Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Adım Adım Kadın-Erkek Eşitliği

Yanıt
Old 06-03-2005, 23:56   #31
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ


8 Mart günü Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün kadınlar tarafından ve / ya da kadınlar için konferans, gösteri ve eğlence gibi çeşitli etkinlikler düzenlenir. Kadınlar arası dayanışma ve kadınların toplumdan beklentileri vurgulanır.


Kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi ilk kez, 26-27 Ağustos 1910’da Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında ortaya atıldı ve kabul edildi. Bir çok ülkede her yıl kutlanmaya başladı. İsveç’te ise 1912 yılından itibaren kutlanmaya başladı. Ancak ilk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde ama her zaman ilkbaharda kutlanıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı tarafından olmuştur.

İki dünya savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de kutlanılmaya başlamasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1977 yılında 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul etti.

Kaynak: NATIONALENCYKLOPEDIN


İLGİNÇ BİLGİLER

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;

1. Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.
3. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.
4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler.

Türkiye’den Rakamlar ( Milliyet, 8 Mart 2001)

1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.


DÜNDEN BUGÜNE "KADINLAR GÜNÜ"

Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1800'lü yıllarda bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları için greve giden kadın işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamayarak ölmeleriyle gündeme geldi Kadınlar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 8 Mart'ta eşitlik isteklerini daha yüksek sesle dile getiriyorlar.


8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması, uluslararası düzeyde kabul gören bir hal alması 1970'lere rastlasa da, bu tarihe kaynaklık eden olay ve dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi 1800'lerin ortasını bulur. ABD'nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınlar, 1800'lü yılların ortalarından beri daha iyi çalışma koşulları, emeklerinin karşılığında hak ettikleri ücret ve daha iyi yaşam için mücadele vermektedir. Ama bunca yıllık mücadeleye karşın elde edebildikleri pek bir hak yoktur. En sonunda, 8 Mart 1908 günü, haklarını alabilmek için son çare olarak greve giderler. Ancak patronlar bu greve zalim bir şekilde müdahale ederler. Greve giden kadınlar fabrika binasına kilitlenirler. Patronlar bu yolla grevin başka fabrikalara sıçramasını engellemek isterler. Ancak beklenmedik bir şey olur ve fabrika yanmaya başlar. Ne yazık ki yangından fabrikada bulunan kadın işçilerden çok azı kaçarak kurtulmayı başarır Yanan fabrikadan kaçmayı ve fabrikanın çevresine kurulmuş olan barikatları aşmayı başaramayan 129 kadın işçi yanarak ölür.

Aynı yıl diğer endüstri kollarındaki kadınlar da mücadeleye devam ederler. Kadınların yürüttükleri mücadelenin temelinde seçme ve seçilme hakkı, günlük çalışma saatlerinin, koşullarının ve ücretlendirmenin yeniden düzenlenmesi gibi konular bulunmaktadır. Dünya Kadınlar Gününde bugün de ilk başlarda yapıldığı gibi eşitlik için, bağımsızlık için, politik haksızlıkların ortadan kalkması için, daha iyi yaşama ve çalışma koşulları elde edebilmek için çalışılıyor.



TÜRKİYE'DE 8 MART KADINLAR GÜNÜ

İlk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlayan 8 Mart, 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programında Türkiye de etkilenmiş, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmıştır. 1980 askeri darbesinden sonra dört yıl anılmadı 8 Mart. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı.

Kadınlar 80'li yıllarda 8 Mart'ı izinli yürüyüş ve şenliklerle kutlayamamışlarsa da, küçük gruplar mütevazi kutlamalarını sürdürdüler. 90'lı yıllarda kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması ile beraber 8 Mart daha geniş bir katılımla kutlanılır oldu.
Old 08-03-2005, 20:22   #32
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Dünya Kadın Yürüyüşü

Dünya Kadın Yürüyüşü Bugün Başlıyor

Kadınların bütün dünyayı saran yürüyüşü, bugün Brezilya'da başlıyor. Küresel Kadın Şartı'nın yaygınlaştırılmasını hedefleyen yürüyüşün Türkiye ayağı mayısta gerçekleşecek. Eşitlik, özgürlük, dayanışma, adalet ve barış peşindeki yürüyüş ekimde sona erecek.

--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
08/03/2005
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Sao Paulo) - Yoksulluğu ve kadına yönelik şiddeti sone erdirme mücadelesi içinde, Dünya Kadın Yürüyüşü , Aralık 2004'te kabul edilen Küresel Kadın Şartı'nı bütün dünyada dolaştırmak ve yaygınlaştırmak için düzenleniyor. Yürüyüş bugün Brezilya'da Sao Paulo'da başlayacak ve bütün kıtalarda gerçekleştikten sonra, yoksullukla mücadele için uluslararası gün olan 17 Ekim'de Burkina Faso'da sona erecek.

163 ülke ve bölgeden 5,500 kadın grubunun katıldığı küresel eylemin Türkiye ve Yunanistan ayağı, 9-12 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek. Kadınlar aynı zamanda Şart'ta yer alan değerleri yansıtan bir yorgan yapacak. Şart bir ülkeden diğerine dünyanın etrafını dolaşırken, kırk yama yorganına her ülkede bir parça eklenecek.

Yürüyüşün son günü olan 17 Ekim 2005 tarihinde, dünyanın her yerinde kadınlar, öğle vakti (saat 12:00-13:00 arasında) 24 saat feminist dayanışma eylemleri gerçekleştirecek. Yürüyüş sonu için Burkina Faso'nun seçilmesinin nedeniyse, bu ülkenin dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olmasının yanı sıra, kadına yönelik şiddetin de çok farklı biçimlerde yaşandığı bir ülke olması.

Küresel Kadın Şartı nedir?

10 Aralık 2004'te Ruanda'nın Kigali kentinde toplanan Dünya Kadın Yürüyüşü delegeleri, Küresel Kadın Şartı'nı kabul etmişti. Küresel Kadın Şartı,

"Sömürünün, tahakkümün, hoşgörü eksikliğinin ve dışlanmanın ortadan kalktığı; doğruluğun, farklılıkların, hak ve özgürlüklerin hepsinin saygı gördüğü bir dünya kurma projesi."
Şarta göre, böyle bir dünyanın kurulması için gerekli temel ilkeleri tanımlayan 31 madde içeriyor. Bu maddeler, beş değeri temel alıyor:

* Eşitlik
* Özgürlük
* Dayanışma
* Adalet
* Barış

Hareket, bu tür bir yeni şarta duyulan ihtiyacı şöyle açıklıyor:

"İnsan hakları ve kadın haklarına dair pek çok uluslararası belge vardır; ancak, bu belgeler ne sömürü ve baskının kökenlerini sorgular; ne de kapitalizmi ve ataerkini kınar. Gezegenin ekolojik, ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel bakımdan yaşamasını güvence altına alacak yeni bir toplumsal proje sunmaktan uzaktırlar. Baskı, sömürü, şiddet ile yıkımın nedenlerinin radikal eleştirisini içeren bir Şart'a ihtiyaç duymamızın nedeni budur."
Türkiye katılımcıları

Dünya Kadın Yürüyüşü'nün Türkiye katılımcıları şöyle:

KA-DER, Uçan Süpürge,Kadın Dayanışma Vakfı, Çağdaş Kadın ve Gençlik Vakfı, KASAİD, EKB, Demokratik Özgür Kadın Hareketi, Kadın Tiyatrosu, Üniversite Öğrencisi Kadınlar Ankara Kadın Kooperatifi Girişimi

KESK, DİSK, TMMOB, Halkevleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, 2 Temmuz Pir Sultan Abdal Vakfı, TAKSAV, Ankara Gençlik Kültür Merkezi, İnsan Hakları Derneği, Uluslararası Af Örgütü (TK)
Old 08-03-2005, 20:26   #33
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadınlar "Dünyayı Değiştirmek" İçin Yürüdüler
Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye Ağı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Küresel Kadın Şartı'nı açıkladı. "Dünyayı ve hayatı değiştirmek istiyoruz" diyen kadınlar, davulları zılgıtları ve alkışlarıyla Taksim Meydanı yürüdü.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
08/03/2005 Kemal ÖZMEN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Galatasaray Meydanı'nda buluşan Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye Ağı bileşenleri üyesi kadınlar, açtıkları "Biz dünya kadınları eşitlik, özgürlük, barış ve dayanışma için yürüyoruz" yazılı pankart eşliğinde, alkışlar zılgıtlar ve sloganlar eşliğinde "değiştirmek" için Taksim Meydanı'na yürüdü.

DİSK'li, KESK'li, TMMOB'lu, KADER'li, Gökkuşağı, Emekçi Kadınlar Birliği, İHD'li, Çağrı Kadın, Barış Anneleri, Pir Sultan Abdal Derneği, Tunceliler Derneği, Winpeace, DEHAP'lı, ÖDP'li, EMEP'li, SDP'li kadınlar, Halkevleri'nden, Uçan Süpürge, Özgür Kadın, Amargi'nin de aralarında bulunduğu çeşitli sivil toplum örgütü üyesi kadınlardan oluşan Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye Ağı bileşenleri, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" nedeniyle Galatasaray'da toplandı.

Polisle yürüyüş pazarlığını kadınlar kazandı

Önceki gün Beyazıt Meydanı'nda yapılan 8 Mart etkiliğine müdahale eden polis, kadın örgütlerine, İstiklal Caddesi üzerinden Taksim'e yürüyemeyeceklerini söyledi.

Polisin "Yürüyüşe izin vermiyoruz. Kanunsuz bir yürüyüş. 2911'e göre burada yürüyemezsiniz, başvurunuz yok" sözleri üzerine grup temsilcisi kadınlar, "Dünyanın 163 ülkesinde aynı anda 5 bin 500 kadın yürüyecek. Yasal hakkımız olan basın açıklamasını yapıp, bildiri dağıtacağız. 2911'i ihlal eden bir durum varsa, tutanak tutarsınız. Davanızı açarsınız. Biz de cezamız neyse çekeriz. DİSK'li ve KESK'li kadınlar olarak tüm sorumluluğu alıyoruz. Yürüyeceğiz, basın açıklamamızı yapacağız" yanıtını verdi.

Kadın örgütlerinin kararlı ve ısrarlı tutumları sonrası polis trafiğe kapalı olan İstiklal Caddesi'nde "trafiği aksatmama", "yasadışı slogan atmamak" şartlarıyla kadınların yürüyüşüne izin verdi.

"Kırkyama yorgan" 9-10 Mayıs'ta Türkiye'de

Kadın grupları, ellerinde davulları, dillerinde şarkıları ve sloganlarıyla, Galatasaray'dan başlayarak İstiklal Caddesi üzerinden Taksim Meydanı'na kadar yürüdü. Olağanüstü güvenlik önlemi alan polis,kadınların meydanda açıklama yapmalarına izin verdi.
Old 06-04-2005, 12:43   #34
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kota

AP, hükümette kadın kotası uygulanmasını istedi


Brüksel

Avrupa Parlamentosu Üyesi Emine Bozkurt Türkiye'deki kadın haklarına ilişkin olarak hazırladığı raporda, Türkiye'den hükümette kadın kotası uygulamasını istedi.

Bozkurt, AB Komisyonu'nun, Türkiye ile müzakere sürecinde kadın haklarını öne çıkarması gerektiğini de savundu.

Bir süredir yürüttüğü temaslar ve çalışmalar sonunda Türkiye'deki Kadın
Hakları raporunu hazırlayan Bozkurt, AB'ye üye olmak için Türkiye'de kadın
hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygının mutlak aranan bir koşul
olduğuna dikkat çekti.

Bozkurt, Türkiye, AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu'na da önerilerde
bulundu. Bozkurt Türk hükümetinden, kadın hakları ile ilgili yasayı
uygulamasını, kadın hakları kuruluşları ile beraber çalışarak, bu kuruluşları
finanse etmesini istedi.

DAHA FAZLA SIĞINMA EVİ

Kız çocukların eğitiminin sağlanması, hükümete kadınlar için kota sistemi
getirilmesi, şiddete uğramış kadınlar için daha fazla sığınma evi yapılması,
Avrupa Komisyonu ile kadınlara karşı şiddet konusunda görüşmelerde bulunarak,
kadınlara yönelik şiddeti önleme programı Daphne-2'ye katılma ve Türkiye'nin
kadın hakları ile ilgili kamu kampanyalarına katılarak aynı yönde kampanyalar
düzenlemesi de istendi.

Bozkurt'un AB Komisyonu'ndan talepleri arasındaysa, Türkiye'nin AB üyeliği
müzakereleri sırasında kadın haklarının ön planda tutulması, Türk toplumunda
kadın hakları ile ilgili tartışmaların teşvik edilmesi, kadınların okuma yazma
durumu ve ve kadınlara karşı şiddet konuları hakkındaki çalışmaların
desteklenmesi ve AB'nin 2007- 2014 dönemi mali yaklaşımlarında bu kuruluşlar
için para sağlanması yer alıyor.

Emine Bozkurt, Avrupa Parlamentosu'ndan da, Parlamento'nun Kadın Hakları
Heyeti aracılığıyla her yıl Türkiye'de kadınların durumu ile ilgili rapor
hazırlanmasını istedi.

(ANKA)
Old 23-04-2005, 12:19   #35
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

DÜNYA KADIN YÜRÜYÜŞÜ

Geri dönüşü olmayan bir hareket



BASIN AÇIKLAMASI- İnsanlık için Küresel Kadın Şartı'nın Dünya Yürüyüşünü
binlerce kadın karşıladı


Montréal, 18 Nisan 2005 - Binlerce kadın İnsanlık İçin Küresel Kadın Şartı'nın
kendi ülkelerinden geçişini kutladı. 8 Mart 2005 tarihinde, Şart'ın yola çıkışı
ve Amerika kıtalarını bir uçtan bir uca kat edecek Yürüyüş başlangıcı için Sao
Paulo/Brezilya sokaklarında yaklaşık 40 bin kadın yürüdü. Şart, Arjantin
sınırını geçerken 3 bin kadın oradaydı ve Arjantin, Bolivya, Peru, Ekvator,
Kolombiya, Haiti, Küba ve Hondurası katederek yürüyüşe devam etti.



Her durakta, kadınlar, Şartı sunmak, dağıtmak ve yetkililere iletmek için
eylemler düzenlemektedir. Her ülkede kadınlar aynı zamanda, uluslararası
dayanışma yorganına eklemek üzere Şarttaki değerleri temsil eden bir motif
hazırlamaktadır.



Şart, şimdi (21-28 Nisan arasında ) Meksika'dadır; oradan Birleşik Devletlere ve
sonra da Kanada'ya gidecek; 1 Mayıs 2005 tarihinde Vancouver'a ulaşmış
olacaktır. İngilizce konuşan eyaletleri baştan başa katedecek ve 7 Mayıs 2005
tarihinde Kebek Eyaletine ulaşacaktır. Kebekli kadınlar Şartı, Avrupa
Yürüyüşü'nün başlangıç noktası olan Türkiye'deki kadınlara gönderecektir. Dünya
Yürüyüşü, 17 Ekim 2005 tarihinde Burkina Faso'nun başkenti Ouagadougou'da
sonlanacaktır. Bu tarihte, Yürüyüşün üyeleri, 24 Saat Feminist Dayanışma
gerçekleştirecektir.



Ruanda'nın başkenti Kigali'de toplanan Dünya Kadın Yürüyüşü delegeleri, 10
Aralık 2004 tarihinde Şartı kabul etti. İnsanlık için Küresel Kadın Şartı;
sömürünün, tahakkümün, baskının, hoşgörüsüzlüğün ve dışlamanın artık varolmadığı
ve doğruluğun, farklılıkların, hakların ve özgürlüklerin hepsine saygı
gösterildiği bir dünya kurma önerisidir. Böyle bir dünyanın yaratılması için
gerekli ilkeleri tanımlayan 31 madde içermektedir. Bu maddelerin temel aldığı
beş değer: eşitlik, özgürlük, dayanışma, adalet ve barış.



Zengin bilgi ve fotoğrafları, Dünya Kadın Yürüyüşü'nün 2005 bölümünde
bulabilirsiniz. Web sitesi: http://mmf.lecarrefour.org. Şart'ın metni ve Dünya
Yürüyüşüne katılan ülkelerin listesini şu adresden bulabilirsinizt:
http://www.marchemondiale.org



Dünya Kadın Yürüyüşü 163 ülkeden ve bölgeden 5500 kadın grubundan oluşan küresel
feminist eylem ağıdır. Dünya Kadın Yürüyüşü yoksulluğu ve kadına yönelik şiddeti
sona erdirme mücadelesidir.
Old 05-05-2005, 22:26   #36
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

DÜNYA KADIN YÜRÜYÜŞÜ……

9-10 MAYIS'TA İSTANBUL'DA OLACAK!

Türkiyeli kadınlar dayanışma yorganını dikecekler ve…
11 Mayıs'ta Yunanistanlı kadınlarla birlikte Selanik'teki eyleme
gidecekler

DKY İSTANBUL 9-10 MAYIS ETKİNLİK PROGRAMI:

9 Mayıs 2005

Saat 12.00
Kadıköy-Haydarpaşa Garı'nda
basın açıklaması

Saat 14.00
Eğitim-Sen 2 Nolu şubede
Türkiye toplantısı

10 Mayıs 2005

Saat 11.00
Kız Kulesi'ne gidiş ve sembolik gül bırakma eylemi

Saat 15.00
Taksim AKM önünden Dolmabahçe'ye doğru yürüyüş

Saat 16.00
Dolmabahçe'de şenlik

DKY Nedir:
- Çeşitli etnik, kültürel, dinsel, siyasal ve sınıfsal kökenlere…..
farklı yaşlara ve cinsel tercihlere sahip… kadın gruplarının
oluşturduğu bir hareket
- 168 ülkeden 5500 kadın grubunu bir araya getiren bir girişimidir
-Kadın hareketi içindeki farklılıkları tanır
- Dünyanın bütün bölgeleri yürüyüşün liderliğini paylaşır
- Katılan gruplar küresel talepleri ve eylem planlarını kabul eder
- Kendi ülkelerinde eylemleri nasıl örgütleyecekleri konusunda
özerktirler
- Barışçıldır...

ŞARTIMIZ VAR:
beş temel ilkeye dayanan BAŞKA BİR DÜNYA kurmayı ÖNERİYORUZ!
- EŞİTLİK
Kadınlar eş, arkadaş, sevgili, anne ve işçi olmadan önce
TAM EHLİYETLİ İNSANLAR VE YURTTAŞLARDIR

- ÖZGÜRLÜK
KADINLAR KENDİ BEDENLERİ, DOĞURGANLIKLARI VE CİNSELLİKLERİ…
İLE İLGİLİ KARARLARI ALMAKTA ÖZGÜRDÜRLER…

- ADALET
BÜTÜN İNSANLAR…GELDİKLERİ ÜLKELERE, MİLLİYETLERİNE
ve OTURDUKLARI YERLERE BAKILMAKSIZIN …HAKLARINDAN ADİL VE EŞİT
BİÇİMDE YARARLANAN, TAM EHLİYETLİ YURTTAŞLAR OLARAK KABUL EDİLİRLER

- DAYANIŞMA
EZİLMENİN… DIŞLANMANIN… AYRIMCILIĞIN…HOŞGÖRÜ EKSİKLİĞİNİN
VE ŞİDDETİN OLMADIĞI BİR TOPLUM

- BARIŞ
HERKESİN YABANCI İŞGALİN ve……ASKERİ ÜSLERİN OLMADIĞI BİR DÜNYADA
YAŞAMAYA HAKKI VARDIR


KÜRESEL KADIN ŞARTI
8 MART'ta Galatasaray- Taksim arasında yapılan yürüyüşün ardından ilk kez açıklandı

ve YÜRÜYÜŞ DEVAM EDECEK
YUNANİSTAN: 11-12 MAYIS
İTALYA, 13 - 14 MAYIS
PORTEKİZ, 15 - 19 MAYIS
GALİÇYA, 20 - 23 MAYIS
BASK ÜLKESİ, 24 - 27 MAYIS
FRANSA- MARSİLYA: 28 - 29 MAYIS
AVRUPA ORTAK EYLEM GÜNÜ
BURKİNA FASO: 17 EKİM 2005
Old 11-05-2005, 22:58   #37
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Dünya kadınları İstanbul'da buluştu




''Eşitlik, özgürlük, barış, adalet ve dayanışma'' şeklinde özetlenen ''İnsanlık İçin Küresel Kadın Şartı''nı dünyanın etrafında dolaştırmak için 8 Mart 2005'te Brezilya'nın Sao Paulo kentinden ''Dünya Kadın Yürüyüşü''nü başlatan bir grup kadın, Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen kadınlarla buluştu. Haydarpaşa Garı'na çeşitli illerden gelen yaklaşık 300 kadın, ''Töre cinayetine son'', ''Eşit işe eşit ücret'', ''Kadınlar ev bekçisi değil'' yazılı pankartlar taşıdılar. Özner BERBER / İSTANBUL



--------------------------------------------------------------------------------



KÜRESEL DAYANIŞMA YORGANI

Dünya Kadın Yürüyüşü'nde, kadınları simgeleyen Küresel Dayanışma Yorganı oluşturuluyor. Gidilen her ülkenin kadınlarını simgeleyen bir parça yorgana ekleniyor. Türkiye'de bu yorgana eklenecek olan ve Ankaralı kadınlar tarafından yapılan parçada, bereketi simgeleyen 'Çift Kadın' figürü ve yöresel giysi motifleri ile bir de nazar boncuğu yer alıyor.
Old 03-10-2005, 21:41   #38
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Türkiye Cinsiyet Adaletinde En Kötülerden


Social Watch raporuna göre, Türkiye, toplumsal cinsiyet adaletsizliğinde dünyanın en kötü on dört ülkesinden biri. En iyi durumdakilerse İskandinav ülkeleri. Fakat, dünyada kadınlarla erkeklere eşit davranan hiçbir ülke yok. Yoksulların yüzde 70'i kadın.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
16/09/2005 Tolga KORKUT
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Montevideo) - Uruguay merkezli uluslararası sivil toplum örgütleri ağı Social Watch'un 2005 raporuna göre, Türkiye toplumsal cinsiyet adaletsizliğinde en kötü durumdaki on dört ülkeden biri. Diğer ülkeler şöyle: Yemen, Pakistan, Fildişi Sahili, Togo, Mısır, Hindistan, Nepal, Guatemala, Suriye, Cezayir, Suudi Arabistan, Lübnan ve Sudan.

Toplumsal Cinsiyet Adaletsizliği Endeksi

Dünyanın sosyo-ekonomik durumunu belgeleyen yıllık raporlarını 1996'dan beri yayınlayan Social Watch, yoksulluğun ölçümünde kullanılmak üzere iki yeni endeksten yararlanıyor. Bunlardan biri Temel Yeterlilikler Endeksi (BCI), diğeri de, yoksulluğunu toplumsal cinsiyete dair niteliklerini ortaya koyan Toplumsal Cinsiyet Adaletsizliği Endeksi (GEI).

GEI'yi üç kategorideki değerler oluşturuyor: Eğitim, ekonomik etkinlik ve kadınların güçlendirilmesi. Endekse göre ülkeler 1-12 arasında puanlara göre sıralanıyor. 12 puan toplumsal cinsiyet adaletine en yakın olma durumunu gösteriyor.

Buna göre, Türkiye'nin endeksteki puanı 5. Toplumsal cinsiyet adaletinde en ileri olan, yani 12 puan alan ülkelerse, Avustralya, Finlandiya, İzlanda, Norveç, İsveç.

Fakat durum ne kadar iyi görünürse görünsün, rapor, kadınlarla erkeklere eşit davranan hiçbir ülke olmadığının altını çiziyor. Kadınlarla erkeklere sunulan fırsatların eşit olduğu bir tek ülke yok. Rapora göre, yoksulluğun toplumsal cinsiyet adaletsizliğiyle doğrudan bağlantılı; dünyadaki yoksulların yaklaşık yüzde 70'i kadın.

Türkiye ortalamanın altında

Eğitim kategorisi, okuryazarlık, ilköğretim, orta öğretim ve yüksek öğretimde yer alan kadınların erkeklere oranını inceliyor. Türkiye, bu kategoride ortalamanın altında kalan ülkeler arasında.

Ekonomik etkinlikse, tarım dışı sektörlerde kadınların oranını ve gelir uçurumunu dikkate alıyor. Türkiye bu kategoride de ortalamanın altında kalıyor.

Kadınların güçlendirilmesi, kadın profesyonellerin oranı, hükümette ve bakanlık düzeyinde karar verici konumdaki kadınların oranı ve parlamentodaki kadınların oranı altbaşlıklarından oluşuyor. Türkiye, bu kategoride, "en kötü durumdaki ülkelerden" biri. (TK)
Old 05-12-2005, 20:48   #39
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadınlar 71 Yıldır Seçiyor, Seçilemiyor
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği'nin düzenlediği "Seçme Ve Seçilme Hakkının 71.Yılında Kadınlarımız" konferansı 5 Aralık'ta yapılıyor. Panel ve atölye çalışmalarının olduğu programda "Karanlıkta Diyaloglar" ve "Oyun" adlı kadın filmleri gösterilecek.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
02/12/2005 Ayşe DURUKAN ayse@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Türkiye'de kadınlarının "Seçme ve Seçilme Hakkı" kazanmasının 71. Yılı çeşitli etkinliklerle kutlanacak.

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Nazan Moroğlu, "Seçme Ve Seçilme Hakkının 71. Yılında Kadınlarımız" başlıklı konferansın 5 Aralık Pazartesi günü Kadıköy Evlendirme Konferansı salonunda yapılacağını belirtti.

Moroğlu'nun açıkladığı programa göre kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanmasının 71 yılı etkinlikleri konferans, film gösterileri ve müzik gösterileri yer alıyor.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı

Kadınlara siyasetin kapısını aralayan Belediye Yasası, 1930 yılında çıkarıldı. Böylece kadınlar, belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazandı.

Kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyaç meclisine seçilme hakları ise 1933 yılında Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak verildi.

Kadınlara siyasetin kapısı 1934'te yapılan Anayasa değişikliği ile seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla tam olarak açıldı ve ilk kadın milletvekilleri TBMM'de yerlerini aldı.

8 Şubat 1935'te TBMM 5. Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili, ilk kez Meclis'e girdi.

1936'da yürürlüğe giren İş Kanunu ile kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi. Bir yıl sonra da kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması, ILO sözleşmesi ile yasaklandı.

Kadınlar ve kota sorunu

1935'te kadınların ilk kez Meclis'e girmesiyle başlayan süreç, hâlâ ağır aksak ilerliyor. 18 kadının ilk kez parlamentoya girdiği 1935 seçimlerinde kadın temsil oranı yüzde 4.5'ti.

Dünyada kadınlara bu hakkı tanıyan ilk ülkelerden olmasına karşın bugün Türkiye seçme ve seçilme anlamında Üçüncü Dünya ülkelerinin bile gerisinde.

Parlamentoda kadın temsil oranında 2000 yılında 143. sırada olan Türkiye, 2004'te 150'ye geriledi. Bu tablodan hareketle Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER), kadın temsilinin artırılması amacıyla kota kampanyası başlattı.

İktidar partisi AKP'nin "Kadına kota uygulaması, kadını aşağılamaktır söylemi" nedeniyle, kota konusundaki yasal düzenlemeler bugüne kadar siyasi partilerin inisiyatifine bırakıldı.

İl düzeyinde Kadın Belediye Başkanı Tunceli'de

2002'de yapılan genel seçimler, aradan geçen 67 yılda kadınlar açısından bir şeyin değişmediğini gösterdi. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde kadınların tüm uğraşlarına karşın Meclis'e ancak 24 kadın vekil girebildi ve temsil oranı yüzde 4.6'da kaldı. Bir önceki dönemde ise Meclis'te 22 kadın vekil vardı.

2004'teki yerel seçimlerde, sadece, Meclis dışında bulunan birkaç parti cinsiyet kotası uyguladı. Sonuç olarak da 3 bin 234 belediye başkanlığından sadece 17'sini kadınlar aldı ve kadınların yerel yönetimlerdeki temsil oranı yüzde 1'den, binde 5.2'ye geriledi.

Türkiye'de il düzeyinde sadece Tunceli'de kadın belediye başkanı var. Türkiye'de kadınların ekonomik ve toplumsal gelişimini yansıtmaktan uzak olan bu tablonun düzenleme yapılmaması halinde dünyada daha da geriye düşebileceği belirtiliyor. Çünkü her yıl kota uygulayan ülke sayısı artıyor. (AD)

"Seçme Ve Seçilme Hakkının 71.Yılında Kadınlarımız" Programı

5 Aralık 2005 Pazartesi

09:30 - 09:45 Açılış

Prof. Dr. Necla Pur (Marmara Üniv. Kadın İşgücü İstihdamı Araş.
ve Uyg. Merkezi ve Kadıköy Kadın Platformu Başkanı), Nazan Moroğlu (İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği), Av. Selami Öztürk (Kadıköy Belediye Başkanı), Kasım Esen (Kadıköy Kaymakamı), Mehmet Seyman (İstanbul Vali Yardımcısı).

09:45 - 11:45

Panel: Avrupa ve Türkiye'de Kadının Siyasete Katılımı
Moderatör: Nazan Moroğlu - İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Bşk.
Birgen Keleş - CHP Milletvekili
Fatma Pehlivan - Brüksel senatörü
Ann Carlgren - İsveç Sosyal Demokrat Parti Kadın Federasyonu Üyesi
Meral Duran - Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği
Seyhan Ekşioğlu - KA-DER Bşk.

12:00 - 13:05

Film Gösterimi: Işıl Özgentürk ve yönetmen Melek Ulugay Taylan'ın sunumuyla "Karanlıkta Diyaloglar" - Töre cinayetleri belgeseli.

14:00 - 14:15 Ödül ve Sertifika Töreni - okuma yazma, yemek atölyesi, meslek
kurslarını bitiren kadınlara

14:15 - 15:15
Panel : Kadına Yönelik Şiddet

Moderatör: Av. Aydeniz Tuskan - İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu Bşk.

Vildan Yirmibeşoğlu - İstanbul Valiliği İnsan Hakları İl Masası Başkanı
Yazgülü Aldoğan - Gazeteci Yazar
İnci Beşpınar - Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcısı
Neşe Hacısalihoğlu - Çağdaş Eğitim Vakfı

15:15 - 15:45 Müzik / Ara

15:45 - 16:45

Panel: Kadın Yoksulluğu, Liderlik ve Çalışma Hayatı/İstihdam
Moderatör: Prof. Dr. Necla Pur - Marmara Üniv. Kadın İşgücü İstihdamı Araş.
ve Uyg. Merkezi ve Kadıköy Kadın Platformu Bşk.
Önay Alpago - Eski Milletvekili
Şengül Akçar - KEDV (Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı) Bşk.
Ferai Tınç - Gazeteci Yazar
Şükran Soner - Gazeteci Yazar / Sendikacı
Nerma Gökçe - Kagider (Kadın Girişimciler Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi
Aysun Sayın - AB Eşitlik İzleme Grubu

6 Aralık 2005 Salı

10:00 - 10:15 Açılış
İnci Beşpınar ve Nazan Moroğlu

10:15 - 11:15: Film gösterimi: Pelin Esmer
Işıl Özgentürk ve yönetmen Pelin Esmer'in sunumuyla:"Oyun"

11:15 - 16:00: Çalıştay / Atölye
Kadıköy'de Uygulanabilir Projeler geliştirilmesine yönelik çalıştaylar, Kadına Yönelik Şiddet, Kadın Yoksulluğu, Liderlik ve Çalışma hayatı, Kadın ve Siyaset / Karar Alma Mekanizmalarına Katılım

16:00 - 16:45 Çalıştay Raporlarının Sunumu ve Kapanış
Old 06-12-2005, 21:23   #40
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadınlar Seçmek, Seçilmek ve Yönetmek İstiyor
KA.DER, Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkının 71. Yıldönümünde, Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları'nda değişiklik yapılarak yüzde 30 kota konulmasını ve kadınlara yönelik araştırma ve politika üreten STK'lere de bütçeden pay ayrılmasını istedi.

--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
05/12/2005 Ayşe DURUKAN ayse@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Kadın Adayları Eğitme ve Destekleme Derneği(KA.DER) kadınların seçme ve seçilme hakkının 71. Yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, "Seçmek yetmiyor, seçilmek ve yönetmek istiyoruz" dedi.

KA.DER, Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde ettiklerini,5 Aralık 1934'ü takip eden 1935 yılında yapılan ilk seçimde, TBMM'de kadınların temsil oranının yüzde 4,6 olduğunu bildirdi.

KA.DER açıklamasında, 71 yıl sonra, Türkiye'nin nüfusu 75 milyona ulaştığı ama 2002 yılında yapılan genel seçimlerinde parlamentoda kadın temsil oranı yüzde 4,4'de; 2003 yılı yerel yönetimler seçiminde ise, kadınların temsil oranının ancak binde yarımın altında olduğuna dikkat çekildi.

KA.DER açıklamasında, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesinin 71. yıldönümünde Anayasanın 10. Maddesi'nde yer alan "Devlet kadın erkek eşitliğini sağlamakla yükümlüdür" hükmünün, uluslararası anlaşmalarla da pekiştirildiğine vurgu yapılarak, siyasi partiler ve seçim kanununda değişiklik yapılması istendi:

"1985 yılında Türkiye'nin de taraf olduğu -Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinde (CEDAW Sözleşmesi), devletin, ailede, toplumsal yaşamda, çalışma, eğitim ve siyaset alanında kadın-erkek eşitliğini fiilen sağlamak zorunda olduğunu belirtilir.

"Kanunlarda devletin taahhüt ettiği kadın-erkek eşitliğinin fiilen sağlanması ve demokrasinin işlerlik kazanabilmesi için öncelikle Siyasi Partiler ve Seçim Kanununda değişiklikler yapılması gerekmektedir."

Kadınların seçme, seçilme ve yönetime katılabilmeleri için her iki kanunda yapılacak değişikliklerde kotanın göz önünde bulundurulması da KA.DER'in istekleri arasında yer aldı.

KA.DER açıklamasında talepler şöyle sıralandı:

* Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu'na yüzde 30 cinsiyet kotası konulması,

* Kadınların, seçilebilecek sıralardan aday olabilmelerinin sağlanması; seçim listelerinin bir kadın, bir erkek diye sıralanması,

* Siyasi partilere devletçe yapılan para yardımlarının en az yüzde 20'sinin parti kadın kollarına bütçe olarak tahsis edilmesi,

* Seçmen kadın, aday kadın ve partili kadınların birbirleriyle iletişimlerinin sağlanması ve geliştirilmesine yönelik değişikliklerin yapılması,

* Parlamentoda kadın-erkek eşitliği komisyonu kurulması ve çalıştırılması,

KA.DER, açıklamasında kadınlara yönelik çalışmalara da bütçeden pay ayrılmasını için kanuni değişikliklerin yapılmasını talep etti.(AD)
Old 26-12-2005, 16:08   #41
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Dicleli: Kadın kotası da tartışılsın
Cumartesi, 24 Aralık 2005
KA.DER'den Ayşe Bilge Dicleli: “Ne kadar ilginçtir ki Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 10 barajda ısrar ediyor. Kimse kadının temsil oranını dillendirmiyor.”

Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği'nin (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısında iş dünyasının hükümete, “seçim barajı düşürülsün” çağrısı ve çağrıya Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in de destek vermesi, ‘kota’ konusunu tekrar gündeme getirdi.

Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği’nin (KA.DER) üyesi ve eski başkanı Ayşe Bilge Dicleli, KA.DER'in kurulduğundan bu yana kota konusunu gündemde tuttuğunu hatırlatarak Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası'nın değiştirilmesini istedi.

Dicleli “Ne kadar ilginçtir ki Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 10 barajda ısrar ediyor. Kimse kadının temsil oranını dillendirmiyor” diye konuştu. Dicleli sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhurbaşkanı Sezer, 5 Aralık'ta kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesinin 71. yılı nedeniyle yayınladığı mesajda bu konuya değindi ama, TÜSİAD'ın toplantısında seçim barajı tartışmalarında kadının temsili sorunu hiç ele alınmadı.”

Dicleli, kadınların siyasete katılımının ve özellikle de Mecliste temsilinin demokrasinin yerleşmesi açısından önemli bulduğunu belirterek “Bizzat erkek milletvekilleri bile 'kadınların temsil edildiği, kadın milletvekillerinin olduğu ortamlarda çok daha farklı çalışıyoruz' diyorlar. Ayrıca, KA.DER seçim barajının da yüzde 5'e indirilmesini talep ediyor” dedi.

Dicleli, partilerdeki erkek egemen anlayışa dayalı başkanlık sisteminin ortadan kalkması ve hem parti içi demokrasinin sağlanması hem de kadın temsil oranının değiştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.

KA.DER, Siyasi Partiler ve Seçim Yasasıyla Anayasanın 10. Maddesine yüzde 30 kadın kotası konması ve partili kadınları güçlendirecek önlemlerin alınması yolunda kampanya yürütmüştü. (SD)





Kaynak: Ayşe Durukan, bianet.org, 22 Aralık 2005
Old 28-12-2005, 13:52   #42
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Toplumsal Cinsiyet Eğitimi Ve Medya

28 Aralık 2005


Töre cinayetleri komisyonundan 'kadınları aciz gösteren' dizilere tepki

A.A.

TBMM Namus ve Töre Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi Gaye Erbatur,
komisyon üyelerinin, televizyon dizilerinde, kadını aciz, güçsüz, boyun
eğici ve teslimiyetçi gösteren karakterlere yer verilmemesi için çalışma
yaptığını bildirdi.

TBMM Namus ve Töre Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi ve CHP Adana
Milletvekili Gaye Erbatur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, medyanın
toplum üzerinde büyük etkisinin olduğunu, özellikle televizyon
dizilerinde kadının sürekli dövülmesinin, "kadın dövülür" mesajını
verdiğini söyledi.

Erbatur, medya mensuplarının ve dizi senaryosu yazarlarının mutlaka
toplumsal cinsiyet duyarlılığı eğitimi alması gerektiğini savunarak, bu
duyarlılığın oluşumuyla ilgili herkesin üzerine düşen görevi yapması
gerektiğini vurguladı.
"Komisyonun, TV dizilerinde, kadını aciz, güçsüz, boyun eğici ve
teslimiyetçi gösteren karakterlere yer verilmemesi için görüş birliği
içinde" olduğunu ifade eden Erbatur, şunları söyledi:

"Komisyonumuz, bu konuyla ilgili önümüzdeki günlerde tavsiye kararı
alacak. Bu kapsamda, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve medya
temsilcileri ile görüşmeler yaptık. Dizilerdeki kadın karakterlerine
dikkat edilmesini tavsiye ettik. Film yapımcıları ile de görüşülecek."

Erbatur, kadını aciz gösteren televizyon dizilerinin yanı sıra kadın
hakları konusunda bilgi sahibi olunmamasının da sorunu derinleştirdiğine
dikkati çekerek, "Kadını koruyan 4320 sayılı kanunumuz var ancak,
yaptığımız gözlemler ve gezilerimizden edindiğimiz izlenim, özellikle
kırsalda kadınların önemli bölümünün bu haklarından haberdar olmaması"
diye konuştu.

Namus cinayetlerine de değinen Erbatur, "Benim kişisel görüşüm, töre
cinayetlerinde olduğu gibi namus cinayetlerinin de ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası kapsamına alınmasıdır" dedi. Erbatur, şunları
kaydetti:

"Ailesinin istediği kişiyle evlenmeyen, bir başkasıyla evlenmek isteyene
bile 'namusunu kirletmiş' gözüyle bakılıyor. Oysa, namus her bireyin
kendisine aittir. Artık hiç kimsenin 'namus' adı altında katliam
yapmasına izin verilmemeli."
Erbatur, komisyon olarak başta Güneydoğu Anadolu olmak üzere gezdikleri
kentlerde, cezaevlerine kadar gittiklerini, kadın kuruluşlarıyla
görüşmeler yaptıklarını, bunları bir rapor haline getirme çalışmalarının
ise sürdüğünü sözlerine ekledi.
Old 29-01-2006, 20:41   #43
mehmetdemirlek301

 
Varsayılan

Tüm insanlar yasalar önünde eşittir.T.C. de de öyledir.Öyle ki; bu AY ile güvence altındadır.Kadın erkek eşitliği dediğimiz kavram da insan hakları içerisinde ele alınmalıdır.Burada kasdedilen eşitlik MUTLAK EŞİTLİK değildir, farazi eşitliktir.
Fakat gerçekte her insan eşt değildir.Milyonlarca insan birbirinden farklıdır.Fiziki olarak, eğitim olarak, düşünce yapısı olarak v.s.Eşitliği mutlak anlamda yorumlarsanız, bir devlet kurumunda çalışan 100 kişi varsa, bunların işbölümünü kurayla yapmanız gerekir.Genel müdürü de bu 100 personelin içerisinden kurayla belirlemeniz gerekir.O halde bir işverenin eleman alırken yaptığı kadın veya erkek tercihi kimi niye ilgilendiriyor.E bazı işlerde de kadınlar özellikle tercih ediliyor, kimse kalkıp da demiyor ki; niye erkek olarak bana eşitsizlik yapılıyor.Bir kadın vereceği mücadeleyle çok önemli yerlere gelebiliyor ülkemizde.Gelemeyenler varsa da bu o toplumdaki gerikalmışlığın bir ürünüdür.Zira toplumun bazı kesimlerindeki gerikalmışlık kadın-erkek eşitsizliği sorunu da değil, eğitimsizlik-gerikalmışlık sorunudur.O toplum gerektiği şekilde eğitime tabi tutulursa bu tür yakınmalar da kendiliğinden ortadan kalkacaktır.Kadınlar lehine istediğiniz kadar yasalar çıkarın, sosyo-ekonomik yapı değişmedikçe kadınlar her zaman mağdur görüneceklerdir.Ama mağdur olan aslında o kadınlar değil, o kadınların içinde bulunduğu toplumdur.Zira, çıkarılan anti-erkek yasaları her zaman kadın lehine de olmuyor, aşağıda örneğini verdiğim gerçek bir olayda olduğu gibi,
Bilindiği gibi, Türk Medeni Kanunu'nun yeni düzenlemesiyle edinilmiş mallara katılım sistemi benimsedi.Bunun temelinde Türkiye şartlarında kadınların mağdur olduğu fikri yatmaktaydı.Kadın olan bir müvekkilim, çalışmasıyla elde ettiği 1 daire ve 1 arabasını, bu mallara hiç katkısı olmayan, şu an boşanmak durumunda olduğu kocasıyla paylaşmak zorunda kalma tehlikesiyle karşı karşıya.Kadın hakları derken KANTARIN TOPUZU fazla kaçmıyor mu bazen...
Old 01-02-2006, 12:40   #44
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.mehmetdemirlek301

Foruma katkılarınız için teşekkür ediyorum.

1-)Yasalar karşısında eşit olmak, eşitliğin amaçlarına ulaşılmadıkça ve fiilen kullanılamadıkça çok da anlamlı değildir.Bu nedenle eşitliğin etkin olarak hayata geçmesi için bazen (eşitlik gerçekleşene kadar) özel önlemler almak gerekli olabilir.Pozitif ayrımcılık olarak tanımlanan bu kavram bu konuda önemli ve etkin bir araçtır.

Hükümetler iç hukuk normu haline gelmiş sözleşmeler gereği,çeşitli alanlarda bu eşitliği uygulanabilir hale getirmek adına önlemler almak yükümlülüğündedir.Bu yükümlülük sadece karışmamak,gerekli yasal düzenlemeleri yapmak değildir.
Hem idarenin eylem ve işlemleri eşitlik ilkesine uygun olmak zorundadır hem de bu ilkenin ülkenin her yanında uygulanmasını sağlamak idarenin görevidir.

2-)Sözleşmeler sadece hükümetleri bağlamaz.Sözleşmeler herkesi bağlar ve sözleşmeyle tanınan haklar herkesçe talep edilebilir.Bu nedenle işe alınmada cinsiyet ayrımcılığı yapmak kimsenin hakkı değildir.Bunun tek istisnası makul ve haklı sebep olabilir.Örneğin yatalak bir hasta,kendi cinsiyetinde birinin bakımını isteyebilir.Bir kozmetik firması ürünlerini tanıtacak elemanın ürünün özelliğine göre kadın veya erkek olmasını isteyebilir.örnekler çoğaltılabilir.

Ama jeoloji mühendisi alanında iş başvurusu yapılırken kadın ve erkek ayrımı yapılmasının makul bir açıklaması yoktur.Yine doktor kadrosu için kadın veya erkek ayrımı yapılmasını anlamak mümkün değildir.Pek çok meslek için aynı örnek çoğaltılabilir.

Yasaların her zaman kadın lehine olmadığını yazmıışsınız.Buna katılıyorum.Özellikle 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren yürürlükte olan ve bu tarihten sonraki edinilmiş mallarda boşanma sonrasında diğer eşe alacak hakkı tanıyan 4721 sayılı TMK düzenlemesinde KANTARIN TOPUZU kadından yana değil erkekten yana kaçmıştır ve hemen düzeltilmelidir.

Çünkü yasa milyonlarca evli çiftin bu tarihten önceki edindiği mallar konusunda evlilik tarihinden itibaren yasanın uygulanmasını düzenleyen kaynak İsviçre Medeni kanunu düzenlemesinden dönmüş,geçmiş fiili eşitsizliğin devamına 4722 sayılı uygulama kanunu 10.maddesiyle MEVCUT EVLİLİKLERİN BU TARİHE KADAR OLAN MAL EDİNİMLERİNE bu yasanın uygulanmasına engel oluşturmuştur.

Böylece yasa metninde sözel olarak kadın ve erkek eşitliği bir çok bakımdan sağlanmış olsa da geçmiş adalatesizliği düzeltmeden ,koşulları eşitlemeden aynı kulvarda yarışı zorunlu kılmıştır.

4722 sayılı uygulama kanununun 10.maddesi konusundaki Anayasaya aykırılık iddialarının ciddi bulunarak konunun Anayasa Mahkemesine taşınması ve iptali ;geçmiş adaletsizllikleri düzelterek eşit bir yaşamı sağlayacağı kanaatindeyim.

Saygılar
Old 04-02-2006, 19:42   #45
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Cinsiyet Eşitiliği Yoksulluğu Azaltır"

Dünya Bankası Yöneticisi Bricknell, Toplumsal Cinsiyeti Gözeten Bütçeleme'ye değindi; "Devletin eşitliği sağlaması için zorlayıcı koşullar var. Ekonomik sorunların analizi bir an önce yapılmalı; eşitsizliğe yol açan olgular ortadan kaldırılmalı" dedi.

BİA Haber Merkezi
02/02/2006 Volkan YILMAZ

BİA (İstanbul) - "Medeniyetler İttifakında Kadın" kongresinde, "Kalkınmanın Dinamikleri Olarak Kadın" oturumunun konuşmacılarından biri Dünya Bankası Yöneticisi Marie-Helene P. Bricknell' di.

Bricknell konuşmasında, 2006'nın Türkiye kadın kurum ve kuruluşlarının gündeminde yer alan Toplumsal Cinsiyeti Gözeten Bütçelemenin (Gender Budgeting) önemine değindi.

Yasa karşısında kadın erkek eşitliğinin sağlanmasıyla kadının sorunlarının çözülmediğini belirten Bricknell, "Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yoksulluğun azaltılmasında olmazsa olmaz bir faktör olarak açıkça kabul edildiğine" vurgu yaptı.

Bricknell: Ayrımcılığı önlemek için devlet müdahalesi gerekli

Bricknell "Haklarda, Söylemde ve Kaynaklarda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yoluyla Kalkınmayı Yaratmak" başlıklı sunumunda "Cinsiyet eşitliğini sağlamak adına devlet müdahalesinin şart " olduğunu söyledi:

"Devletin cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla müdahalesi için zorlayıcı kanıtlar vardır. Bunlardan biri devlet ekonomik sorunların analizini bir an önce yaparak eşitsizliğe yol açan olguları ortadan kaldırmalıdır.

"İkinci olarak da merkezi ya da yerel bazda Toplumsal Cinsiyeti Gözeten Bütçeleme tüm siyasi karar alma mekanizmalarına eklemlenmelidir."

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tüm toplum için büyük maliyetler getirdiğine değinen Bricknell, kadınların eğitim, ekonomi ve siyasetten dışlanarak "toplumdaki üretici insan potansiyelinin büyük bir kısmı çöpe gittiğinin" altını çizdi.

Türkiye'de kadınlar okuma yazma bilmiyor

Bricknell, "Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde okur yazarlığın düştüğünü söyledi ve Türkiye'yi de toplumsal cinsiyet konusunda ciddi önlemler almaya davet etti.

"Kadınların okuma yazma bilmemesi modern ve üretken yaşama entegrasyonlarını kısıtlıyor. Kuş gribi nedeniyle gittiğim bölgelerde bunu tespit ettim. Kuş gribiyle ilgili broşürleri okuyamayan kadınlar nasıl korunabilir."

Kadınların eğitilmesi ve iş gücüne entegrasyonu ile toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilemediğini belirten Dünya Bankası Yöneticisi, "kadınlar erkeklerle eşit eğitim ve tecrübeye sahip olsalar dahi emek piyasasında daha düşük ücret almayı sürdürüyorlar" dedi.

Cinsiyet ayrımcılığına örnekler

Bricknell sunumu sırasında karşılaştırmalı ülke örnekleri vererek toplumsal kayıpların boyutlarını gözler önüne serdi:

* Brezilya: Cinsiyet ayrımcılığı eşitsizliklerin yüzde 5'ine tekabül ediyor. Çocukların yaşlarına göre boy gelişimleri annelerinin gelirine babalarının gelirinden dört kat daha fazla bağlı.

* Hindistan: Okuryazar annelerin çocukları okuma yazma bilmeyen annelerin çocuklarına göre günde iki saat daha fazla ders çalışıyorlar.

* Guatemala ve Nijerya: Eğitimli anneler sağlık konusunda örneğin aşılama konusunda daha duyarlı. (VY/AD)
Old 05-02-2006, 11:26   #46
mehmetdemirlek301

 
Varsayılan

Alıntı:
Çünkü yasa milyonlarca evli çiftin bu tarihten önceki edindiği mallar konusunda evlilik tarihinden itibaren yasanın uygulanmasını düzenleyen kaynak İsviçre Medeni kanunu düzenlemesinden dönmüş,geçmiş fiili eşitsizliğin devamına 4722 sayılı uygulama kanunu 10.maddesiyle MEVCUT EVLİLİKLERİN BU TARİHE KADAR OLAN MAL EDİNİMLERİNE bu yasanın uygulanmasına engel oluşturmuştur.


Sayın hykayar;

4722 S.K.'nun getirmiş olduğu, edinilmiş mallara katılım rejiminin mevcut evlilikler bakımından geçmişe yönelik uygulanmasını savunmuş olmanızı anlayamıyorum.Zira kanunlar geçmişe yönelik olarak uygulanamazlar.Hele ki; insanların mülkiyet hakkına dokunacak nitelikteki kanunlar hiç uygulanamazlar.Asıl böyle bir uygulama Anayasa'ya açıkça aykırılık teşkil eder.Unutmayalım ki; T.C.'de malvarlığı yönünden eşinden daha fazlası olan kadınlar da var.Benim kanaatime göre mevcut evliliklere bu yasanın hiç uygulanmaması da gerekir.Zira yeni düzenlemede eşlere 1 yıl içerisinde notere giderek sözleşme yapmaları yönünde bir yükümlülük getirmekte.Bu yükümlülüğü pratiğe dökmenin kolay olmayacağı da aşikardır.Zira mevcut evlilikte eşlerden birinin bu yönde diğerinden talepte bulunması eşler arasında bir güvensizliğin doğmasına yol açacağından birçok evli çift de böyle bir sözleşme yapmaya yanaşmamıştır-yanaşamamıştır.

Eski sistemimizdeki mal rejimi gayet isabetliydi ve birçok gelişmiş ülkede mal ayrılığı rejimi öngörülmüştür.Eşlerin mülkiyet hakkını ihlal eden bir düzenleme yerine boşanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat sorunlarına biraz eğilinmiş olsaydı kanaatimce daha isabetli olurdu.Zira, yeni düzenlemeyle, çıkara dayalı evliliklerin artacağı, yakın bir gelecekte aile birliği kavramının tarihe karışacağı gibi sosyal sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.Evlilik dışı ilişkiler, evlilik dışı çocuklar v.s.

Anlatmak istediğim; adil olmayan yasalar, sadece erkekleri değil önceki mesajımda verdiğim örnek gibi kadınları da etkileyebiliyor.Devlet, tek tek bireylerin haklarına saygı göstermelidir, düzenlemelerini ona göre yapmalıdır.Bu sebeplerle dercetmiş olduğunuz görüşlerinize iştirak edemeyeceğimi bildiriyorum.Saygıyla...
Old 05-02-2006, 19:38   #47
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.mehmetdemirlek301

Evet,genel kural yasaların geçmişe etkili olmamasıdır.Fakat bunun istisnaları vardır ve 4722 sayılı yasa kanunların geçmişe etkili olacağını halleri de düzenlemiştir.

Yasa aynen şöyle:
4722 sayılı yasa

MADDE 2.- Türk Medeni Kanununun kamu düzeni ve genel ahlakı sağlamaya yönelik kuralları, haklarında ayrık bir hüküm bulunmayan bütün olaylara uygulanır. Bu bakımdan, eski hukukun Türk Medeni Kanununa göre kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olan kuralları, bu Kanun yürürlüğe girdikten sonra hiçbir suretle uygulanmaz.

II. İçeriği kanunla belirlenen ilişkiler
MADDE 3.- İçerikleri tarafların istek ve iradeleri gözetilmeksizin doğrudan doğruya kanunla belirlenmiş işlem ve ilişkilere, bunlar Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, bu Kanun hükümleri uygulanır.

III. Kazanılmamış haklar
MADDE 4.- Eski hukuk yürürlükte iken gerçekleşmiş olup da Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış olaylara, bu Kanun hükümleri uygulanır.

4722 sayılı yasa geçmişe etkili olmama kuralının istisnalarını belirtmişken,10.md.ile istisnanın istisnasını yaratmış durumdadır.

Yasal mal rejimleri konusu ,md.2,3,4 ile belirtilen şartlara tam da uymaktadır.

Şöyle ki:

1-Mal rejimleri düzenlemelerinin kamu düzeni gereği olduğu tartışmasızdır.Bu nedenle 743 sayılı yasanın ilgili düzenlemeleri 4721 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren yürürlükten kalkmıştır ve kamu düzeni gereği mal rejimleri de deçmişe etkili biçimde değişmiştir.

2-Mal rejimlerinin sınırlı sayıda düzenlenmesi ve içeriklerinin sadece kanun tarafından düzenlendiği açıktır.Taraflar karma bir mal rejimi seçemeyeceklerdir.Bu nedele 4721 sayılı kanunun mal rejimine ilişkin düzenlemeleri derhal ve geçmişe etkili biçimde uygulanmalıdır.

3-Tasfiye alacağı ve miras hakları şarta bağlı olaylardır.Ya bir boşanma ya da ölüm sebebiyle evliliğin bittiği bir durumda devreye girerler.Bu durumda halen evliliğin devam ettiği ilişkilerde tasfiye alacağı ve miras hakkı henüz kazanılmamış haklar olarak tanımlanacaktır.Yasanın açıkça bu düzenlemesiyle beklenen haklar olarak tanımlanacağından 4721 sayılı yasa mal rejimleri düzenlemesi gelecekte uygulanacak hukuk kurallarıdır.


Mevcut duzenlemelerin Anayasa ve Uluslararası sözleşmelere aykırılığı iddiası sadece benim kişisel iddiam değildir.Ama benim de katıldığım bir iddiadır.Bu görüş CEDAW komitesincede de benimsenmiş ve rapora yansımıştır.

Bu iddianın en sağlıklı çözümü aykırılık iddiasının Anayasa Mahkemesi önüne taşınmasıdır.

Devam etmek üzere..

Saygılar
Old 11-02-2006, 22:40   #48
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Zaman / EKONOMİ 11.02.2006 CUMARTESİ

Türkiye’de 6 kadından sadece biri iş hayatına girebiliyor

Kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Türkiye'de istihdama katılan kadın sayısının 1990 yılından bu yana sürekli bir azalış içerisinde olduğunu belirterek, "Türkiye'de 35 milyon 929 bin olan toplam kadın nüfusunun 5 milyon 926 bini istihdama katılıyor." dedi. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu tarafından düzenlenen ‘Kadın İstihdamı Zirvesi'nde konuşan Bakan Çubukçu, “Bu düşüşün en büyük nedeni, Türkiye'de üst üste yaşanan ekonomik krizlerin faturasının kadınlara çıkarılmasıdır.” dedi. Bakan, işe alımlarda olduğu gibi işten çıkarmalarda da cinsiyet ayrımcılığının sürdüğünü savundu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu da Türkiye'de kadınların yüzde 49,6 ile en çok tarım sektöründe istihdam edildiğini dile getirdi. Başesgioğlu, Türkiye'de kadınlar için en geniş istihdam alanının kamuda bulunduğunu aktardı. Bakan Başesgioğlu, bir soru üzerine Sosyal Güvenlik Reformu'nda bir gecikme yaşanmayacağını dile getirerek, hükümetin bu konuda ilk günkü
gibi kararlı olduğunu belirtti. Bakan, “Hükümet, bu konuda üzerine düşeni yapmıştır. Yasa tasarısı en seri şekilde TBMM'ye sunuldu. Tasarı şu anda Plan ve Bütçe Komisyonu'nda. Meclis'in yasama sürecine hükümetin müdahil olması sınırlıdır. Ama biz bir an önce komisyon ve Genel Kurul'dan geçmesi konusunda hükümet olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Bizden kaynaklanan bir gecikme söz konusu değil.” dedi. İstanbul, Cihan

11.02.2006
Old 13-02-2006, 11:08   #49
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Devlet Prime Katılsın Kadın İstihdamı Artsın

TİSK: Devlet prime katılsın kadın istihdamı artsın

Hürriyet 13 şubat 2006



Türkiye’de kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarının çağdaş ülkelere göre çok düşük olduğunu tespit eden TİSK, kadın istihdamının artırılması için teşvik sistemi önerdi. TİSK, kadınların işgücüne katılım oranını artırmak için ilk kez işe girecek kadınların çalıştırılması durumunda SSK işveren primlerinin bir bölümünün devlet tarafından karşılanması önerisini getirdi.

TÜRKİYE İşveren Sendikaları Konfederasyonu(TİSK), Türkiye’de kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarının çağdaş ülkelere göre çok düşük olduğuna dikkat çekerek, ilk kez işe girecek kadınların çalıştırılması durumunda SSK işveren primlerinin bir bölümünün devlet tarafından karşılanmasını önerdi. TİSK ile Hürriyet-İnsan Kaynakları tarafından düzenlenen "Kadın İstihdamı Zirvesi" sonuç bildirgesi yayınlandı. Bildirgede, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarının çağdaş ülkelere göre çok düşük olduğu belirtilerek, 1990 yılında her 3 kadından 1’i istihdam edilirken, bu oranın 2004 yılında 4 kadından birine düştüğü kaydedildi. AB ülkelerinde 2 kadından 1’inin istihdama katıldığına dikkat çekilen bildirgede, "Kısaca kadınların çalışma hayatına katılımı sağlanamamış, çağdaş anlamda ücretli çalışma yayğınlaşamamıştır. Kırsal kesim ve kayıtdışı sektör temel istihdam alanları olmaya devam etmektedir" denildi. Bildirgeye göre, kadınların istihdama katılımını engelleyen ve sosyal dışlanmaya neden olan önemli unsurlardan biri yetersiz eğitim düzeyi ve mesleksizlik. Her kadından 1’i okuma yazma bilmiyor. Kadınların mesleki ilerlemeyi sağlayan ileri seviyede öğretime katılımı düşük.

OLUMSUZLUK NEDENLERİ: Bildirgede, kadın istihdamında bu olumsuz tabloyu yaratan temel faktörler şöyle sıralandı:

Ulusal İstihdam Stratejisinin ve dolayısıyla kapsamlı bir kadın istihdamı politikasının olmaması,

Çalışma mevzuatımızın kadınları koruma amacıyla bu alanda işyerlerine aşırı yükümlülükler getirmesi, buna karşılık güvenceli esneklik yöntemlerini AB düzeyinde içermemesi sonucu, keskin rekabet şartlarındaki işyerlerinin kadın istihdamı konusunda çekingen davranmaları,

Ağır istihdam vergilerinin kayıtdışı istihdamı cazip kılması,

Genel eğitim ve mesleki eğitimin yetersizliği, işyerlerinin işgücü ihtiyaçlarına uygun eğitim verilmemesi,

Sivil toplumun, kadın derneklerinin dağınık yapısı."

VAROLUŞUN TEMEL TAŞI: Kadın İstihdamı Zirvesi’nde Türk kadınının özgür, çağdaş ve güçlü bir birey olarak ülke genelinde toplumdaki yerini almasının esas olduğu belirtilerek, "İstihdam, bu varoluşun temel taşıdır. Bu bakımdan, AB ile uyumlu ’Ulusal İstihdam Stratejisi’ temelinde başta işveren,i şçi kesimleriyle ve diğer ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapılarak uzun vadeli bir ’Ulusal Kadın İstihdamı Politikası’ geliştirilmeli, yıllık eylem planlarıyla yürütülmelidir" denildi.
Old 17-02-2006, 14:19   #50
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

İstihdamın kadınlaşması
İstihdam politikaları oluşturulurken, kadınlar sessiz ve yedek iş gücü olarak düşünülmemeli, kadının çalışma hakkı mutlaka korunmalı

17/02/2006 (Radikal)

MUHAMMED ÖRTLEK

Türkiye özellikle son 10 yılda 'toplumsal değişimin içeriğini ve yönünü biçimlendiren evrensel Batı değerleri ile tekil/yerel özgünlük iddiaları arasındaki etkileşimler' olarak da tarif edilen küreselleşmeden fazlasıyla etkilenmiştir. Bu süreçte küreselleşme, her zaman olumlu yanlarıyla değil, olumsuz yanlarıyla da kendisini göstermiştir. Günümüzde küreselleşmenin, neo-liberalizmin ve kuralsızlaştırmanın olumsuz etkilerinden kadınlar da etkilenmiştir.
Küreselleşme ile birlikte, kadınlara yönelik başlıca şu problemler artış göstermektedir: Şiddet, eğitimsizlik, işsizlik, yoksulluk, cinsiyet ayrımcılığı, fırsat eşitsizliği, ekonomik krizler vb.
Küreselleşme sürecinde, işgücü maliyetlerini asgari düzeylerde tutabilmenin en önemli araçlarından biri de kadın işgücünün piyasaya katılımının artırılmasıdır. Kadınların işgücüne katılımlarındaki artış sadece kayıtlı sektörlerde değil, aynı zamanda hem ücretli hem de ücretsiz olarak kayıt dışı sektörde de yoğunlaşmaktadır. Küresel düzeyde üretim, ihracata dayalı büyüme stratejileri, artan rekabet baskıları ve istihdam ilişkisinin değişerek daha esnekleşmesi gibi etkenler kadınların işgücüne katılımını ve dolayısıyla istihdamını artırmaktadır. İşgücüne katılan kadın sayısındaki artış 'istihdamın kadınlaşması' olarak nitelenir.

Geçici çalışma
Kadın işgücü önemli ölçüde geçici çalışma, kısmi süreli çalışma ve evde çalışma gibi standart dışı istihdam biçimleri ile istihdam edilmektedir. Küreselleşme ile birlikte hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde yaşanan işsizlik, özellikle kadın işgücü istihdamını olumsuz etkilemektedir. Kadın işgücü istihdamındaki artış, ekonomik durgunluk ya da ekonomik kriz dönemlerinde benzer biçimde kadın işgücünde artan işsizlikle sonuçlanabilmektedir. Bu durum özellikle kadınların daha çok standart dışı iş ilişkisi içinde istihdam edilmelerinden ve işlerini daha kolay bir biçimde kaybedebilmelerinden kaynaklanır.
Türkiye'de kadının işgücüne katılım oranı yüzde 25 gibi düşük bir düzeydedir. Bunun yanı sıra kırsalda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların oranı kentlerde yüzde 20'lerde seyretmektedir.
OECD'nin 2005 Haziran'ında yayımladığı İstihdam Raporu, kadınların istihdamı açısından Türkiye ve diğer OECD ülkeleri arasındaki farkı gözler önüne seriyor. OECD üyesi 30 ülkeden 19'unda kadın istihdamının kadın nüfusa oranı artıyor, beşinde ise hemen hemen aynı durumda. Çalışan kadınların toplam kadın nüfusu içindeki payının azaldığı ülke sayısı altıdır. Bunlardan ikisi Finlandiya ve İsveç gibi kalkınmış İskandinav ülkeleri. AB'nin kadın istihdam oranını 2010'a dek yüzde 60'a yükseltmek gibi bir hedefi var. Avrupa ve diğer ülkelerde kadın nüfus yaşlansa da ve nüfus içindeki oranı düşse de; kadın istihdam oranı yavaş da olsa yükseliyor. Türkiye'de ise durum olumsuzluk arz etmektedir. Ülkemizde 35 milyon 929 bin olan toplam kadın nüfusunun 5 milyon 926 bini istihdama katılmaktadır. Diğer taraftan Türkiye'de kadın sorunlarının çözümünde, yasalarla ilgili herhangi bir sorun olmamakla birlikte, asıl problem uygulama esnasında meydana gelmektedir.


Kayıt dışında kadın
İstihdam politikaları oluşturulurken, kadınlar sessiz ve yedek işgücü olarak düşünülmemeli, kadınların çalışma hakkı, toplumsal sorumlulukları ve işlevleri de göz önünde bulundurularak, çağdaş toplumların kurumsal yapıları ile desteklenerek korunmalı. Kadının örgütlenme hakkını kullanabilmesi için örgütlenme önündeki engeller kalkmalı.
Kayıt dışı sektörde, güvencesiz, korumasız ve düşük ücretle, özellikle tekstil gibi emek-yoğun sektörlerde çalıştırılan kadınların emekleri korunmalı ve kayıt altına alınmalıdır. Küreselleşen dünyada, kadın sorunlarının çözümünde 'insan merkezli küreselleşme' veya 'güleryüzlü küreselleşme' başarılabilmeli.
Anayasa'nın 10. maddesine eklenen "kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür" fıkrası olumlu gelişmedir. En önemlisi özgürlükleri esas alan "insan hakları merkezli" yeni bir Anayasa hazırlanmalı ve buna paralel kanunlar yapılmalıdır. BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), uluslararası belge ve sözleşmeler dikkate alınmalı. Eğitimde fırsat eğitliği ilkesinden gerektiği gibi yararlanılmalıdır. Şiddete maruz kalan kadınlara psikolojik, sosyoekonomik ve sağlık konularında yardım yapılmalıdır.
Ülkemizin toplam insan kaynağı potansiyelinin yarısının topluma daha fazla katkıda bulunmasını sağlamak ve adaletsizliği ortadan kaldırmak için gerekli düzenlemeleri yapmak, kadın veya erkek, her TBMM üyesinin ortak görevidir.
BM Kadın Kalkınma Fonu (UNIFEM) kriterlerinde, Dünya Ekonomik Forumu raporlarında ve ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmelerinde ifade edilen 'eşit işe eşit ücret, düşük ücret ve vasıfsız işlerle sınırlı olmayan iş alanlarına erişme fırsatı, politik hayata katılım, eğitim, sağlık ve anne sağlığı' gibi ilkeler gerektiği gibi uygulanmalıdır.
Kadınlar tüm alanlarda daha aktif hale gelmelidir. Kadının aile içindeki rolünü sıfırlayan, annelik misyonunu küçümseyen çarpık anlayışlara da mesafeli olmak gerekmektedir. Sağlıklı toplum yapıları ancak sağlıklı ailelerle gerçekleşebilir. Kadınların üretkenliğini, çalışmasını ve ekonomik özgürlüklerini savunmakla birlikte, toplumun aile yapısının da korunması gereklidir. Bu denge, köşelerine çekilmiş kadınlarla değil, köşe başlarını tutan kadınlarla sağlanabilir.

Muhammed Örtlek: Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkan Danışmanı, Uluslararası İlişkiler ve Siyasetbilimci
Old 04-03-2006, 14:43   #51
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Türk kadınına mesaj/Hürriyet 4 Mart 2006



AB Komisyonu’nun istihdam, sosyal işler ve fırsat eşitliğinden sorumlu üyesi Vladimir Spidla, üç günlük bir ziyaret için bugün Ankara’ya geliyor. Spidla, 8 Mart Kadınlar Günü öncesinde, Türkiye’de kadın hakları alanında daha fazla ilerleme sağlanması mesajı veriyor.

TÜRKİYE’’nin ve özellikle Mustafa Kemal’in laiklik temelinde gerçekleştirdiği çağdaşlaşma beni her zaman etkilemiştir. Bundan önce, Çek Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak yaptığım ziyarette, ülkenin dinamizmi ve vatandaşların demokrasi yolundaki arzusunun canlılığı beni derinden etkilemişti. Bu nedenle, AB ve Türkiye arasında katılım müzakerelerinin başlamasını sevinçle karşılıyorum. Müzakereler, zaman isteyen, Türkiye’nin tüm katılım koşullarını karşılamasını gerektiren ve uzun vadede AB’nin çok daha güçlü hale gelmesini sağlayacağına inandığım bir sürecin başlangıcı.

AB’nin temel hedeflerinden biri rekabeti sosyal adalet ile birleştirmektir. Bu, Avrupa’nın büyüme ve istihdam stratejisinin ve tek pazarın kalbinde yatan hedeftir. Bu, ayrıca siyasi, sosyal, ekonomik ve çevresel hakları kapsayan Temel Haklar Şartı’nın da kalbinde yatan hedeftir. Türkiye, uyum yolunda şimdiden önemli reformlar gerçekleştirmiştir. Bu reformların sosyal ortakların işbirliğiyle uzun vadede devam ettirilmesi gerekecektir.

Avrupa Komisyonu ile Türk otoritelerinin, tarama sürecine başladıkları bir zamanda İstihdam, Sosyal İşler ve Eşit Fırsatlardan Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi sıfatıyla Türkiye’ye gelmekten memnuniyet duyuyorum. Türkiye’ye, katılıma yönelik çıkmış olduğu bu yolculukta, özellikle de üç alanda yardımcı olmak arzusuyla geliyorum.

1- KADIN HAKLARI

Bu alanlardan birincisi, kadınların durumudur. Türkiye’nin yasal temelleri atma konusunda ilerleme kaydettiğini teslim ediyorum. İş Kanunu’nda, AB müktesebatının fırsat eşitliği alanını içeren bir dizi hüküm yer almaktadır. Yeni Ceza Kanunu, kadına yönelik şiddet konusunda çok daha sert hükümler içermektedir. Bununla beraber, ayrımcılık, şiddet, eğitim ve istihdama erişim ve siyasi temsil açılarından ciddi sorunlar hala devam etmektedir. Mahkemeler ve iş müfettişleri, kanunun uygun şekilde uygulanmasını sağlamakta kilit konumdadırlar.

2- SENDİKAL HAKLAR

İkinci alan ise sendikal haklar ve sosyal diyalogdur. Bunlar, temsili demokrasi ve katılımcı demokrasi ile birlikte Avrupa demokratik modelinin köşe taşlarıdır. AB, antlaşmalarında bunu kabul etmiştir. Hem şirket düzeyinde, hem sektör düzeyinde hem de ulusal düzeyde işçi ve işverenlerin çıkarları sosyal diyalog yoluyla ses bulmakta, sosyal diyalog yoluyla anlaşmalara varılabilmektedir. Ne yazık ki, Türkiye bu alanda hala Avrupa standartlarının çok gerilerinde. Sendika üyeliğinin noter kanalıyla yapılması şartı ya da devlet memurlarına yönelik belli kısıtlamalar gibi sendikal hakların önündeki engellerin kaldırılması şarttır.

Türkiye’deki işletmeler sosyal diyalogdan korkmamalıdır. Aksine, işçilerin ve işçi temsilcilerinin ekonomik değişimde yer almasını sağlamak ve ülkenin çağdaşlaşmasına katkı sağlayacak anlaşmalar yapabilmeleri için sosyal diyalogu teşvik etmelidirler. Burada hem işçi sendikalarına hem de işveren kuruluşlarına sorumluluk düşmektedir. Zira, sosyal ortaklar AB’ye katılım yolunda Türkiye’ye en iyi katkıyı bu şekilde sağlayabilirler.

3- AYRIMCILIĞA SON

Üçüncü alan, ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve dezavantajlı grupların korunmasıdır. Bunlar katılım müzakerelerinde tartışacağımız konuların bir kısmını oluşturmaktadır. Avrupa toplumları ancak çeşitliliği kabul ederek yaratıcı potansiyellerini ve büyüme potansiyellerini azami düzeye çıkarabilir. Eşit haklar ve fırsat eşitliği ayrıca, dinamik bir ekonominin yapı taşlarıdır. Bu yıldan itibaren, Avrupa Komisyonu katılım öncesi yardım kapsamında Türkiye’ye 500 milyon Euro civarında bir kaynak sağlayacaktır. Bu kaynak, Türkiye’yi AB’ye katılmaya hazırlamak için tasarlanmış projelerin finansmanına ve sivil toplumun katılımını arttırmaya yardımcı olacaktır.

"Büyük hedefimiz, milletimizi en yüksek medeniyet seviyesine ve refaha ulaştırmaktır" demiş Atatürk. Benim en büyük arzum ise AB üyeliğine doğru çıkılan bu yolculuğun bu sözlere yeni bir anlam katmasıdır.
Old 18-03-2006, 15:03   #52
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kadınlık ve Eşitlik!

Kadınlık ve Eşitlik!
Genel eşitlikçiliğin cinsiyet eşitlikçiliğine tercüme edilmesinin bir garantisi yok... Mutlak fırsat eşitliği, göreceli fırsat eşitliği... Kriter, "erkek birey"in yaşamı... Fırsat önceliği politikaları yok... Çoğulcu düşünceye dayalı politika gerek...
-
BİA Haber Merkezi
09/03/2006 Selma ACUNER

BİA (Ankara) - 'Fırsat eşitliği', 'olumlu eylem / olumlu ayrımcılık / fırsat önceliği' gibi politika önerileri soyut eşitlik anlayışını aşma ve ayrımcılığa uğramış toplumsal gruplara kamusal anlamda fırsat sağlama ve destek verme amacıyla ortaya çıkmıştır.

Genel olarak, yasalar önünde eşitliğin, sonuçta herkes için eşitliği sağlayacağı düşünülür. Aslında durum hiç de öyle değildir.

Anne Philips'in (1) de belirttiği gibi genel bir eşitlikçiliğin, cinsiyet eşitlikçiliğine tercüme edilmesinin bir garantisi yoktur. Kapitalizmde eşitlik 'yasa önünde eşitlik' anlamına gelmiş ve dayandığı sınıflı toplumun temel eşitsizliklerini dikkate almadığı için bireyleri genelleştirmiştir.

Dolayısıyla, bireyleri soyut bir kategori olarak ele alarak, sadece bireysel farklılıkları veya farklı yetenek ve ihtiyaçları göz ardı etmekle kalmayıp aynı şekilde toplumsal ve ekonomik durumlarındaki mutlak farklılıkları da dikkate almamıştır.

Durum böyle olunca mevcut eşitsizlikler yok sayılarak eşit fırsatlar veya toplumsal sonuçlarda eşitlikten söz etmek retorik bir çerçevenin dışına çıkamamaktadır.

Diğer bir deyişle ayrımcılığın toplumsal bağlamda 'sistematik bir süreç' olduğunu görmezden gelen çözümler eşitlik sağlamak yerine 'eşitsizliği' pekiştirici olur ve böyle bir anlayışta eşitlik ilkesi yalnızca soyut bireyler için soyut bir ölçü birimi olarak sınırlı bir geçerlilik sergiler.

İşte bu ayrımcılığa dayalı temel, ve 'haklar dengesizliği', kadınlara eşit muamele, fırsat önceliği / olumlu ayrımcılık, destek politikalar oluşturmanın zeminini meşrulaştırmaktadır denilebilir.

Çünkü, kadınların karşı karşıya bulunduğu eşitsizlik, veya statü olarak ikincilleştirilmişlik, tarihi kökenleri uzun bir geçmişe dayanan, sistematik, kurumsallaşmış, hatta kemikleşmiş bir örüntüyü sergilemektedir.

Kadınlar başlıbaşına bir grup

Kast, katman ve sınıf sistemleri şeklinde ortaya çıkan tabakalaşma çerçevesinde 'kadınlar' başlıbaşına bir grup oluşturmuştur. Sonuç olarak, son yıllarda kadın-erkek eşitliğini sağlamak için yapılan bilimsel çalışmaların bir ürünü olan 'toplumsal-cinsiyet' olgusunun 'sınıf' kavramı gibi bir ölçüt, bir analiz birimi olarak varsayılmaya başlanmış olması gerçekçi politikalar oluşturma açısından önemli bir eşik oluşturmuştur.

Karmaşık bir anlamı ifade eden 'eşitlik' kavramını çeşitli boyutlarıyla yeniden tanımlamak için, olumlu eylem / ayrımcılık bir başlangıç oluşturabilir demek yanlış olmayacaktır.

Mutlak Fırsat Eşitliği, Göreceli Fırsat Eşitliği

MFE (Mutlak Fırsat Eşitliği) ve GFE (Göreceli Fırsat Eşitliği) yaklaşımları ile eşit resmi haklar ve maddesel eşitlik şeklinde yapılan sınıflamalar paralellik göstermekte, hepsi de piyasayı ve cinsiyete-dayalı işgücünü temel analiz yöntemi olarak gördükleri için kısır bir eşitlik kavramı çerçevesinde kalmaktadırlar.

Sorun eşitlik kavramının hükümetlerce yanlış varsayımlar üzerinden geliştirilmesinde yatmaktadır. Hükümetler politikalarını 'özdeş bireyler' genellemesi üzerine yaparlar, diğer bir deyişle, hareket noktaları, iki toplumsal cinsiyete de aynı hak ve görevlerin verilmesidir. Sorun tam da bu noktadan kaynaklanmaktadır.

Çünkü, kadın ve erkek için biyolojik, toplumsal ve maddesel koşullar aynı değildir. Klasik liberal anlayışın 'soyut bireysel haklar' ilkesinin 'koşullara göre farklılıklar' olabileceği gerçeği ve bunun doğurduğu sorunlarla başedemiyeceği böylece ortaya çıkmaktadır denilebilir.

Kriter, "erkek birey"in yaşamı

Liberal Eşitlik kavramı aslında her şeyden önce 'erkek birey'in yaşamını kriter almakta ve kadını erkeğe eşitlemeye çalışmaktadır, durum böyle olunca da kadınlara erkeklerin dünyasına bütünleşmekten başka bir şans bırakmamaktadır.

O zaman varılması gereken nokta bu kavramsal sınırlılıkların nasıl aşılacağı ve ne gibi yaklaşımların, kadının farklılıklarını göz önüne alan hükümet politikaları oluşturmada başarılı olabileceğini araştırmaya devam etmektedir.

Fırsat önceliği politikaları, esas olarak 'kadını' göz önüne almaktadır, bu yaklaşım ile, liberal kökenli 'soyut birey' tanımının sınırlarını kırılmaya çalışılmakta ve kadınların 'kadın' olmaktan doğan ve erkeklerden farklı beklentileri, çıkarları, sorunları olan bir toplumsal grup olduğu kabul görmeye başlamaktadır.

Fırsat önceliği politikalarının kendi başına etkin bir çözüm olduğu söylenememekle birlikte, kadınlara yönelik yeni politikalar oluşturulma sürecini göreli olarak hızlandırdığı söylenebilir.

Yine bu çerçevede 80'li yılların sonunda ortaya çıkmaya başlayan "Toplumsal Cinsiyet ve Kalkınma Yaklaşımı" ile "Kadın-Erkek Eşitliğini Ana Politikalara Yerleştirme stratejisi" de hükümetlerce başvurulabilecek diğer açılımları oluşturmaktadır.

Ortak koşullar gerekiyor

Cinsiyetlerarası eşitlik politikalarının coğrafi sınırları olmamakla birlikte özellikle Kıta Avrupa'sı ülkelerinin tecrübelerine dayalıdır denilebilir. Aslında, eşitlik politikalarını oluşturan etmenler birbirine öylesine geçişiktir ki sebep ve sonuçları birbirinden ayırmak son derece güç olmaktadır.

Değişik ülkeler cinsiyetlerarası eşitlik politikalarını farklı amaçlarla ve farklı koşullarda uygulayabilirler.

Ancak, bu tür politikaların başarılı olabilmesi için bazı ortak koşullardan söz edilebilir:

* Eşitlik kavramına sıcak bakan bir politik kültür anlayışının varlığı

* Etkili ve adem-i merkeziyetçi bir yapıya sahip olan ulusal mekanizma

* Bu konuya ayrılacak kaynakların yeterli bir miktarda olması

* Kadın erkek eşitliği konusunda uzmanlaşmış insan kaynağı.

Bu koşullar ülkelerin gereksinimlerine göre çeşitlendirilmesi de mümkündür.

Görüş ayrılıkları devam ediyor

Çağdaş kadın hareketi fırsat eşitliği politikaları konusunda görüş ayrılıkları göstermeye devam etmektedir ve değişik ülkelerdeki feminist araştırmacılar da doğal olarak bu konuya yerel dinamikleri çerçevesinde olumlu veya olumsuz eleştiriler getirmektedir.

Türkiye'de fırsat önceliği politikaları yok

Türkiye'de devlet politikaları çerçevesinde fırsat önceliği politikaları zaten yoktur ve fazlaca bilincine erişildiğini de söylemek zordur.

Sadece siyasal partilerin koydukları kadın kotaları örnek olarak verilebilir, ancak uygulamada ne kadar işlevsel oldukları tartışma konusudur.

Aslında, fırsat önceliği politikaları konusunda bilgi eksikliğini sadece Türkiye ile örneklemek de yanlış olur, gelişmiş olan bir çok ülkede de fırsat eşitliği, fırsat önceliği veya olumlu ayrımcılık gibi kavramlar üzerinde tam bir bilinç oluşturulduğu söylenemez.

Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün (KSSGM) kuruluşundan itibaren yöneticilik konumunda olan kadınlarla yapılan sözlü görüşmelerde bu tür politikaların karmaşık bir anlam ifade ettiği ortaya çıkmıştır.

Ancak, Türkiye bağlamında özgün bir bilimsel yaklaşıma ulaşılma yolunda fırsat önceliği politikaları ön açıcı olabilir.

Ayrıca, Kadın-Erkek Eşitliğini Ana Politikalara Yayma (KEEAPY) stratejisinin yaşama geçirilebilmesi için de bir temel oluşturması nedeniyle, bu tür politikaların varlığı gereklidir.

Benzerler eşitliği değil, çoğulcu düşünceye dayalı politikalar

Sonuçta, insanları ve toplumsal ilişkileri önemseyen; bütün bireyleri kalkınma sürecinde 'potansiyel' kişi olarak kabul edebilen; iktidar ilişkilerindeki eşitsizlikleri dengeci bir şekilde dönüştürebilen ve günlük yaşamı yalnızca resmi görüşün değil, 'bireyin' bakış açısıyla görebilen yaklaşımlar aranmaya devam edilmelidir.

Jet Bussemaker'ın da belirttiği gibi, eşitlik nihai bir amaç olarak formüle edilmemelidir. Böylesi bir formülasyon farklılıklara dayalı veya farklılığın ayırdına varan eşitlik yerine 'benzerler' eşitliğine yol açar.

Kadın-erkek eşitliği kendi içerisinde bir nihai amaç olamaz, ama belirli bir kapsam ve durum içerisinde daha çok 'otonom'luk kazanmak için bir strateji olabilir.

Klasik liberal bakış açısı ekonomik bağımsızlığı 'benzerlerin' muğlak varsayımları üzerine geliştirmektedir, diğer bir deyişle kadının kalkınmada yer alışını erkek-söylemi ile gerçekleştirmeye çalışan bir bakış açısıdır.

Yapılması gereken ise, bireyin 'kişisel otonomi'sine değer atfeden; iyi bir yaşamın farklı kavramları içerebileceğini kabul edebilen 'çoğulcu' düşünceye dayalı politikalar oluşturmaktır kanısındayım. (SA/FK/BA)

* Bu metin Selma Acuner'in 1999'da Ankara Ünivesitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı'nda yaptığı "Türkiye'de Kadın Erkek Eşitliği ve Resmi Kurumsallaşma Süreci" Başlıklı doktora çalışmasının "Kadınlık ve eşitlik politikaları" bölümünden özetlenmiştir.

* Dr. Selma Acuner Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalı, Yönetim Bilimleri)

( 1) Anne Philips, Demokrasinin Cinsiyeti, çeviren: Alev Türker (İstanbul: Yaylacık Matbaacılık Ltd., 1995), s. 115
Old 29-03-2006, 11:35   #53
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Dikkat Kadın ve Çocuk vb.Konusundaki Sivil Toplum Kuruluşlarına Finansman ve Hibe Programı

TÜRKİYE'DE SİVİL TOPLUMUN GÜÇLENDİRİLMESİ HİBE PROGRAMI

Türkiye Cumhuriyeti adına Merkezi Finans ve İhale Birimi, Avrupa Toplulukları Türkiye için Katılım Öncesi Mali Yardım Programı kapsamında desteklenecek hibe projeleri için Teklif Çağrısında bulunmaktadır.

Bu proje teklif çağrısının hedefi, STK’ların kurumsal kapasitelerini geliştirmek ve bu şekilde onların karar alma süreçlerinde ve katılımcı demokraside aktif olarak yer almalarını sağlayarak yerel makamlar, kamu ve STK’lar arasındaki işbirliğini geliştirmektir. Hibe programının genel hedefi yerel düzeyde çalışan sivil toplum kuruluşlarının girişimlerine yönelik küçük ölçekli mali destek sağlamak ve bu kuruluşların ağ kurma, proje geliştirme kapasitesini, lobi faaliyetlerini, kampanyalarını, iletişim ve halkla ilişkiler faaliyetlerini geliştirmek ve teşvik etmektir. Program şu konu başlıklarından birine giren projelere ortak finansman sağlamak için hibeler verecektir: kadın, çocuk, gençlik, engelliler, çevre, insan hakları ve kültür.

Başvuru sahipleri için Rehber’in tamamı belirtilen internet adreslerinde mevcuttur: http://www.deltur.cec.eu.int; http://www.cfcu.gov.tr; http://www.stgm.org.tr.

Başvuru rehberi ve eklerinin Türkçe versiyonu yayınlanmakla birlikte, herhangi bir itilaf olması halinde, İngilizce versiyonun hükümleri geçerli olacaktır.

Teklifler için son başvuru tarihi 22 Mayıs 2006 saat 16:00 (yerel saat) ’dır.

http://www.stgm.org.tr/detay.php?detid=64
Old 01-04-2006, 17:17   #54
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

hürriyet 01.04.2006

Pozitif ayrımcılık için kanun teklifi



Anavatan Partisi İzmir Milletvekili Serpil Yıldız,
TBMM’de kadınlar lehine düzenleme yapılması ve yasama
faaliyetlerinde eşitliğin sağlanması amacıyla
çalışacak "Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu"
kurulması için kanun teklifi verdi.

Yıldız’ın TBMM Başkanlığı’na sunduğu kanun teklifi,
İçtüzük’te değişiklik yapılarak, Meclis’teki
komisyonlara 17. komisyon olarak "Kadın-Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu’nun eklenmesini öngörüyor.
Komisyonun,yasama faaliyetlerinde eşitlik sağlanması
açısından önemli olduğuna işaret edilen gerekçede,
öncelikle yasalardaki kadın-erkek eşitliğini
zedeleyici unsurları temizleyeceği belirtildi.
Gerekçede, kadınların siyaset ve yönetim
kademelerindeki temsil oranlarının yükseltilmesine
yönelik atılacak adımların, Türkiye’nin uluslararası
alanda saygınlığını artıracağına işaret edildi.
Old 04-04-2006, 12:27   #55
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Hürriyet 04.04.2006

Gila BENMAYOR gbenmayor@hurriyet.com.tr

Kadın Fonu, milyonlarca kadına ulaşma yolunu buldu


KAGİDER’in (Kadın Girişimciler Derneği) toplantılarını
pek kaçırmam.

İlk kez derneğin bir toplantısında bu kadar çok sayıda
magazin muhabiri var.

Nedeni KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Meltem Kurtsan
ile Kadın Fonu Başkanı Ümit Boyner arasında oturan
Gülben Ergen.

Gülben Ergen, "Sanatçı olarak ciddi bir misyonumun
olduğunu düşünüyorum.Bu yüzden uzun soluklu bir
işbirliği için Kadın Fonu’na destek vermeye karar
verdim" diyor.

Peki bu işbirliği nasıl oluştu?

KAGİDER’e başvuran bizzat Gülben Ergen’in kendisi
olmuş.

Sanatçı bir süreden beri bir sosyal projeye destek
için arayış içerisindeymiş.

Karşısına KAGİDER’in 2004 yılında oluşturduğu Kadın
Fonu çıkınca hiç tereddüt etmemiş.

Boyner başkanlığındaki Kadın Fonu projelere para
sağlıyor.

Geçen yıl 9 projeye 150 bin Euro aktarılmış.

Para aktarılan projeler, kadınların meslek
eğitiminden, yerel radyolarda kadın programlarına
kadar geniş bir yelpazede yer alıyor.

Bu yıl "Kadına Karşı Şiddeti Önleme" projelerine fon
aktarılacak.

15 Mayıs tarihine kadar proje başvuruları yapılacak.

Aralarından bazıları seçilecek.

Bu yıl için projelere aktarılacak para 200 bin Euro.

Ancak devreye Gülben Ergen’in girmesi işe başka bir
boyut kazandırıyor.

Çünkü Ergen, Ümit Boyner’in de işaret ettiği gibi
KAGİDER’in ulaşamayacağı kitlelere, evlere, kadınlara
kolaylıkla ulaşabilir.

KADINLAR SEVİYOR

Anladığım kadarıyla Gülben Ergen imajı konusunda hayli
bilimsel çalışıyor.

"Procon GKF" şirketinin yapmış olduğu bir kamuoyu
araştırmasından yola çıkmış.

Bu araştırmaya göre, Türk kadının en sevdiği sanatçı
olarak Ergen birinci sırada.

Günde binlerce kadından e-posta alıyormuş.

Yani milyonlarca kadın için bir anlamda bir rol model.

Bu durumda elbette ki "kadına şiddeti önleme"
kampanyasını daha geniş bir tabana yayabilir.

Farkındalık yaratabilir.

Hem "Kadın Fonu"na kaynak bulabilir.

Gülben Ergen misyonunun "hayat boyu" süreceğini
söylüyor.

KAGİDER ile işbirliği meyvelerini verdiği takdirde
"Kadın Fonu" büyük bir atağa geçebilir. Değişik
projeleri için başka sanatçılarla anlaşabilir.

Zaten dünyada önemli kampanyaların başında hep
sanatçılar görüyoruz.

Bono’nun Afrika için çalışması gibi, Nicole Kidman da
bir süreden beri UNIFEM’in iyi niyet elçisi.

Birleşmiş Milletler’in kadınlar için fon yaratan bir
örgütü olan UNIFEM’in son kampanyası da zaten kadına
uygulanan şiddete karşı.

Gülben Ergen’in KAGİDER ile işbirliği toplumumuzda
şiddetin giderek yayıldığı bir döneme rastgelmesi de
madalyonun başka bir yüzü.

Popüler bir sanatçının şiddete karşı bir kampanyaya
katılması mutlaka ses getirecektir.
Old 10-04-2006, 21:36   #56
suigeneris6126

 
Varsayılan

Kadınların hakları elbette olsun ama lütfen erkekler kadar.Hak vereceğiz diye erkekler aleyhine pozitif ayrımcılık yapmayalım hakim-savcı kuralarında olduğu gibi)
Old 13-04-2006, 17:53   #57
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Fransa'da madam ve matmazel'kelimeleriyle yapılan
ayrımın kadınları medeni hallerini açıklamaya ittiğini
belirten feministler duruma isyan etti
FRANSA'NIN önde gelen feministler örgütleri resmi
yazışma ve konuşmalarda genç kızlar için kullanılan"
matmazel"lakabının cinsel ayrımcılık örneği olduğu
gerekçesiyle kullanımının yasaklanması için hükümete
çağrıda bulundu. Grup dilekçede resmi yazışmalarda
sadece mösyö ve madam lakaplarının kullanmasını
istediklerini vurguladı. ÜLKENİN en büyük feminist
grubu olan'bekçi köpekleri" önceki gün hükümete
gönderdikleri dilekçede matmazel lakabının kadınları
medenidurumlarını açıklamaya zorladığını erkekler için
kullanılan mösyö"nün ise sadece cinsiyeti belirttiğini
kaydetti.Feministler evlilik oranının azaldığı
Fransa"da matmazel kelimesinin anlamsızlaştığını
belirtiyor.HABER 11 04 2006 MİLLİYET GAZETESİ
Old 27-06-2006, 21:05   #58
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

İspanya'da kadına eşitlik iş âlemini öfkelendirdi


MADRİD - İspanya'nın solcu Başbakanı Rodriguez Zapatero'nun 'feministlik'te sınır tanımaması iş âlemini ayaklandırdı. Hükümetin cuma onaylayıp parlamentoya sunmaya hazırlandığı 'cinsiyet eşitliği yasa tasarısı'nın, şirket yönetim kurullarına yüzde 40 kadın kotası koyması protestolara yol açtı. Kurulların yüzde 3.8'inin kadınlardan oluştuğu ülkede, sekiz yılda bu oranı yüzde 40'a çıkarmaları gereken işletmeler, aksi halde devlet ihalesi alamayacak. İş âleminin 'rekabetin öleceği' eleştirisine omuz silken Çalışma Bakanı Jesus Caldera "Daha sert önlem alırız" çıkışı yaptı.
Koyu Katolik ve maço İspanya'yı sallayacak tasarının bazı maddeleri şöyle: kadın-erkek maaşlarının dengelenmesi, kadına esnek iş saati hakkı, annelere iki yıl, babalara sekiz gün doğum izni, kadınlara ayrımcılık yapan işyerlerine 90 bin avroya varan para cezası, partilerin en az yüzde 40 kadın aday göstermesi, ev işlerinin ortak paylaşımının evlilik akdinde belirtilmesi.
27/06/2006 Radikal Gazetesi/(Dış Haberler)
Old 13-12-2007, 20:29   #60
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Şirket Yönetimlerinde Yüzde 40 Kadın

Norveç'te Şirket Yönetimlerinde Yüzde 40 Kadın Kotası

Yasaya uymayan şirketler borsadan çıkarılacak. Eşitlik Bakanı Oie "Erkekler erkekleri seçiyor" dedi. "Akışına bıraksak eşitlik için 200 sene gerek."

Norveç'te halka açık şirketlerin yönetimlerinde yüzde 40 kadın kotası uygulaması yılbaşından itibaren yürürlüğe giriyor. Oslo Borsası'nda işlem gören 510 Norveçli şirket bu yasal düzenlemeye uymazsa borsadan çıkarılacak.

2002'de bir geçiş dönemi öngörerek çıkartılan yasa şimdilik sadece halka açık şirketleri ilgilendiriyor. Fakat hükümet yasanın kapsamını aile şirketlerini de içerecek şekilde genişletmeyi planlıyor.

Tartışma bile etkili oldu

Yasa, uygulama süresinin bitmesinden daha önce etkisini gösterdi. Daha önce yüzde 40 kotasına şirketlerin sadece yüzde 17,5'i uyarken dört ay önce bu oran yüzde 30'a çıkmıştı. Yine de 1 Temmuz itibariyle kamu şirketlerinin üçte birinin yönetiminde tek bir kadın bile yoktu. Ayrıca ülkede yönetim kurulu üyesi 562 kadından sadece 11'i başkan, 15'i de başkan yardımcılığı görevindeydi.

Yasa ilk çıktığında oldukça tartışma yarattı. Oslo merkezli emlak şirketi Entra'nın Pazarlama Direktörü Anne Kathrine Slungard "İşyerinde cinsiyet eşitliği için yasa çıkarılmasını istemezdim ama doğal akışı içinde bunun sağlanması 200 yıl kadar sürecekti" dedi.

"Cam tavan"
Çocuk ve Eşitlikten sorumlu devlet bakanı Kjell Erik Oie "Erkekler erkeklerle çalışmayı seçiyor" diye ekledi. "Bu erkeklerin oluşturduğu ve yürüttüğü yazılı olmayan bir sistem."

Kadın yöneticiler yasanın çıkmasını olumlu karşılarken, bunun tokenizme yol açıp açmayacağı tartışma konusu oldu.

bianet Cins Bakışı Sözlüğü'nde "tokenizm" şöyle tanımlanıyor: "...bir kuruluşun cins, farklılık, engellilik, ırk, yaş, din, ya da etnik kimliklere karşı duyarsızlık suçlamasından kurtulmak amacıyla tek bir bireyi, ya da önemsiz sayıda insanı saflarına almasını anlatmak için kullanılır."

Oie, ülkede yüksek eğitim alan yetkin kadın sayısının erkeklerden fazla olduğunu, dolayısıyla kimseye hak etmediği bir görevin verilmesine gerek kalmayacağını söylüyor.

Bununla birlikte Slungard kısa dönemde bir zihniyet değişikliğini sağlamanın zor olacağını söylüyor: "Yönetim kurullarını seçenler hisse sahipleri ve onları işyerinde çoğulculuğun faydalarına ikna etmek zaman alacak. Onları, nüfusunun yüzde 50'sini dışarıda bırakarak Norveç'in ilerleyemeyeceğini anlatmamız gerekli."

İsveç de arkadan geliyor; Türkiye bakıyor
İşyerinde çoğulculuk için yasal önlemler tüm İskandinavya'da yaygınlaşmaya başlıyor. Bu sene başlarında İsveç'te hükümet danışmanı Catarina af Sandanberg 2010'a kadar yönetimlerinde yüzde 40 kadın bulunmayan şirketlerin borsada işlem görmesinin engellenmesini önerdi.

Kadın Adayları Destekleme Derneği'nin (KADER) Kota Kitabı'na göre dünyada anaysal, seçim yasası ve siyasi parti kotası uygulayan 98 ülke var. Türkiye'de de kadınlar yıllardır dillendirdikleri kota talebini özellikle 22 Temmuz seçimleri öncesinde ve sonrasında yükseltti.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın olumsuz tavrına karşın partinin önemli isimlerinden Burhan Kuzu geçen günlerde katıldığı bir toplantıda "En mantıklı çözüm kota" demişti.(EÜ)

* Bu haberi Erhan Üstündağ Forbes, Independent ve Guardian'dan Türkçeleştirerek derledi.

BİA Haber Merkezi - Oslo

13 Aralık 2007, Perşembe


http://www.bianet.org/bianet/kategor...0-kadin-kotasi
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kadın erkek eşit mi ?yoksa kadın erkek kanun önünde eşit mi?hangisi? iustinianus Kadın Hakları Çalışma Grubu 30 24-04-2008 14:28
Af eleştirisiyle geri adım geldi ISIL YILMAZ Hukuk Haberleri 0 01-11-2006 13:33
T.c. Anayasası'nda Kadın Erkek Eşitliği İlkesi Av.Nazan Moroğlu Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 25-09-2003 20:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11115193 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.