Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Vekaletin Kötüye kullanılması - satış vaadi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-04-2015, 21:11   #1
komini

 
Varsayılan Vekaletin Kötüye kullanılması - satış vaadi

Müvekkil ve kardeşleri babalarından kalan arsa için, veraset vs. işlerini yapması için abilerine vekalet veriyorlar. Tabi tam anlamıyla satışı dahi kapsayan bir vekalet.

Abi ise, o tarihlerde kurduğu ticari bir iş nedeniyle yakın tanıdığı bir tedarikçiye borçlanıyor ve alacağına karşılık da kardeşlerinin payı da dahil bu arsa için satış vaadi sözleşmesi yapıyor. Borç nedeniyle de rayiç bedelin altında bir satış yapılmış.

Vaad alacaklısı tapu tecil davası açıyor, bizim müvekkillerin avukatı yalnız zamanaşımından bahsettiği için davayı vaad alacaklısı kazanıyor, tescile karar veriliyor ve 2008de kesinleşiyor. (Tescil hala yapılmamış, gayrimenkul müvekkillerin babası adına kayıtlı)

Müvekkiller, 1 kuruş dahi para alamıyor, zira vekaletin kötüye kullanıldığı açık. Son derece mağdur vaziyetteler. Göz göre göre baba yadigarı arsayı abileri ile durumlardan haberdar bu şahıs ellerinden almış durumda. Vekaletin kötüye kullanılması sebebiyle satış vaadi iptali ile gayrimenkul sözleşmesinin iptal ve tescili davasında sizce umut var mıdır? Emsal karar arayışı içindeyim... tşk...
Old 09-04-2015, 22:16   #2
Av.şükrü söğüt

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
Satım vaadi alacaklısı 2008 yılında dava açıp,karar da kesinleşmiş olduğundan 743 sayılı TMK 633 gereğince kararın kesinleşmesi ile birlikte mülkiyet satım vaadi alacaklısına geçmiştir.Sizinde bildiğiniz gibi tescilden önce mahkeme kararının kesinleşmesi nedeniyle mülkiyet vaad alacaklısı (alıcı)tarafından kazanıldığından halen taşınmazın muris üzerine kayıtlı olması mirasçılara herhangi bir ayni hak sağlamaz.Yani yolsuz tescil mevcuttur,yani tapu kaydı şeklen murisin üzerine gözükmektedir.Daha önce açılan ferağa icbar(temliken tescil) davasında satım vaadinde bulunan mirasçılar,temsil yetkisinin kötüye kullanıldığını veya muvazaalı olarak satış vaadi sözleşmesinin yapıldığını itiraz veya defi olarak ileri sürmediklerinden ve tescil kararı da kesinleşmiş olduğundan artık başvurulacak herhangi bir hukuki yol bulunmamaktadır. Saygılarımla.Av.Şükrü Söğüt
Old 09-04-2015, 23:54   #3
komini

 
Varsayılan

Açıkçası burada mülkiyetin hala müvekkillerin babasında kalmasına güvenerek değerlendirme yapmamıştım. Ben de sizin gibi düşünmüştüm ama ekteki karar beni düşündürdü... Ki bu tarz başka kararlar da okudum. Tapu tescilleri hep yapılmış. Dolayısıyla davalar da tapu iptali ve tescili diye açılmış hep... Fikrinizi öğrenmek isterim...


T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/14912
Karar: 2005/715
Karar Tarihi: 02.02.2005

VEKALETİN KÖTÜYE KULLANILMASI NEDENİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ - İYİNİYETLİ ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN VEKALET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANAN VEKİLDEN YAPTIĞI TAŞINMAZ İKTİSABININ KORUNMASI

ÖZET : Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılarak satış vaadinde bulunulduğu iddiasıyla sözleşmenin iptali ile tapu sicil kaydının iptal ve tescili isteğine ilişkindir. Vekalet sözleşmesi, büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Şekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise, yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden ( resen ) göz önünde tutulması zorunludur. Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davalarda kural olarak zamanaşımı söz konusu olamaz. Hal böyle olunca,işin esası incelenerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.
Hal böyle olunca,işin esası incelenerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.
(4721 S. K. m. 2, 3) (818 S. K. m. 390/2)

Dava : Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, miras bırakan adına kayıtlı tapulu taşınmazlarda adlarına intikal işlemi yaptırmak üzere davalının annesini vekil tayin ettiklerini, ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak intikal edecek miras paylarını davalıya satış vaadi sözleşmesiyle sattığını, taşınmazlarda sonradan kadastro tespiti yapıldığını, taraf olmadıkları davalarda davalının bu satış vaadi sözleşmesine dayanarak adına hükmen tescillerini sağladığını ileri sürerek gayrimenkul sözleşmesinin iptali ile tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.

Davalı, davacıların miras bırakandan intikal eden paylarını erkek kardeşlerine sattıklarını, ancak dava konusu taşınmazların orman sınırları içine alınması nedeniyle tescil işlemi yapılamadığından ileride devrin gerçekleşmesini temin amacıyla vekaletname verdiklerini, davacıların satış vaadi sözleşmesinden haberdar olduklarını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, kendi adına oluşan hükmen tescil kararında zilyetliğinin gerekçe yapıldığını, kadastroda da taşınmazların zilyetliğinde olduğunun belirtilmiş olduğunu, tapu iptali istenen taşınmazların hazine adına kayıtlı olması nedeniyle husumet itirazı bulunduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, satış vaadi sözleşmesinin iptali ile ilgili davanın zamanaşımı yönünden tapu iptali ve tescil davasının husumet yönünden reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılarak satış vaadinde bulunulduğu iddiasıyla sözleşmenin iptali ile tapu sicil kaydının iptal ve tescili isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;davacıların dava dilekçesinde belirttikleri taşınmazların kadastro sonucu hükmen 11 ve 5 parsel sayısıyla hazine adına tapuya tescil edildiğine göre, mahkemece iptal ve tescil davasının husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.

Satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine gelince;bu sözleşmenin 28.3.1989 tarihli vekaletnameye dayalı olarak 30.3.1989 tarihinde yapıldığı anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden ( resen ) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davalarda kural olarak zamanaşımı söz konusu olamaz.

Hal böyle olunca,işin esası incelenerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.

Sonuç: Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,2.2.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 09-04-2015, 23:59   #4
komini

 
Varsayılan

Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davalarda, gayrimenkulün aynına ilişkin olduğundan kural olarak zamanaşımı söz konusu olamaz. İş ki gayrimenkul 3. iyiniyetli kişiye devredilmemiş olsun. Bu durumda iyiniyetli 3. kişi korunur. Gayrimenkul hala müvekkilin babası üzerinde göründüğünden, iyiniyetli 3. kişiye devredilmiş olamaz...
Old 10-04-2015, 00:19   #5
komini

 
Varsayılan

Meslektaşım bir de, "satım vaadinde bulunan mirasçılar,temsil yetkisinin kötüye kullanıldığını veya muvazaalı olarak satış vaadi sözleşmesinin yapıldığını itiraz veya defi olarak ileri sürmediklerinden" demişsiniz. Bu bir defi veya itiraz olarak değil karşı dava olarak ileri sürülmesi gerekmez mi?
Old 10-04-2015, 07:21   #6
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan komini
Müvekkil ve kardeşleri babalarından kalan arsa için, veraset vs. işlerini yapması için abilerine vekalet veriyorlar. Tabi tam anlamıyla satışı dahi kapsayan bir vekalet.

Abi ise, o tarihlerde kurduğu ticari bir iş nedeniyle yakın tanıdığı bir tedarikçiye borçlanıyor ve alacağına karşılık da kardeşlerinin payı da dahil bu arsa için satış vaadi sözleşmesi yapıyor. Borç nedeniyle de rayiç bedelin altında bir satış yapılmış.

Vaad alacaklısı tapu tecil davası açıyor, bizim müvekkillerin avukatı yalnız zamanaşımından bahsettiği için davayı vaad alacaklısı kazanıyor, tescile karar veriliyor ve 2008de kesinleşiyor. (Tescil hala yapılmamış, gayrimenkul müvekkillerin babası adına kayıtlı)

Müvekkiller, 1 kuruş dahi para alamıyor, zira vekaletin kötüye kullanıldığı açık. Son derece mağdur vaziyetteler. Göz göre göre baba yadigarı arsayı abileri ile durumlardan haberdar bu şahıs ellerinden almış durumda. Vekaletin kötüye kullanılması sebebiyle satış vaadi iptali ile gayrimenkul sözleşmesinin iptal ve tescili davasında sizce umut var mıdır? Emsal karar arayışı içindeyim... tşk...

Hâl böyle olunca, ortada, bir KESİN HÜKÜM bulunmaktadır (m.303).
Kolay gelsin...
Old 10-04-2015, 09:10   #7
komini

 
Varsayılan

Cumhur Bey,

Eklediğim kararda da tescil yapılmış. Tescilden sonra kadastro davalarında yolsuz tescil için 10 yıllık bir zamanaşımı süresi süresi öngörülmektedir. Vekaletin kötüye kullanılması neticesinde yapılan yolsuz tescilin üzerinden henüz 10 yıl geçmemiştir...

Kararın kesinleşmesi neticesinde satış vaadi sözleşmesi tescil yapılabilir duruma gelmiştir. Eklediğim Yargıtay kararına ilişkin yorumunuz nedir acaba?
Old 10-04-2015, 09:24   #8
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan komini
Cumhur Bey,

Eklediğim kararda da tescil yapılmış. Tescilden sonra kadastro davalarında yolsuz tescil için 10 yıllık bir zamanaşımı süresi süresi öngörülmektedir. Vekaletin kötüye kullanılması neticesinde yapılan yolsuz tescilin üzerinden henüz 10 yıl geçmemiştir...

Kararın kesinleşmesi neticesinde satış vaadi sözleşmesi tescil yapılabilir duruma gelmiştir. Eklediğim Yargıtay kararına ilişkin yorumunuz nedir acaba?
Sayın Meslektaşım,

Siz satış vaadi alacaklısının-kesinleşmiş kararla hak sahibi 3.kişinin iyiniyetli olmadığını mı iddia ediyorsunuz? Bence artık bunu da ileri süremezsiniz çünkü, aleyhe açılmış bir tescil davası varken kişinin işbirliği içinde olduğunu mahkemede ileri sürmemişsiniz. Bu kişi de nereden çıktı dememişsiniz veya ayrı bir dava ile vekalet sahibi kardeşi ve üçüncü kişiyi dava etmemişsiniz...Tüm davalıların işbirliği içinde olduğu düşünülür.

Tapu iptal ve tescil talepleri için zamanaşımı yok.

Ancak tazminat talepleri için 5 yıllık zamanaşımı var. bu da zararın oluştuğunu bilmekten itibarendir. Olayda en geç 2008. Böylelikle kardeşe tazminat davası açma hakkı da geçmiş durumda.

Diye düşünüyorum.

Saygılarımla,
Old 10-04-2015, 10:26   #9
komini

 
Varsayılan

Sürekli ben de aynı şeyi düşünüyorum. Davayı da dediğim gibi açmamayı uygun bulduğumu kişilere söyledim. Ancak siz davalıların işbirliği içinde olabileceği iddiasıyla davanın reddedileceğini düşünmüşsünüz. Ben de hakim olsam doğrudan böyle düşünürdüm bunu da kabul ediyorum. Ancak bu reddin hukuki dayanağı ne olacak? Kişiler gerçekten işbirliği içinde değillerse? Abi muhakkak işbirliği etmek isteyecektir. Ama kardeşler zaten mağdur. Gerçekten kandırılmışlar.


Sonuçta ferağa icbar davasında hem vekil hem de vekalet verenler aynı avukatla kendilerini temsil ettirmişler. Bu davada kişileri aynı avukat temsil ederken, bu avukat nasıl müvekkillerinden birisi aleyhine vekaletin kötüye kullanıldığı savunmasında bulunabilir ki? Ayrı bir dava (karşı dava) açılması gerektiği muhakkak.

Bu davayı açmak için neden illa ki o davanın görüldüğü tarih işaret edilmekte? O tarihte açılması gerektiğinin dayanağı nedir? Bu durumda kötüniyet iddiasına bir zamanaşımı getirilmiyor mu? Yani kötüniyet iddiası bir yargılama içinde değerlendirilmemiş durumda...
Old 10-04-2015, 10:29   #10
komini

 
Varsayılan

Kötüniyet iddiasının ileri sürülmemesi tescili sağlamış. Bu tescilde hakikatten vekaletin kötüye kullanılması sonucu, bu kötüniyetten haberdar olan kişi lehine yapılmış. Bu tescil bu durumda yolsuz tescil değil midir? Yolsuz tescile itiraz süresi 1 yıl mıdır?
Old 10-04-2015, 13:47   #11
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan komini
...Vaad alacaklısı tapu tecil davası açıyor, bizim müvekkillerin avukatı yalnız zamanaşımından bahsettiği için davayı vaad alacaklısı kazanıyor, tescile karar veriliyor ve 2008de kesinleşiyor. (Tescil hala yapılmamış, gayrimenkul müvekkillerin babası adına kayıtlı)...

Vaad alacaklısının ikame ettiği tapu iptal ve tescil davasında davalıların avukatına "kendi adına asaleten diğerleri adına vekaleten" vekaletname veren (muhtemelen satış yetkisini havi vekaletnamede bu yetki de verilmiştir saikiyle) abi midir? Bu tapu iptal ve tescil davasında vaad borçlusu mirasçılara dava dilekçesi tebligatları usulüne uygun olarak yapılmış mıdır; yoksa örn: tüm tebligatlar abiye mi yapılmış? Kısaca HMK m.375/1-h şartlarının mevcut olup olmadığı hakkında dosyayı incelediniz mi?
Old 10-04-2015, 15:28   #12
komini

 
Varsayılan

Kişiler abilerine olan güvenle beraberce abinin tuttuğu bir avukata gidip vekalet vermişler. Dolayısıyla dava vekil ile takip edilmiştir. Ancak bu vekilin müvekkillerinden birisi aleyhine beyan vermesini bekleyemeyiz haliyle... (Menfaat çatışması) Kişilerin bu davayı açma güçleri de bulunmamakta. Olayı çok düşündüm. Mantığa uymadığından, ilgili tarihlerde de maddi durumları iyi olmadığından belki abilerinin bulduğu avukata güvenip işlem yapmaktan başka çareleri yoktu... Belki avukat ücretini de abi ödedi. Neden karşı dava açmadılar diye düşünürken, karşı dava için ödemeleri gereken harcı bulamamış olabilecekleri aklıma geldi. Çünkü el değiştiren arsa fazlaca kıymetliymiş. Bugün de o harcı ödeme imkanları olacağını zannetmiyorum. Ama vekaletin kötüye kullanıldığını ileri sürme haklarını ne zaman hangi hukuki dayanakla yitirmiş olduklarını kafamda net olarak oturtamadım.
Old 10-04-2015, 17:08   #13
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Ama vekaletin kötüye kullanıldığını ileri sürme haklarını ne zaman hangi hukuki dayanakla yitirmiş olduklarını kafamda net olarak oturtamadım.
Sayın Meslektaşım,

1998 senesinden beri bu taşınmazda kim oturuyor? Ve müvekkilleriniz taşınmazla ilgili vergi,harç ödemişler mi? Babaları adına vs..Satışı bilebilecek durumdalar mı?

Yani eğer davacı olacaklar, bu satıştan haberdarlarsa ve uzunca bir süre ses çıkarmamışlarsa, satışa onay verdikleri kabul edilir.

Öte yandan, satışı en geç satış vaadine yönelik dava açıldığı zaman öğrendiklerinden ve vekalet aktinin kötüye kullanıldığı ve işbirliği iddiasında bulunmadıklarından mahkemece iddialarında samimi olmadıkları kabul edilecektir.

Özetle: Vekilin, üçüncü kişi ile yaptığı sözleşmenin iptali ve tapu iptal tescil davasının kabulü için, davacının da iyiniyetli, zımni kabul anlamına gelebilecek davranışlardan kaçınması ve hayatın olağan akışına uygun davranması beklenir. Kimse hakkını kötüye kullanamaz. Bunun için ayrıca bir kanun maddesi aramaya gerek olmadığını düşünüyorum.
Old 10-04-2015, 17:47   #14
komini

 
Varsayılan

Müvekkillere her zaman güvenerek hareket etmiyoruz haliyle. Çok defa yalanla karşılaşıyoruz. Az evvel öğrendiğim kadarıyla, 1998 yılından sonra tapu babaları üzerine geçince vergileri ödenmiş. Abileri aynı yıl bunlardan vekaleti aldıktan 3 gün sonra bir başka notere giderek satış vaadini yapmış. Vaad alacaklısı ise 2002 yılında davayı açmış. Davalıların avukatları ise zamanaşımı defiyle davanın reddini istemiş.

2008 yılında vaad alacaklısı lehine tescil kararı kesinleşmiş. Ancak dava esnasında konan tedbir nedeniyle tapu hala eski malik üzerinde görünmekte. Vaad alacaklısı uyanık bir adam, kendi borçlularından mal kaçırmak amacıyla tapuyu üzerine geçirmiyor. Haliyle her iki taraf da vergi ödememiştir bu durumda.
Abi ile vaad alacaklısı ise, bugün dahi birlikte paslaşarak emlak işi yapmakta. Halihazırda abi müşteri buluyor, vaad alacaklısı gayrimenkulleri satıyor yahut kiralıyor... Gayrimenkulü de, bizim adamların babasının üzerinde tutmaya devam ediyorlar. Ben burda hakkın kullanılmasında kötüniyetten ziyade, orta zekada kişilerin varlığından şüpheye düştüm...
Old 10-04-2015, 17:56   #15
komini

 
Varsayılan

Bu durumda Yargıtay'a göre vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davalarda kural olarak zamanaşımı söz konusu olamaz iken, kişiler davranışları ile bu vekaletin kötüye kullanılmasını zımnen kabul ettikleri tarih itibarıyla zamanaşımı uygulanmalıdır diyoruz?
Old 11-04-2015, 12:40   #16
cengizhan

 
Varsayılan Vekaletin kötüye kullanılması

vekaletin kötüye kullanılması davaları her hangi bir zamanaşımına tabi değildir. Her zaman dava açılabilir. Vekaletin kötüye kullanıldığı ve vekil ile alıcının el ve işbirliği içerisinde hareket ettiği tanık dahil her türlü delil ile kanıtlanabilir. Satış bedelinin çok düşük olması ve alıcının bu durumu bile bile taşınmazı satın alması kötü niyetine karinedir. Ayrıca alıcı ile vekilin yakın akraba olması iş ilişkilerinin olması yakın arkadaş olmaları aynı köyden olmaları yani taşınmazın durumunu bilebilecek durumda olması kötü niyetli olduğunun göstergesidir.
Gelelim açılacak davanın kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağına. Kesin hüküm olabilmesi için her iki davanın tarafları konusu ve hukuki sebebinin aynı olması gerekir. Önceki davada satış vaadi sözleşmesine dayanan iptal tescil davası iken sonraki davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayanılacağından kesin hüküm olmayacaktır. Sonraki davada vekil abi ile alıcı hasım gösterilerek dava açılmalıdır. Mülkiyet her ne kadar muris üzerinde görülse dahi önceki ferağa icbar davası ile hükmen mülkiyet alıcıya geçmiştir. TMK 702 maddesine göre hükmen kazanma tapu dışı yolla kazanma yollarından biridir. Şahsi kanaatim dava açın rayiç bedelin çok altında satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiş ise davayı kazanma ihtimaliniz çok yüksek.
Old 11-04-2015, 12:41   #17
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yargıtay 1 HD, 2002/3644-4274 E-K
...Somut olaya gelince; miras bırakan Ö____'in karısı D____'ye 26.6.1987 tarihli vekalet verdiği, adı geçen kişinin 29.6.1987 tarihinde 700.000 TL bedel ile diğer davalıya satış vaadinde bulunduğu, adı geçen davalının Karapınar Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/30 esas 1999/126 karar sayılı dosya ile cebri tescil davası açtığı ve lehine sonuçlanan bu dava sonunda taşınmazın davalı H____ üzerine tescil edildiği, davacılardan N____'ın Karapınar Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/194 esas, 1998/146 karar sayılı dava dosyası ile miras bırakanın vekalet verdiği sırada ehliyetsiz olduğundan bahisle satış vaadi sözleşmesinin iptalini istediği, bu davanın da reddedilip kesinleştiği sabittir. Hemen belirtmek gerekir ki, önceki davalar ile eldeki davanın sebepleri farklı olduğundan kesin hükümden söz edilemez. Ayrıca vekalet akdinin kötüye kullanılması sebebine dayalı iptal ve tescil davalarında zamanaşımı uygulanmaz.

Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, vekalet akdinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı yönünde tüm delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi, dava konusu taşınmazın satış vaadi tarihindeki gerçek bedelinin uzman bilirkişiler aracılığı ile tesbit edilmesi gerekirken "Taraflar arasında görülen satış vaadinin iptali davasında vekaletname ve buna dayalı satış vaadi sözleşmesi tartışılmış, bunların geçerliliği hüküm altına alınmıştır. Daha sonra görülen cebri tescil davasında da aynı iddialar tartışılmış ve satış vaadi lehdarı adına tesciline karar verilmiştir. Buna göre vekaletname geçerli olup, buna dayanarak yapılan satış vaadi de geçerlidir. Bu davalar sırasında taşınmazın düşük bedelle satıldığı iddiası Ö____ mirasçılarınca ileri sürülmemiştir. Satıştan 14 yıl sonra geçerli kılınan vekalet ve satış vaadi sözleşmesi karşısında bu sefer de bedelde düşüklük iddiasının ileri sürülmesi doğru değildir. Tapu tutanakları, sözleşmeler açık olduğuna göre mirasçıların iddiası zamanaşımına uğramıştır. Vekaletname ve satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği yönünden kesin hüküm bulunduğu bedelde düşüklük suretiyle vekaletin kötüye kullanılması iddiası yönünden zamanaşımı" geçtiği gerekçeleri ile davanın reddedilmesi doğru değildir...

Kararın tamamı için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=16167
Old 11-04-2015, 16:12   #18
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan komini
Bu durumda Yargıtay'a göre vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davalarda kural olarak zamanaşımı söz konusu olamaz iken, kişiler davranışları ile bu vekaletin kötüye kullanılmasını zımnen kabul ettikleri tarih itibarıyla zamanaşımı uygulanmalıdır diyoruz?



Sayın Meslektaşım,

Ben davanın zamanaşımı ya da kesin hüküm sebebiyle değil; geçersiz satışa murislerin zaman içinde onay verdiklerini, satışı bildikleri halde, iş birliği iddiasında bulunmayarak, zımni kabulleri olduğu ve bu sebeple de davada, hakkın kötüye kullanılması mümkün olamayacağından talebin reddedileceğini ön görüyorum.
Alıntı:
I. DÜRÜST DAVRANMA MADDE 2. Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

Ancak, Sayın Av.Nevra Öksüz tarafından eklenen Yargıtay kararında davacıların daha önce bir dava sebebiyle bildikleri satışa ses çıkarmamaları ve vekaletin kötüye kullanıldığını o vakit ileri sürmemeleri aleyhlerine yorumlanmamış...

Vekaletin kötüye kullanılması kanıtlanıyorsa yani vekalet alanın 3. kişi ile iş birliği içinde olduğu kanıtlanmışsa davanın kabulüne karar ver gibi...bir sonuca ulaşmış.

Bana çok mantıklı gelmeyen ama sizin işinize yarayacak bir karar.

Kolay gelsin,
Old 12-04-2015, 21:42   #19
cengizhan

 
Varsayılan vekaletin kötüye kullanılması

Değerli meslektaşım,
Her davada inceleme o davaya hasren yapılır. Cebri tescil davasında usulüne uygun düzenlenmiş gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi varmı yokmu sadece ona bakılır. Mahkemede baktı eksiklik yok davayı kabul etti. Vekalet görevinin kötüye kullanılması davasında ileri sürülen husus ilk davadan tamamen farklı. Şeklen noterden düzenlenmiş vekalet var ancak vekil kendisine verilen yetkiyi kötüye kullandımı kullanmadımı. Alıcı bunu biliyormu bilmiyormu. Vekilin asili zararlandırma kastı ile hareket ettiği kanıtlanır, alıcıda bunu biliyorsa yani kötü niyetli ise el ve işbirliği kabul edilir tapu iptal edilir. Burada zaman aşımı yoktur. İlk davada bunu dile getirmeme sözleşmeye zımni onay olarak kabul edilemez.Dile getirmedi diye zamanaşımı icat edip işlemeye o zaman başladı diyemeyiz.Nevra Hanım'ın eklediği içtihat tamamen doğru ve yerinde bir içtihad. Ayrıca TMK 2. madde kapsamında iyi niyet bakımından da somut olaya baktığımızda milyonlarca lira değerinde bir taşınmazı 3 kuruşa alan kişinin neresi iyi niyetli. Herkese saygılar.
Old 13-04-2015, 08:55   #20
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Vaad alacaklısının açtığı dâva, bir cebri tescil dâvası değil midir? Anılan dâvada taraf teşkil edilip, mülkiyetin kime ait olduğunun tesbit ve tesciline karar verilmemiş midir?
Bu karar da kesinleşmemiş midir? Kesin bir hükmün, nasıl ortadan kaldırılacağı sebepleri ise, bellidir.
Kolay gelsin...
Old 13-04-2015, 14:22   #21
komini

 
Varsayılan

O karar satış vaadi sözleşmesi sebebiyle ferağa icbar davasıydı. Yani satış vaadi sebebiyle tescil yapıldı. Cengizhan bey bu hususu net şekilde yorumlamış. Nevra Hanım'ın sunduğu Yargıtay kararı da oldukça net. Bu konudaki tüm sorularımı yanıtlıyor. Ancak, bu dava gayrimenkul değeri üzerinden harca tabi değil mi... Bu adamların ödemesi gereken harç miktarı çok yüksek çıkacak gibi bu durumda... Adli yardım talepleri ve tedbir taleplerinin kabul edilmesi halinde bu kararlar değerlendirilebilecek
Old 13-04-2015, 23:37   #22
komini

 
Varsayılan

Konu ile ilgili Yargıtay kararlarını sunan ve değerli yorumlarıyla bana yardımcı olan tüm meslektaşlarıma teşekkür ederim...
Bundan sonrasında ise, vekaleti kötüye kullanan kişi ile ticari ilişki içinde bulunan, vekilin borçlarına karşılık diğerlerinin hisselerini güzelce üzerine alan bu 3. şahsın, vekaletin kötüye kullanıldığını bilerek işlemi yaptığını ispat etmem lazım...
Bir de harç meselesi var tabi, adi yardım talebi kabul edilmezse bu arsayla ilgili vatandaşların ellerinde sadece hayalleri kalacak
Old 14-04-2015, 17:42   #23
komini

 
Varsayılan

Konu ile ilgili bir gözüme henüz çarpan birkaç ayrıntı daha oldu. Fikirlerinizi rica ediyorum. Bu satış vaadi sözleşmesi 1997 yılında 500.000.000 TL olarak yapılmış. Sadece 5 yıl sonrasına ilişkin 2004 tarihli mahkeme kararını incelediğimde, doğan vekalet ücreti dahi sadece 521.999.880 TL (arsanın satış değerinden fazla) yapılan yargılama gideri ise 383.620.000 TL. Bu arsanın 500.000.000 TL olması mümkün mü?
Old 14-04-2015, 23:05   #24
cengizhan

 
Varsayılan Adli yardım,

Değerli meslektaşım,
Adli yardım sizinde bildiğiniz gibi HMK 334 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Adli yardım talebinizi dava dilekçesi ile birlikte talep edin. Dilekçenize müvekkillerinizin fakir olduğuna ve geçimini temin etmekte zorlandığına dair muhtarlıktan alacağınız ilmuhaber yeterli olacaktır. Müvekkilleriniz asgari ücretle çalışıyorsa buna ilişkin bordroyuda ekleyin. Bir sorun olacağını zannetmiyorum. Yargıtaydan istenen adli yardım taleplerinde muhtardan alınan fakirlik ilmuhaberi yeterli görülüyor. Başarılar dilerim.
Old 14-04-2015, 23:09   #25
cengizhan

 
Varsayılan

Kötü niyeti ispat oldukça kolay olacak. Bir defa gerçek bedelin çok altında satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiş. Satın alan alıcının hükmen tescile karar verilmesine rağmen taşınmazı kullanmak için hiç bir teşebbüsünün olmaması müvekkillerinizi tahliye ettirmek için hiç bir çabası olmaması, bundan ayrı müvekkillerinizden kira yada ecrimisil istememiş olması kötü niyetli olduğunu gösterir. Tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilirsiniz. Başarılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vekaletin kötüye kullanılması ex lege Meslektaşların Soruları 4 11-04-2015 12:50
Vekaletin kötüye kullanılması Avukat SENA Meslektaşların Soruları 1 15-10-2014 16:42
vekaletin kötüye kullanılması - satış vaadi sözleşmesi denizizm Meslektaşların Soruları 2 15-06-2010 10:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05811596 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.