Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

belediye alacağı ilamsız takip

Yanıt
Old 15-08-2017, 08:45   #1
Av.Ayse E.

 
Varsayılan belediye alacağı ilamsız takip

Belediyelerin alacağı olan vergiler, kaçak inşaat cezası, bina vergisi, arsa vergisi vb alacaklarının tahsili için icra yoluyla ilamsız ödeme emri gönderilmesinde bir sakınca varmıdır? Cevap veren tüm meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
Old 15-08-2017, 13:05   #2
Av. Meltem ERTÜRK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ayse E.
Belediyelerin alacağı olan vergiler, kaçak inşaat cezası, bina vergisi, arsa vergisi vb alacaklarının tahsili için icra yoluyla ilamsız ödeme emri gönderilmesinde bir sakınca varmıdır? Cevap veren tüm meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.

Sayın Av.Ayse E.,

"Kanunun şümulü:
Madde 1 – Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur" denilmektedir.

Dolayısıyla belediyelerin özel akitten doğan alacakları dışında kalan vergisel alacakları için 6183 sayılı yasaya göre ödeme emri göndermeleri gerekir. İlamsız takip yapılamaz. Bu şekilde bir ödeme emri tebliğ edildi ise Vergi Mahkemesinde 'yürütmenin durdurulması talepli ödeme emrinin iptali davası' açılır.Diye biliyorum =)
Old 15-08-2017, 13:38   #3
olgu

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/14280
K. 2017/928
T. 21.2.2017

Alıntı:
Mahkemece; davacı idare tarafından, davalı hakkında idari para cezası düzenlenmiş ve ödenmemesi üzerine tahsili için ilamsız icra takibi başlatılmış ise de; 2004 Sayılı İİK'nın 47. maddesi uyarınca, idari para cezası ve kamu alacaklarının tahsili yönünden İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin uygulanamayacağı; davacı idarenin, idari para cezasının tahsili için seçmiş olduğu takip usulünün bahsi geçen kanun hükmüne uygun olmadığı gerekçesiyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 47. maddesi, “Para cezası ile diğer hukuku amme borçlarının takibi hakkındaki kanunlar hükmü mahfuzdur. Şu kadar ki, Devletin bir akitten veya haksız bir fiilden doğan alacakları hakkında bu kanunun hükümleri cereyan eder.” şeklinde düzenlenmiştir.

Somut olayda davalının kaçak kanal bağlantısı yapmak şeklindeki haksız eylemi sebebiyle davalı hakkında idari para cezası düzenlenmiş ve ödenmemesi üzerine tahsili için icra takibi yapılmış, davalının borca itirazı sebebiyle de eldeki işbu itirazın iptali davası açılmıştır. Borcun asıl kaynağı haksız fiil olduğuna göre, davacının İİK. hükümlerine göre ilamsız icra takibi yapmakta hukuki yararı vardır. Mahkemece esasa girilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile dava şartı yokluğu sebebiyle talebin usulden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.


T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/15470
K. 2016/1347
T. 8.2.2016

Alıntı:
Kamu alacağının genel haciz yoluyla takip edilemeyeceğine dair bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuda seçimlik hakkı bulunan davacı, genel hükümler uyarınca takip ve dava yoluna başvurabilir. ... 02/06/2004 gün ve 2004/1-293-319; 06/10/2004 gün ve 2004/1-433-483 ile 02/03/2005 gün ve 2005/1-116-135 Sayılı kararları da bu yönde olup, uygulama kararlılık kazanmıştır. Alacaklı, 6183 Sayılı ... uyarınca tahsil yoluna başvurabileceği gibi genel haciz yoluyla takip yoluna da başvurabilir.

Old 15-08-2017, 14:07   #4
Av.Ayse E.

 
Varsayılan

2017 tarihli karar mecburen 6183 ün uygulanacağını, 2016 tarihli karar ise seçimlik hakkı olduğunu belirtiyor diye anladım...peki hangisi uygulanacak..cevap veren meslektaşlarıma teşekkür ederim...
Old 15-08-2017, 14:11   #5
olgu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ayse E.
2017 tarihli karar mecburen 6183 ün uygulanacağını, 2016 tarihli karar ise seçimlik hakkı olduğunu belirtiyor diye anladım...peki hangisi uygulanacak..cevap veren meslektaşlarıma teşekkür ederim...

Benim sunduğum karardan bahsediyorsanız iik hükümlerine göre yapmakta hukuki yararı vardır diyor 2017 kararında...
Old 15-08-2017, 15:43   #6
Av.Ayse E.

 
Varsayılan

syn olgu ilgili karar metnini paylaşabilirmisiniz...teşekkür ederim..
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/15470
K. 2016/1347
T. 8.2.2016
Old 15-08-2017, 15:56   #7
olgu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ayse E.
syn olgu ilgili karar metnini paylaşabilirmisiniz...teşekkür ederim..
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/15470
K. 2016/1347
T. 8.2.2016

Alıntı:
4. Hukuk Dairesi
2015/15470 E. ,
2016/1347 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 18/07/2014 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava şartı bulunmadığından davanın reddine dair verilen 04/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıya ait taşınmazdan kaynaklanan çevre temizlik vergisi alacağı ve bu alacağa bağlı gecikme zammı, bina vergisi alacağı, taşınmaz kültür payı alacağı ve bu alacağa bağlı gecikme zammı alacağının tahsili için .. 2012/833 esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, davalının itirazı ile takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile haksız itiraz nedeniyle icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı .. 2464 sayılı .. 98'inci maddesinin atfı ile 6183 sayılı Kanun'un 5'inci maddesi gereğince, takibatın alacaklı amme idaresinin mahalli tahsil dairelerince yapılacağı, bu konuda icra dairelerine bir görev yüklenmediği belirtilerek, ortada geçerli bir icra takibi olmadığından dolayı dava şartı bulunmadığından, davanın reddine karar verilmiştir.
Kamu alacağının genel haciz yoluyla takip edilemeyeceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuda seçimlik hakkı bulunan davacı, genel hükümler uyarınca takip ve dava yoluna başvurabilir. ... 02/06/2004 gün ve 2004/1-293-319; 06/10/2004 gün ve 2004/1-433-483 ile 02/03/2005 gün ve 2005/1-116-135 sayılı kararları da bu yönde olup, uygulama kararlılık kazanmıştır. Alacaklı, 6183 sayılı ... uyarınca tahsil yoluna başvurabileceği gibi genel haciz yoluyla takip yoluna da başvurabilir.
Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, işin esası incelenip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


https://emsal.yargitay.gov.tr/BilgiB...umanAraServlet

Old 25-08-2017, 19:49   #8
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan olgu
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/14280
K. 2017/928
T. 21.2.2017



T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/15470
K. 2016/1347
T. 8.2.2016



kararları ilginç buluyorum,
Yargıtay'ın bu yönde verdiği kararlara açıklayacağım hukuki gerekçelerle katılmıyorum. vergi hukuku ile 6183 sayılı yasanın ruhuna aykırı kararlardır.

zira kamu alacaklarının takip ve tahsilinde aracı kullanılmaması ve kamu gücü kullanılarak birinci elden tahsili yoluna gidilmesi için 6183 sayılı yasa vardır. yoksa kanun koyucu 2004 sayılı İİK dururken ikinci bir icra kanunu( kamu icra Hukuku ) yapmaya ihtiyaç duymazdı, kamu alacaklarından sadece ecrimisil alacakları 2886 sayıl Devlet ihale kanununun 75, madesi ile seçimlilik hakkı tanınmıştır. 6183 sayılı kanunun 1 madesindeki haksız fiil, haksız iktisap ve bir akitten kaynaklanan alacaklar genel hükümlere tabi takibi mümkün iken yargıtayın bu hükmü gözardı ederek bu kararlara imza atması düşündürücüdür. Kamu alacaklarının genel hükümlere göre takip edilemeyeceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır şeklindeki açıklamayı da enteresan bulduğumu şaşkınlıkla belirtmek isterim, kamu alacaklarından hangilerinin genel hükümlere tabi tutulacağına ilişkin düzenleme 2004 sayılı kanunun 47. ve 6183 sayılı kanunun 1 ve 5, madde düzenlemelerinde tartışma götürmeyecek kadar açıktır. sadece 1. maddenin son fıkrası ile TCK nın para cezalarına ilişkin öngörülen tahsil şeklini hariç tutmuştur. vergi hukukunda kesin kıyas yasağı vardır.Açık bir istisna, düzenleme veya atıf yapılmadığı sürece 6183 sayılı kanun dışında tahsil cihetine gidilemez. Örneğin 6183 sayılı kanunun 21 maddesindeki düzenleme ile getirilen kamu alacaklarından rüçhnalı alacakların tahsil şeklindeki 2004 sayılı yasanın 268/son ve 206/3 maddesine yapılan atıflar buna birer örnektir. Kamu alacaklarının genel hükümlere göre takibi mümkün iken o halde 6183 sayılı kanunda açık bir şekilde haczin ne zaman düşeceğine ilişkin hüküm bulunmamasına karşın, genel hükümlerdeki süreler kamu borlusunun haczedilen menkul ve gayrimenkulleri için de geçerli süreler olacak mı ? 6183 sayılı kanunun 21. Maddesindeki düzenleme bakımından uygulama nasıl olacaktır. Buna benzer yüzlerce soru işareti sarmalı ile karşı karşıya kalınır. Yargıtay' ın bu doğrultuda verdiği kararlar tartışılacak kararlar olmakla birlikte beraberinde sakıncaları da barındırmaktadır. 6183 sayılı Kanunun 1 maddesinde sayılan bir akitten, haksız iktisap ve haksız fiilden kaynaklanan alacaklar hariç diğer alacaklar, vergi resim harç, ferileri vs. 6183 sayılı kanunun 55,56,57,ve devamı maddelerinde sayılan tahsil şekli ile ödeme emri tebliği ile başlar ve 62 maddesinde yer alan haciz şekli ile tahsil cihetine gidilir. genel hükümlere göre tahsil cihetine gidilmesi hukuken mümkün değildir.
------------------
Old 25-08-2017, 20:14   #9
olgu

 
Varsayılan

İçtihatlar çöp oldu. Bugünkü khk ile idari yargı alanına giren konularda ilamsız takip yapılamaz hükmü geldi.
Old 26-08-2017, 09:55   #10
Av. Meltem ERTÜRK

 
Varsayılan

sayın olgu'ya katılıyorum..ilgili KHK yı bende okudum

15.08.2017 tarihli 694 sayılı KHK (Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (OHAL Kararnamesi 28)

MADDE 8 - 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 42 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamaz.”

MADDE 9 - 2004 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 13 - İdari yargının görev atanına giren konularda, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılmış ilamsız icra takipleri hakkında, talep üzerine icra müdürünce 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca dosya üzerinden düşme kararı verilir ve karar alacaklıya resen tebliğ edilir. Alacaklı, düşme kararının tebliğinden itibaren yedi gün içinde şikayet yoluna başvurabilir. Düşme kararının kesinleşmesinden itibaren otuz gün içinde idari yargı merciinde dava açılabilir. Düşme talebinin reddine veya düşme karan haklımdaki şikayetin kabulüne ilişkin karar kesinleşmeden takibe devam edilemez.

Birinci fıkra kapsamındaki ilamsız icra takipleri hakkında açılmış itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davalarında talep üzerine, karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Tarafların yaptığı takip ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti üzerlerinde bırakılır. Bu kararın kesinleşmesi üzerine takip dosyası icra müdürlüğüne iade edilir ve takip hakkında birinci fıkra uyarınca işlem yapılır.”
Old 26-08-2017, 11:44   #11
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Hukuk Genel Kurulunun verdiği aşağıdaki karar çok şaşırtıcı, karşı oy ise gerçekten olması gereken kurallardır.145.05.2017 Tarih ve 694 sayılı KHK ile 2004 sayılı İİK ne eklenen geçici 3 maddesi ile bağlayıcılığını yitirmiştir Hukuk bu ülkede çocuk oyuncağı halini almıştır. Üzücüdür
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO:2015/417
KARAR NO:2015/1755
KARAR TARİHİ:16.09.2015

>KAMU ALACAĞI İÇİN İLAMSIZ TAKİP YAPILMASI VE İTİRAZIN İPTALİ DAVASI AÇILMASI MÜMKÜNDÜR.

ÖZET:2004 s. İcra ve İflas Kanunu’nun “Hukuku amme borçları” başlıklı 47. maddesinde, para cezasıyle diğer hukuku amme borçlarının takibi hakkındaki kanunlar hükmünün mahfuz olduğu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur” denilse de bu hükümler seçimlik hakkı bulunan davacının genel hükümler uyarınca takip ve dava yoluna başvurmasına engel değildir. Bu nedenle davacının genel hükümler çerçevesinde takip ve dava yoluna başvurmasında hukuki yararı bulunduğunun kabul edilmesi gereklidir.


KARAR

Taraflar arasındaki “ itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın hukuki yarar bulunmaması nedeni ile reddine dair verilen 26.11.2013 gün ve 2013/137 E., 2013/588 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.03.2014 gün ve 2014/3131 E., 2014/4718 K. sayılı ilamı ile,
“Dava, hal rusum cezası bedelinin ödetilmesi amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, idari para cezasının 6183 sayılı Yasa’ya göre alınması gerekirken genel haciz yolu ile takip yapılamayacağı gerekçesiyle istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı idarenin, 5957 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca idari para cezası tahakkuk ettirdiği ve yapılan bildirime rağmen ödenmeyen idari para cezasının tahsili amacıyla genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Kamu alacağının genel haciz yolu ile takip edilemeyeceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuda seçimlik hakkı bulunan davacı, genel hükümler uyarınca takip ve dava yoluna başvurabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02/06/2004 gün ve 2004/1-293-319; 06/10/2004 gün ve 2004/1-433-483 ve 02/03/2005 gün ve 2005/1-116-135 sayılı kararları da bu yönde olup, uygulama kararlılık kazanmıştır. Alacaklı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasa uyarınca tahsil yoluna başvurabileceği gibi genel haciz yolu ile takip yoluna da başvurabilir.

Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, işin esası incelenip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI


Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;

Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı İdare vekili, 5957 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca tayin edilen hal rusum idari para cezasının ödenmemesi üzerine tahsili amacıyla genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu iddia ederek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece istem “takibe konu alacağın 5957 sayılı Yasadan kaynaklı idarece tahakkuk ettirilen bir kamu alacağı olduğu, özel hukuk hükümlerine tabi bulunmadığı, İcra İflas Kanunu hükümleri doğrultusunda takip ve tahsile konulamayacağı, 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre takip ve tahsil edilmesi gerektiği, dolayısıyla davacı idarenin İcra İflas Kanunu kapsamında takip ve takibe yapılan itirazın iptali davası açılmasında hukuki yararının bulunmadığı” gerekçesi ile reddedilmiş, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmuştur.

Bozma kararına karşı mahkemece “kamu alacağının sözleşme veya haksız fiilden kaynaklı olmadığı, bu sebeple de genel haciz yolu ile takibinin mümkün olmayacağı, amme alacaklarının tahsili usulü hakkındaki tahsil yolu ile takibinin zorunlu bulunduğu, davacının genel haciz yolu ile takipte bir hukuki yararının bulunmadığı” gerekçesi ile önceki kararında direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; 6183 sayılı Kanun hükümlerine tabi eldeki alacağın genel hükümler çerçevesinde dava konusu yapılmasında hukuki yararın bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

2004 s. İcra ve İflas Kanunu’nun “Hukuku amme borçları” başlıklı 47. maddesinde, para cezasiyle diğer hukuku amme borçlarının takibi hakkındaki kanunlar hükmünün mahfuz olduğu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur” denilse de bu hükümler seçimlik hakkı bulunan davacının genel hükümler uyarınca takip ve dava yoluna başvurmasına engel değildir. Bu nedenle davacının genel hükümler çerçevesinde takip ve dava yoluna başvurmasında hukuki yararı bulunduğunun kabul edilmesi gereklidir.

Görüşmeler sırasında azınlıkta kalan üyeler tarafından, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesinin lafzına ve ruhuna bakıldığında maddede sayılan alacaklar yönünden 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasının zorunlu olduğu, bu zorunluluğun 1. madde de “tatbik olunur” denilerek düzenleme altına alındığı ve İİK 47 maddesinde de bu hususun tekrar edildiği, 6183 sayılı Kanun’un gerek alacaklıya ve gerekse borçluya özel haklar getirdiği, uyuşmazlığın örneğin 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesinde sayılan alacak türlerinden olan vergi alacağı gibi vergi mahkemelerini ilgilendiren özel bir konuda olduğunun varsayılması halinde uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesindeki itirazın iptali davasında nasıl sonuçlandıracağının cevap verilmesi gereken önemli bir sorun olduğu savunulmuş ise de bu görüş çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir.

Hal böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da, benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 16.09.2015 gününde oy çokluğu ile karar verildi.



KARŞI OY

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık bir kamu alacağının 6183 sayılı Kanun hükümlerinin yanında ayrıca genel hükümler çerçevesinde dava konusu yapılıp yapılamayacağı, bu konuda idarenin bir seçimlik hakkının bulunup bulunmadığı, noktasındadır.

Tartışmasız olduğu üzere; dâva konusu alacak, belediyenin rüsum alacağı olduğundan ve uyuşmazlık 5957 sayılı Sebze Ve Meyveler ile Eterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun 10.maddesi kapsamında üreticiler ile meslek mensupları arasında veya meslek mensuplarının kendi aralarında bu kanundan kaynaklanan bir uyuşmazlık niteliğinde bulunmadığından, alacak bir kamu alacağıdır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 1. maddesi aynen aşağıdaki gibidir:
"Devlete, vilâyet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i âmme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur."

Maddenin ilgili bölümlerini alacak olursak " Devlete….ait… âmme alacakları… hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur."
Dikkat edileceği üzere madde metninde "de" bağlacı yoktur. Yani kanun maddesi "bu kanun hükümleri de tatbik olunur." dememekte, emredici olarak kamu alacakları hakkında sadece 6183 sayılı kanun hükümlerinin uygulanacağını belirtmektedir. Burada kanun idareye bozma ilamında ve Genel Kurulun Sayın Çoğunluğunun kabulünde olduğu gibi bir seçimlik hak vermemiştir.
Ayrıca, 6183 sayılı kanun kamu alacaklarının tahsili usulünü düzenlediğinden özel hukuk alacaklarının tahsili usulünü düzenleyen İcra İflas Kanununa göre özel kanun niteliğindedir. (Bkz İcra ve İflas Hukuku Pekcanıtez/Atalay/Özkan/Özekes Yetkin Yayınları 11.Bası s.596) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 47.maddesinde de "amme borçlarının takibi hakkındaki kanunlar hükmü mahfuzdur." denilmek suretiyle 6183 sayılı kanunun özel bir düzenleme olduğu ve kamu alacakları hakkında özel düzenlemeye ilişkin hükümlerin uygulanacağını belirtilmek istenmiştir. İİK'nın 47.maddesinin 2.cümlesi bu görüşü daha da kuvvetlendirmekte olup bu cümlede 6183 sayılı kanunun 1.maddesinde de açıkça kamu alacağı niteliğinde olmadığı belirtilen "Devletin bir akittin ve haksız fiilden doğan alacakları" hakkında İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır. Bilindiği üzere bir konu hakkında özel bir kanun var ise öncelikle özel kanun hükümleri uygulanır. Genel hükümler uygulanmaz. Özel kanunda bir boşluk olması durumunda genel kanun hükümleri uygulanır. Kaldı ki, 6183 sayılı kanunda bir boşluk olması durumunda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin -özel bir atıf yok ise- uygulanıp uygulanmayacağı hususu dahi doktrinde tartışmalıdır.(Bkz. age s.596)
Aksine bir uygulama bir vergi alacağının İcra Müdürlükleri vasıtasıyla takibinin yapılması ve Adli Yargıda sonuçlandırılması gibi bir sonuca yol açar ki bu da kanaatimce, bu merciiler işin uzmanı olmadığından, istenilir bir durum değildir.

Özel Dairenin, bozma kararında idarenin seçimlik hakkının olduğuna ilişkin istikrar kazandığı belirtilen Hukuk Genel Kurul Kararlarına örnek olarak belirttiği kararlarına (2004/483 Karar; 2005/135 Karar) konu uyuşmalıklar ise somut olayımızla örtüşür nitelikte olmadığından emsal olarak da değerlendirilemez. Zira söz konusu kararlarda uyuşmazlıklar Hazinenin ecrimisil alacağına ilişkin olup, Hukuk Genel Kurulu kararlarında da belirtildiği gibi " Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi" olduğundan haksız fiilden kaynaklanmakta olup ve 6183 sayılı kanunun 1.maddesi uyarınca da "haksız fiilden kaynaklanan" alacaklar kamu alacağı niteliğinde bulunmadığından doğrudan (yani herhangi bir atıf bulunmaz ise) 6183 sayılı kanun hükümleri uyarınca zaten takip edilemezler. Emsal olduğu belirtilen kararlardaki seçimlik hak Hazinenin ecrimisili Devlet İhale Kanunun 75.maddesi uyarınca komisyon kurarak belirlemesi ve bu doğrultuda işlem yapması ya da 75.madde uygulamasına yönelmeden doğrudan genel mahkemelerde dâva açmasına ilişkin olup bizim somut olayımızdaki gibi bizatihi kamu alacağı niteliğinde olan rüsum alacağının 6183 sayılı kanun hükümleri uyarınca mı yoksa genel hükümler uyarınca mı takibi yapılacağına dair bir seçimlik hakka ilişkin değildir. Nitekim Yargıtay'ın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerini en çok uygulayan 12. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulaması da bu yöndedir.( 12.HD 5.4.2002 tarih 2002/5965 E 2002/7180 K; 8.7.2013 tarih 2013/17965 E- 2013/25621 K)

Netice olarak, yukarıda açıkladığımız gerekçelerle, bir kamu alacağı olan belediyenin rüsum alacağında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü hakkındaki kanun hükümlerinin uygulanması zorunlu olduğundan ve idarenin bir seçimlik hakkı da bulunmadığından genel hükümler uyarınca takibi yapılamayacağı ve yerinde olan yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği kanaatinde bulunduğumdan aksi yöndeki Sayın Çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.


KARŞI OY YAZISI

6183 sayılı Kanun'un 1. maddesi, “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi feri amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.” hükmünü içermektedir.

İİK'nun 47. maddesi, “Hukuku amme borçları” başlığını taşımakta olup, madde, “ Para cezasıyla diğer hukuku amme borçlarının takibi hakkındaki kanunlar hükmü mahfuzdur. Şu kadar ki devletin bir akitten veya haksız bir fiilden doğan alacakları hakkında bu kanun'un hükümleri cereyan eder.” hükmünü taşımaktadır.

Davaya konu alacağın bir haksız fiil ya da bir akitten kaynaklanmadığı, 6183 sayılı Kanun'a tabi bir alacak olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.

Danıştay 10. Dairesi, 6183 sayılı Yasa kapsamında olan idarenin kamu alacaklarının 6183 sayılı yasa hükümlerine göre tahsil edileceğinin tartışmasız olduğunu 12.12.1992 tarih 1989/864-439 sayılı kararında belirtmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 27.01.2003 tarih, 767/441 sayılı kararında, kamu alacağı için tahsil dairesi yerine icra dairesinde takip yapılması halinde geçerli bir takipten söz edilemeyeceği, alacağın amme alacağı olduğu, idarenin söz konusu alacaklarında icra dairelerinin görevli olmadığı, ortada geçerli bir icra takibinin bulunmadığı, bu durumda itirazın iptali davasının dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiği belirtilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 07.06.2001 tarih 1846/5997 sayılı kararında, belediyelerin vergi, resim, harç ve para cezaları ile ilgili takiplerinin 6183 sayılı Kanun'a göre yapılacağı belirtilmiştir.

12. Hukuk Dairesi, 17.03.2003 tarih, 2241/5507 sayılı, 05.04.2002 tarih 5965/7180 sayılı, 07.02.2002 tarih 1598/20431 sayılı, 18.01.2002 tarih 2001/21986-699 sayılı, 04.07.1995 tarih 10125/10089 sayılı kararlarında, 6183 sayılı kanuna tabi alacakların anılan yasa gereğince tahsilinin gerekeceği, bu konuya ilişkin şikayetin süresiz olduğu, icra dairelerinin 6183 sayılı Kanun'a tabi alacakların tahsilinde görevli olmadığı, konunun kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiştir.
6183 sayılı Kanun, İcra İflas Kanunu'na göre özel bir yasadır. Kanun'un kapsamına ilişkin 6183 sayılı Kanun'un 1. maddesi amir bir hüküm olup, kamu alacaklısına takdir hakkı tanımamaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 1. maddesi ve İcra İflas Kanunu'nun 47. maddesi hükümleri gereğince kamu alacağının tahsilinde 6183 sayılı Kanun'un uygulanma zorunluluğu bulunduğu, bu nedenle direnme hükmünün onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozmaya yönelik görüşlerine katılmıyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
aynı alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi ve ilamsız takip yapılıyor.. ( 2 adet takip)burada ilamsız takibe itiraz mümkünmüdür... av.buğra Meslektaşların Soruları 1 01-03-2013 11:48
sulama birliği alacağı ilamsız takip NAZ80 Meslektaşların Soruları 13 17-02-2012 17:32
İşçinin ücret alacağı ilamsız takip itiraz Av. İlhan SALBAŞ Meslektaşların Soruları 4 15-05-2010 11:46
alacağı parçalara bölerek ilamsız takip av.onur Meslektaşların Soruları 19 06-04-2010 18:03
kira alacağı ilamsız takip yetki denipre Meslektaşların Soruları 2 11-02-2008 18:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06216788 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.