|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
27-08-2009, 14:02 | #1 |
|
Yargıtay: Evli olduğunu bilerek ilişkiye giren, eşin zararından sorumlu
Ölen eşiyle birlikte olan kadına tazminat davası
DHA İZMİR'de yaşayan A.S., üç yıl önce intihar eden eşi pilot binbaşı Murat S. ile ilişkiye girip, `kişilik haklarına zarar verdiği' iddiasıyla T.A.'ya 10 bin TL'lik manevi tazminat davası açtı. Yerel mahkeme davayı reddetti. Temyize başvuran A.S.'nin talebini yerinde gören Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesi, T.A.'nın, evli olduğunu bilmesine rağmen davacının eşi ile duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğini, bu nedenle tazminat ödemeye mahkum edilmesi gerektiğini belirtip kararı bozdu. A.S. mahkemeye verdiği dava dilekçesinde, 1990 yılında evlendiği eşi pilot binbaşı Murat S. ile evliliğini mutlu bir şekilde 10 yıl sürdürdüğünü; ancak kocasının 2000 yılında İzmir'deki Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı Kara Havacılık Alayı'na atanmasıyla bozulduğunu belirtti. A.S., eşinin İzmir'de göreve başladıktan sonra, internette bir sohbet grubu oluşturduğunu, bu sitede davalı T.A. ile tanıştıklarını anlatarak şöyle devam etti: EŞİM KOLLARIMDA ÖLDÜ "Bu tanışma daha sonra aşka dönüştü. 1.5 yıla yakın bu beraberlikleri devam etti, eşim 2006 yılında trajik bir şekilde intihar edene dek sürdü. İkisi de bu zamana kadar, çok yoğun ve çalkantılı bir şekilde aşk yaşadılar. T.A., eşimle evli olduğumu bilerek bu ilişkiye başladı. Eşimin çocuk sahibi olamıyacağını bilmesine rağmen bu zaafını kullanıp, benden boşanması için baskı yaptı. Kendisine bağlamak amacı ile hamile olduğu konusunda yalan söyledi. Eşimin tıbbi olarak çocuk sahibi olması mümkün değildir, bu konuda da raporları var. Ancak davalı 5 Nisan 2006'da hamile olduğunu gösteren raporu verdikten sonra eşim evi terk edip gitti. T.A., bu oyunuyla tüm emellerine ulaşmış oldu. Eşimin evi terk etmesi beni derin bir sarsıntıya ve ruhsal çöküntüye sürükledi. İntihara bile teşebbüs ettim. Depresyon teşhisiyle tedavi görmeye başladım. Eşim hatasını anlayıp eve geri döndü. Beni terk etmesinin vicdan azabı ve ruhsal bunalımı sonucu, zehir içip kollarımda öldü. Bana bu acıları yaşatan T.A., eşimle mutlu olduğumu bile bile bu oyunu oynamıştır. Ahlaka aykırı davranan davalı, kişilik haklarıma ve manevi varlığıma, aile bütünlüğüme ağır saldırıda bulunmuştur. Acılarımın biraz olsun hafiflemesi için 10 bin TL manevi tazminat ödenmesini istiyorum." KÜRTAJLA BEBEĞİ ALDIRDI Davalı T.A.'nın avukatı Hülya Özel de mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde, müvekilinin olayda bir suçunun olmadığını belirtip davanın reddini talep etti. Avukat Özel, "Müvekkilim ölüm olayının ardından çocuğunun babasız büyümesini istemediği için kürtajla bebeği aldırmıştır. Murat S.'nin annesi de oğlunun müvekkilim ile mutlu olduğunu, doğacak olan çocuğun ismini bile koyduklarını söylemiştir. Bu nedenle haksız ve yersiz davanın reddine karar verilsin" dedi. YEREL MAHKEME REDDETTİ Davaya bakan İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi, A.S.'nin eşinin davalı ile duygusal ve fiziksel ilişki kurarak zaman zaman bir araya geldiğini, davacının manevi zarara uğramasının, davalının eylemi ile bir ilgisinin olmadığını, bir zarar söz konusu ise bu zararın evlilik birliğine aykırı davranan kocası tarafından gerçekleştiğini belirtip, tazminat talebini yerinde olmadığına, bu nedenle davanın reddine karar verdi. Yerel mahkemenin ret kararı üzerine A.S.'nin avukatı kararın temyizi için Yargıtay'a başvurdu. YARGITAY KARARI BOZDU Dosyayı inceleyen Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesi, davalı T.A.'nın olayda kusurlu olduğunu, bu nedenle davacının zarara uğradığını belirtip, yerel mahkemenin kararını bozdu. Bozma kararında, şöyle denildi: "Türk Medeni Kanunu'nun 185'inci maddesinde yer alan `Evlenmeyle eşler arasındaki evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar' biçimindeki düzenleme gereğince, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğindedir. Bu eyleme, evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur. Davalı, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek, duygusal ve cinsel ilişkişe girdiğine göre, Borçlar Kanunu'nun 49'uncu maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulmalıdır. Yerel mahkemece, açıklanan olgular gözetilerek, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmektedir. Bu nedenle yerel mahkemenin verdiği karar oy çokluğu ile bozulmuştur." Bozma kararının ardından yeniden görülecek olan davaya henüz başlanmadı. Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesi'nin bu kararı cezayla sonuçlanırsa evli erkeklerle aşk yaşayan yaşayan kadınların da tazminat ödemesi içtihatı da hukuka girecek. Kaynak : http://www.gazetevatan.com/ |
27-08-2009, 23:10 | #2 |
|
Enterasan bir karar.Paylaşım için teşekkürler..
|
28-08-2009, 10:26 | #3 |
|
Yanlış hatırlamıyorsam benzer bir olay Malezya' da da yaşanmış ve ordaki mahkeme de benzer bir karar vermişti.
Yanılıyor da olabilirim. |
28-08-2009, 16:34 | #4 |
|
Adeta fakültedeki pratik çalışmalar tadında bir yargıtay kararı. Paylaşım için teşekkürler..
|
28-08-2009, 17:08 | #5 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yargıtay'ın söz konusu kararına THS'nin hukukçu üyelerinin tepkisi, sadece, 'Enteresan bir karar', Malezya'daki mahkeme de böyle bir karar vermişti ve 'Adeta fakültedeki pratik çalışmalar tadında bir yargıtay kararı.', şeklinde mi olacak? Saygılarımla |
28-08-2009, 17:24 | #6 |
|
Bence "haksız fiil" kavramına uygun ve yerinde bir karardır. Hukuki bir değere karşı kusurlu hareketlerle yapılan bir saldırıda saldırıda bulunanlar kişinin zararını tazminle mükelleftir.
Burada evlilik birliği hukuki değeri eşlerin ortak değeridir. Bir eş başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girdiğinde o eş ve cinsel ilişkiye girdiği şahıs(bu şahıs kişinin evli olduğunu bilmeli) diğer eşin zararını müştereken ve müteselsilen tazmin etmek zorundadırlar. Bence gayet yerinde bir karar. |
28-08-2009, 17:31 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
|
28-08-2009, 18:00 | #8 |
|
Tekniğin kurbanı oldu yazdığım mesaj. Acele bir yere gitmem gerektiği için, uzun uzun yazdıklarımın yerine kısa bir soru sorayım.
Yargıtay'ın görüşüne göre haksız fiilden dolayı tazminat ödemek zorunda olan kişiye aynı haksız fiilden dolayı ceza davası açmak gerekmez mi? Saygılarımla |
28-08-2009, 19:22 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Ceza davasının açılabilmesi için gerekli olan şartlardan hukuka aykırı fiil ve kusur unsuru oluşmuştur ancak kanuni unsur yani tipiklik unsuru oluşmamıştır. Sanırım buradaki aldatıcı olan nokta yargıtayın kusura vurgusu olmuş. kusur, haksız fiil ve suç arasındaki ilişkiye bakarsak: kriminal suçlar açısından kast, istisnaen de taksir şart iken, haksız fiiller kusursuz da işlenebilir ve buna rağmen tazminat sorumluluğuna yol açabilir. eğer burada yapılan haksız fiil ceza davasının açılmasını gerektiriyorsa zina kavramı TCK'ya tekrardan suç olarak sokulmalı .Bence şu haliyle ceza davasının açılması gerekmiyor. |
28-08-2009, 22:37 | #10 |
|
Yargıtayı kararını adaletli bulmakla birlikte davacı hanımın eşi hakkında sanki yaşadığı mutsuzlukta hiçbir kusuru yokmuş gibi davranmasını ve durumu acıklaştırmasını anlamayamadım. Tabiiki eşini kaybetmesi acı bir olay ama yani kendisini aldatmış bir ve bence en acısı BAŞKA BİR KADINA AŞIK OLMUŞ!!! bir adamı neredeyse günahsız, baştan çıkarılmış, hayat ve ilişki tecrübesi olmayan biriymiş gibi lanse etmesi garip bir durum. Evet bence de bir erkeğin yada bir kadının evli olduğunu bile bile onunla duygusal ve cinsel bir bağ kuran ve bunu devam ettiren kadın yada erkek sonuna kadar kusurludur. Ben bunu aşkla da açıklayamam bu konuda katıyım. Ancak davacı eş önce kocasını bir güzel boşamalı ve aynı boşanma davasında kocasından da manevi tazminat istemeli daha sonra da diğer hanıma bahsi geçen davayı açmalıydı. Gerçek şu ki diğer hanım evli erkekle ilişki kurarak başka bir hanımı mutsuz etmiş, ağır ve yıkıcı bir acı yaşatmıştır. Empati yaparak bunu anlayabiliyorum. Belki içindeki kaybetmişlik duygusunun tatmini anlamında bahsi geçen davayı açması anlaşılabilir. Ve evet bende bir hakim olsaydım kararım Yargıtay kararı ile aynı yönde olurdur. Çünkü bilerek isteyerek başka birinin mutsuzluğuna sebep olunmuştur, sadakat kuralları çiğnenmiş, ailenin ve evlilik birliğinin kutsallığına saldırılmıştır. Ancak sadece bir hanım olarak düşündüğümde beni başkasına aşık olarak aldatmış ve terketmiş bir adamı asla ne kendi gözümde ne de toplum nazarında aklayacak hiçbir bahane bulmaz ve diğer kadını da suçlamazdım. Zaten adam o kadına aşık olduğu anda bana göre o evlilik bitmiştir, adama yol verir ne adamla ne de kadınla uğraşırdım. Yani zaten okadın yada başka bir kadın yüzünden gidecekse bir adam sonrasında intikam duyguları yada acı nedeniyle uğraşmayı ve dava açmayı anlamsız buluyorum. Çünkü miktarı ne olursa olsun hiçbir manevi tazminat davası ilkeleri olmayan insanları ilkeli hale getirmeyeceği gibi aldatan bir kocanın diğer kadından daha da kusurlu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Önemli olan olgunca bu gerçeği kabul edebilmekte ve ayrıca insanlar arasındaki duygusal ilişkileri maalesef genel geçer kurallarla yada yasa maddeleriyle düzenlemek gibi bir durum söz konusu olamıyor!!!. Yinede Yargıtayın kararını adaletli buluyorum.
|
28-08-2009, 22:54 | #11 |
|
Birileri aydınlatırsa memnun olacağım.
Nedir tazminata konu olan haksız fiil? Zina mı? yoksa Evli kişinin yaptığı zina neticesinde ortaya çıkan ve kendisini intihar etmeye kadar götüren ruhsal bozukluk mu? 1. Eğer tazminat konusu olan fiil zinadır dersek, evli kişinin zinası sonucu oluşan tüm boşanmalarda tazminata hükmetmek gerekmez mi? 2. Yok eğer zina sonucu oluşan sinir bozukluğundan dolayı gerçekleşen intihar olayıdır, ve bu intiharın sonucunda geride kalan eş ölen eşin maddi desteğinden yoksun kalmıştır ve manevi acılar çekmiştir dersek , intihar olayının suçlusu olarak intihar eden kişi ile gönül ilişkisine giren kimseyi göstermiş olmaz mıyız? Saygılarımla |
29-08-2009, 00:14 | #12 |
|
Şöyle izah edeyim tazminata konu olan haksız fiili: Efenim! sizin de bildiğiniz üzere evli erkekler sahipli erkeklerdir onlara yaklaşılmaz, aşık olunmaz vede maddi manevi hiçbir bağ kurulmaz. Eğer yasaklara başkaldırmayı seven bir hatun bu kuralı yıkmaya ve evli erkeğe yaklaşmaya çalışırsa ve de yaklaşıp yakın temas haline girerse o erkeğin sahibesinin fena halde kafası atar ve de sahibesi de o hatuna manevi tazminat tavası ile kafa atarYsni haksız fiile maruz kalan kafası atan eş olup kendisine çalım atmaya kalkan diğer kadın haksız fiili işleyen hatundur. Buna binaen hanımın kafasının atması demek haksız fiilden muzdairp olması demektir. Bilmem anlatabildim mi
|
29-08-2009, 00:22 | #13 |
|
Sevgili Atahun, cümle bozukluklarım için kusura bakma aceleden oluyor vallahi Sanki arkamdan atlı kovalıyor daİkizler burcuyum ben tezcanlı insanım kardişim anlayış gösterin azıcık!!
|
29-08-2009, 00:35 | #14 |
|
Benim de esas takıldığım noktalardan birisi haksız fiilin oluşması konusunda yerel mahkemenin de ret dayanağı olan uygun illiyet bağı.
|
29-08-2009, 00:39 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Ne dediğimi bir bilsem... |
29-08-2009, 00:47 | #16 | |||||||||||||||||||
|
TMK m.185 te "sadık kalmak zorunda olan"; buna söz verip sadakati taahhüt eden kişi "eş" tir, 3.kişi değil; bu sebeple Yargıtayın gerekçesinde bu maddenin zikredilmesi somut vakıayla alakasızdır (diye düşünüyorum ). BK 49 değerlendirmesi konusunda "eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı" baz alınmış. Hepimizin malumu olduğu üzere uygulama ve öğretide kişisel değerler: 1- Maddi değerler 2- Manevi değerler 3- Mesleki ve ekonomik değerler olarak nitelenmektedir. Manevi değerlere kişinin onuru, saygınlığı, özgürlükler, aile bütünlüğünün korunması-bozulmaması v.s. girmekte. Yargıtay "sosyal kişilik değerleri" ne saldırı oldğunu kabul etmektedir. "Sosyal kişilik değeri" kişinin toplum karşısında sahip olduğu değerler bütünüdür. "Eş" in bir başka kişiyle rızaen, serbest ve özgür iradesiyle ilişkisinde kişinin toplum karşısındaki sahip olduğu değerleri zedeleyen 3. kişi midir? Bence değildir... Bir bakış: "eşim her gece eve sarhoş geliyor" diyen kişinin bu eşe içki satanlardan manevi tazminat istemesini; her gün kahveye takılıp okey oynayan ve bu sebeple eşiyle ve ailesiyle ilgilenmeyen ve ailevi yükümlülüklerini ihmal eden eşle okey oynayan arkadaşlarından ve kahve sahibinden manevi tazminat istemesini; eşin silikon taktırmasından memnun olmayan, bundan elem duyan ve bu haliyle aile düzenim bozuldu diyen kişinin plastik cerrahtan manevi tazminat istemesini v.b. durumları da kabul etmek gerekecek midir??? Saygılarımla... |
29-08-2009, 00:50 | #17 |
|
Bana mantıksız ve hukuka aykırı bir karar gibi geldi ama yine de kararın tümünü görmek gerek.
|
29-08-2009, 01:15 | #18 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bir adam karısından intihar eğilimli diye boşanamıyorsa bu evlilik evlilikmidir. Kendisine karşı hissettiği hiçbir duygu kalmamışsa sadece karısı intihar etmesin diye yürüyen hatta yürümeyen evlilikte eşlerden biri sahip diğeri köle mi oluyor.
Sevgilisi evli biriyle bile bile ilişkiye girdiği için o da sorumlu peki olayların bu şekilde gelişmesine asıl eşin hiç mi katkısı yok |
29-08-2009, 12:20 | #19 |
|
THS sonsuz bir hazine. Bu hazinenin zenginliklerini tadabilmek için arada sırada geriye dönüp tozlanmış sandıkların kapaklarını açmakta fayda var.
Örneğin zina konusundaki sandık: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=2852 Sagılarımla |
29-08-2009, 16:17 | #20 |
|
Ben Yargıtay'ın kararını haksız fiil esasına dayandırarak açıklamaya çalışırken söz konusu korunmaya muhtaç olan hukuki değerin "evlilik birliği" kurumu olduğundan yola çıktım.
Evlilik birliği kurumu; içerisinde sadakatin her türlüsünü barındıran, tarafların evlenmeleri ile kendiliğinden doğan, evlenme akdi ile ayrıca taahhüt edilmese dahi sadık kalınacağının taahüt edildiği varsayılan, uyulmaması halinde yaptırımları kabul edildiği ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemediği bir hukuki değerdir. Buna göre; bir adamın veya kadının evli olduğunu "bile bile" ona yaklaşılmaz, onunla aşk yaşanmaz, onu baştan çıkarmaya teşebbüs edilmez. Bu fiiller ilgili eşin rızası olsa dahi yapılamaz çünkü yukarıda belirttiğim gibi evlilik birliği tarafların birinin üzerinde rahatça tasarrufta bulunabileceği bir hukuki değer değildir. Bu nedenle söz konusu olayda adamın bu ilişkiye rızası olsa dahi bayan eşin menfaati ihlal edilmiştir. Bence tipik haksız fiil sorumluluğudur. |
30-08-2009, 01:17 | #21 |
|
Yabancı Hukuk Sistemleri
http://www.turkhukuksitesi.com/forumdisplay.php?f=96 alanına yazdığım mesajın kopyası. Yargıtay’ın, evli olduğunu bildiği bir kişi ile ilişkiye giren kişinin, ilişkiye girdiği kişinin eşine haksız fiilden dolayı tazminat ödemek zorunda olduğu yönündeki kararı THS’de ateşli bir şekilde tartışılıyor. Garibime giden ve hukuken hatalı bulduğum bir karar, eğer karar hakkında basında çıkan haberler doğru ise. Konu hakkındaki düşüncelerimi tartışma alanı olan http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=41757 alanında da belirttim. Merak ettiğim için Alman Yargısının bu konudaki kararlarını araştırdım. Bundesgerichtshof’un(BGH) (Alman Yargıtayı/Federal Temyiz Mahkemesi) yerleşmiş içtihatları benim görüşümü destekler mahiyette. BGH 4.cü Hukuk Senatosu, Tarih: 06.02.1957, Karar No.: IV YR 263/56 'Bir evlilik eşlerden birisinin üçüncü bir kişi ile olan, evlilik kurumuna aykırı, ilişkisinden dolayı boşanma ile sonuçlanırsa, diğer eş boşanmadan dolayı uğradığı zarardan dolayı, BGB(Medeni Kanun) Madde 823 ve sonraki maddelere dayanarak herhangi tazminat isteminde bulunamaz. Aynı durum üçüncü kişi içinde geçerlidir. 1. Eşlerin evlilikten doğan yükümlülükleri, evliliğin özüne uygun olarak, eşlerin şahsi yükümlülükleridir. Bu yükümlülüklere, özellikle evlilik birliğine sadakat yükümlülüğüne uyması gereken kişiler, eşlerdir. Böyle olunca da evlilikten doğan yükümlülüklere aykırı hareket ancak ve ancak eşler tarafından gerçekleştirilir. 2. Evlilik birliğine aykırı bir hareketin, özellikle evliliğin boşanma ile son bulmasına yol açan bir hareketin, suçsuz eşi zor bir duruma düşüreceği ve ona zarar vereceği açıktır ama yasa aile hukukunun sınırlarını aşan bir tazminatı öngörmüyor. 3. İstinaf mahkemesinin belirttiğine göre davacının eşi ile davalı arasında evlilik dışı bir ilişki olmuş ve bu ilişki davacının evliliğinin boşanma ile son bulmasına yol açmıştır. Olayda evlilikten doğan yükümlülüklere aykırı fiil dışında bir haksız fiil söz konusu değildir. Davacı evliliğini bozucu hareketlerde bulunan davalıdan, boşanma neticesinde bozulan sağlık durumundan dolayı tazminat talebinde bulunmaktadır. Belirtilen gerekçelerden dolayı davacının tazminat isteğinin reddine..................' Saygılarımla |
30-08-2009, 17:12 | #22 |
|
Adil bir karar olmuş, paylaşım için teşekürler.
|
30-08-2009, 23:16 | #23 |
|
Aldatılan eşin müdahalenin men'i/elatmanın önlenmesi davası açma hakkı var mıdır?
Eğer varsa: dava kime karşı açılır? Sadece üçüncü kişiye mi? yoksa: Aldatan eşe karşı mı? yoksa: her ikisine mi? Davayı aldatan eşe karşı açarsak, neyi korumuş oluruz? Evlilik birliğini mi? yoksa: Aldatılan eşi mi? Evlilik birliğini koruyoruz dersek, bu birliği oluşturan iki kişiden sadece birisini, yani aldatılan eşi korumuş olmuyor muyuz? Saygılarımla |
31-08-2009, 01:56 | #24 |
|
Biraz hayal dünyamı kullanarak olayın şu şekilde gerçekleştiğini düşünüyorum. Şahsi düşüncem bu olayın salt bir aldatmadan ibaret olmadığı. Zira ölen eşin uzun süredir aldattığı açık, baba olamadığı tıp raporlarınca ispatlanmış olmasına rağmen birlikte olduğu kadın " baba " oluyorsun demesiyle eşini bırakıp diğer kadına gidiyor, olayın bir düzmece olduğu ortaya çıkınca da adam bulanıma giriyor. Bu nedenle intihar ediyor. Birlikte olduğu kadının eylemi zannımca intihara teşvik suçu açısından değerlendirilebilir. Bence eşi haksız fiilden dolayı tazminat alabilir. Bunu düşünerek adil demiştim, tabi kararı görmeden kesin konuşmak da yanlış...
|
31-08-2009, 09:18 | #25 |
|
Burada aldatılan eşin 3. kişiye karşı olan durumundan yola çıkarak konuyu tartıştık. peki varsayalım aldatan eş içinde bulunduğu durumdan dolayı intihara teşebbüs etti ancak ölmedi. hastahaneden çıktıktan sonra 3. kişi olan aldattığı kadına karşı "beni kandırdın baba lacağımı söyledin" şeklinde bir savunma ile bu durumlara geldiğini hatta bu arada eşinin de aldatıldığını öğrenmesi ile boşanma davası açmış olduğunu düşünelim.
Sonuç olrak intihar eden eş, 3. kişi olan sevgilisine hem kendisine yalan söylerek kendisini kandırdığı için hem eşiyle boşanma durumuna geldiği için hem intşhar etmesine sebebiyet verdiği için bir tazminat davası açabilir mi? Bir seçenerek soru olarak bunu sorme ihtiyacı hissetim. bir çok ihtimal tartışılmış ben de bunu merak ettim |
31-08-2009, 09:25 | #26 |
|
Hades' in görüşüne ve Gemici' nin Alman Hukuku' ndan alıntı kararına tamamen katılıyor, Yargıty' ın görüşünün tamamen isabetsiz olduğu kanısındayım.
|
31-08-2009, 14:47 | #27 |
|
Aldatmadan kaynaklı davanın aldatan eşe ve 3. kişiye karşı açılması gerektiği kanaatindeyim.
Söz konusu dava aldatan eş ölmeden önce zinaya dayalı olarak veya evlilik birliğinin temelinden sarsılması vakıasına dayalı olarak açıldığında; aldatan eş açısından boşanmanın sonucu olarak kanunen maddi ve manevi tazminat talebi zaten doğacağı gibi BK 41 gereğince haksız fiil sonucu tazminat talebi doğacaktır ve yarışacaktır. 3. şahıs açısından ise BK 41 sorumluluğu doğacaktır. Ve dava ikisine karşı açılabilecektir. Eğer aldatan eş ölmüşse ona karşı boşanma davası açılamacağı için söz konusu sorumluluk 3. kişiye yöneltilebilecektir. Bu nedenle davanın kabulune. |
31-08-2009, 14:57 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Bu noktada,rapor aldatma kastı ile alınmış ise, davalı kadının, beraber olduğu erkeğe haksız fiilde bulunduğunu düşünüyorum. |
31-08-2009, 15:10 | #29 |
|
Eylem ile zarar arasında illiyet bağı kurulabiliyorsa, tazminata hükmedilmemesi için sebep yoktur.
Söz konusu Yargıtay kararının tam metnini okumadan yorum yapmak çok doğru olmayabilir. |
02-09-2009, 14:45 | #30 |
|
Bu kararın tam metnine ulaşmam mümkün mü?Bana bu konuda yardımcı olursanız sevinirim...
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Evli erkek ile birlikte olan kadına karşı manevi tazminat davası açma | Rekoğlu | Meslektaşların Soruları | 3 | 30-10-2009 14:21 |
Kiracıya kötü haber! | av.sally | Hukuk Haberleri | 1 | 22-12-2008 17:05 |
1 yıl dolmadan anlaşmalı boşanan çiftlere Yargıtay'dan kötü haber | faruksa | Hukuk Haberleri | 2 | 29-11-2006 11:24 |
Savcılara kötü haber | ahmetsacit | Hukuk Haberleri | 5 | 11-10-2006 01:32 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |