02-05-2008, 22:18 | #1 |
|
301'den Tavşan Yapmak
301’DEN TAVŞAN YAPMAK
Türk Ceza Kanunu’nun durup dururken ünlü olan 301. maddesi değişti. En önemli değişiklik, artık bu maddeden dolayı soruşturma yapılmasının Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlı hale getirilmesi. Ayrıca maddedeki “Türklüğü” sözcüğü yerine “Türk milletini” ibaresi, “Cumhuriyeti” sözcüğü yerine de “Türkiye Cumhuriyeti Devletini” ifadesi konuldu. 6 aydan 3 yıla kadar olan ceza miktarının üst sınırı da 2 yıla indirildi. Şimdi değişiklik üzerine biraz karalama yapalım: Bu maddeden soruşturma yapılmasının Adalet Bakanlığı’nın iznine bırakılması ise son derece hatalı ve sakıncalıdır. Neden mi? Örnek verelim: Diyelim ki, Ahmet ve Mehmet, kelimesi kelimesine aynı sözleri söylediler ve sözlerin bu madde kapsamında suç olabileceği düşüncesiyle soruşturma izni istendi. Adalet Bakanlığı Ahmet için soruşturmaya izin verip, Mehmet için vermezse ne olacak? Daha da vahim bir örnekle devam edelim. Bir Türk vatandaşı ile ABD vatandaşı (ya da herhangi bir AB ülkesinin vatandaşı da olabilir) yine aynı sözcükleri (farklı ya da aynı dilde) yazdılar ya da söylediler. Bu kişiler hakkında soruşturma izni istendiğinde Adalet Bakanlığı Türk vatandaşı için soruşturmaya izin verip, diğeri için vermezse ne olacak? Bir başka örneğimiz de şöyle olsun: Bir kişinin söylediği ya da yazdığı sözler nedeniyle Bakanlıkça soruşturma izni verilmiş ve o kişi maddeye göre suçlu bulunup cezalandırılmış olsun. Birkaç yıl sonra, Bakan değiştiğinde aynı sözleri söyleyen ya da yazan bir başka kişi hakkında ise bu kez soruşturma izni verilmezse, adalet bunun neresinde? Ayrıca, Adalet Bakanlığı’nın başı Adalet Bakanı’dır ve Bakan, siyasi bir kişidir. Bakan’ın bir yakını ya da aynı partiden bir kişi için soruşturma izni istendiğinde ne olacak? Maddenin eski halinde de bulunan “Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” hükmü varken, bu maddede soruşturma izni konusunda değişikliğe gidilmesi ne kadar doğru ve ne kadar “bizim için”dir? Daha üçüncü yılı dolmadan Türk Ceza Kanunu'nda bu kadar çok değişikliğe gidilmesinin olumsuzluğu (bu, bir başka yazının konusudur) bir yana, “ısrarlı ısrarlar” (!) üzerine 301. maddenin de değiştirilmesini anlayamıyorum. Küçükken 62'den nasıl tavşan yapıldığını da anlayamazdım zaten! Av.Cengiz Aladağ 02.05.2008 |
02-05-2008, 23:53 | #2 |
|
Adalet Bakanına soruşturma izni verilmesi konusundaki endişelerinizi genel anlamda yersiz buluyorum. Tabiki eleştirilebilir ve daha iyi bir yöntem önerilebilir. Ancak eski Ceza Kanunu döneminde de bu suçlarda soruşturma izni Adalet Bakanında idi.
Benim asıl dikkatimi çeken 301'in durup dururken ünlü olduğu yönündeki düşünceniz. 301'inci maddenin durup duruken gündeme gelmediğini, Avrupa Birliği'ne katılım sürecinin, PKK terörünün, uluslararası alanda yıllardır izlenen kalıplaşmış stratejilerin getirdiği yük ve açmazların, küreselleşme ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin sonucu toplumun demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi konularda büyük bir değişim içinde olduğunu, toplumsal tabuların yıkılmaya başladığını, insanların sorgulamaya daha eğilimli olduklarını ve bu nedenle 301 ve benzeri tartışmaların gündeme geldiğini, bunun da kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Yakın zamanlarda "yargı bağımsızlığının olmadığını" söyleyen Savcı yargı organlarını aşağıladığı için cezalandırılıp görevinden ihraç edilirken, vicdanı ile cüzdanı arasında sıkıştığını söyleyenler, Ankarada büyük salonlarda alkışlanıyorlardı. Aceba hangisi daha aşağılayıcıydı? TESEV'in araştırmasını hepimiz biliyoruz. Adaleti, hakkı, hukuku, güçlü devlet karşısında zayıf vatandaşı koruması gerekenler, devleti korumakla kendilerini sorumlu tutuyorlar. Bir Vali "hiç kimse devletten hesap soramaz" diye vatandaşı azarlıyor. Ve bu noktada da eski alışkanlıklar ve uygulayıcıları topluma dar geliyor ve gündeme oturuyorlar. |
03-05-2008, 00:11 | #3 |
|
Bir gerçeği tespit etmet gerekiyor, TCK 301 yüzünden çok kafamız ağrıdı.Orhan Pamuk, Elif Şafak gibi dünyaca tanınmış Türk yazarlar bu maddelerden yargılandı, Hrant Dink bu maddeden dolayı yargılandı, ceza aldı, cezası kesinleşti. Belki bu şahıslar yargılanmasaydı, bu madde bu kadar gündemde olmayacaktı. Düşünün ki, Türkiye'nin en önemli 2-3 kalemi bu maddelerden yargılanıyor, Avrupa , tüm dünya o an sizi izliyor, dünyanın vitrinindesiniz, tv kameraları , dünyaca ünlü tüm ajanslar bu yargılama safahatını kaydediyor ve ajanslardan bu yazarlara yumurta atılmasını, linçe hazırlanmış büyük bir kalabalık gösterime giriyor ve Türkiye'nin itibarı iki paralık oluyor, bunları iyi düşünmek lazım. Bizler gerçekten güçlü bir Türkiye istiyorsak bu tip sahnelerle karşılaşmamalıyız, ülkemizde fikir adamlarının yargılanması iyi gözükmüyor.
Yeni düzenlemenin faydalı olacağını düşünüyorum, dava açılabilmesi için Adalet Bakanlığından izin alınması, bu tür davaları oldukça azaltacaktır. Zira siyasi sorumluluk sahibi olanlar , bu tür konularda daha hassas olacaktır. Aslında gönül ister ki, hiç bir suçta soruşturma yapılması için izin alınmasın, fakat bu tür suçlarda ülkemizin değerli kalemlerini sanık sandelyesine oturma tehlikesiyle baş başa bırakmak da yanlış olur.Belki, Yargıtay Hrant Dink hakkında olumlu bir karar verseydi, böyle bir düzenlemeye gerek olmayabilecekti fakat, Hrant Dink'in mahkum olması, C. Savcılarını dava açmaya mecbur bırakmıştır. Yeni düzenlemenin getirdiği en büyük değişiklik izin meselesi ve cezanın 2 yıla kadar indirilmesi. Ayrıca bu cezada öngörülen nitelikli hallerin kaldırılması. Bunların olumlu olduğunu düşünüyorum. |
05-05-2008, 16:25 | #4 |
|
TCk 301. maddenin tek savcısı Adalet bakanı oldu.
Yargılayacak olanlar ise aynı bakanlığa bağlı hakimler... Hukuku; "Aynı konuda farklı senaryolara cevap vermek " olarak yorumlarsak; Ya Adalet bakanı Tck 301' e aykırı eylemde bulunursa?... "Kişi kendi aleyhine cezai müeyyide getirebilecek beyanda bulunmaya zorlanabilir mi ? Ya da dava açmaya? Çok komik oldu değil mi ? Bence de ama 301 zaten trajikomik sonuçlar doğurmaya başlayacak gibi görünüyor. Düşündüm ve yazdım. Bu konuda Sayın BaharB'nin dediği gibi belki de " Topluma dar geliyorum!" Bu biraz da toplumu "Hangi Toplum " olarak görmek istediğim ile alakalı olmalı! Ben hiç 62'den tavşan olabileceğini bilmiyordum.Nasıl oluyor? Siz yine şanslısınız Sayın Aladağ... Saygılarımla.. |
05-05-2008, 19:07 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Dülger; Anayasamızda Milletvekilleri ve Milletvekili olmayan Bakanlar için "yasama dokunulmazlığı" bulunduğuna göre, bence bu yönüyle komik olan bir şey yok. Ayrıca mesajınızı düzelttiğiniz için teşekkür ederim. |
06-05-2008, 08:35 | #6 |
|
Sayın BaharB,
Ben oldum olası sözlere fazla kilitlenen bir insan olmadım.Anlatmak istediğimi ve aslında TCK 'nunda bir maddenin bir kişinin düşünce yapısına tabi kılmanın gerçekten bir ülke için ne denli garip sonuçlar doğurabileceğini düşündürmesi açısından anlattığımı düşünüyorum. Yine mesajımı değiştirmiş olduğum gerçeği karşısında,bu mesajı hiç görmeyenler gözönüne alındığında kinayeli bir tarzda neden teşekkür edildiğini de anlayabilmiş değilim. Ben olduğum gibiyim.Düşüncem eleştirilebilir.Bu düşünceye karşı tezler-olaylar-yorumlar getirilebilir.Ancak bir düşünceden ötürü üstelik tüm siteye mal etmediğim bir düşünceden ötürü, yani "mesajımda sildiğim bir bölüm sebebiyle teşekkür almamı " samimiyetsiz bir yaklaşım olarak değerlendirdim. "Ben samimi olmak zorunda değilim !" derseniz tabiki siz de haklısınız. Ama ben hala 62' den nasıl tavşan yapıldığını merak ediyorum.TCK 301'den nasıl yapıldığını ise Sn.Aladağ zaten anlattı.Ben de kendisine katılıyorum. Bana göre,forumdaki sorular "Kırpılıp yıldız yapmak için değil,kırpılanları birleştirilip ay yapmak için " cevaplanmalı. Teşekkür ve Saygılarımla |
06-05-2008, 11:33 | #7 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın BaharB, yazdıklarınızı inanın anlayamadım. Beni aydınlatırsanız sevinirim.
1-
2-
3-
4-
"Durup duruken ünlü olmak" ile "durup dururken gündeme gelmek" aynı şey midir sizce? Bence değildir. Bu nedenle yazımda ilk ibare kullanılmıştır. Kaldı ki, yazıda eleştirilen "soruşturma izninin Adalet Bakanlığına verilmesi" hususudur; bu durum insan haklarına, eşitlik ilkesine vb. ne kadar uygundur? 5-
Yazdıklarınızın bu kısmının TCK 301 değişikliği ile ne ilgisi olduğunu hiç anlayamadım, özür dilerim. "Aceba" açıklayabilir misiniz? |
06-05-2008, 11:44 | #8 |
|
Daha öğrenciyim ama benim anlayamadığım bir nokta var: adalet bakanı siyasi bir kişi olduğuna göre soruşturma izni niçin ona veriliyor? Sn. Aladağ'ın da belirttiği gibi kendi partisinden birine de soruşturma açacak mı adalet bakanı??
|
06-05-2008, 11:47 | #9 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Alp_aslan, sizin yazdıklarınızda da aklıma takılan noktalar var.
1-
Yazdıklarınızı okuduğumda "yasaların kişilere göre yapılması gerektiği", "dışarıdan iyi görünmüyorsa" değiştirilmesi gerektiği gibi sonuçlar çıkardım ama emin olamadım. Yasalar, "dünya bizi izliyor" diye mi yapılmalı ya da değişmeli, ülkemizde insanlar daha özgür, daha güvende, daha mutlu, daha...vb. olsun diye mi? 2-
Adalet Bakanlığı sizin hakkınızda soruşturma izni verdiği, sizinle aynı sözleri tekrarlayan başka biri (diyelim ki o ünlü kalemlerden biri) hakkında vermediğinde de yeni düzenlemenin faydalı olduğunu düşünecek misiniz? 3-
Koyulaştırıp altını çizdiğim kısmı hiç anlayamadım. Cumhuriyet Savcısı dava açmasa zaten yargılama yapılması ve sonuçta mahkumiyet kararı verilmesi sözkonusu olamaz. Yine bu kısımda, belirli bir kişi hakkında Yargıtay'ın verdiği kararı yasa değişikliğinin gerekçesi olarak görmenizi de anlayamıyorum. |
06-05-2008, 12:00 | #10 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Dülger,
demişsiniz. Teknik anlamda Adalet Bakanı'nın savcı olduğunu iddia etmediğinizi anlıyorum. Ancak hakimlerin Adalet Bakanlığı'na "bağlı" olma durumlarını belirtirken neyi kastettiğinizi anlayamadım. Bu bağlılık, Hakimler ve Savcılar Kanunu'ndaki özlük işleri bakımından bağlı olma durumu mu, yoksa yıllardır eleştirilen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda Adalet Bakanı ve müsteşarın üye olması ile mi ilgili?
Bu hususta sayın BaharB'nin açıklaması yerindedir; dokunulmazlığı kaldırılana dek Adalet Bakanı hakkında soruşturma izni istenemeyeceğinden, izin verilmesi/verilmemesi durumu da sözkonusu olamayacaktır. Ancak ya dokunulmazlığı kaldırılırsa? Ya da yazımda verdiğim örnekte olduğu gibi, Bakan değil de bir yakını için soruşturma izni istenirse sakıncalı bir durum ortaya çıkacaktır. |
06-05-2008, 13:53 | #11 |
|
Bu kadar tartışmak yerine, bu maddenin temelli kaldırılması gerektiğini söylemek daha doğru olmaz mı? Herşeyin düşünülebildiği ve herşeyin konuşulabildiği bir ülkede yaşamak çok mu zor? Soruşturma Adalet bakanının iznine tabi oldu da, düşünceye özgürlük mü geldi? Son iki dönem adalet bakanlarımızın özgürlükler konusundaki beyanlarını hatırlayan var mı?
"her alçağın son sığınağı vatanseverliktir" Bernard Shaw |
06-05-2008, 15:08 | #12 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Özgürlüğü hiç sınırlandırmazsanız kimse özgür olamaz. 301. maddenin değişiklikle kabul edilen (henüz yürürlüğe girmeyen) maddesi şu şekilde:
Sayın cizre, yukarıdaki yazım maddenin son fıkrasını eleştirmektedir. Sizin bu maddede eleştirdiğiniz yönler nelerdir? Maddenin tümden kaldırılması neden daha doğru olacaktır? |
06-05-2008, 17:17 | #13 |
|
Alıntı yapmayı hala beceremediğimi İE.
Bu nedenle Sayın Aladağ'ın haklı eleştirisine düz yazı ile cevap vermek zorunda kaldım. Sayın Aladağ, Hakimler ve Savcıların aslen Adalet Bakanlığı'na bağlı olduğu beyanım,müsteşar ve Adalet Bakanı'nın HSYK üyesi olması ve tüm özlük işlerinin bakanlığın yetkisinde bulunması olarak bütün halinde değerlendirilmelidir. Tayin ve terfi açısından dahi hakimler ve savcıları, Adalet Bakanlığı bünyesinden ayırmadan ve yine HSYK 'da Adalet Bakanlığı'nın gücünü ortadan kaldırmadan tam anlamıyla özgür,bağımsız ve bana kalırsa bir o kadar da tarafsız olamayacaklarını düşünüyorum. İktidarın gücü,bugüne kadar uygulamaları sebebiyle pek çok hakim ve savcının tayinine,sürülmesine ve hatta meslekten uzaklaştırımasına sebeb olmuştur. İktidarın gücünü temsil eden bir bakanın (bu örnekler tamamen soyut olup en uç uygulamalara yöneliktir.Aslında yöneticilere güven ülkemizde yerleşmiş olsa,Adalet Bakanı'nın uygulamaları o kadar önemli olmazdı.) keyfi olabilecek uygulamalarına bir kanun maddesi ön ayak olmamalıydı. Yine ayrıntılı ifade etmemem sesebiyle oluşan bir başka yanlış anlamayı düzeltmek gerekirse; Adalet bakanının TCK 301 maddesine aykırı beyanları "Dokunulmazlık zırhı " olduğu sürece cezalandırılamayacak olduğu açıktır.TBMM'nde dokunulmazlığın kaldırılması yönünde yapılacak bir oylama sonucunda ve dokunulmazlık kaldırıldığında (!) ne olacaktır? Vs.Vs..... Kanunun yeni metni "İçime sinmemiştir" ..Kanun koyucuların takdirine ise normal vatandaş olarak sadece eleştiri hakkımı kullanabilirim. Ancak uygulandığı için bu kadar eleştirilen bir kanun, önümüzdeki günlerde yanlış uygulandığı için eleştirilmeye devam edecektir,diye düşünüyorum. Saygılarımla |
06-05-2008, 22:27 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Dülger; Yanlış anlaşıldığım için çok üzgünüm. Ben sadece, önce yazıp daha sonra da sildiklerinizin, "Vatanı milleti kimin daha çok sevdiği" gibi artık iyice anlamsızlaşan ve hukuk dışı bir tartışmaya sebep olabileceğini, üstelikte bu tartışmanın benim yazdıklarım üzerinden yürüyebileceğini ve düzeltmenizi bu nedenle olumlu bulduğumu ifade etmeye çalışmıştım. |
07-05-2008, 13:49 | #15 |
|
Sayın Aladağ;
1. "Hatalı ve sakıncalı" bulduğunuz bir yasal düzenlemeye yönelik eleştirilerinizi ve “Adalet bunun neresinde?” sızlanmanızı "endişe" olarak değerlendirmişim. 2. Eleştirilerinizi / endişelerinizi yersiz bulmakla beraber, madde kapsamındaki eylemlerin soruşturulmasının izne tabi olmasının gerekli ve pratik bir yöntem olduğunu ancak, Adalet Bakanına yetki verilmesi şeklindeki düzenlemeye farklı eleştiriler getirilebileceğini düşünüyorum. Örneğin düzenleme, yargı organlarının çalışmasına siyasi müdahale olarak değerlendirilebilir ve bu başlık altında tartışılabilir. 3. Eski Ceza Kanunu döneminde, soruşturma izninin Adalet Bakanında olmasına rağmen, sizin getirdiğiniz eleştirileri haklı çıkaracak bir uygulama sorunu hatırlamıyorum. Bunu sizin eleştirilerinizi yersiz bulmama bir dayanak olarak göstermişim. Aynı şekilde, Avukatlar hakkında yapılacak cezai soruşturmalar da Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır ve bundan kaynaklanan bir insan hakları ihlali veya eşitlik tartışmasına ben rastlamadım. 4.Bence, "durup dururken ünlü olmak" ile "durup dururken gündeme gelmek" ifadeleri, anlatılmak istenen bakımından aşağı yukarı aynı anlama gelir. Soruşturma yetkisinin Adalet Bakanında olmasında ise insan hakları ve eşitlik ilkesi bakımından herhangi bir aykırılık göremiyorum. Sizce varsa bunları gösterebilir ve beni ikna edebilirsiniz. Ancak sizin yazınızda insan hakları yönünden bir irdeleme göremedim. Aynı veya benzer olaylarda, Adalet Bakanı tarafından izin verilmesi veya verilmemesi nedeniyle farklı hukuki sonuçların ortaya çıkmasını bir eşitlik veya adalet sorunu olarak görüyorsanız, bu eşitsizlik için Adalet Bakanına gerek yok ki. Mahkemeler de aynı veya benzer konularda farklı kararlar verebilirler. Hatta aynı mahkeme veya hakim dahi zaman içinde bunu yapabilir. Ve bu kötü bir şey değildir. 5. Alıntı yaptığınız yazımın “301 değişikliği” ile bir ilgisi olmadığını o yazının başında söylemiştim zaten. Endişelerinize / "hatalı ve sakıncalı bulduğunuz" hususlara katılmamış, ancak 301.maddenin durup dururken ünlü olduğu yönündeki düşüncenizin dikkatimi çektiğini söylemiş ve bunun üzerine düşüncelerimi aktarmıştım. Bu düşüncelerim açtığınız konu ile ilgilidir. Çünkü; 301'in durup dururken ünlü olduğu, değişikliğin ne kadar bizim için olduğu ve değişikliğin ısrarlı ısrarlar üzerine yapıldığı şeklindeki ifadeleriniz değişikliğin hukuki boyutuyla ilgili değildir ve açtığınız konunun yan unsurudur. Buna karşılık olarak benim söylemek istediklerim ise özetle şu idi: Sorun uygulanmadan kaynaklanmaktadır ve bu nedenle 301. madde kamuoyunun gündemine gelerek tartışılmakta ve yeniden düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Son olarak şunu da söylemem gerekir ki mesajınızda "acaba" yerine "aceba" yazmış olmama dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim. Bu konu başlığı altında yazdıklarınız arasında en çok yararlandığım husus bu oldu. |
07-05-2008, 15:27 | #16 |
|
Ben maddenin tümden kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü düşüncede özgürlük demokrasinin ve insan haklarının en temel gereğidir. Ülkemizde "demokrasi" ve insan hakları" kelimeleri öyle uyuşmayan yerlerde, öyle yakışmayan ağızlarda dillendirilir oldu ki, içi boşaltıldı. Ama gerçek demokrasilerde düşünceye kısıtlama gelmemeli. Şiddet eylemi ile düşünce açıklamasını birbirirnden ayırmak lazım. Elbette şiddeti çağıran, şiddeti kışkırtan açıklamalar cezalandırılmalıdır. Ama uygulamada, aykırı her düşünce bu maddeye sokulup cezalandırılabilmektedir. Maddenin değiştirilmiş olması kafalardaki bu saplantıyı değiştirecek mi? Ayrıca ben içerik olarak bir değişiklik de göremedim. Adalet Bakanının izni, aykırı düşünenlere bir güvence midir?
|
08-05-2008, 00:16 | #17 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın BaharB,
Öncelikle yanıtınız için teşekkür ederim. İlk mesajınızda anlayamadığım birçok düşüncenizi anlamış oldum böylece. Ancak bazı karanlık noktalar hala var.
Merak etmeyiniz, yazımda "endişe" ve "sızlanma" yoktur. Zira ne benim ne de bir müvekkilim hakkında 301'den açılmış dava ya da bu konuda yapılmış bir suç duyurumuz/şikayetimiz yoktur. Eleştiri olduğunu daha önce de söylemiştim ancak nedense ille de başka bir niteleme yapıyorsunuz.
765 sayılı TCK, 1926 yılından 2005'e dek yürürlükte kalmış bir yasa. 79 yıl yürürlükte kalmış bir yasanın uygulanmasında en azından bu konuda (eski TCK 159 ve 160) sorun çıkmadığını bildiğinize göre meslek büyüğümüz olmalısınız. Tecrübeleriniz benim için çok yararlı olacaktır eminim. Bu konuya açıklık getirirseniz sevinirim.
Bu konuda "Allah aşkına, aynı şey mi?" diyeceğim izninizle.
Peki, öyle olsun. TDK sitesine "ünlü" sözcüğü ile "gündemde"nin eşanlamlılar listesine eklenmesi için bir mesaj göndermeli.
Oysa yazımda birçok örnek var.
Mahkeme kararı ile Adalet Bakanı iznini aynı ağırlıkta görmenize, ve eşitsizliği "kötü bir şey değil" şeklinde nitelemenize şaşırdığımı itiraf ediyorum ve bunu en kısa zamanda THS itiraf forumuna yazmayı düşünüyorum.
Yazınızdaki o "o yazının başı"nı gösterebilir misiniz? Ben göremedim.
Bu konudaki düşüncelerimi http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=7388 adresindeki forumda 14. mesajda okuyabilirsiniz. Burada "Hukuk sohbetleri" bölümünde yazdıklarımla, verdiğim adresdeki çalışma grubu forumuna yazdığım mesaj biçim bakımından elbette farklıdır. Saygılarımla. |
08-05-2008, 00:25 | #18 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın cizre, maddenin tümden kaldırılması yönündeki düşüncenizin gerekçeleri eski TCK 141-142 tartışmalarına benziyor. Oysa madde 301 konusunda şiddetin, eski deyimle "cebir unsurunun" bir önemi yoktur. Madde "aşağılama" fiili ile ilgilidir. Bu eylemin de şiddet içer(e)meyeceği açık. Maddedeki değişikliği, eski hali ile kabul edilen halini karşılaştırarak görebilirsiniz. Ceza miktarının yanısına, bazı ibareler değişmiştir. Yazıda eleştirilen, bu değişiklikler değil, soruşturma yapılmasının Adalet Bakanı'nın iznine bağlanması hususudur. Saygılarımla. |
08-05-2008, 11:13 | #19 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Aladağ;
Bu kadar sıkıntılı bir konuyu, eğlenceli bir tartışmaya dönüştürdüğünüz için teşekkür ederim. Buna devam edelim:(Alıntıların tamamının Sayın Cengiz Aladağ'ın yazdıklarından olduğunu belirteyim. Çünkü bir beceriksizliğim sonucu "Yazan"ın kim olduğunu gösteren kısımları çıkmadı )
Meslek büyüğünüz değilim ancak...
Sayın Aladağ; Linkteki düşüncelerinizi merak edip baktığımda daha önce okuduğumu fark ettim. Bence "hakaret" yerine "sövme" kullanılabilir, böylelikle maddeyi tümden kaldırmak seçeneği ile bu günkü çözümsüzlük arasında uygun bir denge kurulmuş, bir çok tarihsel olay gönül rahatlığıyla, herhangi bir ceza tehdidi söz konusu olmaksızın tartışılabilir hale gelmiş olur. Saygılarımı sunarım. |
08-05-2008, 12:13 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Anlamak istememekteki ısrarınızı inanın anlayamıyorum. 301'in tamamen kaldırılması yönündeki düşüncelere katılmıyorum ancak, Sayın cizre (her ne kadar "düşünce özgürlüğü" olarak söz etse de "ifade özgürlüğü"nü kastediyor olmalı) ifade özgürlüğünü bütün olarak ele alıp, "şiddeti çağıran, şiddeti kışkırtan" beyanlar dışında sınırlandırılmaması gerektiğini söylüyor. Bunu yeryüzünde o kadar çok insan söylüyor, o kadar çok mahkeme uyguluyor ki, size neden bu kadar yabancı geldi anlayamadım. Esasen hakaret, sövme gibi fiillerin şiddet içermediği bu nedenle suç olmaktan çıkarılması gerektiği, tazminat sorumluluğunun yeterli olacağı yönünde tartışmalar da giderek yaygınlık kazanıyor. Ancak burada güncel olan çıta, tabi ki AİHS'nin 10 maddesinin 2. fıkrasında getirilen sınırlandırma nedenleridir. Ancak bu nedenler de "özgürlükler sınırsız değildir, sınırlandırmazsak hiç kimse özgür olamaz" mantığıyla değil, özgürlüğün asıl olduğu, sınırlandırmanın ise isnisnai bir demokratik gereklilik olduğunu bilinciyle uygulanmalıdır. Yoksa gelecek nesiller de bizim gibi daha özgürlüğü öğrenmeden, özgürlüklerin sınırlandırılması gerektiğini öğrenmekle işe başlayacaklar. Saygılarımla. |
08-05-2008, 12:46 | #21 |
|
Sayın Bahar B,
Benim anlatmak istediğimi benden daha güzel anlattığınız için teşekkürler...Elbetteki kastedilen ifade özgürlüğüdür. Hoş kafalarının içindekileri beyan etmediği halde, "öyle düşündüğü düşünülerek!" cezalandırılanlar da olmadı mı bu ülkede? "eleştiri" ile "aşağılama" arasındaki sınırı kim çizecek. Tesev'in hakim ve savcılar hakkındaki araştırmasından haberdar olanlar bu konuda umutlu mu acaba? |
08-05-2008, 16:06 | #22 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av. Cengiz Aladağ ;
Tüm sorduğunuz sorulara tüm samimiyetimle “ evet” diyorum. Şöyle ki ; Öncelikle yasalar yapılırken o toplumda yaşayan bireylerin tercihleri, geleceği vs dikkate alınması gerekir. Millet devlet için değil, devlet millet içindir. Kutsal devlet anlayışı bu yüzyılda önemini kaybetmiştir. Araç devlet anlayışının kabul edilmesi gerekir.Günümüzde bir çok devlet de bu anlayıştan kaynağını almaktadır. Bundan 700 yıl kadar önce Şeyh Edibali Osman Bey’e vasiyetinde “ Milleti yaşat ki , devlet yaşasın “ demek suretiyle bugün bile geçerliliğini koruyan anlayışı deklare etmiştir. Evet yasalar insanlara göre yapılmalı , yasalar yapılırken insan unsurunu mutlak surette göze almalıdır. Dünyanın bizi izlemesi güzel, ama bu sadece başarılarımızda geçerli. Ülkemizin geri kalmış Afrika ülkelerinde bile görülmeyen , manzaralar görülmesi bir yurttaş olarak beni üzmektedir. Mustafa Kemal Atatürk , Cumhuriyeti kurarken istikameti muasır medeniyetler olmuştur. Amaç her zaman muasır medeniyetler seviyesine yükselmek olmuştur, O halde Türkiye’nin her anlamda bu çizgiyi yakalaması gerekirken, bu çizgide var olan mevcut durumu da baltalayacak bir takım girişimlere “ bize ne “ demeyi pek doğruyu bulmuyorum. Elbette bir yerde olumsuzluk varsa bu değişmelidir. Kaldı ki, bir hukuk devletinde cezayı verecek olan mahkemelerdir.Yaşanan o süreç bize göstermiştir ki, bu tür davalarda çok fazla provakasyon da olabiliyor ve bazı zamanlarda cezayı 16 yaşlarında yeni yetme , bıyıkları yeni terlemiş bir çocuk da verebiliyor.
Olayı kişiselleştirmek istemiyorum, fakat şunu bilmekte yarar var. Türk Hukukunda ilk kez soruşturmaya izin müessesi getirilmiyor, devlet memurlarının görevleriyle ilgili suçlarında yargılanabilmesi için idari amirinden izin alınması gerekiyor. Zaten bu tür uygulamaları görmekteyiz. Objektif olalım ve bu uygulamaları da eleştirelim. Orada söylediğim gibi bu izin müessesenin tamenen kaldırılması benim de arzumdur .
Cumhuriyet Savcıları dava açmadığı zaman, yani takipsizlik kararı verdiği zaman itiraz edilerek dava açılabilmesi mümkündür. Cumhuriyet Savcılarının vermiş olduğu takipsizlik kararları kesin değildir, itiraz yolu açıktır. Kısaca demek istediğim uygulamada hakim ve savcılarının Yargıtay kararlarının bağlayıcı olarak kabul etmesidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun böyle bir kararı varken , takipsizlik kararı vermek o kadar kolay değil ...Sorumluluk gerektirebilir. |
08-05-2008, 17:33 | #23 |
|
301. maddenin -ve seleflerinin- ülkemizdeki uygulama şekli modern devlete hala geçemediğimizin en açık kanıtı. yasa maddesinin uygulanma şekli ortaçağ zihniyetini aşabilmiş değil.
maddenin kaleme alınış şekli zaten bize bunu göstermiyor mu? uygulamaya baktığımız vakit hakimlerin ve savcıların estirdikleri terörü de görebiliyoruz. bu ülkede düşüncenin tehlikeli sayılmayacağı zamanları ancak çocuklarımız görebilecek galiba. o denli paranoyak olmuşuz ki, sürekli her taraftan saldırı bekliyoruz. ama asıl saldırıyı gözden kaçırıyoruz. 301. maddeden yargılananların bu ülkeye verdikleri zararın, acarlar, cargill veya gökkafesin yapılmasına izin verenlerin verdiği zarardan daha fazla olduğunu kim iddia edebilir ki? kıyameti yanlış yerden kopartıyoruz. 301'i ve onun getirdiği düşünce biçimini ülkemizden silmeye çalışmak herkesin görevi olmalı. daha müreffeh bir türkiye için tabi ki. |
15-05-2008, 05:27 | #24 |
|
Bilinçli olarak hukuk sohbetleri bölümüne açtığım bu konuyu "301 polemikleri"ne dönüştürmemek için artık yanıt vermiyorum. 301'den yeterince tavşan yapıldığı kanısındayım.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Son kez ne yapmak isterdiniz? | av.sally | Site Lokali | 71 | 08-02-2012 23:37 |
Kahve yapmak bir sanattır | Av.Nebi | Site Lokali | 18 | 05-02-2009 06:16 |
Denizli'de Avukatlık Yapmak | Işıkk | Konumuz : Hukukçular | 5 | 06-03-2008 14:03 |
301'den yargılanan Hırant Dink Öldürüldü | hosserdar | Hukuk Haberleri | 2 | 22-01-2007 04:00 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |