise süreli yasaklamaya çekerek yumuşatmaktadır.

Aynı yasa koyucu, 461 veya 462. madde koşullarında öldürme fiilini yapanlara ise daha yumuşak bir tavırla yaklaşmakta, ağır hapis cezalarını hapse çevirmekle yetinmekte, kamu hizmetlerinden yasaklamayı öngörmemektedir.

TCY.nın 50. maddesi, daimi yasaklamayı süreliye çevirip beş yılı aşkın hapse mahkum olanlara uygulanmasını ve 20. maddeye göre üç aydan üç yıla kadar bir sürenin belirlenmesini önerirken, 91/2. maddesinde zikredilen ve ceza süreleri üç ila beş yıl arasında olmak üzere hükme bağlanan faillere fer'i ceza önermemektedir. Çünkü bu süre DAİMİ YASAKLILIĞI DEĞİL SÜRELİ YASAKLILIĞI GEREKTİRMEKTE, 50. maddenin 31/1. maddesine yaptığı yollama itibariyle, dönüşümlü fer'i cezayı olanaklı kılan alvalin dışında kalmaktadır.

Belli ki yasa koyucu, 461 ve 462. maddeleri vazederken öngördüğü yumuşatıcı iradesini kullanmakta, 50. madde koşulunda beş ila üç yıl arası ceza alan katil suçlusunu, fer'i nitelikli süreli yasaktan azade tutmaktadır.

SUÇ VE CEZANIN YASADA AÇIK İFADESİNİ BULMASI ZORUNLUDUR.

"KANUNULİK" olarak ifade edilen bu kural, ceza yargısının temelidir.

Yorum ve kıyas ile ceza üretmenin hukuki zeminde mantığı yoktur.

Kanımca 50. madde; duraksamaya mahal bırakmayacak açıklıkla vazedilmiş ve sonuç cezası beş yılı aşkın olup 31/1. madde uygulansa ve cezası ağır hapiste kalsaydı kamu hizmetlerinden daimi yasaklanacak olan katil suçlusunun yasağını süreliye çevirmeyi öngörmüş, ceza süresi 31/2. maddeye göre süreli yasank gerektirenler için bir fer'i ceza getirmemiştir.

2- Kamu hizmetlerinden yasaklama fer'i cezasının, TCY.nın 81. maddesi uyarınca mahkumiyetin doğal sonucu olarak doğrudan uygulandığı ahval ile 50. maddenin yollaması neticesi dolaylı olarak uygulanmış olduğu durumlarda; yeni bir indirime tabi tutulmasını ve bu indirimin 59. madde ile sınırlandırılarak önerilmesini isabetli bulmamaktayım.


(Kaynak: Yıl: Ay: Sayfa


T.C.
YARGITAY
6. Ceza Dairesi

E:1988/11692
K:1989/1294
T:15.02.1989



DAVA : SaHteKarlıktan sanık ye tutuklu B.S.'nin yaPılan yargılanması sonunda : TCK.nun 342/1-2, 80, 59, 31 ve 33. maddeleri gereğince sonuç oarak 10 sene 10 ay ağır hapsine, müebbeden kamu hizmetlerinden yasaklanmasına ve cezası süresinde yasal kısıtlılık halinde bulundurulmasına ilişkin .... Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 13.7.1987 tarihli hükmün duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından onama isteyen 11.11.1988 tarihli tebliğname ile 21.11.1988 gününde daireye gönderilmekle tayin edilen günde sanığın duruşmaya vekil göndermemesi nedenile duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Yapılan yargılamaya, kanıtlara ve gerekçeye göre sahte mahkeme ilamı düzenleme eylemine yönelik tüm; diplomalarda sahtecilik eylemlerine ilişkin başkaca temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

Türk Ceza Yasasının benimsediği sisteme göre belge sahteciliğinin cezalandırılması belgenin türüne göre değişmektedir.

Bu ayrımlardan biri de resmi belge sahteciliğinin aslında, onaylı örneğinde ve onaylı özetinde sahteciliğin bu hiyerarşiye göre ve gittikçe daha az cezalandırılmış bulunmasıdır.

Buna göre resmi belgenin aslında sahtecilik görevli tarafından işlenmişse, T.C. Yasasının 339/1-2, görevli olmayanlarca işlenmişse aynı Yasanın 342/1-2. maddeleri uygulanacaktır.

Aslın tam kopyası olan örnek üzerinde sahtecilik suçunu görevli işlemişse, aynı Yasanın 341/1, görevli olmayan fail işlemişse 342. maddenin 3. fıkrasının 2. cümlesi uygulanacaktır.

Eğer onaylı örnek, yiten asıl yerine geçmişse, örnek T.C. Yasasının 339/son maddesi uyarınca asıl gibi sayılacak ve ceza ağırlaşacaktır. Bu belgeler söz konusu olunca eğer fail görevli ise, T.C. Yasasının 39/1-2, görevli değilse, 342/1-2. maddeleri uygulanacaktır.

Eğer onaylı örneğin aslı esasen yok ve fail görevli ise aynı Yasanın 341. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi, yetkili görevli değilse 342. maddenin 3. fıkrasının 1. cümlesi uygulanacaktır.

Özet sahteciliğine gelince; resmi belgenin onaylı özeti aslın kopyası olmayıp onun sergilediği kimi bilgileri yansıtan bir belgedir ve Yasaya göre cezai açıdan daha az korumaya layık görülmüştür.

Türk Ceza Yasasının 341/son maddesine göre var olan resmi belgenin onaylı özetini sahte olarak düzenleyen yetkili görevli cezalandırılmıştır. Görevli faille birlikte suçu işleyen üçüncü kişilerin de katılma hükümlerine göre aynı madde ile cezalandırılacakları açıktır.

Buna karşılık, T.Ceza Yasası, resmi belgede özet sahteciliki cürmünü görevli dışında bir kimse işlediği takdirde nasıl cezalandırılacağını hükme bağlamamış ve böyle yasada bir boşluk ortaya çıkmıştır. Nitekim 1930 tarihli İtalyan Ceza Yasası 482. ve 1986 tarihli Türk Ceza Yasası Ön Tasarısı 234/son ve 235. maddelerinde bu boşluğu doldurmak gereğini duymuştur.

Bu durum karşısında Türk Ceza Yasasının 339/son madde ve fıkrası gibi aslı yiten belgenin özetini asıl sayarak cezalandırmak, Yasa koyucusunun benimsediği ve yukarıda öngörülen hiyerarşiye ters düşmüş ve özet sahteciliği asıl sahteciliği düzeyine çıkmış, ayrıca cezada örnekseme kıyas, benzetme yasağı ilkesi de çiğnenmiş olacaktır.

Öğretide savunulan ve özeti örnek suret gibi cezalandırmayı öngören düşünce de özeti örnek düzeyine çıkarmak ve görevlinin özet sahteciliğini yasa koyucusunun iradesinin tersine görevli olmayan failin cezasından daha alt düzeye indirmek gibi bir çelişkiyi bünyesinde taşımış bulunduğundan tutarlı değildir.

Esasen özet sahteciliğinde Türk Ceza Yasasının 339/son maddesi gibi bir ağırlaştırıcı nedenin öngörülmemesi yerinde ve mantıklıdır. Zira aslın içindeki hususları olduğu gibi içeren bir örnek aslın yitiminde onun yerine geçebilirse de aslın belli başlı özelliklerini bünyesine almakla yetinen özetin asıl yerine geçmesi mantığa aykırıdır. O nedenle yasa koyucu unutkan davranmamış, tersine özetle örnek arasındaki aykırılığı bu tutumuyla vurgulamak istemiştir.

Sonuç olarak, resmi belgenin özetinde sahtecilik suçunu görevli işlemişse Türk Ceza Yasasının 341/son maddesi uygulanacaktır. Görevli olmayan bir fail işlemişse bu eylemi işlerken görevli ile iş birliği yapmışsa aynı madde ile cezalandırılacaktır. Görevli ile işbirliği yapmayan faiz sözkonusu suçu işlediği takdirde eylem Türk Ceza Yasasının 355. maddesine giren bir belge ise aynı Yasanın 356. maddesine göre ceza cezalandırılacak, o belgelerden değilse cezalandırılmıyacaktır.

Olayda sanığın sahte diplomalar düzenlediği anlaşılmaktadır. Diplomalar özet belgede sahtecilik olacağına göre fail resmi görevlilerle işbirliği yapmışsa eyleminin Türk Ceza Yasasının 341/son, yapmamışsa aynı Yasanın 356. maddesine girebileceğinin gözetilip tartışılmaması,

Yasaya aykırı ve sanığın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle hükmün BOZULMASINA, 15.2.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


(Kaynak: Yıl: Ay: Sayfa

Saygılar.
Old 27-05-2007, 20:35   #3
köktaş

 
Varsayılan

YARGITAY
7. CEZA DAİRESİ
E. 2003/2724
K. 2003/8359
T. 13.10.2003
• PASAPORT KANUNUNA MUHALEFET ( Yurda Yasadışı Yollardan Girmiş Kişiyi Barındırma Eyleminin Yasada Yaptırıma Bağlanmadığı -Kıyas Yoluyla Yasa Boşluğu Doldurularak Ceza Verilemeyeceği )
• KIYAS YOLUYLA CEZA VERİLEMEYECEĞİ ( Yasadışı Yoldan Yurda Girmiş Kişiyi Barındıma Eylemi Pasaport Kanunu Kapsamında Bulunmadığından Kıyas Yoluyla Sanığa Ceza Verilemeyeceği - Pasaport Kanununa Muhalefet )
• YASADIŞI YOLDAN YURDA GİRİŞ YAPAN KİŞİYİ BARINDIRMA ( Eylemi Pasaport Kanunu Kapsamında Değerlendirilmeyeceğinden Sanığın Kıyas Yoluyla Cezalandırılamayacağı - Pasaport Kanununa Muhalefet )
5682/m.36
ÖZET : Barındırma eylemi yaptırıma bağlanmamış, bu boşluğun kıyas yoluyla doldurulması da mümkün değildir.

DAVA : Pasaport Kanununa muhalefetten sanık Bahri hakkında yapılan duruşma sonunda: Hükümlülüğüne dair DOĞUBEYAZIT Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 3.10.2001 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık ve o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından süresinde istenilerek dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının onama isteyen 21.1.2003 tarihli tebliğnamesiyle daireye verilmekle dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 36.maddesi "yolcuları pasaport ve diğer vesikaların yoklanması için hükümetçe tayin olunan mevkilerin gayrı olan yerlere bilerek nakleden kara, deniz ve hava taşıtlarını sevk ve idare edenler veya bu hususta kılavuzluk yapanları" cezalandırmakta olup, buna göre yasa maddesinin Türkiye'den yurtdışına çıkacak veya girecek olanları gümrük kapılarından başka yerlere bilerek taşımanın cezalandırıldığı, sanığın yasadışı yollardan yurda girmiş kişileri yurt içinde evinde saklamaktan ibaret olan eyleminin bu madde kapsamında değerlendirilemeyeceği Dairemizin yerleşmiş uygulamalarından olup bu uygulama Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 12.3.2002 gün ve 2002/7-49 esas 2002/204 sayılı kararıyla da benimsendiğinden ülkeye giriş ve çıkışlarda kotrolü sağlamak amacıyla özel düzenleme getiren ve yaptırım hükümleri taşıyan pasaport yasasında sanığa yüklenen barındırma eylemi herhangi bir yaptırıma tabi tutulmamış olup, yasadaki bu boşluğun kıyas yoluyla doldurulması ve sanığın bu suretle cezalandırılmasının olanaksız olduğu düşünülmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı sanık ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 13.10.2003 günü oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03109407 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.