Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tacirin aldığı ticari araç, zamanaşımı ve ihbar süresi.

Yanıt
Old 19-06-2018, 21:30   #1
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan Tacirin aldığı ticari araç, zamanaşımı ve ihbar süresi.

Merhaba Meslektaşlarım.

Müvekkil 2016 yılının 2'nci ayında sıfır ticari araç satın alıyor. Alındıktan sonra daha 10.000 km görmeden aracin yağ lambası yanıyor. Müvekkil aracı yetkili servise götürüyor. Servis bunun normal olduğunu, araçta herhangi bir sıkıntı olmadığını söylüyor ve yağ ekleyerek gönderiyor. Sonra araç tekrar tekrar aynı arızayı veriyor. Her seferinde arac yetkili servise götürüyor ancak kalıcı bir çözüm bulunamıyor.
Aracın garantisi 2018 Şubat ayında doluyor. Garanti sonrası tekrar aynı arızayı verince servis, aracın motorunun komple değişmesi gerektiğini, bunun aracın kronik arızası olduğunu, istenirse ücret karşılığı motorun komple değiştirilebileceğini söylüyor. Müvekkil tabi kabul etmiyor.

Bu açıklamalar ışığında;

1) Araçtaki ayıp gizli ayıp mıdır?

2) Müvekkil aracı yetkili servise goturmekle ayıp ihbarını suresinde yapmış sayılır mı?

3) Dava acmak için zamanaşımı süresi geçmişmidir?

Konu ile ilgili yorumlarınız ve paylasabileceginiz Yargıtay kararlari için şimdiden teşekkür ederim.
Old 21-06-2018, 17:49   #2
hırs

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/9553
K. 2013/13444
T. 10.9.2013
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 2006 model bir araç satın aldığını, davalılardan Doğuş Otomotiv A.Ş.'nin Türkiye distribütörü olduğunu, diğer davalı Gökmen aş.'nin ise Konya ana bayii ve yetkili servis olduğunu, aracın bakımlarının düzenli olarak yetkili serviste yaptırıldığını, ancak araçta 2010 yılından itibaren birtakım arızalar meydana geldiğini, birkaç defa serviste tamirat yapıldığını, en son yapılan kontrolde silindir kapağında çatlak olduğunun belirlendiğini, servisin garanti süresinin dolduğunu ileri sürdüğünü, müvekkilinin davalılardan Gökmen Otomotiv A.Ş. ne 11.234,65-TL ödediğini beyan ederek, hukuka aykırı biçimde alınan 11.234,65-TL' nin fatura tarihinden itibaren faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Gökmen A.Ş. vekili, davaya konu aracın 2006 yılında satın alınmış olduğunu, garantisinin 2 yıl olduğunu ve sona erdiğini, bu süre dışında meydana gelen hasarlardan müvekkilinin sorumluluğunun olmadığını, motordaki aşırı ısınmanın kullanım hatasından kaynaklandığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Doğuş Otom. A.Ş. vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davaya konu aracın garanti kapsamında olmayıp 5 yıl/150.000 km kullanılmış olduğunu, araçta sürekli ve tekrarlayan bir arıza bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, arızanın gizli bir ayıp olduğu, gerek tespit bilirkişisinin raporunda ve gerekse mahkemece alınan bilirkişi raporunda arızanın kullanımdan kaynaklanmadığının tespit edildiği, her ne kadar bilirkişi tam bir kanaate varmak için laboratuar incelemesi istemiş ise de, davalı tarafça davaya konu parçanın imha edilmiş olması sebebiyle sunulamadığının bildirildiği, davalı 18.8.2011 tarihli imha tutanağı sunmuş ise de, mahkemece yapılan 16.12.2011 tarihli keşif sırasında sözkonusu parçanın bizzat davalı şirket tarafından hazır edilmiş olup davalı vekilinin yapılan keşfe bir itirazı bulunmadığına dair beyanı da dikkate alındığında, imha tarihinden sonraki tarihteki keşif sırasında bilirkişi incelmesine sunulan parçanın, yaptırılacak laboratuar incelmesine sunulmamasının çelişkili olduğu, T.M.K'nın 2. maddesine aykırı olduğu, davalı tarafın davacıya %70 oranında ıskonto yaparak bir noktada hatasını zımnen de kabul ettiği belirtilerek, davanın kabulü ile, 11.234,65-TL' nin 1.2.2011' den itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.

Dava, satıcının ayıplı mal satışından doğan sorumluluğu hukuksal nedenine dayanmaktadır. Davacı vekili, müvekkilinin davaya konu aracı 2006 yılında satın aldığını ve 2010 yılından itibaren davaya konu edilen arızaların çıkmaya başladığını, bunun imalat hatasından kaynaklanan ayıp niteliğinde olduğunu iddia etmektedir.

Davalılar, 150.000 km.ye ve 5 yıla yakın bir kullanım sebebiyle ayıptan sözedilemeyeceğini, garanti sürecinin çoktan dolmuş olduğunu, zamanaşımı süresinin de geçtiğini belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

Aracın garanti süresinin 2 yıl olduğu tarafların kabulündedir. Davacı, motor silindir kapağındaki çatlak sebebiyle meydana gelen arızadan dolayı tamir masrafını istemektedir. Garanti süresi geçtiğinden talebin garanti kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.

Ayıp hükümlerinin değerlendirilmesine gelince; somut olayda uygulanması gereken 6762 sayılı T.T.K.nın 25/4. maddesi uyarınca ticari satışlarda zamanaşımı süresi teslimden itibaren 6 aydır. Bu sürenin de çoktan geçmiş olduğu dosya içeriğiyle sabittir. Her ne kadar 818 sayılı B.K.nın 207/3. maddesi uyarınca iğfal durumunda satıcı 6 aylık zamanaşımından yararlanamaz ise de, somut olayda davacının iğfal edildiği iddia ve ispat edilemediği gibi mahkemece alınan 2 ayrı bilirkişi raporunda da arızanın imalat hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığının, başka bir anlatımla arızaya yolaçan parçanın ayıplı olup olmadığının kesin olarak belirlenebilmesi için parça üzerinde laboratuarda makroskobik inceleme yapılması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş, bunun üzerine mahkemece davalıya arızalı parçayı incelemek üzere getirmesi konusunda mehil verildiği halde, davalı tarafından parçanın imha edildiği gerekçesiyle incelemeye sunulamadığı anlaşılmıştır. Bu durumda malın ayıplı olup olmadığı, başka bir anlatımla arızanın imalat hatasından mı yoksa kullanım hatasından mı kaynaklandığı hususu tam olarak tespit edilememiştir. Eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz. Arızanın giderilmesi sırasında müşteri memnuniyeti açısından tamir bedelinde indirim yapılmış olması ayıp iddiasının kabulü şeklinde yorumlanamaz.

Mahkemece bu yönler gözetilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istenmesi halinde iadesine, 10.9.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-06-2018, 22:12   #3
guney1988

 
Varsayılan

Öncelikle ayıp gizli ayıptır zira kullanılmadan bilinebilecek bir ayıp değildir. 10.000 kilometreye kadar böyle bir sorun yaşamadığına göre açık ayıp değildir.İhbar bakımından ise özellikle tüketici mahkemelerinin aracı servise teslim etmenin ayıp ihbarı niteliğinde saydığı kararları mevcut. Bir de şöyle bir karar buldum umarım işinize yarar.Kolay gelsin.


YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E:2013/19-1696 , K:2015/1109 * TİCARİ ARAÇ SATIŞI * GİZLİ AYIP * AYIP İHBAR SÜRESİ * ZAMANAŞIMI
YÜKSEK MAHKEME İÇTİHATLARI·10 TEMMUZ 2017 PAZARTESİ
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/19-1696
KARAR NO : 2015/1109
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye TicaretMahkemesi
TARİHİ : 06/06/2013
NUMARASI : 2013/181 - 2013/170
DAVACI-KARŞI DAVALI : M.A. vekili Av. V.T.
DAVALI-KARŞI DAVACI : A. Oto İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. T.T.
İHBAR OLUNAN : B. Otomotiv AŞ. vekili Av. G.K.
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davada karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 20.12.2011 gün ve 2010/357 Esas 2011/634 Karar sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 29.01.2013 gün ve 2012/6961 Esas 2013/1588 Karar sayılı ilamı ile;
"... Davacı vekili, 07.04.2008 tarihinde davalıdan 0 km olarak aldığı C. Marka J. tipi yolcu taşımacılığında kullanılan aracın kısa aralıklarla üç kez motor yakmak suretiyle arıza yaptığını, ilk ikisinde motorun komple değiştirildiğini, 27.01.2010 tarihinde araç tekrar arıza yapınca davalı servise bırakarak 18.03.2010 tarihinde ihtarname çektiklerini ileri sürerek ayıplı araç için ödenen bedelinin ticari faiziyle birlikte ve kazanç kaybı ile aracın serviste kalacağı süre içindeki tazminatın ticari faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, müvekkilinin C.S. şirketinin Türkiye'deki yetkili distribütörü B. Otomotiv AŞ.'nin yetkili bayisi olduğunu, bu şirkete davanın ihbar edilmesi gerektiğini, olayda zamanaşımının dolduğunu, davanın bu nedenle reddedileceğini, davacının kalitesiz yakıt kullanımından dolayı aracının arızalandığını, 4077 sayılı Yasanın olayda uygulanamayacağını belirterek asıl davanın reddini istemiş, karşı davasında ise davacının elde ettiği menfaat tutarının BK'nun 205. maddesi uyarınca davacı-karşı davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamı, iş emirleri, delil tespiti raporu, bilirkişi raporu karşısında asıl davada araçta gizli ayıplı olduğu kabul edilse dahi, davanın belirlenen sürede açılmadığı gerekçesiyle, açılan davanın zamanaşımı süresi dolduğundan reddine, asıl dava reddedildiğinden karşı dava bu nedenle konusuz kaldığı için karşı davada karar verilmesine yer olmadığına, (HMK 186.madde) karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Somut olayda, 08.03.2011 tarihli üç kişilik bilirkişi kurulundan alınan raporun 6.sayfasının ddd) Ayıp, gizli veya hileli olmalıdır başlıklı bölümünün 3. paragrafında (sayfanın 8.paragrafı) "Ayıpla ilgili maddi koşullara genel olarak bakacak olursak, teknik incelemeden de anlaşıldığı gibi, olaydaki ayıbın lüzumlu vasıflarda ayıbın bir türü olan satılan malda elverişliliği önemli şekilde azaltan maddi bir ayıp söz konusu olduğu gibi bu ayıp GİZLİ ve HİLELİ BİR AYIP NİTELİĞİNDEDİR" denilmiştir.
Bu söz konusu rapordaki belirtilen hileli ayıbın aksine mahkemece ayıbın hileli olduğu kanıtlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Yapılması gereken iş; anılan bilirkişi raporuna itibar edilmeyecekse, konusunda uzman üç kişilik yeni bir bilirkişi kurulundan, özellikle ayıbın hileli olup olmadığı konusunda Yargıtay denetimine elverişli ve ayrıntılı rapor alınarak, alıcının iğfal edilip edilmediği üzerinde yeterince durulup, bir karar verilmekten ibarettir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; ayıplı malın iadesi ve tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilince 07.04.2008 tarihinde davalı taraftan 0 km olarak satın alınan aracın 28/02/2009, 23/03/2009 ve 27/01/2010 tarihlerinde motor yakmak suretiyle arızalandığını, müvekkili tarafından aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya araç için ödenen bedeli iadesi istenilmiş ise de bu istemin kabul edilmediğini, aracın halen davalı tarafa ait serviste tamir edilmeksizin bekletildiğini, aracın tüm arızalar sonunda toplam 34 gün serviste kaldığını, bu süre boyunca müvekkilince aracın kullanılamaması nedeniyle günlük 150.00 TL kazanç kaybına uğranıldığını, ayıbın tamir ile giderilmesi mümkün olan basit bir ayıp olmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile ayıplı araç için ödenen 53.870,13 TL'nin satın alma tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, aracın kullanılamaması nedeniyle doğan ve günlük net 150,00 TL üzerinden tespit edilen kazanç kaybının, davanın açılma tarihine kadar olan bölümü olan 20.100,00 TL'sinin ve dava sonuçlanıncaya kadar aracın serviste kalacağı her gün için 150,00 TL'sinin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, TTK'nın 25. maddesine göre dava konusu aracın satım tarihinden itibaren altı aylık dava zamanaşımı süresinin dolduğunu, araç için müvekkili şirkete 40.470,52 TL'nin ödendiğini, araçtaki arızaların niteliksiz yakıt kullanımından kaynaklandığını, aracın servise son gelişinden sonra davacı tarafça araç bırakılarak gidildiğini, teslim alınmaktan imtina edilen dava konusu aracın gelir kaybından söz edilemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı-karşı davacı vekili karşı davasında[/u], esas davada araç bedelinin iadesine karar verilmesi halinde, aracın satın alındığı tarihten 27/01/2010 tarihindeki km.si olan 193.632 km'ye kadar kullanımından elde edilen menfaat tutarının BK'nın 205. maddesi uyarınca hesaplanarak taraflarına verilmesinin gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL'nin davacı- karşı davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
[u]Davacı-karşı davalı vekili, karşı davaya cevabında, davalı-karşı davacının taleplerinin hakkaniyete aykırı olduğunu, araç satın alındıktan sonra davalı-karşı davacı firmanın da müvekkilinden aldığı parayı kullandığını belirterek karşı davanın reddini savunmuştur.
Aracın ithalatçı firması olan ihbar olunan vekili, davanın TTK'nın 25. maddesi hükümlerine göre zamanaşımına uğradığını, dava konusu araçtaki şikayetlerin niteliksiz yakıt kullanımına dayalı olduğunu, araçtan elde edilen menfaatlerin iadesinin gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu ile araçtaki ayıbın gizli ayıp olduğunun bildirildiği ancak ayıbın hileli ayıp olduğunun kanıtlanamadığı, davacı tarafça ayıp ihbarlarını süresinde yapıldığı ancak, aracın satın alındığı tarihten itibaren zamanaşımı süresinin dolduğu, aracın 07.04.2008 tarihinde satın alındığı, en son arızanın 27.01.2010 günü ortaya çıktığı ve 34 gün serviste kaldığı, bu sürenin ilavesi ile 12.05.2010 tarihinde iki yıllık garanti süresinin dolduğundan bahisle, asıl davanın reddine, asıl davanın reddedilmesi nedeni ile karşı dava konusuz kaldığından karşı davada karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporunda ayıbın hileli ayıp olduğu şeklindeki görüşün, hukukçu bilirkişi tarafından ileri sürüldüğü, ayrıca arızaların sürücüden kaynaklanmayan ve imalat hatasından kaynaklanan arızalar olup aracın gizli ayıplı bir araç olduğunun bildirildiği, hukukçu bilirkişinin konunun uzmanı olmadığı halde bu şekilde ayıbın gizli ve hileli bir ayıp niteliğindedir şeklindeki belirtmesinin, tüm bilirkişiler tarafından benimsenmediği, rapora itiraz üzerine alınan ek raporda da hileli ayıptan bahsedilmediği, bu nedenle nihai kararda gizli ayıp olmadığının kabul edildiği, bozmaya esas rapordaki hukukçu bilirkişi görüşünün herhangi bir teknik veriye dayanmadığı, hukukçu bilirkişinin teknik bir konu hakkında bu şekilde beyanda bulunmasının geçerli ve kabul edilebilir olmadığı belirtilerek, direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir.
Uyuşmazlık; Yerel Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, dava konusu araçtaki ayıbın, hileli ayıp olduğu konusunda bir tespitin yapılıp yapılmadığı, varılacak sonuca göre, konusunda uzman üç kişilik yeni bir bilirkişi kurulundan, özellikle ayıbın hileli olup olmadığı konusunda rapor alınmasının gerekip gerekmediği ve dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, uyuşmazlığın temelinde yatan ayıp kavramı üzerinde durmakta yarar vardır;
818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu'nun 194. maddesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 219. maddesine göre; bir maldaki ayıp; satıcının zikr ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Bunlardan yola çıkılarak; satıcı ve dolayısıyla teselsül ilişkisi nedeniyle ithalatçıyı maldaki ayıptan sorumlu tutmanın maddi koşulları; ortada ayıp sayılan bir eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması, olarak sayılabilir.
Tüketici yasası ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme ise, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesinde yer almaktadır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir." denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.
Görüldüğü üzere; Borçlar Kanunundaki ayıp kavramı ile 4077 sayılı Kanununun 4. maddesinde yer alan ayıp kavramları birbiri ile örtüşmektedir.
Borçlar kanununda tanımını bulan ayıba karşı tekeffül, satılan şeyin satıcının zikrettiği vasıfları taşımamasından veya bu şeyin değerini sözleşme gereğince ondan beklenen yararları azaltan veya kaldıran eksiklikler bulunmasından satıcının sorumlu olmasıdır (TANDOĞAN, Haluk: Özel Borç İlişkileri, c. 1/1, Ankara 1988, sh 163; YAVUZ, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, İstanbul 2007, 7. Baskı, sh 97). Diğer bir anlatımla ayıp, satılanın normal niteliklerinden ayrılmasıdır.
Ayıba karşı tekeffül borcu, satıcının mülkiyeti geçirme borcunun tamamlayıcısıdır. Aynı zamanda satıcının bu borcu kanuni bir borç mahiyetindedir (YAVUZ, Nihat: Ayıplı İfa, Ankara 2010, 2. Baskı, sh. 91- 92).
818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu'nun 196. maddesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 221. maddesine göre; satıcı, satılanın ayıbını alıcıdan hile ile gizlemiş ise satımda tekeffül hükmünü kaldıran veya sınırlayan her şart batıldır. Satıcı, tekeffül ödevini kaldırırsa kendisi ve karşı akit için gizli kalmış olan ayıplardan sorumlu olmak istemediğini belirtmektedir. Bu nedenle böyle bir açıklamanın bağlayıcı olabilmesi, satıcının kendisince bilinen ayıpların alıcıdan saklı kaldığını ve diğer ayıpların gerçekten tarafından bilinmeyen ayıplar olduğunu kabul ettiğini gerekli kılar.
Bu ilkeler gereğince her kim, alıcının sözleşme yapılırken ayıpları henüz bilmeyeceği ve yalnız bu nedenden onun için zarar verici olan tekeffül görevinin kaldırılmasına razı olacağı üzerine spekülasyon yaparsa, hileli davranıyor demektir. Satıcının hilesi durumunda, tekeffül borcunu sınırlayan ya da kaldıran sözleşme kayıtları sonuç doğurmaz.
Sorumsuzluk anlaşmasına ilişkin 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu'nun 99. maddesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 115. maddesi, satıcının ayıptan sorumluluğunu kaldıran anlaşmalarda da uygulanır. Bu nedenle ayıplı mal tesliminde ağır ihmali bulunan satıcı, sorumsuzluk anlaşmasından yararlanamaz (YAVUZ, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, İstanbul 2007, 7. Baskı, sh 104). Bu duruma göre, satıcının sadece ayıbı hile ile gizlemiş olması durumunda değil, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu sayıldığı her durumda sorumsuzluk anlaşması geçersiz sayılır.
Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değildir. Fakat onları meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (YAVUZ, Nihat: Ayıplı İfa, Ankara 2010, 2. Baskı, sh. 107).
818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu'nun 200. maddesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 225. maddesine göre, alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Bile bile aldatma yani hile varsa satıcı ne tam zamanında ayıpların ihbar edilmediğine ne de kısa zamanaşımı süresine dayanabilir. Bu durumda 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu'nun 125 ve 126. Maddeleri ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146. ve 147. maddeleri uygulanır. Hileli davranış, ayıpları aldatıcı olarak söylememede ya da alıcının malı muayene etmemesine ya da ayıpları bildirmeden ya da tekeffül talep haklarını korumak için zorunlu olan başka önlemlerden vazgeçmesine aldatıcı eylemleriyle sebebiyet vermede bulunur.
Uyuşmazlığın niteliği gereği biraz da bilirkişi incelemesi üzerinde durulmasında fayda vardır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 266. maddesine göre bir davada çözümü hakim tarafından bilinmeyen, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde oy ve görüşüne başvurulan üçüncü kişiye bilirkişi denir. Bilirkişi, kendisine verilen görevi, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür, mahkemece tespit edilmiş vakıalar hakkında görüş bildirir.
HMK'nın 281/2-3. maddesine göre, mahkeme kendiliğinden, bilirkişi raporunda noksan veya müphem gördüğü hususların tamamlanması veya açıklanması için bilirkişiye yeni sorulara sorarak ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada sözlü açıklamalarda bulunmasını da isteyebilir, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni bilirkişi seçerek tekrar inceleme de yaptırabilir (KURU, Baki- ARSLAN, Ramazan- YILMAZ, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 22. Baskı, Ankara 2011, sh.447-448).
Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde:
Davaya konu aracın motor yakmak suretiyle arızalandığı iddia edilmiş, Yerel Mahkemece görevlendirilen bilirkişi kurulunda yeralan hukukçu bilirkişi tarafından araçta bulunan ayıbın niteliği hakkında görüş bildirilmiş, mahkemece alınan ek rapor dışında başka bir araştırmaya gidilmeden, mevcut raporlarla yetinilerek ve iddiaya konu arızanın teknik bilgiyi gerektirdiği, bu konuda bilgisine başvurulacak bilirkişinin hukukçu bilirkişi olmayıp konusunda uzman, teknik bilirkişi olduğu gözden kaçırılarak ayıbın hileli olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın reddi kararı verilmiştir.
Oysa mahkemece yapılacak iş, davaya konu uyuşmazlığın temelinde yatan motor arızası konusunda rapor vermeye yeterli konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden; ayıbın varlığını ve niteliğini belirleme konusunda teknik bilirkişinin uzman olduğu, hukukçu bilirkişiden bu konuda teknik rapor alınamayacağı gözetilmek suretiyle ayıbın hileli ayıp olup olmadığı konusunda Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacı alıcının iğfal edilip edilmediğinin tespiti ile varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile ve yazılı gerekçeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 27.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 21-06-2018, 23:18   #4
ZAFER KİLİS

 
Varsayılan

Meslektaşım merhaba,

Zaman kaybetmeden bilirkişi tespit talebinde bulunun, gelen rapora göre davanızı açın ya da açmayın, Büyük ihitmalle gizli ayıp olduğu ortaya çıkacaktır. Lakin aynı şekilde ikame ettiğim dava da karar verildi fakat İstinafta kesin bir kararımız elde yok.

Zaman aşımı sıkıntısı da yaşamadık. Garanti süresi geçmişti. Hatta arabanın motoru tamamen arızalı olduğu için aracın motoru sökük vaziyette sattık. satarken "aracın motorsuz satıldığına" dair sözleşme yaptık.

Tespitte gelen rapora göre aracın değerinden düşerek sattık.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tacirin aldığı malın ayıplı çıkması nghn Meslektaşların Soruları 11 06-07-2018 12:41
2. el araç satışı-ayıp-ihbar süresi vs ekinheval Meslektaşların Soruları 4 04-05-2017 16:16
Ticari satışlarda garanti süresi ve zamanaşımı sorunu Av.İlker DOLGUN Meslektaşların Soruları 1 16-11-2011 16:32
Ticari Satımda Hilenin Zamanaşımı Süresi dogukansavas Meslektaşların Soruları 1 09-02-2011 12:20
Garanti süresi bitmiş ayıplı ticari araç av.bahar61 Meslektaşların Soruları 3 27-11-2010 11:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05789590 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.