Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay'dan Emsal Kıdem Tazminatı Kararı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-08-2015, 11:51   #1
Hukukçu12

 
Varsayılan Yargıtay'dan Emsal Kıdem Tazminatı Kararı

Değerli meslektaşlarım, birkaç gündür haber sitelerinde Yargıtay'ın vermiş olduğu emsal bir karar yer alıyor. Haberin kaynağı ise Cihan Haber Ajansı. Fakat ben ilgili kararın tarihini, esas ve karar no'sunu bir türlü bulamadım. Aşağıda karar linkini ve içeriğini paylaşıyorum. Bu konuda yardımcı olabilirseniz, sevinirim.


http://www.cihan.com.tr/tr/yargitayd...ek-1784146.htm


Yargıtay'dan emsal karar: İşveren, dilekçe de imzalatsa işçiye tazminat ödenecek

CIHAN | BURSA - 11.05.2015 10:33:38

Üç yıldır aynı işyerinde çalışan kişi, işverenin baskısı üzerine 'işyerinizden kendi isteğim ile ayrılmış bulunmaktayım. Söz konusu çalışma sürem boyunca tüm kanuni ve akdi haklarımı aldım, iş yerinizden kendi şahsi gerekçelerimle kendi istek ve rızamla ayrılmak (istifa etmek) istiyorum gerekli işlemlerin yapılmasını istiyorum' ifadesinin yer aldığı dilekçeyi imzaladı. Tazminatını alamayan işçi, fazla mesai paralarını almak için yargıya müracaat etti. Mahkeme, işçinin talebini kısmen kabul etti. Devreye giren Yargıtay, 3 yıl çalışarak kıdem hak kazanan kişinin kendi isteğiyle istifa etmesinin hayatın olağan akışına ters olduğuna hükmederek, mahkeme kararını bozdu.

Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde bir işyerinde üç yıl çalışan kişi, iddiaya göre, işverenin baskısı üzerine, işyerinden kendi isteği ile ayrıldığını ve tüm haklarını aldığına dair matbu dilekçeye imza attı. Buna rağmen haklarını alamayan işçi, konuyu yargıya taşıdı. Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan alacak davasında konuşan davacı işçi, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, baskı ile belge ve ibraname alındığını iddia etti. Davalı işveren ise davacının çıkışının verilmediğini, davacının kendi isteği ile ayrıldığını, artık çalışmak istemediğine ve yasal haklarının ödenmesine dair talebi doğrultusunda 9 Nisan 2012'de bin 820 liralık tediye makbuzundan anlaşılacağı üzere yıllık izni ile kanuni ve akdi haklarının karşılığının ödendiğini savundu. Davacı işçi, dilekçe ile ilgili olarak ise istifa dilekçesinin imzalattırılan evraklardan olduğunu, matbu evrak şeklinde düzenlendiğini, üzerinde de tarih bulunmadığını, tüm kanuni ve akdi hakların ödendiği beyan edilmişse de hangi alacak için ne miktar ödeme yapıldığına dair evrak sunulmadığını, dava konusu alacaklar yönünden hiçbir ödeme yapılmadığını beyan etti. Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, ihbar tazminatı talebini reddetti. Mahkeme, toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak fazla çalışma alacağını da geri çevirince davacı işçi kararı temyiz etti.

HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, mahkemenin ihbar tazminatı ve fazla çalışma alacağının geri çevirmesinin yasaya aykırı olduğuna hükmetti. Kararda davanın tanıklarının ifadelerine de yer veren Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 3 yıl çalışıp tazminat kazanan kişinin kendi isteğiyle istifa etmesinin hayatın olağan akışına ters olduğuna dikkat çekti. Davalı işyerinde çalışan ve yaklaşık 3 yıl kıdemi olan davacının, herhangi bir neden olmaksızın davalı işyerinden ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun ortada olduğunun vurgulandığı kararda, "Davalı tanığının istifadan iki gün sonra bir başka yerde işe girişi olduğunu sonradan öğrendiğini beyan etmesine rağmen davacıya ait hizmet cetveli incelendiğinde davalı işyerinden çıkış tarihinden 1 ay 10 gün kadar sonra bir başka işyerinde işe girişinin olduğu anlaşılmaktadır. Davacıya bir kısım ücret ödemesi karşılığında maktu bir dilekçe alındığı, bunun dilekçe içeriğinden de anlaşıldığı, dolayısıyla davacının istifa iradesinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Davacının iş akdinin işverence haklı neden olmaksızın sonlandırıldığı anlaşılmakla davacının ihbar tazminatına hak kazandığı sonucuna varılmıştır. Mahkemece hatalı değerlendirme ile ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi hatalıdır." denildi.

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak fazla çalışma alacağının reddine karar verildiğinin hatırlatıldığı Yargıtay kararında, şunlar ifade edildi: "Somut olayda taraflarca imzalanan iş sözleşmesinin 7. ve 8. maddelerindeki haftalık çalışma süresi ve fazla çalışma sınırı olarak belirlenen 60 saat çalışma, 4857 sayılı yasada düzenlenen hükümlere açıkça aykırıdır. Kaldı ki söz konusu düzenleme nisbi emredici nitelikte olup taraflarca kararlaştırılması halinde her zaman işçi lehine olacak şekilde düzenlenebilirken işçi aleyhine ve yasal sınırın üstünde belirlenmesi mümkün değildir. O halde iş sözleşmesinin 7 ve 8.maddelerindeki haftalık 60 saat şeklindeki düzenlemenin 4857 sayılı yasa uyarınca haftalık 45 saat olarak kabulü gerekmektedir. Yine iş sözleşmesinde davacının aylık ücretinin asgari ücret olduğu belirtildiğine göre yılda 270 saat fazla çalışmaya ilişkin 8.maddesindeki düzenlemeye itibar edilmesi mümkün değildir. Yani davacının yılda 270 saate kadar fazla çalışma yapması halinde ücretinin aylık ücreti içerisinde kabulü de mümkün değildir. Bu tespitlerden sonra mahkemece yapılacak iş, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak aylık net bin 100 lira ücret alan davacının varsa haftalık 45 saati aşan çalışmaları tespit edilerek fazla çalışma alacağının hesaplanması ve sonucuna göre karar vermektir. O halde temyiz olunan kararın bozulmasına oy birliği ile karar verildi."
Old 10-08-2015, 16:42   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukukçu12
Değerli meslektaşlarım, birkaç gündür haber sitelerinde Yargıtay'ın vermiş olduğu emsal bir karar yer alıyor. Haberin kaynağı ise Cihan Haber Ajansı. Fakat ben ilgili kararın tarihini, esas ve karar no'sunu bir türlü bulamadım. Aşağıda karar linkini ve içeriğini paylaşıyorum. Bu konuda yardımcı olabilirseniz, sevinirim.


http://www.cihan.com.tr/tr/yargitayd...ek-1784146.htm


Yargıtay'dan emsal karar: İşveren, dilekçe de imzalatsa işçiye tazminat ödenecek

CIHAN | BURSA - 11.05.2015 10:33:38

Üç yıldır aynı işyerinde çalışan kişi, işverenin baskısı üzerine 'işyerinizden kendi isteğim ile ayrılmış bulunmaktayım. Söz konusu çalışma sürem boyunca tüm kanuni ve akdi haklarımı aldım, iş yerinizden kendi şahsi gerekçelerimle kendi istek ve rızamla ayrılmak (istifa etmek) istiyorum gerekli işlemlerin yapılmasını istiyorum' ifadesinin yer aldığı dilekçeyi imzaladı. Tazminatını alamayan işçi, fazla mesai paralarını almak için yargıya müracaat etti. Mahkeme, işçinin talebini kısmen kabul etti. Devreye giren Yargıtay, 3 yıl çalışarak kıdem hak kazanan kişinin kendi isteğiyle istifa etmesinin hayatın olağan akışına ters olduğuna hükmederek, mahkeme kararını bozdu.

Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde bir işyerinde üç yıl çalışan kişi, iddiaya göre, işverenin baskısı üzerine, işyerinden kendi isteği ile ayrıldığını ve tüm haklarını aldığına dair matbu dilekçeye imza attı. Buna rağmen haklarını alamayan işçi, konuyu yargıya taşıdı. Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan alacak davasında konuşan davacı işçi, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, baskı ile belge ve ibraname alındığını iddia etti. Davalı işveren ise davacının çıkışının verilmediğini, davacının kendi isteği ile ayrıldığını, artık çalışmak istemediğine ve yasal haklarının ödenmesine dair talebi doğrultusunda 9 Nisan 2012'de bin 820 liralık tediye makbuzundan anlaşılacağı üzere yıllık izni ile kanuni ve akdi haklarının karşılığının ödendiğini savundu. Davacı işçi, dilekçe ile ilgili olarak ise istifa dilekçesinin imzalattırılan evraklardan olduğunu, matbu evrak şeklinde düzenlendiğini, üzerinde de tarih bulunmadığını, tüm kanuni ve akdi hakların ödendiği beyan edilmişse de hangi alacak için ne miktar ödeme yapıldığına dair evrak sunulmadığını, dava konusu alacaklar yönünden hiçbir ödeme yapılmadığını beyan etti. Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, ihbar tazminatı talebini reddetti. Mahkeme, toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak fazla çalışma alacağını da geri çevirince davacı işçi kararı temyiz etti.

HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, mahkemenin ihbar tazminatı ve fazla çalışma alacağının geri çevirmesinin yasaya aykırı olduğuna hükmetti. Kararda davanın tanıklarının ifadelerine de yer veren Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 3 yıl çalışıp tazminat kazanan kişinin kendi isteğiyle istifa etmesinin hayatın olağan akışına ters olduğuna dikkat çekti. Davalı işyerinde çalışan ve yaklaşık 3 yıl kıdemi olan davacının, herhangi bir neden olmaksızın davalı işyerinden ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun ortada olduğunun vurgulandığı kararda, "Davalı tanığının istifadan iki gün sonra bir başka yerde işe girişi olduğunu sonradan öğrendiğini beyan etmesine rağmen davacıya ait hizmet cetveli incelendiğinde davalı işyerinden çıkış tarihinden 1 ay 10 gün kadar sonra bir başka işyerinde işe girişinin olduğu anlaşılmaktadır. Davacıya bir kısım ücret ödemesi karşılığında maktu bir dilekçe alındığı, bunun dilekçe içeriğinden de anlaşıldığı, dolayısıyla davacının istifa iradesinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Davacının iş akdinin işverence haklı neden olmaksızın sonlandırıldığı anlaşılmakla davacının ihbar tazminatına hak kazandığı sonucuna varılmıştır. Mahkemece hatalı değerlendirme ile ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi hatalıdır." denildi.

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak fazla çalışma alacağının reddine karar verildiğinin hatırlatıldığı Yargıtay kararında, şunlar ifade edildi: "Somut olayda taraflarca imzalanan iş sözleşmesinin 7. ve 8. maddelerindeki haftalık çalışma süresi ve fazla çalışma sınırı olarak belirlenen 60 saat çalışma, 4857 sayılı yasada düzenlenen hükümlere açıkça aykırıdır. Kaldı ki söz konusu düzenleme nisbi emredici nitelikte olup taraflarca kararlaştırılması halinde her zaman işçi lehine olacak şekilde düzenlenebilirken işçi aleyhine ve yasal sınırın üstünde belirlenmesi mümkün değildir. O halde iş sözleşmesinin 7 ve 8.maddelerindeki haftalık 60 saat şeklindeki düzenlemenin 4857 sayılı yasa uyarınca haftalık 45 saat olarak kabulü gerekmektedir. Yine iş sözleşmesinde davacının aylık ücretinin asgari ücret olduğu belirtildiğine göre yılda 270 saat fazla çalışmaya ilişkin 8.maddesindeki düzenlemeye itibar edilmesi mümkün değildir. Yani davacının yılda 270 saate kadar fazla çalışma yapması halinde ücretinin aylık ücreti içerisinde kabulü de mümkün değildir. Bu tespitlerden sonra mahkemece yapılacak iş, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak aylık net bin 100 lira ücret alan davacının varsa haftalık 45 saati aşan çalışmaları tespit edilerek fazla çalışma alacağının hesaplanması ve sonucuna göre karar vermektir. O halde temyiz olunan kararın bozulmasına oy birliği ile karar verildi."

Habere konu kararı bulamadım. Ancak aşağıdaki karar da bununla tamamen benzerdir.

T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ

Esas No : 2014/10440
Karar No : 2014/18945

DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün,Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle,temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi,gereği görüşüldü:

KARAR : 1-)Dosyadaki yazılara,hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm,davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2-)Davacı,haksız olarak iş aktinin feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı,fazla mesai,ulusal bayram genel tatil,hafta tatili,yıllık izin ve asgari geçim indirimi alacaklarının tahsilini istemiştir.

Davalı,haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece,iş aktinin davacı tarafından işçi tarafından istifa ederek sonlandırıldığı,ancak ulusal bayram genel tatil alacaklarının ödenmemesi ve yıllık izinlerin kullandırılmaması nedeni ile feshin haklı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davalı işyerinde davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı uyuşmazlık konusudur.

Davacı,haftanın 7 günü 07.00-22/23.00 bazen daha geç saatlere kadar çalıştığını iddia ederken,davalı ise fazla mesai alacağının olmadığını savunmuştur.

Dosya da bulunan iş sözleşmesinin 7.maddesinde çalışma süreleri belirtilirken haftalık çalışma süresinin en çok 60 saat olduğu belirtilmiştir.

Yine iş sözleşmesinin 8.maddesinde yılda 270 saate kadar fazla çalışma yaptırılabileceği de düzenlenmiş olup devamında haftalık 60 saati aşan çalışmaların fazla çalışma sayılacağı belirtilmiştir. 10.maddesinde davacının alacağı ücretin asgari ücret olduğu,11.maddesinde ise fazla çalışma ücretinin nasıl tespit edileceği düzenlenmiştir.

Mahkemece,toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak fazla çalışma alacağının reddine karar verilmiştir.

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça,imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları,özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler,işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak,fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların,tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa,işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak,işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde,bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda,işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde,fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda,ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması,ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.

İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz,270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.

Fazla çalışmaların aylık ücret içinde ödendiğinin öngörülmesi ve buna uygun ödeme yapılması halinde,yıllık 270 saatlik fazla çalışma süresinin ispatlanan fazla çalışmalardan indirilmesi gerekir.

Somut olayda taraflarca imzalanan iş sözleşmesinin 7 ve 8.maddelerindeki haftalık çalışma süresi ve fazla çalışma sınırı olarak belirlenen 60 saat çalışma,4857 sayılı Yasanın 41 vd maddelerinde düzenlenen hükümlere açıkça aykırıdır. Kaldı ki söz konusu düzenleme nisbi emredici nitelikte olup taraflarca kararlaştırılması halinde her zaman işçi lehine olacak şekilde düzenlenebilirken işçi aleyhine ve yasal sınırın üstünde belirlenmesi mümkün değildir.

O halde iş sözleşmesinin 7 ve 8.maddelerindeki haftalık 60 saat şeklindeki düzenlemenin 4857 sayılı Yasa uyarınca haftalık 45 saat olarak kabulü gerekmektedir.

Yine iş sözleşmesinde davacının aylık ücretinin asgari ücret olduğu belirtildiğine göre yılda 270 saat fazla çalışmaya ilişkin 8.maddesindeki düzenlemeye itibar edilmesi mümkün değildir. Davacının yılda 270 saate kadar fazla çalışma yapması halinde aylık asgari ücret aldığından fazla çalışma ücretinin aylık ücretin içerisinde kaldığının kabulü isabetsizdir.

Davacının fazla çalışma alacağının hesap ettirilerek çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması bozma sebebidir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın,yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine,13.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 10-08-2015, 20:04   #3
olgu

 
Varsayılan

22. Daire "şahsi sebeplerle kendi isteğim ile işten ayrılıyorum" yazan kağıdı imzalayan kişi yüksek tahsil mezunu, iş yerindeki konumu ve bu imzanın sonuçlarını kavrayabilecek konumda ise sonuçlarına katlanır, şeklinde bir kararı var.
Old 10-08-2015, 23:30   #4
Hukukçu12

 
Varsayılan Özür Ve Yardim

Teşekkür ederim değerli meslektaşlarım, ancak ben biraz da ilk mesajım olması hasebiyle yanlış kararı paylaşmışım, siz değerli üstatların affına sığınıyorum. Aşağıda linkini ve içeriğini paylaştığım kararın, esas ve karar numarası ile tarihini bilen varsa paylaşabilir mi? Teşekkür ediyorum şimdiden.


http://www.cihan.com.tr/tr/yargitayp...ir-1842139.htm


Yargıtay:Prim günü dolan işçi hangi niyetle istifa ederse etsin tazminatını alır

CIHAN | BURSA - 04.08.2015 09:56:51

Operasyon yetkilisi olarak çalıştığı işyerinde 15 yıl sigortalılık süresi ve 3 bin 600 gün prim ödeme gün sayısını dolduran kişi, işten ayrıldı. Mahkeme, işveren aleyhine dava açarak kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ve ücret alacaklarının ödetilmesi talep eden işçiye kıdem tazminatı ödenmemesi gerektiğine hükmetti. Kararın temyiz edilmesiyle devreye giren Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, yaş hariç emekliliği hak eden kişinin çalıştığı işyerinden ayrılarak, başka bir işyerinde çalışmaya başlamasının Medeni Kanunu'nda öngörülen dürüstlük kuralına aykırı davrandığı kabul edilemeyeceğine karar verdi. Kararda, "Yasa ile tanınmış emeklilik nedeni ile fesih hakkının kullanması ile birlikte kıdem tazminatına hak kazanılacağının kabulü gerekir. İşçinin hangi amaçla bu hakkı kullandığı, kıdem tazminatına hak kazanması açısından önem arz etmemektedir. Bu nedenle kıdem tazminatı talebinin kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir." denildi.

İlginç olay, Bursa'da yaşandı. 4 Ekim 2004 ile 8 Mart 2011 tarihleri arasında operasyon yetkilisi olarak aylık brüt 2 bin 100 lira maaşla çalışan kişi, 15 yıl ve 3 bin 600 prim gün sayısını doldurduğunu belirterek, tek taraflı iş sözleşmesini feshetti. Kıdem tazminatı ve mesai parasını istediği işverenden eli boş dönen işçi Bursa 6. İş Mahkemesi'ne dava açarak, kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istedi. Mahkemede ifade veren davacı işçinin avukatı, "Müvekkilim 7,5 sene davalı şirkette operasyon yetkilisi olarak brüt 2 bin 100 lira maaşla çalışmış, zorunlu sigorta süresinin dolması nedeniyle iş sözleşmesini sona erdirmiştir. Davacı, hafta içi sürekli 09:00-21:00 saatleri arasında, ayda bir kez Cumartesi günü 09:00-18:00 saatleri arasında çalıştığı için kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ediyoruz." dedi.

'NİYETİ BİZDEN AYRILIP BAŞKA İŞYERİNDE ÇALIŞMAKTI'

Mahkemede savunma yapan işveren avukatı ise davacının asıl amacının yeniden kendi işinde çalışmaya başlamak olduğunu, yıllık izinlerinin kullandırıldığını, fazla mesai yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi talep etti. Toplanan deliller ve bilirkişi raporu kapsamında kararını açıklayan Bursa 6. İş Mahkemesi, davanın kısmen kabulüne karar verirken işçiye kıdem tazminatı ödenmesine gerek olmadığına hükmetti. Karar davacı ve davalı avukatlarınca temyiz edildi. Dava dosyasını inceleyen Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, emsal bir karara imza atarak; yaş koşulunun dışında sigortalılık süresini ve prim gün sayısını dolduran işçinin emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini feshedebileceğine, fesihten sonra işçinin bir başka işte çalışmasının hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemeyeceğine hükmetti.

'HANGİ NİYETLE OLURSA OLSUN PRİM GÜNÜ DOLDURAN İŞÇİ TAZMİNAT ALIP AYRILABİLİR, BAŞKA YERDE ÇALIŞABİLİR'

Davalının temyiz itirazlarının tamamının reddine karar veren Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, iş sözleşmesinin işçi tarafından yaşlılık aylığı tahsisi amacıyla feshedilip feshedilmediği ve buna göre kıdem hakkının doğup doğmadığı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğuna dikkat çekti. Kararda; sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayan işçinin, yaş koşulu sebebiyle emeklilik hakkını kazanamamış olsa da mevcut yasa hükümleri gerekçe gösterilmek suretiyle işyerinden ayrılabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabileceği hatırlatıldı.

Kararda, "Somut olayda, davacı yaş koşulu dışında emeklilik hakkını elde etmesi nedeni ile iş sözleşmesini feshetmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun 1 Mart 2011 tarihli yazısı ile davacının 15 yıl ve 3 bin 600 gün sigortalılık süresini doldurduğu ve yaş koşulu dışında emekliliğe hak kazandığı sabittir. İşçinin emeklilik nedeni ile iş sözleşmesini feshetmesinden kısa bir süre sonra, yeniden çalışmasını gerektirecek durumlar ortaya çıkabileceği gibi işçinin bu hakkını kendisi için daha olumlu sonuçlar doğurabileceğini düşündüğü bir başka işyerinde çalışma amacı ile de kullanması mümkündür. Çalışmakta olduğu iş yerinde yıpranmış olan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ilişkin yükümlülüklerin tamamlayan işçinin, kendisi için çalışma koşullarının daha olumlu olduğunu düşündüğü bir işyerinde çalışma amacı ile bu hakkını kullanması halinde Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına aykırı davrandığı kabul edilemez. Yasa ile tanınmış emeklilik nedeni ile fesih hakkının kullanması ile birlikte kıdem tazminatına hak kazanılacağının kabulü gerekir. İşçinin hangi amaçla bu hakkı kullandığı, kıdem tazminatına hak kazanması açısından önem arz etmemektedir. Bu nedenle kıdem tazminatı talebinin kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir." denildi.
Old 08-02-2017, 13:15   #5
Avukat İlkay Uyar Kaba

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

9.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/36553
Karar: 2016/8730
Karar Tarihi: 07.04.2016


İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - İŞ AKDİNİN FESHİNİN YAŞ HARİÇ EMEKLİLİĞE DAYANIP DAYANMADIĞI - DAVACININ İŞ AKDİNİ FESHETTİKTEN SONRA BAŞKA BİR İŞ YERİNDE ÇALIŞMAYA BAŞLAMASININ ÇALIŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA OLDUĞU - KIDEM TAZMİNATI TALEBİNİN KABULÜ GEREĞİ

ÖZET: Davacı işçi, fesih tarihinde yaş hariç diğer emeklilik koşullarını sağlamış, bu tarih itibari ile kıdem tazminatına hak kazanmıştır. Davacının bu yönde iradesini açıklamaması ve kurumdan aldığı belgeyi daha sonra ibraz etmesi hak kazanmayı ortadan kaldırmaz. Bu durum ancak muaccel olma ve temerrüt olgusunu etkiler. Ayrıca davacının iş akdini feshettikten sonra başka bir iş yerinde çalışmaya başlaması çalışma özgürlüğü kapsamında olup, davacının yasanın kendisine verdiği hakkı kullanması karşısında kötüniyetli davrandığından söz edilemez. Kanunda tanınan bu hakkın amacı, işyerinde çalışarak yıpranan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ait yükümlülükleri tamamlayan işçinin, emeklilik için bir yaşı beklemesine gerek olmadan iş sözleşmesini aktif sonlandırabilmesine imkân tanımaktır. Davacının kıdem tazminatı talebinin kabulü yerine, dosya kapsamına da uygun olmayan yazılı gerekçeyle talebin reddine karar verilmesi hatalıdır.

(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 17, 41, 51, 63) (9. HD. 11.02.2010 T. 2008/17722 E. 2010/3192 K.) (9. HD. 18.07.2008 T. 2007/25857 E. 2008/20636 K.) (9. HD. 21.03.2012 T. 2009/48913 E. 2012/9400 K.)

Dava: Davacı, kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının 07.03.2000-24.08.2012 tarihleri arasında davalı işyerinde aylık brüt 5.702,00 TL ücret ile çalıştığını, sigorta hizmet dökümüne göre ilk sigorta kaydının 26.06.1995 tarihinde başladığını, 17 yılı aşkın sigortalı olarak çalışması nedeniyle 1475 Sayılı Kanun'un 14/1-5’e göre kıdem tazminatına hak kazandığını ileri sürerek, kıdem tazminatı ve fazla mesai ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının 1475 sayılı Kanunun 14.maddesinin 4. bendindeki koşulları yerine getirmediğini, davacının işten ayrılırken verdiği dilekçede emekli olma iradesini açıklamadığını ve SGK’dan emekliliğe hak kazandığına ilişkin yazıyı da dilekçe ekine eklemediğini, davacının emekli olmak için iş akdini sona erdirmediğini, yaşı beklemeden emeklilik nedeniyle işten ayrılanların işten ayrıldıktan sonra herhangi bir işte çalışmayacak olanların kıdem tazminatına hak kazanacağını, davacının başka işte çalışmak için davalı bankadan ayrıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, işçinin 14/1-5 bendine göre emekliliğe hak kazanma nedeniyle kıdem tazminatı talep edebilmesi için aktif çalışma hayatını noktalamak, bir daha çalışmamak amacını taşıyor olması ve iş akdini bu nedenle feshettiğini işverene bildirmesi gerektiği, iş değiştirme amaçlı işten ayrılanların bu madde kapsamına girmediği, iş akdinin fesih yazısında emeklilik nedeniyle feshedildiğinin yazılmadığı, davacının yasal koşullan yerine getirmediği, davacının işten ayrılma iradesinin emeklilik olduğunu ispatlayamadığı, davacının kıdem tazminatına hak kazanamadığı, fazla mesai ücretine hak kazandığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı taraflar temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Taraflar arasında iş akdinin feshinin yaş hariç emekliliğe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusudur.

1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5. bentte, "506 Sayılı Kanunun 60 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle" işçilerin kıdem tazminatına hak kazanabileceği hükme bağlanmıştır. Düzenlemenin amacı, prim ödeme ve sigortalılık süresi yönünden emeklilik hakkını kazanmış olsa da, diğer bir ölçüt olan emeklilik yaşını beklemek zorunda olan işçilerin, bundan böyle çalışma olmaksızın işyerinden ayrılmaları halinde kıdem tazminatı alabilmelerini sağlamaktır. İşçi ayrıldığı tarihte sigortalılık süresini ve prim gün sayısını tamamlamış ise kıdem tazminatına hak kazanacaktır. Hakkın kötüye kullanılmadığı sürece işçinin herhangi bir neden belirterek veya neden belirtmeden ayrılması, kıdem tazminatını hak kazanmasını etkilememelidir. Zira yasadan doğan bir hakkı bulunmaktadır. İşçinin daha sonra bunu belgelendirmesi ve işverene sunması, kıdem tazminatına hak kazanılmasını ortadan kaldırmaz. Ayrıca çalışma hakkı anayasal bir haktır. Davacının ayrıldıktan sonra yeni iş bulması, bu hak kapsamında değerlendirilmelidir. Yasal hakkını kullanan işçinin, ayrılmadan önce ve çalışırken iş bulduğu savunulmadığı sürece bu hakkını kullanması, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemez.

Yaş hariç emeklilik koşullarından olan onbeş yıl sigortalılık süresi takvim yılı süresidir. Davacı işçi 26.06.1995 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başlayıp 24.08.2012 tarihinde iş sözleşmesini feshederek işten ayrılmış olup, 17 yıl 1 ay 28 gün sigortalılık süresi bulunmaktadır. Ayrıca davacının 3600 gün prim günü şartını sağladığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Dosya içeriğine göre; davacı işçi, fesih tarihinde yaş hariç diğer emeklilik koşullarını sağlamış, bu tarih itibari ile kıdem tazminatına hak kazanmıştır. Davacının bu yönde iradesini açıklamaması ve kurumdan aldığı belgeyi daha sonra ibraz etmesi hak kazanmayı ortadan kaldırmaz. Bu durum ancak muaccel olma ve temerrüt olgusunu etkiler. Ayrıca davacının iş akdini feshettikten sonra başka bir iş yerinde çalışmaya başlaması çalışma özgürlüğü kapsamında olup, davacının yasanın kendisine verdiği hakkı kullanması karşısında kötüniyetli davrandığından söz edilemez. Kanunda tanınan bu hakkın amacı, işyerinde çalışarak yıpranan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ait yükümlülükleri tamamlayan işçinin, emeklilik için bir yaşı beklemesine gerek olmadan iş sözleşmesini aktif sonlandırabilmesine imkân tanımaktır. Davacının kıdem tazminatı talebinin kabulü yerine, dosya kapsamına da uygun olmayan yazılı gerekçeyle talebin reddine karar verilmesi hatalıdır.

3-Fazla çalışma ücretlerinin hesabı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

4857 sayılı İş Kanununun 63 üncü maddesinde çalışma süresi haftada en çok 45 saat olarak belirtilmiştir. Ancak tarafların anlaşması ile bu normal çalışma süresinin, haftanın çalışılan günlerine günde onbir saati aşmamak koşulu ile farklı şekilde dağıtılabileceği ilkesi benimsenmiştir. Yasanın 41 inci maddesine göre fazla çalışma, kanunda yazılı koşullar çerçevesinde haftalık 45 saati aşan çalışmalar olup, 63 üncü madde hükmüne göre denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin haftalık çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile bazı haftalarda toplam 45 saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Dairemizin yerleşik uygulamasına göre, bir işçinin günde en fazla fiilen 14 saat çalışabileceğinin kabulü gerekir. Bu durumda 24 saat çalışıp 24 saat dinlenme usulüyle yapılan çalışmalarda bir hafta 3 gün diğer hafta ise 4 gün çalışma yapılacağından, yukarıda bahsedilen 63 üncü madde hükmü gereğince, haftalık normal çalışma süresi dolmamış olsa dahi günlük 11 saati aşan çalışmalar fazla çalışma sayılması nedeniyle, bu çalışma sisteminde işçi ilk bir hafta (3x3=) 9 saat takip eden hafta ise (4x3=) 12 saat fazla çalışma yapmış sayılmalıdır.

Çalışma şeklinin 24 saat mesai 48 saat dinlenme şeklinde olduğu durumlarda ise, işçi birinci hafta 3 gün ikinci ve üçüncü haftalar 2 gün dördüncü hafta yine 3 gün çalışacağından, ilk hafta (3x3=) 9 saat, ikinci ve üçüncü haftalarda (2x3=) 6 saat, dördüncü hafta ise yine (3x3=) 9 saat fazla çalışmış sayılacaktır.

1475 sayılı önceki İş Yasasında günlük 11 saati aşan çalışmaların fazla çalışma sayılacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından, söz konusu Yasanın yürürlükte olduğu dönemde gerçekleşen, 24 saat çalışıp 48 saat dinlenme usulüyle yapılan çalışmalarda, haftalık 45 saatlik normal çalışma süresinden fazla çalışma yapılması mümkün olmadığından, işçinin fazla çalışma yaptığının kabulü mümkün değildir. Ancak değinilen Yasa döneminde gerçekleşen 24 saat mesai 24 saat dinlenme usulüyle yapılan çalışmalarda, 4 gün çalışılan haftalarda (4x14=) 56 saat çalışma yapılacağından, sadece bu haftalarda işçinin haftalık (56-45=) 11 saat fazla çalışma yaptığının kabulü gerekir.

Sağlık Bakanlığı nezdinde Türkiye'deki hastanelerde statü hukuku dışında hemşire, ebe, doktor, eczacı, anestezi uzmanı vs. olarak çalışanlar, haftalık normal mesailerinde fazla çalışma yapmadıklarından, sadece tuttukları nöbetlerle sınırlı olarak fazla çalışma yapmış olmaktadırlar. Nöbet çizelgeleri ile belirlenen bu tür çalışmalar hafta içi ve hafta sonu olarak gerçekleşmektedir. Hafta içi nöbetler 17:00-08:00 saatleri arasında 15 saat olarak yapılmaktadır. İşçinin yaptığı işin niteliğine göre zorunlu ihtiyaçlar nedeniyle 3 saat ara dinlenmesi indirilerek hafta içi nöbette 12 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmektedir. Hafta sonu nöbetler 24 saat sürmekte, işin niteliğine göre zorunlu ihtiyaçlar nedeniyle 4 saat ara dinlenme indirildiğinde 20 saat fazla çalışma yapılmış olmaktadır. Ancak, bu durumlarda fazla çalışmalar, tutulan hafta içi ve sonu nöbet sayısına göre denetlemeye elverişli bilirkişi raporu ile belirlenmelidir. Nöbet tutan çalışanın çoğunlukla ertesi gün nöbet izni kullanarak çalışma yapmaması nedeniyle, normal mesai devam çizelgeleri de mutlaka getirtilmelidir. İşçi, nöbetin ertesi günü nöbet izni kullandığında, ertesi gün (8 saat normal mesai süresi kadar) çalışmadığından hafta içi nöbette (12-8=) 4 saat fazla çalışma yapmış sayılmalıdır. Hafta sonu nöbette ise, Cumartesi ve Pazar günü normal tatil olduğundan Cuma ve Cumartesi gecesi tutulan nöbetlerden, ertesi gün çalışılmadığı gerekçesi ile indirim yapılma olanağı yoktur. Öte yandan genel tatile denk gelen nöbet günlerinde de ayrıca genel tatil ücreti verildiğinden yukarıda anlatılan şekilde indirim yapılmalıdır. Dairemizin kökleşmiş uygulaması da bu doğrultudadır (Yargıtay 9. H.D. 2007/40834 E, 2009/7566 K sayılı ilamı).
4857 sayılı İş Kanununun 41 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıdır. İşçiye fazla çalışma yaptığı saatler için normal çalışma ücreti ödenmişse, sadece kalan yüzde elli kısmı ödenir.

Kanunda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı nispi emredici niteliktedir. Tarafların sözleşmeyle bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de, daha yüksek bir oran tespiti olanaklıdır.

Fazla çalışma ücretinin son ücrete göre hesaplanması doğru olmayıp, ait olduğu dönem ücretiyle hesaplanması gerekir. Yargıtay kararları da bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 16.2.2006 gün 2006/20318 E, 2006/3820 K.). Bu durumda fazla çalışma ücretlerinin hesabı için işçinin son ücretinin bilinmesi yeterli olmaz. İstek konusu dönemler açısından da ücret miktarlarının tespit edilmesi gerekir. İşçinin geçmiş dönemlere ait ücretinin belirlenememesi halinde, bilinen ücretin asgari ücrete oranı yapılarak buna göre tespiti gerekir. Ancak işçinin işyerinde çalıştığı süre içinde terfi ederek çeşitli unvanlar alması veya son dönemlerde toplu iş sözleşmesinden yararlanılması gibi durumlarda, meslek kuruluşundan bilinmeyen dönemler için ücret araştırması yapılmalı ve dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirmeye tabi tutularak bir karar verilmelidir.

İşçinin normal çalışma süresinin sözleşmelerle haftalık kırkbeş saatin altında belirlenmesi halinde, işçinin bu süreden fazla, ancak kırkbeş saate kadar olan çalışmaları “fazla sürelerle çalışma” olarak adlandırılır (İş Kanunu, Md. 41/3). Bu şekilde fazla saatlerde çalışma halinde ücret, normal çalışma saat ücretinin yüzde yirmibeş fazlasıdır.

4857 sayılı Yasanın 41 inci maddesinin dördüncü fıkrası, işçiye isterse ücreti yerine serbest zaman kullanma hakkı tanımıştır. Bu süre, fazla çalışma için her saat karşılığı bir saat otuz dakika, fazla süreli çalışmada ise bir saat onbeş dakika olarak belirlenmiştir. Bu sürelerin de sözleşmelerle attırılması mümkündür.

Parça başına veya yapılan iş tutarına göre ücret ödenen işlerde, fazla çalışma süresince işçinin ürettiği parça veya iş tutarının hesaplanmasında zorluk çekilmeyen hallerde, her bir fazla saat içinde yapılan parçayı veya iş tutarını karşılayan ücret esas alınarak fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma ücreti hesaplanır. Bu usulün uygulanmasında zorluk çekilen durumlarda, parça başına veya yapılan iş tutarına ait ödeme döneminde meydana getirilen parça veya iş tutarları, o dönem içinde çalışılmış olan normal ve fazla çalışma saatleri sayısına bölünerek bir saate düşen parça veya iş tutarı bulunur. Bu şekilde bulunan bir saatlik parça veya iş tutarına düşecek bir saatlik normal ücretin yüzde elli fazlası fazla çalışma ücreti, yüzde yirmibeş fazlası ise fazla sürelerle çalışma ücretidir. İşçinin parça başı ücreti içinde zamsız kısmı ödenmiş olmakla, fazla çalışma ücreti sadece yüzde elli zam miktarına göre belirlenmelidir.

Otel, lokanta, eğlence yerleri gibi işyerlerinde müşterilerin hesap pusulalarına belirli bir yüzde olarak eklenen paraların, işverence toplanarak işçilerin katkılarına göre belli bir oranda dağıtımı şeklinde uygulanan ücret sistemine “yüzde usulü ücret” denilmektedir. Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde fazla çalışma ücreti, 4857 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen yönetmelik hükümlerine göre ödenir. İşveren, yüzde usulü toplanan paraları işyerinde çalışan işçiler arasında, Yüzdelerden Toplanan Paraların İşçilere Dağıtılması Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre eksiksiz olarak dağıtmak zorundadır. Fazla çalışma yapan işçilerin fazla çalışma saatlerine ait puanları normal çalışma puanlarına eklenir (Yönetmelik Md. 4/1.). Yüzdelerden ödenen fazla saatlerde, çalışmanın zamsız karşılığı ile zamlı olarak ödenmesi gereken ücret arasındaki fark ödenir. Zira yüzde usulü ödenen ücret içinde fazla çalışmaların zamsız tutarı ödenmiş olmaktadır. Yapılan bu açıklamalara göre; yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır.

Hasılata bağlı günlük yevmiyeli olarak çalışan işçilerin yevmiyelerinin miktarı günlük çalışma süresine bağlı olup, ne kadar çok çalışırsa yevmiye artacağından çalışılan tüm saatlerin normal ücreti yevmiye içerisinde alındığından fazla çalışma ücretinin zamsız tutarının yevmiyenin içinde ödendiği kabul edilerek fazla çalışma ücretinin sadece %50 zamlı kısmı hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır.

Fazla çalışmaların aylık ücret içinde ödendiğinin öngörülmesi ve buna uygun ödeme yapılması halinde, yıllık 270 saatlik fazla çalışma süresinin ispatlanan fazla çalışmalardan indirilmesi gerekir.

Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda taktiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay 9.HD. 11.2.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K.). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre takdir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir(Yargıtay 9. HD. 21.03.2012 gün, 2009/48913 E, 2012/9400 K).

Somut uyuşmazlıkta; dosyaya davacının işyerine giriş ve çıkış saatlerini gösteren kayıtlar “CD” olarak sunulmuştur. Her iki taraf da anılan kayıtlara dayanmaktadır. Dosyaya delil olarak sunulan CD'nin bilirkişi marifetiyle çözümü yaptırılmamış, hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla mesai ücreti hesaplaması soyut değerlendirmeler üzerinden denetime elverişli olmayan şekilde ve son ücrete göre yapılmıştır.

Yukarıdaki ilke kararımıza ve yerleşik uygulamamıza aykırı düzenlenmiş ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna itibar edilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.

4-Kabule göre de, işveren kayıtlarına dayanılarak fazla mesai alacağı hesaplanmasına karşın takdiri indime gidilmesi isabetsizdir.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 07.04.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Emsal Ücret Araştırması Yargıtay Kararı? FiNaZZi Meslektaşların Soruları 1 13-07-2015 17:13
İşveren Tarafından Verilen Maaş Yazısı - Emsal Yargıtay Kararı doctod Meslektaşların Soruları 0 14-03-2014 14:45
İstifa Kıdem Tazminatı - Yargıtay Kararı av.onur22 Meslektaşların Soruları 3 16-11-2012 16:28
kıdem tazminatı-yargıtay kararı AVUKAT Z.D. Meslektaşların Soruları 6 26-03-2010 10:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04953599 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.