Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Soruları Arşivi THS Hukuk Soruları alanına 2000-2007 yılları arasında gönderilmiş eski soruların arşivlendiği forum alanımız. Bu alan yeni mesajlara ve yanıtlara kapalıdır ve sadece arşiv amaçlı olarak yayında tutulmaktadır.

hırsızlıkla kanıt toplanabilir mi

 
Old 10-07-2006, 08:58   #1
yazoglu

 
Varsayılan hırsızlıkla kanıt toplanabilir mi

hırsızlıkla makbuzlar ele geçiriliyor. durumu öğrenen belgelerin sahibi durumu savcılığa bildiriyor savcı kamu yararına takibata gerek yok deyip dosyayı kapatıyor. bir kaç ay sonra belgeleri çalan dava açıyor. üstelik bu belgeleri de delil olarak gösteriyor. ayrıca dava dilekçelerinde de iftiraya uğrayıp savcılığa şikayet edildiğini de belirtiyor. birincisi savcılık takipsizlik kararı verdikten sonra herhangi bir işlem yapmadık. yanlış mı yaptık acaba. ikincisi hırsızlıkla elde edilen bu belgeleri mahkemeye delil olarak sunmaları geçerli olur mu. kendilerini ihbar etmiş olmuyorlar mı? duruşma esnasında tutuklanmalarını isteyebilir miyiz.
Old 10-07-2006, 12:11   #2
Tractatus

 
Varsayılan

Hukuka aykırı delil yargılamaya esas teşkil etmez. Hırsızlıkla elde edilen delilin de hukuka aykırılığı ortadadır ancak bunun ispatlanması gerekir. Bu bakımdan, delilllerin hırsızlıkla elde edildiği "iddiası" yeterli olmayacaktır.

Savcılığın takipsizlik(kovuşturmaya yer olmadığı) kararına karşı 15 gün içinde Ağır Ceza MAhkemesi'ne itiraz etme hakkınız vardır.
Old 10-07-2006, 12:50   #3
yazoglu

 
Varsayılan

o esnada bu işleri takip etmesi için bir avukat tutmuştuk. bu 15 günlük süre içinde herhangi bir başvuruda bulunmamış. yani bu zamanı kullanamadık. ama karşı taraf dava dilekçelerinin ekinde ki delil listesinde bu makbuzları ( Bilirkişi incelemesi esnasında mahkemeye sunulacaktır ) diye yazdılar. bu apacık olarak bizim için kanıt olmuyor mu. bu makbuzları çaldıklarını ve davayı kazanacaklarını ortak arkadaşlarımıza da söylemişler. bu kişileri ayrıca şahit olarak gösterebilir miyiz.
Old 10-07-2006, 13:44   #4
mslmklvz

 
Varsayılan hukuka aykırı elde edilmiş delil

Bu belgelerin bahsettiğiniz şahısların elinde olması onların bu belgeleri hırsızlık yoluyla eld ettiklerini göstermez.Eğer siz bu belgeleri hırsızlık yoluyla elde ettiklerini iddia ediyorsanız bunu ispatlamalısınız.İspatladıktan sonrada size karşı açılan davada bu delillerin hukuka aykırı şekilde elde edildiğini ve hükme esas alınmaması gerektiğini soyleyeceksiniz.
Old 10-07-2006, 23:38   #5
yazoglu

 
Varsayılan

bu belgeler haziran 2004 de çalındı. o tarşhte savcılığa suç duyurus bulunmuştuk. savcılıkta takipsizlik kararı vermişti. belgeleri çalan kişi de ekim 2004 de dava açtı. dava sürerken ortak arkadaşlarımıza belgelerin kendilerinde olduğunu söylediler. telefonda bende duydum. ben bu belgelerin çalındığını bu kişilerin şahitliğini kullanarak veya başka ne yolla kanıtlayabilirim
Old 17-07-2006, 15:35   #6
lawyerpiskin

 
Varsayılan

olayı tam olarak öğrenmeden ne ben ne de diğer arkadaşlarımız ve büyüklerimiz sana yardımcı olamayız ama anlatılanlardan aklında bir takım şablonlar oluşmuştur örneğin kanuna aykırı elde edilmiş belge delil teşkil etmez. Sen bu belgelerin hırsızlıkla elde edildiğini pek tabii tanık beyanıyla ispat edebilirsin ancak bu ispat kesin delil oluşturmaz ve yargıç bununla bağlı olmak zorunda değildir.
Old 18-07-2006, 00:53   #7
yazoglu

 
Varsayılan hırsızlıkla kanıt elde edilebilinir mi??

olaya örnek verecek olursam. sizin üzerinize kayıtlı ruhsatı da olan arabanızı çalsalar daha sonra da bununla suç işleseler. bu sucu da sizin üzerinize atmaya kalkışsalar. delil olarak da arabayı gösterseler. bu arada da siz suç işlenmeden önce arabanın çalındığını savcılığa ve polise bildirmiş olsanız. suçda bu bildirimden sonra ki bir tarihte işlenmiş olsa. hakim sormaz mı o kişiye bu araba senin değil bu arabayı nasıl elde ettin, savcılığa da suç duyurusunda bulunulmuş diye. yoksa size mi sorar bu suçu sen mi işledin diye. bak adam delilde gösteriyor. senin savcılığa bu olaydan önce hırsızların arabanı çaldığını bildirmen bu adamın hırsız olduğunu göstermez. bu adamın hırsız olduğunu sen kanıtlayacaksın demesi doğru olur mu? bumu böyle anlatmamın sebebi cevap veren arkadaşlar hırsızlığı ispatlamam gerektiğini söylemeleri. bana ait belgeleri ben vermedim ki. en azından hakim sormaz mı bu belgeleri nasıl ele geçirdiniz diye. adamın üzerinden bu belgelerin çıkması hırsız olduğunu göstermez mi. hadi diyelim bu belgelerden haberim yok. birisi gelip koydu buray derler. ama bu belgeleri delil listelerinde yazmışlar. kendilerini kendileri ihbar etmiyor mu. hatta delil listelerinde savcılığın takipsizlik kararını bile yazmışlar. ardından da bu belgeler bizdedir dediler. işin ilginç tarafı da bu beyanları da avukatları yazılı olarak verdi.
Old 18-07-2006, 02:01   #8
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Anladığım kadarı ile karşı taraf hukuk davasında kullanılmak üzere belgeleri almış. Peki o zaman 2004 Ekim'den bu yana nasıl oldu da delil sunma aşamasına gelinemedi. Yok eğer ceza davası ise nasıl bu kadar uzun sürdü.? Bunları biraz açarsanız daha tatmin edici cevaplar alabilirsiniz.
Öte yandan takipsizlik kararına itiraz etmemiş olmanızın bir önemi yok. Yeni delil elde edildiği iddiası ile yeniden savcılığa başvurabilirsiniz. Takipsizlik kararının gerekçeleri de önemli tabi benim dediğim, "Kamu davası açmaya yeterli delil elde edilemediği..." gerekçesi ile verilmiş bir takipsizlik kararı var ise geçerli.
Old 18-07-2006, 02:51   #9
ibreti

 
Varsayılan

Sn.Yazoğlu;
Bir an kendinizi yargıcın ya da savcının yerine koyun.
Borçlu olan B kişisi, alacaklı olan A kişisine, aralarındaki hukuki ilişkiye istinaden borçlandırıcı belgeleri vermiş, sonra da bu durumdan kurtulmak, borçlanma olgusunu ortadan kaldırmak için alacaklı olan A kişisi aleyhinde hırsızlık suçlamasında bulunmuş olabilir. Yani söylediğinizin tersi de olabilir.
Savcı böyle düşünmüş olabilir. Takipsizlik kararında "kamu yararının olmadığı.." yazıldığına göre Şikayetlinizle sizin aranızda ceza yargılaması kapsamında değerlendirilemeyecek bir hukuki mesele olduğu düşüncesi ile hareket etmiş olabilir.
"Falanca tarihte falanca tarafça çalındı dediğim makbuzlar O'nun elinde.. Bak işte... Delil listesine de yazdılar. Kendi kendilerini ihbar ediyorlar..." deme olanağı yok! Kişinin kendi lehine sonuç doğuran makbuzları elinde bulundurması (mesela mal teslim fişleri, taksit ödeme makbuzları vs..) elinde bulundurması hayatın olağan akışına uygun bir durumdur. Aksini kanıtlamak size düşer.

Derler ki;
Kimileri adaletin aksak yürüyüşüne aldanıp, O'nu işitmez ve görmez zannedebilir. Ancak, adalet topal olsa da, asla ama ve sağır değildir!
Old 18-07-2006, 08:57   #10
yazoglu

 
Varsayılan

sn. can doğanel,
ilginize çok teşekkür edrim.

konuyu biraz daha ayrıntılı olarak anlatacak olursam; 2003 yılında şirket müdürlüğüne dışardan müdür olarak atandım. ortaklar arasında çıkan ihtilaflar yüzünden 2004 yılının haziran ayında 4 ortakdan 2 si şirketteki işlerinden ayrıldılar ama resmi olarak şirket ortaklıkları devam ediyor. bu esnada diğer ortaklara suç isnat etmek için şirkete ait personel dosyaları, kullandığımız tahsilat makbuzlarının koçanlarını vb. belgeleri alarak gittiler. bu durumu öğrendiğimde savcılığa avukatımız aracılığıyla suç duyurusunda bulundum. ama savcılık kamu yararına takipe gerek yok dedi. avukat ta yaklaşık 1 ay sonra durumu bize haber verdi.(daha sonra avukatımızı azletmek zorunda kaldık ) şirket müdürü ben olduğum için o belgelerden ortaklardan önce ben sorumluyum. ekim ayında da bana ve diğer ortaklara karşı alacak davası açtılar. şirketin kâr payı kaçırdığını iddia ediyorlar. ayrıca şirketin feshini de istiyorlar. devamlı bizi suçlayıcı yazılı beyanlarda bulundular bende hepsine cevap yazdım bir delil listesi verdiler. listenin bir maddesinde bu makbuzları gösterdiler. bilirkişi incelemesinde mahkemeye sunacaz dediler. dosya bilirkişiye havale edildi. bilirkişi de bilancoların ibrası ortaklar kurulunda yapılır ve davacı ortaklarında ortaklar kurulunu toplantıya çağırmadıkları anlaşıldığından şirketin hesaplarının incelenmesine gerek yoktur. diye rapor yazdı. mahkemeden ikinci bir inceleme istediler hakimde kabul etti. şimdi de ikinci inceleme yapılacak.
şirket 1997 yılında kurulmuş. eski ortaklar 2003 yılına kadar hep zarar etmiş veya zarar göstermişler. ortaklar kurulunda o yıllar için bilancoların görüşüldüğüne dair bir karar yok.
davacı ve davalı ortaklar 2002 yılında eski ortakların hisselerini alarak ortak olmuşlar. davacıların da ortak olduğu o yılda zarar etmişler veya öyle göstermişler. 2002 yılı bilancolarının görüşülmesi için ortaklar kurulunda herhangi bir kararları da yok.
2003 yılının haziran ayında ben müdür oldum. ilk 6 ay zarar edilmiş, yıl sonunda şirket hesaplarını kâra geçirdim. ama bu kâr geçmiş dönemlerden gelen zararlara mahsup edildi. 2004 ve 2005 yılında da kâr vardı. ama geçen yılların birikmiş zararları olduğu için v.u.k. göre onlara mahsup edilmek zorundaydı ve öylede oldu. bunlara rağmen bulunduğumuz yerde vergi rekortmenleri arasında 44. sıraya geldik. bu arada genel kurul toplantılarını yapıp, bilancoları ibra ettirdim. diğer davacı ortakları mektupla ve ilanla davet etmeme rağmen gelmediler.

işin en ilginç tarafıda davacı ortaklar 2002 yılında hisseleri satın aldıktan sonra sermaye arttırımına gittiler. 30.11.2002 tarihine kadar da sermaye artış farklarını ödemeleri gerekirken ödeme yapmamışlar.

müşterilerden tahsil ettiğimiz ücretlere karşılık kestiğimiz makbuz koçanları davacıların elinde

vergi dairesine yaptığımız beyanlarımızla kestiğimiz makbuzlar arasında fark olduğunu iddia ediyorlar.

sorularımı maddeler halinde sıralayacak olursam

1 bu makbuzların benim himayem altında olması gerekmiyor mu?
2 bilancolar önce ortaklar kurulunda görüşülmez mi?
3 görüşülen bilancolarda hata varsa önce düzeltilmesi istenmez mi? bu konuda karar defterine şerh konulup düzeltme işlemi yapılmazsa veya tatmin olmazlarsa daha sonra yargıya başvurulmaz mı?
4 bu görüşmelerin olması için ortaklar genel kurulunun toplantıya t.t.k. hükümlerine göre çağrılması gerekmez miydi?
5 t.t.k göre sermayesini ödemeyen ortakların sorumlulukları yok mu? bunlar ödemedikleri sermaye payları için nasıl kâr payı isteyebiliyorlar.

dava tarihinden beri 7 defa duruşmaya girdik. sadece yazılı beyanlarda bulunuyoruz. bu arada avukatımızda vardı. ne yazık ki avukatımız aydın şahin 8 haziran günü beyoğlu adliyesinde öldürüldü. dava bitmek üzere olduğunu zannettiğimiz için yeni bir avukat tutmadık. ama iş daha da uzarsa bir avukat tutacaz.

ilginiz ve yardımlarınız için çok teşekkür ederim.
Old 18-07-2006, 09:03   #11
yazoglu

 
Varsayılan

sn ibreti,

bahsettiğim makbuzlar ben kalması gerek 2. nüshalardır ve kullanılmayan koçanlardır.

kişinin ödediği paraya karşılık aldığı makbuzlardan bahstmiyorum.

sizin dediğiniz gibi en doğalı ödediği paraya karşılık aldığı makbuzların kişinin kendi elinde bulundurmasıdır.
Old 19-07-2006, 01:38   #12
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan Sn. Yazoğlu

Sanırım şirketiniz limited şirket. Ortak sayısından çıkarabildim. Şirketler hukuku çok kapsamlı bir daldır ve her türlü detay önemlidir.
Öncelikle cezai yönden takipsizlik kararı verilmesi normal gibi çünkü meselenin hukuki yönü ağır basıyor ve adamlar neticede ortak. Hırsızlık suçu oluşmaz. Ancak ispatlandığı takdirde şirketi zarara uğratan sonuçlardan dolayı tazminat sorumlulukları doğar. Ayrıca TTK'da öngörülen bir takım cezalar da var ama detaylı bakamadım. dediğim gibi öncelikle şirketinizin türü önemli. Limited Şirket varsayımıma göre sermaye ödenmediği durumda TTK 529/2'ye göre 15'er gün süre vermek suretiyle iki defa ihtar çekerek sermaye borcunu ticari faiziyle ödemeye davet edip, ödememeleri halinde ortaklıktan çıkarılmalarını sağlayabilirsiniz. Öte yandan makbuzlar defterlere işlenemeden mi alındı? Öyle olmalı ki bu ihtilaf doğabilsin. Dediğim gibi konu çok kapsamlı ve detaylı bu alanı çok sevdiğim için ilgimi çekti bana bir kaç gün müsaade eder ve daha fazla bilgi verirseniz elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. Bu arada hepimizin başı sağolsun. Meslektaşımıza yapılan alçakça saldırıyı nefretle kınıyorum. Hoşçakalın.
Old 19-07-2006, 05:40   #13
yazoglu

 
Varsayılan

sermayenin ödenmesi konusunda taahhütlü mektup gönderdim, yerel gazetede ve ticaret sicili gazetesinde 19 gün önce ilan verdim. 529 a göre de vakit geçirmeden bugün noterden tebligat çıkartayım. evet tahmin ettiğiniz gibi ltd. şirketiz.

toplantı yapmadan, hele usulüne göre toplantıya çağırmayan ortakların bilancoları mahkemeden inceleme talep etmeleri usüle uygun mu? bu davanın düşmesi gerekmiyor mu?

bazı davalarda gördüm ne kadar haklı olsalar bile yanlış mahkemede davanın açılması, tebligatta usulsüzlük yapılması gibi nedenlerden davalar düşüyor.

henüz dava sürerken benin yargıtaya temyiz için başvurmam ne kadar doğru değilse, bilirkişinin de belirttiği gibi bilancoların ortaklar kurulunda görüşülmesi gerekmiyor muydu. benim bildiğim yapılan toplantılardan sonra hukuka aykırılığın olduğunu düşünen ortak dava açabilir. usulüne uygun toplantı talebinde bulunulmadığı ve bu konuda toplantı yapılmadığı için davanın düşmesi gerektiğini düşünüyorum.
Old 20-07-2006, 00:42   #14
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan Sn. Yazoğlu

Genelde düşünceleriniz ve bilirkişinin verdiği rapor doğru gözüküyor. Ancak karşı tarafın ek rapor talebinin gerekçeleri nelerdi? Hakimin bu talebi kabul etmesi iki ihtimali gündeme getirir.
a) Gerekçeleri haklı görmüştür.
b) Yargıtay bazı davalarda "Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu" ister. Hakim bu usuli gereğin yerine getirilmesi açısından talebi kabul etmiştir. Rapor sizin belirttiğiniz kadar kısa ve öz ise bu ihtimal ağır basar. Bilirkişi olayları ve düşüncesinin gerekçelerini dosyadaki bilgi ve belgelere dayandırarak Yargıtay denetimine elverişli ve gerekçeli bir rapor sunmak durumundadır. (ki hüküm de bu rapora dayanacaktır)
b) şıkkı gerçekleşmiş ise sizin açınızdan telaş edilecek bir durum yoktur. Aynı görüşler kapsamlı gerekçelerle ortaya konulacaktır. Ancak tamamen zıt bir raporla karşılaşırsanız. İki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi açısından üçünçü bir bilirkişi incelemesi isteyebilirsiniz. Genelde bu gibi durumlarda dosya 3 kişiden oluşan uzman heyetlere gönderilir. (üniversiteler)
Şu an 529'a göre işlem yapıp davacıları ortaklıktan çıkardığınızda, çıkarılmanın hangi tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğuracağını araştırıyorum. Çıkarılma kararıyla mı? Yoksa Temerrüde düştükleri andan itibaren mi? Bu nokta sizin için hayati olabilir? Ancak ne olursa olsun davacılar ancak ödedikleri sermaye nispetinde (var ise?) kar payı talep edebilirler. Şimdilik bu kadar hoşçakalın.
Old 20-07-2006, 03:06   #15
yazoglu

 
Varsayılan

Sayın Doğanel,
Bilirkişi TTK' nun ilgili maddelerine atıfta bulunarak davacı ortakların yapması gerekenleri bir bir anlattı. Bu anlattıklarının hiç birinin davacı ortaklar tarafından yapılmadığını yaptığı incelemede tespit ettiğini raporunda belirtti. Bu yüzden de kanunen hesaplar üzerinde bir inceleme yapamayacağını belirtti.
Karşı taraf ise 1997 yılında kurulan şirketin bu güne kadar hep zarar ettiğini belirtip, bu güne kadar nasıl ayakta kaldığını ifade ederek, bunun imkansız olduğunu belirtti. Bu beyanlarını bilirkişi raporundan sonra, duruşmadan önce verdiler. Duruşma günü bilirkişi raporuna istinaden bende yazılı beyanımı verdim. Karşı taraf benden önce beyanlarını yaptığı için hakim o beyanı dikkate almış olabilir. (Bundan sonra yazılı beyanlarımı duruşmadan çok önce verecem.) Birde bu beyanlarında 1962, 1982 ve 1983 yıllarındaki yargıtayın içtihatlarını da örnek gösterdiler. Ama ben bu içtihatları bulamadım. Davacı avukatların talebi üzerine hakim dosyayı 3 kişilik bilirkişiye göndermek üzere valilikten bilirkişi talep etti. Daha önce ki bilirkişi ise mali müşavirdi ve devamlı da mahkemelerde bilirkişilik yaparmış.

Davacıların bu beyanlarında da ihtilaflar var.

1. Şirketin kuruluşundan 2002 yılına kadar ki ortakların hepsi emekli öğretmen. Yani emekli maaşları var. Şirketi böyle de idare edebiliyor olabilirler veya başka bir gelirleri olabilir. Bu konu beni ve davalı ortakları ilgilendirmez. Nasıl şirketi ayakta tutmuşlar onlara sormak gerekmez mi? Çünkü davalı ortaklar 2002 yılında şirkete ortak oldular. Ben ise 2003 yılının haziran ayında müdür oldum.
O eski ortakların emeki maaşları vardı onla idare ediyorlardı diyebiliriz. 2002 yılında davacılar zarar ettiğinde neyle idare ettiklerini, nasıl geçindiklerini önce kendileri söylesin bizde bilelim.



2. Ben beyanlarımda hiç bir zaman şirketin zarar ettiğini belirtmedim. Aksine dosyada ki vergi dairesinden alınan bilanco ve beyannamelerde şirketin kâr ettiği gözükmekte. Bende bunu ısrarla belirttim. Ama karşı taraf durmadan şirketin zarar ettiğini söylemekte. Hakim benim bu beyanlarımı ve bilancoları görmüyor mu? Şu ana kadar o yazıları okuduğuna dair en ufak bir ibare elde etmiş değilim.

3. Şuanda kanun maddesini hatırlamıyorum ama hatırladığım kadarıyla hakimler kendi alanları içinde bilirkişi talep edemezler diye biliyorum. Dava konusu hukuk dışı teknik bir konu ise bilirkişi talep edebilirler. Hakim önce davacıların TTK.' na göre hareket edip etmediklerine bakmaz mı? Eğer davacılar TTK' na göre toplantı talep edip te talepleri karşılanmazsa, mahkeme kararı ile toplantı yapılmasını sağlamaz mı? Bu toplantı talebinde de gündemi belirlemeleri gerekmez miydi? Bu toplantıdan tatmin edici bir sonuç alamayan ortaklar ondan sonra mahkemeye başvurmaları gerekmez miydi? Bunların hiçbiri olmadığına göre davacıların usulüne göre hareket etmedikleri gerekçesiyle davayı red etmesi gerekmez miydi? ( Bilirkişi de kanun hükümlerini sayarak bu durumu belirtti )

Bunları saptamak teknik bir konu değil ki. Hakimin branşı ile ilgili bir konu.

Bu durumda hakimde usulsüz davranmış olmuyor mu?
Old 20-07-2006, 15:48   #16
av.yıldıray

 
Varsayılan

Sayın Yazoğlu;
Yazdıklarınız okudum ve meslektaşlarımın da sizi doğru yönlendirdiğini düşünüyorum. Ancak benim ilgimi çeken ve bir hukukçu olmamanıza rağmen sizide bir çok hukukçu gibi rahatsız eden bilirkişi meselesi. Evet söyleminizde haklısınız. Yasal olarak hakim kendi uzmanlık konusunda, yani hukuki meselelerde bilirkişi tayin edemez.Ancak günümüzde hakimlerimiz hukuki konularda bile 'hukuk bilirkişisi' tayin etmektedirler. Bu gerçekten rahatsızlık verici. Ama uygulama bu yönde ve sizin olayınızda da doğru olmasada uygulamaya göre bir bilirkişi atanmış. Bu arada sayın hakimlerimize de çok fazla yüklenemem bu konuda. Zira yılda binlerce dosyaya bakmak zorunda kalan hukukçuların her hukuki meseleyi ayrıntılı inceleme olanağını bulamaması sebebiyle hukukçu bilirkişi ataması yapmasını da bir nebze haklı görebiliyorum. Avukatınız Aydın Şahin'in vefatıda biz sayın meslekteşlarını fazlasıyla üzdü, bunu da belirtmek istedim.
Old 21-07-2006, 02:54   #17
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan Sn. Yazoğlu

Söylediklerinizde tamamen haklısınız. Teyzemin vefatı nedeniyle bugünlük ara verecektim ama "Valilikten bilirkişi" noktasına takıldım. Doğru mu anlıyorum? Böyle bir şeyi ne gördüm ne duydum. Ne alaka?... Nasıl yani?
Bu arada beyanlarınızı önce veya sonra vermenin dikkate alınma açısından çok bir önemi yok! Ancak hakime inceleme imkanı vermek bakımından duruşmadan 1 hafta 10 gün kadar önce vermek faydalıdır. Duruşma esnasında eline tutuşturulan dilekçeyi hakimin anında okuyarak değerlendirmesi takdir edersiniz ki oldukça zordur. Kaynak araştırması veya bir takım içtihatlara ve hatta kanuna bakması gerekebilir. Herkes bizim kanunları sular seller gibi ezbere bildiğimizi düşünür. Hukuk fakültelerinde asla kanun ezberletilmez. Hatta pek çok sınavımızda kanun kullanmak dahi serbestti. Önemli olan kavramları doğru yere oturtmak ve kanun dairesinde yormlamaktır. Bu verdiğiniz beyanların kapsamına göre derhal yapılabilecek bir şey değildir. Tavsiyem dediğim gibi 8-10 gün kadar önce vermektir. Hoşçakalın.
Old 21-07-2006, 15:57   #18
yazoglu

 
Varsayılan

Sayın Doğanel,
Teyzenizin vefatı için çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin. Sizlerinde başı sağolsun.

Yukarıda yazdığım gibi sorunlarımız devam ediyor. Mahkemeler insanların carelerinin tükendiği ve başvurabilecekleri en son nokta olduğu için kısa zamanda adalete kavuşmak istiyor. Ama gördüğünüz gibi olmuyor. Valilikten 3 kişilik heyet gelecek, rapor hazırlayacaklar, mahkemeye verecekler duruma göre bende itiraz edebilirim. iş uzadıkca uzayacak. Herhalde yargıtay 'hukuk bilirkişisi' olayını kabul ettiği için hakimlerimiz bu yola başvuruyor. Benim bu olayımda da bilirkişiler mali müşavir olmak zorunda. Mali müşavir hukuki konuları hakimlerden ve avukatlardan çok iyi bildiği için (!) hakim onları bilirkişi olarak atıyor herhalde. (sanki hukuki meseleyi hallettik de sıra teknik konulara gelmiş gibi ) Yakında hukuki konularda kasaplar, manavlar da işin içine girerse şaşmayın. Hiper market gibi bi şey olacak. Ne ararsan var.
Old 23-07-2006, 01:16   #19
yazoglu

 
Varsayılan

saygıdeğer arkadaşlar,

yukarıda yazdığım şirket ortakları kendi aralarında bir sözleşme hazırlayıp karşılıklı olarak imzalamışlardı.

sözleşmenin maddeleri kısaca şöyleydi.

1- ortağı olduğumuz şirketten 5 yıl boyunca ayrılmayacağız.
2- şirket yetkilisinin yapacağı görevlendirmelere uyacağız
3- şirketteki görevimiz sürerken başka kurum ve kuruluşlarda resmi ve gayri resmi olarak görev almayacağız veya ortak olmayacağız.
4- bu sözleşme hükümlerine uymayan ortak diğer ortakların herbirine 30 milyar tazminat ödeyecek.
5-şirketin aleyhine hiç bir şekilde faaliyet gösterilmeyecek.
6-basiretli bir iş adamı gibi çalışılacak


ortaklara görevlendirme yaptım. ikisi çalışmaya başladı. diğer iki ortak işi bırakıp başka yerlerde çalıştılar. önce bunun tespitini diğer çalışanların şahitliğinde tutanakla yaptım. daha sonra noterden ikişer defa davetiye gönderdim. bu sözleşme hükümlerini de belirttim. ama hiç biri cevap vermedi.
daha sonra da şirket aleyhine bu davaları açtılar.

Avukatımız rahmetli aydın Şahin bu sözleimeyi tanıdığı tüm hakimlere gösterdi. sözleşmede herhangi bir eksiklik veya yanlışlık olmadığını söylediler.

bende bu aşanadan sonra bu iki ortağın aleyhinde 60 milyarlık tazminat davası açtım. 20 temmuzda görülen celsede hakim davayı şirketin aleyhine açılan dava ile birleştirdi. ben karşı geldim. bu dava şirketle ilgili değil, bu ortaklardan olan sözleşmeye dayanan alacağımla ilgilidir dedim. ama hakim kabul etmedi. davayı birleştirdiğini söyledi.

bu karar bana tebliğ edilecek mi.

benim bu karara itirazım olabilir mi.

yine yargıtayda mı itiraz edecem.

şirkete açılan davayı kaybedersem, sözleşmeden doğan alacağımı da kaybetmiş mi olurum.

yardımlarınız için teşekkür ederim.
Old 23-07-2006, 03:45   #20
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Birleşen davalardan her biri müstakil varlıklarını sürdürürler. İtiraz ancak temyiz aşamasında mümkündür. Kanuna göre bir dava hakkında verilecek karar diğerini etkileyecek nitelikte ise bağlantı var sayılır. Hakim burada bu bağlantıyı nasıl kurdu anlayamadım. Sözleşmeden kaynaklanan bir alacak ile bilançoların incelenmesi talebi birbiriyle bağlantılı talepler değil bana göre. Olaya gelince, tutanakla yaptığınız tespit delil olarak kabul edilmeyebilir. Mahkemeden delil tespiti isteseydiniz daha sağlam olurdu. Ancak karşı taraf başka yerde çalışma olgusunu açıkça veya zımnen kabul eder ise mesele kalmaz ancak kabul edeceklerini sanmıyorum. Çalışma halen devam ediyor ise bu aşamada da tespit isteyebilirsiniz. Ayrıca çalışmalarını belgeleyebilecek durumda iseniz. Vergi, SSK, Bağkur vs. kayıtları ile bu da mümkündür. Delilleriniz arasında buralardan istenecek kayıtları da göstermelisiniz. Ama kayıtdışı çalışıyor olmaları ihtimali yüksek. Bu sözleşmeye rağmen çalışmalarını kayıt altına alacak kadar pervasız değildirler herhalde. Başka yerde çalışma olgusuna ilişkin sağlam deliller sunmalısınız dediğim gibi en iyisi mahkemece tespit olurdu.
Old 23-07-2006, 05:14   #21
yazoglu

 
Varsayılan

Sn. Doğanel,

Bu sözleşmeden dolayı açmış olduğumuz davanın tebligatlarını çalışmış oldukları işyerlerine gönderdik. Duruşmada hakim usulüne uygun tebligatın yapıldığını kayıtlara geçirdi. Ayrıca bu kişilerin oralarda çalıştığı ssk kayıtlarından anlaşılabilir. Bu durumu çalıştığı işyerlerinden de teyit ettik. Ayrıca kendilerine noterden işbaşı yapmaları için tebligat çıkardık daha sonra da işbaşı yapmadıkları için tebligat çıkardık. Bunlarda delil olmaz mı? Daha sonra tamamen tesadüfen çalıştıkları işyerlerini öğrendik. Bu mahkeme celplerini de yeni işyerlerine gönderdik. 2 celse yapıldı. ikisine de gelmediler. hakim de dosyaları birleştirdi. Şu anda da o işyerlerinden ayrılmışlar. şimdi nerde çalıştıklarını bilmiyorum. dolaysıyla bundan sonra tespit yapma imkanım yok. başka yerde çalışmış olmaları önemli mi. benim onlara görevlendirme yapıp, tebligat çekmem ve bu tebligata onların uymaması yeterli değil mi?
Old 23-07-2006, 21:34   #22
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Tebliğgatı almış olmaları önemli tabi ciddi bir kanaat oluşturur. Bu adresten tebliğgatı almış olmalarının sebebini açıklamak durumunda olan artık onlardır. Umutsuzluk vermek için söylemedim. Sadece daha sağlam olurdu dedim. Merak etmeyin anlattıklarınız doğrultusunda sizini için işler iyi gidiyor gibi ama daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ayrıntılar çok önemli. Belki de sizin hiç önem vermediğiniz bir detay davayı kazandıracak kadar önemli olabilir. Tabi aksi de mümkündür. Hoşçakalın! Tüm dosyayı Scanlama imkanınız varsa candoganel@gmail.com adresine yollayabilirsiniz.
Old 24-07-2006, 00:35   #23
yazoglu

 
Varsayılan

Sn. Doğanel,

e mail adresinize tazminatla ilgili dökümanları gönderdim. çok fazla döküman olduğu için hala gönderim safhasında

şirketle ilgili dökümanlarda ondan daha da fazladır. parça parça göndermeye çalışacağım.

ilginize teşekkür ederim
Old 24-07-2006, 04:40   #24
yazoglu

 
Varsayılan

sevgili arkadaşlar,

aşağıda yazdığım kararları arıyorum. mümkünse bu kararları paylaşıma açabilir misiniz?

şimdiden çok teşekkür ederim.

YTD' nin 07.07.1961 gün ve E 1961/818 K 1961/2350 sayılı kararı

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.11.1982 gün ve E 1982/3904 K 1982/4490 sayılı kararı
Old 24-07-2006, 06:37   #25
yazoglu

 
Varsayılan

daha önceden bilirkişi tayini hakkında yazdıklarımı teyid eden bir yargıtay kararı buldum. bu kararı gösterek bilirkişiyi red edebilir miyim? ( bu arada hakimi de kızdırmış olmayayım




T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Esas Karar
2003/6995 2003/12327
YARGITAY İLAMI
MAHKEMESİ :Tokat Asliye 1. Hukuk Mahkemesi
TARİHİ :25/12/2001
NOSU :1996/387-2001/418
Davacı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü vekili Avukat tarafından, davalılar M. Adil vd. aleyhine 5/6/1996 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/12/2001 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar Fatma, Duygu ve Doğan vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılar Fatma Erol, Duygu ve Doğan'ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalılar Fatma ve arkadaşlarının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, memurların görev ihmali nedeniyle maddi tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece iki davalı hakkındaki davanın reddi ile Sırrı mirasçıları hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş karar bunlar tarafından temyiz edilmiştir.
Haklarındaki dava reddedilen M. Adil ile Mustafa davacı kurumda yönetici konumundadırlar. Diğer davalıların miras bırakanı Sırrı'nın kontrol ve denetimiyle sorumludurlar. Bu nedenle uzun yıllar süren gecikmeyi zamanında farkedip zararın artmasını önleyemedikleri için doğan zarardan onlarda sorumlu olur. Öyleyse her bir davalının zararın oluşumundaki kusur oranları ayrı ayrı belirlenip buna göre belirlenecek miktarlara hükmedilmelidir. Yerel mahkemece bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Diğer taraftan dava konusu olayın özellikleri hakimlik mesleğinin gerektirdiği mesleki bilgi ile çözümlenebilir nitelikte olduğu halde işin hukuki niteliğine ilişkin bilirkişi incelemesi yapılmış olması da HUMK'nun 275. maddesine aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA; davalıların diğer temyiz itirazlarının ise (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27/10/2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.....................
Old 09-08-2006, 15:43   #26
yazoglu

 
Varsayılan

şirketimizde olması gereken evrakları hırsızlıkla elde eden diğer ortaklar bu belgeleri avukatlarına vererek mahkemeye vererek kendi delil listelerine yazdırmışlardır. bu avukatlar bu suça ortak olmuş olmuyorlar mı? delil elde etmek için her yolu mubah mı sayıyorlar. Zaten mahkemeye bütün belgeleri vermiştik. onları çalmasaydılar mahkemeye biz verecektik. mesleki ahlaka uygun mu davranmış oluyorlar. avukatlık mesleğini kötülemiş olmuyorlar mı? böyle davranmalarını baro destekler mi acaba?
 


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06673908 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.