Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İş mahkemesi - dosyaya henüz vekaletname sunmadan ve davalıların yokluğunda kararın vekile tefhimi - temyiz süresinin başlangıcı?

Yanıt
Old 15-09-2011, 17:08   #1
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan İş mahkemesi - dosyaya henüz vekaletname sunmadan ve davalıların yokluğunda kararın vekile tefhimi - temyiz süresinin başlangıcı?

Sevgili meslektaşlarım; başıma gelen ilginç bir durum hakkında bir sorum olacak..

Bilindiği üzere iş mahkemelerince verilen kararlar tefhim, karar tarafın yokluğunda verildiyse tebliğden itibaren 8 gün içerisinde temyiz edilebiliyor..

Olay: Davalı vekili olduğum davada yargılama devam ederken müvekkilim vefat etti ve böylece vekalet görevim son buldu.. Daha sonra mirasçılar dahili dava edilmiş ancak tebligatlar muhtara yapıldığından haberleri olmamış..

Bir süre sonra bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi -ölen kişinin vekili sıfatıyla- tarafıma tebliğ edildi.. Duruşmaya da 4 gün kalmıştı.. Taraflar bu süre içerisinde bana vekaletname veremediler.. Kendileri duruşmaya gelmediler, ben vekaletnamem olmaksızın duruşmaya katıldım, vekilliğimin son bulduğunu, tebligatın usulsüz olduğunu, süre verildiğinde vekaletname ibraz edeceğimi vs.. beyan ettim; ancak mahkeme o gün kararını verdi.. Kısa kararda da gerekçeli kararda da "davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı..." diye yazıyor..

Soru 1: Bu durumda temyiz süresi ne zaman başlar? Vekaletnamem olmadığı halde karar tefhim olunmuş olur mu? Ben gerekçeli kararın dahili davalıların kendilerine tebliğinden itibaren başlayacağını düşünüyorum!!

Soru 2: Dahili davalılar karar verildikten sonra bana vekaletname verdiler.. Gerekçeli karar tebliğ edildikten sonra süresinde tehiri icra talepli olarak temyiz ettim ve icra dosyasına sunmak üzere derkenar talep ettim.. Bu arada kararı veren hakimin yerine başka bir hakim atandı.. Yeni atanan hakime konuyu izah ettim, dosyayı inceledi ancak temyizin süresinde olup olmadığı ve derkenar verip veremeyeceği konusunda bir karara varamadı (içinden çıkamadı!), bir iki gün konuyu araştırdıktan sonra haber vereceklerini söyledi.. 1. soruyla bağlı olarak, bu konudaki fikriniz nedir?

Saygılarımla...
Old 15-09-2011, 18:44   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Sevgili meslektaşlarım; başıma gelen ilginç bir durum hakkında bir sorum olacak..

Bilindiği üzere iş mahkemelerince verilen kararlar tefhim, karar tarafın yokluğunda verildiyse tebliğden itibaren 8 gün içerisinde temyiz edilebiliyor..

Olay: Davalı vekili olduğum davada yargılama devam ederken müvekkilim vefat etti ve böylece vekalet görevim son buldu.. Daha sonra mirasçılar dahili dava edilmiş ancak tebligatlar muhtara yapıldığından haberleri olmamış..

Bir süre sonra bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi -ölen kişinin vekili sıfatıyla- tarafıma tebliğ edildi.. Duruşmaya da 4 gün kalmıştı.. Taraflar bu süre içerisinde bana vekaletname veremediler.. Kendileri duruşmaya gelmediler, ben vekaletnamem olmaksızın duruşmaya katıldım, vekilliğimin son bulduğunu, tebligatın usulsüz olduğunu, süre verildiğinde vekaletname ibraz edeceğimi vs.. beyan ettim; ancak mahkeme o gün kararını verdi.. Kısa kararda da gerekçeli kararda da "davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı..." diye yazıyor..

Soru 1: Bu durumda temyiz süresi ne zaman başlar? Vekaletnamem olmadığı halde karar tefhim olunmuş olur mu? Ben gerekçeli kararın dahili davalıların kendilerine tebliğinden itibaren başlayacağını düşünüyorum!!

Soru 2: Dahili davalılar karar verildikten sonra bana vekaletname verdiler.. Gerekçeli karar tebliğ edildikten sonra süresinde tehiri icra talepli olarak temyiz ettim ve icra dosyasına sunmak üzere derkenar talep ettim.. Bu arada kararı veren hakimin yerine başka bir hakim atandı.. Yeni atanan hakime konuyu izah ettim, dosyayı inceledi ancak temyizin süresinde olup olmadığı ve derkenar verip veremeyeceği konusunda bir karara varamadı (içinden çıkamadı!), bir iki gün konuyu araştırdıktan sonra haber vereceklerini söyledi.. 1. soruyla bağlı olarak, bu konudaki fikriniz nedir?

Saygılarımla...

- Size yapılan tebligatlar, eğer mirasçıların davaya dahil edilmesinden sonra ise usulsüzdür.
- Duruşmada HUMK 67 uyarınca size süre verilebilirdi. Verilmediyse, kararda "davalı vekili" olarak anılmamanız gerekirdi.
- Karar tarihinde vekil olmadığınız için kararın dahili davalılara tebliğ edilmesi ve temyiz süresinin bu tebliğden başlaması gerekir.
- Gerekçeli kararın kime ve ne zaman (siz dosyaya vekaletname koymadan önce/sonra) tebliğ edildiğini yazmamışsınız.
Old 15-09-2011, 18:45   #3
Av.Ali ŞAN

 
Varsayılan

BK md.397/1’e göre, “aksi sözleşmeden veya halin icabından anlaşılmadıkça, vekalet, gerek vekilin, gerekse müvekkilin ölümü ile son bulur.

konu ile ilgili yargıtay kararı ;
T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 1980/7-2406 Karar No: 1981/641 Tarihi: 25.09.1981



• Ölüm

• Yeteneksizlik

• Batkınlık

• Ölüm ve Yeteneksizliğin Sonuçları



ÖZET:

1 - BK. 35 ve 397 madde hükümlerinde öngörülen karineye göre, gerek temsil yetkisi ve gerekse vekalet ilişkisi ölümle sona erer.



2 - Vekil ile müvekkilden birinin ölümü ile vekaletin sona ereceği yolundaki bu karinenin istisnalarından biri «müvekkil ile vekil arasındaki sözleşmede bu yönün kararlaştırılmış olması», diğeri de «işin niteliğinin vekaletin devamını gerektirmesi» dir.



3 - Taşınmazın geçerli bir şekilde üçüncü kişiye satıp teslim eden, satış bedelini alan ve satış tarihinden itibaren tarh ve tahakkuk eden vergilerin alıcıya aidiyetini bir sözleşme hükmü ile kararlaştıran ve özellikle de satışa müteferri işlemleri ve bu arada tapu memuru huzurunda ferağ işlemini yapmak üzere verilen vekalet müvekkilin ölümünden sonra da devam eder.



(818 s. BK m. 35, 397)



TAM METİN:

Taraflar arasındaki davadan dolayı bozma üzerine direnme yoluyla Eyüp Tapulama Hakimliği'nden verilen 25.08.1977 gün ve 15-39 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan [1 - Özel dairenin (kabul şekline göre, dava konusu parselin geometrik şekli yönünden taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı halde, krokisinde (B) harfi ile belirlenen bölümün yol olarak tescili cihetine gidilmesinde isabet yoktur) şeklindeki bozma kararı yerinde değildir. Tapu kaydına göre, yola tecavüz edilmiş olduğu, tapulama tutanağında belirlenmiş ve yapılan uygulama sonunda: bu husus tespit edilmiştir. Krokisinde (B) harfi ile gösterilen yerin yol olarak tespit harici bırakılması hususundaki mahkeme kararı yerinde olup bu hususa yönelik direnme yerindedir.



2 - Ancak, satışın yapıldığı günde, kayıt malikinin, dava konusu taşınmazda üstün hakkı bulunduğunu kabul ederek onunla ilişki kurmuş bulunan kişinin o günden önce, kayıt maliki ile, başka kişiler arasında yapılmış tapu dışı sözleşmelere dayanmasına olanak yoktur. Çünkü, davalının bu tarihe kadar süren zilyetliğinin malik sıfatıyla devam etmiş olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca, dava konusu taşınmaz tapuda kayıtlı olduğuna göre, harici satışın yapıldığı 1932 tarihinden intikalin yapıldığı 1940 tarihine kadar 766 sayılı Tapulama Kanununun 32/C maddesinde öngörülen 10 yıllık süre dolmamıştır. Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına yukarıda ikinci bentte yazılı nedenlerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır...] yolundaki 30.01.1980 gün ve 1978/7-177 esas ve 1980/134 sayılı ilamın karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davalılar tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenilen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:



Mahkeme ile özel daire ve Hukuk Genel Kurulu arasındaki uyuşmazlık, kayıt maliklerinden Ali'nin ölümünden sonra vekili tarafından yapılmış olan satışın geçerli olup olmadığı yönünde toplanmaktadır.



Gerçekten, 103 m².lik bahçeli dükkan ve evin iskan suretiyle Hasan çocukları Ali ile Recep ve Hatice'ye temlik ve 1341 yılımda tescil olunduğu; bilahare bu yerin zilyetliğinin 1932 yılında davacıların miras bırakanı Ali tarafından diğer kardeşleri ile birlikte noterde düzenlenen bir belge ile davalıların miras bırakanı Abbas Ali'nin bayii Muharrem'e satılıp devredildiği ve özellikle de teslim olunduğu; gerçek hak sahiplerinden dava konusu taşınmazın zilyetliğini devir ve teslim olan Muharrem'in de bu taşınmazı 8 yıl kullandıktan sonra (davacıların miras bırakanı Ali'nin vekili marifetiyle) 1940 yılında davalıların miras bırakanına sattığı; vekaletname tarihinin 1932, davacılar murisi Ali'nin ölüm tarihinin ise 1933 olduğu ihtilafsızdır. Bu maddi olgular dosyadaki belgelerle de kesinlikle gerçekleşmektedir. Daha sonra 1959 yılında yapılan tapulama sırasında da, 1940 yılında davalılar murisi adına tesis olunan tapu kaydı esas alınarak tapulama tutanağı davalılar murisi adına oluşturulmuştur.



İşte davacılar, miras bırakanları Ali'nin 1933 yılında öldüğünü, ölümle vekalet ilişkisinin son bulduğunu ileri sürerek, ölümden 7 yıl sonra miras bırakanlarının vekili tarafından davalıların miras bırakanına yapılmış olan ferağ (satış) işleminin geçersiz olduğu iddiasıyla bu satışın iptalini istemektedirler.



Hal böyle olunca, vekalet sözleşmesinin ölümle son bulmasının nedenleri ve hukuksal sonuçları üzerinde kısaca durulmasında zorunluk vardır.



Gerek temsil yetkisi ve gerekse vekalet ilişkisini düzenleyen BK. 35 ve 397. madde hükümleri bir karineyi hükme bağlamıştır. Bu karine, aslolanın, ölümle temsil yetkisi ve vekalet ilişkisinin sona ermiş olacağıdır. Yasa koyucunun bu karineyi benimsemesinin amacı şudur. Bilindiği gibi, gerek temsil ve gerekse vekalet ilişkisi, tarafların karşılıklı güvenlerine dayanan bir ilişki ortaya çıkarmakta ve bu ilişkiden doğan iş görme borcuna ilişkin hak ve borçlar sıkı surette tarafların kişiliğine bağlı bulunmaktadır. Müvekkil güvenini taşıyan bir vekil seçmekte, ona her zaman işin görülme biçimi hakkında talimat vermekte ve bu iş gördürmeyi dilediği zaman sona erdirebilmektedir (Haluk Tandoğan - Borçlar Hukuku, Özel Borç ilişkileri - Ankara 1977 - Sahife 416); (Kemal Tahir Gürsoy - Vekalet Akdinin Ölüm nedeniyle Sona Ermesi ve Sonuçları - Temsil ve VekaIete İlişkin Sorunlar - Sempozyum - 14/16 Haziran - İstanbul 1977 sahife 1 vd.), Esasen vekil de kural olarak, işi kendisi yapmakla ve yerine başkasını koymamakla yükümlüdür. Aynı mülahazalar temsil ilişkisi için de geçerlidir. Genellikle müvekkilin ölümü halinde, iş görmenin yapılma biçimine egemen olan onun iradesi ve yararı ortadan kalkacak; hatta bazı durumlarda müvekkilin ölümü, iş görmeye devamı imkansız hale getirecektir (mesela; tedavi edilen hastanın ölümünde olduğu gibi); işte bütün bu hususlar kural olarak vekil ya da müvekkilden birinin ölümü halinde, vekalet sözleşmesinin sona ermesini haklı göstermektedir. Bu yüzdendir ki BK.nun 35. maddesi ile eş anlamda bulunan 397/1. maddesi hükmünde... hilafı mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekalet, gerek vekilin, gerek müvekkilin ölümü ile... nihayet bulur... denilmektedir.



Madde metninden de açıkça anlaşılacağı veçhile yasa koyucu, vekil ile müvekkilden birinin ölümü ile vekaletin sona ereceğini açıkça vurgulamış, öte yandan bu karinenin iki istisnası bulunduğunu belirtmiştir. Bunlardan biri, müvekkille vekil arasındaki sözleşmede bu hususun kararlaştırılmış olması; diğeri de, işin niteliğinin, vekaletin devamını gerektirmesidir.



Davacıların miras bırakanı Ali'nin vekiline verdiği vekaletnamede, vekalet ilişkisinin ölümden sonra da devam edeceğine ilişkin bir açıklık, bir kayıt bulunmadığına göre, bu davada özellikle işin niteliğinin, müvekkilin ölümüne rağmen vekalet ilişkisinin devamına imkan verip vermeyeceği üzerinde durulması gerekir. Zira, bu soruya verilecek yanıt aynı zamanda davanın çözümüne de yanıt teşkil edecektir.



Temyizen incelenen bu davanın konusunu oluşturan maddi olgular dikkatlice incelendiği takdirde, davacıların miras bırakanı Ali ile diğer paydaşlar Recep ve Hatice'nin dava konusu taşınmazı İstanbul İkinci Noterliği'nde 19.05.1932 gününde re'sen düzenlenen bir belge ile Muharrem adlı kişiye sattıkları, parasını tamamen aldıkları, taşınmaz üzerinde hiçbir hakları kalmadığı ve özellikle de satış tarihinden sonra tarh ve tahakkuk ettirilecek vergi ve resimlerin alıcıya ait olacağının belirtildiği ve aynı belgede Haliloğlu Demir adlı bir kişinin ferağ işlemini yapması için vekil tayin edildiği; bilahare Ali'nin 22.04.1933 gününde öldüğü, nihayet 08.08.1940 yılında taşınmazın ilk alıcı Muharrem adına ve ondanda davalı adına ferağ edildiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın ilk satışla birlikte Muharrem adlı kişiye teslim edildiği ve davalıya satılıncaya kadar onun ve daha sonrada davalının zilyetliğinde bulunduğu ihtilafsızdır.



Görülüyor ki, gerçekleşen maddi olgulara göre davacıların miras bırakanı Ali, satışını vaadettiği taşınmazın parasını tamamen almış, taşınmazı alıcıya teslim etmiş ve özellikle de bu satışa müteferri işlemleri yapmak ve tapu memuru karşısında takriri vermek üzere Haliloğlu Demir'i vekil olarak atamıştır. Belirtilen amaçla verilmiş olan böyle bir vekaletin, müvekkilin ölümünden sonra da devam edeceği hiçbir kuşku ve duraksamayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Uygulamada bu tür olaylarda, vekaletin ölümden sonra da devam edeceğine ilişkin sayısız kararlara rastlamak mümkündür (Mesela; HGK. 16.12.1970 gün ve 1969/1-778 E., 685 K.; HGK. 24.03.1965 gün ve 1/616 E., 127 K.; yine HGK. 26.12.1960 gün ve 1/65 E., 94 K.: HGK. 20.04.1960 gün ve 1/22 E., diğer kararlar için bakınız. Gürsoy - ag. tebliğ - 6 vd. ile Mustafa Çenberci - Gayrimenkul Satış Vaadi - Ankara 1973 - Sahife 164, 321, 419); (Tandoğan - age. - 424. dip. not 212 ile ilgili metin).



O halde yukarıda yapılan açıklamalara göre, müvekkilin ölümüne rağmen işin niteliği gereği vekalet ilişkisinin devam edeceği anlaşılmasına ve böyle bir kabul 07.12.1940 gün ve 20/87 günlü içtihadı birleştirme kararına da ters düşmeyeceğine ve özellikle davalının zilyetliğinin gerçek malik sıfatıyla olduğu maddi olayların gerçekleşme biçimi ile anlaşılmasına göre, davalının karar düzeltme isteği Usulün 440. maddesi hükmünce kabul edilmeli, HGK.nun 30.01.1980 gün ve 1978/7-177 E., 1980/134 K. sayılı ilamı kaldırılmalı ve usul ve yasa hükümlerine uygun olan yerel mahkeme kararı onanmalıdır.



Sonuç : Yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı, davalının karar düzeltme isteğinin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu'nun 30.01.1980 gün ve 1978/7-177 esas ve 1980/134 karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına ve mahkeme kararının (ONANMASINA), 25.09.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 15-09-2011, 18:48   #4
Av.Ali ŞAN

 
Varsayılan

Sayın Arıcı,
Yargıtay kararında belirtilen şartlar nazara alındığında varmış olduğunuz tespitlerin yerinde olduğu kanaatindeyim.Bundan dolayı temyiz süresi sizinde belirtmiş olduğunuz üzere gerekçeli kararın mirasçılara tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Old 15-09-2011, 19:17   #5
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Cevaplarınız için teşekkür ediyorum.. Dahili dava dilekçesi mirasçılara tebliğ edildikten üç ay kadar sonra rapor ve ıslah dilekçesi bana tebliğ edildi, bilirkişi raporu dahili davalılara tebliğ edilmemiş.. Kısa karar verildikten 35 gün sonra dosyaya vekaletname sunup gerekceli kararın dahili davalılara vekaleten tarafıma tebligini talep ettim.. Vekaletname sunumundan bir ay sonra gerekceli karar yazılmış, hem bana hem dahili davalılara tebliğe çıkarılmış, benden önce dahili davalılara tebliğ edilmiş, bugün itibariyle postadan bana henüz tebligat ulaşmadı!..
Old 15-09-2011, 19:22   #6
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Sevgili meslektaşlarım; başıma gelen ilginç bir durum hakkında bir sorum olacak..

Bilindiği üzere iş mahkemelerince verilen kararlar tefhim, karar tarafın yokluğunda verildiyse tebliğden itibaren 8 gün içerisinde temyiz edilebiliyor..

Olay: Davalı vekili olduğum davada yargılama devam ederken müvekkilim vefat etti ve böylece vekalet görevim son buldu.. Daha sonra mirasçılar dahili dava edilmiş ancak tebligatlar muhtara yapıldığından haberleri olmamış..

Bir süre sonra bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi -ölen kişinin vekili sıfatıyla- tarafıma tebliğ edildi.. Duruşmaya da 4 gün kalmıştı.. Taraflar bu süre içerisinde bana vekaletname veremediler.. Kendileri duruşmaya gelmediler, ben vekaletnamem olmaksızın duruşmaya katıldım, vekilliğimin son bulduğunu, tebligatın usulsüz olduğunu, süre verildiğinde vekaletname ibraz edeceğimi vs.. beyan ettim; ancak mahkeme o gün kararını verdi.. Kısa kararda da gerekçeli kararda da "davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı..." diye yazıyor..

Soru 1: Bu durumda temyiz süresi ne zaman başlar? Vekaletnamem olmadığı halde karar tefhim olunmuş olur mu? Ben gerekçeli kararın dahili davalıların kendilerine tebliğinden itibaren başlayacağını düşünüyorum!!

Soru 2: Dahili davalılar karar verildikten sonra bana vekaletname verdiler.. Gerekçeli karar tebliğ edildikten sonra süresinde tehiri icra talepli olarak temyiz ettim ve icra dosyasına sunmak üzere derkenar talep ettim.. Bu arada kararı veren hakimin yerine başka bir hakim atandı.. Yeni atanan hakime konuyu izah ettim, dosyayı inceledi ancak temyizin süresinde olup olmadığı ve derkenar verip veremeyeceği konusunda bir karara varamadı (içinden çıkamadı!), bir iki gün konuyu araştırdıktan sonra haber vereceklerini söyledi.. 1. soruyla bağlı olarak, bu konudaki fikriniz nedir?

Saygılarımla...

Sayın Meslektaşım,

Cevap-1: Sizinle aynı kanıdayım.

Ancak siz bu tebliği beklemeyin bence. Kalemin ve hakimin kafasının karışmasına mahal vermeyecek bir kesinlik ve eminlikle;

Cevap-2: Bir dilekçe yazın, yeni vekaletlerinizi ekleyin, mahkeme kalemine gidin, dilekçenizi ve eki vekaletnameyi sunun. Dilekçede, davalılar vekilliğini üstlendiğinizi, gerekçeli kararın vekil olarak tarafınıza tebliğini talep edin (önceki konulara hiç girmeyin...) ve kararı kalemde tebellüğ edin hemen. Sonra temyiz layihanızı verirsiniz, top sizden çıkar...

Saygılarımla.
Old 15-09-2011, 19:26   #7
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Cevaplarınız için teşekkür ediyorum.. Dahili dava dilekçesi mirasçılara tebliğ edildikten üç ay kadar sonra rapor ve ıslah dilekçesi bana tebliğ edildi, bilirkişi raporu dahili davalılara tebliğ edilmemiş.. Kısa karar verildikten 35 gün sonra dosyaya vekaletname sunup gerekceli kararın dahili davalılara vekaleten tarafıma tebligini talep ettim.. Vekaletname sunumundan bir ay sonra gerekceli karar yazılmış, hem bana hem dahili davalılara tebliğe çıkarılmış, benden önce dahili davalılara tebliğ edilmiş, bugün itibariyle postadan bana henüz tebligat ulaşmadı!..

İyice çorba olmuş.
Vekil olarak size karar tebliğ edilmediğine göre, daha temyiz süreniz başlamamış. Bu arada siz temyiz dilekçenizi verdiğinize göre sorun olmaması gerekir.
Old 15-09-2011, 19:33   #8
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

İyi, benim cevap olaya oturmuş.

Kaleme gidin, şu tebligatı alın da rahatlayın bence

Önceki rapor vs. tebligatın (müteveffaya atfen) size yapılmasını ayırmak lazım. Onun bu konuyla bence bir ilgisi yok...
Old 15-09-2011, 21:05   #9
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Cevaplarınız için teşekkür ediyorum.. Dahili dava dilekçesi mirasçılara tebliğ edildikten üç ay kadar sonra rapor ve ıslah dilekçesi bana tebliğ edildi, bilirkişi raporu dahili davalılara tebliğ edilmemiş.. Kısa karar verildikten 35 gün sonra dosyaya vekaletname sunup gerekceli kararın dahili davalılara vekaleten tarafıma tebligini talep ettim.. Vekaletname sunumundan bir ay sonra gerekceli karar yazılmış, hem bana hem dahili davalılara tebliğe çıkarılmış, benden önce dahili davalılara tebliğ edilmiş, bugün itibariyle postadan bana henüz tebligat ulaşmadı!..

Temyizin süresinde yapıldığını düşünüyorum. Anlatımınız karşısında Yargıtay'ın esası bilmem ama usulden bozacağı kanısı oluştu bende. Umarım dosyada veraset ilamı vardır.

İyi de mirasçılara dosyadan dava dilekçesi tebliğ edilmiş de, neden sonrasında rapor ve ıslah aynı kişilere aynı yolla tebliğ edilmemiş. Dahası size tebligat yaparak davaya tekrar dahil etmeleri kendi aleyhlerine. Oysa usul ve yasaya uygun tebligatla rapor ve ıslah dilekçesi mirasçılara tebliğ edilse idi, gerekçeli karar tebliği sonrası en azından yargılama sırasındaki bu usuli işlemler bozma sebebi olmayacaktı.
Old 16-09-2011, 00:05   #10
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan: Av. İbrahim YİĞİT - İyi de mirasçılara dosyadan dava dilekçesi tebliğ edilmiş de, neden sonrasında rapor ve ıslah aynı kişilere aynı yolla tebliğ edilmemiş.

Kalem hatası Davacı vekili davayı yönelttiği mirasçılara bilirkişi ve ıslah dilekçesinin tebliği için masraf vermiş ancak masraf dosyaya işlenmemiş; ve UYAP'tan tebligat çıkartırken UYAP'ta davalı vekili hala ben gözüktüğüm için hataen direkt bana tebliğe çıkarmışlar! Duruşma öncesi dosyaya baktım, davalılara tebligat yapılmamış! Duruşmada bilirkişi raporu ile ıslah dilekçesinin davalıların bizzat kendilerine çıkarılması gerekirdi diye beyanda bulundum, bu beyanım zapta geçti, hakim dosyaya baktı ve "olur mu canım tebligatlar yapılmış" dedi, ben de görememiş olabilirim diye birşey demedim Ancak hakimin dosyada gördüğü "dahili dava dilekçelerine ilişkin" mazbatalar Daha sonra dosyayı tekrar tekrar inceledim, davalılar da kendilerine tebligat gelmediğini söylediler, dahili davalılara dahili dava dilekçesinden başka herhangi bir tebligat yapıldığına dair dosyada mazbata yok.. Tebligatlar da UYAP'tan çıkarıldığından UYAP'ta da bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesine ilişkin benden başkasına çıkarılmış olarak gözüken tebligat yok; tebligat kartonunda da yok.. Bu arada kalem de hata yaptığının farkına varmış

Alıntı:
Yazan: Av. İbrahim YİĞİT - Umarım dosyada veraset ilamı vardır.


Evet var.. Davacı vekiline verilen yetki ile veraset ilamı çıkarılmış..


Alıntı:
Yazan: Av.Ömer Güntay - Kaleme gidin, şu tebligatı alın da rahatlayın bence siz bu tebliği beklemeyin bence. Kalemin ve hakimin kafasının karışmasına mahal vermeyecek bir kesinlik ve eminlikle;


Evet bugün aynen öyle yaptım, hakim bey dosyaya biraz baktı, konuyu anlattım, o da içinden çıkamadı, havale aldım ve temyiz ettim

Alıntı:
Yazan: Av.Cengiz Aladağ - İyice çorba olmuş.


Çorbanın akıbeti yarın veya pazartesi günü belli olacak

Teşekkürler...
Old 16-09-2011, 00:09   #11
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Kalem hatası Davacı vekili davayı yönelttiği mirasçılara bilirkişi ve ıslah dilekçesinin tebliği için masraf vermiş ancak masraf dosyaya işlenmemiş; ve UYAP'tan tebligat çıkartırken UYAP'ta davalı vekili hala ben gözüktüğüm için hataen direkt bana tebliğe çıkarmışlar! Duruşma öncesi dosyaya baktım, davalılara tebligat yapılmamış! Duruşmada bilirkişi raporu ile ıslah dilekçesinin davalıların bizzat kendilerine çıkarılması gerekirdi diye beyanda bulundum, bu beyanım zapta geçti, hakim dosyaya baktı ve "olur mu canım tebligatlar yapılmış" dedi, ben de görememiş olabilirim diye birşey demedim Ancak hakimin dosyada gördüğü "dahili dava dilekçelerine ilişkin" mazbatalar Daha sonra dosyayı tekrar tekrar inceledim, davalılar da kendilerine tebligat gelmediğini söylediler, dahili davalılara dahili dava dilekçesinden başka herhangi bir tebligat yapıldığına dair dosyada mazbata yok.. Tebligatlar da UYAP'tan çıkarıldığından UYAP'ta da bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesine ilişkin benden başkasına çıkarılmış olarak gözüken tebligat yok; tebligat kartonunda da yok.. Bu arada kalem de hata yaptığının farkına varmış
Evet var.. Davacı vekiline verilen yetki ile veraset ilamı çıkarılmış..
Evet bugün aynen öyle yaptım, hakim bey dosyaya biraz baktı, konuyu anlattım, o da içinden çıkamadı, havale aldım ve temyiz ettim

Çorbanın akıbeti yarın veya pazartesi günü belli olacak
Teşekkürler...

İşte bu!
Bunun üzerine bi' çorba içilir
Old 16-09-2011, 10:13   #12
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Caner Arıcı
Taraflar bu süre içerisinde bana vekaletname veremediler.. Kendileri duruşmaya gelmediler, ben vekaletnamem olmaksızın duruşmaya katıldım, vekilliğimin son bulduğunu, tebligatın usulsüz olduğunu, süre verildiğinde vekaletname ibraz edeceğimi vs.. beyan ettim; ancak mahkeme o gün kararını verdi.. Kısa kararda da gerekçeli kararda da "davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı..." diye yazıyor..

Madde 61 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 07.04.1969 RG NO: 13168 KANUN NO: 1136/194)
Davaya vekalet deruhte etmesine kanunen imkan bulunmıyan vekil mahkemeye kabul olunmaz. Bu takdirde, mahkemeye kabul edilmiyen vekilin müvekkiline, keyfiyetten bahisle, bir defaya mahsus olmak üzere re'sen davetiye gönderilir.

Mahkemenin yukarıdaki madde uyarınca da hatalı davrandığını düşünüyorum. Keyfiyeti mirasçılara bildirmeliydi.

Ben de; davalılar vekili sıfatı ile size hükmün tefhim edilmesinin temyiz süresinin geçtiği hukuki sonucunu doğuramayacağı kanaatindeyim.

Saygılarımla
Old 16-09-2011, 17:56   #13
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Bugün ilçe adliyesine gittim..

Hakim bey de bizimle tamamen aynı kanaatte; ismimin vekil olarak geçmemesi gerektiği ve neden vekil olarak geçtiğini anlayamadığı, kısa karardan 1 ay kadar sonra dosyaya vekaletname sunmuş olsam da temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğinden sonra başlaması gerektiği şeklinde..... "Temyiz Başvuru Değerlendirmesi" sonucu dosya Yargıtay'a gidecek.. Derkenar da verildi...

Cevap veren ve konuyu forumda okuyan tüm meslektaşlarıma saygılarımla...
Old 16-09-2011, 17:57   #14
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Bugün ilçe adliyesine gittim..

Hakim bey de bizimle tamamen aynı kanaatte; ismimin vekil olarak geçmemesi gerektiği ve neden vekil olarak geçtiğini anlayamadığı, kısa karardan 1 ay kadar sonra dosyaya vekaletname sunmuş olsam da temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğinden sonra başlaması gerektiği şeklinde..... "Temyiz Başvuru Değerlendirmesi" sonucu dosya Yargıtay'a gidecek.. Derkenar da verildi...

Cevap veren ve konuyu forumda okuyan tüm meslektaşlarıma saygılarımla...


Mukabil saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
soruşturma evresinde hazırlık evrakını vekaletname sunmadan inceleyemedim... av.yasemin turan Meslektaşların Soruları 9 16-04-2012 07:44
Davalının yokluğunda verilen kararda faiz başlangıcı denizözcan Meslektaşların Soruları 2 15-12-2010 17:44
Tazminat kararın icraya konulup tahsil edilmesi akabinde, kararın Temyiz neticesi boz küçükşengün Meslektaşların Soruları 4 18-08-2009 06:35
İcra Hukuk Mahkemesi, temyiz süresinin kaçırılması.. Av.Teoman Meslektaşların Soruları 4 03-03-2008 21:46
tutuklamaya itiraz süresinin başlangıcı Av.fatboz Meslektaşların Soruları 3 26-05-2007 15:39


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07243609 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.