Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Günlük Hukuk Haberleri

Yanıt
Old 25-09-2011, 19:32   #721
tiryakim

 
Varsayılan Yargıtay için 23 katlı bir bina kiralandı

Kanayan yara haline gelen yargılamaları hızlandırabilmek, 'geciken adalet'e engel olabilmek ve biriken dosyaları eritebilmek için Yargıtay Başkanlığı radikal bir karar aldı.

MHP Genel Merkezi’nin bitişiğinde bulunan Ankara’nın en büyük binalarından birisi kiralandı. Beş yıllığına ve aylık 195 bin liraya kiralandığı öğrenilen 23 katlı binaya, Yargıtay arşivi ve dosyalar taşınacak. Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na gönderdiği yazıda 430 tetkik hâkimine ihtiyaç olduğunu bildirdi. Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen bir hükümle avukatlar için hâkim olma şartı esnetildi. Yargıtay iş yükünü hafifletecek ve yargılamayı hızlandıracak formül de belli oldu. Yargıtay’ın verilerine göre 17 Temmuz 2011 tarihi itibariyle bekleyen dosya sayısı 1 milyon 250 bin. Yıl içerisinde gelen dosya sayısı da 645 bin. Mevcut tetkik hâkimi sayısıysa 624.

Yeni alınacak 430 tetkik hâkimi yılda 430 bin dosyanın erimesi anlamına geliyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Meclis’e verdiği bilgiye göre, Yargıtay’a gelen dosyaların tamamı kesilse bile beş yıl süreyle el sürülemeyecek dosyalar var. 2010’da 20 bin dosya zamanaşımına uğradı. Bu sayı 2014’te 55 bin olabilir. Yargı bu hızla giderse seneye 50 bine yakın dosyanın ‘zamanaşımı’na uğrama riski bulunuyor. Yeni bina ve tetkik hâkimleriyle beraber halen görüşülmeyi bekleyen 1 milyonu aşkın dosyanın çözüme kavuşacağı hesaplanıyor.
Old 26-09-2011, 06:42   #722
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Bebek kimin olacak?

Bebek kimin olacak?

NESLİHAN KESKİN26.09.2011

İstanbul'da, kansere yakalanan kadın boşanma davası açtı. Ancak çiftin dondurulmuş bir embriyosu olduğu ortaya çıktı. Mahkeme, çiftin ve embriyonun kaderine karar verecek
Uluslararası ilişkiler mezunu N.Ş. (39) ile iç mimar N.B.Ş., yıllarca birlikte yaşadı. Daha sonra çocuk sahibi olmak isteyen çift, beklemedikleri bir durumla karşılaştı. Doktorlar, genç kadının doğurganlığında bir sorun olduğunu saptadı. 2009'un temmuz ayında aldıkları bir haber ise, çiftin üzüntüsünü ikiye katladı. Genç kadın kanser olmuştu. Doktorlar "Tedavi süreci, doğurganlığınızı öldürecek" uyarısında bulununca çift, tüp bebek yapmaya karar verdi.

NİKÂH KIYDILAR
Tüp bebek için resmi nikâh gerektiğinden evlenen ve İstanbul- Maslak'taki Acıbadem Hastenesi Tüp Bebek Merkezi'ne giden çiftten, operasyonla sperm ve yumurta alındı. Daha sonra oluşturulan "embriyolar" hastanenin Embriyo Dondurma Çözdürme İşlemi Merkezi'nde donduruldu. Fakat ağır tedavi sürecinde bunalıma giren N.Ş., hayat arkadaşına geçen yıl boşanma davası açtı. Çocukları olmadığını belirterek de maddimanevi tazminat ya da nafaka talebinde bulunmadığını belirtti. Ancak, 20 Eylül'de İstanbul Aile Mahkemesi'nde görülen duruşmada, davalı kocanın avukatı 'şok' bir çıkış yaparak, "Tarafların, Embriyo Dondurma Çözdürme İşlemi Merkezi'nde tüp bebekleri vardır. Verilecek kararda bu durum da göz önüne alınmalıdır" dedi. Mahkeme ise davacı tarafın yanıtının sorulması için duruşmayı 10 gün erteledi.

HASTALIĞINDAN YILDI BOŞANMAK İSTEDİ
İsrail'de 8 ay kanser tedavisi gören genç kadın N.Ş., tümörden büyük ölçüde kurtuldu. Ancak yeniden kemoterapiye alındıktan sonra felç geçirdi ve yaşadıklarından yılarak boşanma davası açtı, nafaka da talep etmedi. Fakat kocası N.B.Ş.'nin avukatı, embriyo dondurma işlemine ilişkin belgeleri mahkeme heyetine sundu. Tanık olarak dinlenen kocanın 20 yıllık bir arkadaşı da avukatı destekler nitelikte ifade verdi. Mahkemenin kararı, Türk hukuk litaratürüne geçecek.

HUKUKÇULAR NE DİYOR?
'Embriyo, çocuk sahibi olmak manasına gelmez'
Aile Mahkemesi Emekli Hakimi İzzet Doğan: Embriyo sahibi olmak çocuk sahibi olma anlamına gelmez. Kadın kanser olduğuna göre çocuk sahibi olmama hakkı vardır. Kadının sağlık durumuna göre hareket edilmelidir. 3 yıl önce İngiltere'de kanser hastası bir kadın kısırlaştırılıyor. Öncesinde sperm ve yumurtaları döllendiriliyor. Taraflardan biri, çocuk sahibi olma rızasından vazgeçiyor. İnsan Hakları Mahkemesi çiftlerden biri çocuk olma rızasını geri çekerse kadın yumurtayı döllendiremez kararını veriyor.

"KADINA BAĞLIDIR"
Avukat Saniye Ülgen: Sağlıklı kadında dahi yumurtanın döllenmiş olması çocuğun doğması anlamını taşımaz. Bu gerekçe ile embriyonun çocuk olarak sayılması tıbben doğru değildir. Bu davada çocuk doğurma konusunda kadının iradesine bakılmalıdır. Hayati fonksiyonlarını yitirmeyecekse, ileride ya da mahkeme safhasında çocuk sahibi olma iradesi olup olmadığı ortaya konulmalıdır. "Çocuk sahibi olmak istiyorum" derse mahkeme kararını bu yönde kurabilir.

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/...embriyo-davasi
Old 26-09-2011, 09:09   #723
Av. Engin EKİCİ

 
Dikkat Aile Konutu Şerhinde Uygulama Değişikliği!

Bilindiği gibi Medeni Kanun'un 194. maddesi ile hayatımıza giren ‘’Aile konutu’’ yine aynı maddeye göre eşlerin birlikte ikamet ettiği konutun kaydına, malik olmayan eşin tek taraflı talebi ile konutu şerhi işlenebiliyor idi.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde de Medeni Kanun 194. Maddesi yürürlüğe girdikten sonra 11.6.2002 tarih, 2002/ 7 sayılı genelgesi ile uygulamanın bu yönde yapılmasını tüm teşkilatına duyurmuştu.

Bu defa Danıştay 10.Dairesinin 13.6.2011 tarih, E.2010/11873 sayılı kararı ile Tapu Sicil Tüzüğü'nün 57. maddesinin 1.fıkrasının ve ilgili genelgenin ‘’Aile konutu şerhi’’ başlıklı bölümünün 1. maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.

Bunun üzerine Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tüm teşkilatına yeni bir talimat göndererek Yargısal süreçte mahkeme tarafından aksi yönde bir karar verilinceye kadar, malik olmayan eşin talebi ile aile konut şerhi işlenmesi için mahkeme kararı aranılması gerektiğini bildirmiştir.

Böylece, şimdilik malik olmayan eş ancak mahkemeden karar alırsa aile konut şerhi işlenebilecek.
----------------------------------------------------------

Kaynak:http://www.tapukadastrolulardernegi.com
Old 26-09-2011, 09:14   #724
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Bilindiği gibi Medeni Kanun'un 194. maddesi ile hayatımıza giren ‘’Aile konutu’’ yine aynı maddeye göre eşlerin birlikte ikamet ettiği konutun kaydına, malik olmayan eşin tek taraflı talebi ile konutu şerhi işlenebiliyor idi.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde de Medeni Kanun 194. Maddesi yürürlüğe girdikten sonra 11.6.2002 tarih, 2002/ 7 sayılı genelgesi ile uygulamanın bu yönde yapılmasını tüm teşkilatına duyurmuştu.

Bu defa Danıştay 10.Dairesinin 13.6.2011 tarih, E.2010/11873 sayılı kararı ile Tapu Sicil Tüzüğü'nün 57. maddesinin 1.fıkrasının ve ilgili genelgenin ‘’Aile konutu şerhi’’ başlıklı bölümünün 1. maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.

Bunun üzerine Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tüm teşkilatına yeni bir talimat göndererek Yargısal süreçte mahkeme tarafından aksi yönde bir karar verilinceye kadar, malik olmayan eşin talebi ile aile konut şerhi işlenmesi için mahkeme kararı aranılması gerektiğini bildirmiştir.

Böylece, şimdilik malik olmayan eş ancak mahkemeden karar alırsa aile konut şerhi işlenebilecek.
----------------------------------------------------------

Kaynak:http://www.tapukadastrolulardernegi.com

İptal ve yürütmenin durdurulması istemi (ve mahkemece YD.nin kabulü) mevcut düzenlemede "mahkeme kararı olmaması" noktasında mı toplanıyor Engin Bey?
Saygılarımla.
Old 26-09-2011, 09:27   #725
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
İptal ve yürütmenin durdurulması istemi (ve mahkemece YD.nin kabulü) mevcut düzenlemede "mahkeme kararı olmaması" noktasında mı toplanıyor Engin Bey?
Saygılarımla.
Mevcut uygulamada mahkeme kararı olmaksızın talepte bulunulabiliyor idi. Ancak halihazırda mahkeme kararı olmaksızın malik olmayan eşlerin aile konutu şerhi yönündeki talepleri reddedilecek. Belirtilmelidir ki yeni uygulama, Medeni Kanun'un 194/3 düzenlemesine aykırılık teşkil ediyor: "...Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir..."
Old 26-09-2011, 21:19   #726
tiryakim

 
Varsayılan Sınavsız avukat olmak, özel üniversiteleri finanse ediyor

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Komisyonu Üyesi de olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süha Tanrıver, özel üniversitelerin belirli standartları yakalamadan finans kaynağı bulmak için hukuk fakültesi açmasına izin verilmesini eleştirerek, "Sınavsız avukat olmak özel üniversiteleri finanse ediyor" dedi.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) tanıtım toplantısı Malatya İnönü Üniversitesi Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonu'nda yapıldı. Türkiye Barolar Birliği ve Malatya Barosu tarafından İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin katkılarıyla düzenlenen toplantıda, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süha Tanrıver ve Melikşah Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Başözen'nin sunumları ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu toplantıya katılan hukukçulara tanıtıldı.

Toplantının ilk bölümünde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Komisyonu Üyesi de olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süha Tanrıver, 1 Ekim 2011'de yürürlüğe girecek olan kanunun önemli değişiklikler getirdiğini belirterek, "Kanunun ana yapısı korunmuştur. Ceza yargılamalarında olduğu gibi top yekun bir değişikliğe gidilmedi' diye konuştu. Prof. Dr. Tanrıver hukuk disiplininde bilgi birikiminin önemine dikkat çekerek 'Yeni kanunda 86 yıllık içtihat birikimi de bir kenara atılmamıştır' dedi.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun dilinde sadeleşme ve güncelleştirmenin de yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Tanrıver, "Kanunun dilindeki sadeleşme de olumlu bir gelişmedir. Daha önceki kanunun dili son derece ağdalı idi. Yeni düzenleme ile hukukçu olmayan biri bile kanunu anlayabiliyor" diye konuştu.

Mesleğe başladığı dönemlerden bu yana Türkiye'de hakim sıkıntısı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Süha Tanrıver, "Nitelikli ve deneyimli hakim kadroları oluşturulmalıdır. Örnek aldığımız ülkelerde hakimlerin yaş ortalaması yüksektir. Türkiye'de ise çok genç hakim olunabiliyor. 30 bin polis alıyoruz 10 bin hakim alamıyoruz" şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Süha Tanrıver, hukuk fakültesinden mezun olan her öğrencinin doğrudan avukat olmasını ve özellikle özel üniversitelerin belirli standartları yakalamadan finans kaynağı bulmak için hukuk fakültesi açmasına izin verilmesini de eleştirdi. Prof. Dr. Tanrıver, "Sınavsız avukat oluyoruz, yurtdışında bu kadar kolay değil.

Bizde 101 hukuk fakültesi var 82'si aktif durumda. Sınavsız avukat olmak özel üniversiteleri finanse ediyor. Bir dekan, bir hademe ile hukuk fakültesi açılıyor. Oysa yargı sisteminin kalitesini yükseltmek zorundayız. Yargının çökmesi başka bir şeye benzemez. Çökerse, orman
kanunları gelir taş, mızrak elimizde dolaşırız" dedi.
Old 26-09-2011, 21:21   #727
tiryakim

 
Varsayılan İşten atma artık daha zor

Danıştay, sözleşmeli memurun mazeret bildirmeden kesintisiz 3 gün veya bir yılda toplam 10 gün işe gelmemesini, işten çıkarılma sebebi sayan düzenlemenin yürütmesini durdurdu.

Danıştay 12. Dairesi'nin oy çokluğuyla verdiği kararda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre memurların, ''mazeretsiz olarak görevi 10 gün kesintisiz olarak terk etmeleri veya bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemeleri halinde işten çıkarıldıkları'' hatırlatıldı. Kararda, sözleşmeli memurlar için bu sürenin, ''kesintisiz 3 gün veya bir yılda toplam 10 gün olmasını'' düzenleyen

Bakanlar Kurulu kararının yasadan daha ağır koşullar getirmesi nedeniyle üst hukuk normlarına aykırı olduğu sonucuna varıldığı vurgulandı.

Kararda, söz konusu düzenlemenin yürütmesinin durdurulmasının kararlaştırıldığı belirtildi.

Mahkemenin verdiği kararı değerlendiren Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, sözleşmeli memurlara yönelik bir haksızlığın daha önüne geçtiklerini ifade etti.

Söz konusu düzenlemenin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanuna aykırı olduğunu ve sözleşmeli memurun işten çıkarılmasını kolaylaştırdığını savunan Kahveci, ''Danıştay’ın verdiği bu kararla bir ayrımcılık, haksızlık son bulmuş oldu. Biz kamuda tek istihdam modeli olarak kadrolu istihdamı istiyoruz. Fakat ısrarla sözleşmeli alımına devam ediliyor'' dedi.

Danıştay’ın verdiği bu kararın, sözleşmeli memurların hakları bakımından, kadrolu çalışanlarla aynı olması gerektiğini net bir biçimde ortaya koyduğunu belirten Kahveci, Hükümetin sözleşmeli istihdamdan vazgeçmesini, tüm sözleşmelileri kadroya almasını istedi.

Türk Sağlık-Sen, 31 Aralık 2010'da yayımlanan ‘Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına Dair Esaslar'da yer alan bazı hükümlerin iptali istemiyle Danıştay’a yaptığı başvuruda, ''Sözleşmeli memurun kesintisiz 3 gün veya toplamda 10 gün işe gelmemesi durumunda işten çıkarılmasını öngören düzenlemenin'' iptal edilmesi istenmişti.
Old 26-09-2011, 21:25   #728
tiryakim

 
Olumlu Yargıtay Tetkik Hâkimi Celal Çelik istifa etti

Yargıtay Tetkik Hâkimi Celal Çelik, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) uygulamalarına tepki göstererek istifa etti. Yargıtay Tetkik Hâkimi ve Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Üyesi Celal Çelik, HSYK'nın yapısının değiştirilmesinin ardından Yargıtay'daki blok oy uygulamalarına, koltuk ve yaranma hesaplarının varlığını öne sürerek, "Midemin kaldıramayacağı kadar sorunlarla karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum. Türk yargısı çok derin sıkıntılar yaşıyor. Bana göre Türk yargısı bitmiş bile diyebiliriz" dedi.

Yargıtay Tetkik Hâkimi Celal Çelik, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) uygulamalarına tepki göstererek istifa etti. Yargıtay Tetkik Hâkimi ve Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Üyesi Celal Çelik, HSYK'nın yapısının değiştirilmesinin ardından Yargıtay'daki blok oy uygulamalarına, koltuk ve yaranma hesaplarının varlığını öne sürerek, "Midemin kaldıramayacağı kadar sorunlarla karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum. Türk yargısı çok derin sıkıntılar yaşıyor. Bana göre Türk yargısı bitmiş bile diyebiliriz" dedi.
İstifasını bugün Yargıtay Başkanlığı'na sunduğunu belirten Çelik, Yargıtay Üyelerinin ve Daire Başkanlarının hak etmedikleri şekilde görev yerlerinden alınarak, farklı dairelerde görevlendirildiklerini belirtti. İstifasını basın toplantısıyla açıklayan Çelik, yaşanan bu durumun bir süre sonra kendilerine de yansıyacağının altını çizerek, istifa kararını almak durumunda kaldığını kaydetti. Yargıtay'daki bir çok hakim ve savcının emeklilik süresini doldurduğu için emekliye ayrılma yolunu tercih ettiğini anımsatan Çelik, 40 yaşında olduğunu, 12 yıldır yargıçlık yaptığını ve emeklilik süresini doldurmak için önünde 10 yılı bulunduğunu ifade etti. Çelik, "İki kızım var, ekonomik olarak ayrılmanın zorlularını bilerek, istifayı göze aldım. Benim için çok zor bir karardı. Midemin kaldıramayacağı kadar sorunlarla karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum. Türk yargısı çok derin sıkıntılar yaşıyor. Bana göre Türk yargısı bitmiş bile diyebiliriz" dedi. HSYK'nın olumsuz tasarrufları nedeniyle artık yargıç ve savcıların sağlıklı karar verebileceğine ihtimal vermediğini belirten Çelik, Yargıtay'da 20 civarında hakim ve savcının yakın zamanda kendisinin istifa etmesine neden olan gerekçelerle emekliye ayrılacağını söyledi.

-"MUHALİFLER ZİNDANLARDA ÇÜRÜTÜLÜYOR"-

Türk yargısının hukukun üstünlüğü ve halka adalet dağıtmak ülküsünden uzaklaştığının savunan Çelik, "Türk yargısında, kişi hak ve özgürlüklerine değer katması gereken karar ve gerçekler ile yargıçlar ve savcılar yönünden saygın duruş söz konusu olması gerekirken biat, bedelli ikbal beklentileri, blok oy uygulamaları, koltuk ve yaranma hesaplarının varlığı midelerimizi kaldırmıştır" dedi
Çelik, düşünen, söyleyen ve yazan muhalif yazarların, basın mensuplarının yargı eliyle adeta avlanarak zindanlarda çürütülmesinin ve böylelikle toplumda oluşturulan baskının yargıç olarak vicdanında eziklik yarattığını belirtti.

-"BU OYUNUN BİR PARÇASI OLMAYACAĞIM"-

Ergenekon, Balyoz Davasının hâkim ve savcılar ile İlhan Cihaner hakkında yapılan soruşturmada görevli savcı ve yargıçlar hakkında yüzlerce şikâyet başvurusu olmasına karşın ödüllendirildiklerinin belirten Çelik, istifa gerekçesini şöyle açıkladı:
"Deniz Feneri soruşturmasının, şikâyet üzerine hiçbir usulsüzlük olmamasına karşın soruşturmanın görevli 3 savcıdan alınmasındaki fahiş taraflı tasarrufların yarattığı adalet travması, YARSAV üyelerine yönelik taraflı uygulamalar, halkımızın beklemekte olduğu ve bu dünyada var olduğuna inandığımız adaletten, Adalet Bakanın iradesi altındaki HSYK eliyle her gün biraz daha uzaklaşılması, oluşturulan Anayasa Mahkemesi düşünüldüğünde fiilen Anayasa değiştirilmiş olmasına rağmen 'yeni anayasa' masalı ile bizi yine gerçek adaletsizliklerden uzaklaştırmaya çalışmaları nedeniyle, bu oyunun ve sürecin bir parçası olmamak yolundaki kişisel tercihimi kullanıyor ve sevgili mesleğim yargıçlıktan istifa ediyorum."
Old 26-09-2011, 22:04   #729
Av.Barış

 
Varsayılan

Türkiye'ye zorunlu askerlik için 2 ay süre

AİHM daha önce 'angarya yasağı' kapsamında değerlendirip ülkelerin inisiyatifine bıraktığı vicdani ret hakkını özgürlükler arasına aldı, ülkelerden de bu alanda yeni düzenleme istedi.


AİHM, söz konusu kararında, bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “angarya yasağı” ile ilgili 4. maddesi kapsamında değerlendirdiği ve ülkelerin inisiyatifine bıraktığı “vicdani ret” hakkını, AİHS’nin “din ve vicdan özgürlüğü” ile ilgili 9. maddesi kapsamında değerlendirdi. Karara göre, halen vicdani retçileri ağır biçimde cezalandıran Türkiye zorunlu askerlik yapmak istemeyenler için alternatif hizmet yolları üretmezse seri AİHM mahkûmiyetleri ile karşı karşıya kalacak. Avrupa Konseyi de Türkiye için yaptırım uygulama noktasına gelecek.

ARALIK AYINA KADAR SÜRE Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ise Türkiye’den Aralık ayına kadar bu konuda gerekli değişiklikleri yapmasını istedi. Türkiye, vicdani retçi Osman Murat Ülke’nin askerlik yapmayı reddettiği için sürekli olarak cezalandırılması nedeniyle AİHM tarafından tazminata mahkûm edilmişti. Bianet’te yer alan habere göre, cezaevine girmemek için halen kaçmak zorunda kalan Ülke’nin mağduriyetinin giderilmesini isteyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin benzeri ihlalleri önlemek için yasal önlem almasını ve komitenin Aralık toplantısından önce, olası düzenlemeleri kabul takvimi ile birlikte bildirmesini istedi.

KARAR BAĞLAYICI
Eski AİHM Yargıcı ve CHP milletvekili Rıza Türmen de kararın tüm üye ülkeler için bağlayıcı olduğunu belirterek, ülkelerin, askerliğe alternatif hizmet yolları üretmesi gerektiğini, bunların ağır olup olmamasına ise AİHM tarafından müdahale edilmediğini kaydetti. (Bianet)
Old 27-09-2011, 14:08   #730
av.medine

 
Varsayılan

Ne demek, "Avukatın üstü aranamaz?"

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 58. maddesinin 1. fıkrasına göre, "Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir" dendiğini biliyordum ama bu maddenin devamında, "Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" türünden bir abukluğun da yer aldığını bilmiyordum!
Açıldığı günden bu yana dün ilk kez ifade vermek için gittiğim Çağlayan Adliyesi'nde öğrendim bu durumu.
Öğrenince de tabii, "Nasıl yani?" oldum...
Elbette ki avukatlık mesleği son derece onurlu, şerefli, haysiyetli bir meslektir. Elbette ki toplum nezdinde onları farklı kılan birtakım özellikleri vardır.
Vardır ama bütün bu değerler neden bu mesleği tercih edenleri ayrıcalıklı kılsın ki?
Böyle saçma sapan bir ayrıcalık olur mu sevgili okurlarım?
Eğer içinizden, "Olur! Bal gibi de olur!" diyen birileri var ise o zaman onlara Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Aslan'ı hatırlatmak isterim. Biliyorsunuz, o da avukattı!
Ve o kimliğini kullanarak girdi belinde gizlediği silahla Danıştay'a.
Lütfen Çağlayan Adliyesi'ni gözünüzün önüne getirin.
Türkiye'nin en kritik davalarına bakan, sürekli kelle koltukta görev yapan yüzlerce savcı ve hâkim o kocaaaa, uçsuz bucaksız binanın içinde görev yapıyor.
Dün gördüm. Başsavcı ve vekili hariç hiçbir savcının ve hâkimin odasının önünde bekleyen özel koruma yok! Hepsi Allah'a emanet bir şekilde görev yapıyor.
Ya o hâkim ya da savcılardan biri bir avukatın canını yakmışsa.
Ya kaybettiği dava dolayısıyla maddeten ve manen çökmüş, bunalıma girmiş, bu sebeple de intikam hırsı ile yanıp tutuşan avukat intikamının peşine düşmüşse?
Olamaz mı yani?
Yani illa siyasi olması gerekmez tehlike arz edecek avukatın Alparslan Aslan gibi falan!
Basit bir alacak- verecek, boşanma, miras ya da ne bileyim basit bir taciz davası bile böyle bir duruma yol açabilir.
Şimdi...
Hal böyleyken yani Türkiye gerçeği buyken, avukatlık mesleğini icra eden kişilerin ısrarla farklı muameleye tabi tutulmayı istemeleri filan biraz bencillik olmuyor mu? Evet belki yeni bir düzenleme getirilebilir Çağlayan'a.
Avukatların sıradan vatandaşla aynı bölümden girip çıkmaları yerine farklı bir giriş yapılıp, onlara gerçekten ayrıcalıklı oldukları hissettirilebilir.
Ama bu, yine de avukatların güvenlik duvarını, kurallarını istedikleri gibi aşmalarına izin vermez.
Bunun için de yapılacak şey gayet basit.
Adalet Bakanlığı kanunun onları haklı kıldığını göz önüne alıp, ivedilikle keşmekeşe yol açan bu paradoksu ortadan kaldırmalı. Bakanlık, diğer bölümleri değil ama, "Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" kısmının yasadan derhal çıkartılmasını sağlamalı


Bu gazatecinin malum köşe yazısına Tük hukuk sitesinin değerli üyeleri ne görüş bildirirlee veyanacaba balka bir konu açıldı mı?
Old 27-09-2011, 14:14   #731
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.medine
Ne demek, "Avukatın üstü aranamaz?"

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 58. maddesinin 1. fıkrasına göre, "Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir" dendiğini biliyordum ama bu maddenin devamında, "Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" türünden bir abukluğun da yer aldığını bilmiyordum!
Açıldığı günden bu yana dün ilk kez ifade vermek için gittiğim Çağlayan Adliyesi'nde öğrendim bu durumu.
Öğrenince de tabii, "Nasıl yani?" oldum...
Elbette ki avukatlık mesleği son derece onurlu, şerefli, haysiyetli bir meslektir. Elbette ki toplum nezdinde onları farklı kılan birtakım özellikleri vardır.
Vardır ama bütün bu değerler neden bu mesleği tercih edenleri ayrıcalıklı kılsın ki?
Böyle saçma sapan bir ayrıcalık olur mu sevgili okurlarım?
Eğer içinizden, "Olur! Bal gibi de olur!" diyen birileri var ise o zaman onlara Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Aslan'ı hatırlatmak isterim. Biliyorsunuz, o da avukattı!
Ve o kimliğini kullanarak girdi belinde gizlediği silahla Danıştay'a.
Lütfen Çağlayan Adliyesi'ni gözünüzün önüne getirin.
Türkiye'nin en kritik davalarına bakan, sürekli kelle koltukta görev yapan yüzlerce savcı ve hâkim o kocaaaa, uçsuz bucaksız binanın içinde görev yapıyor.
Dün gördüm. Başsavcı ve vekili hariç hiçbir savcının ve hâkimin odasının önünde bekleyen özel koruma yok! Hepsi Allah'a emanet bir şekilde görev yapıyor.
Ya o hâkim ya da savcılardan biri bir avukatın canını yakmışsa.
Ya kaybettiği dava dolayısıyla maddeten ve manen çökmüş, bunalıma girmiş, bu sebeple de intikam hırsı ile yanıp tutuşan avukat intikamının peşine düşmüşse?
Olamaz mı yani?
Yani illa siyasi olması gerekmez tehlike arz edecek avukatın Alparslan Aslan gibi falan!
Basit bir alacak- verecek, boşanma, miras ya da ne bileyim basit bir taciz davası bile böyle bir duruma yol açabilir.
Şimdi...
Hal böyleyken yani Türkiye gerçeği buyken, avukatlık mesleğini icra eden kişilerin ısrarla farklı muameleye tabi tutulmayı istemeleri filan biraz bencillik olmuyor mu? Evet belki yeni bir düzenleme getirilebilir Çağlayan'a.
Avukatların sıradan vatandaşla aynı bölümden girip çıkmaları yerine farklı bir giriş yapılıp, onlara gerçekten ayrıcalıklı oldukları hissettirilebilir.
Ama bu, yine de avukatların güvenlik duvarını, kurallarını istedikleri gibi aşmalarına izin vermez.
Bunun için de yapılacak şey gayet basit.
Adalet Bakanlığı kanunun onları haklı kıldığını göz önüne alıp, ivedilikle keşmekeşe yol açan bu paradoksu ortadan kaldırmalı. Bakanlık, diğer bölümleri değil ama, "Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" kısmının yasadan derhal çıkartılmasını sağlamalı


Bu gazatecinin malum köşe yazısına Tük hukuk sitesinin değerli üyeleri ne görüş bildirirlee veyanacaba balka bir konu açıldı mı?

Bu yazıyı tasvip etmek mümkün değil, bir hışımla, çalakalem yazıldığı anlaşılan, bilgisizlik ve önyargı ürünü bir yazı.
719. no.lu mesaja dikkatinizi çekerim.
Saygılarımla.
Old 27-09-2011, 14:58   #732
by dinçer

 
Varsayılan

Alıntı:
Ne demek, "Avukatın üstü aranamaz?"

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 58. maddesinin 1. fıkrasına göre, "Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir" dendiğini biliyordum ama bu maddenin devamında, "Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" türünden bir abukluğun da yer aldığını bilmiyordum!
Açıldığı günden bu yana dün ilk kez ifade vermek için gittiğim Çağlayan Adliyesi'nde öğrendim bu durumu.
Öğrenince de tabii, "Nasıl yani?" oldum...
Elbette ki avukatlık mesleği son derece onurlu, şerefli, haysiyetli bir meslektir. Elbette ki toplum nezdinde onları farklı kılan birtakım özellikleri vardır.
Vardır ama bütün bu değerler neden bu mesleği tercih edenleri ayrıcalıklı kılsın ki?
Böyle saçma sapan bir ayrıcalık olur mu sevgili okurlarım?
Eğer içinizden, "Olur! Bal gibi de olur!" diyen birileri var ise o zaman onlara Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Aslan'ı hatırlatmak isterim. Biliyorsunuz, o da avukattı!
Ve o kimliğini kullanarak girdi belinde gizlediği silahla Danıştay'a.
Lütfen Çağlayan Adliyesi'ni gözünüzün önüne getirin.
Türkiye'nin en kritik davalarına bakan, sürekli kelle koltukta görev yapan yüzlerce savcı ve hâkim o kocaaaa, uçsuz bucaksız binanın içinde görev yapıyor.
Dün gördüm. Başsavcı ve vekili hariç hiçbir savcının ve hâkimin odasının önünde bekleyen özel koruma yok! Hepsi Allah'a emanet bir şekilde görev yapıyor.
Ya o hâkim ya da savcılardan biri bir avukatın canını yakmışsa.
Ya kaybettiği dava dolayısıyla maddeten ve manen çökmüş, bunalıma girmiş, bu sebeple de intikam hırsı ile yanıp tutuşan avukat intikamının peşine düşmüşse?
Olamaz mı yani?
Yani illa siyasi olması gerekmez tehlike arz edecek avukatın Alparslan Aslan gibi falan!
Basit bir alacak- verecek, boşanma, miras ya da ne bileyim basit bir taciz davası bile böyle bir duruma yol açabilir.
Şimdi...
Hal böyleyken yani Türkiye gerçeği buyken, avukatlık mesleğini icra eden kişilerin ısrarla farklı muameleye tabi tutulmayı istemeleri filan biraz bencillik olmuyor mu? Evet belki yeni bir düzenleme getirilebilir Çağlayan'a.
Avukatların sıradan vatandaşla aynı bölümden girip çıkmaları yerine farklı bir giriş yapılıp, onlara gerçekten ayrıcalıklı oldukları hissettirilebilir.
Ama bu, yine de avukatların güvenlik duvarını, kurallarını istedikleri gibi aşmalarına izin vermez.
Bunun için de yapılacak şey gayet basit.
Adalet Bakanlığı kanunun onları haklı kıldığını göz önüne alıp, ivedilikle keşmekeşe yol açan bu paradoksu ortadan kaldırmalı. Bakanlık, diğer bölümleri değil ama, "Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" kısmının yasadan derhal çıkartılmasını sağlamalı


Bu gazatecinin malum köşe yazısına Tük hukuk sitesinin değerli üyeleri ne görüş bildirirlee veyanacaba balka bir konu açıldı mı?

Ayrıcalığa karşı çıkan ancak yazı içeriği dolayısıyla türlü ayrıcalık içeren ( hakim/savcı bir yanda avukat bir yanda ) çelişkili ve tabiri caizse bir o kadar da çelimsiz ve dayanaksız bir yazı.

Hem sadece bir örnek üzerinden giderek tüm avukatları baş aşağı etmek pek akıllı işi olmasa gerek.Kanaatimce yazar, ( denilebilir mi bilmiyorum, tartışmak gerek )bir meslektaşın kendi canını yaktığını (!) düşünerek kaleme almış bu yazıyı.

Öyle tahmin ediyorum ki yazan şahsın kendisi de yazdığına pişman olmuştur.OLMAMIŞSA DA OLSUN.
Old 27-09-2011, 16:11   #733
serhanak

 
Varsayılan

Adliyede Avukat - Polis kovalamacası
İstanbul Adalet Sarayı'nda yaklaşık bir aydır Salı günleri yapılan avukatların 'aranma' protestosunda bu hafta adliye içinde görüntü çeken sivil polis memuru gerginliği yaşandı. Avukatlar, kendilerini kameraya çeken sivil polisi adliye içinde kovaladı. Polis memuru meslektaşları tarafından giriş kattaki bir odaya sokulduktan sonra camdan dışarı çıkartıldı. Gerginliğin arttığı adliyeye çevik kuvvet çağrıldı.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi yaklaşık 100 avukat, her hafta olduğu gibi adliye girişlerinde avukatların aranmasını protesto etmek için Çağlayan da bulunan İstanbul Adalet Sarayı önünde toplandı. 'Ayrıcalık değil savunma hakkı, kanunsuz aramaya son' yazılı pankart açan avukatlar adliye önünde basın açıklaması yaptıktan sonra kendilerini aratmadan topluca adliyeye girdi. Girişte herhangi bir engellemeyle karşılaşmayan avukatlar adliye içinde 'Direne direne kazanacağız' , 'Baskılar bizi yıldıramaz' şeklinde sloganlar attı.

Avukatların adliyeye girdiği sırada basın mensupları yasak olduğu gerekçesiyle içeri alınmazken, adliye içinde çekim yapan bir kamera gören avukatlar sivil polis olduğu gerekçesiyle şahsın üzerine yürüdü. Bu sırada şahıs resmi polisler ve güvenlik görevlileri tarafından avukatların elinden alınarak hızla uzaklaştırıldı. Polislerin şahsı kaçırdığını gören avukatlarda peşlerinden koşturdu.

Avukatların arkalarından geldiğini gören resmi polis ekipleri şahsı giriş kattaki icra müdürlüklerinden birisine soktu. Kapıya dayanan avukatlar şahsın kendilerine verilmesini istedi. İçeride gerginliğin artması üzerine adliyeye çevik kuvvet çağrıldı. İcra Müdürlüğünün kapısında bekleyen avukatlar çevik kuvvetin geldiğini görünce uzun süre polis aleyhinde slogan attı. Gerginliğin artması üzerine çevik kuvvet ekipleri dışarı çıkartıldı.

Avukatları sakinleştirmek için devreye giren emniyet yetkilileri, şahsın camdan adliye dışına çıktığını söyledi. Emniyet müdüründen kendilerini görüntüleyen ve polis olduğunu belirttikleri şahısla ilgili suç duyurusunda bulunmak için isim isteyen avukatlar, içeride kimsenin kalmadığını anlayınca sloganlar atarak giriş kapısına geri döndü.

Burada avukatlar adına bir açıklama yapan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay, yasak olmasına rağmen içeri giren sivil bir polisin kamerayla kendilerini fişlediklerini öne sürdü. Polisin icra müdürlüğünden camdan çıkartılarak kaçırıldığını öne süren Tanay, avukatlık haklarından vazgeçmeyeceklerini ve sonuna kadar eylemlerine devam edeceklerini söyledi.



Cihan
Old 27-09-2011, 18:04   #734
oguzhand0

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan serhanak
Kapıya dayanan avukatlar şahsın kendilerine verilmesini istedi.

Komik; trajikomik
Old 27-09-2011, 18:08   #735
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Oğuzhan Dayar
Komik; trajikomik
Komik; trajikomik olan nedir?
Old 27-09-2011, 18:36   #736
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan by dinçer
Ayrıcalığa karşı çıkan ancak yazı içeriği dolayısıyla türlü ayrıcalık içeren ( hakim/savcı bir yanda avukat bir yanda ) çelişkili ve tabiri caizse bir o kadar da çelimsiz ve dayanaksız bir yazı.

Hem sadece bir örnek üzerinden giderek tüm avukatları baş aşağı etmek pek akıllı işi olmasa gerek.Kanaatimce yazar, ( denilebilir mi bilmiyorum, tartışmak gerek )bir meslektaşın kendi canını yaktığını (!) düşünerek kaleme almış bu yazıyı.

Öyle tahmin ediyorum ki yazan şahsın kendisi de yazdığına pişman olmuştur.OLMAMIŞSA DA OLSUN.

Büyük ihtimalle öyledir. Çünkü dayanamadım ben bile e-posta ile düşüncemi kendisine ilettim.
Old 27-09-2011, 20:10   #737
tiryakim

 
Varsayılan 'Jet Hakim' 19 yılda 20 bin davanın çoğunu ilk celsede sonuçlandırdı

Baktığı davaların büyük bölümünü tek celsede bitirdiği için "Jet Hakim" olarak anılan Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi ve Adalet Komisyonu Başkanı Hacı İbrahim Gözükara,19 yıllık meslek hayatı boyunca girdiği yaklaşık 20 bin davadan çoğunu ilk celsede karara bağladı. İlginç uygulamalarıyla dikkat çeken ve Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre en çok karar veren ağır ceza mahkemesi başkanı olarak kayıtlara geçen Gözükara, yeni bir rekora daha imza attı. Balıkesir'de görev yaptığı 2008-2011 yılları arasında, 963 davadan 778'ini karara bağladı. Ortalama yargılama süresi 45 gün olan Gözükara, davaların yüzde 90'ını sonuçlandırdı.

Diyarbakır'da 2008 yılında 3. Ağır Ceza Hakimi olarak görev yapan Gözükara, 1994'te Şerif Avşar'ın gübre sattığı işyerinden kaçırılıp öldürülmesi olayında azmettirici olduğu iddiasıyla tutuksuz yargılanan JİTEM'ci eski Uzman Çavuş Gültekin Sütçü'ye 30 yıl hapis cezası verdi. Bu cezayla inkar edilen JİTEM'in varlığı ilk defa bir mahkeme kararıyla resmî kayıtlara geçmiş oldu.

Hakim Hacı İbrahim Gözükara, kendine has yöntemleri ve pratik çözümleriyle kısa sürede karara bağladığı davalar sayesinde hem sanığı hem de mağduru yıllarca mahkeme kapılarında bekletmediği için memnun ediyor. Meslek hayatı boyunca yaklaşık 20 bini aşkın davaya giren ve verdiği adil ve hızlı kararlarla dikkat çeken Hakim Gözükara, bu davaların çoğunu ilk celsede karara bağladı. Çeşitli ülkelerde yaşayan ve adaletin yıllarca gecikmesinden dolayı mağdur olan vatandaşlar da Gözükara'ya telefonla teşekkür ediyor, hattâ hediyeler gönderiyor. Gözükara'nın şu anda görev yaptığı Balıkesir'de, özellikle organize suç örgütleri davalarındaki kararlarıyla da asayişte önemli gelişmeler yaşandı. İlde son bir yıldır önemli organize suça rastlanmıyor. 2011 yılında yılın hukukçusu seçilen Gözükara, ayrıca meslek hayatı boyunca yaşadığı arılarını bir kitapta topladı.

Mesleğe 1993 yılında Konya'da başlayan 44 yaşındaki Hacı İbrahim Gözükara, görev yaptığı yerlerde aldığı kararlarla kısa zamanda hem suç oranını düşürüyor hem de adından söz ettiriyor. Bugüne kadar Mardin'in Mazıdağı ve Sakarya'nın Akyazı ilçelerinde hakimlik yapan Gözükara, Konya Ereğli ve Diyarbakır'da ağır ceza mahkemesi başkanlıklarında bulundu. Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2008 yılında göreve başlayan Gözükara, burada da rekor kırdı. Önüne gelen adam öldürme, cinsel suçlar, zimmet, sahte belge, resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını kapsayan davaları yüzde 81'lik oranla karara bağlarken sadece 185 dosya devredildi. Rekor denebilecek bu oran, diğer ağır ceza mahkemelerinde yüzde 50 ile 60 arasında değişiyor. Çete ve örgütlü suçlarla ilgili davaları da jet hızıyla sonuçlandıran Gözükara, Adalet Bakanlığı verilerine göre en çok karar veren mahkeme başkanı unvanıyla kayıtlara Türkiye birincisi olarak geçti.

SANIK VE ŞAHİTLERİ TELEFONLA KENDİSİ DURUŞMAYA ÇAĞIRIYOR

Son iki yılda, birçoğu ilk duruşmada olmak üzere 2 binin üzerinde dosyayı karara bağlayan Hakim Gözükara, inisiyatif kullanıp teknolojik imkanlardan da faydalanarak delilleri kısa sürede topluyor. Gerektiğinde sanık ya da şahitleri cep telefonuyla duruşmaya çağırıyor. Telefonla ulaşamadıklarını ise polis yardımıyla getirtiyor. Balıkesir'deki bir davada, adli tıp raporu gelmeyen sanığı duruşmada muayene ettiren Gözükara, esprileriyle de hem mahkemedeki soğuk havayı dağıtıyor hem de sanık ve şahitleri psikolojik olarak rahatlatıyor.

YALANCI ŞAHİTLERİ HAPSE ATIYOR

Hakim Hacı İbrahim Gözükara'nın diğer bir uygulaması ise duruşmalarda yalancı şahitlik yapanlara hapis cezası vermesi. Bu sayede yalancı şahitlik yapmayı düşünenlere de engel oluyor. Bilgi ve birikimlerini mesleğe yeni başlayan genç hakimlere aktarmak istediğini belirten Gözükara, "Yargılama Teknikleri" adlı bir kitabın da hazırlığdı yapıyor.
Old 27-09-2011, 20:12   #738
tiryakim

 
Varsayılan Danıştay Başkanı'ndan yeni anayasa yorumu

Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, yeni anayasanın TBMM tarafından yapılacağını belirterek, "Meclis bunu yaparken, halkın tamamı adına yapmış olacak. Yoksa siyasi iktidarın tek başına yapmış olduğu bir yasa meşruiyet tartışmasına zemin hazırlar" dedi.

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2011-20Eğitim-Öğretim Yılı, düzenlenen törenle başladı. Törene, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, yüksek yargının bazı üyeleri katıldı.

"Meclis yeni anayasayı halkın tümü adına yapacak"

Danıştay Başkanı Karakullukçu, törenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Karakullukçu, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, yasaları halk adına TBMM'nin yaptığını belirterek, yeni anayasayı yapmaya yetkili kurumun da TBMM olduğunu söyledi.

Yeni anayasa çalışmalarına, kendilerine sorulduğu takdirde katkı vereceklerini ifade eden Karakullukçu, "Meclis yeni anayasayı yaparken, halkın tamamı adına yapmış olacak. Yoksa siyasi iktidarın tek başına yapmış olduğu bir yasa meşruiyet tartışmasına zemin hazırlar. Bugün iktidarda olan partimiz veya hükümetimiz doğrusunu yapıyor. Yeterli çoğunluğu olsa dahi, bugün yok ama, bunu yapmamalı. O da yapmıyor zaten, diğer partilere soruyor' diye konuştu.

Hükümetin KHK yetkisi var

Hükümete Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilmesiyle ilgili sorular üzerine de Karakullukçu, Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisinin, Meclis'in belli bir süre için verdiği yetkinin hükümet tarafından kullanılması olduğunu ifade etti. Karakullukçu, "Meclis vermiş, hükümetin kanun yapma yetkisi yok ama hükümete yetki verilmiş. Danıştay'ın görüşü alınır mıydı, alınmaz mıydı? Sorarlarsa biz de görüş bildirirdik, sormadıkları için görüş bildirmedik" dedi.

"İstifa eden hakimin görüşlerine katılmam mümkün değil"

Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak da bir gazetecinin, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Celal Çelik'in istifasıyla ilgili bir soru üzerine, "Herkesin kişisel görüşü, istifasını yazmış, vermiş ne yapalım" dedi. Bir başka soru üzerine Kaynak, Çelik'in istifa dilekçesindeki görüşlere katılmasının mümkün olmayacağını, Yargıtay'daki diğer hakimler arasında bir sıkıntı bulunmadığını söyledi.
Old 27-09-2011, 20:13   #739
tiryakim

 
Varsayılan CHP, 6 KHK'yı daha Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor

CHP, 6 Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) daha iptali için Anayasa Mahkemesine başvuracak. Çevre ve Şehircilik, Avrupa Birliği, Milli Eğitim, Adalet, Gıda, Tarım ve Hayvancılık, Ekonomi bakanlıklarının teşkilat ve görevleri hakkında KHK'ların iptali istenecek.

Daha önce Yetki Kanunu kapsamında çıkarılan KHK'lardan 11'inin iptali için Anayasa Mahkemesine giden CHP, şimdi de 6 KHK için hazırlık yapıyor.

CHP, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Bazı KHK'larda Değişiklik Yapan KHK, Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Bazı KHK'larda Değişiklik Yapan KHK, Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK'nın Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile Bazı KHK'larda Değişiklik Yapan KHK, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Bazı KHK'larda Değişiklik Yapan KHK, Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK, Ekonomi Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapan KHK'nın iptali ya da bazı maddelerinin yürürlüğünün durdurulmasını talep edecek.

CHP, bugüne kadar çıkarılan KHK'lardan sadece 4'ünü Anayasa Mahkemesine götürmeyi düşünmüyor. Bu KHK'lar şunlar:

- Devlet Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesinin (b) Fıkrası ile 4924 Sayılı Kanun Uyarınca Sözleşmeli Personel Pozisyonlarında Çalışanların Memur Kadrolarına Atanması Amacıyla Devlet Memurları Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair KHK,

- Gençlik ve Spor Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi ile Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlıklarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair KHK.

-CHP'NİN DAHA ÖNCE İPTALİNİ İSTEDİĞİ KHK'LAR-

CHP'nin daha önce iptalini istediği KHK'lar ise şöyle:

- Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının Kurulması Amacıyla Bazı KHK'larda Değişiklik Yapılmasına Dair KHK,

- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Ekonomi Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- 3046 sayılı Kanun ile Bazı KHK'larda Değişiklik Yapılmasına Dair KHK,

- Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,

- Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK.
Old 27-09-2011, 20:15   #740
tiryakim

 
Varsayılan Kayserili 3 çocuğun öldürülmesinde rekor ceza

Kayseri'de, 2009'daki Ramazan Bayramı'nda şeker toplarken kaybolan 3 çocuğun katil zanlısı Uğur Veli Gülışık, 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Nitelikli biçimde ''cinsel istismar'' ve ''kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma'' suçlarından da toplam 85 yıl 6 ay hapse mahkum edilen Gülışık hakkında takdiri indirim uygulanmadı.

Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesindeki karar duruşmasına, tutuklu sanık Gülışık ile maktul çocuklardan Ahmet Tuna ve Dilruba'nın babası Hamza Tekin, anneleri Leyla Tekin, ağabeyleri Ömer Tekin, ablaları İlknur Ekinci, maktul Türkan Ay'ın annesi Özlem Ay ile ailelerin avukatları Erol Aras ve Ayhan Öztaş katıldı.

Duruşmada, Gülışık'ın avukatının Bolu'da bulunması nedeniyle mazeret verdiği açıklandı. Mahkeme Heyeti Başkanı Bahattin Özbaş, bu duruma tepki gösterdi.

Maktullerden Türkan Ay'ın anne ve babası İbrahim ve Özlem Ay'ın avukatlığını yapan Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Erol Aras, mahkemenin talebi üzerine baro tarafından geçen celse görevlendirilen avukatın, baroya davadan çekilmek istediğini bildirdiğini anlattı.

Aras, ''Kimse sanığı savunmak istemiyor. Görevlendirilen avukat arkadaşımız davadan çekilmek istedi, aksi takdirde avukatlığı bırakacağını söyledi. Mazereti Baro Yönetim Kurulunca kabul edildi. Bir başka avukat görevlendirdik, ama o da Bolu'da bulunması nedeniyle mazeret vermiş'' diye konuştu.

Bunun üzerine, sanık için Ankara Barosundan bir kez daha avukat talep edildi ve duruşmaya ara verildi.

Baroca görevlendirilen avukat Soner Güder, yaklaşık bir buçuk saat süreyle dosyayı inceledikten sonra duruşmaya, saat 15.00 sıralarında tekrar başlandı.

Müşteki ailelerin avukatları, esas hakkındaki iddialarında, sanığın en ağır cezaya çarptırılmalarını istedi.

Cumhuriyet Savcısı Şükrü Cüneyt Hamdovalı, esas hakkındaki görüşünde, özetle, bayram nedeniyle şeker toplamaya çıkan 3 çocuğun, Gülışık'ın evine gittiğini, Gülışık'ın, ''Evde şeker yok, ama eşim şeker almaya gitti'' diyerek çocukları eve aldığını ifade etti.

Gülışık'ın, bir süre sonra ''Amca senin çocuğun var mı?'' diye soran Dilruba Tekin'i, ''Çocuğum yok, ama odadaki çocuk beşiğinde oynayabilirsin'' sözleriyle bir başka odaya götürdüğü, burada ağzını, ellerini ve ayaklarını koli bandıyla bağladığını anlatan Hamdovalı, Gülışık'ın, Dilruba'nın ardından, ''Kardeşim nerede?'' diye soran Ahmet Tuna'ya ''Kardeşin içeride oynuyor. Gel seni de götüreyim'' dediğini ve bir başka odada Ahmet Tuna'yı bantla bağladığını ifade etti.

Gülışık'ın, Türkan Ay'ın da ağzını ve kollarını bantla kapattıktan sonra cinsel saldırıda bulunduğunu kaydeden Hamdovalı, sanığın, ardından banyoda bıçakla Türkan Ay'ı öldürdüğünü bildirdi. Savcı Hamdovalı, sanığın sonrasında da ağızları bantla kapalı olan Dilruba ve Ahmet Tekin'i, burunlarını kapatmak suretiyle boğarak öldürdüğünü belirtti.

Savcı Hamdovalı, sanığın, ''suçu gizlemek, delilleri ortadan kaldırmak, suçun işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla 3 çocuğu öldürmek'' suçu ile her üç çocuğa karşı nitelikli biçimde ''cinsel istismar'' ve ''kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak'' suçlarından cezalandırılmalarını talep etti.

Savcı görüşünü açıkladığı sırada fenalaşan çocukların anneleri, polis eşliğinde dışarı çıkarıldı.

Sanık avukatı Güder, esas hakkındaki savunmasında, müvekkilinin çelişkili ifadeler verdiğini kaydederek, bu çelişkilerin giderilmesini istedi. Savcının görüşüne katılmadıklarını bildiren Güder, müvekkilinin öncelikle beraatını, mahkeme aksi görüşteyse lehlerine hükümlerin uygulanmasını talep etti.

Sanık Gülışık ise ''Avukatımın sözlerine katılıyorum. Verdiğim dilekçedeki konular araştırılırsa gerçekler ortaya çıkacak'' diye konuştu.

Son sözünün sorulması üzerine Gülışık, ''Tutuksuz yargılanmak istiyorum'' dedi.

Mahkeme heyeti, karar için duruşmaya ara verdi.

Bu sırada, Ahmet Tuna ve Dilruba'nın ağabeyi Ömer Tekin, sanık Gülışık'a ayakkabı fırlattı. Ayakkabı, salonda görevli jandarmaya isabet etti. Mahkeme heyetinin ikazda bulunduğu Ömer Tekin, polis tarafından salon dışına çıkarıldı.

Duruşmaya verilen aranın ardından karar açıklandı.

Buna göre Gülışık, ''3 çocuğu kasten adam öldürmek'' suçundan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edildi.

Gülışık, 3 çocuğa da karşı nitelikli biçimde, ''cinsel istismar'' ve ''kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma'' suçlarından da toplam 85 yıl 6 ay hapse mahkum edilirken, hakkında takdiri indirim maddesi uygulamadı.

Maktul Türkan Ay'ın annesi Özlem Ay, AA'ya kararı, ''Giden geri gelmiyor. Ama, acımız bir parça hafifledi'' sözleriyle değerlendirdi.

Ay'ın annesi Aras ise ''Sanığın, olabilecek en yüksek cezaya çarptırılmasından memnunuz'' dedi.

-DAVANIN GEÇMİŞİ-

Kayseri'nin Talas ilçesinde, 21 Eylül 2009'da Ramazan Bayramı'nın 2. günü şeker toplamak için evlerinden çıkan ve geri dönmeyen 9 yaşındaki Ahmet Tuna Tekin, 6 yaşındaki kardeşi Dilruba Tekin ile aynı mahalleden arkadaşları 11 yaşındaki Türkan Ay'ı öldürüp cesetlerini Yozgat'ın Çayıralan ilçesi yakınlarında gömdüğü belirlenen Uğur Veli Gülışık, yaklaşık 1,5 yıl sonra yakalanarak tutuklanmıştı.

İddianamede, Gülışık'ın, ''suçu gizlemek, delilleri ortadan kaldırmak, suçun işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla tasarlayarak, çocuğa veya bedenen ve ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten adam öldürme, çocuğun nitelikli cinsel istismarı, çocuk veya kendini bedenen ve ruh bakımından savunamayacak kişiye cinsel amaçlı cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak'' suçlamalarıyla 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi ile 85 yıl 6 aya kadar ayrıca hapis cezasına çarptırılması istenmişti.

İddianamede, işlediği suçu itiraf ettiği belirtilen Gülışık, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmada, suçlamaları reddetmişti.

Dava, ilk celsenin ardından güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledilmişti.
Old 27-09-2011, 20:16   #741
tiryakim

 
Varsayılan TBMM'den mahkemeye Balbay için dokunulmazlık yazısı

İkinci ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu yargılanırken CHP'den milletvekili seçilen gazeteci-yazar Mustafa Balbay'ın ''gizli tanığın kimliğini açıkladığı'' iddiasıyla yargılandığı dava dosyasına TBMM'den gönderilen yazıda, ''Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar haricinde milletvekillerine tanınan yasama dokunulmazlığı kapsamında olduğu'' belirtildi.

Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, ''Balbay'ın milletvekili seçildiği yönündeki bilgilerin resmi olarak doğru olup olmadığı, sanığın Anayasa'nın 83. maddesinde belirtilen yasama dokunulmazlığından yararlanıp yararlanamayacağı'' konusundaki yazısına, TBMM'den cevap verildi.

TBMM Genel Sekreterliğinden gönderilen yazıda, Balbay'ın 12 Haziran 2011'de CHP'den İzmir Milletvekili seçildiği, 23 Haziran'da da Resmi Gazetede yayımlandığı ifade edilerek, Balbay'ın Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, ''ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar haricinde milletvekillerine tanınan yasama dokunulmazlığı kapsamında olduğu'' kaydedildi.

Balbay'ın yargılandığı Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, adliyelerin birleştirilmesi sırasında İstanbul 25. Asliye Ceza Mahkemesi oldu.

Şişli Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Mustafa Balbay'ın ''Silivri Toplama Kampı-Zulümhane'' isimli kitabında ''gizli tanık Kıskaç''ın gerçek kimliğini tüm kamuoyunun bilgi edinmesini sağlayacak şekilde yazdığı'' gerekçesiyle ''göreve ilişkin sırrın açıklanması'' suçundan 1 ile 4 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Old 27-09-2011, 20:21   #742
tiryakim

 
Varsayılan İstifa eden hakim konuştu

"HSYK, bazı mahkemeleri ifade edildiği gibi dizayn ediyorsa ki bunu Deniz Feneri Davası'ndan gördünüz, o zaman yargının bağımsızlığından söz edemeyiz''

Hakkında herhangi bir soruşturma olmamasına rağmen, 'Türk yargısı bitmiştir' diyerek istifa eden Yargıtay Tetkik Hakimi ve YARSAV Yönetim Kurulu üyesi Celal Çelik, istifasının perde arkasını CNN TÜRK'e anlattı.

Çelik, şunları söyledi:

"HSYK TARAFSIZ DEĞİLDİR, TÜRK YARGISI BİTMİŞTİR"

"Türkiye'de bana göre hiç kimse, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) bağımsız olduğunu iddia edemez, tarafsız davrandığını iddia edemez. Neden derseniz, şu nedenlerle... Şimdi siyasi iktidar tarafından çıkarılan Yargıtay ve Danıştay'ın yapısının değiştirilmesine yönelik yasalardan sonra Yargıtay ve Danıştay'a seçilen üyeler eliyle blok oy uygulaması eğer başlamışsa ve Yargıtay'ın ve Danıştay'ın tüm teyamülleri alaşağı edilircesine yenileme seçimlerinde başkanlar seçilmemiş ise, başkanların aday olmaları engellenmiş ise, aday olan başkanlar büyük bir hezimet yaşamış iseler, aynı zamanda Türkiye'deki adli yargı komisyon başkanlığının büyük bir çoğunluğu hiçbir gerekçe olmamasına rağmen değiştirilmiş ise, başsavcıların büyük bir çoğunluğu bir şekilde değiştirilmiş ise, İstanbul'da bulunan özel yetkili mahkeme nezdindeki savcılar ve hakimler açısından tutuklu sanıkların serbest bırakılmasına ilişkin muhalefet şerhi verenlerin neredeyse tamamı bazı yerlere sürülmüş, tam tersine tutukluluğun devamına ilişkin karar vermiş yargıçlar ve savcılar orada ağır ceza mahkemesi başkanı yapılmış ise, savcı yapılmış ise ve yeni üye, tetkik hakimleri seçilip, kıdemlilerin oradan gönderileceği şeklinde durumlar çıkmış ise, bu anlamda hem Türkiye bitmiştir, hem de HSYK tarafsız değildir"


"YARSAV EDİLGENLİK SÜRECİNE GİRMİŞTİR, BU HAKİM VE SAVCILARIN KORKUSUYLA İLGİLİDİR"

Belirtmek isterim ki, Ömer Bey'den (Ömer Faruk Eminağaoğlu) sonra Emine Ülker Hanım (Emine Ülker Tarhan) seçildikten sonra YARSAV'da dönüşüm olduğu düşüncesine katılamam. Ülker Hanım döneminde de aynı şekilde YARSAV'ın etkinliği, YARSAV'ın mücadelesi açıkcası kesinlikle devam etmiştir ancak Ülker Hanımdan sonra bir edilgenlik sürecine YARSAV girmiştir ama bu elbette hakim ve savcıların korkusuyla ilgilidir, yargının ele geçirilmesi, HSYK'nın tasarruflarıyla ilgilidir ki bunun örnekleri çok açık... Kurucu başkanımız Ömer Bey, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan İstanbul'a isteği olmamasına rağmen sürgün edilmiştir. Ona benzer önceki dönemlerde görev yapan yönetim kurulu arkadaşlarımız ve şu an YARSAV'ın kurucusu olarak nitelendirdiğimiz arkadaşlarımız, istekleri olmamalarına rağmen sürülmüşlerdir.

"YARGITAY'DAN İSTİFALAR OLACAK"

Öncelikle şunu kesinlikle söylemek isterim. Şu an Yargıtay'da çok büyük bir huzursuzluk bulunmaktadır. Neden derseniz, HSYK tarafından Yargıtay'a seçim yapılırken, kıdemlilerin büyük çoğunluğu seçilmeyip, teyamüller alaşağı edilerek 40 yaşındaki arkadaşlarımız seçilmişlerdir. Bunların niteliğiyle ilgili bir değerlendirme yapmıyorum ama teyamüller atlanarak çok geri sıradaki arkadaşların seçilmiş olmasından ötürü Yargıtay'daki kıdemli arkadaşlarımız çok büyük bir rahatsızlık yaşamaktadır. Birçoğunun istifa edeceği, daha doğrusu emeklilik isteyeceğini biliyorum. Bu mesleğe küsmüşlerdir, haksızlıklar karşısında tepki göstermektedirler. Yaklaşık 20 tanesini ismen bilmekteyim, bu kişiler istifa edecek.

"ARKADAŞLARIM BANA DESTEK VERDİ"

İnanın ben çok doğal bir şekilde istifamı sundum. Bu açıklamayı yaptıktan sonra inanılmayacak kadar hakim ve savcı arkadaşımdan destek geldi. Kendini bir şekilde ifade edemeyip de bunu araç sayıp bana tebriklerini sunan, kutlayan, yanımda olduğunu ifade eden meslektaşlarımı görmek gerçekten benim memnun etti.

DENİZ FENERİ SAVCILARI GÖREVDEN ALINDI, HAKKINDA ŞİKAYET OLANLAR GÖREVE GETİRİLDİ

HSYK, bazı mahkemeleri ifade edildiği gibi dizayn ediyorsa, görevli savcıları alıp başka savcıları atıyorsa ve bu mesaj içeriği taşıyorsa, siz kalkıp da Türk yargısının artık hukukun üstünlüğü çerçevesinde hareket edebileceğini söyleyemezsiniz. Deniz Feneri soruşturması yürüten savcı arkadaşlarımızı pırıl pırıl insanlar, gerçekten temiz, hiçbir usulsüzlükleri olmayan arkadaşlarımız olmasına rağmen bu arkadaşlarımız bilinen gerekçelerle görevden alınmışlardır, daha doğrusu soruşturmadan alınmışlardır.

Peki ben size şunu sormak istiyorum. Açıklamamda da ifade ettim. Sayın İlhan Cihaner'le ilgili soruşturmayı, kovuşturmayı yapan hakim ve savcı arkadaşlarla ilgili onlarca şikayet başvurusu yapıldı, ki Yargıtay 11. Ceza Dairesi de ilgili hakimlerle ilgili suç duyurusunda bulundu. O arkadaşların büyük bir çoğunluğu ödüllendirilerek farklı yerlere atandılar. Onca şikayete rağmen hiçbirinin yerlerinden alınmamasına, üstelik bunlar başsavcı, başsavcı vekili, ağır ceza mahkemesi başkanı yapılmış olmasına rağmen bu çelişkiler bile bu soruları bence anlamsız kılıyor.

Türk insanının gerçekten bu olguları görmesi gerekli. Benim şu an yapmaya çalıştığım olay da bu. Türk yargısının bitirilmesine engel olacak hassasiyetin gösterilmesini bekliyorum.
Old 27-09-2011, 22:05   #743
Av.Barış

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
Baktığı davaların büyük bölümünü tek celsede bitirdiği için "Jet Hakim" olarak anılan Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi ve Adalet Komisyonu Başkanı Hacı İbrahim Gözükara,19 yıllık meslek hayatı boyunca girdiği yaklaşık 20 bin davadan çoğunu ilk celsede karara bağladı. İlginç uygulamalarıyla dikkat çeken ve Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre en çok karar veren ağır ceza mahkemesi başkanı olarak kayıtlara geçen Gözükara, yeni bir rekora daha imza attı. Balıkesir'de görev yaptığı 2008-2011 yılları arasında, 963 davadan 778'ini karara bağladı. Ortalama yargılama süresi 45 gün olan Gözükara, davaların yüzde 90'ını sonuçlandırdı.

Diyarbakır'da 2008 yılında 3. Ağır Ceza Hakimi olarak görev yapan Gözükara, 1994'te Şerif Avşar'ın gübre sattığı işyerinden kaçırılıp öldürülmesi olayında azmettirici olduğu iddiasıyla tutuksuz yargılanan JİTEM'ci eski Uzman Çavuş Gültekin Sütçü'ye 30 yıl hapis cezası verdi. Bu cezayla inkar edilen JİTEM'in varlığı ilk defa bir mahkeme kararıyla resmî kayıtlara geçmiş oldu.

Hakim Hacı İbrahim Gözükara, kendine has yöntemleri ve pratik çözümleriyle kısa sürede karara bağladığı davalar sayesinde hem sanığı hem de mağduru yıllarca mahkeme kapılarında bekletmediği için memnun ediyor. Meslek hayatı boyunca yaklaşık 20 bini aşkın davaya giren ve verdiği adil ve hızlı kararlarla dikkat çeken Hakim Gözükara, bu davaların çoğunu ilk celsede karara bağladı. Çeşitli ülkelerde yaşayan ve adaletin yıllarca gecikmesinden dolayı mağdur olan vatandaşlar da Gözükara'ya telefonla teşekkür ediyor, hattâ hediyeler gönderiyor. Gözükara'nın şu anda görev yaptığı Balıkesir'de, özellikle organize suç örgütleri davalarındaki kararlarıyla da asayişte önemli gelişmeler yaşandı. İlde son bir yıldır önemli organize suça rastlanmıyor. 2011 yılında yılın hukukçusu seçilen Gözükara, ayrıca meslek hayatı boyunca yaşadığı arılarını bir kitapta topladı.

Mesleğe 1993 yılında Konya'da başlayan 44 yaşındaki Hacı İbrahim Gözükara, görev yaptığı yerlerde aldığı kararlarla kısa zamanda hem suç oranını düşürüyor hem de adından söz ettiriyor. Bugüne kadar Mardin'in Mazıdağı ve Sakarya'nın Akyazı ilçelerinde hakimlik yapan Gözükara, Konya Ereğli ve Diyarbakır'da ağır ceza mahkemesi başkanlıklarında bulundu. Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2008 yılında göreve başlayan Gözükara, burada da rekor kırdı. Önüne gelen adam öldürme, cinsel suçlar, zimmet, sahte belge, resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını kapsayan davaları yüzde 81'lik oranla karara bağlarken sadece 185 dosya devredildi. Rekor denebilecek bu oran, diğer ağır ceza mahkemelerinde yüzde 50 ile 60 arasında değişiyor. Çete ve örgütlü suçlarla ilgili davaları da jet hızıyla sonuçlandıran Gözükara, Adalet Bakanlığı verilerine göre en çok karar veren mahkeme başkanı unvanıyla kayıtlara Türkiye birincisi olarak geçti.

SANIK VE ŞAHİTLERİ TELEFONLA KENDİSİ DURUŞMAYA ÇAĞIRIYOR

Son iki yılda, birçoğu ilk duruşmada olmak üzere 2 binin üzerinde dosyayı karara bağlayan Hakim Gözükara, inisiyatif kullanıp teknolojik imkanlardan da faydalanarak delilleri kısa sürede topluyor. Gerektiğinde sanık ya da şahitleri cep telefonuyla duruşmaya çağırıyor. Telefonla ulaşamadıklarını ise polis yardımıyla getirtiyor. Balıkesir'deki bir davada, adli tıp raporu gelmeyen sanığı duruşmada muayene ettiren Gözükara, esprileriyle de hem mahkemedeki soğuk havayı dağıtıyor hem de sanık ve şahitleri psikolojik olarak rahatlatıyor.

YALANCI ŞAHİTLERİ HAPSE ATIYOR

Hakim Hacı İbrahim Gözükara'nın diğer bir uygulaması ise duruşmalarda yalancı şahitlik yapanlara hapis cezası vermesi. Bu sayede yalancı şahitlik yapmayı düşünenlere de engel oluyor. Bilgi ve birikimlerini mesleğe yeni başlayan genç hakimlere aktarmak istediğini belirten Gözükara, "Yargılama Teknikleri" adlı bir kitabın da hazırlığdı yapıyor.

Sayın hakiminde vermiş olduğu Kararların büyük bir kısmınında aynı hız da bozulup geri geldiğini hatırlatmak isterim.
Old 27-09-2011, 23:23   #744
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Barış
Sayın hakiminde vermiş olduğu Kararların büyük bir kısmınında aynı hız da bozulup geri geldiğini hatırlatmak isterim.
Biz söz var ama Söylememim . Hızlı giden ....
Old 29-09-2011, 22:47   #745
Av.Barış

 
Varsayılan

Savcının boğazını sıktığı korumaya ceza çıktı

Olayın ardından yaralandığına ilişkin adli tıp raporu bulunmayan Tanrıöver'in, bilirkişi raporunda yer alan televizyon kamerası görüntülerinde ise koruma Demirel'in boğazını sıktığı görülüyordu.

Danıştay 4. Daire Başkanının korumalığını yapan polis memuru Emine Demirel, yüksek yargı organları yetkililerinin katılımıyla adliyede yapılan toplantıda, "Sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle Cumhuriyet Savcısı Mustafa Şahin Tanrıöver’e hukuka aykırı fiziki müdahalede bulunduğu" iddiasıyla yargılandığı davada 3 bin lira adli para cezasına çarptırıldı. Mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.

Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen davanın karar duruşmasına, tutuksuz sanık Demirel ve avukatı Nail Gürman katıldı.

Avukat Gürman, tanık ifadeleri ve olaya ilişkin görüntülerde, savcı Tanrıöver’in, müvekkili Demirel’in boğazını tuttuğunu savunarak, olaydan sonra savcı Tanrıöver’in müvekkilinden helallik istediğini, ayrıca şikayetçi de olmadığını hatırlattı.

Gürman, müvekkili Demirel’in beraatine karar verilmesini talep etti.

Son sözü sorulan sanık Demirel de beraat isteminde bulundu.

Yargıç Hülya Tıraş, sanık Demirel’i, TCK’nın 86/2,3 (d) maddesinde düzenlenen "kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle yaralama" suçundan 150 gün adli para cezasına çarptırdı.

Tıraş, bu cezayı 3 bin lira adli para cezasına çevirdi. Yargıç Tıraş, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.


Boğazını sıkmıştı

Tanrıöver, 12 Eylül referandumundan önce Ankara Adliyesi'nde düzenlenen ve eski Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, eski Danıştay Başkanı Mustafa Yücel Özgilgin, eski HSYK Başkanı Kadir Özbek'in de katıldığı anayasa brifinginde oturacak yer bulamayınca sinirlenerek, "Hâkim ve savcılar dışarıda kaldı. Yargıtay ve Danıştay'dan gelen destek kıtaları içeride" diyerek, tepki göstermişti. Bu sırada kendisini gösterici zanneden bir kadın koruma polisi ile Tanrıöver arasınde tartışma çıkmıştı. Tanrıöver, çıkan tartışma sırasında kadın korumanın boğazına sarılmıştı.

Tanrıöver, bayan korumanın boğazını sıkmadığını belirterek, gerçeğe aykırı haber yaptığı iddiasıyla Milliyet gazetesi ve Kanal D televizyonundan şikayetçi de olmuştu. Savcılık, Tanrıöver'in şikayeti üzerine takipsizlik kararı vermişti. Takipsizlik kararı, itiraz üzerine gönderildiği Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da usul ve yasaya uygun bulunarak onanmış ve kesinleşmişti.
Old 29-09-2011, 23:07   #746
Av.Barış

 
Varsayılan

SGK ALEYHİNE İCRA TAKİBİ YAPILAMAYACAK

Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine açılan icra davasında mahkeme icra takibinin iptalini kararlaştırdı.



Antalya 4. İcra Hukuk Mahkemesinde görülen davada, davalı Sosyal Güvenlik Kurumunun, 5502 sayılı SGK Kanununun 35/3 maddesine göre kurumun taşınır ve taşınmazları, bankalardaki mevduatları dâhil her türlü hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği, Kurum hakkında 2064 sayılı İcra İflas Kanununun haciz ve iflas hükümlerinin uygulanamayacağı ve kurum aleyhine icra takibi yapılamayacağı gerekçesiyle takibin iptali istendi.



Mahkeme, şikâyeti kabul ederek Antalya 13. İcra Müdürlüğünün SGK aleyhine icra takibi başlatılması kararını iptal etti. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ise mahkeme kararını onadı.
Old 29-09-2011, 23:42   #747
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Barış
SGK ALEYHİNE İCRA TAKİBİ YAPILAMAYACAK

Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine açılan icra davasında mahkeme icra takibinin iptalini kararlaştırdı.



Antalya 4. İcra Hukuk Mahkemesinde görülen davada, davalı Sosyal Güvenlik Kurumunun, 5502 sayılı SGK Kanununun 35/3 maddesine göre kurumun taşınır ve taşınmazları, bankalardaki mevduatları dâhil her türlü hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği, Kurum hakkında 2004 sayılı İcra İflas Kanununun haciz ve iflas hükümlerinin uygulanamayacağı ve kurum aleyhine icra takibi yapılamayacağı gerekçesiyle takibin iptali istendi.



Mahkeme, şikâyeti kabul ederek Antalya 13. İcra Müdürlüğünün SGK aleyhine icra takibi başlatılması kararını iptal etti. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ise mahkeme kararını onadı.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=47991

Alıntı:
Yazan aavsar
...5502 sayılı kanunun 35.mad. 2.fıkrasına göre "kurumun malları alacakları,banka hesapları,2004 sayılı İİK.ile 6183 sayılı amme alacakları tahsili usulü hakkından kanun bakımından devlet malı hükmünde olduğundan,şikayetin kabulü ile kuruma tebliğ edilen icra emrinin iptaline ancak açıkca 5502 sayılı yasanın 35/2-3 mad.sgk aleyhine icra takibi yapılamayacğı düzenlenmediğinden takibin iptali talebinin reddine şeklinde hüküm kurmuştur.Biz icra takibinin miktarı 700,00 TL olmasına ve temyiz sınırının altında kalıyor olmasına rağmen burada söz konusu durumun miktar değil işlem şikayeti olduğunu düşündüğümüz için temyiz ettik fakat Yargıtay icraya konan miktarın temyiz sınırının altında kaldığından bahisle temyiz isteğimizi reddetti...

Reddetmese ne yapacağı nihayet belli olmuş

Saygılar...
Old 30-09-2011, 09:57   #748
Av.Barış

 
Varsayılan

yakında diğer kurumlar da "bize karşı dava açılamaz" derse ne olacak!
Old 30-09-2011, 19:29   #749
tiryakim

 
Olumlu Hmk DÖnemİnde, Bİlgİsİz Avukat Davayi Kaybetmeye MahkÛmdur!

Bundan sonra, bilgisiz, ilgisiz ve çalışmayan hâkim ve avukatların yargılamayı yürütmesi neredeyse mümkün değildir.

12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 04.02.2011 tarihinde resmi gazete yayınlanan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), nihayet yarın yürürlüğe giriyor.

HMK, mevcut uygulama birikimini tamamen ortadan kaldırmadan bir yandan yargılamanın aksayan yönlerini düzeltmeye diğer yandan mevcut sorunları çözmeye yönelmiş yenilikler ve düzenlemeler getiriyor.

HMK; kolay, pratik, sistematik, , sorun çözmeye odaklı bir Kanun. HMK’da, mümkün olduğunca, “her hâkimin her avukatın ayrı bir usûlü vardır” anlayışını terk ettirecek tedbirler alınmış, yeknesak bir usul uygulaması getirilmiş, bunun için hâkimleri ve avukatları hem bağlayan hem zorlayan bir düzenleme yapılmıştır.

Bundan sonra, bilgisiz, ilgisiz ve çalışmayan hâkim ve avukatların yargılamayı yürütmesi neredeyse mümkün değildir.

Yeni yargılama usulünde dava beş temel aşamaya ayrılmıştır:

Bunlar: Davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamalarıdır.

Davanın açılması bakımından dilekçeler yeniden düzenlenmiştir (m. 118 vd.).

Taraflar dilekçelerini genel ifadelerle değil, “somutlaştırma yüküne” uygun olarak açık ve somut olarak göstermek, hangi vakıanın hangi delillerle ve nasıl ispat edileceğini de her bir vakıa bakımından belirtmek zorundadırlar; aksi halde somutlaştırma yükünü yerine getirmemiş olacak ve aleyhlerine karar verilecektir.

Bu sebeple; artık, sabah müvekkili dinleyip, öğlen dilekçe yazıp, akşam üzeri mahkemede dava açma düzeni bitmiştir.

Avukat bir dava açtığında önce tüm hukuki vakıaları tespit etmeli, bunları somutlaştırmalı, bir hukuki kalıba ve sebebe uygun dilekçe yazmalı ve bunların delillerini önceden belirleyerek (müvekkil elinde olanları ve bulunabilenleri alarak, olmayanların ise nerede bulunduğu belirterek), bu delillerle vakıalar arasında bağlantıyı kurmalıdır.

HMK ile getirilen yeni uygulama ve düzenlemeler avukatlar ve hâkimler başta olmak üzere hukuk camiasını gerçekten zorlayacağa benziyor. Tabi zaman ilerledikçe yeni düzen oturacaktır.

Son olarak HMK ile getirilen yeni düzenleme hukukçuları dahi zorlayacağından vatandaşların hak kaybına uğramaması için, hukuki işlerini bir avukat aracılığıyla yürütmesi sağlıklı olacaktır. HMK’nın hukuk dünyasına hayırlı olması temennisiyle…

Av. Ferhat AKBAŞ

(Bu yazı, sayın Av. Ferhat AKBAŞ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen alıntılanması veya yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
Old 01-10-2011, 13:49   #750
tiryakim

 
Varsayılan Yargıda çift başlılığı bitiren kanun yürürlükte

Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) bugün itibarıyla (1 Ekim) yürürlüğe girdi. Buna göre artık idarenin kusur ve işlemlerinden doğan maddi ve manevi zararlara ilişkin davalar asliye hukuk mahkemelerinde görülecek.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesine bağlı maddi ve manevi tazminat davalarına bakma yetkisi de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nden (AYİM) alındı. HMK değişikliği sonrası AYİM'in tazminat davalarına bakma görevi sona erdi. Böylece yargıdaki çift başlılık önemli ölçüde giderilecek. AYİM yalnızca Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tayin, terfi ve diğer işlemlerine karşı açılacak itiraz ve iptal davalarına bakabilecek. Bu durum AYİM'in yapısını da tartışmaya açıyor.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, 12 Mart muhtırasından bir süre sonra yapılan anayasa değişikliğiyle kurulmuş, asker kişilere yönelik eylem ve işlemlerin denetimi Danıştay'dan alınarak bu mahkemeye verilmişti. Mevcut Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 1927'de yürürlüğe girmişti. 84 yıllık kanun, TBMM'de kabul edilerek 14 Şubat 2011'de Resmi Gazete'de yayımlanan yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle ortadan kalktı. Yeni düzenlemeyle mahkemelerde yapılan yemin metinleri de değişti. Bundan sonra, "Allah'ım ve namusum üzerine yemin ediyorum." yerine, "Namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.'' denilecek.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08738804 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.