Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ıslah ve faiz sorunu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-11-2013, 13:06   #1
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan ıslah ve faiz sorunu

Değerli meslektaşlarım. 70 binlira kıdem ve ihbar tazminatı alacağım için binerden 2000 liralık kısmi dava açtım. dava devam ederken bilirkişi raporu henüz gelmeden davalı tarafından kıdem ve ihbar tazminatı olarak toplam 59 bin lira tarafımıza ödendi. Bu sırada dosya bilirkişiden döndü ve tazminatın düşündüğümüz gibi 70 bin tl olması gerektiği şeklinde rapor geldi.Ödeme yapılan kısmı dosyaya bildirdik. Şimdi 11 bin lira kalan alacağımı rapor doğrultusunda ıslah edeceğim ve faizini isteyeceğim. Ancak ödenmiş olan 59 bin liranın faizini nasıl talep edeceğim. Nasıl bir ıslah dilekçesi yazmam lazım bilemedim. Desteğiniz için şimdiden teşekkürler..
Old 16-11-2013, 13:53   #2
Erkan Uygun

 
Varsayılan

Bence siz raporda belirtilen miktar üzerinden yani 70 bin TL üzerinden ıslah yapmalısınız. Aynı zamanda 59 bin TL'nin ödeme tarihi ile birlikte ödendiğini mahkemeye bildirin. 59 bin TL için ödeme yapılan tarihine kadar, kalan kısım için de ödeme yapılacak tarihe kadar faiz talep edebilirsiniz. Yani 59 bin TL için ödeme tarihine kadar faiz, kalan kısım için ise işleyecek faizi ile birlikte demeniz yeterli, diye düşünüyorum.
Old 18-11-2013, 10:25   #3
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

Onu da düşündüm ama bu sefer 59 binliranında harcını yatırmam gerekecek. O yüzden başka bir yol bulabilirmiyim diye bekliyorum?
Old 18-11-2013, 11:11   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın YILMAZ,

Alıntı:
Yazan PINAR YILMAZ
...dava devam ederken bilirkişi raporu henüz gelmeden davalı tarafından kıdem ve ihbar tazminatı olarak toplam 59 bin lira tarafımıza ödendi... Ödeme yapılan kısmı dosyaya bildirdik. Şimdi 11 bin lira kalan alacağımı rapor doğrultusunda ıslah edeceğim ve faizini isteyeceğim. Ancak ödenmiş olan 59 bin liranın faizini nasıl talep edeceğim...

Ödemeyi dosyaya bildirim şekliniz muvacehesinde değerlendiriniz:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=15070
Old 23-11-2013, 23:03   #5
Av.Ömer GÖKÇE

 
Varsayılan

Sayın Pınar Yılmaz,
Bilirkişi olarak bulunduğum bir davada, düzenlemiş olduğum raporun sizin sorunuza cevap olacak kısmını ekliyorum. Sorunuza cevap içinde yer almaktadır. Saygılar.

IV-ZAMANAŞIMI ve FAİZE İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Faiz, gününde ödenmesi gereken alacak veya tazminatın gecikmesinden doğan zararın bedelidir. Asıl alacak veya tazminatın eklentisi bir “ek zarar” niteliğinde olup, kural olarak, asıl alacak veya tazminat davası açılırken ya da icra kovuşturulması yapılırken faiz de istenir. Bu nedenle, faiz alacağı, asıl alacak veya tazminatın zamanaşımı sürelerine bağlıdır.
Bu konuda 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 131.maddesinde “Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, faiz ve benzeri ek alacaklar da zamanaşımına uğramış olur” denilmiştir.
6098 sayılı yeni Borçlar Yasası 152.maddesine göre de: “Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur” hükmü yer almaktadır.
Dava dilekçesinde faiz istenmişse, faizin türü ve faiz başlangıcı doğru belirtilmişse; Mahkemece, asıl alacak veya tazminat ile birlikte istek doğrultusunda faize hükmedilmişse sorun yoktur. Sorun, daha doğrusu sorunlar, dava dilekçesinde faiz istenmesinin unutulmuş ya da faizin türü ile başlangıcının belirtilmemiş olmasından veya mahkemece faize hükmedilmemiş bulunmasından kaynaklanmakta; bu gibi durumlarda, ayrı bir faiz davası açılması zorunluluğu doğmakta; bu davalarda “zamanaşımının başlangıcı, kesilmesi ve sona ermesi” durumlarının, asıl alacak ve tazminat davalarından ayrı bir biçimde belirlenmesi gerekmektedir.
Alacak veya tazminatın eki ve ödemede gecikmenin bedeli niteliğindeki “faizin zamanaşımı” ile “faiz davasının zamanaşımı” aynı süreye (asıl alacak ve tazminatın zamanaşımı sürelerine) bağlı olmakla birlikte, bağımsız faiz davalarında bu sürelerin hesabı, asıl alacak ve tazminatın zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasından farklıdır. Çünkü, asıl alacak ve tazminatın zamanaşımı süreleri ileriye doğru işlerken, bağımsız faiz davalarında zamanaşımı süresi, davanın açıldığı tarihten geriye doğru hesaplanmak gerekir.
Öte yandan, asıl alacak ve tazminatın zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile, eğer açılan dava sürmekte ise veya dava sonuçlanmış olupta para henüz tahsil edilmemişse, borçlunun temerrüdü para tahsil edilinceye kadar devam edeceğinden, faize ilişkin davanın açıldığı tarihten geriye doğru “asıl alacağın zamanaşımı süresi kadar” faiz istenebilir.
“Faizin zamanaşımı” asıl alacak ve tazminatın zamanaşımı süresi kadar olmasına karşın, asıl davada istenmesi unutulan faiz için ayrı bir dava açıldığında, bunun zamanaşımı (faiz davasının zamanaşımı) dahi asıl alacak ve tazminatın zamanaşımı süresi kadar olmakla birlikte, dava açılma zamanı, zamanaşımının başlangıcı ve sürenin hesabı, asıl alacak ve tazminatın başlama, kesilme ve sürelerinin hesaplanmasından farklı olmaktadır.
Dava ve takip konusu olan alacak tamamen ödenmiş olmadıkça borçlunun temerrüt hali devam eder ve bu suretle temerrüt faizi de her yılsonunda gerçekleşir. Bu itibarla dava tarihinden geriye doğru gerçekleşen (asıl alacağın zamanaşımı süresi kadar) faiz isteğinde zamanaşımı yoktur. (13.HD.11.11.1974, E.1973/2996 K.1974/2886)
Asıl alacağın eklentisi olan temerrüt faizi de aynı zamanaşımı süresine bağlı olup, asıl alacak ödenmediği sürece temerrüt hali devam eder. Alacak veya tazminat faizi, asıl alacak ve tazminat ödenmediği sürece her gün doğan ve asıl alacak ve tazminatın bağlı olduğu zamanaşımına bağlı olan ek bir zarar niteliğindedir. Bu nedenle, faize ilişkin davanın açıldığı günden önceki (tazminat ve alacağın zamanaşımı süresi kadar) alacak veya tazminat faizine hükmedilmek gerekir.
Faiz alacağı zaman geçtikçe doğan bir alacak olup, kural olarak davacı, faiz alacağının doğduğu tarihten asıl alacağın ödendiği tarihe kadar faiz isteyebilirse de davalı zamanaşımı def'inde bulunmuşsa, bu durumda, davacı, faize ilişkin dava tarihinden geriye doğru (asıl alacağın bağlı olduğu zamanaşımı süresi kadar) faiz isteyebilir.
Faiz alacağından açıkça feragat edilmediği sürece bu alacak hukuki varlığını koruyacağından alacaklı, fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmasa bile, zamanaşımı süresinin dolmasına kadar ilamda yazılı faiz alacağını her zaman isteyebilir.
Sadece tazminat alacağına ilişkin olup, faiz istenmeyen ilk davanın açılmış olması faiz istemi yönünden zamanaşımını kesmez. Ayrıca bilindiği gibi, kısmi davada zamanaşımı, istenen miktarla sınırlı olarak kesilmiş olur; fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, gerek tazminat ve alacağın tespite ilişkin bölümü ve gerekse ilk dilekçede unutulan faiz yönünden zamanaşımını kesmez.
Faiz, her ne kadar, fer'i nitelikte bir alacak ise de, bunun asıl alacak davasından ayrı, başlı başına bir dava ile istenmesini engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Bu bakımdan önceden açılmış olan tazminat davasında faiz isteme hakkının saklı tutulduğunun bildirilmemiş olması da faizin ayrı bir dava ile istenmesine mani değildir. Hak mevcut olunca, onun dava edilmesi de kabul olunmak gerekir.
İşçi alacaklarına “bankaların vadeli mevduata uyguladıkları en yüksek faiz”in yürütüleceğine ilişkin ilk yasal düzenleme, 1475 sayılı İş Kanunu’nun “kıdem tazminatı” başlıklı 14.maddesine 29.07.1983 gün 2869 sayılı Yasa’yla eklenen 11.fıkra ile yapılmıştır. 1475 sayılı yasa, 4857 sayılı yeni İş Yasası’yla yürürlükten kalkmış olmasına karşın, kıdem tazminatına ilişkin 14.madde yürürlükte kaldı. Maddenin 11.fıkrası sondan bir önceki cümlesi aynen şöyledir: “Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hâkim gecikme süresi için, ödenmeyen süreye göre, mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder.”
10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı yeni İş Kanunu ile “mevduata uygulanan en yüksek faiz” uygulaması genişletilmiş ve tüm işçi alacaklarına yayılmıştır. Ücret ve ücretin ödenmesi başlıklı,
Madde 32. - Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.
Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.
Yasa’nın “Ücretin gününde ödenmemesi” başlıklı 34.maddesinde:
“Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır” denilmiştir.
En yüksek mevduat faizi uygulanacak ücretler, işçinin yalnızca “çıplak ücreti” değil, aynı zamanda (ikramiye, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri gibi) ücret ekleridir.
Yargıtay, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretine “mevduat faizi” değil “yasal faiz” uygulanacağı görüşündedir.
Kıdem tazminatına hakkın doğduğu tarihteki en yüksek mevduat faizi yürütülmelidir. Ancak, oran belirtilmesi hatalıdır (Yrg. 9. HD. 13.11.1996, 1996/12631-21158). 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesine göre "kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hakim gecikme süresi için ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder" kuralı uyarınca kıdem tazminatına iş akdinin feshinden itibaren banka mevduat faiz oranları değişken olduğundan, oran gösterilmeden mevduata uygulanan en yüksek faizin yürütülmesine karar vermek gerekir (Yrg. 9.HD. 20.6.2000, E. 2000/6424 - K. 2000/8791). Yargıtay'ın yerleşmiş görüşüne göre kıdem tazminatı hakkının doğduğu tarihteki yıllık faiz oranı belirlenip bir yıllık süre içerisinde ödenmediği taktirde takip eden yılın aynı günündeki en yüksek mevduat faizinin bir yıllığını belirleyip hesaplattırmak gerekir. Yıl içinde artan faiz
oranları ve bir yıldan kısa dönemler için belirlenen faiz oranları uygulanmaz (Yrg.9. HD. 21.12.1995, 1995/37027-36088). Şayet bir yıl içerisinde kıdem tazminatı ödenmemiş ise fesih tarihini takip eden yıllarda her yıl için belirlenecek en yüksek banka mevduat faizleri uygulanmak suretiyle sonuca gidilmelidir (Yrg. 9. HD. 16.5.2000, E:2000/3123 – K:2000/7049). (İş Hukukunda Faiz ve Uygulaması, Doç. Dr. Cevdet İlhan Günay, 9.Hukuk Dairesi Üyesi, 2002)

V-YAPILAN KISMİ ÖDEMELERİN İŞÇİNİN HANGİ ALACAĞINA MAHSUP EDİLECEĞİ:
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun (Mülga 818 sayılı BK madde 86)
b. Kanuna göre
MADDE 102- Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır hükümleri gereği mahsubun hangi sırayla yapılacağı belirlenmiştir.
Bu hukuki düzenlemeyle ilgili olarak, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2010/5218 E, 2012/14605 sayılı kararında açıklandığı üzere;
I. Normatif Dayanak
Uyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84-86 maddeleridir. Borçlar Kanununun 84 üncü maddesinde " Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir" kuralına yer verilmiş; 85 inci maddesinde " birden fazla borçları bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vukubulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği borca mahsup edilmiş olur" hükmü öngörülmüş , 86 ncı madde ise " kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güna mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiçbir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir" kuralı düzenlenmiştir.
II. Genel Hükümler Yönünden Değerlendirme
Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen hükümleri öncelikle muacceliyet ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir.
Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu olmaz.
Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir. Kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. (BK. M. 101/1). Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır: örneğin, ifa gününün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (BK. M. 101/2) , borçlunun borca ifa etmeyeceği bildirmiş olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği (BK. M. 107/1) durumlarda, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.
Tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda, borçlu para borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı kısmi ödemeyi anapara borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak, para borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse, yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda, kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu gerekir. Borçlu, faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir. Hukuk Genel Kurulunun 27.9.2000 tarih ve 2000/12-1148 esas, 2000/1193 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, Borçlar Kanununun 84 üncü maddesi gereğince, ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve alacaklının iradesini açıklaması halinde, ödenen kısmın öncelikle faizden düşülmesi gerekir. İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır.
Birden fazla borcu bulunan borçlunun yaptığı ödeme, ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilir. Borçlu, ödeme sırasından, yapılan ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup edilmelidir.
Birden fazla para borcunun bulunduğu bir borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının da ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu makbuzda göstermemesi durumunda, kısmi ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu Borçlar Kanununun 86 ncı maddesine göre çözümlenmelidir. Bu gibi durumlarda, kısmi ödeme öncelikle muaccel olan borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale gelmişse, ödeme ilk takibe konulan borca mahsup edilir. Muaccel olan borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları (vadeleri) aynı günde gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır.
III- İşçi Alacakları Yönünden Değerlendirme
İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında, mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili 4857 sayılı İş Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının , örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumlarda, kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi Borçlar Kanununun 84 üncü maddesi çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre, temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir.
Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde, işçinin faizle ilgili feragatı geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin işçinin serbest iradesi ile meydana gelmesi gerekir.
İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması halinde, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise, mahsup işlemi Borçlar kanununun 86 ncı maddesine göre yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanununa göre ücret en geç ayda bir ödenir (m.32/5). İş Hukuku mevzuatımızda Basın İş kanununun 14 üncü maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret, çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.
1475 sayılı İş kanununun 14 ve 4857 sayılı İş Kanunun 120 nci maddesi uyarınca, işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise, tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir.
Buna göre örneğin, 5.000 TL ihbar tazminatı, 7.500 TL kıdem tazminatı, 2.500 TL ücret, 2.000 TL fazla mesai ve 500 TL yıllık izin ücreti alacağı olmak üzere takibe konu yapılmamış toplam 17.500 TL alacağı olan bir işçiye işveren tarafından yapılacak 15.000 TL lik bir kısmi ödeme, öncelikle muaccel olan normal aylık ücret ve fazla mesai alacağına ilişkin borçlarına mahsup edilmelidir. Kalan miktar ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti borcuna mahsup edilmelidir. Kalan miktar ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti borcuna mahsup edilecektir. Anılan borçların muacceliyet tarihleri aynı olduğundan, temerrüt tarihi önce gerçekleşmiş olan borca yani kıdem tazminatına mahsup edilecektir. Kalan 3.000 TL lik ödemenin, ihbar ve izin ücreti borcuna mahsubu anılan borçların muacceliyet ve temerrüt tarihlerinin aynı olması nedeni ile miktarları ile orantılı olarak yapılacaktır. Kalan toplam borç 5.500 TL olup, ihbar tazminatının bu miktara oranı 5.000/5.500 = 10/11, izin ücretinin oranı 500/5.500 =1/11 olmakla, 3.000 X 10/11 = 2.727 TL ihbar tazminatına, 3.000 X 1/11 = 273 TL izin alacağına mahsup edilecektir. Böylece işverenin 2.273 TL ihbar tazminatı, 227 TL izin ücreti olmak üzere toplam 2.500 TL borcu kalmış olacaktır denmektedir.
Old 03-08-2015, 13:41   #6
avturkhs

 
Varsayılan

dava dilekçesinde faiz konusuna hiç değinilmemiş olsa dahi ıslah ile talep edilebilir mi ?
Old 04-08-2015, 14:16   #7
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avturkhs
dava dilekçesinde faiz konusuna hiç değinilmemiş olsa dahi ıslah ile talep edilebilir mi ?

Talep edilebilir, ancak ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilir...
Old 05-08-2015, 10:28   #8
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avturkhs
dava dilekçesinde faiz konusuna hiç değinilmemiş olsa dahi ıslah ile talep edilebilir mi ?


T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/16082

K. 2004/5725

T. 29.4.2004

• HIRSIZLIK NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ TALEBİ ( Dava Açıldıktan Sonra Faiz İçin Islah Talebinde Bulunulması - Mahkemece Islah Suretiyle İstenilen Faiz Alacağı İçin Harç Miktarı Belirlenerek Nisbi Harç Alınması Gereği )

• ISLAH SURETİYLE FAİZ TALEBİNDE BULUNMA ( Asıl Davada Faiz Talep Edilmemiş Olması - Mahkemece Islah Suretiyle İstenilen Faiz İçin Harç Miktarı Belirlenerek Nisbi Harç Alınması Gereği )

• FAİZ ALACAĞI İÇİN ISLAH TALEBİ ( Hırsızlık Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini Davasında - Islah Tarihine Kadar İşleyen Faizin Asıl Alacağa Dönüştürülmek Suretiyle Harca Tabi Tutulması Gereği )

• HARÇ UYGULANMASI GEREĞİ ( Islah Suretiyle Talep Edilen Faiz Alacağına - Hırsızlık Nedeniyle Tazminat Davasında )

818/m.41

1086/m.83

ÖZET : Davacı, davalıların evinde hırsızlık yaptıklarını ileri sürerek uğradığı zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, dava dışı üçüncü kişinin davacının evine girerek hırsızlık yaptığı, suça iştirak ettikleri belirlenen davalıların cezalandırıldıkları ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı, dava dilekçesinde hüküm altına alınmasını istediği tazminata faiz yürütülmesi isteminde bulunmamıştır. Yargılama sırasında dava faiz yürütülmesi istemi yönünden ıslah edilmiştir. Bir davanın ıslahı bir çok yön ve nitelikleri gözetildiğinde ek, bir başka anlatımla ikinci bir dava sayılır. Bu yüzden ıslah yapılırken dava açımında gereken yükümlülükler yerine getirilmelidir. Bunun için, ıslah edilmek istenilen faizin ıslah tarihine kadarki miktarı ( müddeabih ) davacı yanca belirlenerek asıl alacak haline dönüştürülmeli, belirlenen bu miktar üzerinden nispi harç alınmalıdır. Bu koşullar yerine getirilmeden yapılan ıslah yöntemine uygun olmadığından, hüküm altına alınan tazminata faiz yürütülmesi mümkün değildir. Ayrıca, istek bulunması halinde ıslah gününden itibaren faiz de yürütülebilir. Mahkemece, anılan yönler gözetilmeden hükmedilen tazminata faiz yürütülmüş olması doğru değildir.
DAVA : Davacı Musa Gürel vekili Avukat Adnan Demir tarafından, davalılar Sebahattin Delikan ve diğerleri aleyhine 16.5.2001 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem sonucu uğranılan zararın ödetilmesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; istemin kısmen kabulüne dair verilen 17.6.2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Diğer temyiz itirazına gelince; davacı, davalıların evinden bilezik, Cumhuriyet Altını, altın künye ve nazarlık ile 50 ABD Doları para çaldıklarını ileri sürerek uğradığı zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece istemin bir bölümü hüküm altına alınmıştır. Kararı davalılar temyiz etmişlerdir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, dava dışı üçüncü kişinin davacının evine girerek hırsızlık yaptığı, suça iştirak ettikleri belirlenen davalıların cezalandırıldıkları ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı, dava dilekçesinde hüküm altına alınmasını istediği tazminata faiz yürütülmesi isteminde bulunmamıştır. Yargılama sırasında dava faiz yürütülmesi istemi yönünden ıslah edilmiştir. Bir davanın ıslahı bir çok yön ve nitelikleri gözetildiğinde ek, bir başka anlatımla ikinci bir dava sayılır. Bu yüzden ıslah yapılırken dava açımında gereken yükümlülükler yerine getirilmelidir. Bunun için, ıslah edilmek istenilen faizin ıslah tarihine kadarki miktarı ( müddeabih ) davacı yanca belirlenerek asıl alacak haline dönüştürülmeli, belirlenen bu miktar üzerinden nispi harç alınmalıdır. Bu koşullar yerine getirilmeden yapılan ıslah yöntemine uygun olmadığından, hüküm altına alınan tazminata faiz yürütülmesi mümkün değildir. Ayrıca, istek bulunması halinde ıslah gününden itibaren faiz de yürütülebilir. Mahkemece, anılan yönler gözetilmeden hükmedilen tazminata faiz yürütülmüş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 05-08-2015, 10:36   #9
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Talep edilebilir, ancak ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilir...

Üstada tamamen bilgi amaçlı soruyorum; dava dilekçemi ıslah edersem yine ıslah tarihinden itibaren mi faize hükmedilir yoksa sunduğum karardaki gibi, ıslah tarihine kadar olan kısım müddeabih olarak kabul ederek harç ikmali mi yapılır?
Old 06-08-2015, 12:42   #10
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Musa TAÇYILDIZ
Üstada tamamen bilgi amaçlı soruyorum; dava dilekçemi ıslah edersem yine ıslah tarihinden itibaren mi faize hükmedilir yoksa sunduğum karardaki gibi, ıslah tarihine kadar olan kısım müddeabih olarak kabul ederek harç ikmali mi yapılır?

Diyelim ki, 1.000 TL yıllık izin ücretini dava ile istedik ancak faiz talep etmedik. Akabinde ıslah dilekçesi ile yıllık izin ücretini 5.000 TL istedik.

4.000 TL için harç tamamlanır, sadece ıslah ile artırılan 4.000 TL miktarın faizi icra ile istenebilir.

Kolay gelsin..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ıslah ile faiz türünün değiştirilmesi musti2741 Meslektaşların Soruları 2 08-01-2013 14:54
ıslah ve faiz mkaraca Meslektaşların Soruları 2 09-02-2011 14:36
ıslah ile faiz oranı değiştirilir mi? avukat erdoğan Meslektaşların Soruları 3 29-12-2008 14:32
İslah Yoluyla Faiz Istenebilir mi ekaral Meslektaşların Soruları 5 28-02-2008 17:48
Davanın tamamen ıslah edilmesi ile faiz ıslah tarihinden itibaren mi istenecektir? Av.E.Fırat Kuyurtar Meslektaşların Soruları 8 26-02-2007 21:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05786204 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.