Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

''ruh SaĞliĞi Yasasi''

Yanıt
Old 24-02-2007, 20:01   #1
Av.Görkem TURGUT

 
Varsayılan ''ruh SaĞliĞi Yasasi''

-04.01.2007 tarihli yazımın bir bölümünü hçg ile ilgisinden dolayı buraya taşıyorum-


Ruh Sağlığı İnsan Hakkı,Artık Yasası Olmalı!
Türkiye Psikiyatri Derneği'nin(TPD)yaklaşık 2 yıl önce hazırladığı ve hükümete ilettiği ruh sağlığı yasa taslağı önerisi için hükümet hala bir adım atmış değil.Türkiye dünyada ruh sağlığı yasası bulunmayan az sayıdaki ülkelerden biri.
Türkiye'de yüzbin kişiye 1.6,bir milyon çocuğa 2 ruh hekimi düşüyor.Hastalar damgalanıyor,dışlanıyor.Türkiye Ruh Sağlığı Platformu 'Ruh Sağlığı Yasası biran evvel çıkarılsın' diyor.
http://www.bianet.org/haberfoto/86381_7.jpg

Saygılarımla......
Old 25-02-2007, 17:11   #2
Hekimbaşı

 
Varsayılan Prosedürde hata olmasın?

Sn.görkemm,

Artık AB adayı ülke olduğumuza göre, TPD nin önerisini önce AB ye yollaması daha doğru olurdu gibi geliyor.

Saygılarımla,
Old 26-02-2007, 23:39   #3
sekoya

 
Varsayılan

bu ülkedeki davaların bir çoğunun ruh sağlığı yeterince korunmamış ve hastalanmış insanların karmaşası ve korunamamış,desteklenmemiş,eğitilmemiş ailelerde yetişen çocuklarlailgilidir diye düşünüyorum.Koruyucu ruh sağlığı hizmetleri çok önemlidir ve bu yasanın tüm ilgili meslek grupları tarafından titizlikle tâkip edilmesi gerekiyor.
Old 27-02-2007, 00:20   #4
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.sekoya,

Çok haklısınız. Koruyucu sağlık hizmetleri çok çok önemli, ama ne yazık ki 1978 den beri ileri değil, geri gidiyor.

Saygılarımla,
Old 01-03-2007, 11:24   #5
Envanter

 
Varsayılan

burada yasalarla birlikte eğitim sistemimiz konusunda bir kaç hususa değinmek ve bu konuyu başlatan sayın görkemme teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
bu ülkedeki davaların bir çoğunun ruh sağlığı yeterince korunmamış ve hastalanmış insanların karmaşası ve korunamamış,desteklenmemiş,eğitilmemiş ailelerde yetişen çocuklarla ilgilidir diye düşünüyorum.Koruyucu ruh sağlığı hizmetleri çok önemlidir ve bu yasanın tüm ilgili meslek grupları tarafından titizlikle tâkip edilmesi gerekiyor. bu hususta sayın sekoya katılmak en doğru harekettir.
açılan davalar suçlular cezaevleri mağdurların durumu.... psikolojik eğitim dersi diye bir ders açılmalı. bu ders ilkokuldan üniversiteye kadar zorunlu dersler kapsamında ele alınmalı. aile içi iletişim kişinin kendisiyle olan ve toplumla olan iletişiminin sağlıklı boyutlar kazanabilmesi amacıyla çocuklarımıza daha küçükken bu eğitimler verilmeli. bu sağlıklı iletişim unsuru taze beyinlere kazandırılmalı çok değil bu nesil olmasa bile gelecek nesil için daha saygın bir seviyeye ulaşmış kişilikler yetişmiş olmalıdır. saygılar
Old 05-03-2007, 10:29   #6
sekoya

 
Varsayılan

anne-baba okulları ve çocuk eğitimi konularında bilgilendirme zorunluluğu yasal zemine oturtulabilir.Ve erken çocuklukta tanılama ilkesi daha özel yaptırımlarla titizlikle takip edilebilirse bir çok sorun önlenebilir.Şiddetin nedenlerine indiğinizde yeterince ele alınmamış bu durumları görebiliyorsunuz.
Old 06-03-2007, 11:58   #7
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.sekoya,

Sizin benden daha yakından bildiğinizden emin olduğum 3-6 yaş arası yuvaların hali ortada. Ücretli olanları ayrı, ücretsizleri ayrı uygunsuzluklar kaynıyor. Ana - baba okulları içinse toplumumuzun düşüncesi aynen şöyle: ana, baba olmayı onlardan mı öğreneceğiz? Bilirsiniz; her zaman yeterince doğru bilgiler içermese dahi, bir çok 'anne oluyorum', 'baba oluyorum' türü kitap var. Satış rakkamlarına bir bakın; toplumumuzdaki ana, baba sayısıyla karşılaştırın; ağlanacak durumdayız. Halbuki her ana baba adayının, çocuk yapmaya karar vermeden ÖNCE bu kitaplardan en az 2-3 tanesini okuması gerekir. Belki de bunu (eski) orta 2, 3 üncü sınıflardan itibaren ders haline getirmeli; ne bileyim.

İlk hamlenin herkesin, özellikle de kız çocuklarının okula gönderilmelerini sağlamak olması gerekir diye düşünüyorum. Çocuğunu okula göndermeyenler, hiç acınmadan, kesinlikle hapsedilmeli. Okullardaki rehberlik kurumunun ehil ellerde olmasını sağlamanın ötesinde, öğretmenlerin şimdikinden çok daha fazla psikoloji eğitimi almaları ve çocuğa, anneye karşı fiziksel ve ruhsal şiddet belirtilerine karşı bilinçlendirilmeleri de çok yararlı olacaktır. Çünkü rehberlik öğretmeni ancak diğer öğretmenlerce yönlendirildikleri takdirde konudan haberdar olabilirler, başka türlü yüzlerce öğrencinin hangisini ne kadar tanıyıp izleyebilirler? Tamamlayıcı olarak da, rehberlik kurumunun sosyal hizmetler kurumuyla arasında güçlü bir ilişki kurularak müdahale yetenekleri arttırılmalı. Okullarda giderek arttığını gördüğümüz şiddet, aile içi şiddetin yansıması. Sorunları hala kaba güçle çözeceğimize inanıyoruz. Bunun suçlusu çok, tek değil.

O kadar çok düzeltilecek şey var ki, insan umutsuzluğa kapılıyor. Biz herşeyin yaradana havale edildiği, kapalı, tutucu toplum yapısından, toplumun örgütlü kuruluşlar aracılığıyla geleceğini oluşturacak çocuklarını eğittiği kent kültürüne henüz geçemedik. Kentlerde bile kent kültürü içinde değil, aşiret kültürü hakimiyetinde yaşamaktayız. Sanıyoruz ki, büyük kentte yaşayınca kentli, apartmanda oturup otomobile binilince veya internete girince modern olunuyor. Halbuki, batı ülkelerinde 20 haneli köyde bile insanlar kentli olmuş artık.

Saygılarımla,
Old 09-03-2007, 17:23   #8
Envanter

 
Varsayılan

Sayın Dr. Cem Hekimbaşı.

O kadar çok düzeltilecek şey var ki, insan umutsuzluğa kapılıyor. Biz herşeyin yaradana havale edildiği, kapalı, tutucu toplum yapısından, toplumun örgütlü kuruluşlar aracılığıyla geleceğini oluşturacak çocuklarını eğittiği kent kültürüne henüz geçemedik. Kentlerde bile kent kültürü içinde değil, aşiret kültürü hakimiyetinde yaşamaktayız. Sanıyoruz ki, büyük kentte yaşayınca kentli, apartmanda oturup otomobile binilince veya internete girince modern olunuyor. Halbuki, batı ülkelerinde 20 haneli köyde bile insanlar kentli olmuş artık.

-bu düşüncenize katılıyorum. kentleşme kent köy ilçe ne olursa. tabiatı itibariyle gözgüsüz -her yerde görgüsüz misali sonradan görmeler gibi teknoloji manyağı olduk. elimizde son model bir cep telefonu bir laptop yada bir otomobil var ama sanki bu teknolojileri kendimiz üretmişiz gibi etrafımıza hava atıyoruz. siz atmasanız bile bu tür davranışlar çok yaşanıyor. son model arabanın tekerleklerini yırtarcasına badanaj çekilmesi cep telefonunu sokak ortasında birisi aramasa bile konuşur gibi yapıp hava atma durumları. insanlar teknolojiyi para vererek elde ediyorlar ancak ruhları bu teknolojik gelişmelere ayak uyduramıyor.

-fertlerin çoğunda estetik faaliyet kuvvete kalmışsa bunun sebebi endüstriyel medeniyetin bizi çirkin kaba ve bayağı sahnelerle kuşatmış olmasıdır. Ayrıca biz birer makine haline gelmiş bulunuyoruz. İşçi hayatını binlerce defa aynı jesti yapmakla geçiyor. Muayyen bir şeyin yalnız bir parçasını imal ediyor. Asla o şeyin tamamını yapmıyor. Zekasını kullanamıyor. İnsan bostan kuyusundan su çekmek için gözü bağlı hiç durmadan dönen bir beygire benzemektedir. Endüstri insana her gün biraz neşe veren şuur faaliyetlerine engel oluyor. Medeniyet tarafından aklın maddeye feda edilmesi bir hata idi. Hiçbir isyan izi uyandırmayan büyük şehirlerin sağlığa aykırı hayatını ve fabrikalarda hapsolmayı kolayca herkese kabul ettiren teknik bir hata. Bununla beraber işlerinden iptidaide olsa estetik bir zevk alanlar sadece tüketim için üretimlere nazaran çok daha mesutturlar. Muhakkak ki endüstri bugün ki haliyle işçiyi her türlü orjinaliteden ve neşeden mahrum bırakmaktadır.bugün ki medeniyetin budalalığı ve hüznü hiç olmazsa kısmen günlük hayatımızda estetik hazzın iptidai şekillerinin ortada kaldırılmış olmasından ileri geliyor. İnsanlar makineleşti. Gelecek nesiller çip takmış gibi yaşayacaklar. Teknolojik ve endüstriyel boyutuna toplum olarak ruhlar yetersiz kalmaktadır. Medeniyet bu demek değildir. Kentleşme bu demek değildir. Saygılar sunarım.
Old 19-03-2007, 12:54   #9
Envanter

 
Varsayılan

sayın Dr. Cem Hekimbaşı

Evli çiftler çocuk yapmadan önce 2-3 kitap okumalıdır diyorsunuz. kitap okumaya değilde kitap okumanın sayısına takıldım ben. ben evli değilim dört yüzden fazla psikoloji kitabı okudum hala kendimi bu konularda TAMAM diyebilecek bir seviyeye ulaştığımı zannetmiyorum. iki üç kitap okumayla annelik yada babalık yapılacağına kesinlikle katılmıyorum.
çocuk doğdu diyelim büyürken bu çocuk gelişecek ve bu sürecin aşamaları bir çok boyutta ele alınacak. bebeklik gelişimi 3-4 yaş gelişimi ilkokul çağı ergenlik gençlik çağları bunların hepsi başlı başına ayrı psikolojik bilgi kitapları demek oluyor. anne babaların gelişmeye açık olmaları kaçınılmaz olmalıdır. ancak kitap okuma boyutuyla çocuk yetiştirmenin daha sağlıklı olabilmesi için bu kitapların süreklilikle okunması kanaatindeyim. her evli çiftin psikolojik danışmana mutlaka ihtiyacı vardır ancak maddi durumları elverişli olmayanlar bulunmaktadır. bu yüzden anne ve babalar olarak kütüphaneye olan merakın artırılması düşüncesindeyim. bu katılım kütüphane üyeliği süreciyle tamamlanabilir. malum her okunmak istenen kitap kitapçıdan alınabilir durumu müsait olmayanlar için bir öneri olması açısından zorunluluk arzetmektedir.
okul eğitimi açısından ise ilkokuldan başlanmalı bu eğitime. haftada iki saat ders verilmeli. beden eğitimi nasıl ise kişilik yada ruh eğitimi diyebilieceğimiz bir durumdur bu. bunun için ayrı bir psikoloji davranış bilimleri sosyoloji kişilik eğitimi aile içi ve toplum iletişimi uzmanlarının bu tür kadrolara atanması fikrinde sabit fikirliyim. ancak bu konu zamanla iyileştirilebilecek bir durumdur. bu kadroların tamamlanması bu konuda insan ve insan eğitiminde çocuk gelişimine verdiğimiz hasasiyeti dile getirmektedir. saygılar.
Old 20-03-2007, 15:50   #10
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.envanter09,

Bkz. ileti 7, paragraf 1, tümce 6: ... en az 2-3 ...

Bu tümcedeki 'en az', gayet açıktır. Ne kadar fazla, o kadar iyidir, ancak daha azını yeterli bulmuyorum; demektir. Hiç okumayanların ezici çoğunlukta olduğu bir ülkede olduğumuz da yazıda belirtiliyor zaten. Okudukça daha kötü olmayacağı, okumanın önemi ve değeri de vurgulanıyor. Çok okuduysanız, ne güzel. Ne kadar daha okursanız da, o kadar iyi. Ben farklı bir şey mi söyledim; anlamadım. Bir sayı vermemden doğal birşey olamaz; değerlendirmem böyle. Tek olmamalı, çünkü eksiklikler, yanlışlar içerebilir, belli bir görüşün savunusundan ibaret olabilir. Bu nedenle EN AZ 2-3 demem gerekiyor. Buna ne diye takıldığınızı açıklarsanız sevinirim.

Kitapların ana babadan, arkadaşlardan, kitapçıdan veya kütüphaneden alınıp okunmalarıysa konu dışı açıkçası. Önemli olan okunmaları. Kaldı ki; onlarca kitap okuyup işin özünü kavrayamayanlar olabileceği gibi, şanslıysa hiç okumadan büyüklerinden öğrendikleriyle muhteşem ana, baba olanlar da bulunabilir. Ama işi şansa bırakmak yerine okumak ve olayın bilincine varmak yeğlenmelidir.

Saygılarımla,
Old 20-03-2007, 20:20   #11
Envanter

 
Varsayılan

Sayın Dr. Cem Hekimbaşı.

Okuma oranı düşük olan ülkemizdeki durum malum. Kitap sayısı en az dört beş yada en az kırk elli deseydiniz bile yine size bir tepkim olurdu. Dediğiniz gibi bir sınır olmamalı kitap okumada.
Sizi yönlendirmek amacı gütmüyorum ancak psikoloji kitaplarının evli çiftler tarafından okunmasında en az diye bir şart olduğu takdirde beş kitap okurum TAMAM dır bu iş demek gibi
algılanabilir. Şu şekilde bir cümle " evli çiftler çocuk yapmaya karar vermeden önce kendilerini sürekli bu konuda gelişmeye açık tutmaları gereklidir bunun için psikoloji kitapları bu konuda yardımcı birer unsurdur. Sayı itibariyle ise enaz demek bile bir yönlendirme olmaktadır. On kitap olursa daha fazla olur o zaman. Çünkü iki ya da üçten daha fazla anlayışı belirmektedir." Bu cümlede en az gibi bir taban oluşturmak kişilerin düşüncelerinde bir takım saplantılar oluşturabilir düşüncesindeyim. Bir sayı vermek insanları okuduklarıyla yeterli hissedecekleri izlenimini uyandırabilir. Bu yüzden iki ve üçe takıldım. Umarım şimdi anlaşılmışımdır. Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
TÜketİcİ Yasasi DeĞİŞİklİĞİ !!! Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 0 12-10-2006 10:16
Af Yasasi Hakan Akgoz Hukuk Soruları Arşivi 2 18-02-2002 02:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04934096 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.