Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yağma Suçuna Teşebbüs

Yanıt
Old 09-02-2011, 00:49   #1
Av.Seda ALÇINAR

 
Varsayılan Yağma Suçuna Teşebbüs

Merhaba,

Yol kesmek suretiyle yağma, bir diğer adıyla kapkaç suçunu işleyen kişinin malı almasının ardından kaçarken yakalanması halinde teşebbüs hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda fikirlerinizi öğrenmek isterim. Eski TCK döneminde verilmiş birçok karara göre hırsızın ya da gâsıbın malı kendi hakimiyet alanına sokmadan yakalanması halinde tam ya da nakıs teşebbüsten hüküm kurulması gerektiği Yargıtay'ca belirtilmiş. Hatta birinde hırsızlık ve yağma suçlarının ortak yönleri sayılırken failin malı alıp zilyetliğine geçirmiş olması şartının aranacağı da açıklanmış. Yani yağmacının da malı hakimiyet alanına sokması şart. Bir de "kesintisiz takip" kavramı var ki bu da kişinin kaçarken takip edilmesi ve yakalanması halini ifade ediyor, bu halde de teşebbüsten hüküm kurlması gerektiği belirtilmiş.

Ben yeni kanun döneminde verilmiş bu yönde bir karar bulamadım. Teşebbüs konusunda tam/eksik kavramının değişmesi dışında içtihadın değişmesini gerektirecek bir durum var mıdır sizce?

Müvekkil hakkında teşebbüsten hüküm kurulmuşken Yargıtay bunu aleyhe bozdu ve şimdi mahkeme direnecek mi, emin değilim. Sizlerin fikri ve varsa örnek kararlarına ihtiyacım var.

Not: Ben uymama konusunda gerekçeli bir dilekçe yazdım ve burada sanığın lehine yorum ilkesinden de bahsettim, cevaplarınızda bu ilkeyi de dikkate almanız benim için aydınlatıcı olacaktır.

Şimdiden herkese teşekkür ederim.

Saygı ve sevgilerimle.
Old 09-02-2011, 12:32   #2
Avukaat

 
Varsayılan

[quote=Av. Seda Gölbaşı]Merhaba,

Yol kesmek suretiyle yağma, bir diğer adıyla kapkaç suçunu işleyen kişinin malı almasının ardından kaçarken yakalanması halinde teşebbüs hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda fikirlerinizi öğrenmek isterim.

Sayın Seda Hanım,
öncelikle şunu belirtmek isterim ki yol kesme suretiyle yağma ile kapkaç suçları aynı suçlar değildir. Örnekler üzerinde açıklamak gerekirse;

Yol kesmek suretiyle yağma : Issız bir sokakta yürüyorsunuz. Yanınıza gelen yabancı bir şahıs sizi korkutarak veya elindeki herhangi bir silahla tehdit ederek "üzerinde ne varsa bana ver" ya da "çantanı hemen bana ver" demek suretiyle malınızı alıyorsa bu yağma suçunu oluşturur.

Kapkaç : TCK 142/2-b de açıklandığı üzere "elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle" denilmiştir. yani herhangi bir cebir, tehdit uygulanmadan malın alınmasıdır.

saygılarımla....
Old 09-02-2011, 12:46   #3
Av.Seda ALÇINAR

 
Varsayılan

Merhaba, evet haklısınız. Teknik olarak bu ayrım doğru ve benim de buna dikkat etmem gerkirdi. Yalnız ben bu konuyla ilgili o kadar çok yargıtay kararı okudum ki sanki bu ayrım yok. Ama bu doğru olan ayrımı değiştirmez.
Tekrar teşekkür ederim.
Old 09-02-2011, 12:50   #4
Av.Seda ALÇINAR

 
Varsayılan

Tekrar Merhaba,

Sözkonusu dosyama baktım tekrar, burada da yağma için kapkaç terimi kullanılmış.
Old 09-02-2011, 13:36   #5
Avukaat

 
Varsayılan

Kişisel görüşüm,
sanığın kaçarken yakalanması suçun tamamlanmadığı anlamına gelmez. çünkü çalınan mal üzerinde fiili hakimiyet kurmaya başlmıştır. daha açıklayıcı olması maksadıyla sizi aşağıdaki link'e yönlendirmem gerekiyor.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=42944
Old 09-02-2011, 13:48   #6
av.emrullah akbaş

 
Varsayılan

Merhabalar,
Öncelikle şunun sorma gereği duyuyorum:
Fail,suça konu eşyayı aldıktan ne kadar zaman sonra yakalanmış?Hâkimiyet alanına geçip geçmediğini yorumlayabilmemiz için bunun net olarak ifade edilmesi gerekiyor.
Old 09-02-2011, 14:38   #7
Avukaat

 
Varsayılan

Açıklanması gereken konun "şiddet, tehtit vs. eylemlerinin suç eşyasının alınmasından önce mi yoksa sonra mı işlendiğinin" olması görüşündeyim. Vermiş olduğum link'teki yargıtay kararlarlarına bakarak konuyu öyle yorumlamanız gerektiği görüşündeyim
Old 09-02-2011, 16:31   #8
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

Yağma suçu , kişinin ; hayat , vücut veya cinsel dokunulmazlığı ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağı şeklinde tehdide maruz kalmasıdır.
Yağma suçunun tamamlanabilmesi için , kullanılan cebrin veya tehdidin etkisiyle mağdurun malı teslim etmesi veya malın alınmasına karşı koymaması gerekmektedir.Malın teslim edilmesi veya alınması mağdurun , mal üzerindeki zilyetliğine son verilmesi ve mağdurun mal üzerindeki tasarrufunun imkansız kılınmasıdır.
6.C.D’nin 27.01.2004 , 21665/531 sayılı kararına göre ; sanığın , mağdura ait para ve eşyaları zorla alıp kaçması ve otel görevlilerinin takibi ile yakalanması şeklinde gelişen olayda yağma suçu malın alınmasıyla tamamlandığı halde yerinde olmayan gerekçe ile suçun kalkışma aşamasında kaldığından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
6.C.D.’nin 14.10.2002 , 8606/11520 sayılı kararına göre ; çantasına kapkaç yoluyla çalmak isteyen sanığa karşı direnilmesi üzerine aralarında çıkan boğuşma sonucu yakınanın 7 gün iş göremeyecek şekilde yaralandığının anlaşılması karşısında yağmaya teşebbüs yerine yazılı şekilde hırsızlık suçundan cezalandırılması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Old 09-02-2011, 17:40   #9
üye34660

 
Varsayılan

Yağma suçları hareketi neticesine bitişik suçlar kabul edilmektedir, bu nedenle malın alınmasıyla suç tamamlanmış olur, hakimiyet alanına geçirilip geçirilmemesinin suçun tamamlanması bakımından önemi yoktur(eski yasa dönemi terimleriyle yağma suçuna ancak eksik teşebbüs mümkündür, tam teşebbüs mümkün değildir);
Ancak hırsızlık suçlarında teşebbüs olabilir, çalınan mal hakimiyet alanına geçirilmemişse teşebbüs hükümleri uygulanabilir.

Saygılarımla...
Old 09-02-2011, 19:46   #10
Av.Seda ALÇINAR

 
Varsayılan

Merhaba,

Öncelikle ilgi gösteren ve cevap veren herkese teşekkür ederim.

İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında sanık müvekkilin olayın hemen ardından 5-10 metre mesafe sonrasında kesintisiz takip neticesinde yakalandığı ve malın hakimiyet alanına sokulmadığı belirtilmiş ve bu nedenle teşebbüsten hüküm kurulmuş. Mesafe düşünüldüğünde suç sizlere göre tamamlanmış mıdır?
Old 09-02-2011, 20:25   #11
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Seda Gölbaşı
Merhaba,

Öncelikle ilgi gösteren ve cevap veren herkese teşekkür ederim.

İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında sanık müvekkilin olayın hemen ardından 5-10 metre mesafe sonrasında kesintisiz takip neticesinde yakalandığı ve malın hakimiyet alanına sokulmadığı belirtilmiş ve bu nedenle teşebbüsten hüküm kurulmuş. Mesafe düşünüldüğünde suç sizlere göre tamamlanmış mıdır?

Değerli meslektaşım, malın mağdurdan alınıp, failin hakimiyet alanına girmesi ile suç tamamlanır. Bu nedenle, failin bahsettiğiniz şekilde yakalanmış olması teşebbüs uygulamasına elvermez kanısındayım. Ancak bu suça TCK.m.35 uyarınca teşebbüs mümkündür: Fail, mağdur üzerinde malın elinden çıkması anına kadar cebir veya tehdit icra eylediği halde, fail elinde olmayan nedenlerle (polis ekibinin hızla yaklaşması gibi) malı alamamışsa bu halde suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılmalıdır.
Saygılarımla.
Old 09-02-2011, 20:40   #12
Av.Seda ALÇINAR

 
Varsayılan

Konu ile ilgili bazı Yargıtay Kararları şöyle:


T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2002/1346 K. 2002/1700 T. 5.3.2002

• HIRSIZLIK ( Sanığın Hastanede Aynı Odada Refakatçi Olarak Bulunan Şikayetçinin Çantasından Cüzdanını Çalması )
• TEŞEBBÜS ( Sanığın Çaldığı Cüzdanı Hasta Olan Çocuğunun Yatağının Altına Gizlemesi Kısa Bir Süre Sonra İhbar Üzerine Servis Hemşirelerince Yapılan Aramada Gizlediği Yerde Ele Geçirilmesi )
• SANIĞIN ÇALDIĞI CÜZDANI HAKİMİYET ALANINA ALAMADAN YAKALANMASI ( Yatağın Altına Gizlenen Cüzdanın Servis Hemşirelerince Yapılan Aramada Ele Geçirilmesi )
ÖZET : Hastanede aynı odada refakatçi olarak bulunan şikayetçinin çantasından cüzdanını çalan sanığın, cüzdanı hasta olan çocuğunun yatağının altına gizlediği, kısa bir süre içerisinde durumu fark eden şikayetçinin ihbarı üzerine servis hemşirelerince yapılan aramada gizlediği yerden ele geçirildiği, sanığın çaldığı cüzdanı henüz hakimiyet alanına alamadan yakalanması nedeniyle suçun tam teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden hüküm kurulması hatalıdır.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık Hülya K'in yapılan yargılanması sonunda: TCK. nun 491/ilk, 522, 523 ve 647 Sayılı Kanunun 4-6. maddeleri gereğince 60.840.000 lira ağır para cezasıyla mahkümiyetine dair KAYSERİ 1.Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 17.11.2000 gün ve 2000/1033 Esas, 2000/1840 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 8.2.2002 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1- Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Servisinde kendisi gibi aynı odada refakatçi olarak bulunan şikayetçinin çantasından cüzdanını çalan sanığın eyleminin TCK.nun 491. maddesinin 3. bendindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı maddenin ilk fıkrasının uygulanması,
2- Sanığın çaldığı cüzdanı hasta olan çocuğunun yatağının altına gizlediği, kısa bir süre içerisinde durumu fark eden şikayetçinin ihbarı üzerine servis hemşirelerince yapılan aramada gizlediği yerden ele geçirildiği bu suretle, sanığın çaldığı cüzdanı henüz hakimiyet alanına alamadan yakalanması nedeniyle suçun tam teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden tamamlandığından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- Hafif kabul edilen suça konu değerden dolayı TCK.nun 522. maddesi uyarınca cezadan en fazla yarı oranında indirim yapılabileceği gözetilmeden 2/3 oranında indirim yapılarak sanığa eksik ceza tayini,
4- Suça konu cüzdanın arama sonucu ele geçirildiği, rızaen iade edilmediği anlaşılmasına rağmen TCK.nun 523. maddesi uygulanarak cezadan indirim yapılması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 5.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
----------------------------------------------------------

T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2002/4695 K. 2002/4603 T. 22.5.2002

• HIRSIZLIK ( Mağaza İçinde Başlayan Kesintisiz Takip Sonucu Çalınan Malları Hakimiyet Alanlarına Geçirmeden Yakalanan Sanıkların Suçunun Tam Kalkışma Derecesinde Kalması )

• TAM KALKIŞMA ( Mağaza İçinde Başlayan KESİNTİSİZ TAKİP Sonucu Çalınan Malları Hakimiyet Alanlarına Geçirmeden Yakalanan Sanıkların Suçunun Hırsızlığa Tam Kalkışma Derecesinde Kalması )
ÖZET : Mağaza içinde başlayan kesintisiz takip sonucu, çalınan malları hakimiyet alanlarına geçiremeden yakalanan sanıkların suçunun, hırsızlığa tam kalkışma derecesinde kaldığı gözetilmeden hüküm kurulması hatalıdır.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanıklar Ayten K. ve Aslı K'ın yapılan yargılanmaları sonunda: TCK. nun 491/3, 522/1, 523/1 ve 647 Sayılı Kanunun 4-6. maddeleri gereğince 121.680.000'er lira ağır para cezasıyla mahkümiyetlerine dair KARŞIYAKA 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 23.3.2001 gün ve 2000/462 Esas, 2001/275 Karar Sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının onama isteyen 18.4.2002 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1- Mağaza içinde başlayan kesintisiz takip sonucu hâkimiyet alanlarına geçirmeden yakalanan sanıkların suçunun tam kalkışma derecesinde kaldığı anlaşılmasına rağmen, tamamlandığından bahisle hüküm kurulması suretiyle fazla ceza hükmolunması,
2- Çalınan eşyaların mağaza görevlileri tarafından istirdat edildiği, rızaen iade edilmedikleri gözetilmeden TCK. nun 523/1. maddesi uygulanarak sanıklara eksik ceza tayini,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı isteme aykırı olarak CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, kazanılmış hakkın saklı tutulmasına 22.5.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
----------------------------------------------------------

T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2003/3398 K. 2004/3652 T. 28.4.2004
• HIRSIZLIK ( Sanığın Çaldığı Cep Telefononu Hakimiyeti Altına Alıp Almadığının Araştırılarak Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği - Çalınan Cep Telefonunun Değeri Tespit Ettirilmeden Pek Hafif Kabulü ile Ceza İndirminin Yasaya Aykırı Olduğu)
• CEP TELEFONU ÇALMAK ( Yakalama Tutanağı ve Sanığı Yakalayan Polisler Celbedilerek Sanığın Çaldığı Cep Telefonunu Hakimiyeti Altına Alıp Almadığının Araştırılması - Ceza İndiriminin Çalınan Eşyanın Değeri Tespit Edildikten Sonra Belirlenmesi Gereği )
• ÇALINAN MALIN DEĞERİ ( Tespit Ettirilmeden Pek Hafif Kabulü ile Ceza İndiriminin Yasaya Aykırı Olduğu - Çalınan Telefonun Sanığın Hakimiyeti Altına Girip Girmediğinin Araştırılarak Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )
ÖZET : Suça konu cep telefonunun değeri tespit ettirilmeden pek hafif kabulü ile TCY. nın 522. maddesi uyarınca cezadan indirim yapılması, yasaya aykırıdır.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık Rıdvan in yapılan yargılanması sonunda: TCK. nun 491/ilk, 61, 522, 55/3, 59/2 ve 647 Sayılı Kanunun 4-6. maddeleri gereğince 71.182.800 lira ağır para cezasıyla mahkümiyetine dair D. 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 4.12.2001 gün ve 2001/742 Esas, 2001/995 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi o yer C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 10.3.2003 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 647 Sayılı Yasa'nın 4. maddesi uyarınca hapsin paraya çevrilmesi sırasında en üst hadden paraya çevrilirken taktire dayanıldığını belirten mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki buna yönelen bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre C.Savcısının savunma hakkının kısıtlandığına ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1-Sanığın tutuklama talebiyle sevk edildiği sulh ceza hakimliğinde ve duruşmadaki sorgusunda, şikayetçiye ait cep telefonunu çalıp 100-150 metre uzaklaştıktan sonra polisler tarafından yakalandığını, savcılık ifadesinde ise; olay yerinden kaçtıktan sonra cep telefonu ile birlikte yakalandığını, beyan etmesine göre, sanığı yakalayan görevliler tespit edilerek dinlenip varsa yakalama tutanağı da dosyaya celbedilerek, gerektiğinde şikayetçi ve sanıktan da sorularak sanığın yakalanış şekli açıklığa kavuşturulup çalınan cep telefonunun hakimiyet altına alınıp alınmadığı araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Suça konu cep telefonunun değeri tespit ettirilmeden pek hafif kabulü ile TCY. nın 522. maddesi uyarınca cezadan indirim yapılması,
Yasaya aykırı;
3-Hükümden sonra 7 Ağustos 2003 gün ve 25192 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 4963 Sayılı Kanunun 8. maddesiyle 2253 Sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görevi ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen "15" ibaresi "onsekiz" şeklinde değiştirildiğinde kayden 30.4.1985 doğumlu olup suçun işlendiği tarihte 18 yaşını bitirmeyen sanık hakkındaki yargılamanın çocuk mahkemesinde yapılması gerektiği lüzumu,
4-10 Şubat 2003 gün ve 25020 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4806 Sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik TCK. nun 30. maddesinin 2. fıkrası gereğince para cezalarında bin lira küsrünün atılmasında zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca kısmen istem gibi BOZULMASINA, 28.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
----------------------------------------------------------

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1985/6-133 K. 1985/289 T. 20.5.1985
• GASP ( Suçluların Parayı Aldıktan Sonra Daha Önceden Tertibat Kurmuş Polisler Tarafından Yakalanmaları )
• EKSİK TEŞEBBÜS ( Gasp-Suçluların Parayı Aldıktan Sonra Daha Önceden Tertibat Kurmuş Polisler Tarafından Yakalanmaları )
• TEHDİTLE PARA ALMAYA ÇALIŞAN KİŞİLERİN ÖNCEDEN ÖNLEM ALAN POLİSLERCE YAKALANMASI ( Gasp Suçuna Eksik Teşebbüs )
ÖZET : Gasp suçu, mal üzerinde zilyedin tasarruf olanağını yok edip failin kendi tasarruf alanına sokması ile tamamlanır.
DAVA : Gasp suçundan sanıklar Bayram ve Özcan'ın mahkumiyetlerine dair, ( Eyüp Birinci Ağır Ceza Mahkemesi )'nden verilen 22.6.1983 gün ve 117-54 sayılı hüküm, sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyizleri üzerine, Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 5.11.1984 gün ve 160-103 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması isetmini bildiren 21.2.1985 gün ve 6-1641 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Gasp suçundan sanıklar Özcan, Bayram ve İdris'in TCK.nun 495/1, 59. maddeleri uyarınca 8 sene 4'er ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, TCK.nun 525.maddesi uyarınca ceza süreleri kadar genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmalarına, haklarında TCK.nun 31,33. maddelerinin tatbikine, suçta kullanılan makbuzların zoralımına, tutuklu kaldıkları sürenin cezalarından mahsubu ile tutukluluğun devamına dair Eyüp Birinci Ağır Ceza Makemesi'nden verilen hükmü sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyizi üzerine inceleyen Özel Daire;
"Sanıkların duruşmadaki ifadelerine göre, tebliğnamedeki bir veya iki numaralı düşünceye iştirak edilmemiştir. Ancak :
Olay tarihinde bazı şahısların örgüt adını kullanarak bazı kişi ve işyerlerinden para aldıklarını duyan sanıkların bu yolla para sızdırıp parasızlıktan kurtulmaya karar verdikleri, Özcan'ın talimatı üzerine önce sanık Bayram ve İdris'in mağdur Ahmet'in işyerine iki defa gidip örgüt üyesi devrimci olduklarını söyleyip para istedikleri ancak işyerinde bulunan görevlinin para vermeye yetkisi olmadığını söylemesi ve fazla para alamayacaklarını anlamaları üzerine oradan ayrıldıkları, olay günü tekrar buluşup kırtasiyeciden makbuz kağıtları satın aldıkları, Özcan'ın bu makbuzları üzerine tükenmez kalemle ( Kurtuluş ) ibaresini yazdığı ve Bayram ile İdris'i aynı işyerine para istemeye gönderdiği, daha önceden mağdurun başvurusu üzerine olay yerinde polisçe tertibat alındığı, bu önlemden habersiz olan sanıkların önceden kararlaştırılan saatte olay yerine geldikleri, sanık Bayram'ın işyeri kapısında beklediği, İdris'in içeri girip sözü edilen makbuzu vererek 2.000 lira para alıp dışarı çıktığı sırada tertibat almış polislerin kendilerini yakaladıkları, anlaşılmasına göre, mağdura karşı işlenen suçun biçimsel olarak görünüşte tam ve fakat alınan polis önlemleri nedeniyle oluşması esasen imkansız bulunduğundan, eylemin eksik teşebbüs derecesinde kaldığı gözetilmeden tamamlanmış suçtan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar Özcan ve Bayram müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebepten tebliğname uyarınca bozulmasına, depo paralarının geri verilmesine, sebebine göre bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık İdris'e teşmiline, bombanın mahiyetine ve tutukluluk tarihlerine göre sanıkların üçünün tahliyesine. " karar vermiş.
Bu karara karşı Yerel Mahkeme özetle : Gaspta suçun oluşması, teslim veya verme ile oluşur. Polislerin tertibat almaları ve sanıkların kaçarken yakalanmaları, tamamlanmış suçun vasfına etkili olamaz tertibat alınması sanıkların mutlaka yakalanacakları ve parayı kaçıramayacakları anlamını taşımaz. Silahlı olabilecek sanıkların polisle çatışmaya girip kaçmaları mümkündür. Sanıklar kaçarken polisin ateşi ve hatta birinin yaralanmasıyla yakalanmaları mümkün olmuştur. Sanıklar icrai fiillerini tamamlamışlardır. Gerekçesiyle direnmiştir.
Sanık Bayram vekilinin ibraz ettiği 5.12.1984 günü tasdik edilen 29.11.1984 gün ve protokol 281 sayılı rapor içeriğine göre eski hale getirme talebinin kabulüne ve temyiz isteminin süresinde sayılmasına oybirliğiyle karar verdikten sonra yapılan incelemede:
İncelenen dosyaya ve delillere göre:
Olay tarihlerinde bazı şahısların illegal bazı örgüt adlarını kullanarak bazı kişi ve kuruluşlarından para aldıklarını duyan sanıkların bu yolla para sızdırıp parasızlıktan kurtulmaya karar verdikleri, Sanık Özcan'ın talimatı üzerine diğer sanıklar Bayram ve İdris'in mağdur Ahmet'in işyerine iki defa gidip örgüt üyesi devrimci olduklarını söyleyip para istedikleri, ancak işyerinde mal sahibi yerinde bulunan görevlilerin para vermeye yetkileri olmadığını söylemeleri ve fazla para alamayacaklarını anlamaları üzerine oradan tekrar geleceklerini söyleyip ayrıldıkları, olay günü tekrar buluşup kırtasiyeciden makbuz kağıtları satın alıp, Özcan'ın bu makbuzlar üzerine tükenmez kalemle ( Kurtuluş ) ibaresini yazıp Bayram ve İdris'e verip aynı işyerine para istemeye gönderdiği, daha önceden mağdurun başvurusu üzerine polisçe olay yerinde tertibat alındığı, önlemden haberdar olmayan sanıkların kararlaştırılan saatte olay yerine geldikleri, sanık Bayram'ın işyeri kapısında beklediği, idris'in içeri girip sözü edilen makbuzu verip karşılığında 2000 lirayı alarak dışarı çıktığı sırada çevrede önlem alan polislerin kendilerini yakaladıkları bu suretle oluş ve subutta herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığı eyleminin tamamlanıp tamamlanmadığının oluşturduğu görülmüştür.
Kanunumuzda "gasp" olarak tanımlanan suç, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Yani cebri hırsızlıktır. Şu hale göre gasp; bir kimsenin menkul malını cebir, şiddet, tehdit kullanarak almaktır.
Hırsızlık ile gasp cürümleri aynı ortak unsurlara malik olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur malı almak için cebir, şiddet veya tehdit kullanılmasıdır.
Hırsızlıkta olsun, gasp da olsun suçun tamamlandığı anı belirleme bakımından ortak unsur olan almak unsurunu büyük önem taşır.
Burada sözü edilen ( almak ) Medeni Hukuk anlamında zilyetlik nakli ya da devri değildir. Ceza Hukuku yönünden söz konusu olan yokedilen ve kurulan zilyedliktir. Mal fail tarafından, asıl zilyedin ya da malikin tasarruf alanından çıkarıldığı onun tasarruf imkanının yok edildiği ve böylece kendi tasarruf alanına sokulduğu anda suç tamamlanmış olur. Şu hale göre; suçun işlenme yani tamamlanma zamanı, mal üzerinde malikin ( zilyedin ) tasarruf imkanının yok edildiği ve failin malı kendi tasarruf alanına soktuğu andır.
Şayet fail, mal üzerinde malikin tasarruf imkanını yok edememiş ve bu suretle malı kendi egemenlik tasarruf alanına sokamamış ise, suçun tamamlandığından söz etmek mümkün değildir. Bu halde suç teşebbüs derecesinde kalmıştır.
İncelenen olayda ise sanıklar manevi cebir yani tehdit kullanarak mağduru paranın kendilerine teslimine mecbur bırakmışlar yani parayı almışlar; fakat o para üzerinde fiili hakimiyet tesisine imkan bulamadan suçtan haberdar olup önlem alan polis tarafından yakalanmışlardır. Bu hale suçu tamamlanmış kabul etmek mümkün değildir.
Aksi halde kanunumuzun sistemi ve yılların oturmuş uygulanması yok edilmiş olur. Aksi görüş; anılan mal üzerinde malı kendi tasarruf alanına sokan ile sokamayan fail arasında fark gözetmemeye sebep olur ki bunun da ceza adaletiyle bağdaşır yanı yoktur.
Bu nedenle yerel mahkemenin "gaspta suçun oluşması teslim veya vermek ile oluşur..." düşüncesinde isabet bulunmamaktadır. Malı teslim veya verme yeterli değildir. Failin o mal üzerinde, zilyedin tasarruf imkanını yok edip kendi tasarruf alanına sokması da zorunludur.
Yargıtay'ın bir çok kararlarında da tarif edildiği gibi; TCK.nun 61 ve 62. maddesine düzenlenen teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir cürmün icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, failin elinde olmayan mani sebeplerin ortaya çıkması yüzünden icra hareketlerinin tamamlanmaması veya tamamlandığı halde neticenin meydana gelmemesidir. Şüphe yok ki icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki mani bir sebep yüzünden meydana gelmelidir.
Olayımızda olduğu gibi, tehdide maruz kalan mağdurun polise haber vermesi ve polisin gerekli önlemleri alması halinde durum ne olacaktır? Polise başvuran mağdurun, tehditten korkması ya da başlandıktan sonra, polisin işlenmekte olan bu suçtan haberdar olup gerekli önlemleri almış olmasıdır. Polisin bu müdahalesinin amacı, fail- faillerin yakalanması olduğu kadar ondan da önemlisi mağdurun maruz kaldığı tehlikenin önlenmesidir.
Kanunumuzun, gasp cürümleri ile ilgili hükümlerinde esasta korunan hukuki yarar zilyedlik ve şüphesiz ki aynı zamanda kişi hürriyetidir. Polisin bu önlemi sayesinde sanıklar, para üzerinde mağdurun egemenliğini bertaraf edememişler ve dolasıyla kendi egemenliklerini kurma imkanını bulamamışlardır.
Polisin müdahalesi, failin elinde olmayan bir mani sebeptir. Bu müdahale ile elverişli şekilde gelişmekte olan hareket normal akışını sürdürememiş durdurulmuştur. Şu halde fail TCK.nun 61. maddesi gereğince mani sebebin ortaya çıktığı ana kadar ki fiilinden sorumludur. Polisin müdahalesinden sonraki hareketler, failin cürmü iradesinin mahsulü olmadığı gibi illiyet bağı da kurulamayacağına göre faili bu hareketlerden sorumlu tutmak mümkün değildir.
Bu açıklamalar karşısında sanıkların eylemi Özel Daire kararında belirtildiği üzere gaspa eksik teşebbüs derecesinde kaldığından, sanık Özcan ve Bayram vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, bozma nedenine göre bozmanın hükmü temyiz etmeyen İdris'e teşmiline karar vermelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme direnme hükmünün tebliğnamesiyle uygun olarak BOZULMASINA, depo paralarının geri verilmesine bozma sebebine göre bozmanın, hükmü temyiz etmeyen sanık idris'e de teşmiline 20.5.1985 gününde 2/3 geçen oyçokluğuyla karar verildi.
Old 09-02-2011, 21:12   #13
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Bu, 5237 dönemine ait karar da benden gelsin. Teşebbüs açısından fena bir karar değil. Daha önceki mesajımı da, şu şansıma bakın ki, teyid ediyor.
Saygılarımla.




[/quote]
Alıntı:

CEZA GENEL KURULU

E. 2008/6-15

K. 2008/59

T. 25.3.2008

• YAĞMA SUÇU ( Mağdura Ait Ne Bulursa Alma Kastı İle Hareket Eden Sanık Hakkında Yalnızca Eylemin Kalkışma Aşamasında Kalması Nedeniyle 5237 Sayılı TCY’nın 150/2. Maddesi Uyarınca İndirim Yapılamayacağı )

• TEŞEBBÜS ( Yağma Suçu - Mağdura Ait Ne Bulursa Alma Kastı İle Hareket Eden Sanık Hakkında Yalnızca Eylemin Kalkışma Aşamasında Kalması Nedeniyle 5237 Sayılı TCY’nın 150/2. Maddesi Uyarınca İndirim Yapılamayacağı )

• CEZADA İNDİRİM ( Yağma Suçu - Mağdura Ait Ne Bulursa Alma Kastı İle Hareket Eden Sanık Hakkında Yalnızca Eylemin Kalkışma Aşamasında Kalması Nedeniyle 5237 Sayılı TCY’nın 150/2. Maddesi Uyarınca İndirim Yapılamayacağı )

5237/m.149,150/2

ÖZET : Her ne kadar yağma suçu kalkışma aşamasında kalmış ise de olayın özelliği nazara alındığında, mağdura ait ne bulursa alma kastı ile hareket eden sanık hakkında, yalnızca eylemin kalkışma aşamasında kalması nedeniyle 5237 sayılı TCY.nın 150/2. maddesi uyarınca indirim yapılması kabul edilemez.
DAVA : Yağma suçundan sanık Önder Ayvalı'nın eylemi sabit görülerek 5237 sayılı TCY.nın 149/1-a-b-d, 35/2, 150/2, 62/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına, suçun işlenmesinde kullanılan kar maskesi ve kurusıkı tabancanın 54. madde uyarınca zoralımına ilişkin Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesince 11.05.2006 gün ve 71-233 sayı ile verilen kararın sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.04.2007 gün ve 19683-4833 sayı ile;
"... 5237 sayılı TCY.nın 150. maddesinin 2. fıkrasındaki "malın değerinin azlığı" kavramının, 765 sayılı TCY.nın 522. maddesindeki "hafif" ve "pek hafif" ölçütleriyle her iki maddenin de cezadan indirim sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı, "değerin azlığının" 5237 sayılı Yasaya özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu; bunun, daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinmesi kadar ( örneğin; birkaç meyve veya ekmek, yiyecek, bir-iki defter, kalem veya sigara, bira ve benzeri ), değer olarak da az olan şeyi alma durumunda, olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği, somut olayda sanığın yağmalamak istediği para veya diğer değerli eşyayı bu yöndeki iradesini açıklayarak sınırlamadığı, sanığın soruşturmadaki savunmalarında, amacının yakınan Havva'nın "parasına konmak olduğunu" açıklaması ve katılanın, sanığın, kolundaki bilezikleri çıkarmaya çalıştığı yönündeki anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, kalkışma aşamasında kalan eylemde uygulanması olanağı bulunmadığı gözetilmeden koşulları oluşmadığı halde, 5237 sayılı Yasanın 150/2. maddesiyle cezadan indirim yapılması..." isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 12.07.2007 gün ve 78-99 sayı ile;
"Sanık, katılan Havva Kaymaz'ın bağırması neticesinde olay yerine gelenlerin müdahalesi sonucunda henüz eylemini tamamlamadan yakalanmıştır. Sanığın katılanın evinden yada katılandan neleri yağmalayacağı bilinmemektedir. Tamamlanmayan bir eylemde sanığın hangi değerdeki mal yada para üzerinde yağma suçunu işleyeceğinin tespiti mümkün değildir.
Somut olayda sanık, katılanın bileziklerini çıkarmaya çalışmış ise de bileziklerden kaç tanesini almak amacıyla hareket ettiği noktasında varsayımlardan öteye tespit yapmak mümkün değildir. Kaldı ki sanığın eylemini tamamlama şansı bulunması halinde "çoğunu alabilme olanağı varken değer olarak daha az şeyi alma" durumunda olmayacağını da bilmek mümkün değildir. Zira aksi durumun kabulü halinde sanığın, katılanın kolundaki bileziklerden birini alarak olay yerinden kaçmış olması halinde sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 150/2. maddesinin uygulanması mümkün olacaktır.
Bu nedenle çokluk/azlık kavramına ilişkin tespit yapma imkanı bulunamayacağına göre "kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi gereğince sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 150/2. maddesinin uygulanması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar yağma suçunda değer azlığı indirimi uygulandığında yağma eylemine verilecek cezanın zaman zaman hırsızlık suçundan verilecek cezadan daha az olmasının kanun koyucunun amacına ters düştüğü savunulabilir ise de, bu gerekçenin de 5237 sayılı TCK.nun 150/2. maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği anlaşılmıştır" gerekçesiyle önceki hükümde oyçokluğuyla direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii, katılanlar vekili ve o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 28.12.2007 gün ve 271923 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Oluşa uygun kabule göre, olay tarihinde sanık Önder'in, 07.03.2006 tarihinde uzaktan akrabası olan mağdur Havva'nın evine giderek, başında tanınmamasını sağlayacak şekilde kar maskesi ve elinde kurusıkı tabanca olduğu halde kapıyı çaldığı, kapıyı açan mağdura tabanca ile vurarak içeriye girdiği, yere düşen Havva'yı burada dövmeye başlayıp evin giriş kapısını arkasından kapattığı, ayrıca bu sırada Havva'nın kolundaki altın bilezikleri çıkarmaya çalıştığı, boğuşma sırasında Havva'nın sanığın kafasındaki kar maskesini çıkarınca kim olduğunu anladığı, bu esnada Havva'nın kayınvalidesi olan Hatice'nin de onların yanlarına geldiği ve gelinini sanığın elinden kurtarmak istediği ve yardım için bağırınca sanığın, "seni de öldürürüm" deyip üzerine geldiği ve iterek onu da yere düşürdüğü, boğuşma esnasında bir fırsatını bulup kapıyı açan Havva'nın ve Hatice'nin seslerini duyan ve aynı apartmanda komşuları olan tanıklar Fatma ve Şeref'in, Havva'nın evinin içerisine girip sanığı burada yakaladıkları, eylemlerinin bir bütün halinde önceden yaptığı plan dahilinde yakınanların evlerinde bulunduğunu sandığı para ve değerli eşyaları almaya yönelik olduğu sanığın kısmi kabule dayalı anlatımları, tanık beyanları, olay tutanakları, doktor raporları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Sanığın, yağma suçuna kalkışma eyleminin sabit olduğu konusunda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yukarıda ayrıntıları açıklanan olayda çözümlenmesi gereken hukuki uyuşmazlık, sanığın eyleminin kalkışma aşamasında kalması karşısında, hakkında, "çalınan malın değerinin azlığı" halinde cezadan indirim öngören 5237 TCY.nın 150/2. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5237 sayılı TCY.nın 150/2. maddesinde; "Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir" hükmü yer almakta iken, anılan hüküm, 29.06.2005 gün ve 5377 sayılı Yasanın 17. maddesi ile; "Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir." şeklinde değiştirilmiştir.
Maddenin ilk hali ile yağma suçlarında, konu değerin azlığı nedeniyle yargıca, cezada indirim yapma mecburiyeti getirilmiş, daha sonra yapılan değişiklikle ise bu mecburiyet kaldırılmış ve indirim yapıp yapmama konusunda takdir yetkisi tanınmıştır.
Madde yağma suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile Yasa Koyucu tarafından neyin kastedildiği, duraksamaları önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş ve fakat yargıca, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Yargıç, gasp edilen veya gasp edilmeye kalkışılan şeyin değerinin azlığını ceza indirimi yapmakla değerlendirebilecektir.
Bu nedenle, 5237 sayılı Yasanın 150/2. maddesinin uygulanmasında, 765 sayılı TCY.nın 522. maddesinde öngörülen "hafif" yada "pek hafif" kavramlarıyla irtibatlı bir yoruma girilmemeli, Yargıtay'dan, anılan maddenin uygulanması sürecindeki içtihatlarına paralel şekilde, yıllık değer ölçülerini belirlemesi beklenmemelidir.
Yargıç, bu değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, olayın özelliklerini dikkate alacak, 5237 sayılı TCY.nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere, "işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı" olacak şekilde ceza adaletini sağlayacaktır. Görüldüğü gibi, madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin ob£ektif ölçütlere göre belirlenerek cezadan indirim yapılmasından ibaret değildir. Olayın özelliği her olayda değerlendirmeye konu edilecek, meydana gelen haksızlığa faili iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek indirim yapıp yapmama konusunda takdir kullanılacak ve maddenin uygulanıp uygulanmamasına ilişkin gerekçe kararda gösterilecektir.
Buna karşılık maddenin uygulanmasındaki en önemli ölçüt, kuşkusuz değer ölçüsüdür. Ölçüye konu edilmesi gereken değer ise, fiilen gasp edilen olmayıp, eylem kastına dahil edilen olmalıdır. Bu değerin ise "indirim yapılmasını" haklı saydıracak düzeyde az olması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, her ne kadar yağma suçu kalkışma aşamasında kalmış ise de olayın özelliği nazara alındığında, mağdura ait ne bulursa alma kastı ile hareket eden sanık hakkında, yalnızca eylemin kalkışma aşamasında kalması nedeniyle 5237 sayılı TCY.nın 150/2. maddesi uyarınca indirim yapılması kabul edilemez.
Nitekim sanık, 08.03.2006 tarihinde Sulh Ceza Hakimi tarafından müdafii de hazır olduğu halde yapılan sorgusunda, "mağdur benim teyzemdir, ben pazarcılık ile geçinirim, ancak daha fazla paramın olmasını ister idim. Teyzemin de maddi durumunun iyi olduğunu biliyordum. Amacım gidip teyzemin paralarına konmak idi" şeklindeki beyanı ile kastının, elde edebileceği her şeyi almak olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Yerel Mahkemece, "çokluk/azlık kavramına ilişkin tespit yapma imkanı bulunmayacağına göre kuşkudan sanık yararlanır" gerekçesine dayanarak, sanığın cezasından indirim yapması, dosya kapsamındaki kanıtlara ve yasaya aykırı olup, isabetsizdir.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi ise, "Yerel Mahkemenin direnme gerekçeleri isabetli olup, bu nedenle hükmün onanmasına karar verilmelidir" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, 25.03.2008 günü oyçokluğu ile karar verildi.
yarx
</H4>
Old 10-02-2011, 00:23   #14
Av.Seda ALÇINAR

 
Varsayılan

Sanık müdafii olarak sanığın lehine kararlar bulmaya çalışırken umudumu kırdınız ama neyse, kazanan hukuk olsun
Old 10-02-2011, 16:21   #15
av.emrullah akbaş

 
Varsayılan

Sayın Avukaat isimli üye,
Konuyu nasıl yorumlamam gerektiğine ilişkin söyleminiz kesinlikle tarafımca tasvip edilecek bir söylem değildir.Ben,suçun Hukuki nitelendirmesini yapmadan önce soruyu soran diğer üyeye kendimce bir soru yönelttim.Bırakın da bir zahmet nasıl yorumlamam gerektiğine bir Hukukçu olarak kendim karar vereyim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
imzasız mektupla yağma nitelikli yağma olur mu akarsu Meslektaşların Soruları 3 15-04-2010 13:54
Yağma Suçuna İştirak Eden Failin Durumu üye33147 Meslektaşların Soruları 0 02-03-2010 13:52
yağma Av.Ayşegül Çoban Meslektaşların Soruları 4 12-05-2009 13:14
Yağma Av.Ayşegül Çoban Meslektaşların Soruları 4 27-04-2009 11:35
hırsızlık suçuna konu olan bir malın yağma suçuna uygulanabilirliği nasıl olur h.ünal Hukuk Soruları Arşivi 12 27-11-2006 02:19


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04676509 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.